2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Alerji Nedir
MAKALE #8333 © Yazan Prof.Dr.Cengiz KIRMAZ | Yayın Şubat 2012 | 6,110 Okuyucu
ALERJİ NEDİR?

Alerji kişilerin aslında zararlı olmadıkları halde bazı maddelere karşı aşırı reaksiyon göstermesidir. Bizi zararlı mikrop ve benzerilerine karşı koruyan bağışıklık sistemimizin görevi istilacıları (antijenleri) zararsız hale getirmektir. Bunun için vücut savunmacılarını (antikorlar) üretir.

Normalde vücudumuzu koruyan bağışıklık sistemi bazı insanlarda zararlı olmayan birtakım maddelere de gereğinden fazla yanıt verir. Bu reaksiyonlara aşırı duyarlılık ya da alerji adı verilir. Alerjik reaksiyona yol açan yabancı yapılara da alerjen adı verilir. Alerjik reaksiyonlar tek tip değildir, birçok yolla ortaya çıkarlar, vücudun değişik bölümlerinde meydana gelebilirler ve çeşitli şiddette olabilirler.


Bağışıklık sistemimiz iyi bir belleğe sahiptir. Yaşamımızın başlangıcında vücudumuz yabancı maddelerle karşılaştığında, bağışıklık sistemi onları tanımayı ve belleğine almayı öğrenir. Ardından yabancı maddelere (antijenlere) karşı antikorlar üreterek yanıtını hazırlar. Vücudumuz ne zaman aynı antijen görülse hatırlama özelliği nedeniyle daha önceden hazırlanmış yanıt hızla başlar. Bu nedenle saman nezlesi olan bir kişi her yıl polenlerle karşılaşınca bağışıklık sistemindeki bu özellik sebebiyle hemen alerjik reaksiyon başlar ve alerjik bulgular ortaya çıkar.


DUYARLANMA NASIL OLUŞUR?

Duyarlanma bağışıklık sisteminin antijenle temas etmesi, onu belleğine alması ve ona karşı özel antikorları üretmesidir. Daha sonraki karşılaşmada bağışıklık sistemi antijeni kolaylıkla tanıyacak ve hemen reaksiyon gösterecektir. Bir alerjene karşı duyarlanma için gerekli olan süre kişiden kişiye değişir.

ATOPİ NEDİR?

"Alerjik bir bünyeye sahip olmak" demektir. Bu durum kalıtsaldır. Başlıca üç çeşit atopik hastalık vardır:
• Atopik dermatit (egzema)
• Alerjik rinit (Saman nezlesi)
• Alerjik astım

Saman nezlesi, çoğunlukla göz alerjisi (konjunktivit) ile birlikte olabilir. Atopik kişiler genetik olarak İgE tipi antikorlar üretme eğilimindedir. Bu İgE antikorları da çevrede bulunan ve normalde zararsız olan alerjenlerle (polenler, ev tozları vb) etkileşime girerek alerjik reaksiyonu başlatır.

Kalıtım alerjiyi nasıl etkiler?


Bir çocuk eğer bir ebeveyni alerjikse %30-40 alerjik olma riski taşır. Eğer her iki ebeveyni de alerjikse alerji gelişme riski %60-70 dır.

SOLUNUMSAL ALERJENLER


EV TOZLARI:


Ev tozlarının miktarı evin yerine, bulunduğu yerin iklimine, deniz seviyesinden yüksekliğine göre büyük oranda değişir. Evden eve (bir çiftlik evi ile apartman dairesi aynı değildir) veya bir evin farklı odalarında da değişkenlik gösterebilir (banyo ile yatak odası bir değildir). Fakat; değişmeyen bir şey vardır ki ev tozları bir alerjen deposudur. Ev tozları içinde alerjiye sebep olan etken mite (akar) dediğimiz ev tozu böcekçikleridir.
Mite (Akar) lar: Akarlar küçük örümcek benzeri canlılardır ve gözle görülemezler. Ortalama 0.3 mm boyutundadırlar. Ev tozları içinde yaşayan ve solunum yolu alerjilerine neden olan iki önemli akar türü vardır. Dermatophagoides pteronysinnus ve Dermatophagoides farinaea bunların latince adlarıdır. Akarlar, insanların deri döküntüleri ile beslenirler. Başlıca yatak içinde (yastıklar, yatak, yorgan vs.) yaşarlar, çünkü deri döküntülerinin en çok bulunduğu yer buralarıdır. Depo, silo gibi yerlerde de yoğun olarak bulunurlar. Akarların dışkıları da alerjiktir. Yataklardan alınan bir gram tozda 2000 ile 15000 arasında akar bulunabilir. Ev tozu akarlarına karşı olan alerji; astım ve saman nezlesi, göz nezlesine yol açar. Yakınmalar özellikle uykudan uyanınca başlar. Belirtiler yıl boyu sürer ancak sonbahar ve kışın kötüleşme gösterebilir.

