Çok Bilinmeyen Şiddet Türleri & Şiddetin Gelişimi
Şiddet, çok uzun süredir devam eden evrensel bir sorundur. Şiddetin tek bir türü yoktur. Hayatımıza dahil olan her alan ve konu içeriğinde, şiddet etkisini gösterebilmektedir. Şiddetin etkili olduğu farklı alanlar ve türlerin tanımları uzun zaman önce yapılmış olsa da her toplum şiddeti önlemekte eşit derecede başarılı olamamaktadır.
Eğitim ve Ceza Sistemi
İnsanlar, şiddetle mücadelede öncelikle daha ağır şiddet türleriyle mücadeleye odaklanmaktadırlar. Bu mücadele, suçlunun caydırıcı düzeyde cezalandırılmadığı ve eğitim sistemi kimliğinde bireylerin kişisel sınırlar konusunda gereken eğitimi almadığı toplumlarda oldukça zor olabilmektedir. Çünkü toplumsal gelişim ve saygı yalnızca şiddetin kaldırılmasına yönelik toplu bir mücadeleyle mümkündür. Ancak bir kesim emsal şiddet davalarında gereken cezanın verilmemesinden ilham alıyorsa ve bireysel sınır, saygı gibi kavramlar pek de bir şey ifade etmiyorsa; o toplumlarda topyekûn şiddet mücadelesi mümkün olmamaktadır. Ve ne yazık ki şiddet her türüyle insan hayatlarını etkilemeye, zorlaştırmaya devam etmektedir.
En belirgin şiddet türlerine (fiziksel, psikolojik, cinsel) karşı yeterince önlem alamamış ve görülme sıklığını azaltmayı başaramamış bu toplumlarda, daha az belirgin olan daha yeni şiddet türleri “şiddet” olarak algılanamamaktadır. Sebeplerini düşündüğümüz zaman, uygulanış ve sonuçları daha bariz şiddet türleri, şiddet algısını çokça kendi üzerlerinde topladığı için, diğer türler dikkat çekmemektedir. Dikkat çekmeyen nispeten daha soyut şiddet türleri de önlenemediği için bireyler düzenli olarak şiddete maruz kalmaktadırlar. Bu tablolarda fazla kanıksanan bazı şiddet türleri, bir süre sonra şiddet olarak algılanmamaktadırlar. Ancak hiçbir şiddet türü masum değildir ve küçümsenmemelidir. Karşı konulmayan ve mücadele edilmeyen bir davranış, daha büyük bir felaketin hazırlayıcısı olabilir. Bu yazımızda, hayatlarımızda olmasına rağmen yeterince farkına varamadığımız şiddet türlerini ele alacağız.
Ekonomik Şiddet
Sahip olunan maddi güç ve ayrıcalığı, şiddete yönelik araç olarak kullanmaktır. Örneğin eşlerden biri, eşinin harcamalarını ev ekonomisi dışı sebeplerle kontrol etmek, eşini maddi yetersizliği sebebiyle aşağılamak, eşinin maddi ihtiyaçlarını kısıtlamaya çalışmak gibi davranışlarda bulunuyorsa o evlilikte “ekonomik şiddet” mevcuttur. Şiddet uygulayan taraf her cinsten olabilir.
En sık görülen örnekleri;
Eşinin çalışmasına engel olmak, eşini ekonomik açıdan bağımlı hale getirmek, eşini para için yalvartmak ya da onur kırıcı davranışlara zorlamak, eşinin birikimine el koymak, eşini zorla borçlandırmak ve ödemeye mecbur etmek, eşinin birikim yapmasına engel olmak, eşinin mesleki gelişimini kısıtlamak, eşinin kariyer yükselişine engel olmak, eşine günlük ihtiyaçları için hiç para vermemek ya da çok düşük paralar vermek, eşinin meslek sahibi olmasına engel olmak, eşinin maddi gelir ve birikimini sömürmek, toplumda aynı iş için kadının erkekten daha az maaş alması, kadın istihdamının yetersiz olması, istenilmeyen iş ve pozisyonda zorla çalıştırılması gibi davranışlar birer ekonomik şiddet örneğidir.
Dijital Şiddet
Teknolojik araç ve imkanların, şiddete yönelik birer araç olarak kullanılmasıdır. Örneğin; eşini kontrol etme, küçük düşürme, sıkıştırma, cezalandırma, hesap vermeye zorlamak gibi davranışlar dijital şiddetin varlığının göstergesidir. Şiddet uygulayan taraf her cinsten olabilir.
