Narsistik Kişilik Bozukluğu
Kişilik bozuklukları; başlangıcı ergenlik veya erken yetişkinlik dönemlerine kadar uzanan, biliş, duygulanım, kişilerarası işlevsellik ve dürtü denetiminde problemlerin yaşandığı, esnekliğin az olduğu, toplumsal konular, işle ilgili alanlar ve diğer meselelerde işlevselliğin azaldığı, içinde bulunulan kültürün normunun dışında kalan, uzun süreli bir içsel yaşantı veya davranış örüntüsüdür (çev. Köroğlu, 2014). Kişilik bozuklukları kendi içinde 3 ana gruba ayrılır. Bunlar sırasıyla; A kümesi (garip ve eksantrik), B kümesi (değişken ve dramatik) ve C kümesidir (korkulu ve kaygılı). A kümesi kişilik bozuklukları; Kuşkucu (Paranoid) kişilik bozukluğu, Şizoid kişilik bozukluğu ve Şizopital kişilik bozukluğudur. B kümesi kişilik bozuklukları; Antisosyal kişilik bozukluğu, Borderline (Sınır) kişilik bozukluğu, Narsistik kişilik bozukluğu ve Histriyonik kişilik bozukluğudur. C kümesi kişilik bozuklukları; Çekingen/Kaçıngan kişilik bozukluğu, Bağımlı kişilik bozukluğu ve Obsesif Kompulsif kişilik bozukluğudur. Kişilik bozukluklarının uluslararası prevelansı %11 olup, klinik ortamda daha fazla görüldüğü tahmin edilmektedir. Cinsiyet faktörüne bakıldığında ise bazı kişilik bozukluklarında kadın, bazılarında ise erkek danışanların daha sık görüldüğü bilinmektedir. Bu makalede ise B kümesi kişilik bozukluklarından Narsistik kişilik bozukluğunun; tanı kriterleri, klinik özellikleri, etiyolojisi, ayırıcı tanısı, eş tanısı ve hastalığın gidişatı incelenecektir.
Narsistik Kişilik Bozukluğu:
Narsistik kişilik bozukluğu, psikiyatrik alanda görülme sıklığı %2-%16 olan ve erkeklerde daha çok görülen bir hastalıktır. Etimolojik olarak Yunancada duyarsızlık anlamına gelen narke sözcüğü, narsisizm terimi ile ilintilidir. Narsistik kişilik bozukluğu yine Yunan mitolojisindeki Narkissos’un hikayesiyle sıkça bağdaştırılır (Geçtan, 2003).
“Bir gün dağdaki berrak bir su birikintisine bakan Narkissos orada kendi yansımasını görür ve suda yaşayan çok güzel bir ruhla karşılaştığı sanısıyla hemen ona âşık olur. Suyun üzerinde kendisine bakan ama ona hiçbir karşılık vermeyen ve onu kucaklamak için suya her dokunuşunda kaybolan bu imgeden kendini ayıramaz. Sonunda suya düşerek boğulur ve ölür.” (Geçtan, 2003)
Narsisizm; kendini beğenmişlik, benmerkezcilik, büyüklenmecilik, beğenilme arzusu, başkalarının yaşadıklarını ve kendilerinin onlara yaşattıklarını anlayamama, bağ kurmada zorluk ve kendi çıkarları için etrafındaki insanları kullanma gibi davranış örüntülerinin ve içsel sürecin seyrettiği bir kişilik bozukluğu olarak karşımıza çıkmaktadır. Narsistik bireyler Narkissos’un hikayesindeki gibi kendilerini aşırı abartmaya ve övmeye meyillidirler. Eleştirilmeyi sevmedikleri gibi eleştirmeyi de severler. Bazı kuramcılar tarafından kendi içinde de kategorize edilen Narsistik kişilik bozukluğunun Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı’na göre tanı kriterleri şöyledir:
Aşağıdakilerden beşi (ya da daha çoğu) ile belirli, erken erişkinlikte başlayan ve değişik bağlamlarda ortaya çıkan, büyüklenme (düşlemlerde ya da davranışlarda), beğenilme gereksinimi ve eşduyum yapamama ile giden yaygın bir örüntü:
1. Büyüklenir (örn. Başarıları ve yeteneklerini abartır; gösterdiği başarılarla oransız bir biçimde, üstün biri olarak görülme beklentisi içindedir).
2. Sınırsız başarı, güç, zekâ, güzellik ya da yüce bir sevgi düşlemleriyle uğraşır durur.
3. “Özel ve eşi, benzeri bulunmaz biri olduğuna ve ancak özel ya da üstün diğer kişilerce (ya da kurumlarca) anlaşılabileceğine ve ancak onlarla ilişki kurması gerektiğine inanır.
4. Çok beğenilmek ister.
