2007'den Bugüne 92,259 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



İletişim, Propaganda ve Tutum Değiştirme Süreçleri Üzerine
MAKALE #18730 © Yazan Uzm.Psk.Hakan TOKGÖZ | Yayın Ağustos 2017 | 20,778 Okuyucu
İletişim, Propaganda ve Tutum Değiştirme Süreçleri Üzerine

TUTUM VE DAVRANIŞ

Tutum, tek başına davranışı meydana getirebilir mi?
Bir kimsenin, bir konudaki tutumu biliniyorsa, o konudaki davranışı önceden tahmin edilebilir mi?
Yapılan araştırmalara bakarsak (Çinliler, zenciler, Türkiyede çocuk sayısı) bu soruların cevabı ‘Hayır’ olacaktır.
Araştırmalar bize, tutumun ortamsal etkenlerle etkileşim halinde davranışı meydana getirdiğini göstermektedir. Yani ortam, davranışı belirlemede tutumdan daha etkili olabiliyor.
Ancak çok güçlü tutumlar ortamsal engelleri aşıp her durumda aynı davranışa yol açabiliyor.
TUTUM DAVRANIŞ İLİŞKİSİ: Genellikle yapılan araştırmalarda belirli bir davranışı tahmin edebilmek için çok genel tutumlar ölçülmüştür. Son yıllarda ise belli tutumların ölçülmesinin belli davranışların öngörülmesinde çok işe yaradığı görülmüştür.
ZAMAN FAKTÖRÜ: Tutum ve davranışı ölçme arasında geçen zaman ne kadar çoksa sonuç o kadar yanıltıcıdır.
TUTUMUN GÜÇ DERECESİ: Bir tutumun gücü, her üç ögesinin gücünün toplamı olarak düşünülebilir. Güçlü tutumlar, davranışın tahmin edilmesinde daha belirleyicidir.

Bir tutumu güçlü kılan nedir?
Yapılan araştırmalar, bir tutum objesi hakkında ‘bilgi sahibi’ olmanın tutum güçlenmesine neden olduğunu göstermektedir. Ayrıca tutum objesiyle doğrudan ilgili olmak da tutumun güçlenmesine neden olur.
Güçlü tutumlara dayanarak yapılan davranış tahminleri daha sağlıklıdır. Güçlü tutumların değişmesi zordur.
TUTUMUN ULAŞILABİLİRLİĞİ: Bazı tutumlar bellekten daha çabuk çağırılabilir, daha kolay bilinç düzeyine çıkarılabilir ve davranışı etkiler.

FAZİO’NUN TUTUMUN ULAŞILABİLİRLİĞİ MODELİ

Hangi tutumun bellekten çağrılacağını ne belirler?
Tutum objesi ile onun değerlendirilmesi arasındaki bağlantı gücü hangi tutumun belekten çağrılacağını etkiler. Son yıllardaki bulgular, tutum objelerinin tutumları otomatik bir biçimde aktif hale getirdiğini gösteriyor.
FARKINDALIK: Kişilerin kendi tutum ve davranışlarının farkındalığı yüksekse tutum-davranış ilişkisi güçlüdür.
Farkındalık, neden tutum-davranış ilişkisini etkiler?
1. Farkındalık, tutumlara ulaşmayı kolaylaştırır.
2. Harekete geçmeden önce dur ve düşün. Bu konuda neyin doğru olduğuna inanıyorsun. Bunu düşün ve inandıkların doğrultusunda nasıl davranman gerektiğine karar ver. (Anti çevresel)
İnsan kendisinin neyi önemsediğine odaklanıyorsa tutumlar davranış üzerinde etkilidir. Başkalarının neyi önemsediğine odaklandığında onların beklentilerine uygun davranışlarda bulunabiliyor.

