2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Psikoloji ve Psikiyatri Bize Yalan Söylüyor
MAKALE #14740 © Yazan Psk.İzzet GÜLLÜ | Yayın Mayıs 2015 | 14,931 Okuyucu
Bir insana “adi” dendiğinde neden kimyası anında altüst olur? Çünkü adi kelimesi olumsuz bir anlamla yüklenmiş, zihinlere bu şekilde bir mana ile koşullanmıştır. Böylece beyin bu sözü işittiğinde, böyle bir uyarıcı aldığında bu anlama uygun bir tepki üretir. Adi uyarıcısı bir koşullanma ile oluşan bilinçaltımızdaki programı aktive eder.

Sizin sorunlarınız da işte böyle bir koşullanma sorunudur. Siz sorun dediğiniz duygu ve düşünceleri beyninize, bilinçaltınıza sorun, dert, kötü bir yaşantı, en çok da (özellikle de son yıllarda, psikoloji ve psikiyatrinin etkinliğinin artmasıyla) hastalık diye kodladınız. Böyle bir koşullanma yaşantısına tabi tutuldunuz. Bilinçaltınız bir duygu yahut düşünce yaşadığında bu koşullanma sonucu olarak tepki üretiyor. Neden koşullanma ise çare ilaç olabilir mi?

Oluyor mu? Ondan sonra şu doktor, yok bu daha iyiymiş diye yıllarca git gel! Yılan hikayesinin adı tedavi olmuş... Sorun statükoda değil, sorununuzda! Çünkü kronik o!

Yukarıda verdiğim örnek aynı zamanda psikolojimizin bir anda allak bullak olması için hasta olmamızın gerekmediğini, çoğu zaman bu sonucu uyarıcı – tepki ilişkisinin ortaya çıkardığını da gösteriyor. Tabi ki görmek gibi bir derdi olana!

Bir kişi deprem yaşıyor. Yüksek ses ile deprem korkusu arasında beyin bir bağ kuruyor. Yani uyarıcı ile tepki arasında bir koşullanma oluşuyor, bir çağrışımsal ilişki gelişiyor. Sonra ortamda “aynı nitelikte bir ses uyarıcısı olmasa bile”, velev ki çok düşük bir ani sese bile maruz kalınsa beyin depremmiş gibi tepki vermiyor mu? Buradaki sonuç deprem hastalığı mıdır yoksa bir koşullanma yaşantısının ürünü müdür?

Sizler de bazı duygu ve düşünceleri beyninize sorun, sıkıntı, dert, kötü bir yaşantı, olumsuz bir duygu - düşünce, özellikle de son dönemde hastalık diye kodladınız! Bu sebeple son dönemde hem bu sorunlar daha çok arttı hem de etkilenme fazlalaştı. İnsan yaşadığının dert, özellikle de hastalık olduğuna inanır da ondan etkilenmez mi! Etkilenmenizin asıl sebebini görebiliyor musunuz? Uzmanlar hala göremedi çünkü! Bu sebeple merdiven çıkarken artan kalp atışından dolayı panik olmayan ama aynı şeyi evde yaşayınca panik olanları gördükleri halde hala gerçeği anlayamıyor, hala “Sizi atak etkiliyor, gelin sizi ataktan kurtaralım” demeye devam ediyorlar.

Bunu statüko yaptı! Zaten bu sebeple bu statüko güçlendikçe sorunlarımız da bu sebeple artıyor. Çünkü bunların yaydıkları mesajlarla beyinlerimizde, zihinlerimizde, bilinçaltlarımızda hatalı kodlar, yanlış yazılımlar, yani bahsini ettiğim türdeki koşullanmalar artıyor.

