2007'den Bugüne 92,323 Tavsiye, 28,223 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



O Benim Travmam
MAKALE #8309 © Yazan Psk.Ebru DEMİR KARA | Yayın Şubat 2012 | 4,630 Okuyucu
Herkes için belirgin bir sıkıntı kaynağı olabilecek bir olay veya durumun travma niteliği kazanabilmesi için yaşama, vücudun bütünlüğüne, eş, çocuk, akraba ve arkadaşlarına (yaralanma veya öldürme gibi), ev ve içinde yaşanılan topluma, inanç sistemine yönelik bir tehdit veya zarar içermesi gerekmektedir. Olay ne kadar doğrudan bir tehdit oluşturuyorsa etkisi o derece büyük olacaktır.

Travmaların bir kısmı doğal yollarla oluşabilir. Örneğin yaşanan sel, deprem gibi bir felaket kişinin hayatının o günden sonra eskisi gibi olmamasına neden olabilir. Deprem sırasında duşta olan bir kimse bu yaşantının ardından artık banyoya girmekten kaçınan bir bireye; ya da mercimek çorbası içerken depreme yakalanan kişi, mercimek çorbasını 28 yaşından sonra içemeyen ve çorbanın kokusunu her aldığında bir yere saklanma-ağlama gibi tepkiler veren bir birey haline gelebilir. Yemek pişirirken yaşadığı bir felaket sonrası eşi ve çocuklarını kaybeden bir anne de -artık o yemeği kayıplarıyla bağdaştırdığı için- yemeğin kokusunu aldığında bile benzer tepkiler gösterebilir.


Travmaların bir kısmı da insan eliyle oluşabilir. Bu travmalar ”kaza ile oluşan” ve “bilerek amaçlı yapılan” olarak ikiye ayrılabilir. Bunlar arasında bir trafik kazası, taciz, tecavüz, terör eylemi gibi olaylar sayılabilir. Yanındaki arkadaşı ölen veya yaralanan bir asker için bu durum yaşamında artık “travmatik olay” diye nitelenecektir. Bir trafik kazasında bir uzvunu kaybeden; asansörde saldırı ve tecavüze uğrayan; kaza geçirmiş veya intihar etmiş çocuğunu gören birileri için bu durumlar “travmatik olay” olarak yorumlanır.


Kişilerin travmatik olay karşısında verdikleri tepkiler çeşitlilik gösterir. Buzlu zeminde kayma olasılığı tahmin edilebilen ve bilinen bir gerçektir. Düşüldüğünde acısı hisseden biri “zemin buzlu olduğu için düştüm” diyerek yaşadığı durumla ilgili bağlantı kurabilir. Ancak yolda giderken kapkaççı tarafından aniden çantası ya da telefonu alınarak yere düşürülmüş biri olaylar arasında bağlantı kurarak anlamlandırma becerilerini gösteremeyebilir. Travmatik olaylar da beklenmedik olduğu için şaşırtıcı ve sarsıcıdır. Bu nedenle travmalar sonrasında bazı kişilerde akut, kronik ya da gecikmeli stres bozuklukları yaşanabilmektedir. Üç aydan daha kısa sürede görülebilen belirtiler akut; üç aydan sonra belirtileri görülen kronik; travmadan altı ay kadar sonra belirtiler ortaya çıkmışsa gecikmeli stres bozukluğu olarak tanımlanır. Genel olarak bu durumların hepsi “travma sonrası stres bozuklukları (TSSB)” olarak adlandırılır.


Travmatik olayın ardından yaşanan bu krizlerde süreç 4 dönemden oluşmaktadır. 1. Dönem ( ŞOK): Gerçekle yüzleşmekten kaçınılan, dışarıdan her şey düzgün ve yolunda gibi görünmesine karşın içte karmaşanın yaşandığı bir dönemdir. Amaçsız aktiviteler ve davranışlar gözlenebilir.