PLANLANMIŞ DAVRANIŞ MODELİ
İnsanlar, davranışlarının sonuçları hakkında önceden düşünürler. Seçtikleri bir sonuca ulaşmak için bir karara varırlar ve bu kararı uygularlar. Davranışlar, belli bir niyet sonucu oluşur.
Bu kurama göre: Bir davranışı belirleyen, doğrudan tutum değil, ‘niyet’tir. Tutum niyeti, niyette davranışı etkiler.

NİYETE ETKİ EDEN FAKTÖRLER
Kişinin davranışa yönelik tutumları:
• Davranışın sonuçlarıyla ilgili düşünceler.
• Olası sonuçların değerlendirilmesi
• Öznel değerler: Sosyal bir içerik taşır. Kişinin, davranışları hakkında başkalarının ne düşüneceğiyle ilgili inançlar ve kişinin bu beklentilere ne ölçüde uyacağı, niyeti etkiler.
• Fark edilen davranışsal kontrol: Bazı davranışlar diğerlerinden daha fazla kontrol altındadır. Burada önemli olan ‘kişinin kontrolle ilgili düşünceleri’dir. Örneğin; Yüksek not almak benim mi, yoksa hocanın mı elinde?

PLANLANMIŞ DAVRANIŞ KURAMINA YAPILAN ELEŞTİRİLER
Bazı davranışlar planlanmamış, düşünmeden yapılmış (Alışkanlıklar) davranışlardır. İnsanlar kızgın olduklarında gözleri hiçbir şey görmez. Aşık olan insanlar da çoğu zaman mantık dışı davranırlar.

TUTUMLARIN GELİŞMESİ VE KALIPLAŞMASI
İnsanlar tutumlarını nasıl oluştururlar?
Tutumlar genelde şu yollardan elde edilir:

A. Doğrudan deneyim: bir objeyle ilgili tutum sahibi olmanın en açık yolu, o objeyle ilgili bir deneyim geçirmiş olmaktır. Bazen tutum geliştirmemiş olduğumuz bir objeyi, tutum sahibi olduğumuz bir objeyle bağlantılandırınca, bu tutumumuz diğer objeye de bulaşır.
B. Ana-babalar ve arkadaşlar.
C. Medyanın etkileri.

KALIPLAŞMIŞ TUTUMLAR – KALIPYARGILAR
Özellikle belirli gruplar hakkında neden kalıplaşmış tutumlar geliştiriliyor?
İnsanlar niçin başka grupları tipleştirme eğilimi göstererek onlar hakkında kalıp yargılar geliştiriyorlar?
Kalıplaşmış Tutum: Belirli gruplar hakkında sahip olduğumuz bilgilerin özetidir. Az bildiğimiz bir grup hakkında tutum geliştirmek için okuduğumuz, başkalarından duyduğumuz bilgileri bir araya getiririz. Böylece o grup hakkında kestirmeden bir fikir ediniriz.
Kalıplaşmış tutumlar sayesinde diğer gruplar hakkında özet bilgiye sahip olarak çevremizi kendi gözümüzle düzene sokar, çevremize karşı tepkilerimizi önceden ayarlayabiliriz.
Bütün tutumlar ‘gerçeği tanımlamamıza’ yardımcı olurlar.

MUZAFER SHERİF’İN ARAŞTIRMASI (1961)11–12 yaş çocukların kampı. Kalıplaşmış tutumlar, gruplar arası çıkar çatışmalarından kaynaklanmıştır. Ve bu yüzden gruplar, kendi çıkarlarının devamı için kalıp yargılarını pek değiştirmezler.
Kalıplaşmış tutum ayrımcılık değildir.
Ortam Eşiği: Eşiğe engel de diyebiliriz. Bazı durumlarda ortam, tutumun davranışa dönüşmesini engeller.
Çok güçlü ya da aşırı tutumlara dayanarak davranış tahmini yapmak, orta derecede güçlü tutumlarda davranış tahmini yapmaktan daha geçerlidir.
Alışkanlık ve sonuç hakkındaki beklentiler de davranışı etkileyen faktörlerdir.


