Ne Gidebiliyorum, Ne Kalabiliyorum... Yakınlaşmacı ve Uzaklaşmacı Borderline
Borderlıne kişilik ( Sınır kişilik)
Çocukluk döneminde gerçekleşen bu problem anne - çocuk arasındaki duygusal ve fiziksel yoksunluktan kaynaklanmaktadır. Yapılan araştırmalar sonucunda borderlıne - sınır kişilik- bozukluğu olan yetişkinlerde genellikle 12-18 ay arasında anne (buradaki anne kelimesi çocuğa birincil en çok bakım veren kişidir) - çocuk arasında duygusal ve fiziksel kopmalar meydana gelmiştir. Annenin evden ayrılması, depresyonda olması, travma yaşaması, eşinden fiziksel şiddet görmesi, çocuğu istememesi, bırakmak zorunda kalması, yeterince ilgilenmemesi, çocuğa aşırı derecede ikircikli davranması yani hem sevme duygu ve davranışı hem de sevmeme duygu ve davranışları göstermesi, istenmeyen çocuk veya annenin çok aşırı derece de çocuğu sahiplenmesi, çocukluğunda yaşadığı travmatik gelişimi yaşatmamak için çocuğa bireysel alan vermeyip aşırı kaygı ve korku içerisinde sevgi adı altında ebeveynlik yapması ve bunun gibi birçok nedenden dolayı gelişimsel duraklamaya uğramasıyla borderlıne bozukluğu oluşmaktadır.
12. - 18. ayların özelliği ilk yürüme eylemiyle birlikte çocuğun merak duygusu aşırı derece de tetiklenmeye başlar ve bununla birlikte çocuk etrafı incelemek, araştırmak ve yeni objelerle tanışma girişimlerinde bulunur. bu süreçte anne sağlıklı bir yapıdaysa çocuğuyla bu sürece katılır ve onun bilmediği yabancı dünyayı keşfetmesi konusunda destekte bulunur. Fakat annenin kişisel ve dışarı etmenli yaşadığı problemleri elemine edemeyen yapısıyla çocuğa yaklaşması sonucunda ilk merak duygularıyla attığı her adımda çocuk; engellenme, yasaklanma uyarılma, duraklatılma, vazgeçirilme durumlarıyla başbaşa kalacaktır. normal olan bunlar diye düşündüğümüzde burda ki anormal olan durum bunlar yapılırken çocuğa başka bir yerde aşırı toleranslar verilmesi çocuğun hep bir ikilemde kalması, bir ara çok severken aniden sevginin nedensiz kesilmesi, ilgi alaka içindeyken bir anda öfke duygularının hakimiyetine girmesi annenin, etraftan aldığı olumsuz duyguları direkt çocuğa aktarması, çocuğun kendi dünyasında meşgul olduğu anlarda da gelip çocuğu sık boğaz edecek derece de ilgi, alaka, sevgi göstermeye çalışması.
Annenin sürekli giden gelen bu tavırları karşısında çocuk sürekli bir eşleme yapmaya çalışacaktır. seviyor mu? sevmiyor mu? ne yaparsam sever ne yapmazsam sevmez?
Bu sorgulama içerisinde devam ederken etrafı keşfetmenin dayanılmaz baskısı çocuğun anneden uzaklaşmasına sebebiyet verir. Çocuk bu durumda yine duygusal bir boşluğa düşer arkada bıraktığı anne duygusal bir baskı uygulamaktadır. Gerçeklikte olmayan bir terk ediliş yaşayan anne buna dayanamaz ve çocuktan sevgi duygusunu çeker. Çocuk sırat köprüsüne düşmüştür sanki anneye mi geri dönsün dünyayı mı keşfetsin. Geri dönüş yaparsa YAPIŞMACI bir yapıya bürünecek, ileri giderse annenin vermeyi kestiği duygusal boşlukla baş edebilmek için UZAKLAŞMACI bir yapıya bürünecek. İki durumda da çocuk için gelecek yılların kara bulutları oluşturulmaya başlandı.
