2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Transaksiyonel Analiz ve Gestalt
MAKALE #5481 © Yazan Psk.Mehmet DİNÇ | Yayın Eylül 2010 | 13,222 Okuyucu
Transaksiyonel Analiz ve Gestalt Yaklaşımı birbiriyle oldukça benzeşen ancak aynı zamanda birçok farklılıkları da olan iki psikoterapi yaklaşımıdır. Bu makalede her iki yaklaşımın genel bir çerçeve içerisinde, sayısı çoğaltılabilecek benzerlikleri ve farklılıkları üzerinde durulacak ve birbirleriyle kesiştikleri ve birbirlerini tamamladıkları ana noktaların altı çizilecektir. Her iki kuramın çıkış noktasından başlanıp erken çocukluk dönemlerine bakışları, kullandıkları yöntem ve teknikler ve son olarak da terapide güttükleri amaç ilerleyen satırlarda incelenecektir.

- Çıkış Noktası
Çok sayıda psikoterapi ekolu gibi Gestalt ve Transaksiyonel Analiz’in kurucuları da psikoterapiye psikanaliz ile başlamışlardır.
Gestalt’ın kurucusu Frederich Perls, Berlin’de tıp eğitimi aldıktan sonra Viyana Psikanaliz Enstitüsü’nde eğitim almış ve sonrasında gelişimi açısından çok önem verdiği Wilhem Reich’in analizine girmiştir. Kendi ifadesiyle şayet Hitler ortaya çıkmasaydı profesyonel kariyerini birkaç danışana psikanaliz yaparak geçirecekti ancak Hitler’in yapacaklarını önceden görerek Kuzey Afrika Psikanaliz Enstitüsü’nden gelen teklifi kabul etti ve orada yıllar boyunca Freudyen metot üzerinde çalıştı. 1947 yılında yayınladığı ilk kitabıyla (Ego, Hunger and Aggression) başladığı psikanaliz eleştirileri üzerine yıllarca çalıştı ve 1969 yılında ilk kitabının adını “Gestalt Terapiye Başlangıç” olarak değiştirerek psikanalizden ayrı yeni bir sistem geliştirdiğini duyurmuş oldu.(Prochaska, 1984)
Transaksiyonel Analiz’in kurucusu Eric Berne ise yine Frederich Perls’e benzer olarak tıp eğitimi almış ve 6 yıl sonra 1941’de New York Psikanaliz Enstitüsü’nde Freud’un öğrencisi olan Paul Federn’den eğitim almaya başlamıştır. Sonraki yıllarda orduya girmesinden sonra San Francisco Psikanaliz Enstitüsü’nde Erik Erison ile psikanaliz eğitimine devam etmiştir. Ordudaki günlerinde sezgi konusuna ilgi duyarak incelemeler yapmış 1954-1958 yılları arasında ise teorisinin temellerini oluşturan ego durumlarının tanımlanması, oyun analizi, yazgı analizi ile ilgi görüşlerini oluşturmuştur. Giderek Ortodoks psikanalizden uzaklaşan Berne’nin San Francisco Psikanaliz Enstitüsü’ne yaptığı üyelik başvurusu üç kez reddedilmiştir. Bu olayla ilgili olarak bir yazısında “ yazar onbeş yıl beraber olduğu psikanaliz akımından (dostça bir şekilde ) resmen ayrılmıştır.” Şeklinde bir yorum yapmıştır. Birkaç yıl sonra Psikanaliz Ensitüsü ona üyelik teklif ettiğinde teşekkür ederek bunu reddetmiştir. Berne, Freud’dan çok fazla etkilenmiş olmakla birlikte, Transaksiyonel Analiz kuramı ve uygulaması psikanalistlerden çok farklıdır. Berne, kuramındaki yazgı analizi yaklaşımını “anti-Freudyen” olmaktan daha çok “para-Freudyen “olarak tanımlamıştır ki bu tanımlama kuramın tamamı için de kullanılabilir. (Jones, 1982)
- Erken Çocukluk Dönemine Bakış
Tansaksiyonel Analiz ile Gestalt erken çocukluk dönemine ve buna bağlı olarak kişiliğin etkilenmesine bakışları açısından benzeşmektedirler.