5. Hak ettiği duygusu içindedir (özellikle kayırılacak bir tedavi göreceğine ya da her ne istiyorsa yapılacağına ilişkin anlamsız beklentiler içinde olma).
6. Kendi çıkarları için başkalarını kullanır (kendi amaçlarına ulaşmak için başkalarından yararlanır).
7. Eş duyum yapamaz: Başkalarının duygularını ve gereksinimlerini anlamak istemez.
8. Sıklıkla başkalarını kıskanır ya da başkalarının kendisini kıskandığına inanır.
9. Başkalarına saygısız davranır, kendini beğenmiş davranışlar ya da tutumlar sergiler. (çev. Köroğlu, 2016)
Klinik Özellikler:
Narsistik kişilik bozukluğuna sahip olan hastaların nadiren terapiye kendi narsistik özellikleri nedeniyle başvurduğu bilinmektedir. Genellikle kimsenin kendilerini anlamadığı, haksızlığa uğradıkları, diğer insanların aşağılık olduğu yönünde şikayetleri vardır. Freud narsistik bireylerin terapistle olumlu aktarım ilişkisi kuramayacakları iddiasıyla tedavi edilemez olduklarını öne sürmüştür (Turan, 2022). Ancak sonraki kuramcılar narsistik danışanlarla terapi yapılabileceğine ve iyileşebileceklerine dair ciddi önermeler sunmuşlardır.
Kernberg (1996) narsistik kişilikleri olan danışanlarının; genelde yüzeyde problemsiz bir hayata ve sosyal uyuma sahip olan ancak kendi içsel çatışmalarıyla aşırı meşgul, kendilerine yönelik övgüye ve hayranlığa bağımlı, yaşadıkları aşağılık kompleksini telafi etmek için hırs dolu büyüklük fantezilerine gark olan bireyler olduğundan bahseder (s. 246). Şahin (2021) narsistik kişilerin öz bakımlarının iyi, giyimlerinin şık, marka tercihi konusunda çok bilinmese de kaliteli olduklarına inandıkları kıyafetleri tercih eden, aksesuar (fular, saat, yelek) kullanımlarının sık olduğundan söz eder (s. 26). Narsistik kişiliğe sahip olan hastalar, eleştiriye karşı aşırı duyarlı olup düşmanca tavırlar sergileyebilmekte ve onaylandıkları sürece özgüven hissedebilmektedirler. Empati yapmakta zorlanırlar ve istedikleri ilgiyi göremediklerinde kendilerini haksızlığa uğramış hissederler. Narsistik kişiler bedenleriyle diğer insanlara nazaran daha çok ilgilenirler ve güzelliğe, başarıya çok fazla önem gösterirler. “Başarılı olmuş, kendi yapmak istediği şeyleri yapmış insanlara karşı haset duyar ve onları değersizleştirirler. Bilinçli ya da bilinçsiz haset dikkat çekecek kadar ön plandadır” (Şahin, 2021, s. 67). Psikanalitik kurama göre (Kernberg, 1999) narsistik kişiliğe sahip olan hastaların savunma mekanizmalarından ağırlıklı olarak, inkâr, ilkel idealleştirme, tüm güçlü olma, bölme ve yansıtmalı özdeşim kullandıkları bilinmektedir (s. 215). Ancak klinik ortamda narsisizm hep aynı şekilde görülmeyebilir. Narsisizmin hep aynı şekilde görünmesinin beklenmesi ise doğru tanı koyma hususunda sınırlılık oluşturmaktadır. Bu nedenle narsisizmin farklı görünümlerini bilmek faydalı olacaktır. Freud’un narsisizmi birincil ve ikincil olarak ikiye ayırdığından bahsetmiştik.” Primer narsisizmde obje sevgisi yerine, benlik sevgisi vardır; seconder narsisizmde ise, obje sevgisini gölgeleyen bir benlik sevgisi benlik değeri gereksinimi vardır” (Fenichel 1945; akt. Turan, 2022). Daha geniş kapsamlı bir açıklama yapmak gerekirse, birincil narsistik kişiler (Geçtan, 2003) şu ana kadar bahsettiğimiz narsistlere benzerlerdir. İnsanlara tepeden bakarlar, topluluğa konuşur gibi konuşurlar, konuştuklarının içerikleri kendileriyle ilgilidir ve ilgi arzuları çok açıktır. İkincil narsistler ise başkalarının kendilerine yönelik eylem ve söylemlerine aşırı duyarlıdırlar, sürekli etraflarını takip ederler. Paranoid özellikler gösterirler, içlerinde eleştirilmeye dair derin bir korku ve utanç vardır (s. 62). Narsistik kişilik bozukluğunun klinik ortamdaki görünümüne dair bir başka kategorik tanımlama ise kırılgan narsisizmdir.
