2007'den Bugüne 92,262 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Bu Toplumda Dertli Olmanın Dayanılmaz Zorluğu (Psikoloji Sohbetleri)
MAKALE #5143 © Yazan Psk.İzzet GÜLLÜ | Yayın Temmuz 2010 | 6,825 Okuyucu
Konuşmak bildiğimiz kadarıyla sadece insan canlısına mahsus olup aynı zamanda en soylu yetimizdir. İletişim onunla kurulur, en onulmaz dertler onunla dile getirilir. Güzelim kalpler onunla kırılır, yine en sağlam dostluk köprüleri onunla kurulur. Konuşmak usta bir uzmanın elinde ilaçtan bile daha tesirli bir şifa kaynağı olabilirken bir kumandanın elinde amansız bir yenilginin en baş kahramanı kesilebilir.

Gerçek bu olduğu halde bu kadar önemli bir yetimizi o kadar hoyratça, o kadar keyfice kullanırız ki. O yüzden de ağzımıza geleni rahatça söyleyebiliriz. Söyleyebiliriz, çünkü ağzımızın ucuna daha çok söylemek istediklerimiz gelir. Söylemek istediklerimizi söylemek ise bizi bir biçimde rahatlatır. Hepimiz öyle ya da böyle rahatlama peşindeyiz sonuçta, yaşadığımız şu dünyada.

Ağzımıza, dilimizin ucuna gelen yanlışlardan biri de pozitif görünümlü negatif mesajlardır. Bu mesajlar görünüşü itibariyle son derece masum ve olumludurlar. En iyi niyetlerle dile getirilirler, ancak muhatabında -tıpkı olumsuz mesajlarda olduğu gibi- negatif bir tesir uyandırırlar. Kaş yapayım derken göz çıkaran bu tarz konuşmaların / mesajların karşımızdaki kişilerde neden olduğu psikolojik tahribat öyle etkilidir ki kişilere büyük ölçüde savunma imkanı dahi vermez. Çünkü kişi bunları iyi niyetli olarak söylüyordur, bir de tutup bu kişilere karşı savunmaya geçmek kimin haddinedir. Bu büyük bir yanlış ve terbiyesizlik değil midir!

Oysa niyetin iyi oluşu her zaman için ortaya çıkan sonucun vahametini değiştirmez. İyi niyetli bile olsa ölüm gerçekleşmiş ise şayet, bu durumda sırf niyet halis diye ölen çıkıp da geri gelmez. O halde iyi niyet her zaman için neye yarar?

Sözgelimi mahallede çok sevilen Ayşe teyze felç olmuştur. Felç demek büyük ölçüde yatağa mahkum olmak, tedavi sürecinin oldukça uzun bir zaman gerektirmesi demektir bir bakıma. Ancak mahalleli gün aşırı Ayşe teyzeyi arar, sorar. “Bugün nasıl, daha iyi mi, maşallah iyi iyi…” diyalogları sürüp gider. Mevcut hastalığın tabii gerçeğini dikkate almayan, o yüzden de akşamdan sabaha değişme bekleyen, normal olanın sanki bu olduğu mesajını veren, iki de bir “hastamız aynı” cevabını duymakla sonuçlanan, başka da bir işe yaramayan bu türden her örtülü mesajın muhataplarında, onların hastaya, hastalığa, iyileşmeye bakışında neden olabileceği olumsuzluklar aşağı yukarı herkesçe tahmin edilebilir.

Meraklı ve iyi kalpli mahalleli kendi sorunlarını unutmuş, yine pusudadır. Neyin pususunda mı? Bu açıkça belli olmuyor mu: “Başkasının geçmişinin yahut geleceğinin pususunda!” Konuşmak bedava nasılolsa. “Paralı olsaydı şayet, şimdikilerin kaçı namaz kılmaya devam ederdi acaba” denilmesi misali konuşmak ücrete tabii olsaydı eğer, kaç kelime konuşurdu insanlar birbiri için!

O yüzden de her gördüğünde sorar: “Hülya dershane nasıl gidiyor? Hadi maşallah, aferim sana, bu sene kazanacaksın inşallah!”

Görünüşte çok masum bir dileği ve temenniyi yansıtan bu türden bir örtük ifadenin de mesajı muhatabı için aslında son derece açıktır. Bu kültürümüze özgü ve klasik ifade abasının altında aslında kocaman bir sopa yatmaktadır. O sopa da şudur:
“Hülya çok çalıştığına göre mutlaka kazanmalısın. Çok çalıştığını görüyorum bak, sakın ola ki görmüyorum zannetme. O yüzden, “Yok çalışmadıydım, tam hazırlanamamıştım” falan demeye kalkma. Yani başarısızlık durumunda bahane hakkın yok, o halde ona falan güveneyim deme. Çok çalışmak = kazanmak demektir. Normal olan budur. Çok çalıştığın halde kazanamazsan şayet, biz ancak ve ancak senin zekandan şüphe edebiliriz, haberin olsun. Bunun başka da bir izahı olmaz, kusura bakma. Hepimiz başarı işini bu kadar sorduğumuza, bu denli ilgilendiğimize göre bu konuda çok hassasız demek ki, haberin olsun. Bizi yanıltma, hayal kırıklığına falan uğratma. Bizden kurtulamazsın artık, ona göre.”

Alternatifin bulunmaması, sadece tek bir seçeneğin olması her zaman için yoğun bir kaygı nedenidir. Bir otobüste seyahat ederken olası bir kazayı düşündüğünüzde otobüsünüzün tek kapısının olduğunu bilmekle iki kapılı olduğunu farketmek aynı kaygı ve korku düzeyine neden olmaz, değil mi. Bu şekilde fazla seçeneğin olmadığını işleyen, tek alternatifin başarmak olduğunu düşündüren soğuk, esneklikten yoksun ve son derece katı olan bu tarz bir mesaj muhatapta olumlu yönde bir etki yapar mı? Zaten dar olan pabucun içine iki ayağı birden sokmaz mı bu? Yani iki ayağı bir pabuca?

