2007'den Bugüne 92,323 Tavsiye, 28,223 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Aile ve Evlilik Terapisi
MAKALE #9079 © Yazan Dr.Mehmet TEKNECİ | Yayın Haziran 2012 | 5,805 Okuyucu
Toplum kadın, erkek ve çocuklardan ve onlar arasındaki etkileşimden oluşan örgütlenmiş bir sistemdir. Aile, evlilik, ebeveynlik kavramları toplum düzeni açısından önemlidir. Toplum yapısı, tarihsel süreçlerden geçip değişime uğrarken aile kurumu da ona bağlı olarak çeşitli değişimler geçirmiştir. Bu değişimler aileyi etkilediği gibi aile de toplumda oluşturulmuş maddi manevi zenginlikleri kuşaktan kuşağa aktaran biyolojik, psikolojik, ekonomik, toplumsal, hukuksal yönleri bulunan sosyal bir kurum olmuştur.
Aile , dünya üzerinde çeşitli kültürel ve yapısal farklılıkları olmasına rağmen sosyal kabul görerek önemini korumaya devam etmektedir. Aile yapısı toplumdan topluma farklılık gösterse de yedi yapısal özelliğinin aynı olduğu gözlenmektedir. Bunlar; üremek ve cinsel doyum, ekonomik gereksinimlerin karşılanması, statü sağlanması, çocukların eğitiminin gerçekleştirilmesi, aile üyelerinin birbirlerini korumaları ve karşılıklı sevgi ortamının yaratılmasıdır.
Evlilik, yasalar önünde bir ortaklık sözleşmesidir. Çiftlerin hayatlarını karşılıklı sevgi ve saygıyla beraber geçirmek üzere birleştirmesidir. Evlilik; çiftlerin bir araya gelmesiyle aşk, sevgi, şefkat, güç gibi olumlu özelliklerin birleşmesini içerebilirken, çiftlerin anlaşamama durumunda da yaşamın kısıtlanması, iletişimsizliğin meydana gelmesi, nefret gibi olumsuz durumlar da ortaya çıkabilmektedir.
Evlilik; evi geçindirmek, çocuk sahibi olmak ve yetiştirmek, cinsellik, hobiler, karşılıklı destek olmak, düş kırıklıklarını hazmetmek, iyi ve kötü günde birlikte olmak, birbirlerini olduğu gibi kabul etmek, başarıları kutlamak gibi çeşitli amaçlar doğrultusunda yapılan bir sözleşme olup bir örgüt olan aile kavramından daha belirgin sınırlara sahiptir. Evlilik, yasalar yoluyla belirlenen bir sözleşme olduğundan evlilikle eşlerin ‘karı-koca’ olarak hak ve yükümlülükleri, doğacak çocuklarının statüsü belirlenir ve toplumsal anlamda da ‘devlet’in kontrol, hak ve yetkisi bulunur. Ayrıca evlilik yasalar yoluyla düzenlenmesine rağmen toplumsal kurallar, gelenek ve inançlarla da sınırları belirlenmiştir.
Evlilikle bir araya gelen iki bireyin oluşturduğu ortak yaşantıda cinsel ilişkinin, yeni hak ve sorumlukların, yaşamın ortak olarak düzenlenmesinin, karşılıklı ilişkilerin, bağlılık ve sadakatin oluşturulması gerekmektedir. Buna bağlı olarak, evliliğin ilk yıllarında çiftlerin ‘ben’ dilinden ‘biz’ diline geçerken, belli bir duygusal ve yaşantısal bağlılık ve dayanışma oluşmaya başlar. Bu yeni düzene alışmanın ve oluşturmanın getirdiği sorumluluklar ve sıkıntılar çiftleri zorlayabilmektedir. Evliliğin ilk yıllarında ortak hareket etmenin bilinci de zamanla oluşur.
