İletişimde Empati ve Sempati Kavramı
İLETİŞİMDE EMPATİ VE SEMPATİ KAVRAMI
Sempati ve empati iletişimde çok önemli iki kavram olmasına karşın konunun uzmanları dışında bu kavramları doğru algılayan çok az kişi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Anlamlarını tam bilmesek de iletişim sırasında her iki kavrama da ihtiyaç duyduğumuz anlar olur. Bunlardan özellikle empati kavramı pek bilinmez. Eğer bu iki kavramın ne anlama geldiğini doğru kavrar ve yerli yerinde kullanırsak iletişimde ustalaşma doğrultusunda çok önemli bir gelişme kaydederiz. Kısaca ne anlama geldiklerine değinelim.
Sempati: Sempati, karşımızdaki kişiyle duygu ve düşünce bakımından tam bir örtüşme halidir. Sempati duyduğumuzda sempati duyduğumuz kişiyle duygularımız aynıdır; o üzülüyorsa üzülür, seviniyorsa seviniriz. Düşüncelerimiz onun düşünceleriyle paraleldir; haksızlığa uğradığını düşünüyorsa biz de öyle düşünürüz, hak ettiğini düşünüyorsa biz de buna katılırız. Zaten onun gibi hissedebilmemiz için onun gibi düşünüyor olmamız gerekir.
Konuyu "sempati sözcüğünden türetilen "sempatizan" sözcüğüyle örneklersek anlamı biraz daha açıklığa kavuşturabiliriz. Örneğin; bir futbol takımına sempati duyan biri o takımın sempatizanıdır. Sempati duyduğu takımın maçını izlerken, ister stadyumda, ister televizyon başında olsun, sahadaki oyuncu gibi heyecan duyar. Takımı yenilirse futbolcular gibi o da üzülür, galip gelirse futbolcuların coşkusuna katılır. Kimi zaman sevincini sokaklara taşır. Sempatizanlığın aşırı hali fanatizmdir. Sempatide, sempati duyduğumuz kişiyle tam bir uyum içinde oluruz. Ama bu, bizim sağlıklı düşündüğümüz anlamına gelmez. Karşımızdakine hak verirken onun doğru düşünüp düşünmediğini dikkate alamayız. Onun doğru ya da yanlış yaptığını bile sorgulama ihtiyacı duymayız; sadece ona hak veririz.
Empati: Empatiyi anlatmak için kullanılan bir Kızılderili deyimi vardır: "Karşımızdakinin ayakkabısı içinde yürümek." Ne var ki bu söz genellikle, karşımızdaki gibi düşünmek ve onun hissettiklerini hissetmek şeklinde yorumlanır. Oysa bu sempatinin açıklamasıdır, empatinin değil. Empati, sadece karşımızdaki kişinin ne düşündüğünü ve ne hissettiğini anlayıp bunu ona bildirmektir. Bunu en sağlıklı şekilde yapabilmenin yolu da bir an için karşımızdaki kişinin ayakkabılarını giymekten geçer. Empati, olaylara onun gözüyle bakıp, onun ne düşünüp ne hissettiğini anlayabilmektir. Ona hak vermeyebiliriz hatta onu hatalı buluyor olabiliriz; o an onun duygularına ortak olmayız ama onu anlarız; ne düşündüğünü, ne hissettiğini anlarız, sadece anlarız. Onu yargılamadan, neden öyle davrandığını anladığımızı hissettiririz. Karşımızdaki kişinin ayakkabılarının içinde yürümek, olaylara onun bakış açısıyla bakıp onun hislerini ve düşüncelerini anlamaya çalışmaktır; yoksa empatiye ihtiyacı olan birine "Senin yerinde olsaydım, şöyle davranırdım" demek değildir. Ama bu kavramı pek iyi bilmediğimiz için çoğu kez böyle söyleyerek empati kurduğumuzu sanırız. Hiç birşey söylemeden sadece yanında otursak daha iyi. Çünkü bu durumda en söylenmeyecek söz budur. Karşımızdakinin