2007'den Bugüne 92,232 Tavsiye, 28,206 Uzman ve 19,964 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Çocuklarda Mahremiyet, Ağlama ve Davranış Bozuklukları
MAKALE #17621 © Yazan Psk.Ferit KARADAŞ | Yayın Aralık 2016 | 3,841 Okuyucu
ÇOCUKLARDA CİNSEL GELİŞİM VE MAHREMİYET

Çocuklarda cinsel gelişim dönemlerinin bilinmesi anne baba için elzem bir durumdur. Maalesef son yıllarda çocuk istismarı oranlarının arttığı gözlenmekte bu da durumun önemini artırmaktadır. Sadece bu nedenle değil çocuğun sağlıklı bir cinsel kimlik geliştirmesi içinde cinsel gelişim evrelerinin bilinmesi önemlidir.

Çocukların cinsel organların keşfi erken dönemlere tekabül etmektedir. Erkek çocukları genellikle 7-8 ay civarında, kız çocukları ise 8-9 ay civarında cinsel organlarını keşfeder. Cinsel bölgelerin keşfi tesadüf eseri olabildiği gibi bazen de tıbbi veya çevresel durumlar (bezin sıkı bağlanması ya da idrar yolları enfeksiyonu) ile ortaya çıkabilir. Erkek çocuklarında peniste sertleşme ve kız çocuklarında vajinal salgılarda artış gözlenir. Bu durum cinsel uyarılma ile ilgili değildir. Cinsel uyarılma daha çok 4’lü yaşlarda başlasa da bazı çocuklarda daha erken ( yaklaşık olarak 18 ayda) görüle bilmektedir. Bu aylardan itibaren çocuklarda mastürbasyon başlaya bilir. Bu dönemlerde mahremiyet hala gelişmemiş ve çocuklar genelde çıplaklıktan kaçınmazlar. Çocuklarda ahlaki toplumsal kuralların kavranabilmesi, anlaşılabilmesi ve uygulanabilir hale gelmesi ya da gelişmesi 6 yaş sonrasında beklenir. 3 yaşından sonra cinsel gelişim belirgin bir şekilde hızlanacak ve çocuk cinsel ayırıma erkek ve kadın rollerinin farklılığına ve cinsiyet rollerinin taklidine başlayacaktır. Çocuğun cinyet ayrımı yapmaya başladığı fark edildiğinde özel bölge kavramlarının öğretilmeye başlanması ve mahremiyetten söz edilmesi uygun olacaktır. Çocuğa özel bölgeleri tanıtılmalı ve bölgelerin ihlalinde korunma yöntemleri öğretilmelidir. Bu özel bölge eğitimi çok sık yapılmamalı, 6 aylık peryotlar şeklinde yapılması daha uygun olacaktır. Anne baba bu yaşlarda çocukla net ve yaşına uygun olacağı şekilde konuşmalı, kendisine bakmakla yükümlü kişilerin bazı durumlarda özel bölgelere dokunabileceği (banyo yaptırırken ya da ilaç kullandırılırken vb.) eğer bu durum rahatsızlık verici ise de çocuğun mutlaka diğer ebeveyne bunu iletebileceği aktarılmalıdır. Neden bunu yapmak gerekliliği konusuna gelince çocuk istismarında maalesef istismarcı çoğu zaman çocuğun yakınlarından biridir.
3 yaş itibari ile daha önce çocuklar kız ya da erkek olduklarını ifade etseler de bu genellikle ezbere söylenir. Bu yaş itibari ile çocuklar erkek ve kız olmanın ayrımına başlayacak hatta bu dönemde karşıt cinsel özelliklerinin kendisine yüklenmesine karşı çıkabilirler (erkeklerde kız ayakkabılarının ya da kıyafetlerinin giyilmek istenmemesi). Çocuklar genellikle bu yaşlarda hem kendi cinsel organına hem de çevredekilerinin cinsel organlarına genellikle meraklıdır ve görmeye çalışır. Evinize komşular geldiğinde halıya uzanıp komşunuzun bacaklarına bakan çocuk gördüğünüzde şaşırmayın. Ebeveynler bu dönemde çocuklara uygun ve uygun olmayan dokunuşları öğretebilirler. Çocuğun kendi çıplaklığı ile zaman geçirmesine izin verilebilir. Çocuğa kendisine dokunmasında sorun olmadığını, bundan hoşlanabileceğini ancak bunu kendisine özel bir ortamda yapılması gerektiğini anlatabilir. Ayrıca çocuğa diğer kişilerin ve özellerine saygı göstermeyi öğretebilir. Unutmayın bu yaş aralıklarında genellikle mastürbasyon başlar ki açıklayıcı olmayan yâda kızan anne baba tutumunun sonucunda çocuklarda mastürbasyon sonlanmayacağı gibi aksine gizli ya da kabul edilmeyen bir şeyin yapılması çocukta cinsel uyarılmayı artıracaktır. Ayrıca bu dönemlerde çocuk TV ya da internette tesadüfi gördüğü bazı sahneleri arkadaşlarının üzerinde uygulamak isteye bilir. Bu yüzden çocuğun izlediklerine mutlaka dikkat edilmelidir.
Peki, hangi durumlarda bir uzmana başvurulmalıdır?
- Kendi yaş grubundan daha farklı bir cinsel dil kullanma ve bilgi sahibi olma
- Çocukta yaşıyla uyumlu olmayan cinsel içerikli konuşmalar
- Tekrarlayıcı gözetleme, teşhir, küfür ve pornografiye aşırı ilgi
- Yaşıtlarına karşı süreklilik gösteren cinsel taciz davranışı
- Kendisinden daha küçük yaştaki çocuklara aşırı ilgili çocuklar
- Kaza ile açıklanamayacak her türlü genital yaralanma veya kanama
- Aşırı mastürbasyon ile uğraşmak
- Yaşıtları veya oyuncakları ile sevişme taklidi oyunların oynanması
- Belli bir cinsiyetten sürekli kaçınma ya da aynı ortamda bulunmama hali
- İç çamaşırı ya da kıyafetlerle ilgili aşırı hassasiyet
- Çocukta ani değişen duygusal değişiklikler
- Okul başarısında keskin düşüş
- Sosyal geri çekilme