Kişilerarası ilişki dinamiğindeki bozulmalara yönelik tepki büyüklenmeci narsisizmde öfke, haset, aşağılama duyguları açıkça ifade edilmekte, kırılgan narsisizmde ise bu duygular içsel olarak yaşanmakta ancak ifade edilmemektedir. Bu durum kırılgan narsisizmde duygu durumdaki hızlı değişimlere ve içsel huzursuzluklara neden olabilmekte, uzun vadede öfke patlamaları, depresyon ve kaygı problemleriyle sonuçlanabilmektedir. (Eldoğan, D., 2016, sf.8)
Ayırıcı Tanı:
Narsisizm her insanda olan bir özellik olmakla birlikte patolojik narsisizm bu normallikten ayrılmaktadır. Narsistik kişilik bozukluğuna sahip hastalar (Kernberg, 1999) benzer savunma mekanizmalarını kullanmaları nedeniyle Borderline hastalarla karıştırılabilmektedirler. Ancak narsistik hastaları sınır hastalardan ayıran, daha iyi itki denetimleri olması, sosyal işleyişlerinin iyiliği ve başkalarının hayranlığını elde etme arzularına yönelik bazı alanlarda tutarlı çalışabilir ve aktif olma yetileridir. Aynı zamanda narsistik hastaların sosyal becerileri, uyumları ve işlevsellikleri sınırdakileri göre daha iyi durumdadır (sf. 215). Takıntılı kişilerin (Kernberg, 1999), inatçı tavırları ve her şeye muhalif olabilmeleri narsistik bir nitelik taşımaktadır. Yine bir fikirde ısrar edilen durumlarda her ikisi de ciddi bir tavır sergileyebilir. Ancak takıntılı kişiler, ilişkilerinde narsistik bireylere göre çok daha fazla derinliğe ve bütünlüğe sahiptirler. Ayrıca narsistik kişilerin değerleri sistemi çok çabuk yıkılabilirken takıntılı olanlarınki öyle değildir. Narsistik bireylerin eleştiriye karşı hassasiyetleri ve aynı zamanda öfkeli dışavurumları başları derde girmeyecek durumlarda antisosyal tepkilere dönüşebilmektedir (s.218-223). Bu durumun da normal Antisosyal kişilik bozukluğundan ayrıştırılması gerekmektedir.
Eş Tanı:
Narsisizm açıklamalarında içteki yetersizlik duygusu ve aşağılık kompleksinden sıklıkla bahsedilmektedir. Bu nedenle narsistik hastalar kendilerini yeterli ve değerli hissedemedikleri dönemlerde depresyon görülebilmektedir. “Narsistik Kişilik Bozukluğu, içsel süreçleri projektif testlerle incelendiği zaman birçok vakada depresyon ve değersizlik ön plana çıkmaktadır” (Karaaziz, M. ve Atak, İ. 2013, s.54). Daha önceden de belirttiğimiz gibi narsistik hastalarda eleştiriye karşı aşırı duyarlılık ve kendisine hayranlık duyulmasına yönelik yoğun arzu nedeniyle paranoid tavırlar görülebilir. Yine bununla paralel olarak Narsistik kişilik bozukluğu olan hastalarda Paranoid Kişilik Bozukluğu eş tanısına rastlanmaktadır. Ancak aynı zamanda ayırıcı tanı olarak da dikkatlice değerlendirilmelidir.
Etiyoloji:
Narsisizmin etiyolojisine dair birçok farklı bakış açısı vardır. Özellikle psikanalitik kökenleri kuramlar bu konu üzerine ciltlerce kitaplar yazmışlardır. Bu bölümde Narsistik kişilik bozukluğu hakkında sırasıyla kısaca genetik bulgulara, benlik psikolojisi modeline ve sosyal-bilişsel modele değinilecektir.
Narsisizmin ortaya çıkmasında genetik faktörlerin etkili olabileceği görülmektedir. Tek yumurta ikizleri arasında narsisistik kişilik seviyesindeki benzerlik oranı, çift yumurta ikizlerinden daha yüksek bulunmuştur. Bu oran tek yumurta ikizlerinde %64 iken, çift yumurta ikizlerinde %12’dir. Bu bulgu narsisistik kişiliğin genetik faktörler tarafından etkilendiğini göstermektedir (Temelli, E. 2021, sf. 201).