POLENLER:

Polen, bitkilerin erkek tohumudur. Bitki türlerine bağlı olarak çok farklı şekilleri olan ince taneciklerden meydana gelir. Ortalama boyutu 0.05 mm' dir. Bu da çıplak gözle görülemeyeceği anlamına gelir. Polen tanecikleri birçok alerjik protein içerirler. Bu taneciklerin küçük ve ince olanları rüzgar yolu ile dağılırlar, daha büyük olanları ise böceklerle taşınırlar. Rüzgarla dağılan polenler daha alerjeniktirler ve geniş alana yayılabilirler. Bu nedenle bu polenlere karşı alerjisi olan kişilerin çevrelerinde bitkiler olmadığı halde şikayetleri ortaya çıkabilir.

Böceklerle dağılan polenler parlak renkli ve güzel kokulu (böcekleri cezbetmek için) çiçekleri olan bitkiler tarafından küçük miktarlarda üretilirler. Dağılım yolu sebebiyle atmosferde bulunmazlar ve küçük miktarda üretildiklerinden bu polenlere karşı az sayıda insan alerjiktir.

Polen alerjisine yol açan başlıca üç bitki ailesi vardır. Bunlar çayır otları, ağaçlar, yabani otlardır. Alerji hastaları havadaki polen yoğunluğunun belli bir düzeyi geçmesinden sonra alerjik belirtiler gösterirler. Havadaki polen miktarı türlere göre değişmekle beraber ortalama her bir metreküpte 10-20 tanecik olarak hesaplanmıştır.

Ağaçlar Ocak-Mayıs arası, çayır otları Mayıs-Temmuz arası, yabani otlar Temmuz-Ekim arası polen verirler. Polenlere karşı olan alerji; saman nezlesi, göz nezlesi, alerjik astım ve kurdeşen (ürtiker) şeklinde ortaya çıkabilir. Yakınmalar sadece genellikle yılın belli zamanlarında olur ve diğer aylarda kişi tümü ile sağlıklıdır. Ancak; kliniğimizde yapılan ve uluslar arası iyi bir dergide yayınladığım bir araştırmanın sonuçları da son zamanlarda ortaya çıkan yeni veriler de bazı polen alerjilerinin (zeytin ağcaı poleni alerjisi gibi) yıl boyu süren bulgulara neden olabileceğini göstermiştir.

KÜF MANTARLARI:


Küf mantarları gözle görülmeyen alerjik etkisi olan sporlar üretirler. Renkleri türden türe değişir. Ev dışında (çürüyen bitkiler üzerinde veya havada) bulunabilecekleri gibi ev içinde (evin güneş görmeyen nemli yerlerinde) de bulunabilirler. Polenler gibi atmosferdeki spor sayısı hava koşullarına bağlıdır. Havanın sıcak ve nemli olduğu zamanlarda, örneğin yazın sonlarına doğru ve erken sonbaharda en fazladır.

ALERJİK RİNİT:


Alerjik rinit (saman nezlesi), toplumda sık görülen alerjik hastalıkların en önemlilerinden biridir. Özellikle alerjik olan anne ve/veya babaların çocuklarında görülme sıklığı daha fazla olan bu hastalık; endüstriyelolarak gelişmiş ülkelerde, çevre kirliliği gibi faktörlerin artması ile giderek artmaktadır. Hastalığın başlama yaşı genellikle küçük yaşlarda olmakla birlikte, ileri yaşlarda da başlayabilir. Hastalık genllikle alerjik konjunktivit (göz nezlesi), alerjik sinüzit veya astımla birliktelik gösterebilir.

