2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Evlenmek ya da Evlen(E)Memek!
MAKALE #3324 © Yazan Psk.Tuğba KAPLANHAN | Yayın Temmuz 2009 | 6,883 Okuyucu
Yazın gelmesiyle düğünlerde hızlı bir artış var. Ne güzel, birbirini seven gençler hayatlarını iyi günde, kötü günde, hastalıkta, sağlıkta beraber olmak için söz verip imza atıyor. Eğitimleri, öğrenimleri, gelenekleri, örf ve adetleri, yaşadıkları şehirleri, geçmiş yaşam deneyimleri farklı olan insanlar; psikolojik ve fiziksel gereksinimlerini karşılıklı sağlamaya çalışıyor. Aynı çocukluğu paylaşmış insanlar bile zaman zaman anlaşamazken aynı evde; tamamen yabancı biriyle aynı ev paylaşmak çok büyük bir stres gibi görünebilir. Evet! Streslidir ama bu stresi beraber aşmak evliliğini en zorlu görevlerinden biridir. En kötü gününde yanında olmaya söz vereceğiniz bir adamın ya da bayanın işte en zor günleri Karşılıklı anlayış, sevgi ve saygıyı en çok göstermeniz gereken anlardan biri işte bu an… ‘Dediğim dedik’ tavrının kenara bırakılması gereken dönemdir evlilik hazırlığı. Nitekim evlilikte haklı olmak değil; mutlu olmak önemlidir. Ne istediğinizden emin olmalısınız, beklentileri gözden geçirmelisiniz, mümkün olmayanları elemeniz gerekebilir. Nikah şekeriniz istediğiniz model olmasa; bu hayatınızın geri kalanını ne kadar etkileyebilir ki? Bazı küçük şeyleri büyütmeden, tartışmadan çözmeye çalışın. Evlilik, kendini ezdirmeden affedici olabilmeyi, hoyratlaşmadan hak arayabilmeyi, ertesi gün uyandığında pişman olacağın şeyler söylemeden tartışabilmeyi gerektirmektedir.

Dünya sağlık örgütü WHO yetişkinliğe geçiş yaşını 25 olarak kabul ediyor. Evliliğe hazır olmak için kişiliğin olgunlaşması ve evlilikle ilgili sorumlulukların üstlenilmesi için ergenlik döneminin son bulması, hayata bakışın, beklentilerin neler olduğu ve tercihler konusunda fikirlerimizin netlik kazanması gerekiyor. Farklı bir karakterle yaşayacak, ona daima saygı ile yaklaşabilecek olgunluğa erişmiş olmanız bekleniyor evlenirken.

Bambaşka bir karaktere aşık olabilirsiniz; dışa dönük, canlı, içten, konuşkan, sabırsız, patavatsız, aniden parlayan ya da ketum, sabırlı, anlayışlı, düşünceli, güven veren, kibirli, asosyal olabilir eşiniz. Aşık olduğunuz adam ya da bayan sizin aynınız olamaz, olmamalıda… Diğerini kendimize benzetme davranışı içinde olmamalı onu zoraki bir değişim yaşamaya mecbur bırakmamalıyız. Düşünün bir kere, bütün sevdiklerimiz bizim aynımız olsaydı hayat ne kadar sıkıcı olurdu! Farklılıkları benimsemek, ortak yaşamaya başlamanın en önemli kurallarından biridir. Elbette karakterimizin tamamen zıddı bir insanla da beraber olmamalıyız. Bu koşulda ortaya birbirine âşık ama karakter olarak birbiriyle tamamen uyumsuz bir çift çıkıyor.

Yukarıda sayılan onca kargaşanın yaşanmaması neyi beraberinde getiriyor; evlenmeden beraber yaşamayı… Peki gençler neden evlenmekten korkuyor? Evlenmeden beraber yaşamak onlara neden daha cazip geliyor? Bunun temel nedenlerinden birisi; evlilik kavramının genel anlamda “eşitlikten mahrum”, “öldürücü”, “soğutucu” ya da “heves kırıcı” olarak algılanmasının, bir şekilde bilinçaltına yerleşmesi olabilir. Ebeveynler arasında sürekli tartışma gören çocuklar yetişkin olmaya başladıklarında evlenmekten korkuyorlar. Genç yetişkinler aşık oldukları kişinin anne babası gibi olmasından, dahası kendisinin de anne babasına benzeyeceğinden korktukları için evlenmekten uzak duruyorlar. Aynı şekilde ailesine ya da ait olduğu çevreye hayran olan birey, mükemmeliyetçi yaklaşıma sahip olması nedeniyle evlenemiyor olabilir. Evleneceğim kız ya da erkek 3 dil bilmeli, ölçüleri şu olmalı, diksiyonu iyi olmalı, şu tarz müzik dinlemeli vb isteklerle seçenekleri sınırlandırıp; tek bir gülüşüne aşık olabileceği prens ya da prenseslere kendini kapatabilir.

