Duygusal Açlık: Midenizi Değil Ruhunuzu Doyurun.
MİDENİZİ DEĞİL RUHUNUZU DOYURUN
DUYGUSAL AÇLIK
Hiç beslenme alışkanlıklarınız ve o günkü modunuz arasında güçlü bir bağlantı olduğunu, fark ettiniz mi? Beslenme alışkanlıklarımızı etkileyen pek çok faktör vardır. Sık sık insanların duygusal açlık nedeniyle kilo aldıklarını duyarız. Bu insanların duygusal açlıklarını kontrol etmeleri ve*spor*yapmaları halinde kilo vermemeleri için bir engel kalmaz. Yemek yediğinizin farkında olmuyor ve kendinizi bir türlü yemekten alıkoyamıyorsanız, kilolarınız da her geçen gün artıyorsa duygusal aç olabilirsiniz!! O zaman İlk önce duygusal açlığın ne olduğuna bir bakalım, sonra da nasıl başa çıkabileceğimizi inceleyelim.Duygusal açlık, bulimia nervoza ve anoreksiya nervoza gibi bir yeme bozukluğudur. Hiç mideniz için değil de duygularınız için yemek yediğinizi fark ettiniz mi? Açlık hissi fiziksel olarak başlamalıdır ancak çoğu zaman duygusal olarak başlar. Eğer can sıkıntısı, stres, yorgunluk, gerginlik, öfke, yalnızlık, depresyon ve anksiyeteye yanıt olarak yemek yiyorsanız, duygusal boşluğu doldurmak için yediğinizi unutmayın. Peki, duygusal açlık ve fiziksel açlığı nasıl ayırt ederiz? Fiziksel açlık ve duygusal açlık olmak üzere iki tür açlık vardır. Fiziksel açlık mide açlığıdır. Bazı durumlarda ise, örneğin yemek yedikten 10 dakika sonra, aç olmadığımız halde kendimizi bir şeyler yer durumda buluruz. Bunun nedeni duygusal açlıktır. Fiziksel olarak aç olmadığımız halde üzüntü, öfke, stres, yalnızlık, can sıkıntısı gibi duygusal durumların tetiklemesiyle atıştırırız.* Duygusal ve fiziksel açlık benzer hislermiş gibi algılanabilir ancak ayırıcı noktalarını bilmek açlığınızın nereden kaynaklandığını öğrenmenizi sağlar. Böylece birçok durumda aşırı yeme isteğinizin de önüne geçebilirsiniz. Duygusal açlık ani gelir. Birinci dakikada besinle ilgili hiçbir düşünce yokken, bir sonraki dakika ciddi bir açlık hissedilir. Fiziksel açlık ise aşamalıdır. Mide guruldar, yavaş yavaş artan işaretlerle yemek yeme zamanının geldiği sinyalini verir. Duygusal yemede açlık hissi çikolata, pasta, hamburger gibi tek bir yiyeceğe karşı gelişir. Böyle bir şeye ihtiyaç olmadığı halde, bu ve benzer besinleri yeme gereksinimi hissedilir. Fiziksel açlıkta ise yiyecek seçimleri esnektir, kişi alternatiflere açıktır. Duygusal yeme boynun yukarı kısmıyla alakalıdır. Krizler ağız ve beyinde başlar. Ağız pizzayı, çikolatayı tatmak ister, beyin arzu edilen yiyecekle ilgili düşüncelerle doludur. Fiziksel yeme mide ile ilgilidir. Mide guruldar, boştur, ağrılı tepki verir. Duygusal yemede ısrar ve aciliyet, fiziksel yemede ise sabır vardır, besin daha sonra da tüketilebilir. Duygusal yeme ruh hali değişikliğiyle beraber gelir. Patrondan azar işitmek, çocukların okuldaki başarısızlığı, eşlerin tartışması gibi ruh hali dalgalanmasıyla başlar.* Fiziksel açlıkta ise son yemek saatinin üzerinden dört-beş saat geçmiştir, baş ağrısı veya enerji düşüklüğü hissediliyordur ve bu fiziksel yemeyi başlatır. Duygusal yiyiciler ne ölçüde yediklerine dikkat etmezler. Otomatik olarak besini tüketirler, yediklerinin büyük veya küçük olması, az veya çok olması fark etmez.