İletişim Üzerine
Bize kızanlar var, bilmiyoruz.
Bilmemiz lazım ki düzeltelim. Aksi halde kızgınlıklar birikir ve giderek kalıplaşır, neticede 'kin'e neden olur.
İletişimde açıklık ve sadelik önemli iki ilkedir; olmazsa olmaz...
Bizim kültürümüzde dedikodunun bu denli yaygın olmasının nedenlerinden biri de iletişimde açıklılığın olmaması. Gördüğümüz yanlışlar karşısında yapılması gereken iki doğru seçenek var: ya örteceğiz yahut yanlışı ortaya koyup doğruyu tavsiye edeceğiz. Elbette ikincisi daha uygun geliyor fakat her zaman değil.
Eşler arasında görülen anlaşmalıklarda da 'içinde tutma olayını duyarsınız. Örtemiyor, unutamıyorsak içimizde tutmanın faydası değil zararı olur.
Psikoloji literatüründe 'katarsis' diye bir kavram vardır, halk ağzıyla 'patlama'. Bir yanardağın patlaması gibi... "Ben sana çok sabrettim, artık yeter!" diyerek, 'keşke hiç sabretmeseydin' dedirtecek kadar tepki veren kimseler pek fazla öyle değil mi?
Mevlana, "kusurları örtmede gece gibi ol" diyordu, doğru ama gece olamıyorsak da açık yürekli olabiliriz, öyle değil mi?
İletişim bizi hayvanlardan ayırmıyor, çünkü hayvanlar da iletişiyor. Bütün varlıkların ortak dili sevgidir. Yani bizi var kılan iletişmek, o halde iletişemeyip itiştiğimizde yok mu oluyoruz? Varın siz düşünün...
Bizi hayvanlardan yetenekli kılan sembolik ifadeler yüklü dilsel iletişim. İnsan olmanın başlıca ayrıcalıklarından biri bu. Ortak paydada var olan sevgi dili unutulmaksızın dilsel iletişim kurarak insan oluyoruz yani. O halde iletişim önünde tabiî bir engel olmasa gerek, öyle değil mi?
Her insanın anlamaya ve anlatmaya istidadı vardır. Eğer bir engel durumu söz konusuysa 'sevgi dili' yine yeterli gelir. Dolayısıyla karşıda kusur aramak yerine 'nerede hata yaptım' diyerek sorgulamalı ve dilsel iletişim yeteneğinden faydalanarak iletişim kurma çabasını devam ettirmeliyiz.
Unutmayın her şeyde (buna olay, eşya, zaman ve musibet dahil) hikmet aramak bize ata mirası... Öyle diyordu ya İsfahani;
"Her bir zerrenin kalbini yararsan eğer / görürsün, orada bir güneş varmış meğer"
Her şeyde bir hikmet arayıp; iletişimde açıklılık, sadelik, dürüstlük ilkelerine ve karşıdakinin hislerine önem verirseniz bütün sorunlar çözülecektir.
Pireyi deve yapmakta pek mahir toplumuz, azıcık silkelenip kusurları silmekte mahirleşsek? İnsan olmak kusur gerektirirdi ya, bunu da hiç unutmasak?
OYSA İNSAN KENDİ KUSURLARINI UNUTMASA, BAŞKASINDA KUSUR ARAMAYA UTANIRDI.
Psikolog Kadir Özsöz ( https://m.facebook.com/ozsozkadir/ )
Bilmemiz lazım ki düzeltelim. Aksi halde kızgınlıklar birikir ve giderek kalıplaşır, neticede 'kin'e neden olur.
İletişimde açıklık ve sadelik önemli iki ilkedir; olmazsa olmaz...
Bizim kültürümüzde dedikodunun bu denli yaygın olmasının nedenlerinden biri de iletişimde açıklılığın olmaması. Gördüğümüz yanlışlar karşısında yapılması gereken iki doğru seçenek var: ya örteceğiz yahut yanlışı ortaya koyup doğruyu tavsiye edeceğiz. Elbette ikincisi daha uygun geliyor fakat her zaman değil.
Eşler arasında görülen anlaşmalıklarda da 'içinde tutma olayını duyarsınız. Örtemiyor, unutamıyorsak içimizde tutmanın faydası değil zararı olur.
Psikoloji literatüründe 'katarsis' diye bir kavram vardır, halk ağzıyla 'patlama'. Bir yanardağın patlaması gibi... "Ben sana çok sabrettim, artık yeter!" diyerek, 'keşke hiç sabretmeseydin' dedirtecek kadar tepki veren kimseler pek fazla öyle değil mi?
Mevlana, "kusurları örtmede gece gibi ol" diyordu, doğru ama gece olamıyorsak da açık yürekli olabiliriz, öyle değil mi?
İletişim bizi hayvanlardan ayırmıyor, çünkü hayvanlar da iletişiyor. Bütün varlıkların ortak dili sevgidir. Yani bizi var kılan iletişmek, o halde iletişemeyip itiştiğimizde yok mu oluyoruz? Varın siz düşünün...
Bizi hayvanlardan yetenekli kılan sembolik ifadeler yüklü dilsel iletişim. İnsan olmanın başlıca ayrıcalıklarından biri bu. Ortak paydada var olan sevgi dili unutulmaksızın dilsel iletişim kurarak insan oluyoruz yani. O halde iletişim önünde tabiî bir engel olmasa gerek, öyle değil mi?
Her insanın anlamaya ve anlatmaya istidadı vardır. Eğer bir engel durumu söz konusuysa 'sevgi dili' yine yeterli gelir. Dolayısıyla karşıda kusur aramak yerine 'nerede hata yaptım' diyerek sorgulamalı ve dilsel iletişim yeteneğinden faydalanarak iletişim kurma çabasını devam ettirmeliyiz.
Unutmayın her şeyde (buna olay, eşya, zaman ve musibet dahil) hikmet aramak bize ata mirası... Öyle diyordu ya İsfahani;
"Her bir zerrenin kalbini yararsan eğer / görürsün, orada bir güneş varmış meğer"
Her şeyde bir hikmet arayıp; iletişimde açıklılık, sadelik, dürüstlük ilkelerine ve karşıdakinin hislerine önem verirseniz bütün sorunlar çözülecektir.
Pireyi deve yapmakta pek mahir toplumuz, azıcık silkelenip kusurları silmekte mahirleşsek? İnsan olmak kusur gerektirirdi ya, bunu da hiç unutmasak?
OYSA İNSAN KENDİ KUSURLARINI UNUTMASA, BAŞKASINDA KUSUR ARAMAYA UTANIRDI.
Psikolog Kadir Özsöz ( https://m.facebook.com/ozsozkadir/ )
1 Beğeni
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.