2007'den Bugüne 92,309 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,977 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Tükenmişlik Sendromu
MAKALE #15320 © Yazan Psk.Namık ACAR | Yayın Eylül 2015 | 4,561 Okuyucu
Halledilmemiş,çözümlenmemiş psikolojik problemlerin zaman içerisinde insanların psikolojik direncini kırması ve olağan üstü alınganlıklar,kırılganlıklar ve tepkisellik oluşturması haline "tükenmişlik sendromu" diyoruz. Bu sorun açık iletişime yatkın olmayışımız ve sorunları çözmek yerine ertelemeyi tercih etmemiz nedeniyle Türk toplumunda sıkça rastlanan bir yoğunluğa sahiptir.Bu sorunun oluşumunda toplumsal karakterimizin önemli bir etkisi olduğunu görmemiz gerekir.

Tükenmişlik sendromuna yol açan sorunlar ağırlıklı olarak aile ve yakın çevre ile ilişkilerde yaşanan,el gibi görmeme,sineye çekme ve düzelir umuduyla zamana yayarak kırmak istememe hassasiyetlerimizden kaynaklanmaktadır.İnsanlarımızın yalnızlığı sevmemesi,yalnız kalmaktan korkması çoğunlukla tepkilerini ötelemesine ve ertelemesine sebep olmaktadır.Zaman içerisinde bu erteleme ve ötelemeler bir çözüm üretilemediği takdirde birikime dönüşmekte,böylece tükenmişlik sendromunun başlamasına yol açmaktadır.

Üzülerek ifade etmeliyim ki bizim çok övündüğümüz aile ve akraba ilişkileri çoğunlukla dayanışma,paylaşma odaklı değil,çıkar ve faydalanma odaklı yürümektedir.Karı-koca ilişkileri, kardeşler arası ilişkiler ve kayınvalide-gelin ilişkileri çoğunlukla menfaat ve faydacılık üzerinden yürütülen,sorunluluk düzeyi yüksek ilişkilerdir.Ülkemiz maalesef insani gelişmişlik,kendi kendisine yeterlilik,kendi ayakları üzerinde durabilme anlamında geri kalmıştır.Özellikle de kadınlarımız birey olma ve özyeterliliğini kazanma noktasında ya engellenmiş ya da geleneği olmadığı için ıskalanmıştır.Bu nedenle evlilikler de,köken aile ilişkileri de menfaat ve beklentilerden bağımsız yaşanamamaktadır.Genel olarak toplumsal karakterimiz birey odaklı bir yaşam tarzına uygun yetiştirilmemiştir.

Çoğunlukla aile bağları içinde bazı insanlar bir insana zimmetlenerek yaşamktadır.Ailelerin birçoğunun erkek evlatlarından yüksek beklentileri vardır.Öyle ki oğullarından hem ekonomik beklentileri hem de eşiyle birlikte ebeveynlerine yaşlılığında bakması beklentisi vardır.Bu sebeple gelenek ailelerinde huzurevlerine pek rağbet göstterilmemiştir.Anne veya babasını huzurevinde baktırmak isteyenler ise toplum tarafından yadırganmıştır.Yani bir nevi aile yapısı yaşlıları gençlere zimmetlemeyi sevmekte ve buna gençleri zorlamaktadır.Geleneksel aile yapısında zaten annelerin "sütümü helal etmem ha" tehdidi evlatların sıkça duydukları ve elelrini kollarını bağlayan bir ifadedir.Ama burada oğulun,gelinin hatta torunların yaşamsal bazı hakları maalesef gasbedilmektedir.Bu tür iç içe geçmiş aile yapılarında ve yaşam tarzlarında mutlaka hoşnutsuzluklar yaşanmaktadır.Zamanla bu hoşnutsuzlukların istediği gibi yaşayamamak,bazı mecburiyetlere mahkum olmak nedeniyle insanları yoracağı,tüketceği aşikardır.Orta yaş döneminde rastladığımız birçok deprsyonun arka planında bu ve buna benzer toplumsal karakterle ilişkili problemler silsilesi vardır.
Aslında her insan kendisi gibi,yaşamak istediği gibi yaşama hakkına sahiptir.İnsanların doğal talebi de bu yöndedir.Ancak biz bir bilgi toplumu değiliz.yaşamımızda maalesef alışkanlıklar,ön kabuller ve gelenekler oldukça geniş bir yer tutmakta hatta yaşamımızı yöneten amir etkenler olmaktadır.Bu nedenle ilişkiler sağlıklı ve gönüllü paylaşımşlar üzerinden çoğunlukla yaşanamamaktadır.Alışkanlıklara kendisini öylesine kaptırmıiş bir toplumuz ki halen bilgiye ve bilime başvurmak en son aklımıza gelmektedir.Bu nedenle de sorunlar iyice içinden çıkılmaz hal aldığında uzmanların karşısına çıkmaktadır.Bu gecikmişlik hem sorunun çözüm süresini uzatmakta,hem de yoğun düğümlenmişlikler nedeniyle çözümünü zorlaştırmaktadır.Bu arada kaybedilen zamanda yaşanan yorulma ve yıpranmalar da cabasıdır.