* Fiziksel yemede ölçülü seçimler ve yemede farkındalık vardır. Örneğin tostun yarısını veya tamamını yemenin seçimi yapılabilir. Duygusal yemede sınır yoktur. Ağrı hissedilse bile yemeye edilir. Fiziksel yemede ise sınır vardır. Midenin dolduğu hissedildiğinde durulur. Duygusal yiyiciler yemek yemekten dolayı suçluluk duyarlar. Kendilerini daha iyi hissetmek için yerler ama sonrasında kendilerine kızarlar, kendilerine egzersiz yaparak ve yemek yemeyerek yediklerini telafi edeceklerine dair sözler verirler.* Fiziksel yiyiciler ise yediklerinin gerekli olduğunun farkındadırlar. Yemek yemenin ardından suçluluk ve pişman olmak yoktur. Yemek yemenin nefes almak gibi gerekli bir davranış olduğunu bilirler. Ruhun doyurulmadıkça fiziksel açlığın giderilmesi ve fiziksel doygunluğa ulaşmanın mümkün değildir. Duygusal açlıklarını yiyerek giderme eğiliminde olan ancak bu şekilde mutlu olabileceklerine inanan kişilerin bu şekilde duygusal açlıklarını doyuramayacaklarını vurgulamamız gerekir. Karın doyurmakla ruhu doyurmanın aynı şey değildir. Aslında doğumdan itibaren yemeği; sevgi, güven, huzur ve şefkatle ilişkilendiririz. Annemizin sütüyle beslenirken güvende, sevilen, ihtiyaçlarına değer verilen ve sevilmeye layık olduğumuzu hissederiz. Çocukluğumuzda uslu olduğumuzda veya başarılı olduğumuzda çoğu kez bir yiyecekle ödüllendirilmişizdir. Belki de, fiziksel veya duygusal olarak incindiğimizde en sevdiğimiz yiyecekle avutulmuşuzdur. Yetişkinliğimizde ise, büyük ihtimalle bu ödüllendirme sistemini devam ettiririz. Stresle başa çıkmanın, mutlu hissetmenin, kızgınlığı yatıştırmanın yolunun yemek yemek olduğuna şartlanmış olabiliriz. Yaşamın getirdiği zorluklar sonucu oluşabilen stres, kaygı ve huzursuzluk gibi durumlarla baş edebilmek için herkes kendine göre farklı yöntemler kullanır. Bazıları sigara, alkol, aşırı yemekle, alışverişle, bazıları da* sporla, meditasyonla rahatlamaya çalışır. Duygusal yeme; stres, kaygı, öfke, yalnızlık gibi olumsuz duygularla başa çıkmak için yiyecekleri kullanma durumudur. UCLA Üniversitesi’nden Dr. Roger Gould, açlığın temelinde*duygusal boşluklar*olduğunu savunuyor. biyolojik açlık*kendini yavaş yavaş gösterir ve bir tabak sebze dahi doymanız için yeterlidir.* Duygusal açlık ise günün farklı saatlerinde kendini aşerme olarak belli eder” diyerek duruma açıklık getiriyor ve ekliyor; “Üstelik ihtiyacınız olan besinleri değil de, sizi duygusal sorunlarınızdan uzaklaştıracak olanları tercih edersiniz. Kanada Calgary Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre ise*kadınların yüzde 97′sinin*aşırı yemelerinin sebebinin duygusal açlıktan olduğu tespit edilmiş. Yine 2006 yılında dünya genelinde MR ile yapılan beyin taramalarında, acıkmanın beynin duyguları yöneten bölümüyle yakın bağlantıda olduğu gösterildi ve duygusal açlığın önemi ortaya çıktı. 