2007'den Bugüne 92,326 Tavsiye, 28,224 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Motivasyon
YAZI #111 © Yazan Psk.Ayşın KURTULUŞ | Yayın Eylül 2008 ÇOK OKUNUYOR
Çalışmaya başlayamamak kişide motivasyon eksikliği olduğunu gösterir. Çünkü motivasyon kişiyi davranışa yönlendiren istektir. Eğer davranış gerçekleşmiyorsa motivasyon eksikliği söz konusudur.
1-Motivasyonu sağlayan etkenlerin başında çalışmayı ihtiyaç olarak görmek gelir. Eğer çalışma sonucunda elde edilecek olanlar önemli bir ihtiyaç olarak görülürse kili bu ihtiyacı gidermek için çalışmayı kendisi isteyecektir.

2-Sınav sonucunda ulaşılacak hedef iyi belirlenmişse ve öğrenci bu hedefe ulaşmak istiyorsa hedefi düşünmesi onu çalışmaya motive edecektir. Hedefe ulaştığınızda kazanacaklarınızı düşünün.
3-Çalışma sonucunda bir ödül belirleme de motivasyona katkı sağlar.
4- Merak, motivasyonu sağlar. Bu nedenle çalışılacak dersle ilgili sizi meraklandıracak konular araştırın.
5- İlgi motivasyonu artırır. Derslerin ilgilendiğiniz kısımlarının üzerinde durun. Daha sonra ilgi alanlarınızı genişletin.



B A Ş A R M A K
"Engeller, gözünüzü hedeften ayırdığınız zaman ortaya çıkan korkunç şeylerdir."
Henry FORD
Çocuk, güven ve sevgi ister. Anne baba, itaat bekler. Bir işadamı, diğer insanlarla iş yapabilmeyi ister. Eşler, birbirinden sevgi ve ilgi ister. Patronlar, sadakat, üretim ve işbirliği ister. Çalışan, emeğinin karşılığının verilmesini bekler. Her insan, başarı ve mutluluk ister. Ancak başarı ve mutluluk kolay elde edilip, kolay yaşanmaz.
*Çalışmak için uygun bir yer ve zaman aramayınız; çünkü her yer ve zaman çalışmak için uygundur.
*Bugünün işini yarına bırakmayın, zira her günün işi kendine yetecek kadardır.
*Belli bir zaman diliminde bir işi en iyi şekilde yapmaya çalışın. Öyle ki dikkatiniz ve kuvvetiniz dağılıp gitmesin.
*Karşınıza çıkan zorlukları veya engelleri önce küçük küçük parçalara ayırın, sonra her bir parçayı yenmeye çalışın.
*Bir engeli aşmadan diğerine asla geçmeyin. Yaptığınız işten yorulduysanız ya o anki işinizi değiştirin veya çalışma hızınızı yavaşlatın; fakat asla boş durmayın.
*Çalışmaya başladığınızda acele etmeyin, telaş etmeyin; öğrenerek ve öğrendiklerinizi sindirerek ilerleyin.
*İşinizle ilgili en küçük bir noktayı bile küçümsemeyin, ihmal etmeyin, küçük ihmaller büyük zararlara yol açar.
*Zihninizin algılama gücünün en yüksek olduğu saatleri araştırıp bulun ve çalışmalarınızın en yoğun kısmını bu zaman dilimlerinde gerçekleştirin.
Thomas Edison'a Göre Başarıya Ulaşmanın Sırları:
*Kişi, neyi gerçekleştirmek istiyorsa, gerçekleştirmek istediği şeyle ilgili kesin bilgiler elde etmelidir.
*Kişi, ulaşmak istediği hedefe aklıyla odaklanmalı ve hedefine ulaşmak için o konuda edindiği ve de edinebileceği bütün bilgileri kullanmalıdır.
*Kişi, kaç kez hayal kırıklığına uğrarsa uğrasın hedefine ulaşmak için çalışmalarına devam etmeli, asla yılmamalıdır.
*Kişi, bir başkasının kendisiyle aynı doğrultudaki hedefine yönelik çalışmalarında başarısız olmasından etkilenmemelidir.
*Kişi, karşılaştığı sorunların çözümünün bir yerlerde mutlaka var olduğunu ve onu mutlaka bulacağını düşünmeli ve bu fikirle yaşamalı; sonuçta da başarıyı yakalayacağını hayal ederek hedefine emin adımlarla yürümelidir.
