Aşk ile Değişime Format Atarmıyız ?
“AŞK” İLE DEĞİŞİME FORMAT ATAR MIYIZ?
“Her yeni yıl bize bir şeyleri değiştirmek ve daha iyi yapmak için şans verir” diyor Oprah Winfrey... Gerçekten de yıkılmamak için hayat boyu öğrenmeye açık olmalısın. Hiçbir şey aynı kalmıyor, sürekli kendini güncellemek zorundasın. Hepimizin bildiği gibi dünya değişiyor, bireysel, sosyal ve teknolojik ilişkiler yeniden şekilleniyor, tüm bu değişime karşı insanın da değişmesi, bilim ve teknolojideki değişimin yanı sıra aşk ve ilişkilerinde de kendisini güncellemesi gerekmektedir.
Bizler kendimizi yetersiz, başarısız, aşksız veya mutsuz hissettiğimizde bazı şeyleri değiştirmek ve yenilemek isteriz. Onarılmaya ihtiyaç duyan bir kalbin, tamir edilmeyi bekleyen bir zihnin veya incinmiş bir ruhun yenilenmeye ihtiyacı vardır. Bu dönemlerde yeni bir vizyon ve yeni bir yaklaşım, insana daha önce düşünemediklerini düşünme, daha önce hissedemediklerini hissetme ve çözemediklerini çözme fırsatı verir. Yaşam içinde değişik zamanlarda kendimizi güncellememiz daha mutlu ve sevgi dolu bir hayata yelken açmamızda önemli bir yer tutar. Kendimize format attığımızda yenilenme hissederiz. Böyle dönemlerde zamanı unuttuğumuz, aşk ile yaptığımız her ne ise onu bulmak, onun için elimizden geleni yapmak ve bedelini ödemeye, başka şeylerden vazgeçmeyi kabul etmeye hazır olmamız gerekir. Bu kolay yapılası bir şey değildir ama imkansız da değildir.
“Aşk için ölmeli aşk o zaman aşk” cümlesinde olduğu gibi gerektiğinde uğruna canımızı bile feda edebileceğimiz bir motivasyon kaynağıdır aşk. Aşk olgusu insanlık tarihi boyunca tarif edilmeye, anlaşılmaya ve çözümlenmeye çalışılmış bedensel ve ruhsal bir duygu yoğunluğudur. Aşk bir sevme eylemidir. Karşımızdaki kişiyi olduğu gibi kabul ederek, her haliyle, değiştirmeye çalışmadan ve onun sınırlarını ihlal etmeden. Bağımlı değil, bağlı olarak sevmek ve diğerinin yaşamında bu şekilde kendini var etmek bir erdemdir. Çünkü bağlı olmak, ilişkiyi karşılık beklemeden beslemek, geliştirmek, derinleştirmektir. Yani ilişkiye emek vermektir. Kişisel sınırlara saygı duymaktır. Kalben, ruhen, bedenen, zihnen bir bütün olarak ona hazır olduğumuzda aşk gelir bizi bulur. Dört koldan hazır değilsek gelmez, gelse de geldiği gibi gider. Bilinçaltımızda yer alan aşkla ilgili korkularımızı, negatif duygularımızı ve verimsiz inançlarımızı da temizlemeliyiz. Bunun için, kişinin öncelikle kendiyle yüzleşmesi, sıkı bir zihinsel temizlik yapması, en başta kendine aşık olması şarttır. Eski kalıntıları temizlemek, aşka inanış biçimini güncellemek yani, “Eskiyle bağın kopması” gerek yani değişim şart. Davranış modelleri erken çocukluk dönemlerinde oluştuğu için gerçek bir dönüşüm yaratmak için sadece niyet etmek yetmez. Söylemlerinde değişim isteyen insanlar, eyleme gelince çoğu zaman kendi kendini sabote ederek direnç göstermeye başlar. Çünkü her ne kadar şikayet edilse de varolanı korumak her insan için oldukça konforlu ve kolaydır. Değişim süreci ise korkutucudur, çünkü pek çok bilinmezlik vardır. Bunu yapabilmek için radikal kararlardan ziyade, değişim niyetinin ardına sağlam bir irade koymak gerek ki yolda karşımıza çıkacak engebeleri o irade ile atlatabilelim.
