2007'den Bugüne 92,323 Tavsiye, 28,223 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Afet Sonrası Yeniden Yapılanma: Ruhsal Travmalar ve Toplumsal Yaklaşımlar
MAKALE #16550 © Yazan Dr.Hira Selma KALKAN | Yayın Nisan 2016 | 10,311 Okuyucu
“İyimser, her felakette bir fırsat,
kötümser de her fırsatta bir felaket görür.”
Anonim

Özellikle doğal afetler sonrası yaşanan iki farklı travmadan söz edilir. Bunlardan ilki hiç şüphesiz doğal afetin kendisidir. İkincisi ve yıkıcı olanı ise içinde yaşanılan toplumsal düzenin bozulmasıdır. Büyük çaplı afetlerden sonra sosyal ilişkilerin kopması, güvenli ortamın birden güvensiz, yıkıcı bir ortama dönüşmesi, komşu ve akrabaların kaybedilmesi, düzenli ev ve iş yaşamının alt üst olması insanların ruh sağlığını bozar. Birçok çalışmada travmatik olayın şiddetinden çok, yaşanan kaybın derecesinin ve travmaya maruz kalan kişinin kaybı algılayış şeklinin ruhsal sağlığı etkileyen en önemli etkenler olduğu gösterilmiştir. Buna bağlı olarak da iyileşme süreci çoğu zaman travma kurbanlarının yaşadığı sosyal çevrenin yeniden yapılanma süreci tamamlanmadan gerçekleşemez.

Sosyal destek, gündelik hayata dönme ve insanların zorluklarla baş etme yollarını belirlemede, içinde yaşanılan sosyal ve kültürel ortamın en önemli ögesidir. Sosyal desteğin özellikle insanların iyileşme süreçlerine etkisi birçok çalışmayla kanıtlanmıştır. Ancak, her sosyal ilişki sosyal destek demek değildir. Sosyal ilişkiler ağındaki her insan travma gibi üzücü yaşantıları duymak istemeyeceği gibi, yanlış bir şeyler söylemekten ya da söyleyecek bir şey bulamamaktan çekindiği için de gereken yapıcı sosyal desteği sağlayamayabilir.

Sosyal destek farklı görünümlerde ortaya konabilir. Sosyal çalışmacılar tarafından doğrudan sunulabileceği gibi, toplumun tarihsel süreç içerisinde geliştirdiği kendine özgü inançlar, ritüeller, değer yargıları gibi yollarla da sağlanabilir.

Ritüellerin Toplumsal Etkisi

Sosyokültürel yaşamın ayrılmaz bir parçası olan ritüeller, birey ya da gruplarla ilgili bazı değerlerin, uygun zamanlarda, sembolik ve aşağı yukarı değişmeyen ardışık davranış biçimleri ile tekrarlanması olarak tanımlanır. Temel karakterleri itibariyle kolektif bir nitelik taşıyan ritüeller, grubu bir arada tutmakta, dayanışmayı artırmakta, topluluğun kolektif şuurunu güçlendirmektedir. Ritüeller, geçmişi günümüze, günümüzü de geleceğe bağlayan bir bağ olma özelliği taşırlar.

Özellikle kayıplardan sonra yaşanan yas sırasında gerçekleştirilen ritüeller bu konuda örnek gösterilebilir. Ülkemizde ölenin yakınları günlerce ziyaret edilir ve ölümün nasıl olduğu, neden olduğu tekrar tekrar anlattırılır, ağıtlar yakılır. Bazı yörelerimizde para ile tutulan ağlayıcılar, insanların acılarını ifade etmelerine yardımcı olmaya çalışır. Ancak bu yoğun yasın zaman gittikçe hafiflemesi beklenir. Ölenin ardından gerçekleştirilen 3, 7 ve 40. gün ritüelleri zamanla yerini yıllık ritüellere bırakır. İlk zamanlarda sürekli ağlatılan, ölen ve ölüme ilişkin sürekli konuşturulan yakınlar belli bir süreden sonra hala ağlamaya devam eder ve gündelik hayatlarına dönmezlerse bu kez de ayıplanırlar. Belli bir noktadan sonra yas sürecinin tamamlanması gerekir. Toplumun kendiliğinden geliştirdiği bu yas süreci aslında normal ve normal olmayan yas süreçlerinden farklı bir şey değildir. Toplum neyin ne kadarının normal olduğuna ve nasıl yaşanması gerektiğine tarihsel süreç içerisinde karar vermiştir.

Biçim ve içeriği itibariyle kültürel etkilere açık olan ritüeller, kültürel çeşitliliklerinin ötesinde sosyal yaşamda benzer ve ortak pek çok etkiyi yaratmaktadırlar. Kentleşmeyle birlikte, toplumsal destek işlevi gören bu ritüelleri gerçekleştirmek üzere yasevleri oluşturulmuştur. Van’da depremden sonra kurulan çadırkentlerde yasevi için ayrılmış çadırlar bulunmaktadır. Ritüeller, her şeyden önce, sosyal bütünleşmenin önemli bileşenlerindendir. Toplumsal temele dayanan ritüeller, toplumsal yapıya uygun olarak değişime açıktır. Birey ve çevresi sürekli etkileşim halinde birbirlerini beslerler. Jung’un da belirttiği gibi insanlar kendi toplumlarını anlama ve içselleştirme eğilimi ile doğarlar. O bölge ve o bölgede kurdukları sosyal bağlar kimliklerinin bir parçası durumundadır.

Afetlerle ilintili yas Türkiye’de nadir araştırılmış bir konudur. Travmatik yasla ilgili ampirik çalışma bulunmamaktadır. Elde bulunan az sayıda çalışma vaka bildirimlerinden ve yasın fenomenolijisini ve tedavi yaklaşımlarını ele alan birkaç gözden geçirme yazısından ibarettir. Bu ilgi eksikliği Marmara Depremi çapında bir afeti yaşamış bir ülke için şaşırtıcıdır.
Afetle ilintili yasın seyri başka rahatsızlıkların varlığıyla komplike olabilir. Yasla ilintili morbiditeyi arttırdığı öngörülen etkenler; sosyal destek azlığı, kadın cinsiyet, çocuk kaybı, ve cesedin bulunamaması ya da ölümün doğrulanamamasıdır. Ölümün doğrulanmasının morbiditeye karşı koruyucu bir etkisi var gibi görünmektedir. Ölünün kimliklendirilmesi yas sürecinin ilerlemesine olanak sağlayarak, suçluluk, çaresizlik ve belirsizlik duygularının yaşanmasının önüne geçmektedir. Ölüyle hesaplaşma ve vedalaşma imkanı sağlamaktadır. Marmara Depremi’nde kimliklendirme çabaları yetersiz ve dağınık kalmış, kayıt tutulmamış, ve bu konuda sistemli bir araştırma yapılamamıştır.

Depremin yol açtığı yas süreçleriyle, gerek Marmara, gerek Van örneklerinde toplumsal ve dini ritüellerin tetiklenmesiyle baş edildiğini görmekteyiz. Bu geleneksel yöntemlerin komplike yas vakalarının gelişimini azaltabileceği yönündeki varsayım da incelenmeyi beklemektedir.

Afetlerde Sosyal Hizmet Uzmanı /Sosyal Çalışmacının Rolü
Ve Afet Örgütlenmesi

Afet durumundaki sosyal hizmet programları çok yönlü profesyonel hizmetleri içerir ve çok sayıda profesyonel meslek elemanının ekip çalışması ve işbirliği yapmasını gerektirir Bu dönemlerde yapılması beklenen işbirliğinin gerçekleştirilememesi, verilen hizmetlerin ihtiyaç sahiplerine yerinde ve zamanında ulaşmasını olumsuz yönde etkileyicek bir unsurdur. Afet durumlarında ihtiyaç sahiplerinin talepleri sürekli olarak değişme özelliği gösterir. Fiziki ihtiyaçlar kadar psikolojik ve sosyal destek ihtiyaçları da aciliyet sergiler.

Sosyal çalışmacının afet durumunda yapacağı çalışmalar:
- Psikososyal destek uygulama planının uygulanması. Afet bölgesinde psikososyal destek hizmetleri kapsamında;
İhtiyaç ve kaynak değerlendirmesi,
Psikolojik ilk yardım
Toplumu harekete geçirme,
Sevk etme ve yönlendirme,
Sürdürülebilir-uzun dönem çalışmaların ve/projelerin planlanması,
Bilgi merkezi oluşturma,
Çalışana destek çalışmalarının organize edilmesi ve etkin bir biçimde sunulması
yer alır.
- Afetin hemen ardından afet bölgesinde kaynakların doğru kullanılarak gerçek ihtiyaç sahiplerine verilmesi konusundaki çalışmaların yürütülmesi,
- Afet bölgesinde toplum organizasyonunun sağlanarak kamplarda veya çadır kentlerde normal hayata dönüş sürecinde çalışmalar yapılması,
- Afetten evleri hasar görenlerin ve ailesini kaybeden yaşlı, çocuk veya engellilerin uygun sosyal hizmet kuruluşlarına yerleştirilme işlemleri,
- Afet ve acil durumlarda afetzedelere yönelik psikososyal destek sağlanması,
Yapılan psikososyal destek çalışmalarının raporlanması olarak sıralanır.
Afet Örgütlenmesinde Temel İlkeler
* .Afetlerde psikososyal hizmetlerle ilgili herhangi bir plan afetin önleme-hazırlık-yanıt iyileşme evrelerinin hepsini kapsamalı, uzun soluklu olmalıdır.
* .Psikososyal hizmetler Ulusal Afet Eylem Planında yer almalıdır.