STRES
HAYATTA YAŞADIĞIMIZ STRESİN ÇOK BÜYÜK BİR KISMI OLAYDA DEĞİL O OLAYA BİZİM VERDİĞİMİZ ANLAMDADIR
*Verdiğimiz anlamı değiştirirsek yaşadığımız stresi de değiştiririz. Beyin gerçek uyarıcı ile hayali uyarıcı arasındaki farkı fark edemez. Örneğin; bir limon hayal ettiğimiz zaman ağzımız sulanabilir. Bu durum da hayali bir nesneye fiziksel bir tepki verdiğimiz ortaya çıkıyor. Stres tepkisi gerçek ya da hayali “hayati tehlike “ algısında ortaya çıkan bedensel tepkidir. Ama şunu unutmayalım ki amaç, varoluşu sürdürmektir.
*Stres tepkisi olmasaydı öğrenip gelişemez ve kendimizi koruyamazdık.
*Unutmayın; stres yaşanmazsa sınava çalışamazsınız.
*Stres bize faydalı da olabilir.
Stresi azaltabilecek birkaç öneri:
-Spor yapın. Spor aracılığıyla sistem kendi kontrolünü sağlayacaktır.
-Doğru nefes alıp verin. Stresli olduğunuzun farkına varır varmaz derin nefes alıp verin, rahatladığınızı göreceksiniz.
-Doğru beslenin.
-Uyku düzeninizi sağlayın.
-Strese karşı bakış açımızı değiştirin.
-İletişim tarzımızı gözden geçirin.
-Ön yargılarınızdan kurtulun.
SINAV STRESİNDEN KURTULMAK İÇİN BAZI ALTIN ÖĞÜTLER:
- Sınav başarısı birinci amacınız olmalı, tek amacınız olmamalı.
- Düşünceler endişelerimiz geriliminizi arttırıyorsa öğrenme yeteneğinizi azaltacaktır.
- Zihninizdeki endişe ve korkuları rafa koyun, sınav sonrasını düşünün.
-Zihindeki endişe ve korkuların başarıya faydası yoktur.
-Sınavların ölüm kalım savaşı olmadığını unutmayın.
- Kazanamamak dünyanın sonu değildir. Kesinlikle başka bir çıkış yolu vardır.
- Geçmişteki başarılarınızı düşünün.
- Öğrenemediklerinizi değil öğrendiklerinizi düşünün.
- Az stres faydalıdır, öğrenmeyi artırır.
- “Başarmam gerekir” değil “Başaracak gücüm var “ demelisiniz


DİKKATLİ OLMAK
Başarı kazanan kişiler büyük ruha sahiptirler, bir olaydan hemen etkilenmez ve olayların devamını düşünürler. (Maurice Maeterlinck)
Çevremizde var olan pek çok uyana rağmen dikkatimizi bir noktaya odaklayıp etkili çalışmak gün geçtikçe zorlaşmaktadır. Zaten bizim hoşumuza giden uyaranların hemen hemen hepsi de odaklanmamıza engel oluyor. Nedir bu hoşumuza giden, ama bizim etkili çalışmamızı engelleyen alışkanlıklarımız? Televizyonda ‘güzel’ bir dizi; arkadaşlarımızla yaptığımız konuşmalar; bilgisayarda yeni ‘rekor’lara imza atmak; uzun ama çok ‘gerekli’ telefon görüşmelerine dalmak; gezerken bir de internet cafelere uğramak; uzak arkadaşlarla chat yapmak. Bu alışkanlıklar bu kadar kötü olmasına rağmen neden bu kadar güzel peki? Bu alışkanlıkların aşılması hem OKS’ye hazırlanırken hem de hayatın her döneminde karşılaşılan zorluklarla baş etmek için gereklidir. Bu alışkanlıkların aşılmasında planlı yaşamak, etkili çalışmak ve tabi ki konsantrasyon çok etkili ve önemli bir yer tutmakta. Dikkati bir konu üzerinde toplamak ciddi bir alışkanlık işidir. Bu alışkanlık da küçük yaşlardan itibaren kazanılmazsa ileriki dönemlerde sorunlarla karşılaşılmasına neden olmaktadır.
