2007'den Bugüne 92,307 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Okul Öncesi Eğitimin Çocuk Ruh Sağlığı Açısından Önemi
MAKALE #14926 © Yazan Uzm.Psk.Gülsen SÜSLÜ | Yayın Haziran 2015 | 7,498 Okuyucu
OKUL ÖNCESİ EĞİTİMİN ÇOCUK RUH SAĞLIĞI AÇISINDAN ÖNEMİ

Kişilik gelişimini belli dönemlere ayırarak ele alan Erik Erikson, sekiz psikososyal dönem tanımlamıştır. Erikson kuramındaki bu dönemleri “psikosoyal kriz” olarak da ele alır. Erikson’a göre her gelişim aşaması çevrenin gereklerine uyum sağlayarak kişinin aşmak zorunda olduğu çatışmalar ve gerilimlerle belirlenmiştir. Gelişimin sağlıklı sürdürülebilmesi için her aşamadaki kriz başarıyla çözümlenmelidir.

Erikson'un sekiz psikososyal gelişim aşamaları şunlardır;
Bebeklik Dönemi, Temel Güven – Güvensizlik (0-1)
Okul Öncesi Dönem, Özerklik – Kuşku/Utanç (1-3)
Okul Öncesi Dönem, Girişimcilik – Suçluluk (3-6)
Çalışkanlık – Aşağılık Duygusu (6-12)
Ergenlik Dönemi, Kimlik Kazanma – Rol Karmaşası (12-20)
İlk/Genç Yetişkinlik Dönemi,Yakınlık – Yabancılaşma/Yalıtılmışlık
Yetişkinlik Dönemi, Üretkenlik – Verimsizlik/Durgunluk
Yaşlılık Dönemi, Benlik Bütünlüğü – Umutsuzluk

Okul öncesi döneme denk gelen 3-7 yaş arasındaki psikoseksüel gelişim alanına bir göz atarak çocuğu nasıl bir dönemin beklediğini daha rahat anlayabiliriz.

Girişimciliğe Karşı Suçluluk (3-6 yaş)
Çocuğun psikomotor ve dil gelişimi onun fiziksel ve sosyal çevresini daha fazla araştırmasına, bu da girişken olmasına olanak tanımaktadır. Bu dönemde çocuğun merakı artar, sorular sorar ve çevresini araştırır.
Bunun yanı sıra problem oluşturan davranışları da artar. Ancak çocuğun koşmasına, atlamasına, istediği gibi oynamasına izin verilmelidir. Yani çocuğun kendini keşfedebilmesi için gerekli yaşantıları kazanması sağlanmalıdır. Girişimleri desteklenmeli, soruları ilgi ile cevaplanmalı, kendi kararlarına dayalı anlamlı seçimler yapabilmelerine olanak tanıyan seçenekler yaratılmalıdır.
Bu dönemde çocuk kendi başlattığı eylemlerden dolayı eleştirilmemeli, cezalandırılmamalı, girişimleri engellenmemelidir.
Cinsel ilgileri ve çocuksu eylemleri yüzünden korkutulan, cezalandırılan çocuk zamanla suçluluk duygularıyla örülü bir üst benlik geliştirir. Bu üst benlik bazılarında ilkel, katı ve acımasız olabilir. Üst benlik çocukta ürkek, uysal, edilgen, bağımlı ve girişim duygusundan yoksun kişilik özelliklerinin oluşumunu mümkün kılabilir.
Girişimleri engellenen, eleştirilen ve cezalandırılan çocuk yanlış bir şey yaptığına inanarak suçluluk duygusu edinir.
3-6 yaş çocuğun okul öncesi dönemine denk gelmektedir. Bu dönemde çocuğun yaşadığı çatışmaları çözebilmesi ve sağlıklı bir kişilik gelişimi göstermesi önemlidir. Bu bilgilerden hareketle çocuğun bu altın yıllarında aile ve okul sürecinin çocuk ruh sağlığı açısından yeri ve etkileri oldukça önemlidir.

