2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Çocukluk Döneminde Kayıplar, Yas Süreci ve Aile Terapisi Araştırmaları
MAKALE #12395 © Yazan Psk.Salih HAFIZOĞLU | Yayın Mart 2014 | 3,835 Okuyucu
Yaşamımızın ilk yıllarında temel bakıcımızla geliştirdiğimiz ilişkinin yetişkinlik dönemimizde de etkisine inanmam nedeniyle kayıp ve yas ya da genel başlığıyla travma konusunu benim için daha anlamlı hale getirmektedir. Çünkü, travmayı yaratan olay tek başına anlamlı olmayabilir. Önemli olan noktalardan bir tanesi, kişilerin bu olayı nasıl algıladığı ve yorumladıklarıdır. Çocukluklarda kompleks düşünce yetilerinin gelişmeye devam etmesiyle ve duyguları ifade biçimlerinin yetişkinlere göre daha farklı olmaması sebebiyle “kayıp ve yas” sürecinden nasıl etkilendiklerini araştırdım ve bu alandaki aile terapisi çalışmalarını taradım. İlk olarak bu konunun yaygınlığını, çocuklar üzerindeki etkisini ve bu alandaki çalışmaları ve ardından kendi yorumlarımı aktaracağım.
Birleşik Devletler’de yaklaşık olarak 18 yaşın altında 2 milyon çocuk, ebeveyn ölümüyle karşılaşabilmektedir (Goodman, 2007). Bu sayı, anneanne, babaanne, dede, akrabalar, arkadaşlar ve evcil hayvanların da kaybıyla artabilmektedir.

Türkiye'de bu konuda yapılmış istatistik çalışması bulamadım.
Her çocuk eşssizdir. Çocukların ölüm ya da kayıp karşısında verecekleri tepkiler onların gelişim dönemlerine, cinsiyetlerine, kişiliklerine, önceki ölümlere verilen tepkilerine, kültürel ve dini inançlarına, kaybın ardın var olan ailevi, sosyal ve toplumsal desteklere ve ölümün nasıl gerçekleştiğine göre farklılık gösterebilmektedir (Fiorelli, 2002). Çocukların kayıp karşısında verdikleri bazı genel tepkiler üç başlık altında incelenebilir. Bunlar, fiziksel, bilişsel ve davranışsal semptomlardır. Fiziksel semptomlar, baş ağrısı, karın ağrısı, yorgunluk, yeme alışkanlıklarında ve uyku düzeninde değişiklik ve korkutucu rüyalardan oluşabilmektedir. Bilişsel semptomlar, konsantrasyon güçlüğü, ölüm ve ölümün anlamı hakkında fazla düşünmek, kaybedilen kişinin eşyalarını taşımak, o kişinin sürekli fotoğraflarına bakmak ve kaybedilen kişi gibi olmaya çalışmak, onun rollerini üstlenme şeklinde görülebilir.
Davranışsal değişiklikler ise, duygusal şok, inkâr, üzüntü, umutsuzluk, depresyon, suçluluk, kızgınlık, korku, anksiyete ve panik şeklinde görülebilmektedir. Fiziksel semptoplar, yas sürecinin başında yeterli destek ve bakım alındığında ortadan kaybolmaktadır. Ancak, zaman zaman çocuklar kaybedilen kişide var olan semptomları geliştirebilirler. Ölen kişiyle bağlantıda kalmak isteyebilirler. Geliştirdikleri semptomlar sebebiyle çok fazla ilgi görürlerse, “hasta rolünü” benimseyip, yas sürecini sosyal olarak kabul edilebilir şekilde ortaya koyabilmektedirler.