2. Dönem ( TEPKİ): Gerçekle yüzleşme artık kaçınılmazdır. Sık kullanılan savunma mekanizmaları bastırma, inkâr, rasyonalizasyon (mantığa büründürme)dur. Kişide, alkol ve madde kötüye kullanımı gibi eğilimler ortaya çıkabilmektedir. 3. Dönem ( İŞLEM): Yavaş yavaş travmadan uzaklaşılmaktadır. Yitirilmiş ilgiler yeniden belirmeye başlar. Hayatta kalındığı için mutluluk ve gelen yardımlara minnettarlık yaşanır.
4. Dönem ( YENİDEN UYUM): Kişinin benlik saygısı yeniden yükselmeye ve yeni ilişkiler kurulmaya başlanıp devam ettirilmektedir.

Travmatik olay sonrasında kişiler korku, endişe, suçluluk, çaresizlik, öfke, utanç ve benzeri duyguları yaşayabilmektedir. Ayrıca TSSB yaşayan kişi yalnızca yaşadığı travmatik olayla değil, bunun ardından gelen kendine dönük duygularla da başa çıkmaya çalışmaktadır. Örneğin, arkadaşını ikna ederek hafta sonu tatiline götüren bir genç tatil dönüşü geçirdikleri kazadan sağ kurtulmuş, ama arkadaşı kendi kadar şanslı olmamıştır. Bu genç arkadaşının ölümünden kendini sorumlu tuttuğu gibi “ben de yaşamayı hak etmiyorum” biçiminde kendini suçlayıcı eğilimler gösterir.


Eskiye göre daha sinirli olma, içe kapanma, dikkatini yaptığı işe vermeme, unutkanlık, baş ağrısı, bulantı, göğüs sıkışması gibi psikosomatik belirtiler sıklıkla görülebilmektedir. Tetikte olma hali (tedirginlik, aşırı uyarılma), her şeyi kontrolleri altında tutma isteği, insanlardan uzaklaşma, yargılayıcı, suçlayıcı tepkiler tabloya eklenebilir. Travmatik olay istem dışı tekrar tekrar hatırlanıp sanki yeniden yaşanıyormuş gibi olaydan kaçınma tepkisi verilmesi karakteristiktir. Yaşanan olayı veya bir bölümünü yok saymak, sanki hiç yaşanmamış gibi unutma eğilimleri de gözlenebilir.

Görüldüğü gibi herkes aynı tepkileri aynı zamanda, aynı devamlılıkta ve aynı ölçüde göstermemektedir. Kişilerin sorunlarla baş etme stratejileri, yetenek ve güçleri farklılık gösterir. Çünkü her bireyin geçmiş yaşantıları, edinilen birikim ve öğrendikleri farklı olduğundan olaylara yükledikleri anlam da farklı olmaktadır. Bir travmatik olayın kişi üzerinde daha az etkili olmasında aile ve sosyal çevresinden aldığı destek oldukça önemli rol oynamaktadır.

Ne zaman profesyonel bir destek alınmalıdır? Olayı takip eden üç ay içinde şiddetli sıkıntı sürüyor ve günlük yaşamı devam ettirmekte zorlanma, işlev ve ilişkilerde bozulmalar varsa psikolojik bir yardım alma önemsemeli ve bir uzmandan yardım alınmalıdır. Bu tür olaylar yaşayan kişilerin yakınında bulunan kişiler de bu aşamada desteğe ihtiyaç duyabilmekte, yakınlarının üzüntüsünü paylaşırken tarafsız tutum sergilemekte zorlanabilmektedirler. Özellikle suçlayıcı, yargılayıcı bir tutum göstermemeye çok dikkat edilmelidir. Kocasının kendini aldattığını öğrenen kişiye, bir yakınının “zaten yürümüyordu, sen önceden boşanmalıydın” biçiminde yaklaşması, kişinin kendini daha da suçlamasına, kendinin değersizleştirmesine ve çaresiz hissetmesine neden olacaktır.