Beyin bir koşullanma içine girince ne oluyor? Artık onu hatırlatan en ufak bir uyarıcıya bile haddinden fazla, ölçüsüzce tepki vermeye başlıyor. Bir sıkıntı beyne hastalık olarak kodlandığında herhangi bir sebeple azıcık sıkıntı yaşadığınızda beyniniz oluşan “sıkıntı sorundur” koşullanmasının bir sonucu olarak haddinden fazla etkilenmeye başlıyorsunuz! Tıpkı hafif bir sese beynimizin sanki deprem tepkisi vermesi gibi…

Sebep görüldüğü üzere sadece hatalı öğrenme yaşantısı neticesinde oluşan koşullanmadır. Bir sesi tehlike diye yorumlayınca korkuyor, yok ya şakaymış dediğinizde daha o sesten hiç etkilenmiyorsunuz! Demek ki bizi etkileyen ani ses değil; o sesi yorumlama biçimimiz! Statüko seni ses etkiliyor diyor. Yani statüko sizi yağmur ıslatıyor diyor; ben ise hayır sizi şemsiye kullanmamak ıslatıyor diyorum! Onlar da diyecek! Çünkü gerçeğin gücüne karşı koymak imkansızdır. Gecenin hükmü güneş doğana kadardır. (Bu arada başta direnip, mecbur kalınca “biz de aynı şeyi diyoruz zaten” diyen ucuz uyanıklar çoktur bu piyasada, şimdiden googldan bakın, kimin neyi nasıl dediğini bir kenara not edin)

Bir mahalleden geçerken sizi köpek ısırdığında, hatta ısırmayıp sadece kovaladığında daha sonra oradan her geçtiğinizde aniden benzer korkuları, endişeleri vs yaşamaz mısınız? Bunun da nedeni koşullanmadır. Yoksa siz oradan her geçtiğinizde hasta mı olmaktasınız? Oradan her geçtiğinizde serotoniniz mi düşmekte, azıcık uzaklaşınca da aniden serotonin tekrar eski haline mi dönmekte?

Demek korkmak, endişe yaşamak, üzülmek vs için serotonin düşmesi yani hasta olmak gerekmiyor. Gözünüz sadece hasta olduğu için ağrımıyor yani, yorulunca da ağrıyor… Bu yüzden tıp tahlil, tetkik yapar. Psikiyatri bu sebeple tahlil, tetkik yapmaz; çünkü altta gösterebileceği bir anomali yok! En iyisi iki üç belirtinin bir araya gelmesini hastalık saymak! Hastalık olmazsa hekimlik olur mu! Hastalarımız… demek psikologlar için bile derin bir haz meselesidir. Kendilerini yarı doktor gibi hissederler. Gerçek kimin umurunda!

Dindar insanlarda vesvese, takıntı neden daha fazla görülüyor? Dindar insanların serotonini daha çok mu düşüyor? Dindar insanlarda depresyon neden daha az görülüyor? Sizce bu olgu bakış açısı, algı, yaklaşım sorunu olduğunu mu yoksa bir hastalık olduğunu mu ispat ediyor? Neden bu sorunlar daha düne kadar çok az bir yaygınlığa sahipti? Daha düne kadar serotoninler daha mı az düşüyordu?

Delili çok… Terapiyle, destekle, yani konuşma metoduyla nice takıntılar, panik ataklar, depresyon denilen sorunlar iyileşiyor. Konuşmakla şeker hastalığı, hipertansiyon, reflü, orta kulak iltihabı vs iyileşiyor mu? Hani bu sorunlar da tıpkı bunlar gibi birer tıbbi hastalıktı?

Özetle bize yalan söylediler… Beyinlerimizde “Ben hastayım” algısı inşa ederek bu sorunlara karşı beyinlerimizi kilitlediler. Böylece hem bu sorunları daha çok yaygınlaştırdılar hem de daha fazla etkilenmemize neden oldular. Bir insan hasta olduğuna inanır da ondan etkilenemez mi? Düşüne düşüne daha beter olmaz mı? Kanser oldum deyince psikolojiler neden çöküyor sanıyorsunuz! Yetkili olsaydım şayet, psikologları ve psikiyatristleri ruhumuzdan en uzak bir yere gönderirdim. Onların bu yapıya bir metre yaklaşmalarına dahi izin vermezdim.