ÇOCUKLARDA ÖZEL BÖLGE TANITIMI VE KORUNMA YOLLARI İLE İĞİLİ AMİR KHAN’IN KATILDIĞI ÇOK İYİ BİR TV PROGRAMI VAR. AİLELERE BU VİDEOYU İZLEMELERİNİ ŞİDDETLE TAVSİYE EDİYORUM.

ÇOCUKLAR NEDEN AĞLAR?

Ağlamak aslında doğal bir tepkidir. Çocuk doğduğunda iletişim kurabileceği tek araç ağlamaktır. Çocuğun ağrısı olduğunda, acıktığında, susadığında altına kaçırdığında ebeveynlerine bunu ağlayarak iletir. Ama çocuk iletişim kurmaya başladıktan sonrada kazanımlar kazandığı bu aracı kullanmaya devam eder. Peki, çocuklar daha sonrasında neden ağlar?

İnsan, sevdiği bir nesnenin ya da kişinin ya da durumun sürekliliğini ve devamlılığını ister. Bu durum eğer çocuğun istemediği bir şekilde ya da beklemediği bir zaman aralığın da sekteye uğramış ise doğal bir tepki olan ağlama devreye girer. Ama her zaman ağlama davranışı bu kadar masumane değildir.

Çocuklar yeni öğrendikleri ve işe yarayan tepkileri artırarak devam etme eğilimindedirler. Hele ki bu tepki pekiştirilmiş ise sönme yerine davranış kalıbı haline dönüşmeye başlar. En sık karşılaşılan sorun belki de çalışan anne babalarda çocuğun bakıcısının yaklaşımıdır. Çalışan anne babaların çocuklarına çoğu zaman ailenin bir yakını anne anne, baba anne, teyze, hala vb. kişiler bakar. İnsanlar çocuklarını bir yabancıya bırakmak yerine güvene bilecekleri kişilere bırakırlar. Evet, bu bir avantaj olabilir ama aynı zamanda dev avantaja da dönüşe bilir. Çocuğa bakan yakınlar çoğu zaman çocuk onları daha fazla sevsin ya da mutsuz olmasın diye ağlamalarına neden olan durumlarda istediklerini bir an önce gerçekleştirme eğilimindedirler. Çocuk şunu fark eder ağlayarak bir şeylere ulaşmak daha kolay bir yöntemdir ve bu başka kişiler üzerinde de uygulana bilir. Anne babalar ikinci deneklerdir. Özellikle ilk çocuklarda ebeveynler nasıl davranacaklarını bilemezler. Tıpkı bakıcılar gibi aynı tepkiyi verirler. Çocuk ağlamanın etkin bir yöntem olduğunu fark eder.