En sık görülen örnekleri;
Mahrem konuşma ve mesajları ifşa etmek, ısrarlı olarak aramak, mesaj atmak ve karşı tarafı da buna zorlamak, akıllı telefon uygulamaları vasıtasıyla hareket ve aktiviteleri takip etmek, partneri dijital verilerle hesap vermeye zorlamak ve bunun için tehdit etmek, sosyal medyada kitleleri tahrik ederek partnerini aşağılamaya sevk etmek, küçük düşürücü, hakaret ve nefret içerikli yorum ve paylaşımlarda bulunmak, cinsel hayatı dijital medyada ifşa etmekle tehdit etmek veya ifşa edip kurban haline getirmek, ısrarlı takip (social stalking), sosyal medyada kimlik bilgilerine erişip bu ilişkiyi sömürmek gibi davranışların her biri dijital şiddet örneğidir.
Flört Şiddeti
Flört şiddeti, partnerlerden birinin diğeri üzerinde, duygusal birliktelikleri sebebiyle, her türlü baskı ve kısıtlamayı hak görmesiyle başlamaktadır. Şiddet uygulayan taraf her cinsten olabilir. Çiftlerden birinin diğeri üzerinde kontrol etme, kısıtlama, denetleme ve baskı kurma davranışları durdurulmadıkça giderek normalleşmekte ve ilişkinin bir parçası olarak görülmektedir. Flört şiddeti sürecinde çoğunlukla tehdit ve şiddet ilişkinin bir parçası olabilmektedir. Bu yüzden uzun bir süre mağdur şiddete uğradığının ayırdına varamamakta ve bu şiddeti anlamlandıramamaktadır. Flört şiddeti, kafa karıştırıcı ve korkutucu bir süreçtir. Bu sebeple tanımlanması ve engellenmesi oldukça zor olabilmektedir.
Şiddetin Oluşumunu Önleme Yolları
Şiddetin gelişimine karşı kendimizi koruyabilmek için dikkat etmemiz gereken bazı önemli adımlar bulunmaktadır. Yukarda bahsettiğimiz şekilde şiddetin normalleşmemesi ve ilişkinin bir parçası haline dönüşmemesi için, ilişkide kendimizi koruma mekanizmalarını geliştirmeliyiz. Aksi takdirde, küçük ve masumane görülerek göz yumulan davranışlar, büyük yıkımların hazırlayıcısı olmaktadır.
Temel kendimizi koruma mekanizmalarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
En Değerli Varlığımız: Kendimiz
Yaşadığımız hayatta attığımız her adım kendi mutluluğumuzu ve değerimizi geliştirmeye yönelik olmalıdır. Bu kaide ilişkilerde de geçerlidir. Kendi bütünlüğümüzü bozacak ve öz saygımızı zedeleyecek her türlü durum ve konuşmalarda net bir şekilde çizgimizi çizmeliyiz. Uçaklarda uygulanan oksijen maskesi süreci bu konuda çok güzel bir örnektir. Maskeyi kendimize taktıktan sonra diğer kişilere yardım etmeliyiz. İlişkilerde de duygusal olarak kendi bütünlüğümüz ve değerimize tehditkâr olmayan şekillerde çevremize destek olabiliriz.
Gereksiz Kahramanlık ve Fedakarlıklara Hiç Gerek Yok
Kendi değerimizden ve mutluluğumuzdan fedakârlık yaparak ilerlettiğimiz her ilişki, flört şiddeti kurbanı olmamıza bizleri bir adım daha yaklaştırmaktadır. Gerek güçlü bir erkek gerek anaç bir kadın olma arzusu yanlış yorumlandığında, bireyleri kendi değerlerinden fedakârlık yapma yönünde güdüleyebilmektedir. Bu durum kendi bütünlüğümüzü bozacağı için hepimizin uzak durması ve dikkat etmesi gereken bir konudur. Kendi bütünlüğümüzü bozacak fedakarlıklardan uzak durmamız gerektiği gibi, partnerimizden de böyle fedakarlıklar talep etmemeliyiz. Sevgiyi göstermek ve paylaşmanın çok daha düzgün ve güzel yolları mevcut hayatımızda.
