Mahler'in Ayrılma Bireyleşme Kuramı
İnsan Yavrusunun Psikolojik Doğumu
İnsanın dış dünya ile ilişkili olma ancak aynı zamanda bedensel ve ruhsal açıdan ondan bağımsız olma duygusunun kurulması sürecine ayrılma bireyselleşme denir.Bu süreç yaklaşık beşinci ayda başlar ve otuzaltıncı ayda sona erer.
Mahler'e göre bebeğin biyolojik doğumu ile ruhsal doğumu aynı döneme işaret etmez. Bebek ilk önce annesi ile ortakyaşamsal ikili bir birlik içindedir. Tedricen bu birlik son bulur ve çocuk yumurtadan çıkma misali bir deneyimle anneden ayrı bir kendilik algısı geliştirir. Ruhsal doğumun koşulu olan yumurtadan çıkış en az biyolojik doğum kadar kaçınılmazdır. Psikotik çocuğun başaramadığı tam olarak bu ayrı oluş duygusudur. Bu ayrı oluş duygusu tedricen nesne dünyasının temsillerinden ayrılmış, açık seçik ruh içi kendilik temsillerinin oluşmasını sağlar.
Mahler ilk araştırmasında çocuk psikozunu araştırırken benlik temsillerinin oluşamaması ve intrapsişik yapının dış nesneden ayrışamama durumunu araştırdı. Az raslanan bu durumlarda en derinde yani anne-bebek birimi içindeki ilk etkileşimlerde bazı şeylerin temel olarak yanlış gittiği belliydi. Mahlerçocuklardaki ortakyaşamsal dönemi ve bireyleşme sürecini inceleyerek psikotik çocuklardaki gelişim kusurlarını daha iyi anlamaya çalıştı. Normal ayrılma-bireyleşme evresi üzerine yürütülen çalışmalar, ortak yaşamsal çocuk psikozu üzerine yürütülen daha önceki çalışma için de önemli geri bildirimler sağladı.
Ayrılma bireyselleşme birbirini tamamlayan iki gelişim olarak düşünülmektedir. Ayrılma çocuğun anneyle ortakyaşamsal birleşme durumundan çıkışını, bireyleşmede kendi ayırt edici bireysel özelliklerini üstlendiğini gösteren başarıları içerir.
Araştırma Ortamı ve Mantığı
Anne ve çocuğun gözlemlendiği doğal bir ortam hazırlandı. Ortam özellikle çocukların ayrılma ve bireyleşme davranışlarının gözlemlenebileceği bir şekilde tasarlandı. Araştırmanın sonraki evresinde ruhsal ayrışmanın daha erken başladığı fark edildiğinde 4 aylık bebekler de araştırmaya dahil edildi.
Yapılan gözlemlerde özellikle aşağıdaki sorular ele alındı:
· Anne çocuğu nasıl taşımakta?
· Küçük çocuk annesinin kendisini soymasına nasıl tepki veriyor?
· Çocuğun isteklerine ne ölçüde istekli ve doğru biçimde yanıt veriyor?
· Onu yere bırakırken bir oyuncak sunup kendini rahat hissedene kadar yanında mı kalıyor yoksa başından atmak için sabırsızlanıyor mu?
Ayrıca aşağıda belirtilen konularda mercek altına alındı:
· Annenin bebeğinden ayrılma yolları, daha sonra çocuğun anneden ayrılma tepkileri
· Bebeğin yaşamın hangi anında anneden farklı bir varlık olarak kendini algıladığı
· Bebeğin annenin tutma davranışına nasıl tepki verdiği, daha sonra annesini daha iyi görebilmek için ondan nasıl geri çekildiği
· Çocuğun annenin ayrılışına tepkisi, odanın dışındayken davranışları, dönüşüne yanıtı, yeniden bir araya geldiklerinde davranışı (ayrılma bireyleşme ilerleme ve gerilemelerle bağlantılı olarak)
I. Otistik Evre (0-1 ay)
Otistik evre dış uyaranlara yanıtın en az olduğu dönemdir. Bu evre fizyolojik ihtiyaçlarını kendi içindeki besin stokuyla sağlayan kış yumurtasına benzetilebilir. Bebek fizyolojik büyümeyi kolaylaştırmak için, doğum öncesi duruma yaklaşan bir durumda kalarak uyarı aşırılıklarından korunur. Bu dönemde dış uyaranlara yatırım oldukça azdır. Bebek anneliği yapan kişinin farkında değildir, bebek gereksinimlerinin kendisi dışında biri tarafından karşılandığının belirli, belirsiz farkındadır. Bebek bu dönemde koşulsuz bir tümgüçlülük yanılsamasının hakim olduğu otistik bir yörüngededir. Bebek ihtiyaç duyduğu ruhsal ve fiziksel bakımı dışarıdan alır, ancak bunu tam olarak algılamaz. Bebek bu bakımı kendi tümgüçlülüğü ile elde ettiği yanılmasına sahiptir. Bu dönem mutlak narsisizm evresi olarak da tanımlanabilir.