ayakkabısı içinde yürümekle, onun yerinde olmayı aynı şey zannediyoruz. Oysa gerçekten onun yerinde olduğumuzda bizim seçimimiz farklı olabilir. Bu da doğaldır çünkü biz ondan farklı bir kişiyiz. Şayet, "Senin yerinde olsaydım" sözü, "ben de aynı şekilde davranırdım" şeklinde bitmiyorsa karşımızdakine sadece, "Seçimin yanlış" mesajını verir. "Karşımızdakinin ayakkabısı içinde yürümek" sözü doğru kavrandığında, onun yaptığı seçimin nedenlerini anlamamız açısından bir anlam kazanır. Bir an için bile olsa dünyaya onun gözlükleriyle bakabildiğimizde onun bu seçimi neden yaptığını daha iyi anlarız. Bu bize doğru gelmeyebilir. Ona hak vermeyebiliriz. Ama neden böyle davrandığını anlarız. Bu anlayışı karşımızdakine ilettiğimiz anda ise onunla empati kurmuş oluruz. Eğitimlerdeki gözlemlerimden yola çıkarak, insanların empatiyi bilmedikleri için büyük sorunlar yaşadığını söyleyebilirim. En yakın aile ilişkilerinde iletişim kazalarının yol açtığı hasarlar empati kurulamadığı için onarılamıyor. Annesine, babasına ya da kardeşlerine kırılmış olan bir kişi onlarla empati kuramadığı için üzüntüsünü ya da öfkesini yıllarca içinde taşıyor. Gerçi, duyguyla kayda geçmiş bu tür kasetler duygular ifade edilmeden çözülemez ama empatiyi karşımızdakine hak vermek olarak algıladığımızda çözüm yollarını da tümden tıkamış oluyoruz. Ne yapıyor olursak olalım yaptığımız şeyi o an bize en doğru geldiği için yapıyoruz. Bir an sonra yanlış bir seçim yaptığımızı fark edebiliriz. O zaman da bize en doğru gözüken ne ise onu yaparız. Tüm yaşamımız yaptığımız seçimlerin ürünüdür. Zaman zaman sevdiklerimizin bize zarar veren seçimleri de olabilir. Eğer uğradığımız her haksızlıkta bize bunu yapanları yaşamımızdan çıkararak kendimizi yalnızlığa mahkum etmek istemiyorsak, empatiyi öğrenmek ve ilişkilerimizde kullanmak zorundayız. Yaşamımız boyunca hak vermediğimiz ne çok şeyle karşılaşıyoruz. İletişimi sağlıklı kuramadığımız için de içimizde bir duygu çöplüğü biriktiriyoruz. Affedemediğimiz insanlarla yaşamı paylaşmak zorunda kaldığımızda sadece onlara değil kendimize de dünyayı zindan ediyoruz. İletişimde hem sempati hem empati gerektiren anlar vardır. Sevdiğini kaybettiği için ağlayan bir kişiyi teselli etmek için söylenen ve iyi niyetle söylendiğinden de kuşku duyamayacağımız, "Üzülme" ya da "Ağlama" gibi sözler aslında ne kadar da anlamsızdır. Empati kuramadığımız için çoğu kez benzer durumlarda benzer sözler çıkar ağzımızdan. O anda karşımızdaki kişiye, "Beni anlamıyor" duygusunu yoğun bir şekilde yaşatırız. Sınıfta öğretmeni tarafından azarlandığı için eve üzgün dönen çocuğumuza, en iyimser durumda bunun için üzülmemesini söyleyebiliyoruz. Bize, bazı ebeveynlerin, "Kim bilir ne yaptın da azar işittin" demesinden daha sağlıklı gelebilir bu ama arada çok da büyük bir fark yoktur. Birinde çocuğa anlaşılamamışlık duygusu yaşatırız, diğerinde haksızlığa uğramışlık duygusu. İkisinde de olumsuz duygularla baş başa bırakıyoruz çocuğu. Bu duruma empatiyle yaklaşabilsek çocuğumuzun içinde bulunduğu duygu durumunu kolaylıkla algılayabiliriz. Bir an için onun