Neden Öfke ?
NEDEN ÖFKE
Öfke bir duygudur hem de masum bir duygu, öfkenin derinliğinde bireyin ihtiyaçları vardır, işte masumluğu buradan kaynaklanır. Birey ihtiyaçlarını karşı tarafa bir türlü iletemez, sıkıntı yaşar, sancılanır, kıvranır rahatsızlıklar fazlalaşır dolar dolar ve önlenemez bir patlama oluşur, İşte bu patlama bazen yüksek tonda bir bağırma, bazen şiddet uygulama ile sonuçlanır. Sonuç vahimdir. İki tarafta kaybetmiştir. Öfkeyi yaşayan belki biraz rahatlama hisseder. ( hani o sıkışma ve sancılanma vardı ya işte o yok olmuştur) ama yerini pişmanlık ve utanma duygusu almıştır. Birde çevreden aldığı tepki ceza v.s de unutmamalıdır.
Biz yetişkinler öfkemizi kontrol edebiliriz, bu duyguyu saldırgan davranışlara dönüştürmeden kendimize ve çevremize zarar vermeden, doğru olarak ifade etme becerisi kazanabiliriz. Çünkü biliriz ki kendimizi yetersiz, aciz, kıskanç, korku, endişe, yalnız ve itilmiş hissettiğimizde, öfke bünyemizi esir alıyor. İşte öfkenin masumluğu da burada aslında, biz öfkenin altındaki ihtiyaçlarımızı fark eder ve giderme yollarını bulabilirsek o zaman öfkeyle baş edebiliriz. Endişe, korku, yalnızlık ve itilmişlik duygularımızı anlayabildiğimiz paylaşabildiğimiz ve doyurabildiğimiz zaman, işte o sıkışıklık, sancılanma ve kıvranma olmayacak ve öfke patlamayacaktır.
Öfke doğal ve geçicidir. Hepimiz yaşarız. Amacımız patlamasını önlemek kendimize ve çevremize vereceği zarara engel olmaktır. Öfke öyle bir duygudur ki sağlıklı düşünmemizi engeller. Bizi istemediğimiz davranışlara iter. Olayları abartılı ve çarpıtılmış biçimde algılamamızı sağlar. Bizim düşünmeden yargılamamızı ve hemen, infaz kararını uygulamamızı destekler.
Öfkeyi kontrol altına almanın bir yolu var mı? Elbette var. Öfke bizi ele geçirdiği sırada biraz yavaşla malıyız, tepkilerimizi gözden geçirmeliyiz ( bu sırada mutfağa gidip bir bardak su içebiliriz veya balkona çıkıp derin derin nefes alabiliriz) Aklımıza gelen ilk şeyi söylemeden önce asıl söylemek istediğim bu mu diye düşünmeliyiz. Bu sırada karşımızdaki konuşmaya devam ediyordur. Çoğunlukla dinlerken karşımızdakinin ne demek istediğine değil,kendi söyleyeceklerimize odaklanırız ve savunucu, karşı tarafı kırıcı sözler söylerken yakalarız kendimizi. Doğrusu, karşımızdakinin ne demek istediğini anlamaya çalışmak, altta yatan incinmişlik, kırılma, gücenme ve kendini değersiz hissetme duygularını yakalamaya çalışmak. Belki de amacı sizi kırmak değil, kendi kırılganlığını dile getirmektir. Bunu anladığımız an zaten öfkemiz sönecektir. Hala kendimizi sıkışmış ve kızgın hissediyorsak, o zaman konuşmamıza biraz ara verelim, bulunduğumuz ortamdan uzaklaşıp derin nefes alalım. Kendimizi mutlu olduğumuz bir mekanda hayal edip rahatlayalım. Sakinleşip gevşeyelim.
Öfke bizim yaşantımızda hissedebileceğimiz bir duygu, öfkesiz bir yaşam hayal etmek biraz zor. Ancak öfkeyi de vazgeçilmez bir dost gibi çok sıklıkla yanımızda taşımamız yaşantımızı kalitesizleştirir. Bizi mutsuz kılar. Öfkeli bir insan etiketi oluşturur. Yaşantımızdaki engelleri, kayıpları, istemediğimiz durumlarla karşılaşma olasılığını değiştiremeyiz ama olaylara bakış açımızı değiştirebiliriz. Bu bizim elimizde, Bakış açımızı değiştirmek, yaşadığımız olaylardaki öfke duygusunu kontrol etmemizi kolaylaştıracak ve doğru biçimde ifade etmemize yardımcı olacaktır.
