İlişki Yorgunluğu
Evlilik,nişanlılık,sevgililik,flört gibi ilişkilerde uyumsuzluk,çatışma,zıtlaşma gibi sebeplerle oluşan karşılıklı veya tek taraflı yorgunluklara İLİŞKİ YORGUNLUĞU deriz.Bu çoğunlukla tek taraflı ve duyarlı olan taraf tarafından yaşanır.İlişki yorgunluğu denmesi ise ilişki kaynaklı olması ve kişiyi olduğu gibi ilişkiyi de yorması nedeniyledir.Ancak bu yorgunluk bazen ilişkiyi yaşayan her iki tarafta da görülebilir.Bu ilişki yorgunluğunun daha katmerli hale gelmesidir.
Aslında ilişkilerin kurulma amacı insanların sevgi ve paylaşım ihtiyaçlarını karşılayarak o kurulan ilişkiden beslenmek amaçlıdır.Zaten sevgi ve paylaşım anlamında bir besleyiciliği var ise o ilişki anlamlıdır.Ancak toplum olarak karakterimizde ilişkiyi kolay kuramama,kurduğunda kaybetmek istememe ve bu nedenle de ilişkiyi son raddeye kadar sürdürme eğilimi vardır.
Bu eğilim aslında çoğunlukla tek taraflı olarak bir "ya düzelirse" tarzı umuda yolculuk yaratmakta ve aslında çok yönlü olarak yoran bir ilişkiyi tüm yoruculuğuna rağmen sürdürme çabası oluşturmaktadır.Toplumsal karakterimizde ilişkiyi kolay kuramadığı gibi kolay bitirememe gibi bir özellik de bulunmaktadır.Bu nedenle ilişkilerde başlangıç da bitiş de çoğunlukla sancılı yaşanmaktadır.
Aslında ilişki de ilişki kurulacak kişi de çok yönlü olarak ele alınması gereken,analitik perspektif gerektiren bir olgudur.Evet insan için sevmek de sevilmek de bir ihtiayaçtır.Paylaşım da aynı şekilde yadsınamaz bir ihtiyaçtır ama burada belirleyici olan ilişkinin partnerinin kim olacağı,neye göre seçileceğidir.
Sevmek ihtiyaç ama bu duyguyu içi doğru doldurulmuş olarak ele almak gerekir.Bunun için insanın önce kendini tanımlamış,bir ilişkiden ne beklediğinin farkında ve kimi hangi özellikleri nedeniyle sevebileceğinin bilincinde olması gerekir.O özelliklerin adresi olan bir birey karşısına çıktığında,gerçekçi bir tanışmışlık sonrasında duyguların serbest bırakılmasıyla ortaya çıkan sevgi gerçekçidir.Biz böylesi sevgilere DAYANAKLI SEVGİ deriz.Dayanaklı sevginin en temel özelliği ise kimin,niçin sevildiğinin farkında olunmasıyla kurulmuş bir duygusal bağ olmasıdır.
Paylaşım da insan için bir ihtiyaçtır ve insan paylaşım odaklı bir varlıktır.Hatta ben bir uzman olarak yaşamı bile YAŞAM PAYLAŞMAKTIR diyerek tanımlarım.Ancak kiminle,neyi ne kadar paylaşabileceğimiz bambaşka bir derinliktir.Sevgi dahil ilişkiler paylaşım odaklı kurulur ve bir şeyler doğru ve sağlıklı paylaşılabiliyorsa o ilişki anlamlıdır.Zaten bir ilişkinin insanı doğru besleyebilmesi de sağlıklı bir paylaşım içermesine bağlıdır.
Fakat biz analitik yaklaşımlarla ilişki kuran ve yürüten bir toplum genellikle değiliz. Bunda bir miktar toplumsal olgunlaşma eksikliklerimiz,bir miktar ilişkileri duygusal veya dürtüsel kurmamız,bir miktar da bu konudaki acelecilik ve illa oldurma zihniyetimiz nedeniyle çoğunlukla doğruyu yanlış adreste veya kişide arama çıkmazına düşeriz.İşte ilişki yorgunluklarının arka planındaki en önemli ve üzücü gerçek maalesef bunlardır.Ve çoğunlukla "Kendim Ettim Kendim Buldum" türküsüne benzer bir hale kendi kendimizi koyarız.ilişkilerdeki en önemli sorunumuz akılcı gerçekçilik sorunudur.