Bir de geçmişin takılı hastaları vardır. Adam yıllar önce kumar oynamıştır, batmıştır, zaman içinde toparlanmıştır belki. Hatta o yaştan sonra, kendini affettirmek için çok iyi bir eş ve baba olmayı bile başarmıştır ama hala eşin hışmından kurtulamamıştır. Her tansiyonu yüksek konuşmada bu ucuzca dile getirilir. Bir insan “bakıp ibret almanın, bununla geleceğe yönelik kalıcı bir kazanım elde etmenin” dışında yaşanmış bitmiş, artık geri dönüşü ve telafisi olmayan bir geçmişi boş yere neden kurcalar durur sahi? Üstelik de eşinin bunları duyunca sinir olduğunu, deliye döndüğünü, hatta şiddete bile yöneldiğini gün aşırı yaşayıp durduğu halde!

“Yanlış yaptın Abidin. Keşke araba yerine ev alsaydın”

Tamam belki daha iyi olurdu ama artık böyle bir şeyin imkanı yok ki. O halde neden pişmiş aşa su katıyorsunuz, ey dost kılıklı zalim insanoğlu! Bırak olanla avunayım hiç olmazsa. İlla bir tercih hatasını ikide bir gözümün içine sokmak zorunda mısınız! İnsan hata yapamaz mı? Siz hiç hata yapmadınız mı? Siz meleksiniz de sanki ben şeytan mıyım, demek istediğiniz aslında o mu! Kendinize tanıdığınız bu hakkı neden bana çok görüyorsunuz! Bir tercih hatasının bedeli ruhun, moral ve motivasyon duygusunun bir kalbur misali her gün defalarca delik deşik edilmesi midir, öyle mi olmalıdır!

“Bu gün canın sıkkın görünüyor. Hayırdır bir şey mi oldu. Var var belli. Takma ya. Canını sıktığın şeye bak! Valla aptalsın sen, değer mi! “
“Evet bugün bir şey oldu”. 1000 tl paraya ihtiyacım var mesela, verebilir misin? Veremeyeceksen neden sorar durursun ikide bir, “bir şey mi oldu” diye. Duydun hadi, gereğini yapsana öyleyse! Yoksa gereği için değil de benim üzüntülü olduğumu kendi ağzımla bizzat itiraf ettirmek, sonra da bundan dolayı “şükür biz yine iyiyiz valla, yatıp kalkıp şükredelim halimize” diyerek keyiflenmek için mi sorup duruyorsun, aklıma öyle geliyor benim, valla kusura bakma!
Hem “üzülmeye değmez” diyorsun. Sen yaşamın boyunca hiç üzülmedin sanki değil mi. Senin üzüldüğün şeyler çok değecek şeylerdi sanki.
Dün de sen benim durumumdaydın, unutma.
Dün sen, bugün de ben…
O halde proplem ne?
Kendi başına gelince yapamadığın şeyi neden benden istiyorsun. Niçin benim üzüntümü yadırgıyor, garipsiyor, sanki ben çok zayıf, aciz, olmadık şeye üzülecek kadar basit ve zavallıymışım gibi yapıyorsun.
Senin niyetin ne!
Dost musun yoksa düşman mı, hadi çekinme de sen onu söyle.
Söyle ki biraz da ben rahatlayayım, gerçeği öğrenince.
Niyetin beni rahatlatmak değilmiydi, desene!

Bu toplumda bir köşeye oturup da şöyle adam gibi ayıla bayıla üzülemiyor insan. Mutlaka gelip deşerler.
Sanki bir şey bulsalar ellerinde çareleri hazırmış gibi. Sanki ayakkabısının markasına, saçının boyasına verdiğinden daha fazlasını bizim en acılı derdimizin şifası için harcamaya gözünü kırpmadan hazırlarmış gibi.
“Aaaa, valla mı, cidden mi, yapma ya, tühh, kahretsin, inan çok üzüldüm” demenin dışında bildikleri birşey varmış gibi. Demek ki üzüldün bana, çok sağol. Allah binlerce kere razı olsun! Ya üzülmeseydin ben ne yapardım sonra!
Üzüldük demekle sanki bizimkinden almışlar da bir gram eksiltmişler gibi yapmaları yok mu!
Sanki normal olan hiç üzülmemek, hep neşeli ve pozitif olmakmış gibi bir tutum takınmaları!
Bu yüzden nice kişi kasar kendini, en acılı anlarını yaşayamadan gömer yüreğine. Adamı canlı canlı toprağa gömmek misali kapatır üstünü zoraki tebessüm kumuyla, sırf böyle görünmek adına.

Yaşanmış acıların insanı üzdüğü, bir süre mutsuz kıldığı, belki en fazla ağlattığı; oysa yaşanmamış, yok sayılmış, üstü daha can çekişirken örtülmüş olanların (duyguların) ise hasta ettiğini kimse bilmez, bilmek istemez bu toplumda.

Psk. İzzet Güllü
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Bu Toplumda Dertli Olmanın Dayanılmaz Zorluğu (Psikoloji Sohbetleri)" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     14 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İzzet GÜLLÜ'nün Yazıları
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Bu Toplumda Dertli Olmanın Dayanılmaz Zorluğu (Psikoloji Sohbetleri)' başlığıyla benzeşen toplam 22 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bir Veda Yazısı Haziran 2018
◊ Bu Yazıyı İyi Anla ÇOK OKUNUYOR Haziran 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


17:17
Top