Öfke öyle bir duygu ki bir kişinin başlattığı ve kontrol edemediği öfke davranışları bulaşıcı hastalık gibi diğerlerine geçiveriyor. Kontrolü zor olan çatışmalara ve şiddete neden olabiliyor.
Öfkenin bu özelliğini bilerek yüksek sesli ve çatışmalı durumlarda sakin ve akılcı davranmayı becerebilmeliyiz.
Öfkeyi yok saymak, içimize atmak ve patlama noktasındayken susmayı tercih etmek de patlamayı yaşamak kadar tehlikelidir. Başkalarına zarar vermeyelim derken; Kızdığımız. Üzüldüğümüz, kırıldığımız ve kendimizi değersiz hissettiğimiz halde, bu duyguları karşımızdakine iletmez, öfkemizi bastırırsak, üstelik her seferinde, aman kırılmasınlar beni kötü bilmesinler, şimdi tartışma çıkacak söylemeyeyim gibi, iç konuşmaları yapıyorsak öfkemizi bastırıyoruz dur. Şimdide bedenimizde tehlike çanları çalmaya başladı. Çünkü biz rahatlayamadık içimizde yükselen volkanı geri teptik. Bu volkan lavları, yıllar içinde bedenimizin bazı organlarına zarar vermeye başlayacaktır. Hiper tansiyon, kalp damar hastalıkları, baş ağrısı mide hastalıkları ve ciltte problemler, gibi bedensel rahatsızlıklara bazen, kendimizi kötü hissetme, mutsuzluk ve hayattan tat alamama gibi birçok duygusal sıkıntılarda eşlik eder yaşantımızda bize..
Sağlıklı bir sekil de öfkeyi kontrol altına alabilme becerisi kazanmamız çeşitli egzersizlerle mümkün. Bunlardan bazıları Rahatlama ve nefes egzersizleri. Yoga çalışmaları ve kendi kendimize yapabileceğimiz olumlu telkinler. Bil işsel yapılandırma, kendimiz ve iletişimde bulunduğumuz insanlarla ilgili düşüncelerimiz, onların davranışlarına yüklediğimiz anlamlar öfkelenmemize ya da öfkemizin yatışmasına zemin hazırlar. Ne düşündüğümüzü iyi tespit etmeliyiz düşüncelerimiz genellikle olumsuz yargılarla doluysa;’ Ben zaten hiçbir zaman öfkemi kontrol edemedim ki,’ ‘ Biliyorum ne yaparsan yap bu adam değişmez.’ Veya ‘ Sen zaten hep söylenenleri kulak arkası ettin.’ Gibi düşüncelerin yerine olumlu düşünceleri yerleştirme egzersizleri yapmak bil işsel yapılandırma dır. Öfke kontrolünde çok işe yarar. Üstelik yaşama olumlu bakmak, bardağın dolu tarafını görmek yaşamdan zevk almamızı da sağlar. Soruna odaklanma yerine çözüm üretmeyi denemek iyi sonuç verebilir. Örneğin çocuğumuzun yemek yeme problemi var her öğün kabus gibi geçiyor ve bizim sabrımız taşıyor, bizi öfkelendiriyor sa; Çocuğumuzun yemek yememesi sorun, biz niye yemiyor diye soruna odaklanmak yerine ne yapabilirim. Başka ne denemeliyim diye düşünürsek çözüme odaklanmış oluruz. Tabi bu arada sakin olma ve soğukkanlılığımızı koruma öfke kontrolü açısında önemlidir. Sakin olursak karşımızdakini daha rahat dinleriz ne demek istediğini anlarız böylece yanlış cevaplar vermeyiz ve öfkenin tırmanmasını önleriz. Yaşantımızda mizaha yer vermekte öfkeyi söndürür. Kızdığınız bir davranışı sergileyen kişiye davranışın komik yanlarını ifade etmeniz ikinizi de güldürebilir öfke başlamadan biter.
Çocuklarda öfke nasıl önlenir?