Şunu hiç gözden kaçırmayalım;bir insanın iyi insan olması başka şey iyi bir ilişki partneri veya eş olması başka bir şeydir.İyi insan olma olumlu bazı insani özellikler taşımakla ilgilidir.İnsanların sorunlu,uyumsuz,inatçı taraflarını bir tarafa bırakırsak birçok insanda iyi insan olmaya dönük özellikler bulabiliriz.Ama bunlar o insanın iyi bir ilişki partneri veya eş olması anlamına gelmez.Çünkü iyi bir ilişki partneri veya eşte iyi insan olma özellikleri yanında bizim kişiliğimizle uyumlu özelliklerinin de olması,bir ilişkide uyum sağlayıcı esnekliklere sahip olması gibi olmazsa olmazlar vardır.Bir uzman olarak dikkat ediyorum; eğitimli insanlarımızda bile ilişki kurar iken yukarıda belirttiğim derinlik ve süzgeçlerden geçirerek bir ilişki kurma özelliği ve drinliği maalesef çoğunlukla yok.Böyle olunca günümüz dünyasının insanları en çok yoran psikolojik problemi olarak İLİŞKİ YORGUNLUĞU ortaya çıkıyor.
Duyguların kolay öne çıktığı,duygusal doyumun ve sağladığı DUYGUSAL DENGELENME'nin zor sağlandığı bir toplum olduğumuzdan ilişkilerimiz hem önemli bir beslenme hem de önemli bir duygusal zehirlenme kaynağımız.Zira ilişkilerde gelişmişlik denkliği de dahil bir çok denklik dikkate alınmalıdır ama ilişki kurulurken pek çok insan bu denklikleri analiz etmemekte,dikkate almamaktadır.
Hatta kimi zaman olmayacak ilişkiyi bile oldurmaya zorlamalar gözleriz.Ancak biz insanlara iteklemeyin,oldurmaya uğraşmayın,doğal akışına bırakın,olacaksa yaşattığı uyumla ilişki olması gereken noktaya varsın deriz.
Kadın ve erkek birbirlerinin yaşamında duygusal,cinsel,paylaşımsal,yaşamsal çok yönlü birer tamamlayıcıdır.Gerçekten de biri olmazsa öbürü de olmaz.Zaten insanın üremesi de her iki cinsiyetin gücrelerinin birleşmesiyle olmaz mı?Tabiatıyla kadın-erkek ilişkisi insanın ve yaşamın aslında var olma sebebidir.Ama dürtüsel değil akıl gözüyle bakılarak,akıl gözüyle kurulup,akıl gözüyle yürütülerek.
İlişkileri yoran özelliklerin başında biz olalım derken ben kalma sorunu olarak karşımıza çıkan BEN MERKEZCİ İLİŞKİ TUTUMU'dur.İlginçtir yönetmeye bayılan bir insan profilimiz var.Üstelik bunu kadın veya erkek diye de ayırt edemeyiz.Zira kurduğu ilişkiyi ben merkezci olarak yönetmeeye kalkışan erkeğe de kadına da bolca rastlıyoruz.iyi de kimse kimsenin yörüngesine gişrmek için bir ilişki kurmaz ki.Bu yönetme sevdası ve olayların tek tarafa ele alınması ilişkileri en fazla yoran sebeplerin başında gelmektedir.Ben EVLİLİK OKULU EĞİTİM PROGRAMI'nı yazrken "ben olmadan biz olunmaz,ben kalarak bize varılmaz" diye slogan üretmiştim.Bunu lütfen dikkate alın.
İlişkileri çok yoran bir başka sorun ise UYUM SAĞLAYICI ESNELİK noktasındaki ekiskliklerden ilişkilere doğru akan bir sürü sorundur.Zira ilişki uyum odaklı olmak zorundadır,bir ilişkide uyum yoksa uyumsuzluk hatta zıtlaşma vardır.Ayrıca çiftlerin ilişkilerde birbirine doğru akabilmesi gerekir.Bu akışın sağlıklı olabilmesi için iki farklı kişilikle kurulan bir ilişkide uyum sağlayıcı esneklik olmazsa taraflar birbirine doğru tutunamaz ki.Peki bir ilişkide taraflar birbirine doğru tutunamazsa çatışma ,uzaklaşma,zıtlaşma gibi sorunlar ortaya çıkmaz çıktığında da bunlar ilişkiyi yormaz mı..?
Efendim ben deneyimli bir uzman olarak hep söylerim; "insanlarımız kolayı dururken zorunu seçiyor ve kendi yaşamlarını kendileri zorlaştırıyor".Bir insanın yaşamında kendine yaptığı kötülüğü bazen yedi düvel bir araya gelse yapamaz.Bu nedenle sık sık yüzleşme,özeleştiri ve alışkanlık ve takıntılarına saplanmama çok önemli olsa gerek.