Bu dört öğe, birbirleriyle tutarlı ise davranış tahminimiz çok geçerli olacaktır. Tutarsızsa, davranış tahminimiz daha az geçerli olur. Tutumların birbirleriyle ve ortamla, alışkanlık ve beklentilerle ilişkilerini iyi anlamak, davranışın önceden tahmini için büyük önem taşır.

KALIPLAŞMIŞ TUTUMLARIN DURAĞANLIĞI
Kalıplaşmış tutumun değişmesi için onu geçersiz kılacak gerçek bilgi – özellikle kişisel doğrudan deneyim- etkin bir etken olabilmektedir. Kalıplaşmış tutumların oluşum nedenleri kalkmadığı sürece bu tutumlar durağanlığını korur.
Kalıplaşmış tutumlar küçük yaşlarda gelişmeye başlar. Bu gelişmede politik, tarihsel, kültürel vb. etkenler rol oynar.
Kulaktan dolma edinilen bilgilere dayanır ve gerçek bilgi eksikliğini kapatma ve gerçeği tanımlama görevi görür.
Çoğu zaman akılcı olmaktan çok duygusal niteliktedir.
Kolay değişmezler, zaman içinde durağandırlar.

TUTUM DEĞİŞİMİNE KURAMSAL YAKLAŞIMLAR

1. ÖĞRENME KURAMLARI: Davranışçılık ekolündeki uyarıcı-tepki mekanizması ile tutum değişimi anlaşılmaya çalışılmıştır. İletişim kaynağının özellikleri (propaganda yapanın) ‘uyaran’, iletişimin hedefi etkileme derecesi (kişide oluşturduğu tutum değişimi) ise ‘tepki’dir. Ayrıca klasik şartlanma, pekiştireç, genelleme de vardır.
2. SOSYAL YARGI KURAMI: Bir şeyi sevmek ya da sevmemek, o şey hakkında bir yargıya sahip olmayı gerektirir.
Kontrast: Zıtlaşmadır. Kuvvetle bağlanılan bir tutumun farklı görüşleri red alanı, kabul alanından daha geniştir. Bu durumda kontrast mekanizması kullanılır. Fazla kuvvetle bağlanılmamış olan tutumların farklı görüşleri kabul alanı red alanından geniştir. Bu durumda benzetme mekanizması kullanılır.
3. TUTARLILIK KURAMLARI: Tutumlar tutarlılığa yönelirler. Bu tutarlılık hem tutumun öğeleri arasında, hem de tutumlar arasında söz konusudur. Davranışlar ile tutumlar arasında genellikle bir tutarlılık söz konusudur. Turtalılık kuramlarını ilk olarak başlatan Heider’dir.
A- HEİDER’İN DENGE KURAMI: Bu kuramı kişilerarası algı çerçevesinde ve fenomenolojik bir açıdan geliştirmiştir. Heider bir kişinin (k), bir diğer kişi (d) ve bir tutum objesiyle (O) ilişkilerini incelemiştir. Durum, söz konusu kişinin (k) görüş açısından ele alınmaktadır. Bu yüzden kuram fenomenolojiktir. Heider bu üç birim arasında iki tür ilişki önermiştir.
1) Sevme-sevmeme (tutum) ilişkisi
2) Birlikte (ait) olma-olmama ilişkisi
Her ikisi ilişki de olumlu ya da olumsuz olabilir.
kdo üçlüsündeki her üç ilişki de olumluysa (+++), ya da iki olumsuz, bir olumluysa (+--) k’nın zihninde denge durumu var demektir. (++-) ya da (---) ise dengesiz demektir.
B- ROSENBERG VE ABELSON’UN BİLİŞSEL DENGELEME KURAMI
C- FESTİNGER’İN BİLİŞSEL ÇELİŞKİ KURAMI: Eğer kişinin sahip olduğu bir inanç, bilgi ya da tutum, yine o kişinin sahip olduğu bir başka inanç, bilgi ya da tutumun tersini gerektirirse, bu iki inanç, bilgi ya da tutum arasında ‘bilişsel çelişki’ vardır.