Çocuklar davranış ve alışkanlık oluşturmada yetişkinleri örnek alır, özellikle kendisiyle yakından ilgilenen kişileri. Anne- baba öğretmen ve diğer yakınlarını taklit eder. Bu nedenle evin içinde saygı ortamı oluşturmak, çocuğa da başkalarının hak ve özgürlüklerine saygılı olmayı öğretir. Aile içinde herkes birbirine bağırıyor, sık öfkeleniyor ve kapıyı vurup çıkabiliyorsa, çocuktan bağırmadan konuşmasını istemek sadece bizim isteğimizde kalır. Çocuğun bu isteğimizi gerçekleştirebilmesi için bizimde onunla sakin ve bağırmadan konuşabilmemiz gerekir. Bizim öfkeli oluşumuz, hayata kızgın bakışımız, suçu başkalarında arayışımız, şiddet uygulayışımız ve olumsuz tavırlarımız, çocuklarımızın davranışlarında aynen bize geri dönecektir. Bundan emin olabilirsiniz. Özellikle 0-6 Yaş döneminde tv. Programları, çizgi filmler vs. izlerken, saldırgan kahramanları olanları seçmeyin. Çünkü onları taklit ederek öfke ve saldırgan davranışları öğrenebilirler. Her türlü çabamıza rağmen çocuğumuz çabuk öfkeleniyor ve öfkesini kontrol edemiyorsa, yapacaklarımız bitmedi. Arkadaşına kızgınlık duyduğunda, içinden ona kadar say ve arkadaşına vurma, öğretilebilir. Yetişkinler böyle çocuklarla ben dilini kullanarak iletişim kurabilir. ‘Arkadaşına vurduğunda üzülüyorum rahatsız oluyorum ‘ gibi duygular, çocuk arkadaşına vurduğu anda dile getirilmeli. Sonradan yapılan konuşmalar ve öğütler pek işe yaramaz. Ben dilini kullanma, çocuğun kendisini suçlu hissetmesine engel olur, tüm benliğine değil olumsuz davranışına odaklanmasını kolaylaştırır. Böylece davranışını daha kolay değiştirir. Bu arada olumlu davranışlarını pekiştirilip, ödüllendirir seniz ve olumsuz davranışlarda görmezden gelinirse davranışını değiştirmesi daha da kolaylaşır.
Çocuğumuza sorumluluklar verebilmeliyiz. Yaşı ile orantılı sorumlulukları alması ve birçok etkinliği başlatıp, bitirmesine olanak tanımalıyız. Çocuk bir işi başarma duygusunu yaşamalı.
Bütün denemelere rağmen çocuğumuz hala öfkeliyse ve kızgın tavırlar sergiliyorsa,
Kızgınlıktan kurtulabilmesi için; yumruk lana bilen kil, hedefe atılan top, çakıla bilen çiviler, resim çizme, futbol, basketbol gibi sporlar kabul gören çıkış yollarıdır. Çocuğumuzun bu yolları denemesine olanak tanınabilir. Hatta birlikte yapılarak onunla kaliteli zaman geçirilebilir. Çocuğun anne ve babasıyla geçireceği özel zamana ihtiyacı vardır, kendisiyle ilgilenildiğini ve gerçekten sevildiğini ancak bu şekilde anlar. Çocuğun tüm ihtiyaçlarının zamanında ve yeterince karşılanması da önemlidir. Onu rahatlatır. Çocuğun kendini güvende hissedebilmesi için, sevildiğini bilmeli ve emin olmalıdır bu nedenle sevgi koşullandırılma dan, şartsız hissettirilmeli, bu işi başarırsan seni daha çok severim gibi, arkadaşına vurmazsan öperim, zamanında uyursan kahramanım olursun gibi birçok cümlede çocuk ancak bir şeyler yaparsa sevilmeye değer görmeye layık olduğunu düşünür. Oysaki yalnızca sizin çocuğunuz olduğu için ne olursa olsun ne yaparsa yapsın sevilmeye layıktır ve çok değerlidir. Çocuk, çabalarının övülerek, yüreklendirilmeye ve cesaretlendirilmeye ihtiyaç duyar. Bu çocuğun kendini değerli algılayabilmesi için de önemlidir. Çocuğu bir bütün olarak görmek ve olduğu gibi kabul etmek, olumsuz davranışlarını törpüleyecektir. Öfkenize uygun çıkı ş yolları bulma ve duygularınızı kontrol etme konusunda başarılar dilerken, çocuklarımıza ideal örnekler oluşturacağımıza inanıyorum.