Diğer bir öğrenim alanı ise çocuğun hasta olduğu dönemlerdir. Ailelerin hassaslaştığı çocuğu mutlu etmek istedikleri alan ama unutmayın çocukların zihni hala kirlenmemiştir ve hızlı bir şekilde metot öğrenirler. Ağlama davranışı eğer kazanımlarla pekiştirilmiş ise sönme yerine artarak devam eder.

Kreşe ya da ana okula başlandığında, ilkokula başlandığında vb. benzeri alanlarda çocuk doğal tepki olarak ağlamaya başlar. Belki de bir soru ile başlamak gerekiyordur. Çok sevdiğiniz onunla beraber yaşadığınız kişi kapıya yönelse ve birden “Ben gidiyorum” dese ne hissedersiniz? Onun gitmesini engellemeye çalışır mısınız ya da ağlar mısınız? Unutmayın çocuklarınız çok hızlı öğrenen organizmalardır ve öğrendiklerini başka zaman aralığında da kullanacaklardır. Kreş ve anaokulu reddinde çoğu zaman aileler çocuk mutsuz olmasın diye pes eder. Çocuk metodun ne kadar etkili olduğunu bir daha test etmiş olur. Bir sonrasında okul döneminde okul reddi problemlerinin nedenlerinden biri de budur. Belki de ayrılık anksiyetesi ile beraber görülen en sık şeydir. Çocuk daha önce öğrendiği metodu uygulamaktan çekinmeyecektir. Şöyle düşünün sizin elinizde çok güçlü bir silahınız var ve siz bu silah sayesinde istediğiniz her şeye ulaşa biliyorsunuz. Siz bu silahı bırakmak ister misiniz? Doğal olarak çocuklarınızda bu silahı bırakmak istemeyeceklerdir.

Peki, bu durum nasıl değiştirilir?

Bu konuda uygulanan tedavi yöntemleri daha çok oyun terapisi ya da davranışçı terapilerdir. Aile danışmanlıkları da terapilerin bir parçasıdır ve özellikle ebeveynlerin kararlılığı bu sorunun çözümünde çok etkilidir. Unutmayın çocuğunuz iyiliği için yaptığınızı düşündüğünüz bazı şeyler gerçek amaçlarına hizmet etmeye bilir. Bu yaptıklarınız çocuklarda davranış bozukluklarına yada doyumsuzluğu bunun sonucu olarak da mutsuzluğa neden olabilir.

ÇOCUKLARDA DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Çocuklarda davranış bozukluklarını tek bir nedenle açıklamak pek mümkün gözükmemektedir. Çocuklarda davranış bozukluklarının birden fazla nedeni olabilir. Çevreyle etkileşim, gelişim dönemlerindeki ebeveynlerin yanlış tutumları ( aşırı baskıcı yada tamamen kuralsız yetiştirme), sorunlu evlilik ve aile yaşantısı yada parçalanmış aile yapısı gibi nedenler çocuklarda davranış bozukluklarının temel nedenleri olarak gösterilir. Tabi bunların dışında farklı durum ve tutumlarda davranış bozukluklarına neden olabilir.

Çocuklar bazen dikkat çekmek, bazen yanlış pekiştirmeler aracılığıyla yanlış öğrenme ( mesela küfreden çocuğa yetişkinlerin gülmesi ve çocuğun bunu iyi bir şey olarak algılaması) arkadaşların onayı alma ve gurup içinde yer edinme( sigara içen çocukların yanında buluna bilmek için sigaraya başlamak) ya da bazen temel ihtiyaçlardan yoksun bırakılmaya tepki veya ebeveynlerin davranışlarını taklit etme gibi faktörler çocuklarda davranış bozukluklarına en sık nedenlerdir. Davranış bozuklukları ebeveynler tarafından mutlaka ciddiye alınmalıdır. Bu davranışlar çocukların daha ileriki yaşamlarında başka problemlere ya da sonuçlara neden olabilir. Mesela antisosyal kişilik bozukluğu, alkol yada madde kötüye kullanımı bunlardan bazılarıdır.