Dikkat Dağınıklığının Genel Sebepleri:
*Bedensel yorgunluk
*Dışardan kaynaklanan gürültü
*Hayale dalmak
*Yatarak veya uzanarak çalışmak
*Çalışılan derslerin ana fikrini tam olarak anlayamamak
*Çalışılan ortamdaki dış faktörler(tv,radyo,poster,vb)
*Duygusal ilişkiler
*Çalışma ve öğrenme yöntemlerini bilmemek
Başarı kuvvetli olana gülümser, başarısızlık zayıflara çullanır. (Oscar Wilde)
Dikkati Dağınıklığı Yaşayan Bir Öğrenci:
“Bir sonraki gün gireceği sınava hiç istemeden çalışıyordu. Çünkü o ders okul hayatında en sevmediği dersti. Hayat hep sınavlı olmak zorunda mıydı? Başını iki elinin arasına almış kitabı seyrediyordu. 8.sınıf öğrencisiydi, matematik dersine çalışıyordu. Kitabın ortalarından rasgele bir sayfa açtı ve okumaya başladı. Bir anda radyoda Dj’nin söylediği ‘şimdi de son günlerin sevilen parçası geliyorrrr…………………’sözü ile şarkının sözlerini söylerken buldu kendisini ve gözünün önünde şarkının hareketine kendini kaptırıp dans ettiği günü hatırladı. “O gün arkadaşlarımla ne kadar keyifliydim” diye düşündü üfff keşke orada tekrar olabilseydim diye geçirdi aklında canlanan bu güzel sahneden kendini masasının başında matematik kitabını seyrederken bulup “ne kadar sıkıcı ne anlamı var ki bu konuları öğreneceğiz” diye oflamaya başladı. Evet bu öğrencinin dikkat dağınıklığı yaşadığını gözlemliyorsunuz.

Dikkat Eksikliğini Şu Şekilde Giderebilirsiniz:
1- Belirli bir yerde çalışmaya alışınız.
2- Yapabileceğiniz kadar gürültüsüz yerde çalışın, fakat bunu alışkanlık haline getirmeyiniz.
3- Çalışma masası üzerinde ve odada dikkati dağıtacak şeyler bulundurmayınız.
4- Çalışma masasına oturunca kendinize bir hedef seçiniz ve o hedefe varıncaya kadar masadan kalkmayınız.
5- Masaya oturunca kendinize hedef olarak seçtiğiniz işi yapmaya başlayınız.
Dikkatinizi toplayabilmek için:
Çalışma amacınızı saptayın,
Ders çalışmak için karar verin,
Konuyu merak duyabileceğiniz ilginizi çekebilecek bir forma dönüştürün(Konuyla ilgili sorular üretip bu sorular üzerine çalışın),
Fiziksel çevreyi düzenleyin (Çalışma masanızdaki gereksiz materyalleri kaldırın),
Çalışma ortamınızı sık sık havalandırın (İnsan beyni oksijen ve glikoz ile çalışır),
Planlı ve sistemli ders çalışın (Her başarıya etkili bir programla ulaşıldığını unutmayın),
Çalışmada çeşitlilik sağlayın (Hep aynı tür dersleri çalışmak yerine arka arkaya farklı ders çalışın), Kendinize güvenin ve olumlu düşünün,
Çalışmaya başlamadan önce zihninizi ve bedeninizi yeterince dinlendirin.
Dikkati Artırmakla İlgili Öğütler:
* Sadece tek iş yapın ve bütün dikkatinizi yaptığınız işe verin.
* Yaptığınızın işi sonuçlandırdığınızda elde edeceklerinizi düşünün
* Dinlenmenizi sağlayacak müzik dinleyin (ama işiniz ders çalışmaksa müzik dinlemeyin, dikkatinizi dağıtır.)
* Çalışma odanızda telefon, TV, müzik seti vs. bulunmaması daha uygun olur.
* Akşamları mümkünse masa lambası ile çalışın. Lamba sadece masanızın üstünü aydınlatacağı için dikkatiniz odadaki gözünüze takılan bir eşyaya kaymamış ve dağılmamış olur.
* Boş zamanlarınızda bulmaca çözün, zeka soruları ile zihninizi meşgul edin.
* Çalışırken kuru yemiş, çerez türü bir şey yemeyin.
* Her çalışmadan önce kendinize hedef belirleyin.
Başarının önündeki en büyük engel, yılgınlık ve kararsızlıktır. Azimli ve kararlı olmak, başarının temel şartıdır.