18. ay'a gelindiğinde çocuk yapışmacı özelliğinde kaldıysa ki genellikle anne bu yapışmacılıktan duygusal karlar elde ettiği için farkında olmadan bunu yoğun bir şekilde besler, beslemeye de devam eder çocuğun her an ikilemlerde bıraka bıraka. 18. ay itibariyle çocuğun gelişim evresinde olan yeniden yakınlaşma aşamasıyla çocuk anneye tekrar döner 24. ay'a kadar anneci tutumu senden başka kimsem yok beni bırakma beni terk etme diye yapışmaları, zamanlı zamansız ağlamalar, sızlanmalar, sürekli eteğinize dolanmalar, size adım bile attırmaması (2 yaş sendromu diye geçen durum) gibi durumlarla birlikte çocuğun gelecekteki YAPIŞMACI BORDERLINE kişilik bozukluğuna yavaş yavaş kavuşmuş olur. ( her çocukta olan bir durum değildir, ve çoğunluk % 70 den daha fazla kız çocuklarında görülür)
18. ay'a gelindiğinde çocuk uzaklaşmacı özelliğinde kaldıysa yeniden yakınlaşma evresiyle birlikte anne'ye geri gelecektir. Anne ona benden uzaklaşırsan seni sevmem duygusunu dolaylı yollarla verdiği için, geri dönen çocuk soğuk ve itici bir anneyle karşılaşır. İlgi ve alakadan yoksun kalan bu çocuk telafisi güç bir uzaklaşma duygusu yaşayacak ve sonrasında etrafındaki bireylerle hatta tüm canlılar iletişim kurarken ya da bir objeye bile bu duyguları aktaracaktır. Hep terk edileceği, sevilmeyeceği, istenmeyeceği, fazlalık olduğuna dair yoğun hislere kapılacaktır.
Aşağıda sizlere bu durumun klinik ortamlarda nasıl ele alındığıyla ilgili açıklayıcı bir bilgi sunacağım.
• Nesne ilişkileri kuramı, çocuğun ayrılmak ve bireyleşmek için gösterdiği çabalarına karşılık, annenin libidinal ulaşılabilirliğini geri çekmesinin, ayrılma-bireyleşme safhasında bir gelişimsel duraklamayı doğurduğunu ileri sürmektedir (yeniden yaklaşma alt safhası).
• Bu duraklama ya da saplanma, tam olarak bu dönemde ortaya çıkar; çünkü çocuğun bireyleşmesi, annenin çocuğuna yapışmak için savunucu ihtiyacına büyük bir tehdit oluşturur ve libidinal varlığını geri çekmesine neden olur.
• Bu etkileşimin iki teması –
• 1. Anneye gelme ve yapışma için anne tarafından ödüllendirme,
• 2. Anneden ayrılma-bireyleşme için annenin geri çekilmesi –
• çocuk tarafından, kendilik ve nesne temsili olarak içe alınır ve böylece onun intrapsişik yapısının bölünmüş nesne ilişkileri biriminin, ana teması olur.
• Bu hastaların sevme kapasiteleri, yapışarak ve/veya uzaklaşarak, yakınlığa karşı kendilerini savunma ihtiyaçları nedeniyle felce uğramaktadır;
• hastalar, bireyleşmekten kaçınma ihtiyaçları nedeniyle çalışma hayatlarından tatmin duymamaya başlamaktadırlar.
SEVMEK duygusunun yansıyışının terapilere gelen danışanların anlatımlarıyla örneklendirelim.
• İlk olarak, sevmek ve sevilmek ile ilgili güçlüklere bir kaç örnek:
• “Her şey alt üst oldu. Sanki son altı aydır hayatımı mahvetmeye çalışıyorum.”.