İnsanlar açısından iki önemli denge vardır.Bunlardan birincisi şarj-deşarj dengesi,ikincisi ise nimet-külfet dengesidir.yaşamın içinde hiç bir4 sorunun olmaması,yaşanmaması mümkün değildir.Bu nedenle yaşanan sorunlar zamanla insanda bir dolmuşluk oluşturur.Bu dolumu deşarj edemeyen,yamni boşaltamayan insanlar şarj-deşarj dengesini kuramışlardır.Bu nedenle er veya geç bir gün içlerinde biriktirdikleri gaz mutlaka patlayacaktır.Nimet-külfet dengesine gelince;insanlar yaşamlarında mutlaka zorluklar ve sıkıntılarla karşılaşırlar.Bunlar yaşamın külfetleridir.İnsanlar yaşamın bu külfetlerine direnme gücünü ise yaşamın nimetlerinden istifade ederek elde ettikleri pozitif enerjiden sağlarlar.Ruhsal açıdansağlıklı bir insan olabilmenin özeti aslında insan yaşamında bu dengeleri kurabilmekten geçer.Eğer insanlar doldukları kadar kendilerini boşpaltabiliyorsa ve yaşamın sıkıntıları kadar nimetleriyle de buluşabiliyorsa şarj-deşarj ve nimet-külfet dengesi kurulmuştur.İşte tükenmişlik sendromunun panzehiri de bu dengelerin kurulmasıdır.

Toplum olarak bizi tükenmişlik sendromuna sürükleyen iki temel özelliğimiz vardır.Sevmiyoruz ve paylaşnmıyoruz.Çoğunlukla sevdiğini zannedenler de paylaştığını zannedenler de yanılıyor.Bir sevginin gerçek manada sevgi olabilmesi dayanaklarının olmasına bağlıdır.yani neyi,niçin sevdiğinizi bilerek sevebileceksiniz ki o sevgi gerçek manada bir sevgi değeri kazanabilsin.Paylaşmaya gelince...Bir insanla girilen alış-veriş maddi olsun,manevi olsun faydalanmacı bir anlayıştan uzak olabilmelidir.Ayrıca paylaşımın sağlıklı olmasının bir önemli kriteri de gönüllülüğüdür.Zoraki gerçekleşen hiç bir şey gerçek manada paylaşım değildir.Şöyşle bir hayatımıza bakalım ve sevgi ve paylaşım dediğimiz şeyleri yukarıda belirtiğim kıstaslara uygunluğu açısından bir değerlendirelim.O zaman sevgi ve paylaşım noktasında ne kadar samimiyetsiz ve yoz bir toplum olduğumuzu anlamış oluruz.Ama bilmeliyiz ki sevmek ve paylaşmak insanın doğal yazılımındaki en önemli iki temel koddur.gerçek manada sevmeden ve paylaşmadan mutlu olamayız.