Yine, ABD’de yapılan bir çalışmada ebeveyn ölümünden 1 yıl sonra 18 yaş altındaki çocukların %19’u yas süreciyle alakalı uyum problemleri göstermeye devam etmiştir (Worden, 1997). Black ve Urbanowicz (1987) kayıp sürecinde uyum sorunu gösteren çocukların evlerinde 6 seanstan oluşan ve yasın işlendiği aile terapisi uygulamıştır.Buradaki amaç, çocukların ve hayatta olan ebeveynin yas sürecini desteklemek, onların aralarındaki özellikle ölüm konusundaki iletişimi geliştirmek ve aynı zamanda her iki tarafında depresyonunu azaltmaktır. Ölümün öncesinde birlikte yaşadıkları olaylar seanslarda konuşulmuştur. Aynı zamanda fotoğraflar ve birlikte geçirilen zamanlar paylaşılmıştır. Ve kendi yas sürecini nasıl yaşadıklarının paylaşılması istenmiştir. Çocukların yas sürecini tanımlamaları ve üzerinde konuşmaları için, aynı zamanda ölen ebeveyniyle olan ilişkisini ortaya koyabilmesi için oyun materyalleri kullanılmıştır. 1 yıl yapılan izlemde, tedavi grubundaki çocuklarda kontrol grubuna göre daha olumlu davranış, duygu durum ve sağlık durumu göstermiştir. Aynı zamanda tedavi grubundaki ebeveynler, kontrol grubundakilere göre daha iyi duygu durum sergilemişlerdir. İlginç bir şekilde, yas süresinin ilk ayında hem kontrol ve tedavi grubundaki ağlayan ve ölen ebeveynleri hakkında konuşan çocuklar, ağlamayanlara göre daha az duygusal ve davranışsal problemler sergilemişlerdir. Bu etkililik araştırması, ebeveynin ölümünün ardından 2-3 aya kadar devam etmiştir. Sonuç olarak, kısa ve uzun vadede hayatta olan ebeveynlerde ve çocuklarda bu sürece uyumlarında gelişme görülmüştür.
Başka bir çalışmada ise, Sandler ve ark. (1992) benzer bir aile temelli program çalışmasını 72 aileye uygulamıştır. Sonuç olarak bu program, ebeveynlerin çocuklarıyla olan ilişkilerindeki sıcaklığı, sosyal destek hissini ve ailedeki yasla ilgili konuşmalarda gelişmelere katkı sağlamıştır. Aynı zamanda bu program, 12-17 yaş aralığındaki çocuklarda davranış problemlerini ve depresif problemleri azaltmıştır.
Bu konuda kanıta-dayalı uygulamaları araştırdığımızda karşımıza Arizona Devlet Üniversitesi’de Sandler ve ark. (2003) geliştirdiği Aile Yas Programı (Family Bereavement Program) ve Tonkis ve Lambert (1996)’in tasarladığı uygulama çıkmaktadır. Her ikisi de eğitim ve yas sürecine odaklanmıştır. Aslında bu çalışmalardaki ilk hedef, çocukların yas sürecini normalize etmek ve onların anksiyetelerini azaltacak bilgiler vermektir. Bu süreçte, ebeveynlerinin kaybının onların suçu olmadığı, onları düşünmenin, rüyalarında görmenin “anormal” olmadığı, bir çok duygu yaşayabilecekleri, vs. hakkında bilgiler verilmektedir. Ebevenlerle çalışırken de, çocuklarının uyum sürecinde olağandışı davranışlar sergileyebileceği ve ölümün kesinliğin kabul edilmesi üzerine çalışılmaktadır. Her ne kadar, ebeveyn ölmüş olsa da, çocuğun onunla bağlantısını devam ettirecek uygulamalar da yapılmaktadır. Örneğin, kağıda mesaj yazıp balonlarla gökyüzüne göndermek, olumlu olayları paylaşmak, mezarını ziyaret etmek gibi sembolik iletişim biçimleri geliştirilmektedir.
Benim düşüncem, bunu yaparak ölen ebeveynin unutulacağına dair olan endişe de yeniliyor olabilir. Unutacak olmak, çocukta ve diğer ebeveyn de suçluluk da yaratabilecek bir durum. Hem açıkta kalan enerjinin bu şekilde geri dönüşümü olmayacak bir şekilde yine ölen ebeveyne yatırılması yas sürecini daha da kolaylaştırmaktadır.
Araştırmalar gösteriyor ki, ebeveyn ölümü çocukların öz saygısını olumsuz yönde etkiliyor (Worden & Silverman, 1996). Kanıta dayalı uygulamalarda, çocukların öz saygılarını artırmaya yönelik, olumsuz ben-ifadeleri yerine olumlu bireysel konuşmaları öğretiyorlar. Örneğin, “Ben bunu hak edecek kötü bir şey yaptım.” yerine “ Kötü şeylerin olması benim hatam değil.” Şeklinde konuşmalarına yardımcı oluyorlar. Burada, ebeveynlerin kendi yas sürecini çalışmaları da çok önemli. Çünkü, yas sürecindeki olumsuzluklar onların ebeveynlik becerilerini de etkilemekte ve olumsuz ebeveynlik sergiyelerek, çocuğun özsaygısının azalmasına yol açabilmektedirler. Klinisyenler, terapi dışında da ebevenleriolumlu geri bildirim vermeleri konusunda cesaretlendirmektedirler. Bu programın önemli noktalarından bir tanesi de “bire-bir” geçirilecek zamanların artırılmasıdır.
Diğer terapi hedeflerlerinden bir tanesi de çocuğun baş etme becerilerini geliştirmektir. Bunun içinde, olumlu yeniden çerçeveleme, optimizm, destek aramak, günlük hayatta karşılaşılan sorunlarla başa çıkma becerilerini geliştirmek gibi içerikler bulunmaktadır. Aslında bu, alet çantasına bir sürü baş etme yolları koymak gibi bir şey ve çocuk bir durumla karşılaştığında kendini böylece yeterli hissedebilecek.
Olumlu ebeveyn-çocuk ilişkisini sağlamak önemli hedeflerden bir tanesidir. Olumlu ilişki aynı zamanda, ebeveynin ortaya koyduğu destekleyici ve yapılandırılmış çevreyi de sağlamaktadır. Bu da, daha açık iletişimin, etkili ve dengeli disiplinin oluşması için önemli bir faktördür. Yine bir araştırma gösteriyor ki, ebeveyn ölümünün ardından ailedeki istikrarlı olumlu etkinlikler ve ailenin uyumu azalabiliyor. Bu durum da, çocuğun akıl sağlığı problemlerinde artışla ilişkili olabilmektedir (Sandler, West ve ark., 1992). “Aile Yas Programı”nda, bu tür olumlu etkinliklerinin artırılmasına yönelik de bir müdahale yapılmaktadır. Bu aktivite “Aile Eğlence Zamanı” (Family Fun Time) olarak adlandırılmaktadır. Haftalık program yapılarak, tüm aile üyelerinin katıldığı piknik, oyun, birlikte yemek yapmak gibi aktiviteler planlanmaktadır. Birlikte televizyon izlemek pasif bir aktivite olduğu için bu programda yer almamaktadır.
Bu programla birlikte, aile yeni yaşam döngüsüne girmektedir. Ölümün kabul edilmesi ve hayatın devam ettiğinin farkındalığı için olumlu aile etkileşimlerinin geliştirilmesi çok önemlidir. Bence, bir takım çalışması aynı zamanda. Birlikte olmanın, paylaşmanın, açık iletişim kurmanın, sıcaklığı geliştirmenin etkili bir yolu olduğunu düşünüyorum.
Travma odaklı bilişsel davranışçı terapi de aynı zamanda etkili bir müdahale yöntemi olarak uygulanmaktadır. Bilişsel çarpıtmalara, işlevsel olmayan otomatik düşünceler, stres yönetimi ve relaksasyon tekniklerine direkt olarak travmatik olayı konuşarak odaklanmaktadırlar. Çocuklardan belirttiğine göre PTSD semptomlarında ve kaygı düzeylerinde azalma görülmüştür. Ebeveynin belirttiğine göre ise içe dönük problemlerde azalma görülmüştür (Cohen, Mannarino & Knudsen, 2004).