Meral Hasandayıoğlu
Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Uzmanı & Aile Danışmanı
Öfke bir duygudur hem de masum bir duygu, öfkenin derinliğinde bireyin ihtiyaçları vardır, işte masumluğu buradan kaynaklanır. Birey ihtiyaçlarını karşı tarafa bir türlü iletemez, sıkıntı yaşar, sancılanır, kıvranır rahatsızlıklar fazlalaşır dolar dolar ve önlenemez bir patlama oluşur, İşte bu patlama bazen yüksek tonda bir bağırma, bazen şiddet uygulama ile sonuçlanır. Sonuç vahimdir. İki tarafta kaybetmiştir. Öfkeyi yaşayan belki biraz rahatlama hisseder. ( hani o sıkışma ve sancılanma vardı ya işte o yok olmuştur) ama yerini pişmanlık ve utanma duygusu almıştır. Birde çevreden aldığı tepki ceza v.s de unutmamalıdır.
Biz yetişkinler öfkemizi kontrol edebiliriz, bu duyguyu saldırgan davranışlara dönüştürmeden kendimize ve çevremize zarar vermeden, doğru olarak ifade etme becerisi kazanabiliriz. Çünkü biliriz ki kendimizi yetersiz, aciz, kıskanç, korku, endişe, yalnız ve itilmiş hissettiğimizde, öfke bünyemizi esir alıyor. İşte öfkenin masumluğu da burada aslında, biz öfkenin altındaki ihtiyaçlarımızı fark eder ve giderme yollarını bulabilirsek o zaman öfkeyle baş edebiliriz. Endişe, korku, yalnızlık ve itilmişlik duygularımızı anlayabildiğimiz paylaşabildiğimiz ve doyurabildiğimiz zaman, işte o sıkışıklık, sancılanma ve kıvranma olmayacak ve öfke patlamayacaktır.
Öfke doğal ve geçicidir. Hepimiz yaşarız. Amacımız patlamasını önlemek kendimize ve çevremize vereceği zarara engel olmaktır. Öfke öyle bir duygudur ki sağlıklı düşünmemizi engeller. Bizi istemediğimiz davranışlara iter. Olayları abartılı ve çarpıtılmış biçimde algılamamızı sağlar. Bizim düşünmeden yargılamamızı ve hemen, infaz kararını uygulamamızı destekler.
Öfkeyi kontrol altına almanın bir yolu var mı? Elbette var. Öfke bizi ele geçirdiği sırada biraz yavaşla malıyız, tepkilerimizi gözden geçirmeliyiz ( bu sırada mutfağa gidip bir bardak su içebiliriz veya balkona çıkıp derin derin nefes alabiliriz) Aklımıza gelen ilk şeyi söylemeden önce asıl söylemek istediğim bu mu diye düşünmeliyiz. Bu sırada karşımızdaki konuşmaya devam ediyordur. Çoğunlukla dinlerken karşımızdakinin ne demek istediğine değil,kendi söyleyeceklerimize odaklanırız ve savunucu, karşı tarafı kırıcı sözler söylerken yakalarız kendimizi. Doğrusu, karşımızdakinin ne demek istediğini anlamaya çalışmak, altta yatan incinmişlik, kırılma, gücenme ve kendini değersiz hissetme duygularını yakalamaya çalışmak. Belki de amacı sizi kırmak değil, kendi kırılganlığını dile getirmektir. Bunu anladığımız an zaten öfkemiz sönecektir. Hala kendimizi sıkışmış ve kızgın hissediyorsak, o zaman konuşmamıza biraz ara verelim, bulunduğumuz ortamdan uzaklaşıp derin nefes alalım. Kendimizi mutlu olduğumuz bir mekanda hayal edip rahatlayalım. Sakinleşip gevşeyelim.
Öfke bizim yaşantımızda hissedebileceğimiz bir duygu, öfkesiz bir yaşam hayal etmek biraz zor. Ancak öfkeyi de vazgeçilmez bir dost gibi çok sıklıkla yanımızda taşımamız yaşantımızı kalitesizleştirir. Bizi mutsuz kılar. Öfkeli bir insan etiketi oluşturur. Yaşantımızdaki engelleri, kayıpları, istemediğimiz durumlarla karşılaşma olasılığını değiştiremeyiz ama olaylara bakış açımızı değiştirebiliriz. Bu bizim elimizde, Bakış açımızı değiştirmek, yaşadığımız olaylardaki öfke duygusunu kontrol etmemizi kolaylaştıracak ve doğru biçimde ifade etmemize yardımcı olacaktır.