Çelişki durumunun varlığı, kişinin bundan kurtulmaya çaba sarf etmesi için yeterli bir güdüdür. Çelişen bilgiler arttıkça tüm bilişsel çelişki de artacaktır.
Bilişsel çelişkiyi azaltmak için, çelişen bilgilerin sayısını azaltmak ya da uyuşan bilgilerin sayısını artırmak gerekir. Bu yol bir çeşit savunma mekanizması gibidir.
(a) Karar verme sonucu meydana gelen bilişsel çelişki: Verilmiş bir karar, söylenmiş bir söz, yapılmış bir tercih gibi ‘olmuş bir davranış’ ile bu davranışa ters düşen bir tutum arasındaki tutarsızlıktır. Davranış-tutum tutarsızlığı kişiyi rahatsız eder. Kişi geriye dönemeyeceği bir karar verdikten sonra ortaya çıkan uyuşmazlığı, tutumunu kararı (davranışı) doğrultusunda değiştirerek azaltır. Yani verdiği kararın akıllıca olduğuna kendini inandırır.
(b) Davranışa gerekçe bulma ihtiyacı: Kişi, davranış-tutum arasındaki çelişkiyi açıklayacak ya da davranışını makul gösterecek objektif bir dış gerekçe bulamazsa, bir iç gerekçeyle, yani tutumunu değiştirerek açıklamaya çalışacaktır.
Bir kişinin gerçek tutumuna ters düşen bir şeyi söylemesi ya da yapması sağlandığında, kişi bu davranışını baskı, zorlama, durumun gerekleri, yeterli bir ödül gibi makul bir nesnel gerekçeyle kendi kendine açıklayamazsa, gerçek tutumunu davranışı doğrultusunda değiştirme eğilimi gösterecek, yani, yapmış olduğu davranışa bir iç öznel gerekçe yaratacak ‘aslında öyle düşündüğüm için böyle yaptım’ diyecektir.
(c) İtaat, benimseme ve bilişsel çelişki: kişinin tutumuna ters düşen bir davranışı yeterli bir nesnel gerekçeye bağlayabilme durumunda tutum-davranış tutarsızlığı makulleştirildiğinden bilişsel çelişki meydana gelmemektedir ve bundan ötürü tutum değişmesi de meydana gelmemektedir. İtaat ile uyma’da da benzer bir durum söz konusudur. Kişi ancak göz altında olduğu zaman, yani bir dış baskı, ceza ya da zorlama hissedince uyma davranışı göstermekte ama bu davranış gerçekten tutumunu yansıtmamaktadır. Yani davranış-tutum farkı vardır.
Benimseme yoluyla uyma’da da benzer bir durumla karşılaşıyoruz. Benimsemede, kişinin davranışı aynı zamanda tutumunu yansıtır. Kişi, gerçekten doğru bulduğu için (inandığı için) bir şeyi yapar. İtaat’de bilişsel çelişki oluşmamaktadır. Bilişsel çelişki meydana geldiği taktirde ‘benimseme’ ile gerçek tutum değişikliği olasılığı artmaktadır.

4. İŞLEVSEL KURAMLAR: Kişinin tutumları ne işe yarar?
Bu kurama göre, kişi bir tutumu belirli bir gerekçeyle geliştirir. Yani tutum onun bir gereksinimini karşılar. Bu gereksinim ortadan kalkarsa tutuma da gerek kalmaz. Bu kurama göre, tutumların 3 ana işlevi vardır.
Tutum objesiyle ilgili bilgi sağlayıcı işlev.
Kişinin başkalarıyla olan iyi ilişkilerini koruma işlevi.