Pek sık kullanılan bir yol olarak “bu olayı açmayalım, üzülmesin.” demek veya kişinin olayı anlatmasına izin vermemek doğru bir yöntem değildir. Olayı yaşayan kişinin yakınları olarak onun konuşmasını yorum yapmadan dinlemek, anlamaya çalışmak, paylaşmak, karşımızdaki kişiyi anladığımız ifade etmek daha yararlı bir davranış olacaktır.


Travma sonrası stres bozukluklarında hem ilaç tedavisi hem de psikoterapi faydalı olmaktadır. Seçilecek olan terapi yöntemi kişiye göre değişebilir. Ancak Marmara Depremi sonrasında edinilen deneyimler EMDR (göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işleme) adı verilen yöntemin travmatik anılardan kurtulmada çok etkili olduğunu göstermiştir.


EMDR nedir ?


EMDR, Psikolog Dr. Francine Shapiro (California-Palo Alto’da Zihinsel Araştırma Ensitütüsünde kıdemli bir araştırmacıdır, Uluslararası Sigmund Freud Ödülünü almıştır) tarafından 1987 de keşfedilmiştir. EMDR uygulamaları Marmara Depremi sırasında yurtdışından gelen ve ülkemizdeki uzmanların iş birliği sayesinde çok güzel sonuçlar vermiş ve etkinliği görülmüştür. Günümüzde birçok psikolojik rahatsızlık ilaç tedavisi gerektirmeden bu yöntemle hızlı ve kesin sonuç alınabilir biçimde tedavi edilebilmektedir.


EMDR yöntemiyle endişe, suçluluk duygusu, öfke, travma sonrasında yaşanan zorluklar, depresyon, kaygı bozuklukları, fobi, yas gibi psikolojik sıkıntılara kısa sürede çözüm bulunabilmektedir. Son dönemlerde bazı konuşma bozuklukları, sınav kaygısı, performans endişesi ve performans geliştirme gibi alanlarda da kullanılmaya başlanmış ve başarılı sonuçlar alınmıştır.


Kişideki acı dolu deneyimler beyinde bilişsel, duygusal, görsel, işitsel ve bedensel simgeler olarak saklanmaktadır. Kişi acı veren deneyimi hatırladığında zihninde bir resim ve buna eşlik eden “ben değersiz biriyim, ben topluluk önünde asla konuşamayan biriyim, ben çaresiz biriyim, ben hiçbir zaman mutlu olmayan biriyim” gibi inanç kalıpları şekillenir.. EMDR sırasında beynin sağ ve sol yarımküresi çift yönlü uyarılar sayesinde (göz hareketleri ve benzeri uyarma hareketleri) uyarılır. Beyinde saklanan travmatik anı ve ona eşlik eden negatif inanç duyarlılığın azaltılmasıyla beyinden uzaklaşır. Böylece geçmişteki yaşantının olumsuz etkisi yok olmakta ve kişi hayatını daha rahat devam ettirebilmektedir.


kendinizi hayata hapsetmek yerine, alacağınız yardımla daha mutlu kaliteli bir hayat sürmeniz dile ile...

28 yaşındaki deprem mağduru anne gibi…
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"O Benim Travmam" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Ebru DEMİR KARA'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Ebru DEMİR KARA'nın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Ebru DEMİR KARA'nın Makaleleri
► Benim Depresyonum, Benim Hayatım Psk.Abdullah ALPASLAN
► Benim Hayatım Psk.Dnş.Kemal TUNCER
► "Benim Bağlanma Sorunum Var!" Psk.Emine SOYBAY
► Benim İçin Doğru İnsan mı? Psk.Şeyma KOÇAK
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'O Benim Travmam' başlığıyla benzeşen toplam 11 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► 4+4+4 ve Keşke Eylül 2012
► Aşkın "O" Hali Eylül 2012
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


02:23
Top