AİLE
Motivasyonun Sağlanmasında Ailenin Rolü
Motivasyon, insanın istek ve ihtiyaçlarının farkına varması ve bunları gerçekleştirmek için harekete geçmesidir. Motivasyonu olumlu yada olumsuz etkileyen bazı faktörler vardır. Bunlardan biri ailedir. Aile, farkında olarak yada olmayarak, gencin motivasyon düzeyini etkiler. Bu etkileme olumlu yönde olabildiği gibi zaman zaman da olumsuz yönde olabilir. Tabii ki hiçbir anne baba, bu kadar önemli bir dönemde çocuğunun motivasyonunu olumsuz etkilemek istemez. Ancak gencin iyiliği adına yapılan bazı davranışlar ya da söylenen bazı sözler onu olumsuz etkileyebilir; motivasyonunu düşürüp, kaygı düzeyini yükseltebilir. Bu da gencin kaygılı, mutsuz ve verimsiz bir hazırlık süreci geçirmesine neden olur. Eminiz ki hiçbir anne baba çocuğuna böyle bir zarar vermek istemez. Tam tersine çocuğuna böylesine önemli bir dönemde olumlu destek olmak, motivasyonunun artmasına yardım etmek ister. Kısaca her anne baba çocuğunun başarımının artmasında kendi payına düşeni en iyi şekilde yerine getirmek ister. Motivasyonun sağlanmasında ailenin olumlu rol aynayabilmesinin ilk şartı, genci anlamaktır. Ne denli zor bir dönem yaşadığının farkında olmak ve bunu da gence yansıtmak gerekmektedir. Bunun olabilmesinin yolu da aile içinde "Olumlu bir iletişim ortamı" kurulmasıyla olur. Olumlu bir iletişim ortamının olduğu ailelerde, aile üyeleri birbirini tanır(zayıf ve güçlü yönleriyle), olduğu gibi kabul eder, hiçbir koşula bağlı olmaksızın sever ve birbirine güvenir. Böyle bir ortamda yetişen genç, sevildiğini, kendisine güven duyulduğunu, anlaşıldığını bilir bu da ona güç verir. Aile gencin zorluklarını anlamalı ve bunu ona aktarmalıdır. "Hem okulu hem dershaneyi birlikte götürmenin zor ve yorucu olduğunu biliyorum ve bu zor dönemde senin yanındayım, benden istediğin desteği vermeye hazırım." şeklinde bir ifade gencin aileye olan güvenini daha da pekiştirecektir. Anlaşıldığının farkına varan genç yaşadığı zorlukları rahatça ailesiyle paylaşacak, sorumluluklarına da daha sıkı sarılacaktır.
Sorumluluktan bahsetmişken hemen belirtmeliyiz ki, üniversite sınavına hazırlanmak sadece ve sadece gencin sorumluluğudur. Bu sorumluluk ne ailenin ne de özel öğretmeninindir. Bu gencin, sorumluluğudur. Aile bu sorumluluğu gencin yerine üstlenmemelidir. Gencin eksik olduğu konuları, kapatması gereken açıkları, çalışmadığı dersleri saptamak hangi derse ne kadar çalışacağını belirlemek ve takibini yapmak ailenin değil gencin sorumluluğudur. Aile, bu sorumlulukları gencin yerine üstlendiğinde gencin motivasyonuda doğal olarak düşecektir. O nedenle aile, bu sorumlulukların gence ait olduğunu bilmelidir. Aileye düşen, sorumluluklarını üstlenen ve yerine getiren gence, istediği desteği sağlamaktır.(Uygun bir çalışma ortamı temin etmek, yaşadığı zorlukları aktardığında birlikte çözüm üretmeye çalışmak... gibi)
Çocuğunun motivasyonunu arttırmak isteyen aileler, çocuğun yapamadıklarının değil yapabildiklerinin üzerinde durmalıdır ki takdir edildiğini, desteklendiğini gören çocuk o davranışı daha sık göstersin. Örneğin hafta içinde bir kez oturup ders çalışan çocuğa "oturup ders bile çalışamıyorsun, ne zaman otursan bir bahaneyle kalkıyorsun, bakalım sınavda ne yapacaksın" gibi bir ifade kullanmak yerine geçen gün kendi başına oturup ders çalışabilmen çok hoşuma gitti, seninle gurur duydum. Belki ilk başta biraz zorlanırsın ama hiç moralini bozma, bunun da üstesinden gelebilirsin" şeklinde bir ifade kullanmak, gencin kendi başına çalışma davranışını sıklaştıracaktır.