* .Afetlerde psikososyal hizmetlerin örgütlenmesiyle ilgili evrensel bir model bulunmamaktadır. Her ülke kendi fiziksel, ekonomik, kültürel, yönetsel vs..özelliklerine ve gerçekliklerine göre kendi planlamasını yapmak durumundadır.
*. En doğru yaklaşım zaten varolan, sağlam ve denenmiş sistemler üzerinden planlama yapmaktır. Psikososyal desteğin belkemiği olmalarına rağmen, aile, sosyal çevre, yerel bağlar bu tarz planlamalarda çoğu zaman göz ardı edilmektedir.
*. Toplum tabanlı yaklaşımlar merkezi ve yukarıdan aşağı işleyen yaklaşımlara tercih edilmelidir. Yerel yönetimlerinde kendi psikososyal afet planlamalarını yapmaları gerekir.
Toplumda beklenmedik durumlar toplumun büyük bir bölümünü ekonomik yoksunluk içine sokarken, bir bölümünü de yaşam sevgisini ve umudunu yitirme olasılığıyla karşı karşıya bırakır. Beklenmedik durum, toplumun bütününü etkileyecek denli yaygın ve kapsamlı da olabilir. Van depremi örneğinde olduğu gibi bütün depremlerde bu bölgede yaşayan profesyonel meslek elemanlarının da dahil olduğu çok yaygın bir nüfus kesimi etkilenmiştir. Bu nedenle hizmet politikaları ve hizmet kurumlarının faaliyetlerinin değerlendirilmesinin oldukça önemli olduğu düşünülmüştür.
Örgütlenme sorunu kriz sırasında yürütülen kurumsal hizmetlerde oldukça önemlidir. Pek çok kurumsal sorunun aşılabilmesi için, örgütlenme çalışmalarının başından itibaren ilkeli bir biçimde gerçekleştirilmesi gerekir. Deprem öncesi ve deprem sonrasında yürütülecek bütün hizmetlerde örgütlenme modeli ve yapısı titizlikle ele alınmalıdır. Oluşturulan kriz masalarında en üstten en alt düzeye değin, birçok alanda uzmanların bilgisinden ve profesyonel katkısından istifade edilebilecek düzeyde çok disiplinli bir örgütlenmeye gidilmelidir. Kriz masalarında, Valilik, Sağlık İl Müdürlüğü, Sosyal Hizmetler İI Müdürlüğü, Milli Eğitim İI Müdürlüğü, Bayındırlık ve İskan İI Müdürlüğü temsilcileri, kentteki Üniversite temsilcileri, yerel yönetim temsilcileri, etkin sivil toplum temsilcilerinin yer alması gerekir. Krize müdahale edecek olan kriz masası kurulunda görev alacak profesyonellerin krize müdahale edecek yeterlilik düzeyi olmalıdır. Yeterlilik düzeyi hem bilgi hem becerileri kapsar.
Hizmet kurumları ister olağan şartlarda, ister olağanüstü şartlarda çalışıyor olsunlar hizmetlerin sonuçlarının hem hizmet sırasında, hem de hizmet sonunda değerlendirilmesi gerekir. Yasalar ve yönetmeliklerde açık hükümler olmasına karşın, hizmetlerin başlangıcında ve örgütlenmede birçok sorunla karşılaşılması mümkündür. Hizmet kurumunun şu temel unsurları hizmetlerin başından itibaren hazırlaması gerekir:
a) Yeni hizmet politikalarının gerçekleştirilmesi için kurumlar oluşturma, organizasyon ve kadrolaşma veya var olan kurum veya personel için yeni sorumlulukların belirlenmesi,
b) Yönlendirici kuralları, yönetmelikleri ve politikaları belirli faaliyetlere aktarma yollarının belirlenmesi,
c) Politika amaçlarının hayata geçirilmesi için personel ve kaynakların koordinasyonu ve yönlendirilmesi.
Sosyal hizmet politika ve kararlarının yürütülmesi sırasında bazı sorunlar oluşabilir. Bu çerçevede ortaya çıkabilecek olan sorunların birçok nedeni olabilir. Etkili bir hizmet politikası yürütülmesini engelleyen etmenler dört ana başlık altında toplanabilir.
Bunlar:

a) Bilgi Aktarımı ve Haberleşme: Başarılı bir program ve hizmet yürütülmesinde sorumlu kişilerin ne yapacaklarını bilmeleri oldukça önemlidir. Muğlak, birbirleriyle uyuşmayan ve çelişkili mesajlar profesyonelleri ve yöneticileri karışıklığa götürür. Zaman sınırlılığı ve müdahalenin aciliyeti bilgi aktarmada aksamalar yaratabilir. Kriz durumunda hastanelerde verilen hizmetlerde yalnızca tıbbi bakımın nitelikli yapılması yeterli değildir. Sağlığın biyopsikososyokültürel bir iyilik hali olduğu düşünüldüğünde psikososyal destek hizmetlerinin de tıbbi tedavi kadar önemli olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Deprem sırasında toplum katılımını sağlama yönündeki işbirliği haberleşme faaliyetlerine oldukça bağlıdır. Bu boyutla ilgili tedirginlik ve kapalılık yönetimin özerkliğine ve politikalarına müdahale endişesinden kaynaklanabilir.

b) Kaynaklar: Hizmeti yürütecek personel, maddi araç ve kaynaklarla ilgili yetersizlik içinde olursa, hizmetin yürütülmesi olumsuz yönde etkilenir Deprem sırasında bütün kamu kuruluşları ve sivil toplum örgütleri hem personel açısından hem de maddi kaynaklar yönünden sıkıntı ile karşılaşabilir. Ülke genelinde yer alan kaynakların bölgeye aktarılmasında ve dağıtılmasında fiziki hasara bağlı olarak aksaklıklar olabilir. Deprem sırasında bölgede çalışan profesyoneller de travmaya maruz kalmışlardır. Ancak bu grubun uzun bir süre bölgede çalışması da gerekebilmektedir. Afet durumunda bütün hizmet kuruluşlarının, konuyla ilgili diğer sivil toplum örgütlerinin ve kamuoyunun desteğini sağlamak üzere yapacağı işbirliği ve organizasyon çalışmalarının önemi büyüktür. Bu dönemlerde medya kuruluşlarının işbirliği ve katılım sağlamaya yönelik programlar yayınlamalarının olumlu etkisi olacaktır.

c) Eğilimler: Afet durumunda hizmet veren profesyonellerin niyetleri doğrultusunda uygulama yaptıkları dikkati çekmektedir. Kuşkusuz bu durumlarda bütün profesyoneller “keşke herşeyi yeni baştan yapabilseydim ya da tamir edebilseydim” duygusu taşıyabilirler. Böylesi bir eğilim, bütün sorunların profesyonellerin kendi müdahaleleriyle çözülebileceği yanılgısı içine düşmelerine neden olabilir. Kriz dönemlerinde profesyonellerin her şeye çare bulacağına ilişkin yanılsamaları da; hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağına, ölenlerin geri getirilmeyeceğine ilişkin her iki uçtaki eğilimleri profesyonellerin tükenmelerine neden olabilir. Profesyonellerin bu eğilimlerinin farkında olup bu eğilimlerini hizmetten yararlananlar lehine düzene sokmaları beklenmektedir.

d) Bürokratik yapı: İnsana hizmet eden organizasyonların daha önceden sahip olduğu bürokratik yapı hizmet üretmeyi engelleyici bir unsur olabilir. Sözgelimi masa başında sıklıkla yazışmalarla meşgul olup vaka takibi yapan profesyonellerin alanda zor ve olağanüstü koşullarda hizmet bekleyen kişilere ulaşmasında sıkıntılar yaşanabilir. Olağan şartlarda hizmete ihtiyaç duyanlar hizmet veren kurumlara ve kişilere kendileri başvururlar. Oysa deprem gibi olağanüstü şartlarda ise bölgede hizmet veren kurumlar da zarar görmüştür. Bu durumda bölge dışından hizmet taşınması gerekir. Bu arada kriz bölgesindeki mağdur bireylerin ilgili kurumlara havale edilmesi, ihtiyaç duyulan yeni hizmeti birimlerinin organize edilerek faaliyete geçirilmesi gerekir. Olağanüstü şartlar mesai saatlerindeki formel, alışıldık çalışma temposunu da değiştirir. Profesyonel meslek elemanları yardımcı hizmet grubunun verdiği hizmetleri de yapmak durumunda kaldığından hem tükenebilir, hem de “bu benim işim değil” diyerek öfke yaşayabilir
Afet durumlarında hizmetlerin amaçlarının önceden belirlenmesi her zaman mümkün değildir. Olağanüstü koşullarda yürütülen hizmetlerde sıklıkla değişen ve yenilenen amaçlara ulaşılıp ulaşılmadığını değerlendirmek güçtür. Kurumda çalışan profesyonel elemanların (doktor, sosyal hizmet uzmanı, psikolog, psikiyatrist, hemşire vb.) gücünden istifade edememe nedeniyle hizmette başarısızlık olabileceği gibi, kurum dışından kaynaklanan kararsızlıklar nedeniyle de başarısızlık söz konusu olabilir. Psikososyal destek hizmetleri kurum dışı gönüllü katılım ve toplum desteğine gereksinim duyar. Ancak gerek bürokratik engeller, gerekse koordinasyonsuzluk nedeniyle bu destekde de aksamalar olabilir.

Afet, günlük hayatı birçok yönüyle etkilediği için afetten sağ kalanlar birden çok sayıda sorunla karşı karşıya kalır. İnsanların; yitirdiği yakınının yerini dolduramama, geçici barınak, giysi ve yiyecek temini, ulaşım imkanı, mali destek için başvuru, işsizlik sigortası, gelir vergisi yardımı, bina yapım ruhsatı alınması, tıbbi bakım alınması, yıkım için yardım, temizlik, kazı çalışmaları gibi ihtiyaçları olabilir. Geçici yerleşim yerinin temini gibi temel ihtiyaçların karşılanması esnasında birçok sorunla karşılaşılır, gecikme ve hayal kırıklıkları yaşanır. Yardım sunan bürokrasinin yaklaşımı, kurbanlara insani yaklaşmaktan uzaktır. Birçok kişi ihtiyacı olduğu halde yardımlardan zamanında faydalanamaz. Afet öncesinde yeterli ve etkili olan bir kişinin, birden özsaygısı ve güveni sarsılır. Çaresizlik ve öfke duyguları sıktır.
Ruh sağlığı programı hazırlanırken, toplumun demografik ve karakteristik özellikleri göz önüne alınmalıdır. Kentsel, yarı kentsel ve kırsal alanların ihtiyaçları, kaynakları, gelenekleri, yardım alma ve verme konusundaki değer yargıları farklıdır. İyileştirme aktiviteleri mevcut, güvenilir toplum faaliyetlerine ve kaynaklarına entegre edilirse, kabul edilme ve yararlanma oranı artar. Ayrıca, çalışanların toplumun tanıdığı kişilerden olması programın etkinliğini artıracaktır.

Afette çalışan ruh sağlığı personelinin, afetin değişik evreleri olduğunu ve her bir evrede verilen tepkilerin değiştiğini bilmesi önemlidir. Afetlerde verilen ruh sağlığı hizmetleri afetin evresine göre farklılık gösterir.