• Kocasına karşı çok öfkeli olduğunu, artık onunla yaşamaya katlanamadığını ancak yalnız başına kalmaktan çok korktuğu için boşanamadığını söylüyordu.
• Yalnızlıktan çok korkuyordu, öyle ki, yalnızlığa karşı koruma altında olmak ona seksten, aşktan, romantizmden daha fazla şey ifade ediyordu. Çocukken annesine yapıştığı gibi, şimdi de kocasına yapışmak zorundaydı.
• Kadın kendisini, annesinin bir kopyasıymış gibi hissediyordu. Kendisini, değersiz ve yetersiz biri olarak görüyordu. Kocasıyla evlenmişti, çünkü kocasının başarıları, egosunu tatmin ediyordu ve kocasının onu gerçekten istediğini düşünüyordu. Şimdi kendisini kocasının yanında işe yaramaz biri olarak hissediyordu.
Bu ve bunun gibi birçok örnek Borderlıne - sınır - Kişilik bozukluğu yaşayan bireylerde sıklıkla karşılaşılmaktadır. Ciddi bir terapi sürecine girilmediği takdirde sınır kişilik bozukluğu hayatını mahvetmesine, anlamını yitirmesine, dürtüsel istenmeyen davranışların ve duyguların içerisine girilmesine sebebiyet vermektedir.
Kişi, bazı konularda gerçekten iyidir, fakat bazen de, şiddetli psikotik semptomlar sergiler, ancak etkisi çabuk geçer.
Bir an gerçeklikle tamamen iç içeymiş gibi görünür, bir sonraki an ise tuhaf dışa vurumlar sergiler ve ya da kendinden geçmiş gibi bir hal alır.
* SENDEN NEFRET EDİYORUM NE OLUR BENİ TERK ETME *
Yararlanılan kaynaklar: Masterson günleri III, Bütüncül psikoterapi Tahir Özakkaş
Çocukluk döneminde gerçekleşen bu problem anne - çocuk arasındaki duygusal ve fiziksel yoksunluktan kaynaklanmaktadır. Yapılan araştırmalar sonucunda borderlıne - sınır kişilik- bozukluğu olan yetişkinlerde genellikle 12-18 ay arasında anne (buradaki anne kelimesi çocuğa birincil en çok bakım veren kişidir) - çocuk arasında duygusal ve fiziksel kopmalar meydana gelmiştir. Annenin evden ayrılması, depresyonda olması, travma yaşaması, eşinden fiziksel şiddet görmesi, çocuğu istememesi, bırakmak zorunda kalması, yeterince ilgilenmemesi, çocuğa aşırı derecede ikircikli davranması yani hem sevme duygu ve davranışı hem de sevmeme duygu ve davranışları göstermesi, istenmeyen çocuk veya annenin çok aşırı derece de çocuğu sahiplenmesi, çocukluğunda yaşadığı travmatik gelişimi yaşatmamak için çocuğa bireysel alan vermeyip aşırı kaygı ve korku içerisinde sevgi adı altında ebeveynlik yapması ve bunun gibi birçok nedenden dolayı gelişimsel duraklamaya uğramasıyla borderlıne bozukluğu oluşmaktadır.
12. - 18. ayların özelliği ilk yürüme eylemiyle birlikte çocuğun merak duygusu aşırı derece de tetiklenmeye başlar ve bununla birlikte çocuk etrafı incelemek, araştırmak ve yeni objelerle tanışma girişimlerinde bulunur. bu süreçte anne sağlıklı bir yapıdaysa çocuğuyla bu sürece katılır ve onun bilmediği yabancı dünyayı keşfetmesi konusunda destekte bulunur. Fakat annenin kişisel ve dışarı etmenli yaşadığı problemleri elemine edemeyen yapısıyla çocuğa yaklaşması sonucunda ilk merak duygularıyla attığı her adımda çocuk; engellenme, yasaklanma uyarılma, duraklatılma, vazgeçirilme durumlarıyla başbaşa kalacaktır. normal olan bunlar diye düşündüğümüzde burda ki anormal olan durum bunlar yapılırken çocuğa başka bir yerde aşırı toleranslar verilmesi çocuğun hep bir ikilemde kalması, bir ara çok severken aniden sevginin nedensiz kesilmesi, ilgi alaka içindeyken bir anda öfke duygularının hakimiyetine girmesi annenin, etraftan aldığı olumsuz duyguları direkt çocuğa aktarması, çocuğun kendi dünyasında meşgul olduğu anlarda da gelip çocuğu sık boğaz edecek derece de ilgi, alaka, sevgi göstermeye çalışması.