Hayır Diyebilme Sanatı
Hiçbir ilişkide, hiçbir birey partnerini sürekli memnun kılma gibi bir zorunluluk altında değildir. Bize uymayan, yanlış gelen teklif ve konuşmalara her zaman hayır deme özgürlüğümüz var. Bir ilişkide mutlu olabilmemizin tek yolu, yalnızca olduğumuz halimizle bizi kabul eden ve seven insanla hayatımızı paylaşmamızdır. İçinizden gelen ses bir şeylerin doğru olmadığını söylüyorsa, kendinizi o yanlışın ortağı haline getirmemelisiniz.
Kıskançlık Sevginin Ön Koşulu Değil
Günümüz ve toplumumuzda oldukça sık karşılaşılan bir yanlış algı da kıskançlığın ilişkide gerekli olduğu ve sevgiyi göstermenin önemli bir rolü olduğu düşüncesidir. Sevgiyi doğru paylaşmayı ve göstermeyi kendi algı düzeyimize oturtabildiğimizde, kıskançlığa olan ihtiyaç hissiyatı da ortadan kalkacaktır. Partnerimiz bize sevdiğini göstermek istiyorsa, normal yollarla gösterebilir. Ve bizlerin de kısıtlanarak değil, şefkat ve huzuru hissederek sevgiyi algılamayı talep etmemiz gerekmektedir.
İlişkiden Önceki Kendimizi Unutmamalıyız
İlişkiden önce yapmaktan keyif aldığımız aktiviteleri, vakit geçirdiğimiz arkadaşlarımızı ilişki başladıktan sonra ihmal etmemeliyiz. Mutlu bir ilişkinin sırrı; ilişki öncesi düzenimizi ihmal etmekte değil, aksine devam ettirmektedir. Eğer hayatımıza giren insan bizden bu düzeni bozmamızı ve arkadaşlarımızla görüşmememizi istiyorsa, kendimizden fedakarlıkta bulunmamalı, mutluluğumuzu ihmal etmemeli ve HAYIR diyebilme sanatına başvurmalıyız. Aynı şekilde hayatımıza giren insanın alışkanlıkları ve arkadaşlıklarına saygı göstermek zorundayız. Partnerimizin kendinden yapacağı fedakarlıklar birer sevgi göstergesi değildir. Unutmayalım ki gerçek sevgi karşımızdaki kişiyi değiştirerek değil, olduğu gibi kabul ederek mümkündür.
Eğitim ve Ceza Sistemi
İnsanlar, şiddetle mücadelede öncelikle daha ağır şiddet türleriyle mücadeleye odaklanmaktadırlar. Bu mücadele, suçlunun caydırıcı düzeyde cezalandırılmadığı ve eğitim sistemi kimliğinde bireylerin kişisel sınırlar konusunda gereken eğitimi almadığı toplumlarda oldukça zor olabilmektedir. Çünkü toplumsal gelişim ve saygı yalnızca şiddetin kaldırılmasına yönelik toplu bir mücadeleyle mümkündür. Ancak bir kesim emsal şiddet davalarında gereken cezanın verilmemesinden ilham alıyorsa ve bireysel sınır, saygı gibi kavramlar pek de bir şey ifade etmiyorsa; o toplumlarda topyekûn şiddet mücadelesi mümkün olmamaktadır. Ve ne yazık ki şiddet her türüyle insan hayatlarını etkilemeye, zorlaştırmaya devam etmektedir.
En belirgin şiddet türlerine (fiziksel, psikolojik, cinsel) karşı yeterince önlem alamamış ve görülme sıklığını azaltmayı başaramamış bu toplumlarda, daha az belirgin olan daha yeni şiddet türleri “şiddet” olarak algılanamamaktadır. Sebeplerini düşündüğümüz zaman, uygulanış ve sonuçları daha bariz şiddet türleri, şiddet algısını çokça kendi üzerlerinde topladığı için, diğer türler dikkat çekmemektedir. Dikkat çekmeyen nispeten daha soyut şiddet türleri de önlenemediği için bireyler düzenli olarak şiddete maruz kalmaktadırlar. Bu tablolarda fazla kanıksanan bazı şiddet türleri, bir süre sonra şiddet olarak algılanmamaktadırlar. Ancak hiçbir şiddet türü masum değildir ve küçümsenmemelidir. Karşı konulmayan ve mücadele edilmeyen bir davranış, daha büyük bir felaketin hazırlayıcısı olabilir. Bu yazımızda, hayatlarımızda olmasına rağmen yeterince farkına varamadığımız şiddet türlerini ele alacağız.
