2007'den Bugüne 92,323 Tavsiye, 28,223 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Narsistik Kişilik Bozukluğuna Genel Bakış
MAKALE #19016 © Yazan Psk.Erhan GÜVEN | Yayın Kasım 2017 | 3,883 Okuyucu
Narsisizm kavramı Yunan mitolojisinde suya bakarken kendi suretini görerek kendine aşık olan ve bütün ömrünü hiç ulaşamayacağı bu sevgiliyi izleyerek tüketen Narkissos’dan gelmektedir. Ve psikolog, yazar Havelock Ellis (1898), Yunan mitolojisindeki bu karakteri psikolojik bir fenomeni açıklamak için kullanan ve narsizmden önemli ölçüde bahsederek literature geçen ilk psikanalitik kuramcıdır. O dönemlerde Havelock Ellis narsizmin özellikle kadınlarda görüldüğünü ve ve cinsel duyguların, kendine hayranlığa yöneltilmesini içeren bir durum olarak açıklamaktadır. kişilik bozukluğu üzerinde çalışan Jones (1913) ve Waelder (1925) bu alanda belirli ölçüde tanımlamalarda bulunmuşlarsa da narsistik kelimesine değinmememişlerdir. Narsizmin patolojik karakter özelliklerini ilk defa yayımlayan Jones, tabloyu tam olarak ‘tanrı karmaşası’ olarak adlandırmıştır. Bununla beraber , kendine ve sahip olduklarına fazla değer verme, güçlü düş dünyası ve kendine atfettiği aşırı önemle beraber övülme, sevilme, ödüllendirilme isteği, başkalarının düşünce ve zamanlarını önemsememe ve yeni bilgilere açık olmama gibi Kişisel özelliklerden bahsedilmektedir. (DOĞANER; 1996, s.343).

Freud narsizm kavramını ilk defa 1910 yılında yayınlanan “Three Essays On The Theory of Sexuallity” (Cinsellik Teorisi Üzerine Üç Makale) isimli çalışmasında dipnot olarak kullanmış̧tır. 1910 yılındaki çalışmasında sadece dipnot olarak bahsettiği narsisizm ile ilgili Freudun, ilk önemli çalışması ise 1914’te yayınlanan “On Narcissism: An Introduction” (Narsisizm Üzerine Bir Giriş̧) isimli makalesidir (RAPĠER; 2005, s.22). Narsisizmin modern psikanalizdeki kökeni bu makaleye dayanmaktadır. Freude göre Narsist birey, yaşamın daha ilk dönemlerin bile yalnız olma duygusunu hissetmeye başlamıştır. Ihtiyaç yada eksikleri karşılanmayan ve yeterli ilgi gösterilmeyen kişi daha bebeklik döneminde bile kendi kendine yetebilmeye efor sarfetme gereksinimini yaşamaktadır. (Ozan ve ark., 2008). Sağlıklı bir gelişimin tamamlanması içi yaşamın ilk yıllarında bebeğin bakımını üstlenen kişiyle oluşması gereken bağın doğru oluşamaması ve bebeğin ihtiyaç duydukların yok sayılması bebeğin hayal kırıklığına uğramasına yolaçmakta ve olumsuz duyguları yaşamasına yol açmaktadır. Bu yaklaşımıyla Freud’un Konut’un kendilik kuramının gelişmemesi sonucu oluştuğu düşünceleriyle benzer olduğunu söyleyebiliriz. Freud ile baş̧layan narsisizme psikanalitik yaklaşım sonraki araş̧tırmacılar tarafından da sürdürülmüştür. Fakat Vaknin (2001) narsizmin Freud ile Jung ve diğer birçok araştırmacılar tarafından farklı ele alındığını söylemektedir.Vaknin (2001) , Freudun narsizmi bir durum olarak kabul etmesine rağmen Jung ve diğer birçok araştırmacının narsizmi devam eden bir olgu olarak ele aldığını belirten bir yazı kaleme almıştır.(RAPĠER; 2005, s.25).