İLETİŞİM, PROPAGANDA: TUTUM DEĞİŞTİRME SÜRECİ
Propaganda: kişi ya da grupların fikir, tutum ya da davranışlarını etkileme amacına yönelik iletişim, yani tek yönlü haberleşmedir. Propagandayı anlamak için geliştirilmiş iki yaklaşım vardır.
A. MESAJI ANLAMA TEZİ: Kuramsal temeli ‘öğrenme kuramı’dır. Etkileyici iletişim, tutum öğrenme ya da yeniden öğrenme (tutum değişmesi) süreci olarak ele alınmıştır.
Hovland’a göre tutum değişiminin süreçleri:
Gönderilen mesaja dikkat etmek,
Mesajı anlamak,
Mesajı kabul etmek,
Her süreç bir önceki sürecin gerçekleşmesine bağlıdır.
İletişimin ne kadar etkili olabileceğini şu dört faktör belirler:
a) Mesajın kaynağına ait özellikler
b) Mesajla (iletişimle) ilgili özellikler
c) Hedef ögesinin özellikleri
d) Ortamın özellikleri
Ana soru şudur: kim, neyi, kime, nasıl iletiyor?
B. BİLİŞSEL TEPKİ TEZİ: Mesaj öğrenme tezinde ikna sürecinin ‘nasıl ve ne zaman’ meydana geldiği araştırılırken, bilişsel tepki tezinde insanların etkileyici iletişim karşısında ‘tutumlarını neden değiştirdikleri’ sorusuna cevap aranmaktadır. Ana soru: kişi ikna olduğunda ne tür bilişsel süreçler devreye girer?
İKNA ETMENİN İKİ YOLU
Ayrıntılandırma Olasılığı Modeli: Bir kimsenin, mesajın içindeki bilgiyi işleme olasılığı, yani dikkatlice anlama ve analiz etme çabasını inceler. Burada anlaşılmaya çalışılan iki temel nokta vardır;
a) İnsanların, ikna edici bir iletişimle karşılaştıkları zaman ne düşündükleri
b) Oluşan bu düşüncelerin, insanların tutumlarını değiştirip değiştirmeyeceği, değiştiriyorsa ne ölçüde değiştireceğidir.
İkna etme ya da etkileme hangi yollardan geçerek meydana gelir?
Petty ve Cacioppo’ya göre ikna etmenin iki yolu:
İkna etme ‘merkezi’ ve ‘çevresel’ olarak iki farklı yolla olur.
Eğer kişi, mesajı dinleme ve mesaj hakkında düşünme yolunu seçiyorsa, ikna ‘merkezi’ yoldan gerçekleşmiştir.
Ancak kişi, mesaj üzerinde düşünmek istemiyor ya da düşünemiyorsa, ikna ‘çevresel’ yoldan gerçekleşir. Bu durumda kişi, mesaj kaynağının prestijine, güvenilirliğine, mesajın sunulma şekline bakar. Yani tutum değişimi, mesajı anlamama durumlarında da gerçekleşir.
Çevresel yoldan gerçekleşen tutum değişimi, daha kolay ancak zayıf, karşıt fikirlere daha dirençsiz ve davranışı belirlemede daha başarısız olur.
Merkezi yoldan gerçekleşen tutum değişimi ise daha zor, ancak daha kalıcı, daha güçlü ve davranışı belirlemede daha başarılı olur.

İLETİŞİMİN AMACI VE ONA DİRENME
İletişimin üç farklı amacından bahsedilebilir:
• Dinleyicide yeni bir tutum geliştirmek
• Dinleyicide var olan tutumun şiddetini artırmak
• Dinleyicide var olan tutumu değiştirmek

PROPAGANDAYA DİRENMENİN 5 YOLU
• Propagandanın görüşünü bir karşıt görüşle çürütmek
• Propagandanın görüşünü reddetmek (kabul etmemek)
• Propagandacıyı reddetmek
• Propagandada verilen bilgiyi esas amacından saptırarak bozmak, yozlaştırmak
• Mantığa bürünme ve diğer savunma mekanizmalarına başvurmak.

