Dünyada Depresyondan Ölmüş Mezarı Var Mıdır
DÜNYADA DEPRESYONDAN ÖLEN VAR MI
Depresyona giren kişi kolay kolay intihar etmez!
Depresyonu olduğu halde intihar eden birileri elbette ki olmuştur. Ancak intihar edenlerin çoğunluğu depresyonda falan değildir. Toplumlarda birçok kişi intihar ediyorsa bunlardan bazılarının depresyonlu kişiler olması korelasyonun sonucu olan zorunlu bir olasılıktır sadece.
Çünkü depresyon denilen ve kesinlikle hastalık olmayan sürece giren kişi zihnini, ruhunu, psikolojisini çok önemsediği için girmiştir zaten. Psikolojisini önemsemeyen kişiler depresyona falan girmiyor. Eğitim ve bilinçlenme arttıkça bu sorunlar çoğalıyor.
Çünkü eğitimli kişilere bu sorunlar daha fazla servis ve telkin ediliyor. Malum, eğitimli kişiler sağda solda hastalık algısı ören zehirli mesajlara daha fazla maruz kalıyorlar. Çünkü eğitimli ve bilinçli kesimde psikolojiyi önemsemek çok modadır!
Köyden yaşayıp da panik atak yahut OKB veya depresyon sorunu bulunan psikiyatri vakası nadirdir. Onlar bile iyi araştırılınca köyde yaşadıkları halde okuyan ve araştıran kişiler olduğu görülür.
Köydeki insanlarımızın beyni daha mı az bozuluyor?
Köydeki insanların serotoninleri daha az mı düşüyor yoksa?
Siz hiç panik atak hastası yaşlı bir dede gördünüz mü?
Siz hiç OKB yaşayan bir nineye şahitlik ettiniz mi?
Dede ve nineleriniz bu sorunları hiç duymuş mu; bırakın yaşamayı?
Çünkü onlar bu vahşi sistemin hatalarından hep uzak durdular. Bilmedikleri, işitmedikleri, duymadıkları, okumadıkları için korudular ruhlarını!
Ufak tefek bu sorunları yaşayan olduysa da üzerinde durmayarak atlatıp gittiler. "Yardım alarak, sorunum önemli mesajı" vererek değil.
Psikiyatri sorunlarınız önemli mesajı veriyor. Beynimizi kilitliyor. Çünkü sorunun önemli mesajı alan birisi bu önemli sorununu nasıl önemsemez! Önemseyen bir beyin bu önemli sorundan nasıl müteessir olmaz! Bu inancı mevcut statüko inşa ediyor beyinlerimizde!
Böylece sorunlarımıza inandığımız ve onları önemsediğimiz nispette etkilenir hale geliyoruz. Psikiyatri hastalık inancı inşa ediyor zihinlerimizde. İnandığımız nispette sıkıntı yaşıyoruz bizler de. Bir günah sırf günah olduğu için değil de kişinin imanı ve Allah'a inancı nispetinde rahatsız eder ya; aynen öyle!
Siz hiç, "Takma, salla gitsin" diye düşünen birisinin yaşadıklarından çok etkilendiğine şahit oldunuz mu? Olamazsınız! "Takma" deyince serotonin mi dengeleniyor, beyindeki yapısal anomali mi iyileşiyor bir anda? Bakış açınız değişince her şey değişiyor. Çünkü sorun serotonin sorunu değil; bakış açısı sorunu!
"Yaşadığım ciddi bir hastalıkmış" diye inanıp da rahat olabilen birilerini tanıyor musunuz ya da? Bu da pek mümkün olmaz genelde!
"Depresyon hastasında intihar riski yüksektir" söylemi tam bir kara propagandadır.
Dedim ya kişiler zaten psikolojilerini bu kadar çok önemsedikleri ve abarttıkları için depresyon denilen sürece girmişlerdir.
Psikolojisini bu kadar önemseyen kişi canını önemsemez mi!
Bu yüzden depresyonlularda intihar riski yüksek telkini tam bir kara propagandadır. Korkutma bu alanda sık kullanılan bir hasta devşirme yöntemidir. Amaç bu süreci yaşayan kişileri korkutarak evvela kendilerini daha kötü hissetmelerini sağlamak, sonra da, "Ben sahiden kötüyüm" düşüncesine sokarak hastalıktan ve hastadan kazanılan kliniklerin gedikli müdavimi yapmaktır.
Bu yüzden bu statükodan ve bu statükonun beyinlerde hastalık inşa eden zehirli mesajlarından - telkinlerinden uzak durabildiğiniz nispette ruh sağlığınız selamette olacaktır.
Kıyaslayın eski ile günümüzü!
Ne değişti de bu sorunlar çoğaldı. Üstelik uzman sayısı ile paralel bir biçimde!
Günümüzde kitle iletişim imkanları; haliyle de hatalı ve zehirli mesajlar, telkinler, propagandalar çoğaldı çünkü. Böylece güçlü bir hastalık algısı ve inancı inşa edildi. Kişiler de hasta olduklarına inandıkları nispette etkilenir hale geldiler.
Bu psikiyatrinin ve ona yakın durdukça kendisini daha değerli hisseden, onun güdümünde hareket eden psikolojinin bize attığı sureti hak kılıklı acımasız bir kazıktır.
