2007'den Bugüne 92,326 Tavsiye, 28,224 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Fatmagülün Suçu Ne? Peki ya Bu Ülkenin? (Yoksa Televizyonlar Eliyle Kültürel Asimilasyon mu Yapılıyor?)
MAKALE #6783 © Yazan Psk.İzzet GÜLLÜ | Yayın Nisan 2011 | 5,459 Okuyucu
YOKSA BAZI PROGRAMLAR ARACILIĞIYLA KÜLTÜREL ASİMİLASYON MU YAPILIYOR?

MALUM, KİŞİLİK ÇEVRESEL UYARICILARLA ŞEKİLLENİYOR
İnsan kişiliği genetik miras zemini üzerinde ancak çevre faktörleriyle, yani çevresel uyarıcılarla şekilleniyor. Çevresel uyarıcıların en yoğun olarak alındığı kaynak ise günümüz dünyasında televizyon…

HANİ ASİMİLASYON İNSANLIK SUÇUYDU?

Ülkeler arası hukukta iki şey, “soykırım ve asimilasyon” insanlık suçu olarak geçer. Asimilasyon bir kültürün tüm kültürel varlığının (değerlerinin, kendisini diğer milletlerden ayıran hasletlerinin, toplumsal inanç kodlarının, kültürel özelliklerinin, örf ve ananelerinin vs.) yok edilmesi girişimidir. Aynı şey bir devlet eliyle yapılınca asimilasyon yani insanlık suçu oluyor da televizyonlar ve bazı programlar kanalıyla (ve sırf ticari kar hırsıyla) yapılınca neden masum karşılanıyor, gereken önem bir türlü verilmiyor? Bir insanı direkt vurarak öldürmekle aç bırakmak suretiyle adım adım ölüme terk etmek arasında kullanılan yöntem dışında nasıl bir fark vardır! Yöntemin farklı olması aynı sonucu birbirinden tamamen farklı mı kılar?

MODERNİTE VE ÖZGÜRLÜK ADINA SUSKUN KALINIYOR

Televizyon dizilerinden saçılan görsel ve işitsel nitelikli psikolojik zehire özgürlüğü sınırsızlık sanan ham algılar ve çağın tabusu olan “modernite” olgusu nedeniyle yeterince karşı çıkılamıyor. Ardından gelecek kamuoyu tepkisinden ve dış kaynaklı, daha çok da Amerikan menşeli yıllık özgürlük raporundaki tespitlerden vs. kaygılanılıyor sanırım. Ancak bu mesele sanıldığından çok, çok daha büyük ve vahim bir boyut almış durumda.

KONU BİR KAÇ SAHNE MESELESİ KADAR BASİT DEĞİL

Televizyondan saçılan zehir zannedildiği üzere birkaç dakikalık tecavüz yahut sevişme sahnesiyle sınırlı değil. Keşke öyle olsa. Hepimiz iki dakika yumuverirdik gözümüzü.

Bütün filmlerde bu sahnelerden daha tehlikeli olarak kabalık, zorbalık, şiddet, agresiflik, çabucak kızma, karşı çıkma, nefret nazarıyla bakma, sürekli tartışma, didişme, rencide etme, ezme, acımama, ukalalık, sertlik, hırçınlık, hoyratlık, yozluk, kabalık gibi insana dair sevgi, şefkat, hoş görü anlayışını ve insani değerler ile erdem duygusunu yıkan, bunu teşvik eden bir dil ve içerik sunuluyor. Bu özellikler empoze ediliyor, örnek / rol model olarak sunuluyor, bunların içselleştirilmesi sağlanıyor; genç, ne verirsen ancak onu alan, onunla dolan, sonra da orada- burada - şurada dolduğuyla taşan tertemiz dimağlara.

BİZZAT İŞLEMEK SUÇTUR DA AZMETTİRMEK DEĞİL MİDİR?

Sadece bir yanlışı işleyen mi suçludur? Hukukta “suça azmettirmek” de suç değil midir? Artan ensestte, sapkın ilişkilerde, dağılan yuvalarda, kolayca biten ilişkilerde, ucuzca parçalanan ailelerde bu dizilerin en azından azmettirici bir rolü yok mudur? Aile devletin temeli olduğuna göre ve bu diziler marifetiyle direkt ya da dolaylı yollardan, aile de dahil olmak üzere bazı şeylerin üzerinde oturduğu zeminin, yani değerlerin aşındırılması suretiyle aile binası zayıflatıldığına ve dağıtıldığına göre bu “devlete ve onun bekasına” kastedilmiş bir suç sayılmaz mı? Sayılmamalı mı ya da?