Öfke öyle bir duygu ki bir kişinin başlattığı ve kontrol edemediği öfke davranışları bulaşıcı hastalık gibi diğerlerine geçiveriyor. Kontrolü zor olan çatışmalara ve şiddete neden olabiliyor.
Öfkenin bu özelliğini bilerek yüksek sesli ve çatışmalı durumlarda sakin ve akılcı davranmayı becerebilmeliyiz.
Öfkeyi yok saymak, içimize atmak ve patlama noktasındayken susmayı tercih etmek de patlamayı yaşamak kadar tehlikelidir. Başkalarına zarar vermeyelim derken; Kızdığımız. Üzüldüğümüz, kırıldığımız ve kendimizi değersiz hissettiğimiz halde, bu duyguları karşımızdakine iletmez, öfkemizi bastırırsak, üstelik her seferinde, aman kırılmasınlar beni kötü bilmesinler, şimdi tartışma çıkacak söylemeyeyim gibi, iç konuşmaları yapıyorsak öfkemizi bastırıyoruz dur. Şimdide bedenimizde tehlike çanları çalmaya başladı. Çünkü biz rahatlayamadık içimizde yükselen volkanı geri teptik. Bu volkan lavları, yıllar içinde bedenimizin bazı organlarına zarar vermeye başlayacaktır. Hiper tansiyon, kalp damar hastalıkları, baş ağrısı mide hastalıkları ve ciltte problemler, gibi bedensel rahatsızlıklara bazen, kendimizi kötü hissetme, mutsuzluk ve hayattan tat alamama gibi birçok duygusal sıkıntılarda eşlik eder yaşantımızda bize..
Sağlıklı bir sekil de öfkeyi kontrol altına alabilme becerisi kazanmamız çeşitli egzersizlerle mümkün. Bunlardan bazıları Rahatlama ve nefes egzersizleri. Yoga çalışmaları ve kendi kendimize yapabileceğimiz olumlu telkinler. Bil işsel yapılandırma, kendimiz ve iletişimde bulunduğumuz insanlarla ilgili düşüncelerimiz, onların davranışlarına yüklediğimiz anlamlar öfkelenmemize ya da öfkemizin yatışmasına zemin hazırlar. Ne düşündüğümüzü iyi tespit etmeliyiz düşüncelerimiz genellikle olumsuz yargılarla doluysa;’ Ben zaten hiçbir zaman öfkemi kontrol edemedim ki,’ ‘ Biliyorum ne yaparsan yap bu adam değişmez.’ Veya ‘ Sen zaten hep söylenenleri kulak arkası ettin.’ Gibi düşüncelerin yerine olumlu düşünceleri yerleştirme egzersizleri yapmak bil işsel yapılandırma dır. Öfke kontrolünde çok işe yarar. Üstelik yaşama olumlu bakmak, bardağın dolu tarafını görmek yaşamdan zevk almamızı da sağlar. Soruna odaklanma yerine çözüm üretmeyi denemek iyi sonuç verebilir. Örneğin çocuğumuzun yemek yeme problemi var her öğün kabus gibi geçiyor ve bizim sabrımız taşıyor, bizi öfkelendiriyor sa; Çocuğumuzun yemek yememesi sorun, biz niye yemiyor diye soruna odaklanmak yerine ne yapabilirim. Başka ne denemeliyim diye düşünürsek çözüme odaklanmış oluruz. Tabi bu arada sakin olma ve soğukkanlılığımızı koruma öfke kontrolü açısında önemlidir. Sakin olursak karşımızdakini daha rahat dinleriz ne demek istediğini anlarız böylece yanlış cevaplar vermeyiz ve öfkenin tırmanmasını önleriz. Yaşantımızda mizaha yer vermekte öfkeyi söndürür. Kızdığınız bir davranışı sergileyen kişiye davranışın komik yanlarını ifade etmeniz ikinizi de güldürebilir öfke başlamadan biter.
Çocuklarda öfke nasıl önlenir?