Afet Sonrası Toplumlarda Gözlenen Tepkiler ve Evreleri:

Ursano ve arkadaşlarının aktardığına göre, travmaya cevap dört dönem içerir:

1.Evre: Kurtarma-kahramanlık evresidir, ilk günleri kapsar, felaketin hemen sonrasıdır. Bu dönemde şok, donakalma, inkar, korku ve şaşkınlık içeren güçlü duygular vardır. Yiyecek, giysi, barınak gibi temel ihtiyaçların sağlanması hayati önem taşır. İnsanlar birbirine yardım etmeye çalışır, kurtarma personeli, aile ve komşular en çok kullanılan destek sistemleridir.

2. Evre: Balayı evresi olarak adlandırılır. Olaydan sonraki ikinci hafta başlar ve birkaç ay sürebilir. Bu dönemde tekrar inşa çalışmaları başlar, felakete uğrayan topluluğa dışarıdan yardımlar gelir. Olayı izleyen günlerde duyguların dışa vurumu başlar. Olayı tekrar tekrar anlatma, çaresizlik duyguları, inkar, öfke patlamaları gibi rahatsız edici belirtilerin yanı sıra dayanışma duygusu ve ümitlenme görülebilir. Bunaltı, yorgunluk, kızgınlık, ilgi kaybınedeniyle sağlık hizmetlerine başvurular olabilir. Balayı evresinde birbirleriyleve toplumla bir kenetlenme yaşanır.

3. Evre: Ara dönem olarak adlandırılır, ortalama 3–9 ay sürer, bir yıla kadar devam eder. Bu evrede; maddi manevi yardımlar azalmış veya tamamen kalkmıştır, verilen sözlerin tutulmamasını izleyen hayal kırıklığı baskındır. Felakete uğrayan topluluğun birlik duygusu azalır ve bireysel sorunlar öne çıkmaya başlar. Çevrenin boşalmasıyla birlikte, yalnızlık, terk edilmişlik duygusu, tahammülsüzlük, öfke ön plana çıkar.

4. Evre : İyileşme ya da toparlanma dönemidir. Yaşamı yeniden düzene koyma çalışmaları vardır. Belirtilerden kurtulmak için, başlangıçtaki yakınmaların olayın yeniden değerlendirilmesiyle çözülmesi, anlamlandırılması ve yeni bir benlik kavramıyla yeniden bütünleştirilmesi gerekir. Yeniden yapılanma yıllarca sürebilir. Bu dönemde ciddi ruhsal sorunların ortaya çıkma olasılığı vardır.
Kişiler için en iyi destekleyici grup aileleridir. Görevliler, aileleri bir arada tutmalıdır. Yerleşim yerinin taşınması ve yoğun aktivitelerin olması kişilerin kendi destek sistemleriyle ilişkilerini kesintiye uğratabilir. Kişiler, arkadaşlarına ve ailelerine zaman ayırmaları konusunda yüreklendirilmelidir. Destek sistemi sınırlı olan insanlar için ise, afet destek grupları düzenlenmesi yardımcı olabilir. Ruh sağlığı görevlileri bunlara ek olarak toplumsal aktivitelerin organizasyonuna katılabilir. Afet sonrası gündelik yaşamın ve rutinin sürekliliğinin sağlanması ve sürdürülmesi afet öncesi toplumsal yaşam düzenine dönüşü kolaylaştırır, kişilerin uyum ve baş etme mekanizmalarını harekete geçirir.

Afete Toplumsal Yanıt

Afet toplumun tamamını etkiler. Toplumun afete yanıtı o topluma ait olanların bireysel yanıtlarının toplamı olmaz, farklıdır. Toplumun afete yanıtı uyumlu veya uyumsuz olabilir.
Uyumlu yanıtın 3 özelliği bulunur:
- Grup yapısı korunmuştur.
- Liderlik korunmuştur veya tekrar yerine konmuştur.
- Örgütlü karşılıklı yardım söz konusudur.
Uyumsuz yanıtta izlenen toplumsal davranışlar:
- Toplu şaşkınlık, bireyler ya tepkisiz kalırlar ya da etkilenen bölgeden uzaklaşma izlenir.
- Toplu panik, bireyler kaçışır veya güvenli bir yer arayışındadır.
- Göç, yani temelli ayrılma.
Bu uyumsuz davranışların bağlantılı olduğu özellikler ise:
- Grup yapısının gevşemesi.
- Liderliğin çöküşü.
- Dayanışmanın yokluğu şeklinde sıralanabilir.
Afete uyumsuz yanıt geliştiren toplumlarda artmış şiddet eylemleri, günah keçisi arama, isyanlar, serserilik görülebilmektedir. Daha uzun vadede bir yandan toplu paranoid bir zihniyet gelişimi ve buna bağlı olarak dünya ya karşı düşmanca bir tutum ve intikam talepleri görülürken, bir yandan da özgürleşemeyen ve desteklenmeye hakkı olduğunu düşünen bağımlı bir ruh hali gelişir.
Bir toplumu uyumsuz yanıt geliştirmeye hazırlayan bazı etkenlerin olduğu öne sürülmüştür:
- Yaygın maddi kayıplar
- Normal psikososyal destek ağlarının bozulması
- Öncesinde yaşanmış toplu travma varlığı
- Parçalanmış aileler
- Öncesinde toplumun göç olayları yaşamış olması
- Toplum içinde risk gruplarının (kadın, çocuk, yaşlı) oranının fazla olması
- Genel toplum yapısında eksiklik
- Toplumun afete karşı önceden bir hazırlığının bulunmaması
- Afetten önce “beklenti içinde tetikte olma hali”
- Panik veya terk edilme duygularını tetikleyen fısıltı gazetesinin olması, açıkca insanlara korku salan görüşleri etrafa ve başkalarına yayan bireylerin varlığı

Van’da yaşanan depremde etkilenen toplumun geçmiş toplu travma öyküsü, yaygın kayıplar, hazırlıksız olma, vs gibi etkenlere sahip olup, yukarıda tariflenen uygunsuz yanıtla ilgili davranışlar geliştirdiği, özellikle de bölgeden çok önemli bir oranda göçün söz konusu olduğu izlendi.

Afetlerde Toplumsal Psikososyal Tepkiler

Afet Öncesinde

Bu evrede ideali toplumsal stresin optimal düzeyde, yani tam inkar ve kadercilik ile aşırı tepki uçları arasına bir yerlerde olmasıdır. Genelde toplumlarda ibre inkar yönündedir. Ayrıca bir tarz büyüsel düşünce işler. Afetin bir kez olduğu için, bir daha tekrarlamayacağı gibi, veya bireysel dokunulmazlık fantazileri gibi. Konu üzerinde bir denetimleri olamayacağına inandıkları için, toplumdaki bireylerin hazırlılık ile ilgili sorumluluğu bütünüyle otorite figürlerinin ve hükümetin üstüne attıkları izlenir. Hükümetten “ebeveynlik” beklenir. İnkar tehdidin tamamiyle yok sayılmasına ve hiçbir hazırlık yapılmamasına yol açarken, aşırı tetikte olma panik haline yol açacaktır. İdeali seçici bir uyanıklık ve farkındalık halidir. Bir miktar korku olmalıdır ama çok yüksek düzeyde olmamalıdır. Bu farkındalık hali bilgilenmeyi, planlamayı ve önlem almayı kolaylaştırır.

Afet Esnasinda

Afetin vurduğu evrede doğrudan, azami ve kaçınılmaz strese maruziyet söz konusudur. Etkilenenlerin %12-25’i etkin, gergin, heyecanlı, enerjik ve herhangi bir kaygı yaşamayacak kadar meşguldur. Bir diğer %75’lik grup şaşkın durumdadır. Duygu yoksunluğu ve duygusal yanıtta azalma, hareketlerde inhibisyon, uysallık ve boyun eğme, kararsızlık, otomatik davranış sergileme ve korkunun davranışsal dışavurumu izlenir. Geri kalan %12-25’lik grup ise, histerik tepkiler, psikoz, aşırı anksiyete hali, duygudurumda dengesizlik gibi açıkça uygunsuz davranış örüntüleri sergiler. Zaman geçtikçe, etkilenen bireylerin %90’ı eski bilinç ve farkındalık düzeylerine geri dönerler. Bağımlılığa, aşırı konuşkanlığa, çocuksu davranışlara ve duygusal boşalımlara çok sık rastlanır. Güvenlik arayışı ön plandadır ve gruplaşmalar kolayca bozulabilir.

Sık Rastlanan Tepki Örnekleri

Panik tepkisi: Akut korku yaşantısını takiben kaçma davranışı olarak nitelendirilen paniğin geliş-mesi için ise belli koşulların oluşması gerekir:
- bir grup insanın, örneğin yangın gibi, doğrudan bir tehdit ile yüzyüze kalmaları gerekir.
- durumdan kaçış ancak çok kısa süre içinde gerçekleşebilir, veya herkes için mümkün olmayacak gibi görünüyor veya değerlendiriliyorsa,
- grup hazırlıksız ve gerçekleşen afete karşı önceden hiçbir plan oluşturulamadan yakalanmışsa.
Psikopatik azad olma(“Psychopathic liberation”) diye isimlendirilen bu olguda, afetin etkisiyle bireylerde hırsızlık, aşırı alkol alma gibi antisosyal davranışların patlak verebildiğini görüyoruz.
“Bakışları bir yere dikerek bakma tepkisinde” (“Staring reaction”) ve “biraraya toplanma davranışında” (“Convergence behavior”) ise afetten etkilenenlerin sessiz bir şekilde afetin vurduğu alanda toplandıkları ve saatlerce yıkım görüntüsünü izlediklerine rastlanmaktadır.

Afet Sonrasinda

Genel toplumda ani, dürtüsel şiddet davranışlarında artış izlenebilmektedir. Fiziksel hastalıklara bağlı artmış morbidite ve mortaliteyle ilintili ruhsal sorunlar görülmektedir. Kaza oranları, ve beraberinde ölümcül kaza oranları artmaktadır. Yas, depresyon, post-travmatik ruhsal tabloların varlığının yanısıra, bu bir yeniden yapılanma, toparlanma ve eski dengelerin yeniden oluşturulma evresidir ve bu evrenin sonucunda toplumun bazı sosyokültürel değerlerinde olumlu ya da olumsuz değişiklikler izlenebilmektedir. Aile bağları merkezde olmak üzere, bu evrede grup kohezyonu ve destek ağları kuvvetlidir. Kişisel zedelenebilirlikle yüzleşmek kişisel değersizlik, yalıtılma ve yabancılaşma duygularına ve yitirilen yaşam tarzıyla ilintili yoğun çaresiz öfkeye neden olabilmektedir. Maddi varlıkların kendilik tanımlarında önemli bir yer tuttuğu görülmektedir. Maddi kayıpların yerine konmamasının bireylerde depresyon, kaygı ve umutsuzluğa neden olduğu bulgulanmıştır. Afet esnasında ilk etapta izlenebilecek iyimserlik dönemini bu evrede hayalkırıklığı izler, ve bu hayalkırıklığı genellikle devlet işleyişindeki zorluklarla, sigorta şirketleriyle uğraşma gibi etkenler tarafından beslenir.