Evliliğin başarılı olabilmesindeki en önemli unsur iletişimdir. Evliliğin sağlıklı bir şekilde sürebilmesi için bir konuyla ilgili karar verme sürecinde, çatışma durumunda öfkeyi ve beraberindeki duygu ve düşünceleri açık bir şekilde ifade edilebilen bir iletişim tarzı gereklidir. Evlilikte boşanmanın düşünülmesi ve sorunların önemli nedenlerinden biri, çiftler arasındaki sağlıklı iletişimin olmamasıdır. Genelde çiftlerin arasındaki anlaşmazlık ve çatışmalar; suskun kalma, sızlanma, kendilerini haklı çıkarmaya çalışma, duygu ve düşünceleri bağırarak ifade etme ya da sözel olarak ifade etmeme gibi iletişim hatalarından kaynaklanmaktadır. Evlilikte uygun olmayan iletişim tarzının kullanılmasının dışında, evlilikten önce uzun süre birlikte yaşama, boşanmış aileden gelmiş olma, evlilik öncesinde çocuk sahibi olma, çocuk sahibi olamama, evlat edinme, ekonomik zorluklar ve erken yaşta yapılan evlilikler gibi etkenlerin de evlilik üzerinde olumsuz etkileri olduğu gözlenmiştir. Evliliğin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için; evlenecek bireylerin evliliğe hazır olması, görev ve sorumlulukların paylaşılma bilincine sahip olunması, farklı etkinlik ve sosyal ilişkilerde bir arada bulunulabilme kapasitesi, cinsel ilişkide eşlerin karşılıklı doyuma ulaşabilmesi, karşılıklı güven duygusunun paylaşılabilmesi, iş, üreme, eğlence alanlarında birlikte bir düzen kurulabilmesi, yeni yetişecek kuşaklara yeterli gelişme olanaklarının birlikte sunulabilmesi gelmektedir.
Ebeveynlik; çocukların dünyaya gelmesiyle beraber eşlerin birbirlerine karşı karı-koca rollerinden başka anne-baba rollerinin de oluşmasıdır. Anne- baba olmayla beraber aile yapısı değişir. Artık aile içinde çocuklara karşı sorumluluklar da vardır. Anne-baba ve çocuklardan oluşan aile yapısı içindeki etkileşim değişir. Buna bağlı olarak aile içi dinamiği de değişmektedir. Değişen aile yapısı, etkileşimler ve karı-koca sorumluluğu üzerine bir de ebeveyn olma sorumluluğun da eklenmiş olması kaygıya sebep olur. Eşler arasında yeni rol ve sorumluluklar sebebiyle çatışmalar ortaya çıkabilmektedir.Değişen yaşam tarzı ve şehir hayatının getirdiği bireysel ihtiyaçlar, evlilik yaşını geciktirmekte ve çocuk sahibi olma yaşı ve sayısını azaltmaktadır. Bu bir taraftan olumlu bir yönü varken diğer taraftan olumsuz yanları da vardır. Bu ebeveynler, anne ve baba olmaktan büyük bir mutluluk duymaktadırlar. Çocuklarıyla daha kaliteli ve bilinçli vakit geçirebilmektedirler. Çocuklarını, anlamak, hissetmek ve sonrasında onların ihtiyaçlarını karşılayabilme açısından daha duyarlıdırlar. Fakat bu anneler ve babalar, geç yaşta çocuk sahibi oldukları için aşırı koruyucu ya da aşırı fedakarlıkla çocuklarının her istediğini yapan bir davranış içerisine girebilmektedirler. Ayrıca ilerleyen yaşla birlikte, ebeveynler çocuklarıyla ortak bir ilgide buluşabilmek zorlaşmakta ve vakit geçirebilmek için yeterli enerji ve gücü bulamayabilmektedirler. Bunun soncunda çocuk ve ebeveyne arasında istenilen nitelikte bir paylaşım oluşamamaktadır. Bu durum, çocuk için üzüntü yaratmakta ve paylaşımın eksikliğini hissetmektedir. Kültürel olarak baba, çocuk yetiştirmek sanki annenin sorumluluğuymuş gibi davranmakta; ve babalar çocukların gelişimi ve yetiştirilmesiyle ilgili katkı sağlama konusunda yetersiz kalmaktadırlar. Çocuğun bütün sorumluluğu üzerinde kalan anne, bu sorumluk altında yeterince destek göremediği için tükenmişlik ve bıkkınlık hisleriyle eşiyle arasında sorunlar yaşamaktadır. Ayrıca bu sebepten dolayı, hem anne hem de baba, çocuğu için yeterli gelişimsel desteği sağlayamamaktadır.