Kohut ise dikkatleri benlik psikolojisi modeli ile ebeveynlik tarzlarının narsisizmin gelişimine olan etkisinin üzerine çekmiştir. Kohut’a göre ebeveynler bir çocuğa şefkatle, empatiyle, sıcaklıkla ve saygıyla yaklaştıklarında çocukta kendine saygı duygusu oluşur. Ebeveynlerin soğukluk ve küntlüğü ise güvensiz bir benlik duygunun oluşumuna neden olabilir. Ebeveynin kendi özgüvenini beslemek amacıyla çocuğun başarılarıyla ilgili aşırı abartıda bulunması da çocuğu derin bir kusurluluk ve utanç duygusuna iter. Bu doğrultuda Kohut, çocuğun başarılarını aşırı abartma ve duygusal soğukluk durumlarının narsisizm riskini artırdığını ifade eder (çev. Şahin, M. 2019, sf. 479). Kernberg (1999) Kohut’a benzer olarak narsistik bireylerin geçmişlerinde üstü örtülü saldırganlığı olan soğuk ve sessiz ebeveyn figürünün patolojinin oluşmasında etkili olduğundan ve buna istinaden de çocukta şiddetli engellenme, içine atma ve saldırganlık gelişmesine karşı ortaya çıkan haset ve nefrete karşı savunma ihtiyacından bahseder (s. 220).
Morf ve Rhodevalt tarafından geliştirilen sosyal- bilişsel modele göre ise narsistik kişilik bozukluğu; özel olduklarına yönelik inancı korumaya çalışan narsistlerin kırılgan bir özsaygıya sahip olmaları ve kendileriyle alakalı büyük bir hayali muhafaza etmeyi amaçlayan narsist bireylerin diğer insanlarla etkileşimde bulunmak, sıcaklık veya yakınlık kurmaktan çok kendi özsaygılarını korumaya çalışmalarından dolayı ortaya çıkar (çev. Şahin, M. 2019, sf. 479). Kuramcılar, aynı zamanda deneysel çalışmalar yaparak narsistik bireylerin kendilerine yönelik inançlarını, tutumlarını, kişilerarası ilişkilerini araştırmışlardır.
Gidişat:
Kernberg (1999) Narsistik kişiler için genel seyrin olumsuz olduğundan, karakter yapısındaki katılığın analitik ilerlemeye engel teşkil edişinden ve yakın ilişki kurmamaya yönelik duyduğu alışılmışlıktan vazgeçmesinin zorluğundan bahseder (s. 232). Ancak (Kernberg, 1999) hayatlarının belirli alanlarında yaratıcı eylemlerde bulunan hastaların terapideki seyrinin bu yetisi olmayan hastalara göre daha iyi olduğu saptanmıştır. Tedavi için motivasyonu yüksek olan hastaların tedavi seyri de daha iyidir. Aynı zamanda depresyon ve yas duygusu yaşayan hastaların da tedavi seyrinin daha iyi olduğundan bahsedilmiştir. Bunun dışında narsistik bireylerin yaşamındaki güç ve maddi doyumun varlığı terapi sürecini olumsuz etkilemekte ve analizi zorlaştırmaktadır (sf. 233).
Kuramsal ve uygulama kaynaklı yaklaşımların azlığının yanı sıra, narsisizmin doğası gereği yarattığı birtakım zorluklar bulunmaktadır. Bunlardan ilki narsistik patolojiye sahip birinin tedaviye ihtiyacı olduğuna ikna olması meselesidir. Patolojisine uygun olarak kendisini olduğundan daha büyük olarak ve kendisinde herhangi bir yanlışlık olduğuna inanmayan birisinin tedavi amaçlı psikoloğa gitme olasılığı oldukça düşüktür (Yıldırım, N. ve Kansu, A. 2022, sf. 1023).
Bütün bu etkenler göz önüne alındığında Narsistik kişilik bozukluğuna sahip olan hastaların tedaviye başvurma oranı ve tedavi sürekliliğini sağlayabilmeleri düşüktür.
Kaynakça
Amerikan Psikiyatri Birliği, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı, Beşinci Baskı (DSM-5), Tanı Ölçütleri Başvuru Elkitabı’ndan çev. Köroğlu, E. Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 2014.
Davison, G. ve Johnson, S. ve Kring, A. ve Neale, J. (2019). Anormal Psikolojisi. (M. Şahin, Çeviri Ed.). Ankara: Nobel.
Eldoğan, D. (2016, Haziran). “Hangi Narsisizm? Büyüklenmeci ve Kırılgan Narsizmin Karşılaştırılmasına İlişkin Bir Gözden Geçirme” Türk Psikoloji Yazıları, 19(37), 1-10.
Geçtan, E. (2003). Psikodinamik Psikiyatri ve Normaldışı Davranışlar. İstanbul: Metis.
Karaaziz, M. ve Erdem Atak, İ. (2013). “Narsisizm ve Narsisizmle İlgili Araştırmalar Üzerine Bir Gözden Geçirme.” Nesne, 1 (2), s.44-59.
Kernberg, O. (1999). Sınır Durumlar ve Patolojik Narsisizm. İstanbul: Metis.