Annenin sürekli giden gelen bu tavırları karşısında çocuk sürekli bir eşleme yapmaya çalışacaktır. seviyor mu? sevmiyor mu? ne yaparsam sever ne yapmazsam sevmez?
Bu sorgulama içerisinde devam ederken etrafı keşfetmenin dayanılmaz baskısı çocuğun anneden uzaklaşmasına sebebiyet verir. Çocuk bu durumda yine duygusal bir boşluğa düşer arkada bıraktığı anne duygusal bir baskı uygulamaktadır. Gerçeklikte olmayan bir terk ediliş yaşayan anne buna dayanamaz ve çocuktan sevgi duygusunu çeker. Çocuk sırat köprüsüne düşmüştür sanki anneye mi geri dönsün dünyayı mı keşfetsin. Geri dönüş yaparsa YAPIŞMACI bir yapıya bürünecek, ileri giderse annenin vermeyi kestiği duygusal boşlukla baş edebilmek için UZAKLAŞMACI bir yapıya bürünecek. İki durumda da çocuk için gelecek yılların kara bulutları oluşturulmaya başlandı.
18. ay'a gelindiğinde çocuk yapışmacı özelliğinde kaldıysa ki genellikle anne bu yapışmacılıktan duygusal karlar elde ettiği için farkında olmadan bunu yoğun bir şekilde besler, beslemeye de devam eder çocuğun her an ikilemlerde bıraka bıraka. 18. ay itibariyle çocuğun gelişim evresinde olan yeniden yakınlaşma aşamasıyla çocuk anneye tekrar döner 24. ay'a kadar anneci tutumu senden başka kimsem yok beni bırakma beni terk etme diye yapışmaları, zamanlı zamansız ağlamalar, sızlanmalar, sürekli eteğinize dolanmalar, size adım bile attırmaması (2 yaş sendromu diye geçen durum) gibi durumlarla birlikte çocuğun gelecekteki YAPIŞMACI BORDERLINE kişilik bozukluğuna yavaş yavaş kavuşmuş olur. ( her çocukta olan bir durum değildir, ve çoğunluk % 70 den daha fazla kız çocuklarında görülür)
18. ay'a gelindiğinde çocuk uzaklaşmacı özelliğinde kaldıysa yeniden yakınlaşma evresiyle birlikte anne'ye geri gelecektir. Anne ona benden uzaklaşırsan seni sevmem duygusunu dolaylı yollarla verdiği için, geri dönen çocuk soğuk ve itici bir anneyle karşılaşır. İlgi ve alakadan yoksun kalan bu çocuk telafisi güç bir uzaklaşma duygusu yaşayacak ve sonrasında etrafındaki bireylerle hatta tüm canlılar iletişim kurarken ya da bir objeye bile bu duyguları aktaracaktır. Hep terk edileceği, sevilmeyeceği, istenmeyeceği, fazlalık olduğuna dair yoğun hislere kapılacaktır.
Aşağıda sizlere bu durumun klinik ortamlarda nasıl ele alındığıyla ilgili açıklayıcı bir bilgi sunacağım.