Sınavla ilgili olarak, gencin değerini sınavdaki başarısıyla eş tutmak, sonuçlarla ilgili olarak korkutmak, tehdit etmek, "Sen hele bir kazanama, o zaman görüşürüz" ya da "Kazanamazsan arkadaşlarının yüzüne nasıl bakarsın, aile dostlarımızın hepsine rezil oluruz" gibi ifadeler gencin motivasyonunu değil kaygısını arttırır. Genç ailesinin ve başkalarının gözünde kendisinin değil, sınavdaki başarısının önemli olduğunu düşünür ve sınava gerçek dışı bir anlam yükler. Bu da kaygısını arttırır. Kaygı, öğrenmenin ve öğrendiğini kullanmanın önündeki en önemli engeldir. Kaygısı artan, sınava olduğundan farklı anlamlar veren öğrenciler için her sınav bir "Kriz" dir. Kendisini ispatlaması gereken, değerli olduğunu herkesin görmesi gereken ve mutlaka kazanılması gereken bir savaş. Bu duygularla sınava hazırlanan genç her bir sınavı, hatta her bir çalışma testini, kazanılması gereken bir savaş olarak görecek, yapamadığı her bir soruyu kaybedilmiş bir savaş olarak yorumlayacaktır. Bu da umutsuzluk duygusunu ortaya çıkaracaktır. "Bir soruyu bile çözemiyorum, koskoca bir sınavı nasıl kazanırım" diye umutsuzluğa düşecek belki de çalışmayı bırakacaktır. Oysa sınav gencin gözünde kriz değil "fırsata" dönüştürülebilmelidir. Üniversite sınavının "amaç" değil, amaçlarına ulaşılmasını kolaylaştıracak bir "araç" olduğu bilinmelidir.
Gence, sınavın, amaçlarına ulaşabilmesi için bildiklerini, öğrendiklerini kullanabileceği amaçlarına ulaşmasını kolaylaştıracak bir "fırsat" olduğu söylenmelidir. Gence düşen de bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmektir. Örneğin dershanedeki deneme sınavlarına "eksiklerin görülüp giderilmesi için fırsat sağladığı" biçiminde bir anlam yüklenmesi, krizi fırsata dönüştürebilecektir. Deneme sınavlarının sonuçlarını yorumlar kende "bak kaç tane yanlışın var, bu yanlışlarla sınavı nasıl kazanacağını merak ediyorum" veya "bak yine yanlış yapmışsın, nasıl kapanacak bu açıklar" demek yerine "doğru cevapların geçen sınava göre artmış, demek ki bir önceki sınavda ki açıklarını kapatmaya başlamışsın" şeklinde bir ifade kullanmak gencin motivas yonunu arttıracak derslere daha sıkı sarılmasını sağlayacaktır. Anne babalar genci her zaman tehdit etmeyebilir, bazen de genci olumlu etkilemek düşüncesiyle "ben sana güveniyorum sen en iyi bölümlere layıksın, senin kazanamaman gibi bir ihtimali düşünemiyorum bile" gibi ifadeler kullanırlar, bu da gence taşıyabileceğinden fazla yük yükler. Kendisinden ne kadar büyük beklentiler olduğunu gören genç gerçekçi olmayan hedefler belirler ve bu hedefe ulaşmak için tüm gücüyle çabalar. Ancak bir süre sonra, taşıyamayacağı kadar ağır olan bu yükün altında ezilmeye başlar. Yükün ağırlığını hissettikçe öğrenmesi ve öğrendiklerini kullanması zorlaşır, çok çalışmasına rağmen beklediği karşılığı alamaz. Gencin bunları yaşamaması için, aile gençten, verebileceğinden fazlasını beklememelidir.
Hiç kuşkusuz, gençlerin yaşamlarının bu önemli dönemlerinde onlara en iyi şekilde destek olmak her anne babanın isteğidir. Ancak önemli olan, gence "doğru ve onun başarısını arttırabilecek şekilde" destek vermektir. Bunun için de, sınavın asla bir dönüm noktası olmadığını ama yaşamdaki amaçlara ulaşmayı kolaylaştıracak bir fırsat olduğunu vurgulamalı ve onlara, sınavdan alacakları sonuca değil kendilerine değer verdiğimiz mesajını iletebilmeliyiz. Onlara içtenlikle "sen benim için herşeyden önemli ve değerlisin. Hayatındaki bu önemli dönemde, sana istediğin desteği vermeye hazırım.Senin kendi üzerine düşenleri en iyi şekilde yapacağını biliyorum, ben de üze rime düşenleri yapmaya hazırım" diyebilmeliyiz.
Çocuklarınıza, bu önemli dönemde, ne olursa olsun yanlarında olduğunuzu göstermenizi ve onları yüreklendirmenizi içtenlikle dileriz.