Korkmaz Yıldırım, N. ve Kansu, A.F. (2022). “Narsistik Kişilik Bozukluğunun Tedavisinde Psikodinamik Terapi”, Journal Of Social, Humanities and Administrative Sciences, 8(55): 1021-1028.
Şahin, D. (2021). Terapiye Başlarken. İstanbul: Pinhan.
Temelli, E. ve Kaya, S. ve ark. (2021). “Karanlık Üçlü Kişilik Özelliklerinde Genetiğin Rolü”, Adli Tıp Uzmanları Dergisi, 26(3): 197-204.
Turan, K. (2022). “Narsisistik Kişilik Bozukluğu ve Psikodinamik Alt Tipleri” Türkiye Bütüncül Psikoterapi Dergisi, 9, 2-4.
Narsistik Kişilik Bozukluğu:
Narsistik kişilik bozukluğu, psikiyatrik alanda görülme sıklığı %2-%16 olan ve erkeklerde daha çok görülen bir hastalıktır. Etimolojik olarak Yunancada duyarsızlık anlamına gelen narke sözcüğü, narsisizm terimi ile ilintilidir. Narsistik kişilik bozukluğu yine Yunan mitolojisindeki Narkissos’un hikayesiyle sıkça bağdaştırılır (Geçtan, 2003).
“Bir gün dağdaki berrak bir su birikintisine bakan Narkissos orada kendi yansımasını görür ve suda yaşayan çok güzel bir ruhla karşılaştığı sanısıyla hemen ona âşık olur. Suyun üzerinde kendisine bakan ama ona hiçbir karşılık vermeyen ve onu kucaklamak için suya her dokunuşunda kaybolan bu imgeden kendini ayıramaz. Sonunda suya düşerek boğulur ve ölür.” (Geçtan, 2003)
Narsisizm; kendini beğenmişlik, benmerkezcilik, büyüklenmecilik, beğenilme arzusu, başkalarının yaşadıklarını ve kendilerinin onlara yaşattıklarını anlayamama, bağ kurmada zorluk ve kendi çıkarları için etrafındaki insanları kullanma gibi davranış örüntülerinin ve içsel sürecin seyrettiği bir kişilik bozukluğu olarak karşımıza çıkmaktadır. Narsistik bireyler Narkissos’un hikayesindeki gibi kendilerini aşırı abartmaya ve övmeye meyillidirler. Eleştirilmeyi sevmedikleri gibi eleştirmeyi de severler. Bazı kuramcılar tarafından kendi içinde de kategorize edilen Narsistik kişilik bozukluğunun Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı’na göre tanı kriterleri şöyledir:
Aşağıdakilerden beşi (ya da daha çoğu) ile belirli, erken erişkinlikte başlayan ve değişik bağlamlarda ortaya çıkan, büyüklenme (düşlemlerde ya da davranışlarda), beğenilme gereksinimi ve eşduyum yapamama ile giden yaygın bir örüntü:
1. Büyüklenir (örn. Başarıları ve yeteneklerini abartır; gösterdiği başarılarla oransız bir biçimde, üstün biri olarak görülme beklentisi içindedir).
2. Sınırsız başarı, güç, zekâ, güzellik ya da yüce bir sevgi düşlemleriyle uğraşır durur.
3. “Özel ve eşi, benzeri bulunmaz biri olduğuna ve ancak özel ya da üstün diğer kişilerce (ya da kurumlarca) anlaşılabileceğine ve ancak onlarla ilişki kurması gerektiğine inanır.
4. Çok beğenilmek ister.
5. Hak ettiği duygusu içindedir (özellikle kayırılacak bir tedavi göreceğine ya da her ne istiyorsa yapılacağına ilişkin anlamsız beklentiler içinde olma).
6. Kendi çıkarları için başkalarını kullanır (kendi amaçlarına ulaşmak için başkalarından yararlanır).
7. Eş duyum yapamaz: Başkalarının duygularını ve gereksinimlerini anlamak istemez.
8. Sıklıkla başkalarını kıskanır ya da başkalarının kendisini kıskandığına inanır.
9. Başkalarına saygısız davranır, kendini beğenmiş davranışlar ya da tutumlar sergiler. (çev. Köroğlu, 2016)
Klinik Özellikler:
Narsistik kişilik bozukluğuna sahip olan hastaların nadiren terapiye kendi narsistik özellikleri nedeniyle başvurduğu bilinmektedir. Genellikle kimsenin kendilerini anlamadığı, haksızlığa uğradıkları, diğer insanların aşağılık olduğu yönünde şikayetleri vardır. Freud narsistik bireylerin terapistle olumlu aktarım ilişkisi kuramayacakları iddiasıyla tedavi edilemez olduklarını öne sürmüştür (Turan, 2022). Ancak sonraki kuramcılar narsistik danışanlarla terapi yapılabileceğine ve iyileşebileceklerine dair ciddi önermeler sunmuşlardır.