Klinik narsizmin anlaşılması ve bu alanda gelisme kaydedilmesinde Kohut (1977) ve Kernberg (1974–1975) önemli rol oynamışlardır. Kohut, narsist bozukluğun temel patolojisini ‘benlik yapısındaki temel kusur’ olarak tanımlamıştır. Bu kusurların düşük benlik saygısı, depresyon, derin ihmal edilmişlik, reddedilme hislerine karşı ortaya çıkan savunmacı ve telafi edici yapılarla beraber bir yanıt ve güven verme ihtiyacını anlatmaktadır. (ÖZAKKAŞ; 2006, s.29–30).

Kohut’un bipolar (iki uçlu) kendilik adını verdiği gelisim kuramı, göstermeci, büyüklenen kendilik ve ülküleştirilmiş̧ ebeveyn kavramlarından söz eder (Kohut 1971, 1977).
Kohuta göre gelişimin birinci evresinde bebeğin odağı tamamen anneye yönelmiştir. Burada Kohut bebeğin doğumundan sonra büyüklenebileceği, kendini gösterebileceği temel noktanın kendi küçük bedeni olduğunu ifade eder. Büyümesi ve gelişmesiyle anne bedeninin kendinden ayrı olduğunu kavramaktadır. Bebeğin annesine kendisinin mükemmel olduğu ve annesinin de kendi hayranı olduğu şeklinde davranır ve annenin ilgisi ve bakımı, gülmesi ve mutluluğu ile bunu tasdik eder. Bu bebek için bir gereksinimdir ve annenin bu gereksinimi karşılaması ve yansıtmayı doğru şekilde aktarması bebek için yaşamsal bir öneme sahiptir. Annesine gereksinimleri çerçevesinde mükemmel olduğunu anlatmaya çalışır ve anneninde gözlerinde ki ışıltıyla bunu kabul ettiği ve mükemmelletirdiği düşüncesini pekiştirmekte ve kendilik ilkesini güçlendirmektedir. Bebeğin göstermeci büyüklenen kendiliği, ancak bu tür bir aynalamayla olgunlaşabilir. Gelişimin ileri dönemlerinde şiddetli istek unsurlarına dönüştürülmesinde karşılık ve ışıltı yoksa gelişim aksar. Narsistin her türlü gereksinimini ıskalayan annesinin, bu noktada oluşabilecek bir kopukluk, donuk bakışlar ve iletişimi koparan yaklaşımlar bebeğin kendilik ilkesine zarar vermektedir. Bebek bu hayal kırılığı ile tekrar atağa geçerek bu ihtiyaçlarını karşılayacak başka bir yer aramaktadır. Kendilik gelişimin ikinci evresinde bu kez hedef başta baba olmak üzere diğer ebeveynlerdir ve bu kez kendine ebeveynleri ülkü haline getirmektedir. Babayla olan ilişkide her ne kadar anneyle hayal kırıklığı varsa da kurulacak doğru bir iletişim ile sorun giderilebilecek ve kendilik gelişimi sağlanabilecektir. Kohut kendilik gelişimine üçüncü bir evre (Tripolar self) eklemiştir. Bu evrede, bebeğin doğustan getirdiği beceri ve yetenekleri yer alır. Hem anne hem de babadan yana şansı olmayan bir çocuk, doğustan gelen beceri ve yeteneklerini kullanarak; az gelişmiş̧ bir ruhsal yapıyla büyümekten kurtulup, gerçek bir kendilik saygısı geliştirebileceğini söyler Kohut. Ve Kohuta göre kendilik kavramın zarar görmesiyle narsistik özelliğin gelişmesi arasında doğrudan bağlantı vardır.

Patolojik narsizm ilk kez 1980 yılında yayınlanan Zihinsel Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabının (The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders – DSM III) 3.baskısında yer almıştır.