Sonuç olarak, bağlanma biçimlerinin, hayatımızda karşılaştığımız zorluklara karşı başa çıkma stratejilerini de etkilediğine inanmaktayım. Araştırmaların ve uygulamaların da ortaya koyduğu gibi, çocukların bağlanma ihtiyaçları karşılandığında, duygular açık bir şekilde konuşulduğunda çocuklardaki olumsuz durumlar azalmaktadır. Ölümün gerçekliğinin kabul edilmesi, aile sisteminin yeniden şekillendirilmesi ve yeni ilişkilere enerjinin harcanması çok önemlidir. Aynı zamanda, aile sisteminin dışında diğer sistemlerinde bu sürece dahil edilmesi, ailenin yas sürecinin ilk başta getirdiği olumsuz durumlarını atlatmasına yardımcı olabilmektedir. Yasın biten bir noktası olduğunu düşünmüyorum. Yas bir süreçtir. Erken müdahale edilmediğinde, sistemin yeniden yapılandırılmadığında psikopatolojinin gelişiminin kolaylaşacağını düşünüyorum. Bu yüzden, son kısımda bahsettiğim bilişsel davranışçı yöntemler etkili bir sonuç ortaya koymuş olsa da sistemde yok olan bir parçanın olumsuz etkisinin bir takım olarak daha kolay başa çıkılabileceğini düşünüyorum. İkincil dereceden değişimin sağlanması aile terapisi açısından daha çok önemlidir.