DİKKATİN YOĞUNLAŞTIRILMASINDA AİLENİN ROLÜ
Bu çocuk size bir yerlerden tanıdık geliyor mu?
“Ali’in dersin başına oturması ile kalkması bir oluyor. Söylediklerimi ya dikkatsizlikten duymuyor ya da dikkatini çok kısa süre verdiği için tamamını anlamıyor. Bir resmin detaylarına bakarken ya da önemli bir açıklamayı okurken dikkati yine çok kısa ve yüzeysel. Ödevini bitirmesi çok uzun zaman alıyor, etrafındaki her şey onun dikkatini dağıtabiliyor. Ders sırasında etrafındaki her şeyle ilgilenebiliyor.”
Şimdi belki, tüm bunlar benim çocuğumun davranışları ile örtüşüyor diye düşünebilirsiniz. Ancak şunu da düşünmelisiniz. Aşağı yukarı her çocuk dikkatini toplama da zorluklar yaşayabilir. O gün yaşadığı olumsuz bir olay, çok fazla fiziksel aktivitede bulunmuş olması gibi etmenler de çocukların dönem dönem dikkat dağınıklığı (konsantrasyon zorluğu) yaşamasına neden olabilir.
Eğer dikkat dağınıklığı, çok sık yaşanıyorsa, dikkatini toplaması için gereken ön süre gün geçtikçe uzuyorsa ve bunların yanında okulda da problemler yaşanmaya başlanmışsa bu nokta da incelenmesi gereken bir durum var demektir. Özellikle ilkokula başlayan çocukların, girdikleri ilk akademik ortam olan okulda başarısızlıkla ve yapamıyor olmakla karşılaşmaları, onların düşük benlik algısı geliştirmeleri için önemli bir neden olmaktadır. Gereken müdahale yapılmadığında,– yapamıyor oluş, zaten ben bunu yapamam şeklindeki inanış, öğrenmeye yönelik motivasyonda düşme şeklinde bir kısır döngü haline gelir. Karşımıza olumsuza doğru giden bir tablo çıkar.
“Konsantre olmak-Dikkatini toplamak” ne demektir?
Konsantrasyon, bir ışın demetine benzetilebilir. Beklenilen bu ışın demetinin tüm çevreyi değil, istenilen odak noktasını ayrıntılarıyla aydınlatmasıdır. Böylece çocuk, o noktadaki tüm detayları, herhangi bir problem olmadan algılayabilecek ve hafızasına gönderebilecektir.
Konsantrasyonun tam karşıtı olan “dikkat dağınıklığı” ise, çok geniş bir yelpazeye yayılmış ışınlara benzetilebilir. Bu ışınlar istenilen odak noktasını değil, tüm çevreyi aydınlatılır. Dolayısıyla, detaylar görülemez, görsel bütünlük sağlanamaz, algılanamaz ve hafızaya kaydedilemez.
Eğer çocukta, dikkat dağınıklığı görülüyorsa; üç faktörden söz edebiliriz. Bu faktörlerin bazen biri, bazen de birden fazlası bir arada bulunabilir.
1. Uygun olmayan dış faktörler
Çalışma ortamının fiziksel olarak uygun hale getirilmiş olması önemlidir. (Ses ve ısının iyi ayarlanmış olması, yeterli oksijenin sağlanması için havalandırılmış olması, çalışma süresi v.b)
Özellikle küçük yaştaki çocukların aynı anda çok fazla uyarıcı (TV., çok çeşitli oyuncak vb.) ile karşı karşıya kalması da dikkat dağınıklığı açısından risk oluşturmaktadır.
Ara vererek çalışmanın kayıp bir zaman olduğu düşünülmektedir. Ancak yapılan bilimsel çalışmalar, ara vererek çalışanların, ara vermeden çalışanlara göre daha kısa sürede öğrendiklerini ortaya koymaktadır. Konsantre olmuş 10 dk.lık çalışma, konsantre olmadan yapılan 30 dk.lık çalışmadan daha değerlidir.
2. Fiziksel ve psikolojik faktörler
Daha önceden tespit edilmemiş olan duyma veya görme problemleri, düşük benlik algısı, duygusal problemleri v.b durumlar konsantrasyon için önemlidir. Psikolojik bir faktörün etkisinin yanında sadece fiziksel bir faktörün de etken olabileceği düşünülmeli, görme/ işitme probleminin olup olmadığı bir doktor tarafından kontrol edilmelidir.
