Lohusa Sendromu
Üzüntü, boşluk duygusu, kaygı, aşırı sinirlilik, ağlama krizleri, bebeği yeterince sevememe ya da bakamama kaygısıyla kendini gösteren lohusa sendromunun ilk gebeliklerde daha fazla olduğu görülmüştür.
Genellikle doğum sonrasındaki ilk iki haftada yoğun yaşanır ve ilk bir ayda kendiliğinden sonlanır. Dolayısıyla herhangi bir profesyonel yardım gerektirmez. Bu süreyi aşan durumlar daha ciddi bir klinik tablo olan doğum sonrası depresyonun geliştiğini düşündürmelidir.
Belirtileri nelerdir?
Belirtileri, halsizlik isteksizlik, keyifsizlik, duygusallık, kırılganlık, kolay ağlama, uykusuzluk gibi başlar. Önceleri bunu sadece kendisi hissederken etrafı sadece yorgun ve sessiz gibi algılar. Daha sonra giderek bu hissettiklerini eşi ve akrabaları ile paylaştığında tablo belirginleşmeye başlar.
Bu tablonun daha çabuk yakalanması ve takıp edilmesi için çeşitli tarama testleri de geliştirilmiştir.
Kimlerde görülme riski vardır?
Doğum sonrası depresyon bazı kişiler için özellikle risk taşımaktadır. Özellikle geçmişte depresyon gibi ruhsal sıkıntılar, evlilikle ilgili sorunlar yaşayanlar, ailelerinde ruhsal hastalık öyküsü olanlar riski arttırmaktadır.
Ayrıca ilk gebeliklerde bu sendrom daha fazla görülüyor. Sosyal desteği olmayan yeni anneler de lohusa sendromuna daha fazla yakalanıyor. Özellikle erken, planlanmamış veya istenmeyen hamileliklerde ve sosyo-ekonomik düzeyi düşük kadınlar lohusa depresyonuna girebiliyor. Ayrıca mükemmeliyetçi, kaygılı, kendini aşırı eleştiren, kendine güveni az olan kişilik yapısı da lohusa sendromu gelişimi açısından risk etkenidir.
Tedavisi
Lohusa sendromunun atlatılmasında sosyal desteğin önemi büyüktür. Bu destek hem psikolojik anlamda hem de bebeğe bakım anlamında verilmelidir. Annenin kendine de kısa da olsa vakitler ayırması için imkân yaratılabilir. Doğum sonrası depresyon durumunda şüphe ediliyorsa mutlaka vakit kaybetmeden bir uzmana başvurulmalıdır. Gerektiğinde bireysel terapi ile anne ve babaya yönelik terapi hizmeti de alınabilir.
Genellikle doğum sonrasındaki ilk iki haftada yoğun yaşanır ve ilk bir ayda kendiliğinden sonlanır. Dolayısıyla herhangi bir profesyonel yardım gerektirmez. Bu süreyi aşan durumlar daha ciddi bir klinik tablo olan doğum sonrası depresyonun geliştiğini düşündürmelidir.
Belirtileri nelerdir?
Belirtileri, halsizlik isteksizlik, keyifsizlik, duygusallık, kırılganlık, kolay ağlama, uykusuzluk gibi başlar. Önceleri bunu sadece kendisi hissederken etrafı sadece yorgun ve sessiz gibi algılar. Daha sonra giderek bu hissettiklerini eşi ve akrabaları ile paylaştığında tablo belirginleşmeye başlar.
Bu tablonun daha çabuk yakalanması ve takıp edilmesi için çeşitli tarama testleri de geliştirilmiştir.
Kimlerde görülme riski vardır?
Doğum sonrası depresyon bazı kişiler için özellikle risk taşımaktadır. Özellikle geçmişte depresyon gibi ruhsal sıkıntılar, evlilikle ilgili sorunlar yaşayanlar, ailelerinde ruhsal hastalık öyküsü olanlar riski arttırmaktadır.
Ayrıca ilk gebeliklerde bu sendrom daha fazla görülüyor. Sosyal desteği olmayan yeni anneler de lohusa sendromuna daha fazla yakalanıyor. Özellikle erken, planlanmamış veya istenmeyen hamileliklerde ve sosyo-ekonomik düzeyi düşük kadınlar lohusa depresyonuna girebiliyor. Ayrıca mükemmeliyetçi, kaygılı, kendini aşırı eleştiren, kendine güveni az olan kişilik yapısı da lohusa sendromu gelişimi açısından risk etkenidir.
Tedavisi
Lohusa sendromunun atlatılmasında sosyal desteğin önemi büyüktür. Bu destek hem psikolojik anlamda hem de bebeğe bakım anlamında verilmelidir. Annenin kendine de kısa da olsa vakitler ayırması için imkân yaratılabilir. Doğum sonrası depresyon durumunda şüphe ediliyorsa mutlaka vakit kaybetmeden bir uzmana başvurulmalıdır. Gerektiğinde bireysel terapi ile anne ve babaya yönelik terapi hizmeti de alınabilir.






Yazan Uzman
|
Makale Kütüphanemizden | ||||
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.