ayakkabıları içinde aynı olayı yaşadığımızı düşünelim. Büyük bir olasılıkla onurumuzun kırıldığını, küçük düştüğümüzü hissederdik. Demek ki çocuğumuzun o an hissettiği duygular aşağı yukarı bunlar. Bunları ona söyleyebiliriz. Böyle bir durumda bu duygular içinde olmanın doğal olduğunu anlatabiliriz. Varsa çocukluğumuzda yaşadığımız benzer bir olayı aktarır, o zamanlar bizim de böyle hissettiğimizi söyleyebiliriz. Böyle davrandığımızda çocuğumuzun "anlaşılmak" ihtiyacını karşılamış oluruz. Kendisini bize her zamankinden daha yakın hisseder. Yetişkinlerin de çocuklar kadar anlaşılmaya ihtiyacı vardır. Kendimizi ve başkalarını anlamak için anlayış kazanmak, aynı zamanda olgunlaşmanın da göstergesidir. İlişkilerinize bir bakın. Sevdiklerinizle ne kadar derin bir ilişki içindesiniz? Kendinizi onlara ne kadar yakın hissediyorsunuz? Onlara karşı ne kadar açıksınız? (Partnerinizle ilişkinizde buna fantezileriniz de dahil.) Onlar size ne kadar yakın? Onlarla bir arada olmaktan ne kadar keyif alıyorsunuz? Onlar sizinle olmaktan ne kadar keyif alıyor? Onlarla uzun sohbetler yapabiliyor ve bundan zevk alıyor musunuz? Onlar sizinle sohbetten hoşlanıyor mu? Bu sorular, ilişkinizin derinliği hakkında size bir fikir verebilir. İnsanlar kendilerini anlayan insanlarla bir arada olmak isterler. Onlara kendilerini yakın hissederler
Sempati ve empati iletişimde çok önemli iki kavram olmasına karşın konunun uzmanları dışında bu kavramları doğru algılayan çok az kişi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Anlamlarını tam bilmesek de iletişim sırasında her iki kavrama da ihtiyaç duyduğumuz anlar olur. Bunlardan özellikle empati kavramı pek bilinmez. Eğer bu iki kavramın ne anlama geldiğini doğru kavrar ve yerli yerinde kullanırsak iletişimde ustalaşma doğrultusunda çok önemli bir gelişme kaydederiz. Kısaca ne anlama geldiklerine değinelim.
Sempati: Sempati, karşımızdaki kişiyle duygu ve düşünce bakımından tam bir örtüşme halidir. Sempati duyduğumuzda sempati duyduğumuz kişiyle duygularımız aynıdır; o üzülüyorsa üzülür, seviniyorsa seviniriz. Düşüncelerimiz onun düşünceleriyle paraleldir; haksızlığa uğradığını düşünüyorsa biz de öyle düşünürüz, hak ettiğini düşünüyorsa biz de buna katılırız. Zaten onun gibi hissedebilmemiz için onun gibi düşünüyor olmamız gerekir.
Konuyu "sempati sözcüğünden türetilen "sempatizan" sözcüğüyle örneklersek anlamı biraz daha açıklığa kavuşturabiliriz. Örneğin; bir futbol takımına sempati duyan biri o takımın sempatizanıdır. Sempati duyduğu takımın maçını izlerken, ister stadyumda, ister televizyon başında olsun, sahadaki oyuncu gibi heyecan duyar. Takımı yenilirse futbolcular gibi o da üzülür, galip gelirse futbolcuların coşkusuna katılır. Kimi zaman sevincini sokaklara taşır. Sempatizanlığın aşırı hali fanatizmdir. Sempatide, sempati duyduğumuz kişiyle tam bir uyum içinde oluruz. Ama bu, bizim sağlıklı düşündüğümüz anlamına gelmez. Karşımızdakine hak verirken onun doğru düşünüp düşünmediğini dikkate alamayız. Onun doğru ya da yanlış yaptığını bile sorgulama ihtiyacı duymayız; sadece ona hak veririz.