Sevgili dostlar;sağlıklı bir ilişki insan yaşamında herkesin,hepimizin ihtiyacı...İlişkilerimizi yukarıda açıklamaya çalıştığım yaklaşımla doğru kurmaya ve yine izah etmeye çalıştığım yaklaşımlarla doğru yönetip yürütmeye çalışalım.Bu konularda zorlanmalarınızda lütfen bizlere ulaşın ve yardım alın.Zorları birlikte kolaylaştıralım,çözümün keyfiyle yol almayı başaralım.Sevgiyle...
Aslında ilişkilerin kurulma amacı insanların sevgi ve paylaşım ihtiyaçlarını karşılayarak o kurulan ilişkiden beslenmek amaçlıdır.Zaten sevgi ve paylaşım anlamında bir besleyiciliği var ise o ilişki anlamlıdır.Ancak toplum olarak karakterimizde ilişkiyi kolay kuramama,kurduğunda kaybetmek istememe ve bu nedenle de ilişkiyi son raddeye kadar sürdürme eğilimi vardır.
Bu eğilim aslında çoğunlukla tek taraflı olarak bir "ya düzelirse" tarzı umuda yolculuk yaratmakta ve aslında çok yönlü olarak yoran bir ilişkiyi tüm yoruculuğuna rağmen sürdürme çabası oluşturmaktadır.Toplumsal karakterimizde ilişkiyi kolay kuramadığı gibi kolay bitirememe gibi bir özellik de bulunmaktadır.Bu nedenle ilişkilerde başlangıç da bitiş de çoğunlukla sancılı yaşanmaktadır.
Aslında ilişki de ilişki kurulacak kişi de çok yönlü olarak ele alınması gereken,analitik perspektif gerektiren bir olgudur.Evet insan için sevmek de sevilmek de bir ihtiayaçtır.Paylaşım da aynı şekilde yadsınamaz bir ihtiyaçtır ama burada belirleyici olan ilişkinin partnerinin kim olacağı,neye göre seçileceğidir.
Sevmek ihtiyaç ama bu duyguyu içi doğru doldurulmuş olarak ele almak gerekir.Bunun için insanın önce kendini tanımlamış,bir ilişkiden ne beklediğinin farkında ve kimi hangi özellikleri nedeniyle sevebileceğinin bilincinde olması gerekir.O özelliklerin adresi olan bir birey karşısına çıktığında,gerçekçi bir tanışmışlık sonrasında duyguların serbest bırakılmasıyla ortaya çıkan sevgi gerçekçidir.Biz böylesi sevgilere DAYANAKLI SEVGİ deriz.Dayanaklı sevginin en temel özelliği ise kimin,niçin sevildiğinin farkında olunmasıyla kurulmuş bir duygusal bağ olmasıdır.
Paylaşım da insan için bir ihtiyaçtır ve insan paylaşım odaklı bir varlıktır.Hatta ben bir uzman olarak yaşamı bile YAŞAM PAYLAŞMAKTIR diyerek tanımlarım.Ancak kiminle,neyi ne kadar paylaşabileceğimiz bambaşka bir derinliktir.Sevgi dahil ilişkiler paylaşım odaklı kurulur ve bir şeyler doğru ve sağlıklı paylaşılabiliyorsa o ilişki anlamlıdır.Zaten bir ilişkinin insanı doğru besleyebilmesi de sağlıklı bir paylaşım içermesine bağlıdır.
Fakat biz analitik yaklaşımlarla ilişki kuran ve yürüten bir toplum genellikle değiliz. Bunda bir miktar toplumsal olgunlaşma eksikliklerimiz,bir miktar ilişkileri duygusal veya dürtüsel kurmamız,bir miktar da bu konudaki acelecilik ve illa oldurma zihniyetimiz nedeniyle çoğunlukla doğruyu yanlış adreste veya kişide arama çıkmazına düşeriz.İşte ilişki yorgunluklarının arka planındaki en önemli ve üzücü gerçek maalesef bunlardır.Ve çoğunlukla "Kendim Ettim Kendim Buldum" türküsüne benzer bir hale kendi kendimizi koyarız.ilişkilerdeki en önemli sorunumuz akılcı gerçekçilik sorunudur.
Şunu hiç gözden kaçırmayalım;bir insanın iyi insan olması başka şey iyi bir ilişki partneri veya eş olması başka bir şeydir.İyi insan olma olumlu bazı insani özellikler taşımakla ilgilidir.İnsanların sorunlu,uyumsuz,inatçı taraflarını bir tarafa bırakırsak birçok insanda iyi insan olmaya dönük özellikler bulabiliriz.Ama bunlar o insanın iyi bir ilişki partneri veya eş olması anlamına gelmez.Çünkü iyi bir ilişki partneri veya eşte iyi insan olma özellikleri yanında bizim kişiliğimizle uyumlu özelliklerinin de olması,bir ilişkide uyum sağlayıcı esnekliklere sahip olması gibi olmazsa olmazlar vardır.Bir uzman olarak dikkat ediyorum; eğitimli insanlarımızda bile ilişki kurar iken yukarıda belirttiğim derinlik ve süzgeçlerden geçirerek bir ilişki kurma özelliği ve drinliği maalesef çoğunlukla yok.Böyle olunca günümüz dünyasının insanları en çok yoran psikolojik problemi olarak İLİŞKİ YORGUNLUĞU ortaya çıkıyor.