İletişim 4 ana ögeden oluşur:
 Kaynak (propagandacı)
 İletişim (propaganda)
 Hedef (dinleyici)
 Ortam

KAYNAĞIN ÖZELLİKLERİ (KİM DEDİ?)
 İNANILIRLIK
Saygınlık (Prestij): Yüksek saygınlığı olan kaynaktan gelen iletişim daha kolaylıkla kabul edilmektedir. Propaganda kaynağının saygınlığı (uzmanlık) ne kadar çok ise inanılırlığı da o kadar çok olacaktır.
Güvenilirlik (Amaç): Kişi, ne kadar saygın (uzman) olursa olsun o iletişimi yapmaktaki ‘amacı’ dinleyiciyi kandırmak olarak yorumlanırsa, dinleyici üzerinde fazla bir etkisi olmaz. Kişisel kazanç sağlamadığı düşünülürse iletişimin etkisi artar.
Dinleyici, etkileyici iletişimin kendisine yöneltilmemiş olduğunu düşünürse ondan daha fazla etkilenmektedir. Bu, kişinin etkilenmediğini sandığı zaman aslında daha fazla etkilendiğini gösteren ilginç bir yorumdur.
İnsanlar, açıkça tutumlarını değiştirmeye çalışan propagandayı kabul edip, tutumlarını ona uygun bir şekilde değiştirmeyi kendilerine yedirememektedir. Fakat bu amaç açıkça ortaya konmamışsa, pekala propagandayı kabul edebilmektedirler.
Peki, açıkça dinleyicinin tutumunu değiştirmeye yönelmiş, art niyetli iletişim (reklam) nasıl etkili olabilmektedir? Burada propagandanın bir diğer özelliği söz konusudur; Sevilmesi.

 HOŞA GİTME, BEĞENME
Propagandacının bizi etkilemeye uğraştığı açıkça belli olduğu halde, sevdiğimiz, beğendiğimiz bir kimse olduğu için sanki bu etkiyi severek kabul etmekteyiz. Beğenilen iletişim kaynağı izleyici için aynı zamanda taklit edilebilecek ya da özdeşleşilecek bir kişi olarak belirebilir.

İLETİŞİMİN ÖZELLİKLERİ (NE DEDİ?)

 GÖRÜŞ FARKI
Propagandada öne sürülen görüşle, dinleyicinin görüşü birbirine ‘yakınsa’ bilişsel tutarsızlık olmadığından tutum değişimi için de sebep yoktur. ‘Orta derecede’ bir fark olursa, kişinin tutumunu değiştirmesi için önemli bir zorlama var demektir. Aradaki fark ‘fazlalaşırsa’ gittikçe artan bir tutum değişimi gerektirdiğinden, bu fazla tutum değişiminin meydana gelmesi güçleşecek, propagandaya direnme artacaktır. Ancak ‘Yüksek inanılırlığı ve güvenilirliği olan kaynak’ gibi etkenler de bu iletişimi etkiler.
EKSİK TABLO
Dinleyicinin görüşünden oldukça farklı bir görüşü savunan bir propaganda bile eğer yüksek inanılırlığı olan bir kaynaktan geliyorsa, kişide tutum değişikliği oluşturabilecektir.
Kişi, kuvvetle inandığı bir görüşten ‘az farklı’ görüşleri bile reddetme eğiliminde olabilir. Bu olgu Harvey ve Sherif tarafından ‘Kabul-Ret Alanı’ kavramlarıyla açıklanmıştır.
Kuvvetli ya da aşırı tutumlar için farklı propagandayı ret alanı, kabul alanından fazladır. Kişi, fikre çok kuvvetle bağlanmışsa, farklı fikirleri, farklı yorumlayıp (Kontrast) reddedecektir.

