2007'den Bugüne 92,323 Tavsiye, 28,223 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Çocukluk Dönemi Obezitesi
MAKALE #3303 © Yazan Dyt.Esra GÜLTEKİN | Yayın Temmuz 2009 | 6,039 Okuyucu


Çocukluk Dönemi Obezitesi Ne Sıklıkta Görülmektedir?

Obezite tüm dünyada sıklığı giderek artan ve hepimizin bildiği ciddi hastalıklara yol açabilen kronik bir hastalıktır. Dünya Sağlık Örgütü bu durumu küresel bir salgın olarak görmektedir. Ülkemizde yapılan çalışmalar, son 25 yılda ülkemizde de obezite sıklığının giderek arttığını göstermektedir. Türkiye, şu an tüm Avrupa Birliği ülkeleri arasında en obez olan ülkelerdendir. Yapılan çalışmalara göre ülkemizde obezite sıklığı yaklaşık %22’dir. Bu oran kadınlarda %30’lara kadar çıkarken, erkeklerde %13 civarındadır.

Çocukluk döneminde obezite her geçen yıl artan sıklıklarda karşımıza çıkmaktadır. Çocuklarda obezite Amerika’da %25 oranlarında görülürken, Avrupa’da bu oran %5-20 arasındadır. Ülkemizde yapılan bazı nadir çalışmalarda ise, çocuklarımızın %14’ün de obezite ile karşılaşıldığı saptanmıştır.

Peki, neden son yıllarda çocuklarımızda obezite sorunu giderek artmaktadır?

Bunun en önemli nedeni günümüz beslenme ve yaşam tarzında çocuklarımızı bekleyen tuzaklardır. Lütfen kendi çocukluk dönemlerinizi hatırlayınız. Şimdiki kadar zengin çikolata, gofret vb. değersiz beslenme ürünlerinin çeşitlerini bulabiliyor muydunuz? Günümüzde çok sık oranda besleyici değerleri düşük ancak obezite riski yüksek gıda çeşitleri etrafımızı sarmış durumda. Üstelik ne kadar yediğimizi bile anlayamıyoruz. Örneğin sadece bir hamburger, bir kızarmış patates, kola ve elmalı tart toplam 1300 kalori değerinde olup, bu neredeyse oyun çağında olan bir çocuğun günlük alması gereken kalorinin %80’ine denktir.

Öte yandan yaşam tarzlarımızda eskisi gibi değil. En son ne zaman saklambaç ya da yakar top oynayan bir çocuk grubu gördünüz sorarım size? Artık tüm çocuklarımız televizyon yada bilgisayar başında geçiriyor zamanını. Hareketsizlik her geçen gün artıyor. Öte yandan, beslenme üzerinde ciddi bir de reklam istismarı yapılıyor. Sadece son zamanlarda izlediğiniz gıda reklamlarını hatırlamanız ne demek istediğimi anlamanız için yeterli.

Peki Anneler Ne Yapmalı? Zavallılar Bir Tabak Yemek İle Çocuklarının Arkalarından Koşturuyorlar?

Aslında tam da değinmek istediğim noktaya parmak bastınız. Bu tam tersine kötü beslenmeyi pekiştiren bir yaklaşım olarak karşımıza çıkmaktadır. Dikkat ederseniz bu tür yaklaşımlar sadece oyun çağı dönemlerinde görülür. Ne zamanki çocuklarımız biraz büyür, kreşe başlar ve sosyalleşir ve de dolayısı ile yeni arkadaşlar ve yeni beslenme alışkanlıkları edinir o zaman ebeveynler ile çocuklar arası beslenme kavgaları sona erer. Bu geçici dönemi anne ve çocuk arasında bir beslenme savaşı olarak görebiliriz. Çocuklar genellikle kendi istedikleri gıdaları, kendi istediği zaman ve kendi istediği kadar yemek ister. Anneler ise tam tersine, kendi istediklerini çocuklarına yedirmek isterler ve savaş başlar. Anneler her gün ve her öğün aynı miktarda yedirmek ister. Bir öğün az yer veya kusarsa bir saat sonra yine yedirirler. Böylece çocuklar açlık nedir öğrenemez. Bu aslında çocuğumuzun tüm kişiliğini, beğenilerini ve hatta geleceğini etkileyebilen ciddi bir savaştır. Aile çocuğun beslenmesine etkilemek için her türlü akıl almaz oyunu oynayabilir. Tüm aile böylece seferber ve bitap düşer. Bırakalım çocuklarımız biraz açlık nedir öğrensinler, acıktım demelerine fırsat vermeliyiz.