II. Ortak Yaşamsal Evre (2-4 Ay)
İkinci aydan itibaren bebek bakım veren annenin belli belirsiz farkına varır. Böylelikle ortakyaşamsal evre başlamış olur. Bu evrede bebek annesi ile birlikte kendisinim tümgüçlü bir sistem olarak görür. Çocuk kendini annesi ile bir bütün olarak algılamaya başlar.
Otistik evredeki kadar olmamakla birlikte birincil narsisizm hala egemendir. Ancak bebek ikili birlik yörüngesinde kalsa da doyurucu nesneden gelen doyumu fark etmeye başlar. Spitz anneye bebeğin yardımcı beni adını verir.
Ortakyaşamsal kalıp içinde beden temsillerinin sınırları da oluşur. Beden imgesine yönelik bir algı oluşmaya başlar. Beden imgesi iki tür kendilik temsili içer. Birisi bedenin içine dönük olan algısı diğeri ise bedeni dış dünyadan ayıran beden kendiliği sınırlarıdır.
III. Ayrılma-Bireyleşme Dönemi
Birinci Alt Evre: Farklılaşma ve Beden İmgesinin Gelişimi (4-9. Ay)
Ortak yaşamın doruk noktaya ulaştığı 4. aydan itibaren gelişen davranışsal ayrılma-bireyleşmenin ilk alt evresinin yani farklılaşmanın başladığına işaret eder. Bu aylarda başlayan sosyal gülümseme, bebeğin ortakyaşamsal alandan çıkarak dışsal uyaranlara yöneldiğinin ilk işaretleridir. Gülümseme anne ve bebek arasında bir bağın kurulduğunu kısacası bebeğin içsel algı olarak kendini anneden ayrıt etmeye başladığının ilk işaretleridir.
Bebeğin ortak yaşamının ilk ayları boyunca büyük ölçüde bedenduyumsal bir şekilde ortakyaşamsal yörüngeye odaklanmış olan dikkati, çocuğun gittikçe artan uyanıklık süreleri sayesinde dışa yönelir.
6 ay civarında ayrılma-bireyleşmeye yönelik bazı deneyimler başlar. Bebeğin kendi bedenini annenin bedeninden ayırmaya başladığının kesin belirtileri vardır. 6. ve 7. aylar annenin yüzünün ve bedeninin örtülü ve örtüsüz kısımlarının elle, dokunmayla ve gözle keşfinin doruğa ulaştığı dönemdir. Farklılaşma döneminde bebekler annenin kucaklayan kollarından bir parça uzakta durmayı denemek, devinimsel açıdan yapabilecek duruma geldikleri andan itibaren annenin kucağından aşağıya kaymak isterler. Ortakyaşamsal sürecin ve ikili birliğin ortak koruyucu zarının yaratılmasının geciktiği ya da aksadığı vakalarda ayırt etme sürecinin geciktiği ya da vaktinden önce gerçekleştiği olmuştur.
Ortakyaşamsal evrede yeterince sıcak ilgi görmeyen bir çocuk farklılaşma evresinde anneyi özel bir kişi olarak algılamakta gecikmiştir, çocuk herkese gülümsemiş, annesine özel bir kişi gibi yanıt vermemiştir. Bununla birlikte anneden uzaklaşarak onu yeterince algılamaya yönelik uzaklaşma ve yakınlaşma davranışları daha geç gözlemlenmiştir.
Yine annenin depresyonu nedeniyle yeterince bakım alamayan başka bir çocukta farklılaşma belirtisi olarak yönelmiş gülümseme daha geç gözlemlenmiştir. Yine anneden fiziksel olarak etkin şekilde uzaklaşarak, onu algılama tepkilerinde de gecikme yaşanmıştır.
İkinci Alt Evre: Alıştırma Evresi (9-15. Ay)
Bu evrede yürümeye başlayan çocuk ayrılma-bireyselleşme sürecine girer. Alıştırma Alt evresi hızlı bedensel farklılaşmanın gözlemlendiği ve özerk ben aygıtının geliştiği bir dönemdir. Başlangıçta anne tarafından sağlanmış olan cansız nesnelere (battaniye, biberon ya da çocuk bezi) libidinal yatırım artar.