Tabi ki sadece bilinçaltı ya da mükemmeliyetçilik değil evlen(e)meme nedeni. Özellikle krizin etkilerini yaşadığımız şu dönemde gençler, bütün evlilik yükünü ben üstlenmeliyim, ailem bunu karşılayamayabilir. Beklentilerimi karşılayabilecek kadar birikimim olsun, diye düşünüyorlar. Durum böyle olunca imza gecikiyor ve genç insanlar beraber yaşamaya başlıyorlar. Ayrıca toplumsal olarak sanatçıları örnek almaya yatkın olduğumuz için, evlenmeden beraber yaşayan çiftlerin sayısı oldukça artmaktadır.

Evlenmeden beraber yaşamanın olumlu yönleri olduğu gibi olumsuz yönleri de var. Aynı evde yaşayan iki sevgili, partnerini daha iyi tanıma fırsatı elde eder, onun hayatında nelerin önemli olup olmadığını anlar, anlattığı ya da yansıttığı kişiliği ne kadar taşıdığını tespit edebilir. Boşanma oranının ilk bir sene içinde daha sık olmasını da göz önünde bulundurursak, alışma döneminde evli olmaya gerek yok diye düşünüyor olabilirsiniz. Beraber olduğunuz insanı en yakından gözlemleyebileceğiniz yaşam çeşidi gibi değil mi?

Ayrıca sevgili ile ev arkadaşı olmak, evlilikteki gibi sorumluluk yüklemiyor insanın omuzlarına. Bunların hepsi kulağa hoş geliyor öyle değil mi? Peki bir de diğer pencereden bakalım; evlenmeden aynı evde yaşayan bireyler sıfatlarını algılamakta zorlanabiliyorlar; biz sevgili miyiz evli miyiz? Yanlış anlaşılmasın elbette sevilen her eş sevgilidir ama salt sevgili olmak ile evli olmak arasında farklılıklar var. Sevgililer için beraber yaşamak, ilk başlarda cazip gelen düştür, daha sonraları temizlik, yemek, faturalarla kabusa dönüşmesi ve ilişkiyi oldukça yıpratabilmektedir. Duvarlara asılı duran mutlu gün fotoğrafları eskimeye başlar, solar. Çiftler birbiriyle hayatı paylaşmak yerine, birbirini denetlerler ve beraber yaşama hayali kötü bir evlilik provasına dönüşür. Normal bir yaşam düzeyine sahip çiftlerin beklentileri değişmekte ve iç konuşmaları artmaktadır. Örneğin çiftler evlenmeden aynı evde yaşadığında görev dağılımı ciddi bir sorun olabilir. Normal ev arkadaşı gibi yemeği bir akşam ben yaparsam yarın sen yap, herkes kendi ütüsünü yapsın, eve kaçta geldiğim karşımdakini ilgilendirmesin vb beklentiler olabilir. Diğer tarafta evli değiliz bir şey değiliz, ne bu baskı fısıltıları duyabilirsiniz.
Bu sonu gelmez çekişmelere göğüs germek, aynı evde yaşama kararını vermekten çok daha zordur. Başarıldığı zamanlar bembeyaz, yenik düşüldüğü zamanlar simsiyahtır.
Evlilik denen bilmece de, uyumlu ya da uyumsuz, bir ortaklık söz konusudur ve belki de böyle olması gerekiyordur. Hepimiz az çok kendi seçimlerimizi kendimiz yaparız ve aldığımız kararların, yaptığımız seçimlerin sorumluluğunu taşımamız gerekir. Söylendiği gibi: "İyi günde ve kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta, ölüm bizi ayırana dek..."


Psikolog Tuğba Kaplanhan
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Evlenmek ya da Evlen(E)Memek!" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Tuğba KAPLANHAN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Tuğba KAPLANHAN'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Tuğba KAPLANHAN'ın Yazıları
► Evlenmek/İlişki İçin Ne Gerekli? Psk.Dnş.Perihan SAYIN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Evlenmek ya da Evlen(E)Memek!' başlığıyla benzeşen toplam 8 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Kıskançlık Temmuz 2009
◊ Hoşgörü Eylül 2009
◊ Çocuklarda Yas... Temmuz 2009
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


04:24
Top