Evlilik akdi yapılırken nikah memuru sorar iyi günde, kötü günde birlikte olmaya var mısınız diye. Bu çıkılan yolda atılan ilk adımdır. Akit yoluyla çiftler bir birine bir söz verir. İyi günde, kötü günde eşler birbirini desteklemek için artık gönüllü kabul edilir. Ama hiçbir akit aldatmak gibi bir eylemi içermez. Aldatma evliliği bitiren geri dönülmez bir hata olarak kabul edilir. Romantik bakış açısında aldatmak, başka türlü davranışları sineye çekenler için bile, dünyayı yerinden oynatan aşkın en kutsal varsayımlarını ciddi şekilde sarsan bir ihlaldir. Aldatma bir evlilikte çiftlerin başına gelebilecek en vahim olaylardan birisi olarak değerlendirilir.
Peki gerçekten de öyle midir? Bu artık geri dönülemez, telafisi olamayan bir hata mıdır? Çift terapisi açılan yaralara merhem olur mu? Çiftler ilişkiyi sürdürmeye devam edebilir mi?
Hiç kuşkusuz yaşanan bu sarsıntıdan sonra kişilerin hayatında bir şeyler değişir. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı kesindir. Ama bu her şeyin daha kötü olacağı anlamına gelmemektedir. Düşülen yanılgı budur.
Bir doğa olayı olan deprem, arkasında büyük hasarlar oluştur. Bazı hasarlar o kadar büyüktür ki tekrar evlere girmek mümkün olmaz. Yıkılıp yeniden inşa edilmesi gerekir. Yeniden inşa edilirken bir önceki hataları yapmamaya özen gösterir depreme dayanıklı binalar inşa ederiz. Sonunda daha güçlü daha dayanıklı bir eve sahip olabiliriz. Tekrar bir deprem yaşanma ihtimali olsa bile evimizin korunaklı olduğunu bilmek o evde güvenli bir şekilde yaşamamıza olanak tanır.
Tıpkı evi yeniden inşa etmek, güçlendirmek gibi ilişkiyi de yeniden inşa edebiliriz. Burada önemli olan yeni ilişki örüntülerinin oluşması çiftin değişim için hissedeceği ihtiyaç, alamaya gönüllü olduğu sorumluluk, ilişkiyi geliştirme yönündeki motivasyonudur. Bütün bunlar olduğunda ilişki eskisinden daha sağlam, güçlenerek yoluna devam edebilir.
Aldatmanın en önemli sonucu hem bugün hem geleceğe dair güvenin kırılmasıdır. İkili ilişkilerde en temel unsur olan güvenin onarılması zaman alır. Bu dönem yumurta kabukları üzerinde yürümeye benzer. İlişkiler son derece hassas ve kırılgandır. Bu yüzden bu dönem içinde çiftler birbirlerine karşı daha sabırlı ve güven telkin edici bir tutum izlemelidir.
Hataları yüze vurmak, kimin haklı olduğunu karşı tarafa göstermeye çalışan güç savaşlarına girmek, bir günah keçisi aramak bu dönemde en sık yapılan hataların başında gelir. Evlilik birliğine ters düşen davranışlar söz konusu olduğunda suçu karşısındakine atmak yerine kendi sorumluluklarına bakmaları, neyi yapıp neyi yapmadıkları, neyi eksik yaptıklarıyla ilgili bir değerlendirme yapmaları, daha etkili davranışlar geliştirmeleri bireyleri bir adım daha ileri taşımaya yardımcı olacaktır.
Bu dönemde kopan bağlar, iletişimi zaman zaman imkansız hale getirir. Eşler birbirlerini duymayı reddeder ve birbirlerine doğru şekilde ulaşmayı denemezler ise ilişki içinde kalmak iki taraf içinde çileye dönüşebilir.
Özetle herkesin, her çiftin başına gelebilecek olan aldatma ilişkiler için sonun habercisi olmak zorunda değildir. Aldatma ilişkinin ipini çeken bir neden değildir. Süreç içerisinde var olan problemlerin doğurduğu bir sonuçtur. Kişiler ilişki içinde kalmaya gönüllü ise, sonuca götüren nedenleri ortadan kaldırmak ve düş kırkılıklarını onarmak mümkündür.