Evlendikten Sonraki Bir Türk Erkeğinin Analizi
NASIL BİR TÜRK ERKEĞİ İLE EVLENDİM!?
Türkiye’de her geçen yıl evliliklerin bozulmasına sebep oluşturan faktörler daha dikkatli ele alınmaya başlandı. Evliliklerin zaman içinde bozulmasına yol açan faktörlerden birisi de evlendikten sonra Türk erkeğinin kişisel bakımına yeterince hatta hiç zaman ayırmaması olduğunu düşünüyorum. Nasıl bir kadından eşi için bakımlı olmasını istiyorsak erkek içinde aynı durum söz konusu olmalıdır. Kendi kişisel bakımını yapmayan, dış görünüşü ve fiziksel özelliklerine dikkat etmeyen erkekler, zamanla eşinin fiziksel olarak çekim alanından uzaklaşır. Evli erkeklerin fiziksel olarak nasıl tercihlerde bulunduklarına baktıktan sonra bunların eşi üzerindeki olumsuz etkisine de değinmek istiyorum.
Evli bir Türk erkeğinin en önemli hatalarından birisi dişlerine yeterince bakım yapmaması ve ağız kokusu nedeni ile eşinin öpüşmek istemediği bir durumun zamanla ortaya çıkmasıdır. Kendinizi eşinizin yerine koyun ve ağzından sigara veya sarımsak vb kokular geldiğini ya da midesindeki yediklerinin çürümüş diş kokusuyla dışarı çıktığını ve sizin ağzınıza öpüşmeniz esnasında bu kokunun geldiğini düşünün, ne kadar iğrenç bir durum olur hiç hayal ettiniz mi? O zaman soru şu; neden ağız ve diş sağlığına bakım yapmaz bir Türk erkeği?
Türk erkeklerini yapılan bir araştırmada haftada bir kez don değiştirdiklerini, bunu da banyo yaptıkları zaman gerçekleştirdiklerini ortaya koymaktadır. Atlet değiştirme periyodu ise kış aylarında iki haftada bire kadar düştüğü belirlenmiş. Bu konu başlı başına bence büyük bir sorun. Çevresi tarafından 1 metre uzaklıktan kötü kokular yayan ve bunun farkında olmayan bir erkekle aynı yatağı paylaşmak sanırım çok hoş bir durum olmasa gerek.
Ev içinde don yâda atletle dolaşması ayrı bir durumdur ayrıca. Balkon ya da evin başka bölümleri fark etmez onun için her yere atletle çıkabilir. Görüntü kirliliğinin farkında bile değildir aslında. Bu durum sadece ev içinde değil, yazın plajlarda veya deniz kenarında, piknikte de devam eder.
"Babam yurtdışından getirdi." dediklerine bakmayın siz; o duyduğunuz koku bariz limon kolonyası. Çünkü istenmeyen kokulardan kurtulmak için, hala limon kolonyasını tercih ederler. Parfüm ve deodorant alışkanlığı henüz tam yerleşmemiştir.
"Annemin lahana dolması" diye hayıflanırken, "Sebze mebze değil, et istiyorum, eet!" demek istiyorlar aslında. Çünkü çoğu için etsiz yemek mideyi yormaya değmiyor. Ama zamanla çok fazla yedikleri etin kokusu vücut kokuları haline geldiğinin farkında olmazlar ve maalesef tuhaf ekşimsi bir et kokusu vücut kokuları oluverir.
Yüzyıl boyunca önemli olan boyu değil işlevi diye tekrarlasak da işe yaramaz. Cinsel organları konusunda takıntılıdırlar ve birazda yalancıdırlar aslında. en yalan kısmı kesinlikle burası; çünkü ortalama kendi penis boyunu 20 - 25 cm; çevresini ise - 20 cm! olarak tarif ederler! Bu konuda nedense bir korkuları da vardır kendilerine itiraf edemedikleri. Oysa boyunun güç olmadığını ve o bölgenin beyin olmadığını nedense anlamamakta direnirler.
Tabii ki uzlaşmadan yanalar, aksini iddia edecek bir vatan evladı çıkar mı? Ama diyelim ki istemeye istemeye (!) bir kavgaya bulaştılar, ne yapacaklar? Hemen direkt yumruklarını konuştururlar. Olmazsa haydar veya cabbar ele alınır ve Allah ne verdiyse karşı tarafa ikram edilir. O da olmazsa bıçakla yada silahla birkaç delik açılır hasmının vücuduna hava alması için….