Tükenmişlik sendromu çoğunlukla toplumsal kodlanmışlıklarımzın yarattığı bir denge sorunudur.Herkes aldığınca vererk,verdiğince alarak ilişkilerini kursa ve yönetse biliniz ki tükenmeye uğramayacaktır.Almadan vermek Allah'a mahsustur.İnsanlar almadan verirlerse bir gün tükeneceklerdir.Vermeden alırsa bir gün tüketeceklerdir.Bu nedenle yaşamın dengeler kurma ve dengeleri yönetme sanatı olduğunu unutmayalım.Aldığımız kadar vermekten çekinmeyelim,verdiğimiz kadar almakta da ısrar edelim.
İlişkiler içerisinde en önemlisi ve yakını hiç kuşkusuz karı-koca ilişkisidir.Ülkemizde bu ilişkiler çoğunlukla eşler arası ile sınırlı olmuyor.Buna anne,babai,kardeş,akraba gibi başka ilişkiler de eklemleniliyor.Aslında bu biraz da bağımsız kişilik kazanılamamasından ve bitişik nizam yaşama daha ailede alıştırılmaktan kaynaklanıyor.En sık rastladığımız sorunlardan birisi eşlerin birbirlerine öncelikliliğini hissettirememe sorunudur.Bu nedenle sevgiyle ve iyi niyetle başlamış birçok evlilik şevkini kısa süre sonra kaybetmektedir.Sebebi acıdır.Köken ailelerden birisinin fazla müdahaleciliği,gencin ise buna dur diyemeyişi veya köken ailesine aşırı düşkünlüğü sevgi büyüsünün kısa sürede bozulmasına yol açmaktadır.Aslında evlilikte sen benim ailemi seversen ben de seni severim gibi koşulluluğa dayalı bir sevgi anlayuışı yoktur.Sevgide odak noktası sadece eşlerin kendileri olmak zorundadır.Ama ailelerin cahilce koşullamaları yüzünden çekirdek ailesini kuran gençlerin köken aileleriyle ilişkilerini doğru bir dengeye oturtamadıklarına,bu sebeple de aralarındaki sevgiyi de tahrip ettiklerine defalarca üzülerek tanık oluyoruz.Birleşik aileden fiziksel olarak çekirdek aileye geçtik belki ama halen psikolojik olarak çekirdek aileye geçebildiğimizi söyleyebilmemiz zor.

Son yıllarda başta karı-koca ilişkisi olmak üzere tüm ilişkilerinde bocalayan,ne yapacağını bilemeyen ve kafası karışık bir topluma dönüştük.Yaşamımızda koyamadığımız gerekli mesafeler,doğru belirleyemediğimiz öncelikler,akıl ve bilgiyi rafa kaldıran duygusal yaklaşımlar ve hiç sorgulanmayan toplumsal alışkanlıklar nedeniyle bir çıkmaz sokaktayız.Bu çıkmaz sokaktan çıkmayı beceremezsek bir çoğumuzun yaşamında depresyon ve tükenmişlik sendromu kaçınılmaz olacaktır.Lütfen dikkat...
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Tükenmişlik Sendromu" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Namık ACAR'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Namık ACAR'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Namık ACAR Fotoğraf
Psk.Namık ACAR
Kocaeli (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi13 kez tavsiye edildiTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Namık ACAR'ın Makaleleri
► Tükenmişlik Sendromu Psk.Ayda DALİ
► Tükenmişlik Sendromu Psk.M.Enes İMERT
► Tükenmişlik Sendromu Psk.Ümit KARABULUT
► Tükenmişlik Sendromu Psk.Semra EVRİM
► Tükenmişlik Sendromu Psk.Damla KANKAYA
► Tükenmişlik Sendromu Psk.Dnş.Ferhan BIÇAKCILAR
► Tükenmişlik Sendromu Psk.Çağlar KARAMAN
► Tükenmişlik Sendromu Psk.Yücel SÖZER
► Tükenmişlik Sendromu ve Covid – 19 Psk.Elif Tuğçe ÇOLAKOĞLU
► Tükenmişlik Sendromu (Burnout) Psk.Dnş.Havva BAYAR
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,977 uzman makalesi arasında 'Tükenmişlik Sendromu' başlığıyla benzeşen toplam 36 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Evlilik Bilinci Şubat 2024
► Psikolojik Sağlamlık Ocak 2024
► Kötümserlik Sendromu ÇOK OKUNUYOR Eylül 2022
► İlişki Yorgunluğu Ağustos 2022
► İlişkilerde Uyum Sağlayıcı Esneklik ÇOK OKUNUYOR Temmuz 2022
► Evlilik Öncesi Desteği ÇOK OKUNUYOR Temmuz 2022
► Çözüm Odaklı Olma Şubat 2022
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


18:49
Top