Şöyle ki Transaksiyonel Analiz insanların temelde yaşamlarına OK yaşam pozisyonunda başladığını ve erken dönemdeki yaşantılarının genellikle bunu kaybetmelerine neden olduğunu ileri sürer.Transaksiyonel Analiz’in önde gelen isimlerinden Claude Steiner; çocuğun ebeveynlerinin ona verdiği direktiflerin onun duygusal gelişimini destekleyici ve geliştirici olabileceği gibi aynı zamanda ebeveynin Çocuğundaki korku ve güvensizlikleri yansıtarak sınırlayıcı da olabileceğini ileri sürmektedir. Buna göre bir çocuk; beslenme, tuvalet eğitimi, insan ve aile ilişkileri gibi konularda karşılaştığı ilk transaksiyonlara dayalı olarak dünya ile ilgili genel bir görüş oluşturur. Koşulsuz bir koruma yaşayan bir çocuğun sınırlandırıcı bir yazgı geliştirme olasılığı oldukça azdır. Ancak ebeveynler çocuklarının kendi komutlarına ve yüklemelerine boyun eğmelerine bağlı olarak koşullu bir koruma gösterirlerse, çocuk bu durumda özerkliğinden vazgeçmek pahasına ebeveynlerinin istekleri doğrultusunda bilinçli bir karar verebilir. (Jones, 1982)
Gestaltçı psikolojisini Amerika’ya tanıtan, Gestaltçı yaklaşımın önemli isimlerinden Kurt Koffka “Zihin Gelişmesi” kitabında ise öğrenmenin körü körüne sınama-yanılma yoluyla olmadığını, bebek ve çocuğun en erken davranışlarının bile belirli amaçlara yönelik olduğunu savunmaktadır. Ayrıca Koffka’ya göre çocuktan ezber beklenmemelidir. Onun yerine, kendisine “içgörü” kazanacağı parça bütün ilişkilerini görebileceği problemler verilmelidir. Yine Gestaltçı bir psikolog olan Kurt Lewin “güçler alanı” fikri bize yine Transaksiyonel Analizdeki gibi ailenin (anne-babanın) çocuk üzerindeki etkisini hatırlatıyor. Buna göre karı koca ve çocuklardan oluşan bir aile bir “güçler alanı” veya “Gestalt” oluşturmaktadır. Aile üyelerinin kişilikleri alanın yapısıyla belirlendiği kadar, alanın özellikleri de üyelerin kişilikleri ile belirlenir. Ona göre, kişilik özellikleri sosyal alandaki dinamik özelliklere bağlı olarak oluşurlar ve değişebilirler. (Yanbastı, 1990)