Sağlıklı, mutlu, kendine güvenen, birey olma yolunda çocukların yetişebilmesi için, öncelikle eşlerin birbirlerine vakit ayırdıkları, paylaştıkları, birbirlerini anlayabildikleri, aile içinde oluşan sorunlara sakince ve iletişimi devam ettirerek çözüm bulma yetilerine sahip olabildikleri bir etkileşimleri olmalıdır. En önemlisi ise, ebeveynler çocuklarının sorumluluklarını paylaşırken; onlarla birlikte vakit geçirmelidirler. Ve ebeveynler, birbirleri arasındaki bu nitelikli iletişimle çocuklarına örnek olabilmelidirler. Çiftler arasında yukarıda belirtilen etkileşim ve paylaşım oluşmayıp sadece sorun ortaya çıktığında iletişime geçilirse; çocuk için anne ve babayla olan iletişim, sadece sorunların ve aksiliklerin iletilmesi ile ilgili bir yapıya döner. Bu durum çocuk üzerinde suçluluk, güvensizlik, utanç, yetersizlik, değersizlik gibi duyguların oluşmasına sebep olur. Bu duygulara bağlı olarak çocuk üzerinde olumsuz bir karakter yapılanmasının temelleri atılmış olur. Ayrıca aile içinde paylaşım, iletişim, bir ailenin üyesi olmak, birbirini destekleme, yaşanan sorunları sakinleşerek çözebilme, hissedebilme yoksa çocukta kendilik, kimlik ve cinsel kimlik gelişimi olumsuz yönde etkilenmiş olur.
çekirdek olarak anne-baba ve çocuktan oluşan aile sisteminde aile içindeki bireylerden kaynaklı ya da daha farklı nedenlerle sorunlar ortaya çıkabilmekte ve aile sistemi bu sorunları kendi içerisinde çözemeyebilmektedir. Bu aşamada aile yardım aramaya başlar.
Aile sisteminde ortaya çıkan ve aile sisteminin çözemediği sorunların çözümü için anne, baba, çocuk/çocuklar, ailedeki diğer kişilerin katılımıyla yapılan aile ve evlilik terapisine katılabilir. Aile terapisinde amaç; aile içindeki sorunu belirlemek, ailedeki bireylerin soruna bakış açısını, algısını değerlendirmek, her aile üyesini dinlemek, aile üyeleri sorunu çözerken desteklemek, ailenin yapısında, iletişiminde vs. bir sıkıntı olduğu düşünüldüğünde bu sistemlerin değişimine ve dönüşümüne yardımcı olmak şeklinde özetlenebilir. Bu değişim ve dönüşümlerle aile bireylerinin ve alt sistemlerin değişmesi amaçlanır.
Aile terapistinin terapi sırasında bazı sorumlulukları ve terapist olarak yapması gereken ödevleri vardır. Öncelikle terapist, empatik bir biçimde her bir aile üyesini dinlemeli, herkese eşit davranarak her bir aile üyesini sorunla ilişkili ve/veya bireysel olarak duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışmalıdır. Terapi sürecinde hiçbir aile üyesini dışarıda bırakmamalı ve her bir aile üyesinin terapötik sürece katılımı sağlanmalıdır. Aile üyelerine sorunun nelerden kaynaklanabileceğini, birbirleriyle kurdukları iletişim şekillerini ve yanlışlarını onlara göstermeli bir nevi ailenin sorunlarına ayna tutmalıdır. Sorunları aile için daha anlaşılır, daha görünür ve net hale getirmelidir. Böylece terapistin ve aile üyelerinin o sorun üzerinde çalışması kolaylaşır. Sonrasında terapist ailenin kendi içinde sorunu çözmek için kullanabilecekleri kendi kaynaklarını ve olumlu taraflarını göstermelidir. Bu amaçla her bir aile üyesini desteklemelidir. Son olarak terapist her aşamada her bir aile üyesine karşı açık, net, dürüst olmalı ve yargılamamalıdır. Bununla birlikte terapist aile üyeleriyle kurduğu iletişimle aile üyelerine örnek olmalıdır.