Empati: Empatiyi anlatmak için kullanılan bir Kızılderili deyimi vardır: "Karşımızdakinin ayakkabısı içinde yürümek." Ne var ki bu söz genellikle, karşımızdaki gibi düşünmek ve onun hissettiklerini hissetmek şeklinde yorumlanır. Oysa bu sempatinin açıklamasıdır, empatinin değil. Empati, sadece karşımızdaki kişinin ne düşündüğünü ve ne hissettiğini anlayıp bunu ona bildirmektir. Bunu en sağlıklı şekilde yapabilmenin yolu da bir an için karşımızdaki kişinin ayakkabılarını giymekten geçer. Empati, olaylara onun gözüyle bakıp, onun ne düşünüp ne hissettiğini anlayabilmektir. Ona hak vermeyebiliriz hatta onu hatalı buluyor olabiliriz; o an onun duygularına ortak olmayız ama onu anlarız; ne düşündüğünü, ne hissettiğini anlarız, sadece anlarız. Onu yargılamadan, neden öyle davrandığını anladığımızı hissettiririz. Karşımızdaki kişinin ayakkabılarının içinde yürümek, olaylara onun bakış açısıyla bakıp onun hislerini ve düşüncelerini anlamaya çalışmaktır; yoksa empatiye ihtiyacı olan birine "Senin yerinde olsaydım, şöyle davranırdım" demek değildir. Ama bu kavramı pek iyi bilmediğimiz için çoğu kez böyle söyleyerek empati kurduğumuzu sanırız. Hiç birşey söylemeden sadece yanında otursak daha iyi. Çünkü bu durumda en söylenmeyecek söz budur. Karşımızdakinin ayakkabısı içinde yürümekle, onun yerinde olmayı aynı şey zannediyoruz. Oysa gerçekten onun yerinde olduğumuzda bizim seçimimiz farklı olabilir. Bu da doğaldır çünkü biz ondan farklı bir kişiyiz. Şayet, "Senin yerinde olsaydım" sözü, "ben de aynı şekilde davranırdım" şeklinde bitmiyorsa karşımızdakine sadece, "Seçimin yanlış" mesajını verir. "Karşımızdakinin ayakkabısı içinde yürümek" sözü doğru kavrandığında, onun yaptığı seçimin nedenlerini anlamamız açısından bir anlam kazanır. Bir an için bile olsa dünyaya onun gözlükleriyle bakabildiğimizde onun bu seçimi neden yaptığını daha iyi anlarız. Bu bize doğru gelmeyebilir. Ona hak vermeyebiliriz. Ama neden böyle davrandığını anlarız. Bu anlayışı karşımızdakine ilettiğimiz anda ise onunla empati kurmuş oluruz. Eğitimlerdeki gözlemlerimden yola çıkarak, insanların empatiyi bilmedikleri için büyük sorunlar yaşadığını söyleyebilirim. En yakın aile ilişkilerinde iletişim kazalarının yol açtığı hasarlar empati kurulamadığı için onarılamıyor. Annesine, babasına ya da kardeşlerine kırılmış olan bir kişi onlarla empati kuramadığı için üzüntüsünü ya da öfkesini yıllarca içinde taşıyor. Gerçi, duyguyla kayda geçmiş bu tür kasetler duygular ifade edilmeden çözülemez ama empatiyi karşımızdakine hak vermek olarak algıladığımızda çözüm yollarını da tümden tıkamış oluyoruz. Ne yapıyor olursak olalım yaptığımız şeyi o an bize en doğru geldiği için yapıyoruz. Bir an sonra yanlış bir seçim yaptığımızı fark edebiliriz. O zaman da bize en doğru gözüken ne ise onu yaparız. Tüm yaşamımız yaptığımız seçimlerin ürünüdür. Zaman zaman sevdiklerimizin bize zarar veren seçimleri de olabilir. Eğer uğradığımız her haksızlıkta bize bunu yapanları yaşamımızdan çıkararak kendimizi yalnızlığa mahkum etmek istemiyorsak, empatiyi öğrenmek ve ilişkilerimizde kullanmak zorundayız. Yaşamımız