Daha sonra 1987 yılında (DSM III-R) ile Kernbergin ‘görkemli benlik’ bakış açısını destekler nitelikte yenilenmiş ve 1994 yılında ise DSM-IV’de son haline kavuşmuştur. DSM-IV, Narsistik Kiş̧ilik Bozukluğunu erken eriş̧kinlik döneminde baş̧layan ve değiş̧ik şartlar altında ortaya çıkan, üstünlük duygusu (düşlemlerde ya da davranış̧larda), beğ̆enilme gereksinimi ve empati yapamamanın olduğu sürekli bir örüntü olarak tanımlamaktadır. Bununla beraber yine DSM-IV’de narsisizm tanısı için kişinin belirlenen dokuz özellikten en az beş̧ine kiş̧inin sahip olması beklenmektedir.(KÖROĞLU, BAYRAKTAR; 2007, s. 92).

DSM-V tanı ölçütleri ve başvuru el kitabında da Özsever (narsistik) kişilik bozukluğu olarak yer almaktadır. Tanı el kitabına göre tanı konulabilmesi için belitilen dokuz maddeden en az beşinin bulunması gerekmektedir. Bu kriteler, kendine aşırı derecede hayranlık, güç,başarı, zeka, güzelliğe olan ilgi, özel ve benzersiz olma düşüncesi, yüksek derecede beğenilme arzusu, gereksiz beklentiler, eşduyum yoksunluğu, kınkançlık yada kıskanıldığı düşünceleri, ve kendini beğenmiş saygısız tavırlar sergileme gibi özelliklerle tarif edilmektedir.

Ellis’den başlayan ve günümüze kadar çeşitli tartışmalarda v-birçok araştırmacı tarafından kendi yaklaşımları çerçevesinde ele alınan bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bazı araştırmacılar tartışmalarında her insanın doğasında sağlıklı şekilleri olduğunu belirtmişlerdir. Özellikle Kohut bu konuda her insanın doğasında narsizmin tamamen normal bir gelişim sürecinin bir paröası olduğunu ileri sürmüş ve narsizme bakış açıcısını da önemli derecede değiştirmiştir. Bununla beraber Jones (1913) gibi narsizmin patolojik karakter özelliği olduğunu ‘tanrı karmaşası’ gibi bir tablo ortaya koyarak temellendirmiştir.

Şiddetine ve süreklilik arzeden özelliklerine rağmen kişilik bozuklukları açısından bakıldığında en az çalışılan alanın narsistik kişilik bozukluklarından biri olduğunu görüyoruz.

Narsistik kişilik bozukluğunda daha zengin bir anlayışa sahip olmak amacıyla bozukluğun en karakteristik ve en ayırdedici özellikleri ve bozukluğun alt tiplerininin tanımlandığı bir çalışmaya göre narsistik kişilik bozukluğu DSM-IV’de formüle edildiğinden daha geniş olabileceğini göstermektedir. Narsisistik kişilik bozukluğu araştırmasında ortaya çıkan portre, DSM-IV kriterlerini kapsıyordu ancak aynı zamanda DSM-IV'te bulunmayan ruhsal özellikler, kaygısız ağrılı güvensizlik, kişilerarasında kırılganlık ve sahtekârlık duyguları da vardı. Çalışma kapsamında ortaya çıkan bir literatür, narsisistik olarak iki alt tip bulunduğunun uzun süredir devam eden klinik hipotezinlerini de desteklemektedir.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Narsistik Kişilik Bozukluğuna Genel Bakış" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Erhan GÜVEN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Erhan GÜVEN'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Erhan GÜVEN'in Makaleleri
► Narsistik Kişilik Psk.Yavuz DEVECİ
► Narsistik Kişilik Bozukluğu Psk.Yahya Ahmed DOĞANAY
► Narsistik Kişilik Bozukluğu ÇOK OKUNUYOR Psk.Arzu BEYRİBEY
► Narsistik Kişilik Bozukluğu Psk.Damla ARAZ
► Narsistik Kişilik Bozukluğu Psk.Rumeysa GÜNAY
► Narsistik Kişilik Bozukluğu Psk.Gülcem YILDIRIM
► Narsistik Kişilik Özellikleri Psk.Sema KAHVECİ KAANOĞLU
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Narsistik Kişilik Bozukluğuna Genel Bakış' başlığıyla benzeşen toplam 49 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


01:28
Top