Çok uzun zaman kendini aşka kapatmış biri için bu değişim süreci daha sancılı geçebilir. Kişinin kendini aşka kapatmasının mutlaka bir sebebi vardır. Önce bu sebeple yüzleşmeli ve bu sebebin oluşturduğu negatif duyguları temizlemelidir. Eski ilişkilerle hesap kapatılmalıdır. Çoğumuz bilinçsizce, farkında olmadan ruhen bağımızı sürdürüyor, eski ilişkilerin enerjisini taşıyoruz. Bu ilişkilerden edindiğimiz kızgınlığı, kırgınlığı, suçluluk, değersizlik, yetersizlik duygularını ve daha pek çok duyguyu da fark etmemiz şart. Kadın ya da erkek fark etmez hepimizin yaşadığı korkular, endişeler, ‘konfor alanından çıkarsam başıma ne gelecek’ bilinmezliği ve geçmiş deneyimlerin hissettirdikleri nedeniyle duvarlar örüyoruz ve birbirimizi görmüyoruz. Sonra da “aşk beni ıskalıyor” diye yakınıyoruz. Duvara toslaya toslaya aşktan da kendimizden de vazgeçiyoruz. “Vazgeçme, erteleme, üşenme” cümlesi belki de başucumuzda durmayı en çok hak eden cümle. Bu konuda en temel motivasyon ne istediğini bilmek, kendine neyi layık gördüğünü ve nasıl yaşamayı seçtiğini bilmek olmalı. Kişi kendi içinde bulamadığı motivasyonu hiçbir yerde bulamaz. Kendine yapacağı yatırımların başında öncelikle kişinin kendine samimi olması geliyor. “Ne istiyorum, neyi istemeyi öğrendim, hangi duygum bana ait, hangisi ebeveynlerimden bana geçti, yaşadığım ne bana iyi geliyor, ne iyi gelmiyor, hangisine razıyım, hangisine değilim ama öyleymiş gibi davranıyorum.” Bu soruların samimi ve çarpıtılmamış yanıtı, en güzel yatırımdır. Bir şeye yeniden başlamak için, kişi öncelikle fark etmelidir. Tekrar eden duygu, durum ve döngüleri fark etmek gerek. Sürekli tekrar eden negatif duygu ve düşünceler ile bedenin verdiği kasılma, sıkışma, kramp, ağrı, acı ve diğer olumsuz etkiler en önemli mesajlar. Bu mesajların tercümesi çok kritik. Çünkü her biri aslında razı olmadığımız ve değiştirmek istediğimiz bir durum, olay veya ilişki ile ilgili. Bunları dillendirip, bir farkındalık kazanıp, bu farkındalık ile olanı neye çevirmek, neye dönüştürmek istediğini bulmak belki de değişim için ilk adımdır. Zihinsel detoks, insanın kendini güncellemesi, yenilemesidir. Pek çok inancımızı ya da zihinsel sürecimizi erken çocuklukta öğreniyoruz. Ve bugün, bu yaşımızda hala aynı kalıplar ile hayatı yönetmeye çalışıyoruz. Oysa o gün orada öğrendiğimiz değerler ve ilişki modelleri artık bugün ve burada işe yaramıyor, bize hizmet etmiyor; aksine bilinçli olarak seçmediğimiz pek çok duygu ve durum yaratıyor. Bu nedenle, zihinsel olarak bize hizmet eden ya da etmeyen tüm kalıpları gözden geçirmek ve işe yaramayanları işe yarayan yenileri ile değiştirmek değişim sürecinde önemlidir. Yaşam sürecimizi mutlu, huzurlu, sevgi dolu, değişim ve aşk içinde geçirmek kendi elimizde, sadece bunun farkında olmamız gerekir. Küçük hatırlatmalar yapacak olursak eğer şunları söyleyebiliriz ; Yaşadığımız hiçbir şeyin tesadüf olmadığını bilmek, hayatımıza giren her insandan öğrenmeniz gereken bir ders olduğunu anlamak, deneyimlediğiniz her türlü acı, hüzün ve kederin bizi güçlendireceğinden emin olmak, her şeyin bir sonu olduğunu aklımızda bulundurmak, bu hayatta bulunma amacımızı bulmaya çalışmak ya da yeniden hatırlamak, en iyi halimize dönüşmek için karşımıza çıkan her fırsatı değerlendirmek, sahip olduğumuz hiçbir şeye gerçek anlamda sahip olmadığımızı hatırlamak, kendimize, her türlü duyguyu hissetme hakkı vermek, evrende her şeyin zıddı ile var olduğunu bilmek. Aşk ve sevgi dolu, değişime açık olduğunuz bir yaşam seçmeniz dileğiyle..