Duyguların kolay öne çıktığı,duygusal doyumun ve sağladığı DUYGUSAL DENGELENME'nin zor sağlandığı bir toplum olduğumuzdan ilişkilerimiz hem önemli bir beslenme hem de önemli bir duygusal zehirlenme kaynağımız.Zira ilişkilerde gelişmişlik denkliği de dahil bir çok denklik dikkate alınmalıdır ama ilişki kurulurken pek çok insan bu denklikleri analiz etmemekte,dikkate almamaktadır.
Hatta kimi zaman olmayacak ilişkiyi bile oldurmaya zorlamalar gözleriz.Ancak biz insanlara iteklemeyin,oldurmaya uğraşmayın,doğal akışına bırakın,olacaksa yaşattığı uyumla ilişki olması gereken noktaya varsın deriz.
Kadın ve erkek birbirlerinin yaşamında duygusal,cinsel,paylaşımsal,yaşamsal çok yönlü birer tamamlayıcıdır.Gerçekten de biri olmazsa öbürü de olmaz.Zaten insanın üremesi de her iki cinsiyetin gücrelerinin birleşmesiyle olmaz mı?Tabiatıyla kadın-erkek ilişkisi insanın ve yaşamın aslında var olma sebebidir.Ama dürtüsel değil akıl gözüyle bakılarak,akıl gözüyle kurulup,akıl gözüyle yürütülerek.
İlişkileri yoran özelliklerin başında biz olalım derken ben kalma sorunu olarak karşımıza çıkan BEN MERKEZCİ İLİŞKİ TUTUMU'dur.İlginçtir yönetmeye bayılan bir insan profilimiz var.Üstelik bunu kadın veya erkek diye de ayırt edemeyiz.Zira kurduğu ilişkiyi ben merkezci olarak yönetmeeye kalkışan erkeğe de kadına da bolca rastlıyoruz.iyi de kimse kimsenin yörüngesine gişrmek için bir ilişki kurmaz ki.Bu yönetme sevdası ve olayların tek tarafa ele alınması ilişkileri en fazla yoran sebeplerin başında gelmektedir.Ben EVLİLİK OKULU EĞİTİM PROGRAMI'nı yazrken "ben olmadan biz olunmaz,ben kalarak bize varılmaz" diye slogan üretmiştim.Bunu lütfen dikkate alın.
İlişkileri çok yoran bir başka sorun ise UYUM SAĞLAYICI ESNELİK noktasındaki ekiskliklerden ilişkilere doğru akan bir sürü sorundur.Zira ilişki uyum odaklı olmak zorundadır,bir ilişkide uyum yoksa uyumsuzluk hatta zıtlaşma vardır.Ayrıca çiftlerin ilişkilerde birbirine doğru akabilmesi gerekir.Bu akışın sağlıklı olabilmesi için iki farklı kişilikle kurulan bir ilişkide uyum sağlayıcı esneklik olmazsa taraflar birbirine doğru tutunamaz ki.Peki bir ilişkide taraflar birbirine doğru tutunamazsa çatışma ,uzaklaşma,zıtlaşma gibi sorunlar ortaya çıkmaz çıktığında da bunlar ilişkiyi yormaz mı..?
Efendim ben deneyimli bir uzman olarak hep söylerim; "insanlarımız kolayı dururken zorunu seçiyor ve kendi yaşamlarını kendileri zorlaştırıyor".Bir insanın yaşamında kendine yaptığı kötülüğü bazen yedi düvel bir araya gelse yapamaz.Bu nedenle sık sık yüzleşme,özeleştiri ve alışkanlık ve takıntılarına saplanmama çok önemli olsa gerek.
Sevgili dostlar;sağlıklı bir ilişki insan yaşamında herkesin,hepimizin ihtiyacı...İlişkilerimizi yukarıda açıklamaya çalıştığım yaklaşımla doğru kurmaya ve yine izah etmeye çalıştığım yaklaşımlarla doğru yönetip yürütmeye çalışalım.Bu konularda zorlanmalarınızda lütfen bizlere ulaşın ve yardım alın.Zorları birlikte kolaylaştıralım,çözümün keyfiyle yol almayı başaralım.Sevgiyle...
|
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "İlişki Yorgunluğu" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Namık ACAR'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Namık ACAR'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
Beğenin 
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.