Her terapi seansının belli amaçları ve aşamaları vardır. İlk seanslara aile üyelerine terapide neler yapılacağı, sürecin nasıl işleyeceği, yapmaları gerekenler ile ilgili genel bir bilgi verilir. Bu çerçevede bir kontrat oluşturulur ve imzalanır. Aile içinde var olan soruna odaklanılmadan önce aile üyeleri birey olarak tanınmaya çalışılır. Bu sayede terapist onlarla bir yakınlık kurar. Bu aşamada terapist her bir aile üyesine eşit söz hakkı vermeli ve eşit derecede onlarla ilgilenmeli ve dinlemelidir. Konuşmalara her bir aile üyesinin katılmasını sağlamalıdır. Daha sonraki süreçlerde terapist, aile üyelerinin birbirleriyle olan etkileşimleri ve iletişimlerini değerlendirir. Terapist aile üyelerine uygun ses tonuyla, iletişim tarzıyla, ilgili ve kabul edici bir şekilde yaklaşarak aile üyelerine örnek olur. Terapist, aile üyelerinin birbirleriyle etkileşimde kullandıkları, yargılayıcı, suçlayıcı, patavatsız iletişim şekillerini ortaya çıkararak aile üyelerine gösterir ve üzerinde o aile üyesiyle birlikte çalışır. Terapist sorunla ilişkili olarak her bir aile üyesinin duygu, düşünce ve davranış şeklini belirler. Bu sorunlarla bireylerin kendi aile menşeinde yaşadıkları sorunlarla ilgisi olup olmadığı, sorunların benzeşen ve farklılaşan yönleri aile üyelerine gösterilir ve onların da anlaması sağlanmaya çalışılır. Terapist, aile üyelerinin birbirini anlama, algılama, değerlendirme kapasitelerini araştırır. Terapist aile içindeki sorunlarla uğraşırken bir yandan da aile üyelerinin bağımsızlığını, özerkliğini ve gelişimini de destekler. Her aşamada terapist aile üyelerini destekler ve aile üyelerine sorunlarına bakabilmeleri ve çözebilmeleri için cesaretlendirir.
Terapist sonraki aşamalarda aile üyelerinin soruna ve uygun olmayan iletişime neden olan tutum, davranış ve duygularının değişimini sağlamaya çalışır. Ailede uygun olmayan yapı ve etkileşimleri dönüştürmeye; aile üyelerine yeni rol ve sorumluluklarını oluşturma yolunda yardımcı olur.
Dr.Mehmet Tekneci
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Aile ve Evlilik Terapisi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dr.Mehmet TEKNECİ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dr.Mehmet TEKNECİ'nin izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Mehmet TEKNECİ Fotoğraf
Dr.Mehmet TEKNECİ
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Psikoterapist
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi157 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dr.Mehmet TEKNECİ'nin Makaleleri
► Aile ve Evlilik Terapisi Psk.Cüneyt KAYA
► Aile ve Evlilik Terapisi Üzerine Psk.Akın ÖZGÜN
► Evlilik-Çift ve Aile Terapisi Psk.Tuğba DEMİRÖZ
► Aile-Evlilik Terapisi Nedir? Psk.Ebru ÖZKARDAŞ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Aile ve Evlilik Terapisi' başlığıyla benzeşen toplam 15 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Aktarım Karşı Aktarım Aralık 2019
► Grup Psikoterapisi Ekim 2019
► Depresyonu Anlamak Eylül 2019
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


09:00
Top