Ekonomik Şiddet
Sahip olunan maddi güç ve ayrıcalığı, şiddete yönelik araç olarak kullanmaktır. Örneğin eşlerden biri, eşinin harcamalarını ev ekonomisi dışı sebeplerle kontrol etmek, eşini maddi yetersizliği sebebiyle aşağılamak, eşinin maddi ihtiyaçlarını kısıtlamaya çalışmak gibi davranışlarda bulunuyorsa o evlilikte “ekonomik şiddet” mevcuttur. Şiddet uygulayan taraf her cinsten olabilir.
En sık görülen örnekleri;
Eşinin çalışmasına engel olmak, eşini ekonomik açıdan bağımlı hale getirmek, eşini para için yalvartmak ya da onur kırıcı davranışlara zorlamak, eşinin birikimine el koymak, eşini zorla borçlandırmak ve ödemeye mecbur etmek, eşinin birikim yapmasına engel olmak, eşinin mesleki gelişimini kısıtlamak, eşinin kariyer yükselişine engel olmak, eşine günlük ihtiyaçları için hiç para vermemek ya da çok düşük paralar vermek, eşinin meslek sahibi olmasına engel olmak, eşinin maddi gelir ve birikimini sömürmek, toplumda aynı iş için kadının erkekten daha az maaş alması, kadın istihdamının yetersiz olması, istenilmeyen iş ve pozisyonda zorla çalıştırılması gibi davranışlar birer ekonomik şiddet örneğidir.
Dijital Şiddet
Teknolojik araç ve imkanların, şiddete yönelik birer araç olarak kullanılmasıdır. Örneğin; eşini kontrol etme, küçük düşürme, sıkıştırma, cezalandırma, hesap vermeye zorlamak gibi davranışlar dijital şiddetin varlığının göstergesidir. Şiddet uygulayan taraf her cinsten olabilir.
En sık görülen örnekleri;
Mahrem konuşma ve mesajları ifşa etmek, ısrarlı olarak aramak, mesaj atmak ve karşı tarafı da buna zorlamak, akıllı telefon uygulamaları vasıtasıyla hareket ve aktiviteleri takip etmek, partneri dijital verilerle hesap vermeye zorlamak ve bunun için tehdit etmek, sosyal medyada kitleleri tahrik ederek partnerini aşağılamaya sevk etmek, küçük düşürücü, hakaret ve nefret içerikli yorum ve paylaşımlarda bulunmak, cinsel hayatı dijital medyada ifşa etmekle tehdit etmek veya ifşa edip kurban haline getirmek, ısrarlı takip (social stalking), sosyal medyada kimlik bilgilerine erişip bu ilişkiyi sömürmek gibi davranışların her biri dijital şiddet örneğidir.
Flört Şiddeti
Flört şiddeti, partnerlerden birinin diğeri üzerinde, duygusal birliktelikleri sebebiyle, her türlü baskı ve kısıtlamayı hak görmesiyle başlamaktadır. Şiddet uygulayan taraf her cinsten olabilir. Çiftlerden birinin diğeri üzerinde kontrol etme, kısıtlama, denetleme ve baskı kurma davranışları durdurulmadıkça giderek normalleşmekte ve ilişkinin bir parçası olarak görülmektedir. Flört şiddeti sürecinde çoğunlukla tehdit ve şiddet ilişkinin bir parçası olabilmektedir. Bu yüzden uzun bir süre mağdur şiddete uğradığının ayırdına varamamakta ve bu şiddeti anlamlandıramamaktadır. Flört şiddeti, kafa karıştırıcı ve korkutucu bir süreçtir. Bu sebeple tanımlanması ve engellenmesi oldukça zor olabilmektedir.
Şiddetin Oluşumunu Önleme Yolları
Şiddetin gelişimine karşı kendimizi koruyabilmek için dikkat etmemiz gereken bazı önemli adımlar bulunmaktadır. Yukarda bahsettiğimiz şekilde şiddetin normalleşmemesi ve ilişkinin bir parçası haline dönüşmemesi için, ilişkide kendimizi koruma mekanizmalarını geliştirmeliyiz. Aksi takdirde, küçük ve masumane görülerek göz yumulan davranışlar, büyük yıkımların hazırlayıcısı olmaktadır.