 TEK YÖNLÜ-ÇİFT YÖNLÜ İLETİŞİM
Tek yönlü iletişimde sadece ileri sürülen (tez) görüş açıklanır. Çift yönlü iletişimde ise karşıt tezin görüşünden de söz edilir. Çift yönlü iletişim eğitim ve zeka düzeyi yüksek kişilerde etkili olurken, tek yönlü iletişim eğitim ve zeka düzeyi düşük kişilerde etkili olur.

 DUYGUSAL-USSAL İLETİŞİM
Bir konuşmacı duygusal bir şekilde konuşursa mı etkili olur? Yoksa ussal bir şekilde konuşursa mı etkili olur?
Tamamen duygusal ya da tamamen ussal bir iletişim genellikle kullanılamaz. Çoğunlukla aynı iletişim içinde her ikisi de bir arada görülür.
Önemli olan iletişim konusunun dinleyiciyi ne kadar ilgilendirdiğidir. Konu dinleyiciyi ilgilendiriyorsa duygusal olabilir. Aksi halde olmaz.

 İLETİŞİMİN SUNUM SIRASI

HEDEF ÖGESİNİN ÖZELLİKLERİ

 TAAHHÜT (BAĞLANMA)
Dinleyicinin tutumuna bağlıdır. Bu bağlanış ne kadar kuvvetli ise tutum değişimi de o kadar zor olacaktır.
 KENDİNE GÜVEN
Kendine güveni az olan kişiler, kendi görüş ve fikirlerine de fazla değer vermedikleri için, onları değiştirmeleri güç olmaz.
 GRUP İÇİ SAY6GINLIK FARKLARI
Düşük saygınlığı olan dinleyiciler daha kolay etkilenebilirler.
 ZEKA VE EĞİTİM
Zeka ve eğitim düzeyinin propagandadan etkilenebilme ile ilişkili olup olmadığı hakkında yapılan araştırmalar kesin bir sonuca ulaşmamıştır. Dolayısıyla, zeka her zaman az etkilenme sebebidir, diyemeyiz.
 CİNSİYET FARKI
Etkilenebilirlikte bulunan cinsiyet farkını bir taraftan toplumsal rol ve beklentilere (kadının uysallığı), diğer taraftan da bazı yöntemsel (erkek araştırmacılar) nedenlere bağlanabilir.
 DÜŞÜNME İHTİYACI
Araştırmalar, yüksek düşünme ihtiyacı olan kişilerin, merkezi yoldan ikna olduklarını; düşük düşünme ihtiyacı olan kişilerinse bilişsel kestirme yöntemlerini kullanmaya eğilimli olduklarını ve çevresel yollardan ikna edilebildiklerini göstermiştir.
 KENDİNİ İZLEME
Kendini izlemeye yatkın kişiler için gerektiği yerde gerektiği gibi davranmak önemlidir. Başkalarının beklentileri, kendileri hakkında ne düşündükleri önemlidir. Kendini izlemeyen kişiler, başkalarının kendileri hakkında ne düşündüklerini önemsemez ve kendi bildikleri gibi davranırlar.

Hakan TOKGÖZ

Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"İletişim, Propaganda ve Tutum Değiştirme Süreçleri Üzerine" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Hakan TOKGÖZ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Hakan TOKGÖZ'ün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     9 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Hakan TOKGÖZ Fotoğraf
Uzm.Psk.Hakan TOKGÖZ
Konya (Online hizmet de veriyor)
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi20 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Hakan TOKGÖZ'ün Yazıları
► Çocuklarda Davranış Değiştirme Psk.Elif TERZİKÖY
► Kayıp ve Yas Süreçleri Psk.Simge ÖZYÜREK
► Cinsel Doyum ve Süreçleri Psk.H. Fatih DANE
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'İletişim, Propaganda ve Tutum Değiştirme Süreçleri Üzerine' başlığıyla benzeşen toplam 16 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


13:56
Top