“Her yeni yıl bize bir şeyleri değiştirmek ve daha iyi yapmak için şans verir” diyor Oprah Winfrey... Gerçekten de yıkılmamak için hayat boyu öğrenmeye açık olmalısın. Hiçbir şey aynı kalmıyor, sürekli kendini güncellemek zorundasın. Hepimizin bildiği gibi dünya değişiyor, bireysel, sosyal ve teknolojik ilişkiler yeniden şekilleniyor, tüm bu değişime karşı insanın da değişmesi, bilim ve teknolojideki değişimin yanı sıra aşk ve ilişkilerinde de kendisini güncellemesi gerekmektedir.
Bizler kendimizi yetersiz, başarısız, aşksız veya mutsuz hissettiğimizde bazı şeyleri değiştirmek ve yenilemek isteriz. Onarılmaya ihtiyaç duyan bir kalbin, tamir edilmeyi bekleyen bir zihnin veya incinmiş bir ruhun yenilenmeye ihtiyacı vardır. Bu dönemlerde yeni bir vizyon ve yeni bir yaklaşım, insana daha önce düşünemediklerini düşünme, daha önce hissedemediklerini hissetme ve çözemediklerini çözme fırsatı verir. Yaşam içinde değişik zamanlarda kendimizi güncellememiz daha mutlu ve sevgi dolu bir hayata yelken açmamızda önemli bir yer tutar. Kendimize format attığımızda yenilenme hissederiz. Böyle dönemlerde zamanı unuttuğumuz, aşk ile yaptığımız her ne ise onu bulmak, onun için elimizden geleni yapmak ve bedelini ödemeye, başka şeylerden vazgeçmeyi kabul etmeye hazır olmamız gerekir. Bu kolay yapılası bir şey değildir ama imkansız da değildir.
“Aşk için ölmeli aşk o zaman aşk” cümlesinde olduğu gibi gerektiğinde uğruna canımızı bile feda edebileceğimiz bir motivasyon kaynağıdır aşk. Aşk olgusu insanlık tarihi boyunca tarif edilmeye, anlaşılmaya ve çözümlenmeye çalışılmış bedensel ve ruhsal bir duygu yoğunluğudur. Aşk bir sevme eylemidir. Karşımızdaki kişiyi olduğu gibi kabul ederek, her haliyle, değiştirmeye çalışmadan ve onun sınırlarını ihlal etmeden. Bağımlı değil, bağlı olarak sevmek ve diğerinin yaşamında bu şekilde kendini var etmek bir erdemdir. Çünkü bağlı olmak, ilişkiyi karşılık beklemeden beslemek, geliştirmek, derinleştirmektir. Yani ilişkiye emek vermektir. Kişisel sınırlara saygı duymaktır. Kalben, ruhen, bedenen, zihnen bir bütün olarak ona hazır olduğumuzda aşk gelir bizi bulur. Dört koldan hazır değilsek gelmez, gelse de geldiği gibi gider. Bilinçaltımızda yer alan aşkla ilgili korkularımızı, negatif duygularımızı ve verimsiz inançlarımızı da temizlemeliyiz. Bunun için, kişinin öncelikle kendiyle yüzleşmesi, sıkı bir zihinsel temizlik yapması, en başta kendine aşık olması şarttır. Eski kalıntıları temizlemek, aşka inanış biçimini güncellemek yani, “Eskiyle bağın kopması” gerek yani değişim şart. Davranış modelleri erken çocukluk dönemlerinde oluştuğu için gerçek bir dönüşüm yaratmak için sadece niyet etmek yetmez. Söylemlerinde değişim isteyen insanlar, eyleme gelince çoğu zaman kendi kendini sabote ederek direnç göstermeye başlar. Çünkü her ne kadar şikayet edilse de varolanı korumak her insan için oldukça konforlu ve kolaydır. Değişim süreci ise korkutucudur, çünkü pek çok bilinmezlik vardır. Bunu yapabilmek için radikal kararlardan ziyade, değişim niyetinin ardına sağlam bir irade koymak gerek ki yolda karşımıza çıkacak engebeleri o irade ile atlatabilelim.