Afetlerde Psikososyal Destek Hizmeti

Psikososyal, kelime anlamıyla birbirini sürekli etkileyen psikolojik ve sosyal etkilerin hareketli ilişkisi, anlamına gelir.
Afetlerde psikososyal destek hizmetleri; Afet sonrası ortaya çıkabilecek psikolojik uyumsuzlukların/ bozuklukların önlenmesi, aile ve toplum düzeyinde ilişkilerin kurulması ve geliştirilmesi, etkilenenlerin ‘normal’ ya da daha doğru bir ifadeyle “olağan” yeni yaşamlarına geri dönmeleri sürecinde birey, aile ve toplumun kendi kapasitelerini fark etmeleri ve güçlenmeleri, ayrıca ileride ortaya çıkabilecek afetlerle başa çıkabilmeleri amacıyla afet döngüsünün her aşamasında düzenlenen çok disiplinli hizmetler bütünüdür.
Çoğu çalışma, sakinleşmeyi sağlamak, destek vererek rahatlatmak ve daha iyi hissedene kadar yardımcı olacak başa çıkma yollarını öğretmek üzerine kuruludur.. Tüm yapılanların anlamı, insanların dayanmak zorunda kaldıkları stresin yıkıcılığını azaltmaya yardımcı olmak, böylece insanların hayatlarında değişen koşullara uyum sağlamaya çalışırken yardım almalarını sağlamaktır.
Afetlere maruz kalmak sadece bireyler için değil, aynı zamanda toplumun geneli içinde oldukça ağır yükler getirir. Bu çerçevede programlanan afetlerde psikososyal hizmetlerin iki temel bakış açısı vardır; Birincisi afetten etkilenen toplumu yeniden inşa etmek ve toplum kaynaklarını tekrar işler hale getirmek, ikincisi etkilenen bireylere müdahale etmek ve psikolojik bozuklukların ortaya çıkışını önlemektir.

Psikososyal Müdahale

Psikososyal müdahaleler, afetlerden etkilenen çocuklar, ergenler ve yetişkinlerle afet sonrası yürütülen; geliştirdikleri fiziksel, psikolojik ve davranışsal travmatik tepkilerle baş etmelerini ve mümkün olduğu kadar afet ya da travmatik yaşantı öncesi yaşamlarına dönebilmeleri için uygulanacak müdahalelerdir.

Müdahale aşamasında; insani yardım örgütleri ve sivil toplum kuruluşları, ruh sağlığı uzmanlarıyla işbirliği yaparak işlevselliği en çok bozulan ve şiddetli tepkiler gösteren kişilerin psikolojik ve duygusal yakınmalarını azaltmak için yardım yolları üzerinde çalışırlar.

Bir afet, kriz ya da travmatik olay sonrasında yapılacak ilk şey, olayı yaşayan kişilerin can güvenliğini, daha sonra da beslenme, barınma ve yiyecek gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlamaktır. Daha sonra yapılacak işlerin arasında, kimin nerede olduğunun tespit edilmesi, bilgi toplanması, ihtiyacı olanlar için mali kaynakların araştırılması ve ölenler için cenaze törenlerini düzenlenmesi bulunmaktadır. Bölgeye bu dönemde ulaşan gönüllülerin (örn; doktor, eczacı, öğretmen ya da öğrenci) mesleki donanımları ve rolleri ne olursa olsun, tümünün bu tür çalışmalara ellerinden geldiğince destek olmaları beklenir. Bunu yapamayacakların bölgeden uzaklaşmasında ve kurtarma çalışmalarına engel olmamasında fayda vardır. Yaşanan afetler ya da travmatik olay sonrasında bölgede çalışırken, bu müdahaleler yerine ve zamanına göre uygulanabilir.

Psikososyal Müdahale Sürecinde Yürütülen Çalışmalar

1. İhtiyaç ve Kaynak Değerlendirmesi: Hizmetlerden hangisinin etkilenen topluma en uygun ve yarar sağlayıcı olduğunu, hatta psikososyal hizmetlerin gerekli olup olmadığını değerlendirmek amacıyla afet bölgesinde ihtiyaç tespitinin yapılması gereklidir. Mağdurların etkilenme dereceleri ve şekilleri, içinde bulundukları sorunlar ve ihtiyaçlar, toplumda var olan kaynak kişi ve kurumlar, bunların çalışma şekilleri, var olan hizmetler ve sunuluş şekilleri değerlendirilir.

Uluslararası psikososyal müdahalelerde kültürel farklılıklar göz önüne alınarak bilgilendirme, eğitim ve iletişim malzemelerinin kültüre uyarlanması, yerel ruh sağlığı uzmanları tarafından yerel dile çevrilmesi, zaman zaman güncellenmesi ve planlanan psikososyal müdahalenin her aşamasında yerel uzmanlarla birlikte karar verilmesi gerekmektedir.
Afete maruz kalan yöre veya ülkede yürütülecek psikososyal hizmetlerin coğrafi, ekonomik, sosyal ve kültürel sistemlerle uyumlu hale getirilmesi çabasında afet bölgesinde çalışan veya bölgeyi iyi tanıyan ruh sağlığı çalışanları ve ilgili uzmanlar en iyi kaynaktır. Aynı zamanda daha etkili müdahale için insani yardım kuruluşlarının temel sistemlerinden gönüllü kazanımı için sahada çalışmalar yapılmalıdır, eğitimleri sonrasında gönüllüler psikososyal hizmetleri mümkün olduğunca daha fazla etkilenenlere ulaştırmalıdırlar.

2. Psikolojik İlk Yardım ve Psikoeğitim: İhtiyaç ve kaynak değerlendirmesi ile eş zamanlı ya da hemen ardından başlar. Psikolojik ilk yardım, kişilerin duygularını ve yaşadıklarını ifade etmelerine olanak sunarak rahatlamalarını sağlamayı ve acil durumlara yönelik psikolojik bilgilerin etkilenen kişilere iletilmesi aracılığıyla kişilerin yaşadıklarını ve hissettiklerini anlamlandırmalarına yardımcı olmayı hedefler.

3. Toplumu Harekete Geçirme: Toplumu harekete geçirmede amaç bireyin kendi kendine yardım edebilme becerisini artırmaktır. Psikososyal hizmetler birey, aile ve toplum düzeyinde çalışmalarını yürütür. Toplum temelli yürütülen psikososyal hizmetler, aile ve toplum liderlerinin güçlendirilmesi, desteklenmesi böylece yerel kaynaklarla kurulan, geliştirilen iyileşme sistemlerinin daha etkin çalışmasını hedef alır. Mevcut ilişkiler ve destek sistemleri; sosyal desteğe en çok ihtiyaç duyulan yerinden edilme, depremler, kronik diğer stres kaynakları gibi durumlarda kesintiye uğrayabilir. Kesintiye uğrayan aile ve arkadaş ilişkilerinin tekrar kurulması için tarafları teşvik etmek gerekir. Destek sistemleri zayıf olan bireyler için, paylaşım grupları yalıtımı engelleyip, afet sonrası bireyin tepkilerinin normalleştirilmesi, bilgi alışverişi, iyileşmeye yönelik ipuçlarının paylaşılması gibi konularda yardımcı olacaktır. Paylaşım grupları dışında törenler esnasında (dini, anma, yıldönümü gibi), ortak iş yapma gibi durumlarda, gruba aidiyet duygusunun tekrar kazanılması ile güçsüzlük duygusunu azalır.

4. Sevk Etme ve Yönlendirme: Ruh sağlığı çalışanlarının, sahada yaptıkları danışmanlık ve tespit görüşmelerinde beklenti düzeyini artırmadan, kısa, duygusal olarak destekleyici, yararlı ve dinamik bir ilişki kurmaları gerektiği unutulmamalıdır. Bu doğrultuda zaman zaman alışık olunan klinik görüşmeler ve çalışma tarzlarından farklı olarak görünebilirliği yüksek sosyal hizmet kapsamında çalışmalar yapılması gerekmektedir. Sürekli yardıma ihtiyaç duyan veya ilaç tedavisi gereken etkilenenlerin tespiti durumunda, kişi gerekli kurum ve kuruluşlara sevk edilir. Ruh sağlığı risk tarama programlarında tedavinin psikolojik eğitim ve destek gibi etkinlikleri kapsaması gerekmektedir.

5. Sürdürülebilir Uzun Dönem Çalışmaların/Projelerin Planlanması: Yaşanan afet ya da travmatik yaşantı sonrasında bireylerin ve toplumun toparlanabilmesi ve eski haline dönebilmesi için her düzeyde sürdürülebilir ve uzun döneme ilişkin çalışmalar planlanmalı ve uygulamaya konmalıdır. Psikososyal müdahale çerçevesinde yapılan tüm çalışmalarda sürdürülebilirlik ve psikososyal kapasitenin geliştirilmesi söz konusudur. Acil dönemde mümkün olduğu kadar güvenli ve huzurlu bir ortam sağlayıp etkilenenlerin yakınlarının nerede olduğunun araştırılmasından afetin kendisinin nasıl olduğuna kadar farklı konularda yardımcı olunurken, sonraki dönemlerde daha kalıcı ve kapasite geliştirmeye yönelik çalışmalara ağırlık verilmektedir.

Psikososyal müdahalede psikolojik bozukluklara belirgin vurgu yapılmaz; çözüm odaklı, etkilenen nüfusun tekrar güçlenmesi ve toparlanma becerilerine destek olunması, yerelden kontrol edilen ve devam ettirilen çalışmalara vurgu yapılır.

Kapasite geliştirme kavramı yerel kaynakların afetten önceki hallerine göre daha güçlü hale getirilmesi temel ilkesini içerir. Kapasite geliştirme çalışmaları acil, orta ve uzun dönem eğitimleri mantığıyla yapılırsa kaynakların daha güçlü ve etkin kullanılması sağlanır. Etkilenen toplumun saygı duyduğu toplum liderleri, öğretmenler, hemşireler, doktorlar, geleneksel tedavi uygulayıcılar, din liderleri psikososyal kapasitenin artırılması çalışmalarında hedef olarak alınabilecek gruplardır. Eğer bu gruplar ve yakınındakiler psikososyal hizmetlerden yararlanırsa, toplumun yerel hizmetleri sahiplenmesini artırabilir, psikososyal yardım almanın ortaya çıkarabileceği etiketlenme azaltılabilir ve çalışmaların sürdürülebilirliği sağlanabilir. İleride karşılaşılacak afetler için toplumun bilinçlendirilmesi yönünde çalışmalar yapılır. Bu konuda halk bilinçlendirme programları, medyayı kullanarak psikoeğitim veya krize müdahale gibi tekniklerin aktarılması, müdahale edilen bölgedeki psikososyal kapasitenin eğitimi gibi yollar izlenmelidir.