Ortakyaşamsal evreyi sağlıklı bir şekilde geçiren çocukların alıştırma alt evresini de sağlıklı geçirdiği gözlemlenmiştir. Bu çocuklar fiziksel çevreyi coşkuyla keşfetmişler ve duygusal yakıt ikmali gerektiğinde annelerine yönelmişlerdir. Bu bağlamda annenin çocuğun kopmasına izin vermesi ve duygusal olarak ulaşılabilir olması etkin rol oynamıştır. Çocuklar yalnızca anneye bakmak ve onun sesini duyarak yatışabilmişlerdir. Ancak ortakyaşamsal evrede bazı annelerin çocuğu kendisinin bir uzantısı olarak kabul edip, alıştırma evresinde de çocuğun uzağa gitme çabalarına müdahale ettikleri gözlemlenmiştir. İlgili çocuklar alıştırma evresinde anne biraz uzaklaştığında teması yitirip ve keşfetme davranışını bırakmışlardır.
Alıştırma evresinin başlıca özelliği, çocuğun kendi işlevlerine, kendi bedenine ve aynı zamanda genişleyen gerçekliğinin nesne ve hedeflerine yaptığı büyük narsistik yatırımdır. Çocuk yürümeye başlamasıyla birlikte, keşfetme davranışı ilerlemiştir. Kendi yeteneklerini keşfettikçe, tümgüçlülüğe yönelik bir benlik yanılsaması başlamıştır. Çocuk kendi tümgüçlülüğüne aşık olmuştur. Bu dönemde tümgüçlülük sanrısı ayrışmayla gerçekleşen nesne yitimine karşı koruyucu niteliktedir.
Üçüncü Evre: Yeniden Yakınlaşma (15-24. Ay)
Yumurtadan çıkma süreciyle birlikte çocuk ayrı bir bireysel varlık olma yolunda ilerler. Alıştırma alt evresinde çocuk yürümeye başlamasıyla birlikte, tüm dünyayı ayakları altında sanır. Her şeye gücünün yettiğine inanır. Yeniden yakınlaşma evresinde çocuk artık fiziksel ayrı oluşun gittikçe daha çok farkına varır. Bununla birlikte bilişsel yetileri arttıkça çevresindeki tehlikeleri de daha fazla algılamaya başlar. Bu bağlamda çocuğun çoğu davranışında nesne yitimi korkusu açığa çıkar ve ayrılma kaygısında artış gözlemlenir. Artık çocuk annenin nerede olduğuyla sürekli ilgileniyor görünür ve etkin yaklaşma davranışı sergiler. Yakınlık gereksinimi neredeyse bütün alıştırma evresi boyunca askıda tutulmaktadır. Bu evrede ise çocuk tümgüçlülük sanrısını terk eder ve anneyle yeniden yakınlaşır.
Çocuğun kendilik temsiline yatırım yapmasını sağlayan şey annenin duygusal ulaşılabilirliğidir. Bu alt evre boyunca annenin coşkusal ulaşılabilirliğinin uygun ve yeterli düzeyde olmasının önemi büyüktür. Yeniden yakınlaşma evresinde çocuk kendilik temsiline yatırım yapabilmek için anneyle yeniden yakınlaşarak yakıt ikmali yapmaya başlar.
Yakınlaşma evresinin ortalarında (18-24 ay ve ötesi) çocuklarda bir yakınlaşma krizi gözlemlenir. Tümgüçlülük ve büyüklenmecilik azaldıkça, çocuk duygularının farkına varır ve anneye duyulan özlem artar. Çocuk bir yandan giderek aciz olduğunu hissetmemek adına anneden uzaklaşır, diğer yandan anneyi bir uzantısı olarak kullanır ve ayrı oluşun verdiği acıyı hafifletmeye çalışır. Bu dönemin ayırt edici özelliği çift değerliliktir. Çocuk anneyi itmek ve anneye yapışmak arasında hızlı bir şekilde gidip gelir. Çocuğun ruh halinde hızlı bir değişim ve öfke krizlerine yatkınlık görülür. Bu durum çiftdeğerlilik olarak tanımlanır.