Alerjik rinit hayatı tehdit etme özelliği olmayan ancak hastanın konforunu (yaşam kalitesini) belirgin şekilde bozan bir hastalıktır. Bu hastalıkta özellikle hastalar belirli bir alerjen ya da alerjenlerle karşılaştığı zaman şikayetler ortaya çıkar. Hastanın şikayetlerinin ortaya çıkabilmesi için hastanın en azından sorumlu alerjenle daha önceden bir kez karşılaşmış ve ona duyarlı hale gelmiş olması gereklidir.
Alerjik rinit genel anlamda 3 ayrı kategoride incelenebilir:

1. Yıl boyu süren alerjik rinit,
2. Mevsimsel alerjik rinit,
3. Yıl boyu süren ancak, mevsimsel artışlar gösteren alerjik rinit.

Bu hastalıklarda alerjiyi ortaya çıkaran alerjenler hastalığın görülme zamanını belirler. Örneğin yıl boyu alerjik rinit genel anlamda mite (ev tozu akarı)’ lara bağlıdır; mevsimsel alerjik rinit ise genel anlamda polen (ağaç, ot, yabani ot, hububat poleni)’ lere bağlıdır. Yıl boyu süren mevsimsel artışlı alerjik rinitlerde ise sorumlu alerjen hem mite’lar hem de polenlerdir. Yıl boyu alerjik rinit bazen ev içerisinde yaşayan hayvanlara (kedi, köpek, kuş gibi), bazen yıl boyu polenizasyon yapan bitki polenlerine (parietaria= yağışkan duvar otu), bezan de hamam böceği çıkartılarına bağlı olabilr.

Alerjik rinitte bulguların ortaya çıkabilmesi için alerjenle kontağın olması gerekir demiştik; bu anlamda özellikle ev tozu akarı ile her zaman karşılaşmak mümkündür. Özellikle ev içi ortamda geçirilen akşam ve gece uyku saatleri alerjenle en çok kontakt edilen saatlerdir. Böyle olunca hastalara özellikle sabahları uykudan kalktıklarında alerjik rinit bulguları gösterirler. Oysa polen alerjisi olan hastalar o bitkinin polenizasyon yaptığı mevsimde bulgu verirler.

Bulgular:

Alerjik rinitli hastalarda alerjenle karşılaştıktan sonra dakikalar içerisinde hapşurma, burunda kaşınma, burun akması ve/veya burun tıkanıklığı olur. Bu kişilerde devamlı bir burun çekme, burun kaşıma nedeni ile özel mimikler gelişir. Yine bu kişiler çocukluklarından beri burunlarını avuç içleri ile yukarı doğru sildiklerinden dolayı bu harekete alerji selamı, burun üstünde oluşan yatay çizgiye de alerji çizgisi denilir. Bu hastalarda genelde alerjik konjunktivit (göz nezlesi) te eşlik ettiği için gözlerde yanma, batma, kaşınma, sulanma gibi bulgular da görülebilir. Yine bu hastalarda eğer alerjik sinüzit varsa, geniz akması, baş ağrısı, gece gelen öksürük nöbetleri olabilir. Astımın da birlikte görüldüğü hastalarda, nefes darlığı, hırıltlı solunum, göğüste sıkışma hissi, öksürük gibi bulgular olabilir. Özellikle alerjik rinitli hastalarda antialerjik (antihistaminik) ilaç aldıktan sonra bulgularda belirgin gerileme olur.

Hastalığın tanısı:


Alerjik rinitli hastalar uzun süre grip zannedilip yanlış tedaviler uygulanabilir. Eğer ailesinde alerjik hastalık hikayesi olan bir kişi ise alerjik rinit, hasta ve hekimin aklına daha erkenden gelir. Hastalarda alerjik rinit düşündükten sonra, öncelikle burun içi muayenesi yapılır. Burun içi ödemli, şiş ve soluktur. Bu özelliği ile gripten ayrılır. Bu hastaların kan testlerinde total IgE yüksektir. Ayrıca kanlarındaki eozinofil sayısı artmıştır. Yine kan testinde alerjene spesifik IgE saptanabilir (RAST gibi metodlarla). Bu hastalarda tanıyı desteklemek ve sorumlu alerjeni saptamak için için cilt testleri uygulanır. Cilt testleri içerisinde özgüllüğü ve duyarlılığı en yüksek olan test ön kol iç yüzüne ya da sırta uygulanabilen prick (delme) testidir. Bu testte genellikle ön kol iç yüzüne bir damla alerjen çözeltisi damlatılır ve üzerinden deride ince bir iğne ucu ya da özel prick test ucu ile küçük bir delik açılır. Delik derinin sadece üst tabakasını kapsar. 15 dakika sonra ciltte oluşan kızarıklık ve kabarıklık ölçülür ve kayıt edilir. Test yaparken pozitif ve negatif kontrol mutlaka uygulanmalıdır. Pozitif kontrol olarak histamin, negatif kontrol olarak serum fizyolojik kullanılır. Pozitif kontrol iyi bir değerlendirme için mutlaka en az 3 mm kabarıklık göstermelidir. Diğer test sonuçları bu değere göre değerlendirilir.
Prick cilt testinin negatif bulunduğu ama ısrarla alerji düşünülen vakalarda ise cilt içine bir miktar alerjen ekstersi verilerek yapılan intra dermal test pozitif sonuç verebilir. Fakat bu test hem pratik değil, hem de özgüllüğünün yeterli olmaması nedeni ile çok seçilen bir test değildir.