6. Bilgi Merkezi Oluşturma: Bilginin ihtiyaç duyan herkesle paylaşıldığı, ihtiyaçların ve kaynakların buluştuğu, kolay ulaşılabilir ve kullanılabilir bir hizmet sunulması hedeflenmektedir.

7. Çalışana Destek: Afetlerde hizmet veren personelin (yardım çalışanları, arama-kurtarma ekipleri, acil servis çalışanları, itfaiye, asker gibi) tehlikeli olaylar ve üst üste gelebilecek stres durumlarıyla karşılaşma riskleri yüksek olduğu için daha önceden olaya hazırlanmaları gereklidir. Bu alanda çalışacak personel kişilik yapıları ve görev için gerekli beceriler göz önünde tutularak seçilmeli ve stres yönetimi, iletişim, ekip çalışması, öfke gibi konularda eğitim verilmesi gereklidir. Yardım çalışmaları sırasında kullanılacak bilgilerin iletilmesi, yardım çalışanları için paylaşım ve destek toplantıları düzenlenmesi, çalışanları etkileyen olumsuz faktörlerin belirlenmesi ve bu faktörlerin etkilerinin azaltılması, yardım çalışanlarının çalışmalarını yürütürken acil durumdan etkilenen kişilerle kurdukları iletişimden, kime, hangi yardımı, ne şekilde yapacağı noktasına kadar gelen süreçte uygun şekilde bilgilendirilmesi ve desteklenmesi gerekir.

8. Eğitim: Travma ile ilgili eğitimlerde daha çok eyleme yönelik, etkilenenlerin kaçınma davranışlarını azaltma konusunda cesaret verici, travmatik anılarla uzlaşma sağlayıcı bir yaklaşım benimsenmelidir. Beklenen psikolojik tepkilerin neler olduğu aktarılmalıdır. Toplumun bir bütün olarak afetlere yönelik güçlendirilmesi hedeflenmelidir. Bunların dışında afete özgü ortaya çıkması muhtemel olan alkol ve ilaç kötüye kullanımı, iletişim becerileri, şiddet, öfke yönetimi, çocuk ve benzeri konularda psikoeğitimler programda yer alabilir. Çocuklarla ilgilenen veya onlardan sorumlu olan kişilere yönelik verilecek eğitimlerle, bakıcıların çocuğun doğal sıkıntılarını, tepkilerini anlayarak daha rahat başa çıkmalarına ve daha fazla yardıma ihtiyaç duyan çocukları ayırt etmelerine yardımcı olunabilir. Afet sonrası, etkilenenlerin yasal haklarının neler olduğu, etkilenenlere sağlanan yardımlar, yardımlara ulaşma yolları ve etkilenenlerin içinde bulundukları zor durumla başa çıkmaları için gerekli diğer konular hakkında bilgi sağlanır. Daha geniş grupların bilgilendirilmesi ve eğitilmesi için sosyal sorumluluk kampanyaları, posterler, broşürler, grup çalışmaları ve medya kullanılmalıdır.

Psikososyal Müdahale Etkinliklerinin Dönemleri:

1. Acil Yardım (Müdahale) Dönemi: Bir afetin oluşunu takip eden ve afetten hemen sonra başlayarak, afetin büyüklüğüne bağlı olarak genellikle 1-3 aylık bir süre içerisinde sürdürülen etkinlikleri ifade eder. İlk haftada amaç, acil dönem durum belirleme calışmalarının yapılmasıdır. Temel prensipler ve psikososyal müdahale araçları dikkate alınarak psikososyal destek hizmetlerinin kimlere, nasıl ve nerede sunulacağını belirleyici çalışmalar bu dönemde yapılır.
1 Hafta – 3 Aylık dönemde psikososyal müdahale araçları ve temel prensipler doğrultusunda bir önceki dönem başlatılmış olan çalışmalar sürdürülür. Etkilenenlerin normal yaşamlarına dönmelerini kolaylaştırıcı etkinlikler ve psikososyal eğitimler özellikle bu dönemde önem kazanır. Daha sonraki dönemlerde yürütülecek psikososyal çalışlmaların planlanması ve alt yapısının hazırlanması da bu dönemde yapılır.

2. İyileştirme Dönemi: Afetin sonrasında; etkilenen toplumun haberleşme, ulaşım, su, elektrik, kanalizasyon, eğitim, uzun süreli geçici iskan, ekonomik ve sosyal faaliyetler gibi hayati ihtiyaçlarının en asgari düzeyde karşılanabilmesi için gereken etkinlikleri içerir.
İyileştirme dönemi afetin ardından başlayan, acil yardım dönemini takip eden, insanların normal yaşantılarına geciş dönemini kapsayan dönemdir. Bu dönem uzun vadeli projelere geçilen, toplumu harekete geçirme ve kendi kendine yardım becerilerinin geliştirilmesi amaçlı etkinliklerin yürütüldüğü bir dönemdir. Yerelde ortak calışılan organizasyon ya da birimin psikososyal müdahale kapasitenin geliştirilmesi çalışmalarına da bu dönemde başlanır.

3. Geliştirme Dönemi: Afetten etkilenen veya zarar gören tüm insan
aktivitelerinin afetten önceki düzeyden daha ileri bir düzeyde karşılanabilmesi hedefiyle, toplumun afet nedeniyle bozulmuş olan ekonomik, sosyal ve psikolojik bütünlüğünün yeniden sağlanmasına yönelik etkinlikleri içerir. Geliştirme döneminde yerel, ulusal ve uluslararası kurum, kuruluş ve sivil toplum örgütleriyle bağlantıların geliştirilmesine yönelik etkinlikler önem kazanır. Geliştirme döneminde temel amaç yerel psikososyal kapasitenin arttırılmasıdır.

4. Zarar Azaltma ve Hazırlık Dönemi: Afetlere yönelik müdahale stratejilerinin belirlenmesi, acil hizmetlerin planlanması, geçici barınma yerlerinin belirlenmesi, hazırlık eğitimleri, bireylerin, ailelerin, yerel toplulukların ve kuruluşların olası afet zararlarını azaltmak amacıyla alabilecekleri önlemlerin tanımlanması, toplumun bilinçlendirilmesi ve bunlara ilişkin yatırımların yapılması etkinliklerini içerir.
Bu dönemde amaç; toplumu afetlere ve etkilerine karşı güçlü hale getirmek, tehlike ve riskleri değerlendirerek kapasite artırımı yoluyla zarar görebilirliği azaltmaktır. Bu amaçla yapılan çalışmalarda bireylerin sosyal işlevselliklerini yeniden kazanmaları, normal yaşantıya hızla dönülmesi, toplumun kendi kendine yardım ve problem çözme süreçlerinin kolaylaştırılması temel alınmaktadır. Bölgesel ve yerel birimleri desteklemek ve güçlendirmek yoluyla psikososyal müdahalenin de etkin ve verimli yürütülmesi sağlanır. İlk dönemlerde yürütülen etkinlikler yeni döneme uyarlanarak devam ettirilir, toplum merkezi kuruldu ise zarar azaltma ve hazırlık döneminin tüm çalışmaları merkez bünyesinde yürütülür. Afet tatbikatları da genellikle bu dönemde yapılır.

Toplum Merkezlerinde Psikososyal Uygulamalar

Toplum merkezleri, afet ve acil durumlar sonrasında, toplumun sosyal işlevselliğini yeniden kazanmasını ve afet sonrası girilen olası kriz döneminden hızla eski yaşantıya dönülmesini amaçlayan ve tüm etkinliklerinde toplum katılımını esas alan sosyal hizmet kuruluşlarıdır.
Toplum merkezleri toplumun gelişmesi, katılımcı, üretken ve kendine yeterli hale gelmesi amacıyla kurulmaktadır. Merkezlerde; koruyucu, önleyici, eğitici, geliştirici, tedavi ve rehabilite edici işlevler bir arada bulunur ve diğer kurum ve kuruluşlarla işbirliği ve eşgüdüm içinde hizmet sunulur. Toplum merkezlerinin hedefleri, afetlere maruz kalmış toplulukların bir an önce normal yaşantılarına dönmelerini sağlamak, afetlerin ve travmatik olayların etkileri hakkında toplumsal farkındalığı arttırmak, toplumun güç ve kaynaklarının harekete geçirilmesini sağlamak, kendi kendine yardım ve problem çözme sürecini kolaylaştırmak, toplumun başa çıkma becerisini arttırmak olarak sıralanabilir. Bu amaçla, eğitim öğretim bilinç kazandırma etkinliklerini, sosyal projeler ve etkinlikler düzenlenmesini danışmanlık ve yönlendirme hizmetlerini, yerel ihtiyaç –kaynak tespit çalışmalarını, afetlere hazırlık ve bilinçlendirme çalışmalarını, gönüllü hizmetlerini organize eder.

Afet Durumlarında Gönüllülüğün Yeri

Afette etkin bir gönüllüde rastlanılan özellikler:
- Maceracılık
- Sosyal Beceri
- Dinleme Becerisi
- Sakinlik
- Empati Yeteneği
- İçtenlik
- Etkilenen Kişiye Saygılı Yaklaşım
- Hastalık Damgası Vurmayan Yaklaşım
- Sistemin, Düzenin İşleyişini Kavrayış
olarak saptanmıştır.

Afette Gönüllünün Rolü Ne Olmalıdır?

Gönüllü hem diğer gönüllülerle, hem de uzmanlar ve profesyonellerle birlikte çalışabilmeli, bir ekibin parçası olarak işlev görebilmelidir.
Gönüllülük sınırlarını aşmamalı, kendi bilgi ve beceri düzeyine uygun hareket etmelidir. Duygusal, ruhsal, zihinsel, fiziksel olarak zorlandığını hissetmeye başlar başlamaz bir uzmandan yardım almalıdır.
Kendi fiziksel, ruhsal sağlığı ve bütünlüğü her zaman öncelik olmalıdır.
Başlangıç döneminde uygun bir ön eğitimle gönüllü, psikososyal destek hizmetlerinin ve krize müdahalenin, etkin triajla daha ileri düzeyde müdahale gerektirecek bireyleri tespit ve sevk işlemlerinin parçası olabilir. Bu esnada, çoğu kişi tedaviyi reddedecektir, kendisi etkilenenin ayağına gitmelidir.
Afetten etkilenenlerin:
maddi, elle tutulur yardımların yapılmasına,
gıda, barınak, gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasına,
kendilerini çevreleyen gerçeklerle ilgili güvenilir bilgiye
kayıp yakınlarıyla ilgili güvenilir bilgiye
ruhsal durumlarıyla ilgili güvenilir bilgiye ihtiyaçları vardır.
Gönüllünün tüm bu konularda destek, koordinasyon ve bilgi sağlaması çok faydalı olacaktır.