Çocukluk Çağı Beslenmesinin Temel İlkeleri Nelerdir?

İlk dikkat edilmesi gereken nokta asla gıda, yiyecek ve içecekleri ödül veya ceza olarak kullanmamalıyız. Öğünlerde sabırlı olmalı, kendi kendilerine beslenmelerine izin vermeli, yemekten önce beslememeliyiz. Genellikle günde dört öğün beslenme önermekteyiz (sabah, öğle, ikindi ve akşam). Hangi yaş grubunda olursa olsun dört temel besin gıdasını her öğünde tüketmesini sağlamalıyız. Süt grubu, Et-Yumurta-Kuru Baklagil Grubu, Ekmek-Tahıl Grubu ve Sebze-Meyve Gruplarıdır.

Sebzeler çiğ yenmeli ve çok haşlanmamalıdır. Mümkün olduğunca meyveler kabukları soyulmadan tüketilmelidir. Et ürünlerinde haşlama ya da ızgara tercih edilmelidir. Her gün 1 yumurta yedirilmelidir. Yumurtalar asla çiğ ve rafadan tüketilmemeli, yıkanmamalı ve 8 dakika haşlanmalıdır. Yağda yumurtalarda ve uzun süre haşlanan yumurtalarda, demir içeriği bağlanır ve faydası azalır. Yumurta çocukluk döneminde çok önemlidir. Proteininden en çok faydalandığımız besin öğesidir (%94). Toplam yağ miktarı düşük, doyurucu ve kalp hastalıkları için riskli doymuş yağları düşük orandadır. Beyazında kolesterol ve yağ yoktur. Yumurta sarısında ise kolesterol yüksek oranlarda olduğu için ne yazık ki yıllarca kötü bir ün kazanmıştır. Halbuki kolesterol yüksekliklerinde genetik yapı diyetten daha önemlidir. İdeal şartları sağlayan bireylerde yumurtadan endişe duymaya gerek yoktur.

Karbonhidrat gruplarına da dikkat etmek gerekiyor. Özellikle kan şekerinde hızla yükselme yapan basit şekerlerin fazla kullanımından kaçınılmalıdır. Aksi takdirde hızla yükselen insülin düzeylerine bağlı olarak gelişecek olan obezite kaçınılmazdır. Basit şekerler arasında çay şekeri, bal, pekmez, reçel, marmelat, çikolata, karamela, kola, limonata, kuş üzümü, yapay meyve suları, bisküvi, kek, dondurma, meyveli yoğurt ve sütlü pudingler sayılabilir. Bunların yerine kan şekerini uzun süre sabit tutan bileşik şekerlerden korkulmamalıdır. Bunlara örnek olarak tahıl ürünleri (ekmek, pirinç, mısır, bisküvi, bulgur), baklagiller (mercimek, fasulye, bakla, nohut), köklü sebzeler (patates), kuruyemişler (fındık, badem, yer fıstığı), kuru meyveler (kuru üzüm, kayısı ve erik) ve diğer bazı meyveler (elma, muz, portakal) sayılabilir.

Çocukluk çağı beslenmelerinde önemli olan tüm bu gıda grupları arasında olabildiğince dengeyi sağlayabilmek olmalıdır. Yukarda bahsettiğimiz tüm gıda gruplarından günlük alım sağlanmalıdır.

Peki, ülkemizde yapılan yanlış uygulamalar nelerdir?