2005 yılında Amerikalı Psikoterapist Cynthia Power; 500 hastasına yemek yedikleri zaman kendilerini nasıl hissettiklerini sorarak özel bir günlük tuttu. Araştırmasının sonunda da belli gıdaların belli durumlar neticesinde tüketildiğini keşfetti. Tokken, aşırı yediklerinde, bunun ne anlama geldiğini sorulmuş ve aşağıdaki yanıtlar alınmış: “Canım peynir ve tuzlu kraker çekiyor.” Bu ne anlama geliyor? “Kafam karışık ve hayal kırıklığına uğradım.” “Canım et ürünleri tüketmek istiyor.” *Bu ne anlama geliyor? *“Sinirliyim.” “Canım dondurma yemek istiyor.” Bu ne anlama geliyor? *“Huzura ihtiyacım var.” “Canım kahve ve çikolata çekiyor.” Bu ne anlama geliyor? *“Çok mutsuzum ve ilgiye ihtiyacım var.” “Bol miktarda mısır gevreği tüketmek istiyorum.” **Bu ne anlama geliyor? **“Çok stresliyim.” “Canım pasta yemek istiyor.” **Bu ne anlama geliyor? **“Kendimi yalnız hissediyorum.” Kısacası mutsuzluğu giderme arzusu kısır döngüye ulaşır. Kişi, ruhsal açlık ya da çatışmalardan dolayı yiyerek haz almanın peşine düşüyor. Yeme anında o hazzı alıyor ancak sonrasında inanılmaz bir pişmanlık hissediyor ve suçluluk yaşıyor. Yaşadığı bu ruhsal durumdan yine yemek yiyerek kurtulma gayretine düşüyor. Mutsuzluğunu giderme arzusu bir kısırdöngüye dönüşüyor. Sarmal büyüdükçe büyüyor ortaya obezite çıkıyor. Beyin artık şu mesajı veriyor. ‘En ufak bir mutsuzluk halinde yemek ye mutlu ol.’ Haz alınmayan hiçbir şey bağımlılık oluşturmaz.
Peki*duygusal açlıkla nasıl baş edebiliriz? Tıpkı bir dedektif gibi eğilimlerinizi izleyin. Alışkanlığı değiştirmenin en iyi yolu farkındalıktır. Öncelikle hangi duygusal durumda ne yemek istediğinizi tespit edin.* Duygularınızı kontrol altına alın. Hangi duygusal durumun sizi hangi yiyeceği yeme davranışına ittiğini bilirseniz, duygularınızı kontrol etmeniz daha kolay olabilir. Örneğin depresyondaysanız ve bu durum sizi kocaman bir paket çikolata yemeye itiyorsa, depresyonun tedavisine yönelik bir kitap okuyarak veya spor yaparak yeme duygunuzu kontrol altına alabilirsiniz. Çevresel faktörleri kontrol altına alın. Örneğin stresli bir durum sizi çikolata yemeye yönlendiriyorsa ve stresli bir işte çalışıyorsanız çekmecenizde hiçbir zaman çikolata bulundurmayın. Bağlantıyı sonlandırın. Duygusal durumla tüketilen besin arasındaki bağlantıyı yiyeceği tüketmeyerek koparın. Her defasında sinirliyken kek yiyorken, bir sonraki sinir anında bu besini yemeyerek aradaki bağı zayıflatın. Size kilo aldıracak ve kalori alımınızı artıracak bir besin yerine sağlıklı bir tercih yapın.* Egzersiz yapın. Egzersiz sadece kalori yakmayı sağlamaz, olumsuz ruh halini de düzeltmeye yardımcıdır.*Öğün düzeninde bir rutin oluşturun. Altı öğünden oluşan düzenli bir program duygusal dalgalanmalar nedeniyle yemeyi engeller.* Her şeyden önemlisi Psikolojik destek alın. Mutsuz olduğunuzda, yalnız olduğunuzda veya sıkıldığınızda bir şeyler mi yiyorsunuz? Kendinizi yiyeceklerle mi ödüllendiriyorsunuz? Stresli ve endişeliyken tüketmek istediğiniz özel bir besin mi var? Eğer bu sorulardan herhangi birine cevabınız evetse, duygusal bir yiyici olabilirsiniz. Duygusal açlığınızı önlemek için dengeli bir programla beraber, gerekirse psikolojik destek almayı ihmal etmeyin. Psikoterapi yöntemleri *duygusal yeme ataklarının temelindeki gerçek nedenleri bulup çözmenize yardımcı olabilir.