Kaynakça:
Black, D., & Urbanowicz, M. A. (1987). Family intervention with bereaved children. Journal of Child Psychology and Psychiatry, 28(3), 467-476.

Carr, A. (2000). Evidence‐based practice in family therapy and systemic consultation. Journal of Family Therapy, 22(1), 29-60.

Cohen, J. A., Mannarino, A. P., & Knudsen, K. (2004). Treating childhood traumatic grief: A pilot study. Journal of the American Academy of Child & Adolescent Psychiatry, 43(10), 1225-1233.

Fiorelli, R. (2002). Grief and Bereavement in Children. Kinzbrunner, B., Weinreb, N., & Policzer, J.(2 nd Ed.), End-of-life-care: a practical guide, 635-665.

Goodman, R. F. (2007). Children and grief: What they know, how they feel, how to help. Retrieved from the NYU Child Study Center on April, 27, 2009.

Haine, R. A., Ayers, T. S., Sandler, I. N., & Wolchik, S. A. (2008). Evidence-based practices for parentally bereaved children and their families. Professional Psychology: Research and Practice, 39(2), 113.

Hooyman, N. R., & Kramer, B. J. (2008). Living through loss: Interventions across the life span. Columbia University Press.

Sandler, I. N., West, S. G., Baca, L., Pillow, D. R., Gersten, J. C., Rogosch, F., & Ramirez, R. (1992). Linking empirically based theory and evaluation: The Family Bereavement Program. American Journal of Community Psychology, 20(4), 491-521.

Worden, J. W., & Silverman, P. R. (1996). Parental death and the adjustment of school-age children. OMEGA--Journal of Death and Dying, 33(2), 91-102.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Çocukluk Döneminde Kayıplar, Yas Süreci ve Aile Terapisi Araştırmaları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Salih HAFIZOĞLU'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Salih HAFIZOĞLU'nun izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Salih HAFIZOĞLU'nun Makaleleri
► Çocukluk Döneminde Aşk Psk.Nilüfer ŞİŞMAN
► Çocukluk Döneminde Mastürbasyon Psk.Gonca BAĞLAR
► Çocukluk Döneminde Korkular Psk.Senem ÖZDEMİR
► Çocukluk Döneminde Cinsel Merak Psk.Dnş.Fatih UYUMAZ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Çocukluk Döneminde Kayıplar, Yas Süreci ve Aile Terapisi Araştırmaları' başlığıyla benzeşen toplam 18 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


02:40
Top