Çok uzun zaman kendini aşka kapatmış biri için bu değişim süreci daha sancılı geçebilir. Kişinin kendini aşka kapatmasının mutlaka bir sebebi vardır. Önce bu sebeple yüzleşmeli ve bu sebebin oluşturduğu negatif duyguları temizlemelidir. Eski ilişkilerle hesap kapatılmalıdır. Çoğumuz bilinçsizce, farkında olmadan ruhen bağımızı sürdürüyor, eski ilişkilerin enerjisini taşıyoruz. Bu ilişkilerden edindiğimiz kızgınlığı, kırgınlığı, suçluluk, değersizlik, yetersizlik duygularını ve daha pek çok duyguyu da fark etmemiz şart. Kadın ya da erkek fark etmez hepimizin yaşadığı korkular, endişeler, ‘konfor alanından çıkarsam başıma ne gelecek’ bilinmezliği ve geçmiş deneyimlerin hissettirdikleri nedeniyle duvarlar örüyoruz ve birbirimizi görmüyoruz. Sonra da “aşk beni ıskalıyor” diye yakınıyoruz. Duvara toslaya toslaya aşktan da kendimizden de vazgeçiyoruz. “Vazgeçme, erteleme, üşenme” cümlesi belki de başucumuzda durmayı en çok hak eden cümle. Bu konuda en temel motivasyon ne istediğini bilmek, kendine neyi layık gördüğünü ve nasıl yaşamayı seçtiğini bilmek olmalı. Kişi kendi içinde bulamadığı motivasyonu hiçbir yerde bulamaz. Kendine yapacağı yatırımların başında öncelikle kişinin kendine samimi olması geliyor. “Ne istiyorum, neyi istemeyi öğrendim, hangi duygum bana ait, hangisi ebeveynlerimden bana geçti, yaşadığım ne bana iyi geliyor, ne iyi gelmiyor, hangisine razıyım, hangisine değilim ama öyleymiş gibi davranıyorum.” Bu soruların samimi ve çarpıtılmamış yanıtı, en güzel yatırımdır. Bir şeye yeniden başlamak için, kişi öncelikle fark etmelidir. Tekrar eden duygu, durum ve döngüleri fark etmek gerek. Sürekli tekrar eden negatif duygu ve düşünceler ile bedenin verdiği kasılma, sıkışma, kramp, ağrı, acı ve diğer olumsuz etkiler en önemli mesajlar. Bu mesajların tercümesi çok kritik. Çünkü her biri aslında razı olmadığımız ve değiştirmek istediğimiz bir durum, olay veya ilişki ile ilgili. Bunları dillendirip, bir farkındalık kazanıp, bu farkındalık ile olanı neye çevirmek, neye dönüştürmek istediğini bulmak belki de değişim için ilk adımdır. Zihinsel detoks, insanın kendini güncellemesi, yenilemesidir. Pek çok inancımızı ya da zihinsel sürecimizi erken çocuklukta öğreniyoruz. Ve bugün, bu yaşımızda hala aynı kalıplar ile hayatı yönetmeye çalışıyoruz. Oysa o gün orada öğrendiğimiz değerler ve ilişki modelleri artık bugün ve burada işe yaramıyor, bize hizmet etmiyor; aksine bilinçli olarak seçmediğimiz pek çok duygu ve durum yaratıyor. Bu nedenle, zihinsel olarak bize hizmet eden ya da etmeyen tüm kalıpları gözden geçirmek ve işe yaramayanları işe yarayan yenileri ile değiştirmek değişim sürecinde önemlidir. Yaşam sürecimizi mutlu, huzurlu, sevgi dolu, değişim ve aşk içinde geçirmek kendi elimizde, sadece bunun farkında olmamız gerekir. Küçük hatırlatmalar yapacak olursak eğer şunları söyleyebiliriz ; Yaşadığımız hiçbir şeyin tesadüf olmadığını bilmek, hayatımıza giren her insandan öğrenmeniz gereken bir ders olduğunu anlamak, deneyimlediğiniz her türlü acı, hüzün ve kederin bizi güçlendireceğinden emin olmak, her şeyin bir sonu olduğunu aklımızda bulundurmak, bu hayatta bulunma amacımızı bulmaya çalışmak ya da yeniden hatırlamak, en iyi halimize dönüşmek için karşımıza çıkan her fırsatı değerlendirmek, sahip olduğumuz hiçbir şeye gerçek anlamda sahip olmadığımızı hatırlamak, kendimize, her türlü duyguyu hissetme hakkı vermek, evrende her şeyin zıddı ile var olduğunu bilmek. Aşk ve sevgi dolu, değişime açık olduğunuz bir yaşam seçmeniz dileğiyle..
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Aşk ile Değişime Format Atarmıyız ?" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İlkten ÇETİN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İlkten ÇETİN'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
21 Beğeni
Yazan Uzman
|
Makale Kütüphanemizden | ||||
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.