Kaybettiklerimiz..
Herkes hayatında bu duyguyu kaybetme duygusunu tatmıştır. Kaybetmek ilk kaybımız ortak annenin rahminden sökülüp alınma kaybı, sonra emme döneminin bitmesiyle ikinci kayıp derken büyümenin verdiği şeyle yürümeye başlayan bebeğin anne babasının kucağından inme kaybı…
Düşünüldüğünde kayıp var olan bir şeyin yok olması diye tanımlanırsa bu durum herkese yakın sayılır. Varlığın aksi olan yokluk ekolojik sistemin kaçınılmaz tezahürü sanırım. Çok gerilerden bakıldığında önce yuvada oynadığın arkadaşını kaybedersin sonra ilkokul arkadaşınız sadece bir anı olarak kalır. Hayatta her şeyin mahiyeti bunun üzerine kurulmuş gibi sanki. Her şey ama her şey bir gün anı ve hatıra olacak! Bir hatıra için mi tüm bu çaba diye geçirebilirsiniz. Bu his saplantıyı azaltır ki, belki de hayatta yaşanırken en çok psikolojik soruna yol açan önemli bir his bu! Çok anlam yüklemek olaya, hayale, duruma veya insana, halbuki eninde sonunda hepsi bir anı oluyor. Unutulmayan ne var hayatta. Evet, vazgeçilemeyecek tek şey vazgeçmekten vazgeçmektir. Buna iyi bir örnek yaşayan insan kadar hatta daha fazla belki de insanın mezarda yatıyor olması olabilir. Hepsi acı vermişti fakat hayat her halükarda devam ediyor.
İnsanoğlu bekayı baki olmayı seviyor. O yüzden her neye sahipse sonsuz olsun istiyor. Onu da bakileştirmek istiyor. Olmayınca hayal kırıklığı hüsran. Hele bu korkudan yapılanlara gelince kişiyi kimliğinden bile uzaklaştırabiliyor. Bu yüzden önem verdiğimiz büyük değerleri önce şöyle bir sıralayalım ve sonra da önem verip ulaştığımız şeylerden aldığımız hisse bakalım göreceğiz ki aslında saplantılar ulaşılamayan her şeye sonrasında ulaşılınca yaşanan duygu çok da haz verici olmadığını görebiliriz. Küçük bir çocuğun uçan balonu uçurup ardından bakışı gibi. Uçan balon evde dursa belki sönecek, sinecek ve çok değersiz olacak fakat uçarken arkasından hissedilen duygu her şeyin kaybı gibi. Koşan iki atletten birinin koşuyu kazanması gibi. Kaybeden var hep var ama kazanan neyi kazandı? Koşuyu kazandı ama kaybeden olduktan sonra kazanan da ehemmiyetini kaybeder.
Bu günlerde büyük kayıplarımız için üzülmeden kazanamayanlara bakıp kaybedecek bir şeylerimiz için mutlu olmalıyız. Konuşamadığımız değil konuştuğumuz şeyleri, gidemediğimiz değil gittiğimiz yerleri, söyleyemediğimiz değil söylediğimiz şeyleri konuşma ve onlar için mutlu olma zamanıdır zaman! Aksi takdirde en büyük varlığımız olan zamanımızı, anımızı kaybedeceğiz. Geri gelmeyen tek şey zamanken elimizdekini iyi kullanma zamanı!
Düşünüldüğünde kayıp var olan bir şeyin yok olması diye tanımlanırsa bu durum herkese yakın sayılır. Varlığın aksi olan yokluk ekolojik sistemin kaçınılmaz tezahürü sanırım. Çok gerilerden bakıldığında önce yuvada oynadığın arkadaşını kaybedersin sonra ilkokul arkadaşınız sadece bir anı olarak kalır. Hayatta her şeyin mahiyeti bunun üzerine kurulmuş gibi sanki. Her şey ama her şey bir gün anı ve hatıra olacak! Bir hatıra için mi tüm bu çaba diye geçirebilirsiniz. Bu his saplantıyı azaltır ki, belki de hayatta yaşanırken en çok psikolojik soruna yol açan önemli bir his bu! Çok anlam yüklemek olaya, hayale, duruma veya insana, halbuki eninde sonunda hepsi bir anı oluyor. Unutulmayan ne var hayatta. Evet, vazgeçilemeyecek tek şey vazgeçmekten vazgeçmektir. Buna iyi bir örnek yaşayan insan kadar hatta daha fazla belki de insanın mezarda yatıyor olması olabilir. Hepsi acı vermişti fakat hayat her halükarda devam ediyor.
İnsanoğlu bekayı baki olmayı seviyor. O yüzden her neye sahipse sonsuz olsun istiyor. Onu da bakileştirmek istiyor. Olmayınca hayal kırıklığı hüsran. Hele bu korkudan yapılanlara gelince kişiyi kimliğinden bile uzaklaştırabiliyor. Bu yüzden önem verdiğimiz büyük değerleri önce şöyle bir sıralayalım ve sonra da önem verip ulaştığımız şeylerden aldığımız hisse bakalım göreceğiz ki aslında saplantılar ulaşılamayan her şeye sonrasında ulaşılınca yaşanan duygu çok da haz verici olmadığını görebiliriz. Küçük bir çocuğun uçan balonu uçurup ardından bakışı gibi. Uçan balon evde dursa belki sönecek, sinecek ve çok değersiz olacak fakat uçarken arkasından hissedilen duygu her şeyin kaybı gibi. Koşan iki atletten birinin koşuyu kazanması gibi. Kaybeden var hep var ama kazanan neyi kazandı? Koşuyu kazandı ama kaybeden olduktan sonra kazanan da ehemmiyetini kaybeder.
Bu günlerde büyük kayıplarımız için üzülmeden kazanamayanlara bakıp kaybedecek bir şeylerimiz için mutlu olmalıyız. Konuşamadığımız değil konuştuğumuz şeyleri, gidemediğimiz değil gittiğimiz yerleri, söyleyemediğimiz değil söylediğimiz şeyleri konuşma ve onlar için mutlu olma zamanıdır zaman! Aksi takdirde en büyük varlığımız olan zamanımızı, anımızı kaybedeceğiz. Geri gelmeyen tek şey zamanken elimizdekini iyi kullanma zamanı!
Beğenin
Yazan Uzman
|
Makale Kütüphanemizden | ||||
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.