3-7 yaşı neden bu kadar önemsiyoruz?

3 yaşına kadar evde annesiyle kalabilen bir çocuk, öz bakım becerileri, dil gelişimi, kaba motor becerileri ve sosyal becerileri geliştiği için artık ev ortamı ona yetersiz gelmektedir. Çocuk daha fazla oyun, daha fazla hareket ve daha çok akran arayışındadır. Anneyle sağlıklı bağlanma içinde olan çocuğun anneyle arasına mesafe koyma akranlarına daha çok zaman ayırma dönemidir.

Mahallerimizin güvenli ve çocukların ihtiyaçlarına cevap verebilen dönemlerde parklar, sokaklar ve evlerimizin önü anneden ayrılma ve akranlarla sosyal iletişim kurmak adına bir çocuk için ideal ortamlardı. Anneler de güvenle çocuğunun mahallede arkadaşlarıyla oyun oynamasına izin verebilirlerdi. Ancak özellikle büyük şehirlerde yetişkinlerin bile nefes alamadığı cadde ve soskaklarda, çocukların oyun oynamasını bırakın yürümek için dahi alanlarımızın olmamasıyla çocuklar için de bu ortamlar yok oldu. Sosyolojik değişimleri de göz önünde bulundurursak daha çekirdek aileye dönük yaşantılarımız ve 90 metrekare balkonsuz evlerimiz bizimle beraber oyuna ve harekete daha çok ihtiyacı olan çocuğu alansız bıraktı. Kadının da iş hayatına, ev dışındaki hayata daha aktif katılımıyla çocuklar ya bakıcı ya da ananae/babaanne ile birlikte 2+1 evlere mahkum kaldı. Bu dönemde çocuğun imdadına televizyon, tablet ve akıllı telefonlar yetişti. Enerjisini boşaltamayan, oyun ihtiyacını karşılayamayan, sosyalleşemeyen, ilişki kurmak için akranlarına ulaşamayan çocuklar ekrana maruz kaldı. Teknoloji bu bakımdan aileleri de kurtarmış görünmekte, çünkü çocuğun sosyal ihtiyacını karşılayamayan aileler, tablette oyun oynarken çok mutlu gördükleri çocuklarıyla içlerini rahatlatmaktalar. Ancak çağımızın büyük bir sorunu haline gelmekte olan teknoloji bağımlılığını ve yarattığı sıkıntıları da göz ardı etmememiz gerekir. Çocuklarda karşılaşılan en yoğun problemlerin başında gelen dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu gibi hastalıklar yine bu dönemdeki yanlış yetiştirme tutumları, oyun oynama, sosyalleşme gibi çocuğun ihtiyaçlarını karşılayamamız, beynin en aktif gelişme döneminde aşırı uyarana maruz kalması tetikleyici olarak görülmektedir. Dolayısıyla geniş bir persfektiften bakarsak özellikle ilkokul çağında öğretmenlerin neredeyse sınıfın yarısını dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu endişesiyle psikiyartiye yönlendirdiği çocukların sayısı gün geçtikçe artmaktadır.

Yaşam alanlarımızın yok olması, çocuğun eve dolayısıyla ekrana mahkum edilmesi ve sonucunda yaşanan hastalıklarıla birlikte ele alır ve ne yapacağımızı düşünürsek okul öncesi eğitimin öneminden bahsedebiliriz.

Okul öncesi eğitim bilişsel ve akademik yönden çocuğu okula hazırlamak, öğrenme isteğini uyandırmak, okula başlamadan önce gerekli kavram becerilerini kazandırmak, ince motor gelişiminin desteklenmesi olarak başlı başına önemlidir ancak, yukarıda bahsettiğimiz günümüz çocuklarının yaşadığı zorluğu aşmasının en önemli yolu olarak da görülmektedir.