Çocuklar davranış ve alışkanlık oluşturmada yetişkinleri örnek alır, özellikle kendisiyle yakından ilgilenen kişileri. Anne- baba öğretmen ve diğer yakınlarını taklit eder. Bu nedenle evin içinde saygı ortamı oluşturmak, çocuğa da başkalarının hak ve özgürlüklerine saygılı olmayı öğretir. Aile içinde herkes birbirine bağırıyor, sık öfkeleniyor ve kapıyı vurup çıkabiliyorsa, çocuktan bağırmadan konuşmasını istemek sadece bizim isteğimizde kalır. Çocuğun bu isteğimizi gerçekleştirebilmesi için bizimde onunla sakin ve bağırmadan konuşabilmemiz gerekir. Bizim öfkeli oluşumuz, hayata kızgın bakışımız, suçu başkalarında arayışımız, şiddet uygulayışımız ve olumsuz tavırlarımız, çocuklarımızın davranışlarında aynen bize geri dönecektir. Bundan emin olabilirsiniz. Özellikle 0-6 Yaş döneminde tv. Programları, çizgi filmler vs. izlerken, saldırgan kahramanları olanları seçmeyin. Çünkü onları taklit ederek öfke ve saldırgan davranışları öğrenebilirler. Her türlü çabamıza rağmen çocuğumuz çabuk öfkeleniyor ve öfkesini kontrol edemiyorsa, yapacaklarımız bitmedi. Arkadaşına kızgınlık duyduğunda, içinden ona kadar say ve arkadaşına vurma, öğretilebilir. Yetişkinler böyle çocuklarla ben dilini kullanarak iletişim kurabilir. ‘Arkadaşına vurduğunda üzülüyorum rahatsız oluyorum ‘ gibi duygular, çocuk arkadaşına vurduğu anda dile getirilmeli. Sonradan yapılan konuşmalar ve öğütler pek işe yaramaz. Ben dilini kullanma, çocuğun kendisini suçlu hissetmesine engel olur, tüm benliğine değil olumsuz davranışına odaklanmasını kolaylaştırır. Böylece davranışını daha kolay değiştirir. Bu arada olumlu davranışlarını pekiştirilip, ödüllendirir seniz ve olumsuz davranışlarda görmezden gelinirse davranışını değiştirmesi daha da kolaylaşır.
Çocuğumuza sorumluluklar verebilmeliyiz. Yaşı ile orantılı sorumlulukları alması ve birçok etkinliği başlatıp, bitirmesine olanak tanımalıyız. Çocuk bir işi başarma duygusunu yaşamalı.
Bütün denemelere rağmen çocuğumuz hala öfkeliyse ve kızgın tavırlar sergiliyorsa,
Kızgınlıktan kurtulabilmesi için; yumruk lana bilen kil, hedefe atılan top, çakıla bilen çiviler, resim çizme, futbol, basketbol gibi sporlar kabul gören çıkış yollarıdır. Çocuğumuzun bu yolları denemesine olanak tanınabilir. Hatta birlikte yapılarak onunla kaliteli zaman geçirilebilir. Çocuğun anne ve babasıyla geçireceği özel zamana ihtiyacı vardır, kendisiyle ilgilenildiğini ve gerçekten sevildiğini ancak bu şekilde anlar. Çocuğun tüm ihtiyaçlarının zamanında ve yeterince karşılanması da önemlidir. Onu rahatlatır. Çocuğun kendini güvende hissedebilmesi için, sevildiğini bilmeli ve emin olmalıdır bu nedenle sevgi koşullandırılma dan, şartsız hissettirilmeli, bu işi başarırsan seni daha çok severim gibi, arkadaşına vurmazsan öperim, zamanında uyursan kahramanım olursun gibi birçok cümlede çocuk ancak bir şeyler yaparsa sevilmeye değer görmeye layık olduğunu düşünür. Oysaki yalnızca sizin çocuğunuz olduğu için ne olursa olsun ne yaparsa yapsın sevilmeye layıktır ve çok değerlidir. Çocuk, çabalarının övülerek, yüreklendirilmeye ve cesaretlendirilmeye ihtiyaç duyar. Bu çocuğun kendini değerli algılayabilmesi için de önemlidir. Çocuğu bir bütün olarak görmek ve olduğu gibi kabul etmek, olumsuz davranışlarını törpüleyecektir. Öfkenize uygun çıkı ş yolları bulma ve duygularınızı kontrol etme konusunda başarılar dilerken, çocuklarımıza ideal örnekler oluşturacağımıza inanıyorum.
Meral Hasandayıoğlu
Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Uzmanı & Aile Danışmanı
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Neden Öfke ?" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Meral HASANDAYIOĞLU'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Meral HASANDAYIOĞLU'nun izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
Beğenin
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.