Afetlerde kaynaklar kısıtlı, etkilenen sayısı fazladır. Gönüllü ve uzman sayısı da görece olarak yetersiz kalacaktır. Tüm birincil ve ikincil etkilenenlere birebir hizmet sağlanması imkansızdır, ayrıca her zaman gerekli de olmayabilir. Bu yüzden, daha fazla insana kısa zamanda ulaşabilmek için, bireysel müdahaleler yerine grup müdahalelerin tercih edilmesi önerilir.
Gönüllünün öncelikli olarak kendi yaşam alanında çalışması faydalı olacaktır. Afet öncesi mevcut sosyal bağları, sistemleri, işleyişleri iyi bileceği, yerel kişilere ulaşmada, bağlantı kurmada ve benimsenmede zorluk yaşamayacağı için bunun önerilmesinin yanısıra, yardım çabalarının dezorganizasyonunun da önüne geçilmiş olacaktır.

Ancak kendi ortamında faaliyet gösteren gönüllünün yakınlarıyla etkileşimlerinde ruhsal olarak zedelenmemesi ya da nesnelliğini yitirmemesi için başka gönüllülerin ve uzmanların yardımına ve danışmanlığına başvurması önerilir. Gönüllü çözülen, zedelenen toplumsal bağları güçlendirmek ve kurumlar arası bağları kurmak, toplumu bilgilendirmek, medyayı harekete geçirmek, yerel liderleri harekete geçirmek, resmi ve diğer sivil toplum kuruluşlarının katılımlarını sağlamak gibi etkinliklerle toplum organizasyonu görevini üstlenebilir.

En önemli destek grubu olarak aile birliğinin korunmasına ve desteklenmesine çalışmalıdır. Sonuçta, gönüllünün, toplum tabanlı, pragmatik ve esnek bir yaklaşımla hareket ederek, danışmanlık, iletişim ve koordinasyon becerileri sergilemesi gerekir. Gönüllünün afet öncesinde ve sonrasında en önemli misyonlarından biri çevresinde yer alan kişileri, örneğin mahalle sakinlerini, öğretmenlerini, ebeveynlerini, kardeşlerini, vs.. afete hazırlık ve müdahale konusunda bilinçlendirmek ve gönüllülüğe özendirmektir.

Afetler karşısındaki gönüllü faaliyet belki de başkalarının ihtiyaçlarına yanıt verme güdüsünün altında yatan insani değerlerin en açık ifadelerinden biridir. Aynı zamanda gönüllülüğün en görünen yüzlerinden biridir. İnsanların bir afete verdiği ivedi reaksiyon genelde afetten doğrudan etkilenenlere yardım etmek şeklindedir. Pek cok örnekte bu doğal şekilde, herhangi bir organize ortamın dışında gelişir. Bununla birlikte gönüllülüğün katkısı, verilen ivedi tepkilerin çok ötesine uzanır. Hazır bulunmaktan, önlemeye ve hafifletmeye, müdahale ve onarıma dek afet yönetimi yelpazesinde gönüllü faaliyetleri yer alır.

Afetlerin doğası ve sıklığı; iklim değişimi, hızlı kentleşme, besin güvenliğinin azalması ve çatışmaların sayısının artması gibi etkenlerle değişiyor. Özellikle yoksulluk içinde yaşayan insanların afetler karşısındaki savunmasızlığını nasıl azaltabiliriz sorusu, artık pek çok ülkenin politikasının temel konularından biridir. Savunmasızlığı azaltmanın en etkin yolunun, topluluğun kendi kendine yetme kapasitesini geliştirmesi, örgütlenmesi ve yerel ağlarını güçlendirmesi olduğu kabul görmektedir.

Afetleri etkin ve etkili bir şekilde yönetme işi toplulukla başlar, toplulukla biter. Bugün yaygın olarak kullanılan önemli bir terim “esneklik”tir. Bu terim; toplulukların, afetleri engelleme, onlarla başa cıkma ve afetlerden sonra iyileşebilme yetilerini kapsar. Tehlikeli ve riskli çevrelere yerleşmiş olan topluluklar, kontrolleri dışında gercekleşen olayların çaresiz kurbanları değillerdir. Geçim olanakları sınırlı olsa da, verili olanaklar çerçevesinde savunmasızlıklarını azaltabilecek girişimlerde bulunabilirler.

Bir afetin hemen akabinde oluşan gönüllülük imajı, medya tarafından sık sık gözler önüne serildiği üzere, o cevrede ya da yakınlarda oturan insanların kendiliğinden müdahalesi şeklindedir. Bu, genelde iyiliği ve kişinin komşusunu düşünmesini yansıtan olumlu bir çerçevede görünür. Bunun ardından ülke dışından, çok sayıda gönüllüyü de içeren bir personel akını gerçekleşir. Bu senaryoda, gönüllülüğün yerel ve ulusal biçimleri genelde gözden kaçar.

İlk müdahale edenler eğitimli acil durum personeli değil, yerel halk ve komşulardır. Çoğu faaliyet kendiliğinden gerçekleşir. Gönüllüler eğitimsiz ya da hareketleri koordinasyonsuz olduğunda, örneğin yıkılan binalara girerek, kendilerine zarar verebilirler. Benzer şekilde, erişim yollarını tıkayarak organize kurtarma çalışmalarına da engel olabilirler. Fakat topluluk temelli yerel örgütlerde ya da ulusal sivil toplum kuruluşlarında çalışan pek çok insan, yerel bilgiyle gerekli eğitimin verdiği deneyimi birleştiriyor. Afete müdahale etmek sadece hayat kurtarmaktan ibaret değildir, aynı zamanda sağlık risklerini azaltmayı, kamu güvenliğini sağlamayı ve afetten etkilenen insanların geçimlerini sağlamayı da içerir.

Yerel seviyedeki insanlar acil ihtiyaçları saptamak için en elverişli konumdadırlar, ayrıca geleceğe yönelik yerel kararların alınmasına yardım edebilirler. Ek olarak, topluluğun ihtiyaçlarına yönelik kıymetli kavrayışlar sağlayabilir, iyileştirme sürecinin parçası olarak, afetten etkilenmiş ailelere güven verebilir, insani bir dokunuş sağlayabilirler. Gerekli becerilere sahip yerel insanların bir araya gelmesi, özellikle hızla seferber oldukları takdirde, yararlı olabilir.

Etkilenen bölgenin dışından gelen ulusal gönüllülerin de önemli bir payı vardır. Doğrudan zarar gören insanlarla diğer paydaşlar arasında doğrudan ve güvenilir bir bağlantı sağlarlar. Aynı zamanda, bir bütün olarak gayri resmi kaynaklarla, polis, itfaiye ve sağlık hizmetleri gibi köklü hükümet kurumlarının daha odaklanmış kaynakları arasında hayati bir bağ oluştururlar.

Görülmüştür ki, gönüllüler, Twitter ve Facebook hesaplarından, bloglardan, radyo, gazete, televizyon gibi geleneksel medyadan gelen bilgi de dahil olmak üzere ceşitli medya kaynaklarından gelen raporları izleyip haritalar çıkarıyorlar. Kriz yerleri tarif ediliyor ve gönüllüler oralara daha çabuk ulaşabiliyorlar.

Etkilenen topluluk dışından gelip gönüllü olan insanların sayısı, acil müdahale evresi bitince keskin şekilde azalır. Afet onarım calışmalarına katılan sivil toplum kuruluşları üzerine yapılan bir çalışma, bu kuruluşların yüzde 64’ünün krizden sonra 12 hafta ya da daha az süre gönüllü hizmeti kullandığını göstermiştir. Fakat Birleşmiş Milletler Afetleri Azaltma Uluslararası Stratejisi’nin belirttiği üzere: “Rehabilitasyon ve yeniden inşa şeklindeki onarım görevi, acil durum evresi bittikten hemen sonra başlar ve bu görev, ulaşılabilir halk katılımı ve onarım faaliyeti icin açık kurumsal sorumlulukları kolaylaştıran, daha önceden mevcut strateji ve politikalara dayanmalıdır.” Bir afetin onarım evresi boyunca ulusal yetkililerin ve bağış yapanların dikkati genelde temel fiziki altyapının, mesela yollar, köprüler, enerji nakil hatları ve binaların yeniden inşası üzerinedir. Özellikle aşırı savunmasızlık durumlarında insanların geçimlerini sürdürebilmesi için bunlar temel niteliktedir. Bununla birlikte bu odak sosyal altyapıyı görmezden gelir. Artan ampirik araştırmalar, daha fazla güven ve sivil katılımın olduğu, büyük oranda gönüllülük temelli daha güçlü bilgi ağlarına sahip olan toplulukların, bir afetten sonra, parçalanmış ve izole bir topluluğa oranla onarım şansının daha yüksek olduğunu gösteriyor.

Afetlerden sonra yalnızca fiziki altyapının değil, sosyal altyapının da uğradığı zararı onarmak gerektiği yaygın olarak kabul gören bir gerçektir. Gönüllülük, insan varlığının evrensel bir özelliğidir ve afetin başka evrelerinde olduğu gibi onarım döneminde de birbirine yardım etmek için bir araya gelen insanların ortak noktasıdır. Söz konusu bu nitelik geçim araçlarının yeniden oluşturulmasına olduğu kadar, topluluklara umudun ve güvenin geri getirilmesinde de büyük rol oynar.

Gönüllüler depreme müdahalede yaşamsal bir rol oynarlar. Fakat kapasiteleri daha da güçlendirilmelidir. Hükümetler entegre afet yönetiminde gönüllüleri bir kaynak olarak görmeli ve onlara tek başına, bağımsız bir etken muamelesi yapılmamalıdır. Son yıllarda, etkilenmiş ülkelerin dışından, hastalıkla ilgili faaliyetlerde gönüllü olmaya istekli gönüllülerin sayısında artış görülmüştür. Bu durum yeni güçlükler yaratabilir. Örneğin gönüllü olan doktor ve hemşirenin yönetiminde yaşanan güçlükler nedeniyle becerilerinden yeterince faydalanılamayabilir. Diğer güçlüklerin arasında çevreye ve ortama aşina olmamak, kültürel duyarlılığın ve dil becerilerinin eksikliği sayılabilir. Öte yandan iyi organize edildiğinde bu katkı verimli olur ve çok makbule geçer.