Kernberg (1996) narsistik kişilikleri olan danışanlarının; genelde yüzeyde problemsiz bir hayata ve sosyal uyuma sahip olan ancak kendi içsel çatışmalarıyla aşırı meşgul, kendilerine yönelik övgüye ve hayranlığa bağımlı, yaşadıkları aşağılık kompleksini telafi etmek için hırs dolu büyüklük fantezilerine gark olan bireyler olduğundan bahseder (s. 246). Şahin (2021) narsistik kişilerin öz bakımlarının iyi, giyimlerinin şık, marka tercihi konusunda çok bilinmese de kaliteli olduklarına inandıkları kıyafetleri tercih eden, aksesuar (fular, saat, yelek) kullanımlarının sık olduğundan söz eder (s. 26). Narsistik kişiliğe sahip olan hastalar, eleştiriye karşı aşırı duyarlı olup düşmanca tavırlar sergileyebilmekte ve onaylandıkları sürece özgüven hissedebilmektedirler. Empati yapmakta zorlanırlar ve istedikleri ilgiyi göremediklerinde kendilerini haksızlığa uğramış hissederler. Narsistik kişiler bedenleriyle diğer insanlara nazaran daha çok ilgilenirler ve güzelliğe, başarıya çok fazla önem gösterirler. “Başarılı olmuş, kendi yapmak istediği şeyleri yapmış insanlara karşı haset duyar ve onları değersizleştirirler. Bilinçli ya da bilinçsiz haset dikkat çekecek kadar ön plandadır” (Şahin, 2021, s. 67). Psikanalitik kurama göre (Kernberg, 1999) narsistik kişiliğe sahip olan hastaların savunma mekanizmalarından ağırlıklı olarak, inkâr, ilkel idealleştirme, tüm güçlü olma, bölme ve yansıtmalı özdeşim kullandıkları bilinmektedir (s. 215). Ancak klinik ortamda narsisizm hep aynı şekilde görülmeyebilir. Narsisizmin hep aynı şekilde görünmesinin beklenmesi ise doğru tanı koyma hususunda sınırlılık oluşturmaktadır. Bu nedenle narsisizmin farklı görünümlerini bilmek faydalı olacaktır. Freud’un narsisizmi birincil ve ikincil olarak ikiye ayırdığından bahsetmiştik.” Primer narsisizmde obje sevgisi yerine, benlik sevgisi vardır; seconder narsisizmde ise, obje sevgisini gölgeleyen bir benlik sevgisi benlik değeri gereksinimi vardır” (Fenichel 1945; akt. Turan, 2022). Daha geniş kapsamlı bir açıklama yapmak gerekirse, birincil narsistik kişiler (Geçtan, 2003) şu ana kadar bahsettiğimiz narsistlere benzerlerdir. İnsanlara tepeden bakarlar, topluluğa konuşur gibi konuşurlar, konuştuklarının içerikleri kendileriyle ilgilidir ve ilgi arzuları çok açıktır. İkincil narsistler ise başkalarının kendilerine yönelik eylem ve söylemlerine aşırı duyarlıdırlar, sürekli etraflarını takip ederler. Paranoid özellikler gösterirler, içlerinde eleştirilmeye dair derin bir korku ve utanç vardır (s. 62). Narsistik kişilik bozukluğunun klinik ortamdaki görünümüne dair bir başka kategorik tanımlama ise kırılgan narsisizmdir.