Toplumumuzda meyve sularının kola kadar zararlı olmadığı inancı vardır. Halbuki katkılı meyve suları da, sodalarda kolalar gibi aşırı tüketimlerinde uykusuzluk, dikkat eksikliği, hiperaktivite,öğrenme güçlüğü,alerjik hastalıklar yapabilir.
Çocuklarımızı koruma aslında anne karnında başlar. Gebelikte ve emzirme dönemlerinde besin değeri düşük gıdalar tüketilmemeli. Kan yoluyla bebeğe geçen bu tür gıdalara ileri yaşlarda eğilim artmaktadır.
Ayrıca günün en önemli öğünükahvaltıdır.Bütün gece süren açlıktan sonra günün en önemli öğünü sabah kahvaltısıdır.Akşam yemeği ile sabah arasında yaklaşık 12 saatlik bir süre geçmektedir.Bu süre içinde vücut kandaki besinlerin tümünü kullanır.Kahvaltı yapmayan çocukta yorgunluk,baş ağrısı,dikkat azlığı,öğrenme yeteneği düşer ve okul başarısı azalır.Lütfen düzgün bir kahvaltı yaptırmadan çocuklarınız evden çıkartmayın.
Market ürünlerinde içeriklere dikkat edilmeli, hidrojene yağ içeren (bir trans yağdır) veya magnezyum silikat içeren ürünlerden sakınılmalıdır.
Gece sütü alışkanlığımız da yanlıştır. Süt içirildikten en az 1-2 saat sonra çocuklar yatırılmalıdır. Aksi takdirde sabah ağız kokuları, kusmalar, kahvaltıda iştahsızlık, diş çürükleri ve reflü şikayetleri ile karşılaşabiliriz.
Süt konusunda bir kaç noktaya daha değinmeliyiz. Aslında toplum olarak sütü pek sevmeyiz. Çünkü toplumumuzun yarısında süt şekeri olan laktoza tahammülsüzlük vardır. Bu bizim ırksal bir özelliğimizdir. Belki de bunun için yoğurdun mucidi Türklerdir, çünkü yoğurt tahammülsüzlük yapmaz. Bu arada uzun ömürlü sütlere de değinmeliyiz. Günlük sütler ile kıyasladığımızda vitamin ve mineral düzeyleri düşer. Ayrıca Probiotik dediğimiz faydalı bakterileri de ölür.
Süt sevmeyen çocuklarımızda bu açığı başka gıdalar ile kapatabiliriz. Örneğin yoğurt, peynir, kefir gibi. Gıdalar da kullanılabilir. Burada da meyveli yoğurtlara dikkat edilmelidir. Bunlar ekşimeyen, şeker eklenmiş yoğurtlardır. İshalde faydasızdır. Normal yoğurttan 4 mıslı fazla şeker içerir ve ishallerde asla faydalı değilidir.
Sosis ve salamlarda %2-5 oranında et vardır. Gerisi dolgu maddesidir (soya, yağ, patates gibi). Ayrıca hayvansal bir protein kaynağı da değildirler. Kuyruk yağı, kanserojen nitritler içerirler ve bir de tütsüleme süreçleri vardır. Sucuklarda ise yüksek et miktarı vardır (%60). Daha çok doğal sucuk tüketimi önerilmelidir.
Kahvaltıda çay yerine taze meyve ya da taze sıkılmış meyve suyu önerilmelidir. Çay, özellikle yumurta içerisindeki demir emilimini de azaltır. İlla da çay içilecekse, günde 1 bardaktan fazla içilmemeli, mümkünse açık ve limonlu çay şekersiz tüketilmelidir.Taze sıkılmış meyve sularıda fazla tüketilmemelidir.1 çay bardağı yeterli olacaktır.Fazlası moda hastalık reflüye neden olacaktır.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Çocukluk Dönemi Obezitesi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dyt.Esra GÜLTEKİN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dyt.Esra GÜLTEKİN'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dyt.Esra GÜLTEKİN'in Makaleleri
► Çocukluk Çağı Obezitesi Dyt.Aziz KILINÇ
► Çocukluk Çağı Obezitesi Dyt.Aybüke SUBAŞIOĞLU
► Çocukluk Çağı Obezitesi Dyt.Merve TIĞLI
► Çocuk Obezitesi Dyt.Yelda ÖZEL DAĞCI
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Çocukluk Dönemi Obezitesi' başlığıyla benzeşen toplam 89 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Osteoporozda Beslenme Temmuz 2009
► Over Kanserleri ve Obezite Haziran 2009
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


10:30
Top