Özellikle 3 yaş sonrası, çocuğun anneden ayrılmaya hazır olduğu, sosyal ilişkilere, arkadaşlığa çok ihtiyaç duyduğu dönemde okulların bu ihtiyaca büyük oranda katkı sağladığı bilinmektedir. Yaş döneminim özelliği olarak benmerkezci olan çocuk okulla birlikte, paylaşmayı, ötekinin ihtyacını görmeyi ve tanımayı, yaşamın sadece kendi ihtiyaç ve isteklerinden ibaret olmadığını, arkadaşlık kurmayı, sabretmeyi, ve en önemlisi başkalarını sevmeyi öğrenir.

Çocuk okul öncesi eğitimden geçmeyip direkt ilkokul 1. sınıftan başlasa ne olur?
Akademik ve bilişsel açıdan yapılan araştırmalara bakarsak, anaokula giden çocuğun gitmeyen çocuklara göre daha kolay okuma yazmaya geçtiğini, daha uzun süre sınıfta ders dinleme kapasitesine ulaştığını, zihinsel aktivite gerektiren çalışmalara daha hazır olduğunu görüyoruz. Duygusal ve sosyal gelişime baktığımızda ise, okul öncesi eğitimden geçmiş çocuğun annesinden daha rahat ayrılarak yabancı ve yeni bir ortama katılabildiğini, tanımadığı yeni sosyal bir ortama daha rahat uyum sağlayabildiği ve ilkokul oryantasyonunun daha rahat geçtiğini görebiliriz. Kendi pratiğime dayanarak özellikle ilkokul birinci sınıfta, sosyal uyumsuzluk gösteren, okula neşeyle başlayan ancak bir süre sonra gitmek istemeyen bir çok çocukla karşılaştığımda ve annelere anaokuluna gidip gitmediğini sorduğumda ya gitmediğini ya da yaşıtlarına oranla daha kısa süre gittiğini ya da gittiği anaokulunun çocuğun ihtiyaçlarına cevap vermediğini gördüğümü söyleyebilirim.

Peki bu çocuklar ilkokulda nasıl bir uyumsuzluk gösteriyor?
Tam da anaokulunun öneminden bahsettiğimiz etkinliklerden ve çocuğa kattığı becerilerden yoksun kalan çocuk, diğer çocukların 3-6 yaş döneminde arkadaşlarıyla yaşayarak, deneyimleyerek öğrendiği, ilişki kurma, oyun oynama, ötekinin ihtiyaçlarını görme ve saygı gösterme, reddedilmeyi tolere etme, karşılaştığı sosyal problemleri çözme becerisi gibi bir çocuğun duygusal olarak gelişiminin en önemli parçalarından eksik kalıyorlar. İlkokula başladıkları dönemde çok küçük ve basit sıkıntıları aşmakta güçlük yaşayarak “kimse beni sevmiyor”, “kimse benimle oyun oynamıyor” diyerek okula gelmede isteksizlik gösteriyorlar. Bu noktada da çocuğun akranlarıyla arasındaki duygusal olgunluk aralığı açılıyor. Çünkü anaokulunda yeterince sosyalleşen çocuk bu tip problemlerle 3-6 yaş aralığında karşılaşmış ve nasıl başetmesi gerektiğini deneyimlemiş oluyor. Anaokuluna gitmemiş, sosyal ilişkileri yeterince gelişmemiş çocuk ise daha erken dönemlere ait olan benmerkezci yanılsamasına devam etmekte olduğu gözlenmektedir.

Anaokulu seçerken nelere dikkat etmeliyiz?

Fiziksel koşullarının çocuk için yeterli olup olmaması önemlidir. Çocuğun bu dönemde ihtiyacı olan fiziksel hareketliliği sağlamasına olanak tanıyan fiziksel koşullarda olması önemlidir.

Okulun salt akademik gelişime önem vermemesi oyuna ve sosyal gelişime önem vermesi gerekir.