• Nesne ilişkileri kuramı, çocuğun ayrılmak ve bireyleşmek için gösterdiği çabalarına karşılık, annenin libidinal ulaşılabilirliğini geri çekmesinin, ayrılma-bireyleşme safhasında bir gelişimsel duraklamayı doğurduğunu ileri sürmektedir (yeniden yaklaşma alt safhası).
• Bu duraklama ya da saplanma, tam olarak bu dönemde ortaya çıkar; çünkü çocuğun bireyleşmesi, annenin çocuğuna yapışmak için savunucu ihtiyacına büyük bir tehdit oluşturur ve libidinal varlığını geri çekmesine neden olur.
• Bu etkileşimin iki teması –
• 1. Anneye gelme ve yapışma için anne tarafından ödüllendirme,
• 2. Anneden ayrılma-bireyleşme için annenin geri çekilmesi –
• çocuk tarafından, kendilik ve nesne temsili olarak içe alınır ve böylece onun intrapsişik yapısının bölünmüş nesne ilişkileri biriminin, ana teması olur.
• Bu hastaların sevme kapasiteleri, yapışarak ve/veya uzaklaşarak, yakınlığa karşı kendilerini savunma ihtiyaçları nedeniyle felce uğramaktadır;
• hastalar, bireyleşmekten kaçınma ihtiyaçları nedeniyle çalışma hayatlarından tatmin duymamaya başlamaktadırlar.
SEVMEK duygusunun yansıyışının terapilere gelen danışanların anlatımlarıyla örneklendirelim.
• İlk olarak, sevmek ve sevilmek ile ilgili güçlüklere bir kaç örnek:
• “Her şey alt üst oldu. Sanki son altı aydır hayatımı mahvetmeye çalışıyorum.”.
• Kocasına karşı çok öfkeli olduğunu, artık onunla yaşamaya katlanamadığını ancak yalnız başına kalmaktan çok korktuğu için boşanamadığını söylüyordu.
• Yalnızlıktan çok korkuyordu, öyle ki, yalnızlığa karşı koruma altında olmak ona seksten, aşktan, romantizmden daha fazla şey ifade ediyordu. Çocukken annesine yapıştığı gibi, şimdi de kocasına yapışmak zorundaydı.
• Kadın kendisini, annesinin bir kopyasıymış gibi hissediyordu. Kendisini, değersiz ve yetersiz biri olarak görüyordu. Kocasıyla evlenmişti, çünkü kocasının başarıları, egosunu tatmin ediyordu ve kocasının onu gerçekten istediğini düşünüyordu. Şimdi kendisini kocasının yanında işe yaramaz biri olarak hissediyordu.
Bu ve bunun gibi birçok örnek Borderlıne - sınır - Kişilik bozukluğu yaşayan bireylerde sıklıkla karşılaşılmaktadır. Ciddi bir terapi sürecine girilmediği takdirde sınır kişilik bozukluğu hayatını mahvetmesine, anlamını yitirmesine, dürtüsel istenmeyen davranışların ve duyguların içerisine girilmesine sebebiyet vermektedir.
Kişi, bazı konularda gerçekten iyidir, fakat bazen de, şiddetli psikotik semptomlar sergiler, ancak etkisi çabuk geçer.
Bir an gerçeklikle tamamen iç içeymiş gibi görünür, bir sonraki an ise tuhaf dışa vurumlar sergiler ve ya da kendinden geçmiş gibi bir hal alır.
* SENDEN NEFRET EDİYORUM NE OLUR BENİ TERK ETME *
Yararlanılan kaynaklar: Masterson günleri III, Bütüncül psikoterapi Tahir Özakkaş
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Ne Gidebiliyorum, Ne Kalabiliyorum... Yakınlaşmacı ve Uzaklaşmacı Borderline" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Dnş.İbrahim GÜLYAŞAR'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Dnş.İbrahim GÜLYAŞAR'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
4 Beğeni
Yazan Uzman
|
Makale Kütüphanemizden | ||||
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.