Üç beş belirti bir araya gelince hastayız… Ne kolay! Ha bir de günlük işlevselliğimizi bozmalıymış! Adam borca girince de, bir kızı delice sevince de kara kara düşünmekten işlevselliği bozuluyor. Hasta mı? Sevsinler sizin hastalık mantığınızı!

Madem böyle kolay ise hasta olmak, tıptaki diğer branşlar neden üç beş belirtiye bakarak hemen tanı koymuyor da bizi önce tahlile, laboratuara yolluyor? Madem bu sorunlar da tıptaki diğerleri gibi bir hastalık, örneğin serotonin düşüyor, aynı şeyi neden psikiyatri yapmıyor, bizi önce laboratuara göndermiyor? B12 vitamininin, tansiyonun, kandaki şeker miktarının düştüğünü ölçen modern tıp serotonin düştüyse bunu ölçemez mi? Şu serotonin ne ölçülemez bir maddeymiş, ben fakülteyi bitirdiğimde de ölçülemiyordu, yıl 2015 olmuş, hala ölçülemiyor. Hala dopamin hipotezi, serotonin hipotezi denmeye devam ediyor. Ama millete gelince bunlardan kesinleşmiş gerçekler gibi bahsediliyor.

Velhasıl bize yalan söylüyorlar… Hem de yıllardır!

Yıllardır bas bas bağırıyorum, hala yalnızım! Hala her şey eski tas aynı hamam! Olsun, ölene dek mücadeleye devam! Sonuçtan bana ne! Ben işime bakarım! Acı gerçekleri birilerinin yüzüne çarpıp onların tek bir cevap veremediklerini görmek bile her şeye değer.

Bir duyguya tak fobi, atak, bozukluk sıfatını; olsun size bozukluk, sonra ona çek hastalık muamelesi! Okul korkusu derseniz duygudur, okul fobisi dediniz mi alın size önce kağıt üzerinde bozukluk, pratikte ise hastalık! Bir heyecan evlilikte olmazsa sorun, sınav öncesinde ise olursa sorun! Bu statükonun mantığını görebiliyor musunuz? Görmek için sorgulamak, sorgulamak için ise cesur olmak, duyarlı olmak, bu yapıdan beslenmemek, bu yapının ekmeğini yememek gerekiyor.

Sonra hemen gelsin antidepresanlar… Nasılsa bozukluğu hastalık diye yutturmak kolay!

_Hastalık yok efendi!

_Olsun, hiç olmazsa bozukluk diyelim!

_Bozukluğu hastalık diye kakalarız millete!

Kimse bunu, bu ayrımı sorgulamaz. Bakın googledan, bu çok hayati ayrıma dair tek bir izahat var mı! Bakın bunlara benden başka değinen ikinci bir uzman var mı! Niye yok? Onun cevabını da siz bulun! Velhasıl psikiyatri ve psikoloji bize yalan söylüyor. Velhasıl şimdi neden iyi olamadığınızı anlayabildiniz mi?

Psikolog
İzzet GÜLÜL
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Psikoloji ve Psikiyatri Bize Yalan Söylüyor" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     126 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İzzet GÜLLÜ'nün Yazıları
► Instagram Yalan Söylüyor! Psk.Dnş.Hasan Ali GÖNCÜ
► Çocuğum Yalan Söylüyor... Psk.Dnş.İbrahim GÜLYAŞAR
► Çocuğum Yalan Söylüyor, Neler Yapabilirim Psk.Dnş.Alaaddin DEBGİCİ
► Duygularınız Size Ne Söylüyor? Psk.Büşra İYGÜN SARSILMAZ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Psikoloji ve Psikiyatri Bize Yalan Söylüyor' başlığıyla benzeşen toplam 16 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bir Veda Yazısı Haziran 2018
◊ Bu Yazıyı İyi Anla ÇOK OKUNUYOR Haziran 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


23:51
Top