Kadın erkek ilişkilerinde çok büyük oranında "önce cinsellik" diyen Türk erkekleri, hayatı boyunca ortalama 25 kadınla flört ettiğini, üstelik %80'ini de elinden kaçırmayıp cinsel birliktelik yaşadığını iddia ederler.
"Sensiz yaşayamam." mı dedi. Çünkü en çok sevdiği insan ne sen, ne kardeşi, ne de annesi. En düşkün olduğu varlık" ibaresinin karşısında "araba" yazıyor. Çocukları, vatanı ve işi peşi sıra gelir. O yüzden arabalarına yaptıkları yatırımı eşlerine yapmazlar.
Aman Allahım!! o ne boy, o ne pos... Dayanılmaz ölçüde yakışıklı buluyorlar kendilerini. Ama hassas vücutlarının en hain yeri mide. En çok mideleri hastalanıyor. Göbekli değil Türk kası orası. Erkek adamın göbeği olur zaten değil mi?
Değişik ama nazara inanır; renklerden kırmızıyı, hayvanlardan köpeği, meyvelerden ise elmayı sever. Üzerinde anahtarlık ve cep telefonu taşımazlarsa kendilerini çıplak hissederler. Evde iken televizyon seyreder ve bu arada, elinde güç simgesi olarak kumanda ile şekerleme yapar veya da uyur.
Sırf komikliğine bile olsa, "kat'i surette" kadın kıyafeti giymezler. Aynı zamanda yüzmeyi, yemek pişirmeyi, dans etmeyi de pek bilmezler.
Şimdi böyle bir erkeğin evlenmeden önceki hali ile şimdiki hali arasında nasıl farklar var anlayabiliyor musunuz?
Oysa bu erkek evlenmeden önce romantik bir adandı. Dış görünüşü ise gayet şık ve bakımlı idi. Değişen evlenince o Kazanova gitti ve yerine Malkoçoğlu geldi. Oysa siz Malkoçoğlu istememiştiniz değil mi? Oysa her Türk Erkeğinin içinde bir Malkoçoğlu saklıdır. Tek fark çağdaşlaşmaya çalışan ama başaramayan 2002’li yılların yeni evli Türk erkeği modeli ortaya çıkmıştır.
Şimdi ne yapılacak peki? Bu adamla bir ömür geçer mi? İşte evlilik sorunları bu değişmeyen erkekle (ki size evlenmeden reklamları izletmişti) değişmesini isteyen kadının arasında yeni başlıyor. Aslında bu sorunu kadın daha önceden biliyordu fakat onu değiştirebileceğine inandığı için göz ardı etmişti evlenmeden önce. Unuttuğu tek şey en kötü evlilikler eşini değiştirebileceğine inanılarak yapılan evliliklerdir.Bu aşamada neler yapılmalı? Nasıl davranmalı ki evlilikleri bozulmasın ve mutlu bir şekilde devam etsin?
Evlilik nedir? Bana göre karşı cinsten iki insanın birlikte yaşamak için bir araya geldikleri ve birbirlerine her açıdan bir oldukları bir legal kurumdur. Bu kurum içinde duygusal, sosyal, kültürel ve cinsel ilişkiler legal olarak yaşanabilir. Ama her iki tarafın da istediklerini buluşturdukları ortak payda da.
Bu ilişkiler yumağı içinde herkes hem kendi olarak kalmalı hem de aile sisteminin bir üyesi olarak kalabilmelidir. Ben olarak kalan bizlerin yaşadığı bir ortamdır aile. Kendi olarak kalmak isteyen erkeğin kendisine yapacağı yatırımın aynı zamanda eşine ve evliliğine yaptığı bir yatırım olduğunu unutmaması gerekir.
Bunların başında bana göre kişisel olarak fiziksel dış görünümüne, ağız ve diş sağlığına bakarak başlamalıdır. Ev içinde ya da dışarıda atlet veya don denilen iç giyim kıyafetleri ile dolaşmaktan vazgeçmelidir. Kokusunu, yeme alışkanlıklarını yeniden dizayn etmeli, sorunlarını şiddet içeren güç gösterisine dönüşen davranışları ile değil yapıcı ve barışçıl çözmeyi öğrenmelidir. Kendisini kişisel olarak geliştiren, modern yaşamın içinde yenileyen her erkek eşini mutlu edecektir.
Çevresi ile sosyal ilişkileri iyi, gücünü kavga ederek değil liderlik ederek gösteren, cinselliğin fantezi olarak değil mutluluk için yapıldığına inanan erkekler kadınını kendisine hayran bırakacak ve onun kahramanı olarak kalmaya devam edecektir. Bunları başaramadığında ise kadınının elinden kaymaya başladığının farkında olması gerekir.