Temel kendimizi koruma mekanizmalarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
En Değerli Varlığımız: Kendimiz
Yaşadığımız hayatta attığımız her adım kendi mutluluğumuzu ve değerimizi geliştirmeye yönelik olmalıdır. Bu kaide ilişkilerde de geçerlidir. Kendi bütünlüğümüzü bozacak ve öz saygımızı zedeleyecek her türlü durum ve konuşmalarda net bir şekilde çizgimizi çizmeliyiz. Uçaklarda uygulanan oksijen maskesi süreci bu konuda çok güzel bir örnektir. Maskeyi kendimize taktıktan sonra diğer kişilere yardım etmeliyiz. İlişkilerde de duygusal olarak kendi bütünlüğümüz ve değerimize tehditkâr olmayan şekillerde çevremize destek olabiliriz.
Gereksiz Kahramanlık ve Fedakarlıklara Hiç Gerek Yok
Kendi değerimizden ve mutluluğumuzdan fedakârlık yaparak ilerlettiğimiz her ilişki, flört şiddeti kurbanı olmamıza bizleri bir adım daha yaklaştırmaktadır. Gerek güçlü bir erkek gerek anaç bir kadın olma arzusu yanlış yorumlandığında, bireyleri kendi değerlerinden fedakârlık yapma yönünde güdüleyebilmektedir. Bu durum kendi bütünlüğümüzü bozacağı için hepimizin uzak durması ve dikkat etmesi gereken bir konudur. Kendi bütünlüğümüzü bozacak fedakarlıklardan uzak durmamız gerektiği gibi, partnerimizden de böyle fedakarlıklar talep etmemeliyiz. Sevgiyi göstermek ve paylaşmanın çok daha düzgün ve güzel yolları mevcut hayatımızda.
Hayır Diyebilme Sanatı
Hiçbir ilişkide, hiçbir birey partnerini sürekli memnun kılma gibi bir zorunluluk altında değildir. Bize uymayan, yanlış gelen teklif ve konuşmalara her zaman hayır deme özgürlüğümüz var. Bir ilişkide mutlu olabilmemizin tek yolu, yalnızca olduğumuz halimizle bizi kabul eden ve seven insanla hayatımızı paylaşmamızdır. İçinizden gelen ses bir şeylerin doğru olmadığını söylüyorsa, kendinizi o yanlışın ortağı haline getirmemelisiniz.
Kıskançlık Sevginin Ön Koşulu Değil
Günümüz ve toplumumuzda oldukça sık karşılaşılan bir yanlış algı da kıskançlığın ilişkide gerekli olduğu ve sevgiyi göstermenin önemli bir rolü olduğu düşüncesidir. Sevgiyi doğru paylaşmayı ve göstermeyi kendi algı düzeyimize oturtabildiğimizde, kıskançlığa olan ihtiyaç hissiyatı da ortadan kalkacaktır. Partnerimiz bize sevdiğini göstermek istiyorsa, normal yollarla gösterebilir. Ve bizlerin de kısıtlanarak değil, şefkat ve huzuru hissederek sevgiyi algılamayı talep etmemiz gerekmektedir.
İlişkiden Önceki Kendimizi Unutmamalıyız
İlişkiden önce yapmaktan keyif aldığımız aktiviteleri, vakit geçirdiğimiz arkadaşlarımızı ilişki başladıktan sonra ihmal etmemeliyiz. Mutlu bir ilişkinin sırrı; ilişki öncesi düzenimizi ihmal etmekte değil, aksine devam ettirmektedir. Eğer hayatımıza giren insan bizden bu düzeni bozmamızı ve arkadaşlarımızla görüşmememizi istiyorsa, kendimizden fedakarlıkta bulunmamalı, mutluluğumuzu ihmal etmemeli ve HAYIR diyebilme sanatına başvurmalıyız. Aynı şekilde hayatımıza giren insanın alışkanlıkları ve arkadaşlıklarına saygı göstermek zorundayız. Partnerimizin kendinden yapacağı fedakarlıklar birer sevgi göstergesi değildir. Unutmayalım ki gerçek sevgi karşımızdaki kişiyi değiştirerek değil, olduğu gibi kabul ederek mümkündür.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Çok Bilinmeyen Şiddet Türleri & Şiddetin Gelişimi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Mustafa Raşit YAVAŞ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Mustafa Raşit YAVAŞ'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
1 Beğeni
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.