- Yöntemler ve Teknikler
Yöntemler açısından iki kurama bakıldığında Transaksiyonel Analiz’in Gestalt yöntemlerini kullandığını görürüz. Mesela, Gestalttaki “boş sandalye” tekniği, danışan bir minderden diğerine geçerken kafasındaki sesleri bulup çıkarmak için kullanılır. Bu konuda James ve Jongeward’ın (1971) yılında yayınladıkları “Kazanmak İçin Doğarız” isimli kitaplarında Gestalt alıştırmalarına dayalı olarak Transaksiyonel Analizle kendi kendine yardımı hedeflemeleri her iki kuramın da birlikte ele alındığında birleşen noktaları ve birbirlerini tamamlayan farklılıkları olduğu konusunda fikir verebilir. Yine Transaksiyonel Analiz ile Gestaltın özel olarak birleştirilmiş bir durumu, Transaksiyonel Analizde Yeniden Karar Okulu isimli yaklaşım tarafından kullanılmaktadır. Transaksiyonel Analiz’in kurucusu olan Berne’nin bazı danışanların Transaksiyonel Analizle birlikte dans dersine, duyuşsal farkındalık gruplarına gönderilebileceklerini, özellikler bedenini kullanmada sorun yaşayan danışanlar için bunun yararlı olduğunu, böyle bir grupta terapistin danışan için gerekli olduğunu düşündüğünde onun gruptaki üyelere teker teker sarılmasını isteyebileceğini ifade etmesi yine iki kuramın etkileşimleriyle ilgili önemli bir örnek oluşturmaktadır. (Jones, 1982)
- Terapinin Amacı
Tansaksiyonel Analiz ile Gestalt psikopatolojilerin ortaya çıkması ve terapinin amaçları konusunda farklılaşmaktadırlar.
Transaksiyonel Analiz’de terapinin amacı, özerkliği kazanmak veya Bütünleşmiş Yetişkini geliştirmek şeklinde ifade edilebilir. Özerklik bir bakıma Bütünleşmiş Yetişkinden daha yaygın olarak kullanılan bir terimdir. Transaksiyonel Analiz’in kurucusu Berne’ye göre özerklik; ebeveyn etkisi altında kalmadan yaşamın daha sonraki döneminde, belli bir zamanlama planı olmaksızın, geriye dönülebilir olan “yazgısız” davranma kapasitesini ifade etmektedir. Özerk davranış, yazgı davranışının zıddıdır yani bireyin tümüyle ailesinin ve grubun geçmiş geleneklerin ağırlığını; ailesinin, sosyal ve kültürel geçmişinin etkisini; oyunlarla gizli bedeller aramayı bir tarafa bırakması ve bunların ağına düşmemek için ısrarlı bir mücadele vermesi demektir. Bu noktadan bakıldığında özerkliğin kazanılması bir kimsenin ebeveynlerinden (ve diğer ebeveyn etkilerinden) dostça bir boşanma, daha sonra zaman zaman yine görüşebilme, ancak artık bunun başat olmaması durumudur. Özerkliğe ulaşma, bir kimsenin OK pozisyonuna (yani temelde yaşamına başlayıp erken dönemdeki yaşantıları nedeniyle kaybettiği pozisyonuna) ilişkin üç temel kapasitesi olan ayırdında olmayı (yani kişinin yetiştirildiğinden farklı olarak doğrudan işitme ve görme kapasitesiyle burada ve şimdide yaşamasını ve bir ressam, şair veya müzisyen gibi çevresindeki uyarıcılara açık olmasını), spontanlığı (yani kişinin yetiştirilmesinden farklı olarak doğrudan hissetme ve doğrudan hissettiklerini ifade edebilme kapasitesiyle ebeveyn, yetişkin ve çocuk duygularını seçebilmesini) ve samimiyeti (yani kişinin başka bir kimse veya kimseler ile farkında olarak, spontan olarak, sevgiyle ve oyunlardan arınık olarak ilişki kurabilme kapasitesiyle doğal, bozulmamış Çocuğun işlevini) yeniden kazanmasını içermektedir. (Jones, 1982)
Gestalt terapisinde ise terapide amaç hayatı gerçek anlamda yaşanılır hale getirmektir. Gestaltçı bakış açısına göre birey eşsizliğiyle kendini yaratıcısı kılmakta ve yüceltmekte ancak ölümlülüğüyle de çaresiz ve zayıf kalmaktadır. Bu iki reddedilemez karşıtlığın çelişkisi de insanın anksiyetesini oluşturmaktadır. Yalnız hastalar değil tüm insanlar bu çelişkiyi yaşamaktadırlar. İnsanın birey olarak kendini tanıması, bilinçlenmesi engellenirse, insana özgü eşsizlik ve özgürlük ortadan kalkar ve genel bir aynılık ve sıkıcılık başlar. Kitle kültürünün sonuçtaki anlamsızlığı da budur. Dolayısıyla Gestaltçı bakış açısına göre nörotik insan ölümü kabullenemeyen, bu nedenle de insana yaraşır biçimde yaşayamayan insandır. Yani sonuç olarak terapinin amacı insanın yaşadığı en önemli gerilim ve anksiyete kaynağı olan bireyin eşsizliğinin ve buna karşılık ölümlü oluşunun bir arada kabulüne yardımcı olarak yaşamı daha yaşanılır kılmaktır.(Yanbastı, 1990)

KAYNAKLAR
1- Jones, Richard Nelson (1983),Danışma Psikolojisi Kuramları, Cassel Educational Limited
2- Prochaska, James O. (1984), Systems of Psychotherapy, The Dorsey Press
3- Yanbastı, Gülgün (1990), Kişilik Kuramları, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları

     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler  
► Transaksiyonel Analiz Psk.Arzu BEYRİBEY
► Gestalt Oyun Terapisi Psk.Eyüp TUNAHAN
► Gestalt Psikolojisi - Alan Kuramı Psk.E. Efsun TATAR
► Varoluşçu Analiz Nedir? Abdullah ÖZER
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Transaksiyonel Analiz ve Gestalt' başlığıyla benzeşen toplam 14 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
 
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


17:41
Top