Türkiye’de her geçen yıl evliliklerin bozulmasına sebep oluşturan faktörler daha dikkatli ele alınmaya başlandı. Evliliklerin zaman içinde bozulmasına yol açan faktörlerden birisi de evlendikten sonra Türk erkeğinin kişisel bakımına yeterince hatta hiç zaman ayırmaması olduğunu düşünüyorum. Nasıl bir kadından eşi için bakımlı olmasını istiyorsak erkek içinde aynı durum söz konusu olmalıdır. Kendi kişisel bakımını yapmayan, dış görünüşü ve fiziksel özelliklerine dikkat etmeyen erkekler, zamanla eşinin fiziksel olarak çekim alanından uzaklaşır. Evli erkeklerin fiziksel olarak nasıl tercihlerde bulunduklarına baktıktan sonra bunların eşi üzerindeki olumsuz etkisine de değinmek istiyorum.
Evli bir Türk erkeğinin en önemli hatalarından birisi dişlerine yeterince bakım yapmaması ve ağız kokusu nedeni ile eşinin öpüşmek istemediği bir durumun zamanla ortaya çıkmasıdır. Kendinizi eşinizin yerine koyun ve ağzından sigara veya sarımsak vb kokular geldiğini ya da midesindeki yediklerinin çürümüş diş kokusuyla dışarı çıktığını ve sizin ağzınıza öpüşmeniz esnasında bu kokunun geldiğini düşünün, ne kadar iğrenç bir durum olur hiç hayal ettiniz mi? O zaman soru şu; neden ağız ve diş sağlığına bakım yapmaz bir Türk erkeği?
Türk erkeklerini yapılan bir araştırmada haftada bir kez don değiştirdiklerini, bunu da banyo yaptıkları zaman gerçekleştirdiklerini ortaya koymaktadır. Atlet değiştirme periyodu ise kış aylarında iki haftada bire kadar düştüğü belirlenmiş. Bu konu başlı başına bence büyük bir sorun. Çevresi tarafından 1 metre uzaklıktan kötü kokular yayan ve bunun farkında olmayan bir erkekle aynı yatağı paylaşmak sanırım çok hoş bir durum olmasa gerek.
Ev içinde don yâda atletle dolaşması ayrı bir durumdur ayrıca. Balkon ya da evin başka bölümleri fark etmez onun için her yere atletle çıkabilir. Görüntü kirliliğinin farkında bile değildir aslında. Bu durum sadece ev içinde değil, yazın plajlarda veya deniz kenarında, piknikte de devam eder.
"Babam yurtdışından getirdi." dediklerine bakmayın siz; o duyduğunuz koku bariz limon kolonyası. Çünkü istenmeyen kokulardan kurtulmak için, hala limon kolonyasını tercih ederler. Parfüm ve deodorant alışkanlığı henüz tam yerleşmemiştir.
"Annemin lahana dolması" diye hayıflanırken, "Sebze mebze değil, et istiyorum, eet!" demek istiyorlar aslında. Çünkü çoğu için etsiz yemek mideyi yormaya değmiyor. Ama zamanla çok fazla yedikleri etin kokusu vücut kokuları haline geldiğinin farkında olmazlar ve maalesef tuhaf ekşimsi bir et kokusu vücut kokuları oluverir.
Yüzyıl boyunca önemli olan boyu değil işlevi diye tekrarlasak da işe yaramaz. Cinsel organları konusunda takıntılıdırlar ve birazda yalancıdırlar aslında. en yalan kısmı kesinlikle burası; çünkü ortalama kendi penis boyunu 20 - 25 cm; çevresini ise - 20 cm! olarak tarif ederler! Bu konuda nedense bir korkuları da vardır kendilerine itiraf edemedikleri. Oysa boyunun güç olmadığını ve o bölgenin beyin olmadığını nedense anlamamakta direnirler.
Tabii ki uzlaşmadan yanalar, aksini iddia edecek bir vatan evladı çıkar mı? Ama diyelim ki istemeye istemeye (!) bir kavgaya bulaştılar, ne yapacaklar? Hemen direkt yumruklarını konuştururlar. Olmazsa haydar veya cabbar ele alınır ve Allah ne verdiyse karşı tarafa ikram edilir. O da olmazsa bıçakla yada silahla birkaç delik açılır hasmının vücuduna hava alması için….
Kadın erkek ilişkilerinde çok büyük oranında "önce cinsellik" diyen Türk erkekleri, hayatı boyunca ortalama 25 kadınla flört ettiğini, üstelik %80'ini de elinden kaçırmayıp cinsel birliktelik yaşadığını iddia ederler.