Yazının başında bahsedilen, 3-7 yaş döneminin önemli bir özelliği olan merak ve girişimcilik duygusu engellenmemeli, aksine teşvik edilmeli ve doyurulmalıdır. Bu dönemde çocuğun cezalandırılması suçluluk duygularına yol açacağından cezalandırıcı okul öncesi eğitimden şiddetle kaçınılmalıdır.

Burdan kastım çocuğun akşama kadar sınırsızca oyun oynaması değildir, öğretmenin eşliğinde yapıcı ve kaynaştırıcı, ihtiyaca ve gelişime yönelik grup oyunların oynatılmasına rehberlik eden bir okul sistemidir.

Sağlıklı bir okula uyum süreci nasıl olmalıdır?

3 yaşında bir çocuğun annesinden ayrılıp, ilk defa bu kadar uzun süre yalnız ve yabancılarla birlikte kalabilmesi hayatında büyük bir aşamadır. Anneden ilk ayrılış, vedalaşmak, çocuk için de anne için de her zaman zordur. Bazı çocuklar daha önceki hazır oluşluluk durumunun da etkisiyle çok hazır gelmekle beraber çoğunlukla bu dönemde çocuklar normal olarak oldukça endişeli olabilmektedirler. Anaokulunun bu dönemde çocuğu ve anneyi destekleyici rolü çok önemlidir. Anaokulunda çocuğun öncelikle öğretmenine güven duyması, ona alışması, annesinin onu geçici olarak okula bıraktığı ve sonra gelip alacağı güvenini hissetmesi gerekmektedir. Bazı çocuklar anaokuluna çok istekli başlasalar da annelerinin gitmesiyle bir terkediş yaşamaktadırlar, bu nedenle annenin oryantasyon döneminde, önce çocuğu okula gelmeden hazırlaması, daha sonra okulda çocuğu beklemesi, bazen çocuğun ihtiyacına ve orada kalma durumuna göre belki günlük 1 saatle başlayarak giderek zamanın uzatılmasıyla uyum süreci sağlıklı olarak atlatılabilir. Ancak bu süreç okulu endişelendirmemeli, normal olarak değerlendirilmeli ve çocuğun annesiyle vedalaşma sürecine saygı duyulmalıdır. Tabi bazı özel durumlarda bu uyum süreci çok uzayabilir, çocuk okula gitmeyi ve anneden ayrılmayı çok sert bir şekilde reddedebilir böyle durumlarda çocuğun özel bir kaygı yaşadığı düşünülmeli fazla örselenmeden bir uzman desteğine başvurmak önemli olabilir. Ancak daha ilk günden çocuğunuzu ağlayarak okula bırakıp gitmeyin ve de “siz gidin o nasıl olsa oyuna dalar, susar birazdan” diyen öğretmene çocuğunuzu teslim etmeyin. Evet çocuk oyuna dalıp ağlamayı kesebilir, ancak yetişkin terapilerinde gelen çocukluk anılarından da biliyoruz ki çocuk ve annenin ayrılışı ve çocuğun bunu nasıl yaşadığı önemlidir ve ileride sosyal ilişkilerini de etkileyebilecek durumdadır.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Okul Öncesi Eğitimin Çocuk Ruh Sağlığı Açısından Önemi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Gülsen SÜSLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Gülsen SÜSLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     4 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Gülsen SÜSLÜ Fotoğraf
Uzm.Psk.Gülsen SÜSLÜ
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi79 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Gülsen SÜSLÜ'nün Yazıları
► Okul Öncesi Eğitimin Önemi Psk.Dnş.Nuray BAŞTAN AYDIN
► Okul Öncesi Eğitimin Önemi Psk.Dnş.İlksen GÜZELCİK
► Okul Öncesi Eğitimin Önemi Psk.Eylem AYRANCI
► Okul Öncesi Çocuklarda Oyun ve Önemi Psk.Gözde EMİK AKSOY
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Okul Öncesi Eğitimin Çocuk Ruh Sağlığı Açısından Önemi' başlığıyla benzeşen toplam 29 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Kadınsılık Şubat 2017
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


05:07
Top