DUYGUSAL AÇLIK
Hiç beslenme alışkanlıklarınız ve o günkü modunuz arasında güçlü bir bağlantı olduğunu, fark ettiniz mi? Beslenme alışkanlıklarımızı etkileyen pek çok faktör vardır. Sık sık insanların duygusal açlık nedeniyle kilo aldıklarını duyarız. Bu insanların duygusal açlıklarını kontrol etmeleri ve*spor*yapmaları halinde kilo vermemeleri için bir engel kalmaz. Yemek yediğinizin farkında olmuyor ve kendinizi bir türlü yemekten alıkoyamıyorsanız, kilolarınız da her geçen gün artıyorsa duygusal aç olabilirsiniz!! O zaman İlk önce duygusal açlığın ne olduğuna bir bakalım, sonra da nasıl başa çıkabileceğimizi inceleyelim.Duygusal açlık, bulimia nervoza ve anoreksiya nervoza gibi bir yeme bozukluğudur. Hiç mideniz için değil de duygularınız için yemek yediğinizi fark ettiniz mi? Açlık hissi fiziksel olarak başlamalıdır ancak çoğu zaman duygusal olarak başlar. Eğer can sıkıntısı, stres, yorgunluk, gerginlik, öfke, yalnızlık, depresyon ve anksiyeteye yanıt olarak yemek yiyorsanız, duygusal boşluğu doldurmak için yediğinizi unutmayın. Peki, duygusal açlık ve fiziksel açlığı nasıl ayırt ederiz? Fiziksel açlık ve duygusal açlık olmak üzere iki tür açlık vardır. Fiziksel açlık mide açlığıdır. Bazı durumlarda ise, örneğin yemek yedikten 10 dakika sonra, aç olmadığımız halde kendimizi bir şeyler yer durumda buluruz. Bunun nedeni duygusal açlıktır. Fiziksel olarak aç olmadığımız halde üzüntü, öfke, stres, yalnızlık, can sıkıntısı gibi duygusal durumların tetiklemesiyle atıştırırız.* Duygusal ve fiziksel açlık benzer hislermiş gibi algılanabilir ancak ayırıcı noktalarını bilmek açlığınızın nereden kaynaklandığını öğrenmenizi sağlar. Böylece birçok durumda aşırı yeme isteğinizin de önüne geçebilirsiniz. Duygusal açlık ani gelir. Birinci dakikada besinle ilgili hiçbir düşünce yokken, bir sonraki dakika ciddi bir açlık hissedilir. Fiziksel açlık ise aşamalıdır. Mide guruldar, yavaş yavaş artan işaretlerle yemek yeme zamanının geldiği sinyalini verir. Duygusal yemede açlık hissi çikolata, pasta, hamburger gibi tek bir yiyeceğe karşı gelişir. Böyle bir şeye ihtiyaç olmadığı halde, bu ve benzer besinleri yeme gereksinimi hissedilir. Fiziksel açlıkta ise yiyecek seçimleri esnektir, kişi alternatiflere açıktır. Duygusal yeme boynun yukarı kısmıyla alakalıdır. Krizler ağız ve beyinde başlar. Ağız pizzayı, çikolatayı tatmak ister, beyin arzu edilen yiyecekle ilgili düşüncelerle doludur. Fiziksel yeme mide ile ilgilidir. Mide guruldar, boştur, ağrılı tepki verir. Duygusal yemede ısrar ve aciliyet, fiziksel yemede ise sabır vardır, besin daha sonra da tüketilebilir. Duygusal yeme ruh hali değişikliğiyle beraber gelir. Patrondan azar işitmek, çocukların okuldaki başarısızlığı, eşlerin tartışması gibi ruh hali dalgalanmasıyla başlar.* Fiziksel açlıkta ise son yemek saatinin üzerinden dört-beş saat geçmiştir, baş ağrısı veya enerji düşüklüğü hissediliyordur ve bu fiziksel yemeyi başlatır. Duygusal yiyiciler ne ölçüde yediklerine dikkat etmezler. Otomatik olarak besini tüketirler, yediklerinin büyük veya küçük olması, az veya çok olması fark etmez.