Afet Sonrası Yeniden Yapılanmada Medyanın Kullanımı

Medya; işlevi ve yapısı gereği kriz ve afet durumunda çok hızlı çalışabilme üstünlüğüne sahiptir. Bünyesindeki teknik donanımlar, sosyal medyayı afet iletişiminde çok avantajlı hale getirmektedir. Geniş insan topluluklarına kolayca erişim imkanına sahiptir. Medya kendiliğinden haber üretemez, olaylar veya ilgililerden edineceği güvenli, güncel ve sürekli bilgilere ihtiyaç duyar. Afet durumunda toplum ile yetkililer arasında iletişim kurarlar, yöneticilerin acil durumunun üstesinden gelip gelmediklerini, yaptıkları tespitlerle topluma yansıtırlar. Genel durumun aksine bir gündem oluşturabilirler. Halkın bir konu hakkındaki kanaatini etkileyebilirler. Kitleleri harekete geçiren haber ve görüntülere yer verebilirler. Sarsıcı, ürkütücü ve belleklerde iz bırakan yayınlar yapabilirler. Afetlerde kahramanlar ve mucize insan öyküleri yaratabilirler. Acil durumlarda tiraj ve izlenme oranları çok yükselebilir. Afette yakınlarıyla bağlantısı kopanları tekrar buluşturabilirler. Bağışları özendirip yardım kampanyalarına katılımı arttırabilirler. Afetlerle ilgili film, belgesel ve diziler yayınlayabilirler. Uzman konuklarla röportajlar ve oturumlar düzenleyebilirler. Forum ve bilgilendirici tartışma programları yapabilirler. Afetle ilgili canlı veya arşiv görüntüleri kullanabilirler. Olası bir afete karşı uyarıcı ve bilgilendirici yayın yapabilirler.

Afetlerin zararlarının önlenebilmesi yada azaltılabilmesi amacıyla kamuoyunun bilgilenmesi ve eğitilmesiyle afet bilinci geliştirilebilir. Medya, afet konularında bilgilenmeyi arttırmak ve tehlikelere maruz insanların bilinçlenmesini temin için ulusal veya yerel olanaklarla afet eğitimi programları yapabilir. Programlarda, insancıl yaklaşımlar ve imaj oluşturma teknikleri kullanılarak, afetlerden korunma yolları özendirilir, yakınımızda bir doğal afet tehlikesi bulunduğu gerçeği, standart risk tahminleri, önlem ve öneriler önceden duyurulabilir. Afetin doğrudan veya dolaylı etkilerinden bahsederek, insanların önemli bir kısmını korumanın mümkün olduğu işlenebilir. Afet haberlerini, afetten etkilenmemiş yerlerdekilere de duyurarak, bu konudaki duyarlılığın gelişmesini sağlayabilir. Geçmişte yaşanan afetlerden hangi derslerin çıkarılması ve nasıl hazırlık yapılabileceği konusunda toplumu aydınlatabilir. Bilişim teknolojilerinin gelişmesine paralel şekilde gelişen ve dünya nüfusunun büyük bir yüzdesi tarafından aktif bir şekilde kullanılan sosyal medya uygulamaları, bireysel ve toplumsal yaşamın tüm alanlarında geleneksel araçların yerine geçen yeni misyonlar üstlenmeye başlamıştır.

Sosyal Medyanın Etkileri:

Afet durumlarında en çok tartışılan konuların başında, kamu kurumlarının afet öncesi hazırlıklarının yeterli olup olmadığı, afet bölgesine gönderilen yardımlar ve müdahale yöntemleri ve tabi ki sonuç olarak afet sonrası yaraların sarılması sürecinde yaşanan olaylar gelir. Ülkemizde genellikle afetlerin yaşanmasından belirli bir süre sonra tüm bu konular gündemden düşmekte ve unutulmaktadır.

Eskiden afet durumlarında kamu kuruluşlarının duyuruları ve geleneksel medyanın tek yönlü olarak yaptığı haberler üzerinden gerçekleşen tüm bu süreçler, artık yerini, resmi olmayan, denetim dışı kaynaklardan ve kanallardan üretilen ve geleneksel medyanın dışında kalan haberleşme kaynak ve kanalları üzerinden gerçekleşmeye başlamıştır.
Afet süreçlerinde sosyal medya araçları üzerinden gerçekleşen iletişim faaliyetleri meşru otoriteler ve bilgi kaynakları ile afet yardımını amaç edinmiş sivil toplum örgütleri tarafından takip ve koordine edilmediğinde, acil müdahale ve yardım faaliyetleri ve afetten kurtulma çabaları olumsuz etkilenir. Tersine meşru otoriteler ve sivil toplum örgütlerinin birlikte gerçekleştirdikleri ve koordine oldukları bir Sosyal Medya Afet Koordinasyonu altyapısı gerçekleştiğinde ise afet zamanlarında, afetten kurtulma, kurtarma ve yardım faaliyetlerine doğrudan olumlu katkılar sağlanır.

Koordine Edilmemiş Sosyal Medya İletişiminin Afetlerde Zararları:

Afete maruz kalmış insanların büyük bir çoğunluğunun resmi kanallardan veya geleneksel medyadan kendilerine ulaşan bilgiler yerine, daha çok sosyal medya araçları üzerinden elde ettikleri bilgilere itibar ettikleri gözlemlenmiştir. Tamamını sosyal medya araçları ve mobil cihazların oluşturduğu bu arka kanal iletişim araçları üzerinden yayılan yanlış haber ve bilgiler afet zamanında yaşanacak büyük kaos ve kargaşaların sebepleri olabilmektedir.

Afet zamanı yaşanabilen en önemli olumsuzluklardan biri de, afet yardımlarını, afete maruz kalmış insanlara yönelik toplumsal yardım etme duygusunun gelişmesini engelleyici bir şekilde etkileyen negatif düşünce ve nefret söylemlerinin sosyal medya üzerinden yayılmasıdır.

23 Ekim 2011 tarihinde Van’ da meydana gelen 7.2 şiddetindeki depremin hemen ardından sosyal medyada oluşmaya başlayan iki türlü davranış söz konusu olmuştur. Başlangıçta internette nefret söyleminin yayıldığını ve deprem bölgesinde yaşayanların etnik kimliklerine yönelen ve bu insanlarımızı PKK ile özdeş tutan söylemlerin yayıldığını görmüş olduğumuzu söylemek yanlış olmaz. Sosyal medyada yayılan bu nefret söylemi hemen karşı söylemi de geliştirmiş ve karşı söylemin güçlü bir şekilde yayılmasında ve bölgedeki depremzedelere yardım duygusunun ateşlenmesine vesile olmuştur.

Afet zamanı sosyal medya üzerinden yayılan söylentiler veya meşru olmayan bilgiler üzerinden sosyal hareketler, kalkışmalar nedeniyle afetin yıkıcılığı çok daha büyük ve farklı boyutlarda olabilir. Yine benzer bir şekilde sosyal medyada yayılan yanlış haberler toplumsal paniğe neden olabilir ve yaşanan panik nedeniyle yardım ve müdahalelerin gereği gibi gerçekleşmesine imkan kalmayabilir.

Koordine Edilmiş Sosyal Medya İletişiminin Afetlerde Faydaları:

Afet yardım, acil müdahele, arama ve kurtarma faaliyetlerine yönelik çalışmalar yürüten gönüllü sivil toplum kuruluşlarının birbirleri ve kamu otoriteleri ile afet öncesi farkındalık, işbirliği, bilgi alışverişi ve koordinasyon çalışmaları sosyal medya üzerinden yapılabilir.

Afet öncesi bilgilendirmeler yolu ile (bloglar, facebook, youtube, twitter vs.) kişilerin afete maruz kalmadan önce alması gereken temel tedbirler hakkında bilgilenmesi sağlanır ve tedbir almaları teşvik edilebilir.

Yine afet öncesi bilgilendirmeler sayesinde insanların afetle karşı karşıya kaldıklarında ilk yapmaları gereken davranışlar ve afetin ilk etkisinden mümkün olan en az zararla kurtulmalarının yöntemleri öğretilebilir.
Afet sırasında kişilerin yakınları ve akrabaları ile doğrudan iletişime geçerek onların durumları hakkında bilgileri doğrudan almaları sağlanabilir. Yine kayıplar ve kimliği belirsiz afetzedeler ile yakınları arasında çift taraflı bilgilendirme süreçleri sağlanabilir.

Afet bölgesinden ve afetzedelerden doğrudan bilgi almak suretiyle afetle ilgili konum ve durum bilgileri doğru bir şekilde elde edilir ve bu bilgilerin analizi ve değerlendirilmesi ile acil yardım ve kurtarma faaliyetlerine yönelik kaynakların planlaması etkin bir şekilde yapılabilir.

Sosyal medya araçları vasıtası ile afet bölgesindeki kritik yerlere ait bilgiler doğru bir şekilde alınarak afetzedelerin tahliyeleri ve afet bölgesinden hızla uzaklaşmalarını sağlayacak bilgiler yine sosyal medya araçları üzerinden kişilere ve yerel yönlendirici otoritelere bildirilebilir.

Geleneksel iletişim araçlarının kesintiye uğradığı ortamlarda mobil aygıtlar ve sosyal medya araçları ile iletişim daha hızlı ve yaygın olarak gerçekleştirilebilir.

Sosyal medya araçları üzerinden toplanan bilgilerin analizi ve sayısallaştırılması yolu ile afet bölgesine ait sayısal haritalar hazırlanarak, acil yardım, arama ve kurtarma faaliyetleri ve afete karşı tedbirlerin alınmasına yönelik tüm çalışmaların yönetiminde etkinlik sağlanabilir.
Afet bölgesine merkezi ve yerel kamu kuruluşları ile sivil toplum kuruluşları tarafından yapılacak yardımlar, yardım toplama faaliyetleri ve afetzedelerin ihtiyacı olan malzemelerin duyurulması işlemleri sosyal medya üzerinden organize edilebilir.