Kişilerarası ilişki dinamiğindeki bozulmalara yönelik tepki büyüklenmeci narsisizmde öfke, haset, aşağılama duyguları açıkça ifade edilmekte, kırılgan narsisizmde ise bu duygular içsel olarak yaşanmakta ancak ifade edilmemektedir. Bu durum kırılgan narsisizmde duygu durumdaki hızlı değişimlere ve içsel huzursuzluklara neden olabilmekte, uzun vadede öfke patlamaları, depresyon ve kaygı problemleriyle sonuçlanabilmektedir. (Eldoğan, D., 2016, sf.8)
Ayırıcı Tanı:
Narsisizm her insanda olan bir özellik olmakla birlikte patolojik narsisizm bu normallikten ayrılmaktadır. Narsistik kişilik bozukluğuna sahip hastalar (Kernberg, 1999) benzer savunma mekanizmalarını kullanmaları nedeniyle Borderline hastalarla karıştırılabilmektedirler. Ancak narsistik hastaları sınır hastalardan ayıran, daha iyi itki denetimleri olması, sosyal işleyişlerinin iyiliği ve başkalarının hayranlığını elde etme arzularına yönelik bazı alanlarda tutarlı çalışabilir ve aktif olma yetileridir. Aynı zamanda narsistik hastaların sosyal becerileri, uyumları ve işlevsellikleri sınırdakileri göre daha iyi durumdadır (sf. 215). Takıntılı kişilerin (Kernberg, 1999), inatçı tavırları ve her şeye muhalif olabilmeleri narsistik bir nitelik taşımaktadır. Yine bir fikirde ısrar edilen durumlarda her ikisi de ciddi bir tavır sergileyebilir. Ancak takıntılı kişiler, ilişkilerinde narsistik bireylere göre çok daha fazla derinliğe ve bütünlüğe sahiptirler. Ayrıca narsistik kişilerin değerleri sistemi çok çabuk yıkılabilirken takıntılı olanlarınki öyle değildir. Narsistik bireylerin eleştiriye karşı hassasiyetleri ve aynı zamanda öfkeli dışavurumları başları derde girmeyecek durumlarda antisosyal tepkilere dönüşebilmektedir (s.218-223). Bu durumun da normal Antisosyal kişilik bozukluğundan ayrıştırılması gerekmektedir.
Eş Tanı:
Narsisizm açıklamalarında içteki yetersizlik duygusu ve aşağılık kompleksinden sıklıkla bahsedilmektedir. Bu nedenle narsistik hastalar kendilerini yeterli ve değerli hissedemedikleri dönemlerde depresyon görülebilmektedir. “Narsistik Kişilik Bozukluğu, içsel süreçleri projektif testlerle incelendiği zaman birçok vakada depresyon ve değersizlik ön plana çıkmaktadır” (Karaaziz, M. ve Atak, İ. 2013, s.54). Daha önceden de belirttiğimiz gibi narsistik hastalarda eleştiriye karşı aşırı duyarlılık ve kendisine hayranlık duyulmasına yönelik yoğun arzu nedeniyle paranoid tavırlar görülebilir. Yine bununla paralel olarak Narsistik kişilik bozukluğu olan hastalarda Paranoid Kişilik Bozukluğu eş tanısına rastlanmaktadır. Ancak aynı zamanda ayırıcı tanı olarak da dikkatlice değerlendirilmelidir.
Etiyoloji:
Narsisizmin etiyolojisine dair birçok farklı bakış açısı vardır. Özellikle psikanalitik kökenleri kuramlar bu konu üzerine ciltlerce kitaplar yazmışlardır. Bu bölümde Narsistik kişilik bozukluğu hakkında sırasıyla kısaca genetik bulgulara, benlik psikolojisi modeline ve sosyal-bilişsel modele değinilecektir.
Narsisizmin ortaya çıkmasında genetik faktörlerin etkili olabileceği görülmektedir. Tek yumurta ikizleri arasında narsisistik kişilik seviyesindeki benzerlik oranı, çift yumurta ikizlerinden daha yüksek bulunmuştur. Bu oran tek yumurta ikizlerinde %64 iken, çift yumurta ikizlerinde %12’dir. Bu bulgu narsisistik kişiliğin genetik faktörler tarafından etkilendiğini göstermektedir (Temelli, E. 2021, sf. 201).
Kohut ise dikkatleri benlik psikolojisi modeli ile ebeveynlik tarzlarının narsisizmin gelişimine olan etkisinin üzerine çekmiştir. Kohut’a göre ebeveynler bir çocuğa şefkatle, empatiyle, sıcaklıkla ve saygıyla yaklaştıklarında çocukta kendine saygı duygusu oluşur. Ebeveynlerin soğukluk ve küntlüğü ise güvensiz bir benlik duygunun oluşumuna neden olabilir. Ebeveynin kendi özgüvenini beslemek amacıyla çocuğun başarılarıyla ilgili aşırı abartıda bulunması da çocuğu derin bir kusurluluk ve utanç duygusuna iter. Bu doğrultuda Kohut, çocuğun başarılarını aşırı abartma ve duygusal soğukluk durumlarının narsisizm riskini artırdığını ifade eder (çev. Şahin, M. 2019, sf. 479). Kernberg (1999) Kohut’a benzer olarak narsistik bireylerin geçmişlerinde üstü örtülü saldırganlığı olan soğuk ve sessiz ebeveyn figürünün patolojinin oluşmasında etkili olduğundan ve buna istinaden de çocukta şiddetli engellenme, içine atma ve saldırganlık gelişmesine karşı ortaya çıkan haset ve nefrete karşı savunma ihtiyacından bahseder (s. 220).