* Fiziksel yemede ölçülü seçimler ve yemede farkındalık vardır. Örneğin tostun yarısını veya tamamını yemenin seçimi yapılabilir. Duygusal yemede sınır yoktur. Ağrı hissedilse bile yemeye edilir. Fiziksel yemede ise sınır vardır. Midenin dolduğu hissedildiğinde durulur. Duygusal yiyiciler yemek yemekten dolayı suçluluk duyarlar. Kendilerini daha iyi hissetmek için yerler ama sonrasında kendilerine kızarlar, kendilerine egzersiz yaparak ve yemek yemeyerek yediklerini telafi edeceklerine dair sözler verirler.* Fiziksel yiyiciler ise yediklerinin gerekli olduğunun farkındadırlar. Yemek yemenin ardından suçluluk ve pişman olmak yoktur. Yemek yemenin nefes almak gibi gerekli bir davranış olduğunu bilirler. Ruhun doyurulmadıkça fiziksel açlığın giderilmesi ve fiziksel doygunluğa ulaşmanın mümkün değildir. Duygusal açlıklarını yiyerek giderme eğiliminde olan ancak bu şekilde mutlu olabileceklerine inanan kişilerin bu şekilde duygusal açlıklarını doyuramayacaklarını vurgulamamız gerekir. Karın doyurmakla ruhu doyurmanın aynı şey değildir. Aslında doğumdan itibaren yemeği; sevgi, güven, huzur ve şefkatle ilişkilendiririz. Annemizin sütüyle beslenirken güvende, sevilen, ihtiyaçlarına değer verilen ve sevilmeye layık olduğumuzu hissederiz. Çocukluğumuzda uslu olduğumuzda veya başarılı olduğumuzda çoğu kez bir yiyecekle ödüllendirilmişizdir. Belki de, fiziksel veya duygusal olarak incindiğimizde en sevdiğimiz yiyecekle avutulmuşuzdur. Yetişkinliğimizde ise, büyük ihtimalle bu ödüllendirme sistemini devam ettiririz. Stresle başa çıkmanın, mutlu hissetmenin, kızgınlığı yatıştırmanın yolunun yemek yemek olduğuna şartlanmış olabiliriz. Yaşamın getirdiği zorluklar sonucu oluşabilen stres, kaygı ve huzursuzluk gibi durumlarla baş edebilmek için herkes kendine göre farklı yöntemler kullanır. Bazıları sigara, alkol, aşırı yemekle, alışverişle, bazıları da* sporla, meditasyonla rahatlamaya çalışır. Duygusal yeme; stres, kaygı, öfke, yalnızlık gibi olumsuz duygularla başa çıkmak için yiyecekleri kullanma durumudur. UCLA Üniversitesi’nden Dr. Roger Gould, açlığın temelinde*duygusal boşluklar*olduğunu savunuyor. biyolojik açlık*kendini yavaş yavaş gösterir ve bir tabak sebze dahi doymanız için yeterlidir.* Duygusal açlık ise günün farklı saatlerinde kendini aşerme olarak belli eder” diyerek duruma açıklık getiriyor ve ekliyor; “Üstelik ihtiyacınız olan besinleri değil de, sizi duygusal sorunlarınızdan uzaklaştıracak olanları tercih edersiniz. Kanada Calgary Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre ise*kadınların yüzde 97′sinin*aşırı yemelerinin sebebinin duygusal açlıktan olduğu tespit edilmiş. Yine 2006 yılında dünya genelinde MR ile yapılan beyin taramalarında, acıkmanın beynin duyguları yöneten bölümüyle yakın bağlantıda olduğu gösterildi ve duygusal açlığın önemi ortaya çıktı. 2005 yılında Amerikalı Psikoterapist Cynthia Power; 500 hastasına yemek yedikleri zaman kendilerini nasıl hissettiklerini sorarak özel bir günlük tuttu. Araştırmasının sonunda da belli gıdaların belli durumlar neticesinde tüketildiğini keşfetti. Tokken, aşırı yediklerinde, bunun ne anlama geldiğini sorulmuş ve aşağıdaki yanıtlar alınmış: “Canım peynir ve tuzlu kraker çekiyor.” Bu ne anlama geliyor? “Kafam karışık ve hayal kırıklığına uğradım.” “Canım et ürünleri tüketmek istiyor.” *Bu ne anlama