Anneden kopmaya veya çocuğun yeniden yakınlaşma taleplerine uyum sağlayamayan annelerinin çocuklarında farklı durumlar gözlemlenir. Anneden gerekli yakıt ikmalini sağlayamayan çocukların gerek alıştırma gerekse araştırma alt evreleri oldukça kısa sürmüştür. Bu çocuklar annelerinin ulaşılabilirliğinden hiçbir zaman emin olmadıkları ve dolayısıyla zihinleri durmadan bununla meşgul olduğu için çevrelerini ve kendi işlevlerine libidinal yatırım yapmakta güçlük çekmişlerdir.
Masterson'a göre Borderline kişilik bozukluğunun kaynağı Mahler'in ödipal dönem öncesi gelişimle ilgili ayrılma-bireyleşme evresinde yaşanan bir duygusal duraklama ile ilgilidir. Bu bağlamda çocuğun göstermiş olduğu çiftdeğerlilik anne tarafından yeterince kabul edilmemektedir. Borderline bir anne kendi terk edilme sorunlarına karşı çocuğa yapışabilir ya da çocuğun yapışma davranışlarını ödüllendirebilir. Borderline anne ortakyaşamsal alanda çocuğa gerekli libidinal yatırımı yaparken, çocuğun ayrışma çabalarına gerekli desteği sağlamayabilir. Bu açıdan annenin kendi terk depresyonu tetiklenir. Uzaklaşmacı borderline bir anne ise; çocuğun kendisine bağımlılığından rahatsız olarak gerekenden daha erken ayrılmayı teşvik edebilir.
IV. Bireyliğin Pekişmesi ve Coşkusal Nesne Sürekliliğinin Başlangıcı (24-36. Ay)
Ayrılma-Bireyleşme süreci açısından dördüncü altevrenin iki temel görevi vardır.
· kesin ve kimi bakımlardan yaşam boyu sürecek bir bireyliğe ulaşmak
· belli bir nesne sürekliliği derecesine ulaşmak
Ebeveynin öğretileri içselleşmeye başlar. Bu bağlamda süperego gelişiminin temelleri atılır. Nesne sürekliliğinin yaklaşık 36 ayda yeteri kadar sağlanmış olması beklenmektedir. Duygusal nesne sürekliliğinin sağlanması olumlu anne temsilinin tedricen içe atılmasıyla ilgilidir. Nesne sürekliliği çocuğun orta düzey gerginlik anlarını regüle etmesini ve anneden bağımsız işlev görmesini sağlar. Çoşkusal nesne sürekliliği kazanılmadan önce bilişsel olarak nesne sürekliliği kazanılır. Diğer dönemlerin aksine bu dönemin ucu açıktır ve bir noktada sonlanmaz.
Bireyleşme evresinde çocuk anneden ayrı bir varlık olduğu duygusunu kazanır. Nesne sürekliliği yalnızca sevgi nesnesinin temsilinin sürdürülmesini ifade etmez. Nesne sürekliliğinin kazanılması ile birlikte çocuk artık anneyi iki ve kötü imge olarak ikiye bölmez. Ruhsal aygıt iyi ve kötü anne temsilini bir potada eritir. Nesne bütünlüğü saldırgan ve libidinal dürtülerin birleşmesini de mümkün kılar. Artık sevgi nesnesi doyum sağlayamadığı durumlarda nefret edilmez ya da reddedilmez. Çocuk anne temsili nesneyi iki ve kötü özellikleri ile bir bütün olarak algılamaya başlar. Nesneden ihtiyaç duyduğu bakım gelmediğinde olumlu anne temsiline dayanarak açığa çıkan saldırganlık ve nefreti regüle eder. Nesnenin bütünleşmesi ile anneyi salt iyi ya da salt kötü bir nesne olarak algılama yanılsaması son bulur. Ayrıca bu dönem sözlü iletişim, fantezi ve gerçeklik sınaması gibi karmaşık bilişsel işlevlerin kazanıldığı bir dönemdir.
Kaynaklar:
Mahler, M., Fred, P. ve Bergman, A., 1975. İnsan Yavrusunun Psikoloijk Doğumu.
Masterson, J., Liberman, A., 2012. Terapistler İçin Kişilik Bozuklukları Rehberi, Masterson Yaklaşımı Rehber ve Çalışma Kitabı.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Mahler'in Ayrılma Bireyleşme Kuramı" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Pdg.Uzm.Elda TATLI'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Pdg.Uzm.Elda TATLI'nın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
Beğenin
Yazan Uzman
|
mahler gelişim kuramı, mahler ayrılma bireyleşme süreci, nesne ilişkileri, dinamik terapi, simbiyotik evre, otistik evre, çocuk psikozu, margaret mahler
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.