Araştırma amaçlı çalışmalarda burun basıncını ölçen aletler yardımı ile burun içine alerjen sıktıktan 15 dakika sonra burun basıncı tekrar ölçülerek (nazal provakasyon testi) oldukça net sonuçlar da elde edilebilir. Burun içi basınçta belirli oranda bir artış varsa test pozitif olarak kabul edilir. Ancak bu testler prtaik de çok gerekmedikçe kullanılmazlar.

Hastalığın tedavisi:

Alerjik rinit için öncelikle, hastanın mutlaka hastalığından sorumlu alerjenle kontağını bitirmesi veya bunu en az düzeye indirmesi gereklidir. Bunun dışında ilaç olarak öncelikle burun içine uygulanacak veya ağızdan uygulanacak antihistaminiklerden fayda sağlanmaya çalışılır. Hastaların bir kısmında bu ilaçlardan fayda elde edilir. Ancak; bu ilaçların hemen tamamında var olan uyku hali, dikkat dağınıklığı ve konsantrasyon bozukluğu gibi önemli yan etkiler nedeniyle ilaçtan yeterli verim alınamaz. Hekimin uygun gördüğü durumlarda burun içine uygulanan kortizonlu spreylerden de belirgin yarar sağlanır. Bu tür kortizon preparatlarının yan etkisi yok denecek kadar azdır.
İlaçlardan fayda görmeyen, yeteri derecede fayda sağlanamayan hastalarda alerjen immünoterapi (aşı) tedavisi Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’ nün onayladığı bir tedavidir. Etkinliği kesin kanıtlanmış olan bu tedavi yönteminde bu günkü standartlarda yüksek kalitede alerjenler kullanılmaktadır. Yapılan çalışmalar gösteriyor ki bu tedavi yaklaşık % 85-95 dolayında fayda sağlıyor. Ancak; bu tedavinin, özellikle doz artımı döneminde daha da iyisi tedavi boyunca bir alerji ve immünoloji uzmanı tarafından yapılması ve takip edilmesi uygun olur. Tedavi hastanın verdiği klinik ve laboratuvar sonuçlarına göre 3 veya 5 yıl kadar sürer. Öncelikle birkaç ay süren ve aşının her hafta yapıldığı bir doz artımı rejimi uygulanır. Bu program sonucunda optimum doza (gerçek tedavi dozuna) ulaşılınca aşılar önce 15 günde bir daha sonra ayda bir uygulanmaya başlanır. Tedavi süresince yılda bir kez cilt testlerini tekrarlamak hastanın takibi açısından uygun olur. Uygulanan bu alerjen immünoterapi programının alerjik astımdan korumada da etkin olduğu kanıtlanmıştır.

Sağlıklı günler dileğiyle...


Profesör Doktor Cengiz KIRMAZ
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Alerji Nedir" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Prof.Dr.Cengiz KIRMAZ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Prof.Dr.Cengiz KIRMAZ'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Cengiz KIRMAZ Fotoğraf
Prof.Dr.Cengiz KIRMAZ
İzmir
Doktor "İmmunoloji - Alerji ve Bağışıklık Hastalıkları"
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi378 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Prof.Dr.Cengiz KIRMAZ'ın Yazıları
► Alerji Nedir Alerjen Nedir Op.Dr.Mustafa ÜZEYİR
► Sigara, Alerji ve Astım Prof.Dr.Cengiz KIRMAZ
► Alerji - Besin Alerjenleri Dr.Sevin KARALAR
► Radyokontrast Maddelere Karşı Alerji Prof.Dr.Cengiz KIRMAZ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Alerji Nedir' başlığıyla benzeşen toplam 27 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Herediter Angioödem Mayıs 2015
► Nazal Polip Aralık 2014
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


16:32
Top