boyunca hak vermediğimiz ne çok şeyle karşılaşıyoruz. İletişimi sağlıklı kuramadığımız için de içimizde bir duygu çöplüğü biriktiriyoruz. Affedemediğimiz insanlarla yaşamı paylaşmak zorunda kaldığımızda sadece onlara değil kendimize de dünyayı zindan ediyoruz. İletişimde hem sempati hem empati gerektiren anlar vardır. Sevdiğini kaybettiği için ağlayan bir kişiyi teselli etmek için söylenen ve iyi niyetle söylendiğinden de kuşku duyamayacağımız, "Üzülme" ya da "Ağlama" gibi sözler aslında ne kadar da anlamsızdır. Empati kuramadığımız için çoğu kez benzer durumlarda benzer sözler çıkar ağzımızdan. O anda karşımızdaki kişiye, "Beni anlamıyor" duygusunu yoğun bir şekilde yaşatırız. Sınıfta öğretmeni tarafından azarlandığı için eve üzgün dönen çocuğumuza, en iyimser durumda bunun için üzülmemesini söyleyebiliyoruz. Bize, bazı ebeveynlerin, "Kim bilir ne yaptın da azar işittin" demesinden daha sağlıklı gelebilir bu ama arada çok da büyük bir fark yoktur. Birinde çocuğa anlaşılamamışlık duygusu yaşatırız, diğerinde haksızlığa uğramışlık duygusu. İkisinde de olumsuz duygularla baş başa bırakıyoruz çocuğu. Bu duruma empatiyle yaklaşabilsek çocuğumuzun içinde bulunduğu duygu durumunu kolaylıkla algılayabiliriz. Bir an için onun ayakkabıları içinde aynı olayı yaşadığımızı düşünelim. Büyük bir olasılıkla onurumuzun kırıldığını, küçük düştüğümüzü hissederdik. Demek ki çocuğumuzun o an hissettiği duygular aşağı yukarı bunlar. Bunları ona söyleyebiliriz. Böyle bir durumda bu duygular içinde olmanın doğal olduğunu anlatabiliriz. Varsa çocukluğumuzda yaşadığımız benzer bir olayı aktarır, o zamanlar bizim de böyle hissettiğimizi söyleyebiliriz. Böyle davrandığımızda çocuğumuzun "anlaşılmak" ihtiyacını karşılamış oluruz. Kendisini bize her zamankinden daha yakın hisseder. Yetişkinlerin de çocuklar kadar anlaşılmaya ihtiyacı vardır. Kendimizi ve başkalarını anlamak için anlayış kazanmak, aynı zamanda olgunlaşmanın da göstergesidir. İlişkilerinize bir bakın. Sevdiklerinizle ne kadar derin bir ilişki içindesiniz? Kendinizi onlara ne kadar yakın hissediyorsunuz? Onlara karşı ne kadar açıksınız? (Partnerinizle ilişkinizde buna fantezileriniz de dahil.) Onlar size ne kadar yakın? Onlarla bir arada olmaktan ne kadar keyif alıyorsunuz? Onlar sizinle olmaktan ne kadar keyif alıyor? Onlarla uzun sohbetler yapabiliyor ve bundan zevk alıyor musunuz? Onlar sizinle sohbetten hoşlanıyor mu? Bu sorular, ilişkinizin derinliği hakkında size bir fikir verebilir. İnsanlar kendilerini anlayan insanlarla bir arada olmak isterler. Onlara kendilerini yakın hissederler
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "İletişimde Empati ve Sempati Kavramı" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İlkten ÇETİN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İlkten ÇETİN'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
27 Beğeni
Yazan Uzman
|
Makale Kütüphanemizden |
empati, sempati, iletişimde empati, iletişimde sempati, empati nedir, sempati nedir, empati kavramı, sempati kavramı, empati sempati, empati sempati farkı
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.