Morf ve Rhodevalt tarafından geliştirilen sosyal- bilişsel modele göre ise narsistik kişilik bozukluğu; özel olduklarına yönelik inancı korumaya çalışan narsistlerin kırılgan bir özsaygıya sahip olmaları ve kendileriyle alakalı büyük bir hayali muhafaza etmeyi amaçlayan narsist bireylerin diğer insanlarla etkileşimde bulunmak, sıcaklık veya yakınlık kurmaktan çok kendi özsaygılarını korumaya çalışmalarından dolayı ortaya çıkar (çev. Şahin, M. 2019, sf. 479). Kuramcılar, aynı zamanda deneysel çalışmalar yaparak narsistik bireylerin kendilerine yönelik inançlarını, tutumlarını, kişilerarası ilişkilerini araştırmışlardır.
Gidişat:
Kernberg (1999) Narsistik kişiler için genel seyrin olumsuz olduğundan, karakter yapısındaki katılığın analitik ilerlemeye engel teşkil edişinden ve yakın ilişki kurmamaya yönelik duyduğu alışılmışlıktan vazgeçmesinin zorluğundan bahseder (s. 232). Ancak (Kernberg, 1999) hayatlarının belirli alanlarında yaratıcı eylemlerde bulunan hastaların terapideki seyrinin bu yetisi olmayan hastalara göre daha iyi olduğu saptanmıştır. Tedavi için motivasyonu yüksek olan hastaların tedavi seyri de daha iyidir. Aynı zamanda depresyon ve yas duygusu yaşayan hastaların da tedavi seyrinin daha iyi olduğundan bahsedilmiştir. Bunun dışında narsistik bireylerin yaşamındaki güç ve maddi doyumun varlığı terapi sürecini olumsuz etkilemekte ve analizi zorlaştırmaktadır (sf. 233).
Kuramsal ve uygulama kaynaklı yaklaşımların azlığının yanı sıra, narsisizmin doğası gereği yarattığı birtakım zorluklar bulunmaktadır. Bunlardan ilki narsistik patolojiye sahip birinin tedaviye ihtiyacı olduğuna ikna olması meselesidir. Patolojisine uygun olarak kendisini olduğundan daha büyük olarak ve kendisinde herhangi bir yanlışlık olduğuna inanmayan birisinin tedavi amaçlı psikoloğa gitme olasılığı oldukça düşüktür (Yıldırım, N. ve Kansu, A. 2022, sf. 1023).
Bütün bu etkenler göz önüne alındığında Narsistik kişilik bozukluğuna sahip olan hastaların tedaviye başvurma oranı ve tedavi sürekliliğini sağlayabilmeleri düşüktür.
Kaynakça
Amerikan Psikiyatri Birliği, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı, Beşinci Baskı (DSM-5), Tanı Ölçütleri Başvuru Elkitabı’ndan çev. Köroğlu, E. Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 2014.
Davison, G. ve Johnson, S. ve Kring, A. ve Neale, J. (2019). Anormal Psikolojisi. (M. Şahin, Çeviri Ed.). Ankara: Nobel.
Eldoğan, D. (2016, Haziran). “Hangi Narsisizm? Büyüklenmeci ve Kırılgan Narsizmin Karşılaştırılmasına İlişkin Bir Gözden Geçirme” Türk Psikoloji Yazıları, 19(37), 1-10.
Geçtan, E. (2003). Psikodinamik Psikiyatri ve Normaldışı Davranışlar. İstanbul: Metis.
Karaaziz, M. ve Erdem Atak, İ. (2013). “Narsisizm ve Narsisizmle İlgili Araştırmalar Üzerine Bir Gözden Geçirme.” Nesne, 1 (2), s.44-59.
Kernberg, O. (1999). Sınır Durumlar ve Patolojik Narsisizm. İstanbul: Metis.
Korkmaz Yıldırım, N. ve Kansu, A.F. (2022). “Narsistik Kişilik Bozukluğunun Tedavisinde Psikodinamik Terapi”, Journal Of Social, Humanities and Administrative Sciences, 8(55): 1021-1028.
Şahin, D. (2021). Terapiye Başlarken. İstanbul: Pinhan.
Temelli, E. ve Kaya, S. ve ark. (2021). “Karanlık Üçlü Kişilik Özelliklerinde Genetiğin Rolü”, Adli Tıp Uzmanları Dergisi, 26(3): 197-204.
Turan, K. (2022). “Narsisistik Kişilik Bozukluğu ve Psikodinamik Alt Tipleri” Türkiye Bütüncül Psikoterapi Dergisi, 9, 2-4.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Narsistik Kişilik Bozukluğu" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Yahya Ahmed DOĞANAY'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Yahya Ahmed DOĞANAY'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
Beğenin
Yazan Uzman
|
narsisizm, narsistik kişilik bozukluğu, zor karakterler, kişilik bozukluğu, narsist, kibirli, kendini beğenmiş, narsistlerin psikolojisi
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.