“PARA KAZANMALIYIZ, BİZ TİCARİ İŞLETMEYİZ” BAHANESİ

Televizyon kanalları ise kendisilerini piyasadaki arz – talep döngüsüyle ve bu işin sonuçta ticari bir iş olduğu savıyla savunuyorlar. Yani birkaç televizyon sahibinin ticari kazancı uğruna koca bir ulusun gençliği, değerleri, geleceği feda ediliyor.

PARASI NEYSE VERELİM DE
DÜŞSÜNLER GENÇLİĞİMİZİN VE GELECEĞİMİZİN YAKASINDAN…

Bir teklifte bulunuyorum:

“Bu kanalların reklam gelirlerini biz karşılayalım. Çocuklarımız için okullara – dershanelere ‘doğruyu öğrensinler’ diye ücret ödemiyor muyuz sonuçta, buralara da ‘kötüyü kazanmasınlar’ diye öderiz, ne çıkar sanki. Aldığımız nefesten başka parasını ödemediğimiz ne kaldı ki zaten…”

Madem bizler için önemli olan değerlerimiz ve geleceğimiz, onlar için de işleri icabı birinci öncelikleri ticari kazançları… Öyle ise millet olarak her ay düzenli olarak para toplayalım aramızda, bu birkaç televizyon patronuna verelim.

“Ne kadar kazanıyorsun bu dizilerden ve arasında yayınladığın reklamlardan, söyle. Al ücretini, bırak yakamızı, düş değerlerimizin peşinden…” diyelim.

“Bizi, milleti rahat bırakın, oynamayın çocuklarımızla, geleceğimizle, ücreti ne ise ödeyelim” diyelim.

Gerekiyorsa hükümetlerimiz bizlerden topladıkları vergiler aracılığıyla yapsın bunu. Bu teklifimi ciddi ciddi düşünelim diyorum.

PEKİ YETKİLİLER NASIL BİR TUTUM TAKINMALIDIR?

Yetkililerce bu duruma sessiz kalınmaması, akabinde gelebilecek tepkilere de dik bir duruşla karşı konabilmesi gerekmektedir. Atılan bir adım yahut sergilenen bir davranış cesurca, onurluca ve dik bir duruşla savunulursa bu ona saldıran kişilerin azmini kırar, tepkisini köreltir. Çünkü bir kişi yaptığına yürekten inanırsa ve bunu hissettirirse karşı çıkanlar da kısa sürede buna içten içe inanmaya başlarlar. Oysa ülkemizde bu konuda ortaya konulan tipik tutum bir tepki oluşunca hemen geri adım atmak, atılan adıma sahip çıkmamak, onu ortada yapayalnız bırakmak şeklindedir. Oysa bu tarz yaklaşımlar güvensizliği daha da çok pekiştirir, suçluluğun kabulü gibi algılanır, böylece gerek o olayda gerekse sonradan yaşanabilecekler konusunda üzerine daha çok gelinmesini sağlar.Başka da bir işe yaramaz.

Şu noktaya takılmamalıdır:

Atılacak her adıma birileri mutlaka karşı çıkacaktır, bu eşyanın tabiatı gereğidir. Hiçbir konuda yüzde yüz bir konsensüsün sağlanması zaten beklenemez. En ideal yönetim biçimi olan demokrasi dahi herkesin değil, çoğunluğun görüşünün sandığa yansıdığı bir sistemdir. İşlerine gelmeyen birileri çıkıp tepki verince nedense tüm millet oy birliğiyle tepki vermiş gibi algılanıyor. Böyle algılamak geri adım atmayı getiriyor. (Bu durum, bir ilde üç – beş bin kişi çıkıp eylem yapınca koca ilin adı verilerek “filan il karıştı” denmesine benziyor biraz da. Oysa bir il üç – beş bin kişiden ibaret değildir!) Geri atılan her adım ise kuşkuları, dolayısı ile her adıma daha şüpheci yaklaşmayı beraberinde getiriyor. Bunlar hep yıldırmaya, pes ettirmeye dönük psikolojik harekat taktikleridir.

Psikolog
İzzet Güllü
MDH
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Fatmagülün Suçu Ne? Peki ya Bu Ülkenin? (Yoksa Televizyonlar Eliyle Kültürel Asimilasyon mu Yapılıyor?)" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     4 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İzzet GÜLLÜ'nün Yazıları
► Mutlu Ülkenin İnsanları Psk.Rumeysa GÜNAY
► İntihar: Peki Ama Neden? Psk.Sezen ÖZÜTEK EREM
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Fatmagülün Suçu Ne? Peki ya Bu Ülkenin? (Yoksa Televizyonlar Eliyle Kültürel Asimilasyon mu Yapılıyor?)' başlığıyla benzeşen toplam 30 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bir Veda Yazısı Haziran 2018
◊ Bu Yazıyı İyi Anla ÇOK OKUNUYOR Haziran 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


01:29
Top