"Sensiz yaşayamam." mı dedi. Çünkü en çok sevdiği insan ne sen, ne kardeşi, ne de annesi. En düşkün olduğu varlık" ibaresinin karşısında "araba" yazıyor. Çocukları, vatanı ve işi peşi sıra gelir. O yüzden arabalarına yaptıkları yatırımı eşlerine yapmazlar.
Aman Allahım!! o ne boy, o ne pos... Dayanılmaz ölçüde yakışıklı buluyorlar kendilerini. Ama hassas vücutlarının en hain yeri mide. En çok mideleri hastalanıyor. Göbekli değil Türk kası orası. Erkek adamın göbeği olur zaten değil mi?
Değişik ama nazara inanır; renklerden kırmızıyı, hayvanlardan köpeği, meyvelerden ise elmayı sever. Üzerinde anahtarlık ve cep telefonu taşımazlarsa kendilerini çıplak hissederler. Evde iken televizyon seyreder ve bu arada, elinde güç simgesi olarak kumanda ile şekerleme yapar veya da uyur.
Sırf komikliğine bile olsa, "kat'i surette" kadın kıyafeti giymezler. Aynı zamanda yüzmeyi, yemek pişirmeyi, dans etmeyi de pek bilmezler.
Şimdi böyle bir erkeğin evlenmeden önceki hali ile şimdiki hali arasında nasıl farklar var anlayabiliyor musunuz?
Oysa bu erkek evlenmeden önce romantik bir adandı. Dış görünüşü ise gayet şık ve bakımlı idi. Değişen evlenince o Kazanova gitti ve yerine Malkoçoğlu geldi. Oysa siz Malkoçoğlu istememiştiniz değil mi? Oysa her Türk Erkeğinin içinde bir Malkoçoğlu saklıdır. Tek fark çağdaşlaşmaya çalışan ama başaramayan 2002’li yılların yeni evli Türk erkeği modeli ortaya çıkmıştır.
Şimdi ne yapılacak peki? Bu adamla bir ömür geçer mi? İşte evlilik sorunları bu değişmeyen erkekle (ki size evlenmeden reklamları izletmişti) değişmesini isteyen kadının arasında yeni başlıyor. Aslında bu sorunu kadın daha önceden biliyordu fakat onu değiştirebileceğine inandığı için göz ardı etmişti evlenmeden önce. Unuttuğu tek şey en kötü evlilikler eşini değiştirebileceğine inanılarak yapılan evliliklerdir.Bu aşamada neler yapılmalı? Nasıl davranmalı ki evlilikleri bozulmasın ve mutlu bir şekilde devam etsin?
Evlilik nedir? Bana göre karşı cinsten iki insanın birlikte yaşamak için bir araya geldikleri ve birbirlerine her açıdan bir oldukları bir legal kurumdur. Bu kurum içinde duygusal, sosyal, kültürel ve cinsel ilişkiler legal olarak yaşanabilir. Ama her iki tarafın da istediklerini buluşturdukları ortak payda da.
Bu ilişkiler yumağı içinde herkes hem kendi olarak kalmalı hem de aile sisteminin bir üyesi olarak kalabilmelidir. Ben olarak kalan bizlerin yaşadığı bir ortamdır aile. Kendi olarak kalmak isteyen erkeğin kendisine yapacağı yatırımın aynı zamanda eşine ve evliliğine yaptığı bir yatırım olduğunu unutmaması gerekir.
Bunların başında bana göre kişisel olarak fiziksel dış görünümüne, ağız ve diş sağlığına bakarak başlamalıdır. Ev içinde ya da dışarıda atlet veya don denilen iç giyim kıyafetleri ile dolaşmaktan vazgeçmelidir. Kokusunu, yeme alışkanlıklarını yeniden dizayn etmeli, sorunlarını şiddet içeren güç gösterisine dönüşen davranışları ile değil yapıcı ve barışçıl çözmeyi öğrenmelidir. Kendisini kişisel olarak geliştiren, modern yaşamın içinde yenileyen her erkek eşini mutlu edecektir.
Çevresi ile sosyal ilişkileri iyi, gücünü kavga ederek değil liderlik ederek gösteren, cinselliğin fantezi olarak değil mutluluk için yapıldığına inanan erkekler kadınını kendisine hayran bırakacak ve onun kahramanı olarak kalmaya devam edecektir. Bunları başaramadığında ise kadınının elinden kaymaya başladığının farkında olması gerekir.
|
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Evlendikten Sonraki Bir Türk Erkeğinin Analizi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Cengiz TÜRKMEN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Cengiz TÜRKMEN'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
Beğenin 
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.