Afetin büyüklüğüne göre, uluslararası toplumun, yardım kuruluşlarının yardım etme konusunda duyarlılıkları sosyal medya tarafından harakete geçirilip, yine sosyal medya üzerinden yardım akışı ile ilgili doğru bilgiler sağlanabilir.
Meşru otoritelerin afetzedelerle ve yakınları ile sosyal medya üzerinden oluşturacağı iletişim ve bilgilendirme faaliyetleri yoluyla meşru olmayan bilgilerden kaynaklanacak yıkıcı etkiler, kargaşa, kaos, toplumsal kalkışma gibi sosyal travmaların önüne geçilebilir.

Sosyal medya araçları yardımı ile afetzedelere ve yakınlarına psikolojik destek sağlanabilir, panik halleri ortadan kaldırılabilir, ilk yardım bilgileri aktarılabilir.

Afet sonrası yaraların sarılması, yardımların kontrol ve koordinesi, psikolojik yardım faaliyetleri, afetin kişilerde yarattığı korku ve travmaların giderilmesi, eğitim faaliyetleri gibi faaliyetlerin tümü sosyal medya üzerinden yapılabilir.

Esasen yaşanan afetin tüm izlerinin silinmesine kadar ki süreç afet süreci olarak değerlendirilse de, genellikle afetin ilk sıcak etkileri geçtikten sonra gündemden düşmekte ve yapılması gereken çalışmaların büyük bir çoğunluğu yapılmayarak yaraların tamamen sarılması, afetten ders alınması ve bir sonraki afete hazırlık süreçleri ihmal edilmektedir. Sosyal medya üzerinden afet bilgileri analiz edilebilir, afet yardımının devamlılığı sağlanabilir.
Sosyal medyada özellikle Twitter ve Facebook’ ta Van’a destek mesajlarının ve yardım organizasyonlarının hızla gelişmesi geleneksel medyanın da Van’a ilgisini pekiştirmiş, kamu kurumları başta olmak üzere sivil toplum kuruluşlarının, özel teşebbüsün ve bireylerin Van’a yardım konusunda duyarlı olmasına vesile olmuştur.

Özellikle Facebook üzerinden örgütlenen ve haberleşen gruplar Van’daki afetzedelere yardım toplamışlardır. Google’ın kişi bulucu hizmetini Van depremi için devreye alması sınırlı da olsa bir katkı sağlamıştır.

Kaynaklar
1. Academy for Disaster Management Education Planning &Training (ADEPT) (2005), Disaster Psychosocial Response: Handbook for Community Counselor Trainers. U. Gauthamadas (Ed), Adept Publication, India.
2. Aker T, Onen P, Karakılıç H (2007) Psychological Trauma: Research and Practice in Turkey. International Journal of Mental Health, 36(3):38-57.
3. Aktaş A, Unlu E (1995) Hizmet Örgütlerinde Etkinlik ve Etkinliği Ölçmeye Yönelik Değerlendirme Araştırmaları. Sistem Mühendisliği ve Savunma Sempozyumu Bildiriler Kitabı II, s.44-47.
4. Aktaş AM (2000) Kriz Döneminde Sosyal Refah Hizmetleri ve Hizmet Organizasyonlarının Değerlendirilmesi. Kriz Dergisi, 8(2): 27-37.
5. Barron RA (2004) International disaster mental health. Psychiatric Clinics of North America, 27: 505-519.
6. Birleşmiş Milletler Gönüllüleri (UNV) (2011) Dünyada Gönüllülüğün Durumu Raporu 2011. (Çev. Z. Biliz), Art Press, Türkiye.
7. De Boer Jan, Dubouloz M (2000) Handbook of Disaster Medicine: Emergency Medicine in Mass Casualty Situations. International Society of Disaster Medicine, Van der Wees, The Netherlands, s.124-129.
8. DiNitto DM, Dye TR (1983) Social Welfare Policy and Public Hew Jersey Prentice Hail İn Englewood CIiffs, s.210-238.
9. Dodge GR (2006) Assessing the Psychosocial Needs of Communities Affected by Disaster. Handbook of International Disaster Psychology, G Reyes, GA Jacobs (Ed), Praeger Publishers, 1: 65-91
10. Dodge GR (2006) In Defense of a Community Psychology Model for International Psychosocial Intervention, s. 51-64.
11. Ehrenreich J (2001) Coping with disasters - A Guidebook to Psychosocial Intervention. 5 Mart 2012’de http://www.toolkitsportdevelopment.org/html/resources/7B/7BB3B250-3EB8-44C6-AA8E-CC6592C53550/CopingWithDisaster.pdf adresinden indirildi.
12. Elgin KG (2007) İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi. International Earthquake symposium Kocaeli 2007, 11 Mart 2012’de http://kocaeli2007.kocaeli.edu.tr/kocaeli2007/TAM_METIN_NUMARALI-SIRALI-PDF/706-712.pdf adresinden indirildi.
13. İstanbul Valiliği-İl Özel İdaresi, İstanbul Proje Koordinasyon Birimi(2006) Afete Müdahalede Gönüllülük Sisteminin Değerlendirilmesi, Final Rapor. İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi, 10 Mart 2012’de http://www.gapsel.org/ condocs//ekutuphane/ismepafetgonuldeger_tr_finalrep_eyl06_25mart.pdf adresinden indirildi.
14. Karakılıç H (2006) Afet Sonrası Süreçte Psikososyal Yaklaşım: Psikiyatrinin Konumu. Türkiye Kızılay Derneği: Afetlerde Psikososyal Hizmet Uygulamaları Paneli, Türkiye Psikiyatri Derneği Afet Psikiyatrisi BÇB, Düzce.
15. Karakılıç H, Aker T (2001) Sunum: Afetler: Tanım, Tarihçe, Toplumsal Yanıt, Örgütlenme. Afetlerde Krizle Baş Etmede Liseli Gençlere Psikososyal Destek Projesi Eğitici Eğitimi, APHB Etkinliği, İzmir.
16. Karaman K (2010) Ritüellerin Toplumsal Etkileri. SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 21: 227-236.
17. Lifton RJ, Olson E (1999) The human meaning of total disaster: The Buffalo Creek experience. Essential Papers on Posttraumatic Stress Disorder, MJ Horowitz (Ed), NY: New York University Press. s. 206-231
18. Lima BR, Gittelman M. (1990) Coping with Disasters: The Mental Health Component. Theory, Research and Public Health Dimensions. International Journal of Mental Health, 19(1): 7-20.
19. Lopez-Ibor J , Christodoulou G, Maj M ve ark. (2005) Disasters and Mental Health. Wiley & Sons, England, s. 81-123.
20. Öztan N (Basıma Hazırlanıyor) Afetlerde Psikososyal Yaklaşımlar, APHB Psikososyal Uygulamalar Katılımcı Kitabı, Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği, Ankara.
21. Prewitt Diaz J O, Bordoloi S, Mishra S ve ark. (2003) Community Based Psychosocial Support Training for Community Facilitators. S Dash, I Mishra (Ed), Psychosocial Support Program Training Series, Manual No:5.
22. Reyes G (2006) Conclusions and Recommendations for Further Progress. Handbook of International Disaster Psychology, G Reyes, GA Jacobs (Ed), Praeger Publishers, 1: 165-173.
23. Reyes G (2006) International Disaster Psychology: Purposes, Principles and Practices. Handbook of International Disaster Psychology, G Reyes, GA Jacobs(Ed), Praeger Publishers, 1: 1-13.
24. Reyes G, Elhai J D (2004) Psychosocial interventions in the early phases of disasters. Psychotherapy: Theory, Research, Practice, Training, 441: 399-411.
25. Sarıkaya A, Aker T, Şavur E (2005) Güney Asya’daki deprem ve tsunami sonrası sağlık ve psikososyal durumun değerlendirilmesi. Psikiyatri Psikoloji Psikofarmakoloji (3P) Dergisi, 13(Ek 3): 25-35.
26. Sercan M (2003) Felaket Sonrasında Ruh Sağlığı Hizmetleri ve Psikososyal Destek Yöntemleri. Psikolojik Travma ve Sonuçları, T Aker, ME Önder (Ed), 5US Yayınları, s.133-147.
27. Seynaeve GJR (2001) Psycho-Social Support in Situations of Mass Emergency. A European Policy Paper Concerning Different Aspects of Psycho-Social Support for People Involved in Major Accidents and Disasters, GJR Seynaeve (Ed), Ministry of Public Health, Belgium.
28. Tufan AB, Aktaş AM, Duyan V (2000) Travma Tedavisi Uzman Eğitimi. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksek Okulu, Yayın No: 005. Aydınlar Matbaası, Ankara, s.105-109.
29. Turpin G, Downs M, Mason S (2005) Effectiveness of providing self-help information following acute traumatic injury: randomised controlled trial. British Journal of Psychiatry, 187: 76-82.
30. Türk Kızılayı (2008) Afetlerde Psikososyal Destek Uygulama Rehberi. Yorum Basın Yayın San. Ltd. Şti., Ankara, 2008.
31. Ursano RJ, Fullerton CS, Norwood AE (1995) Psychiatric dimensions of disaster: Patient care, community consultation and preventive medicine. Harvard review of psychiatry. 3(4):196-209.
32. Yüksel Ş, Sercan M, Sezgin U ve ark. (2005) Bir depremden sonra… bir depremden önce… ADEPSTEP, IPS İletişim Vakfı Yayınları, İstanbul, s.59-67.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Afet Sonrası Yeniden Yapılanma: Ruhsal Travmalar ve Toplumsal Yaklaşımlar" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dr.Hira Selma KALKAN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dr.Hira Selma KALKAN'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Hira Selma KALKAN Fotoğraf
Dr.Hira Selma KALKAN
İzmir
Doktor "Ruh sağlığı ve hastalıkları - Psikiyatri"
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi9 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dr.Hira Selma KALKAN'ın Yazıları
► Toplumsal Şiddet ve Sonrası Dr.Hira Selma KALKAN
► Akne İzi Tedavisi ve Modern Yaklaşımlar Prof.Dr.Ahmet KARACALAR
► Glokom Tedavisinde Nonpenetran Cerrahi Yaklaşımlar Prof.Op.Dr. V.Nusret ÖZDEMİR
► Meme Büyütme ve Protezlerde Güncel Yaklaşımlar Op.Dr.Mahmut Serden DİNÇLER
► Ergenlik Bir Nevi Yeniden Doğuş Dr.Dilek YEŞİLBAŞ
► Anneyi Yeniden Yaratmak (Mommy Make Over) Prof.Op.Dr. Ege ÖZGENTAŞ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Afet Sonrası Yeniden Yapılanma: Ruhsal Travmalar ve Toplumsal Yaklaşımlar' başlığıyla benzeşen toplam 89 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Aklın Yaratımları Mayıs 2016
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


13:05
Top