Psikolog
İzzet Güllü
Depresyona giren kişi kolay kolay intihar etmez!
Depresyonu olduğu halde intihar eden birileri elbette ki olmuştur. Ancak intihar edenlerin çoğunluğu depresyonda falan değildir. Toplumlarda birçok kişi intihar ediyorsa bunlardan bazılarının depresyonlu kişiler olması korelasyonun sonucu olan zorunlu bir olasılıktır sadece.
Çünkü depresyon denilen ve kesinlikle hastalık olmayan sürece giren kişi zihnini, ruhunu, psikolojisini çok önemsediği için girmiştir zaten. Psikolojisini önemsemeyen kişiler depresyona falan girmiyor. Eğitim ve bilinçlenme arttıkça bu sorunlar çoğalıyor.
Çünkü eğitimli kişilere bu sorunlar daha fazla servis ve telkin ediliyor. Malum, eğitimli kişiler sağda solda hastalık algısı ören zehirli mesajlara daha fazla maruz kalıyorlar. Çünkü eğitimli ve bilinçli kesimde psikolojiyi önemsemek çok modadır!
Köyden yaşayıp da panik atak yahut OKB veya depresyon sorunu bulunan psikiyatri vakası nadirdir. Onlar bile iyi araştırılınca köyde yaşadıkları halde okuyan ve araştıran kişiler olduğu görülür.
Köydeki insanlarımızın beyni daha mı az bozuluyor?
Köydeki insanların serotoninleri daha az mı düşüyor yoksa?
Siz hiç panik atak hastası yaşlı bir dede gördünüz mü?
Siz hiç OKB yaşayan bir nineye şahitlik ettiniz mi?
Dede ve nineleriniz bu sorunları hiç duymuş mu; bırakın yaşamayı?
Çünkü onlar bu vahşi sistemin hatalarından hep uzak durdular. Bilmedikleri, işitmedikleri, duymadıkları, okumadıkları için korudular ruhlarını!
Ufak tefek bu sorunları yaşayan olduysa da üzerinde durmayarak atlatıp gittiler. "Yardım alarak, sorunum önemli mesajı" vererek değil.
Psikiyatri sorunlarınız önemli mesajı veriyor. Beynimizi kilitliyor. Çünkü sorunun önemli mesajı alan birisi bu önemli sorununu nasıl önemsemez! Önemseyen bir beyin bu önemli sorundan nasıl müteessir olmaz! Bu inancı mevcut statüko inşa ediyor beyinlerimizde!
Böylece sorunlarımıza inandığımız ve onları önemsediğimiz nispette etkilenir hale geliyoruz. Psikiyatri hastalık inancı inşa ediyor zihinlerimizde. İnandığımız nispette sıkıntı yaşıyoruz bizler de. Bir günah sırf günah olduğu için değil de kişinin imanı ve Allah'a inancı nispetinde rahatsız eder ya; aynen öyle!
Siz hiç, "Takma, salla gitsin" diye düşünen birisinin yaşadıklarından çok etkilendiğine şahit oldunuz mu? Olamazsınız! "Takma" deyince serotonin mi dengeleniyor, beyindeki yapısal anomali mi iyileşiyor bir anda? Bakış açınız değişince her şey değişiyor. Çünkü sorun serotonin sorunu değil; bakış açısı sorunu!
"Yaşadığım ciddi bir hastalıkmış" diye inanıp da rahat olabilen birilerini tanıyor musunuz ya da? Bu da pek mümkün olmaz genelde!
"Depresyon hastasında intihar riski yüksektir" söylemi tam bir kara propagandadır.
Dedim ya kişiler zaten psikolojilerini bu kadar çok önemsedikleri ve abarttıkları için depresyon denilen sürece girmişlerdir.
Psikolojisini bu kadar önemseyen kişi canını önemsemez mi!
Bu yüzden depresyonlularda intihar riski yüksek telkini tam bir kara propagandadır. Korkutma bu alanda sık kullanılan bir hasta devşirme yöntemidir. Amaç bu süreci yaşayan kişileri korkutarak evvela kendilerini daha kötü hissetmelerini sağlamak, sonra da, "Ben sahiden kötüyüm" düşüncesine sokarak hastalıktan ve hastadan kazanılan kliniklerin gedikli müdavimi yapmaktır.
Bu yüzden bu statükodan ve bu statükonun beyinlerde hastalık inşa eden zehirli mesajlarından - telkinlerinden uzak durabildiğiniz nispette ruh sağlığınız selamette olacaktır.
Kıyaslayın eski ile günümüzü!
Ne değişti de bu sorunlar çoğaldı. Üstelik uzman sayısı ile paralel bir biçimde!
Günümüzde kitle iletişim imkanları; haliyle de hatalı ve zehirli mesajlar, telkinler, propagandalar çoğaldı çünkü. Böylece güçlü bir hastalık algısı ve inancı inşa edildi. Kişiler de hasta olduklarına inandıkları nispette etkilenir hale geldiler.
Bu psikiyatrinin ve ona yakın durdukça kendisini daha değerli hisseden, onun güdümünde hareket eden psikolojinin bize attığı sureti hak kılıklı acımasız bir kazıktır.
Psikolog
İzzet Güllü
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Dünyada Depresyondan Ölmüş Mezarı Var Mıdır" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
31 Beğeni
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.