Bireylerde kişilik gelişimi genetik faktörlere ve çevreyle iletişime bağlı olarak şekillenir, ama karakter gelişiminin yaklaşık 1,5 yaşında başlayarak 7 yaşlık zaman aralığında şekillendiği düşünülür hatta 4-6 yaş aralığının çocuklarda kritik dönem olduğu varsayılır. Ama unutulmamalıdır ki gelişim her çocuk için farklı aralıklarda farklı özellikler anlamına gelir. Her çocuk aynı yaş aralığında aynı özellikleri göstermez bazen bu öne çekile bilir ya da geriye sarka bilir.

Peki bizler çocuklardaki davranışların bozukluk olduğunun nasıl ayırdına varacağız? Bunun için aslında kritik birkaç ayrıntı vardır. Mesela ortaya çıkan davranışın ya da duygunun şiddetinin normalden fazla olması, Davranışın çocuğun gelişim dönemlerinin dışında olması, davranışın uzun sürmesi ve ısrarlı bir şekilde devam etmesi yada cinsel kimlikle ilintili rollerle uyumlu olmaması gibi kriterlere dikkat edilmelidir.

Çocuklarda en sık karşılaşılan davranış bozuklukları:
- Saldırganlık
- Sinirlilik
- Tırnak yeme
- Karşı gelme
- Altına kaçırma
- Yeme bozuklukları
- Uyku bozuklukları
- Yalan söyleme
- Kaş ya da saç koparma
- Okuldan kaçma
- Madde kullanma
- İnatçılıktır.

Davranış bozuklukları için peki ne yapılmalıdır. Herşeyden önce bağırmak susturmak yada fiziksel şiddet uygulamak davranış bozukluklarını çözmez aksine artmasına neden olur. Unutmayın sizler çocuklarınız için örneksiniz bir davranışın bozukluk olduğunu düşünüyor iseniz ilkin o davranışı sizin yapmamanız gerekir. Çocuğunuzun farkındalığı geliştiğinde Hayır’ı mutlaka öğretmeniz gerekir. Çocuk Hayır’ın kati olduğunu ve o konuda tutarlılığınızın olduğunu görmelidir. Anne ve baba bu konuda koordineli olmalı, birinin hayır dediğine diğeri evet dememelidir. Tabi bu hayır her şey için kullanılan ve çocuğun temel gereksinimlerini kısıtlayacak şekilde olmamalıdır. Ödüllendirmeler rüşvet şeklinde olmamalı koşul koyarak ödül verilmemeli eğer ödüller verilecek ise de bu ödülün çocuğun yaşına uygun ve beklenmedik aralıklarda olması daha iyi olacaktır. Ödüller süreklilik arz etmemeli çocuk doyumsuzluğa itilmemelidir. Eğer çocuk davranış bozukluğunu dikkat çekmek için yapıyorsa görmemezlikten gelme davranışın sonlandırılması için etkin bir yöntemdir. Çocuğun olumsuz davranışı pekiştirilmemeli ama olumlu davranışları sözel olarak pekiştirilmelidir. Çocuğunuz onu koşullu olarak sevdiğinizi düşünmemelidir. Mesela çocuğunuzu okul başarısı için değil ya da yaptığı olumlu davranışlar için değil o olduğu için sevildiğinin farkına varmalıdır. Yaşına uygun sorumluluklar verilmeli ve belki de her şeyden önce çocuk mutlaka dinlenmeli ve gerektiğinde kararlar alınacak ise oda dâhil edilmelidir.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Çocuklarda Mahremiyet, Ağlama ve Davranış Bozuklukları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Ferit KARADAŞ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Ferit KARADAŞ'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Ferit KARADAŞ Fotoğraf
Psk.Ferit KARADAŞ
Diyarbakır (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi32 kez tavsiye edildi
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Ferit KARADAŞ'ın Yazıları
► Çocuklarda Davranış Bozuklukları Psk.Selin ALKIŞ AYTEN
► Çocuklarda Bazı Davranış Bozuklukları Psk.Dilan Hilal ALTÜRK
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,964 uzman makalesi arasında 'Çocuklarda Mahremiyet, Ağlama ve Davranış Bozuklukları' başlığıyla benzeşen toplam 24 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Bipolar Bozukluk Şubat 2017
► Depresyon Kasım 2016
► Kişilik Bozuklukları Ekim 2016
► Cinsel Bozukluklar Ekim 2016
◊ Ayrılık Eylül 2016
◊ Çocuklar Neden Ağlar? Eylül 2016
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


14:45
Top