3.Eğitim ve alıştırmaların yetersizliği
Gerek okul öncesi dönemde, gerekse ilköğretim döneminde dikkatini yoğunlaştırmayı öğrenebileceği aktivitelerle yeterince karşılaşmamış olması, egzersiz yapma olanağının sağlanmamış olması olumsuz etkenler arasında yer alır .
Konsantrasyon zorluğuna neden olan faktör ailenin kendi içinde yapacağı bir düzenleme ile ortadan kaldırılamıyorsa, o noktada vakit geçirmeden profesyonel bir yardım alınması gerekmektedir. Bu yardım, çocukla yapılacak çalışmaların yanında, anne babanın konu ile ilgili bilgilendirilmesini ve yönlendirilmesini de sağlayacaktır.
Günümüzün önemli sorunlarından biri olan dikkat dağınıklığı, özellikle ilköğretime başlama dönemlerinde fark edilip ele alınırsa, daha kolay çözüme ulaşılabilir. Çocuğun gösterdiği davranışlara “ders çalışmaktan sıkılıyor, oyalanıyor, tembel ” gibi tanımlamalar yapıp gerçek neden gözden kaçırılabilmektedir. Burada anne babalara düşen görev, iyi bir gözlemci ve dinleyici olmaktır.
STRES VE BAŞA ÇIKMA YOLLARI
Anne-babalar, LGS’ye girecek çocuklarına “mutlaka kazanmalısın” baskısı yapmamalı. Çünkü böyle baskılar, onlarda psikolojik sorunların ortaya çıkmasına neden olur.
Her anne-baba için çocuklarının geleceği büyük önem taşır. Bu amaçla aileler, imkanları ölçüsünde çocuklarının eğitimine yatırım yapmaktadırlar. Aileler iyi niyetle çocuklarına destek olmaya çalışsalar da, sınava hazırlanan gençlerin bulunduğu evlerde ebeveynlerin farkında olmadan yaptığı yanlış yaklaşımlar sonucu birtakım gerginlikler yaşanabiliyor. ÖSS ve LGS yaklaştıkça, sınava hazırlanan öğrenciler üzerindeki kaygı had safhaya varıyor. Gençlerin sırtına yüklenen bu ağır baskı, yaygın psikolojik sorunları da beraberinde getirebiliyor. Kimilerini intihara kadar sürükleyen bu süreçte anne-babaların çocuklarına yaklaşımları büyük önem arz etmektedir.
Aileye düşen görevler
Ailelerin çocukların zeka kapasitesini ve yeteneklerini göz önüne almadan yüksek başarı beklentisi çocuklar üzerinde baskı oluşturmaktadır. Bu durum sınav kaygısını tetiklemektedir. Aile çocuğun yaşına göre davranmalı, onun kapasitesine göre beklentilere girmelidir. Çocuğun başarısı ve başarısızlığının ailenin başarısı ya da başarısızlığı olarak görüldüğü müddetçe çocuktan beklenti çok yüksek olmaktadır. Yüksek beklenti sınav kaygısının temel sebeplerinden birisidir.
Özellikle annelerin başarıya yönelik duygusal beklentileri ve beklentinin odağında ailenin şerefinin olması da çocuklar üzerinde yıkıcı etkiye sahip stres etkenidir. Örnek olarak; “Bak bu son şansın, kazanamazsan akrabalara, konu komşuya ne deriz sonra; arkadaşlarının yüzüne nasıl bakacaksın…” gibi yaklaşımlar yerine aileler; “Önemli olan senin elinden geleni yapıp yapmadığındır. Sen çalış, olmazsa canın sağ olsun…” gibi gençlerin desteklendiği, kabul gördüğü yaklaşımları sergilemeleri yaşanan yoğun sınav kaygısının azalmasına yardımcı olacaktır.
Kimi aileler çocuklarının motivasyonu artsın diye çevresindeki güzel başarı örneklerini çocuğuyla paylaşmaktadır. Buna bir itirazımız yok. Ancak çocuğa başarı örneği sunulduktan sonra tehdit ve aşağılayıcı ifadelerle “Bak falanın çocuğu nasıl çalışıyor; sen niye çalışmıyorsun, senden ne köy olur ne kasaba; sen adam olmazsın; ben senin zamanındayken...” gibi ifadelerle kimi ebeveynler çocuklarıyla aralarındaki köprüyü yıkmaktadırlar. Bunun yerine; “Bak komşunun çocuğu yapmış, sende de potansiyel görüyorum sen de yapabilirsin” gibi motive edici ifadeler kullanılabilir. Başkalarının yanında çocuk eleştirilmemelidir. Başkalarıyla kıyaslanmamalıdır.