geliyor? *“Sinirliyim.” “Canım dondurma yemek istiyor.” Bu ne anlama geliyor? *“Huzura ihtiyacım var.” “Canım kahve ve çikolata çekiyor.” Bu ne anlama geliyor? *“Çok mutsuzum ve ilgiye ihtiyacım var.” “Bol miktarda mısır gevreği tüketmek istiyorum.” **Bu ne anlama geliyor? **“Çok stresliyim.” “Canım pasta yemek istiyor.” **Bu ne anlama geliyor? **“Kendimi yalnız hissediyorum.” Kısacası mutsuzluğu giderme arzusu kısır döngüye ulaşır. Kişi, ruhsal açlık ya da çatışmalardan dolayı yiyerek haz almanın peşine düşüyor. Yeme anında o hazzı alıyor ancak sonrasında inanılmaz bir pişmanlık hissediyor ve suçluluk yaşıyor. Yaşadığı bu ruhsal durumdan yine yemek yiyerek kurtulma gayretine düşüyor. Mutsuzluğunu giderme arzusu bir kısırdöngüye dönüşüyor. Sarmal büyüdükçe büyüyor ortaya obezite çıkıyor. Beyin artık şu mesajı veriyor. ‘En ufak bir mutsuzluk halinde yemek ye mutlu ol.’ Haz alınmayan hiçbir şey bağımlılık oluşturmaz.
Peki*duygusal açlıkla nasıl baş edebiliriz? Tıpkı bir dedektif gibi eğilimlerinizi izleyin. Alışkanlığı değiştirmenin en iyi yolu farkındalıktır. Öncelikle hangi duygusal durumda ne yemek istediğinizi tespit edin.* Duygularınızı kontrol altına alın. Hangi duygusal durumun sizi hangi yiyeceği yeme davranışına ittiğini bilirseniz, duygularınızı kontrol etmeniz daha kolay olabilir. Örneğin depresyondaysanız ve bu durum sizi kocaman bir paket çikolata yemeye itiyorsa, depresyonun tedavisine yönelik bir kitap okuyarak veya spor yaparak yeme duygunuzu kontrol altına alabilirsiniz. Çevresel faktörleri kontrol altına alın. Örneğin stresli bir durum sizi çikolata yemeye yönlendiriyorsa ve stresli bir işte çalışıyorsanız çekmecenizde hiçbir zaman çikolata bulundurmayın. Bağlantıyı sonlandırın. Duygusal durumla tüketilen besin arasındaki bağlantıyı yiyeceği tüketmeyerek koparın. Her defasında sinirliyken kek yiyorken, bir sonraki sinir anında bu besini yemeyerek aradaki bağı zayıflatın. Size kilo aldıracak ve kalori alımınızı artıracak bir besin yerine sağlıklı bir tercih yapın.* Egzersiz yapın. Egzersiz sadece kalori yakmayı sağlamaz, olumsuz ruh halini de düzeltmeye yardımcıdır.*Öğün düzeninde bir rutin oluşturun. Altı öğünden oluşan düzenli bir program duygusal dalgalanmalar nedeniyle yemeyi engeller.* Her şeyden önemlisi Psikolojik destek alın. Mutsuz olduğunuzda, yalnız olduğunuzda veya sıkıldığınızda bir şeyler mi yiyorsunuz? Kendinizi yiyeceklerle mi ödüllendiriyorsunuz? Stresli ve endişeliyken tüketmek istediğiniz özel bir besin mi var? Eğer bu sorulardan herhangi birine cevabınız evetse, duygusal bir yiyici olabilirsiniz. Duygusal açlığınızı önlemek için dengeli bir programla beraber, gerekirse psikolojik destek almayı ihmal etmeyin. Psikoterapi yöntemleri *duygusal yeme ataklarının temelindeki gerçek nedenleri bulup çözmenize yardımcı olabilir.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Duygusal Açlık: Midenizi Değil Ruhunuzu Doyurun." başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İlkten ÇETİN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İlkten ÇETİN'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
18 Beğeni
Yazan Uzman
|
Makale Kütüphanemizden | ||||
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.