Ebeveynler kendi işlerine ayırdıkları zaman kadar çocuklarına da zaman ayırmalılar ve onları dinlemelidirler. Gençlerin aile ortamında kendilerini ifade etme imkanı sağlanarak ona güvenildiği ve birey olduğu hissettirilmelidir. Aileler sorunlarını konuşarak halletmeli, özellikle sınava yakın böylesine kritik bir zamanda cezadan ve dayaktan kaçınmalıdır.
Aileler, öğretmenlerle işbirliği yapmalı
1. Aile, okul ve dersane öğretmenleriyle diyalog halinde olmalıdır. Evde öğrenciye nasıl davranması gerektiği konusunda öğretmenlerle istişare etmelidir. Öğrencinin çalışma programı, ne kadar ve nasıl çalışması gerektiği bilinmelidir.
2. Aile ve öğretmenler öğrenciden potansiyelinin üstünde bir beklentiye girmemelidir. Aşırı beklentiler öğrenci üzerinde baskıya, baskı da çalışma isteksizliğine yol açacaktır. Aile ve öğretmenler bu yüzden öğrenciyi iyi tanımalı, zeka kapasitesini, ilgi ve yeteneklerini objektif olarak değerlendirmelidir.
3. Aile, öğrencinin ağız ve diş sağlığına, temizliğine, uyku düzenine ve beslenmesine dikkat etmelidir. Hastalıklardan bir kısmı, öğrencinin hayat enerjisini önemli ölçüde azaltarak onu dermansız bırakır. Bir kısmı ise; doğurdukları devamlı acı ve ağrılar yüzünden çocuğun ilgi ve dikkatini ders konuları üzerinde toplamasına engel olur. Öğrenci sağlıklı olursa ders çalışmak için kendisinde bir güç bulacaktır.
4. Aile, elindeki imkânları sonuna kadar değerlendirmelidir. Dersane, kitap, etüt merkezi, dergi, bilgisayar, özel ders gibi imkanlardan gerekenleri “elden geldiğince, imkanlar ölçüsünde” öğrenciye sunmalıdır.
5. Aile ve öğretmenler öğrenci hakkında ümitli olmalıdır. Bunu da öğrenciye söylemelidir. Ancak ümitli olmalarının gerekçelerini de öğrenciye açıklamadır.
Planlı çalışmanın yanında dinlenme de olmalı
Her öğrencinin bir dikkat süresi vardır. Bu dikkat süresi aşılınca öğrenci çalışma isteğini kaybeder. Aile ve öğretmenler öğrenciden sürekli olarak çalışmasını istememelidir. Ona planlı çalışmasını önermelidir. Planda dinlenme, eğlenme, spor, televizyon, bilgisayar için de vakit ayrılmalıdır.
Huzursuzluk öğrenciyi etkiler Evde huzursuzluk olması, çalışma ortamının nitelikli olmaması öğrencinin çalışma isteğini kırabilir. Bu nedenle aileler ellerinden geldiğince, öğrenciye mutlu ve huzurlu bir çalışma ortamı sağlamalıdır. Çocuğun yanında tartışmayın Aile bireyleri öğrencinin yanında tartışmamalıdır. Öğrencinin çalışma saatlerinde misafir ağırlama konusunda aile daha hassas olmalıdır. Kardeşleri onu rahatsız etmemeli Kardeşlerinin öğrenciyi rahatsız etmesi önlenmelidir. Öğrencinin çalışma saatlerinde aile bireyleri de kitap, dergi, gazete okuyarak öğrenciye destek verebilir.
     16 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Ayşın KURTULUŞ'un Yazıları
► Motivasyon Psk.Dnş.Nuray ÖZBEN AVŞAR
► İç Motivasyon Psk.Füsun BUDAK
► Başarı ve İç Motivasyon Psk.Dnş.Kemal TUNCER
► Motivasyon ve Özgüven Psk.Dnş.Ertuğrul AKBAŞ
► Sınavlara Hazırlanmada Motivasyon Psk.Süleyman ÇOKAY
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Motivasyon' başlığıyla benzeşen toplam 13 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Stres Eylül 2008
◊ Zaman Yönetimi Eylül 2008
◊ Bilginin Yolculuğu Eylül 2008
◊ Doğru Çalışma Eylül 2008
◊ Başarıya Giden Yol Eylül 2008
◊ Zamanın Değeri Eylül 2008
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


10:37
Top