2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Akılcı Duygusal Davranışçı Terapi
MAKALE #19054 © Yazan Dr.Psk.Dnş.İlker KABA | Yayın Kasım 2017 | 11,306 Okuyucu
AKILCI DUYGUSAL DAVRANIŞSAL TERAPİ (RATİONAL EMOTİVE THERAPY)

ÖZET
Akılcı duygusal davranışçı terapinin çeşitli yönleriyle incelendiği bu çalışmada sırasıyla; yaklaşımcının hayatı, yaklaşımın insan doğasına bakışı, yaklaşımın temel kavramları, terapötik süreç, yaklaşımın uygulama alanları ve yaklaşımın değerlendirilmesi başlıkları üzerinde durulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Akılcı inanç, akılcı olmayan inanç, A-B-C modeli.

1.1. Yaklaşımcının Hayatı
Albert ELLİS (1913-2007) 1913’te Pitsburg’ta doğmuş ve 4 yaşına kadar New York’ta yaşamıştır. Zor bir çocukluk geçirmiş, 12 yaşındayken annesi ve babası boşanmıştır. Büyük Amerikan Romancısı olma isteğine karşın, 1934’te New York Üniversitesi’nden iş yönetimi alanından mezun olmuştur. İlk yaptığı işler, kullanılabilen pantolonlara uygun ceketleri belirlemek ve hediye ve süs eşyası firmasında personel yöneticisi olmak gibi işlerdir. Ellis boş zamanlarının önemli bir kısmını düş ürünlerini yazmaya harcamıştır, ancak zamanla ve de yayımlamada karşılaştığı güçlükler nedeniyle gerçekçi şeyler, özellikle “cinsellik ve aile devrimi” konularında yazmaya yönelmiştir.(Murdock, N.L., 2012)
1930 yılındaki büyük ekonomik kriz ve depresyon zamanında zengin bir iş adamı olma fikrinden vazgeçmiş, ancak yine yazmaya devam ederek 28 yaşına kadar 20 el yazması kitapçık , şiir, oyunlarla ilgili olarak tarafından yazılmıştır. 1942’de yazmak kadar psikolojik danışmadan da hoşlandığını keşfedince, Columbia Üniversitesi’nde klinik psikolojisi programına girmiş ve 1943’te master derecesi, 1947’de doktora derecesi almıştır. Master derecesini aldıktan hemen sonra, özel olarak aile ve cinsellik danışmanlığı yapmaya başlamıştır. Doktoradan sonra seçkin bir psikanalist olma sevdasına kapılmış ve Karen Horney’in grubundan bir analistle analiz eğitimini tamamlamış ve süpervizyon alarak psikoanalizini uygulamaya başlamıştır. 1947’den 1953’e kadar klasik psikoanaliz ve analitik yönelimlerle ilgili terapi yapmıştır.

Ellis psikanalizin etkisinden giderek kuşkulanmaya başlamış ve aktif-yönlendirici yöntemleri aile ve cinsel terapide kullanmaya başlamıştır. Kendi analizine başlamadan önce, kendisinin bazı kişisel sorunlarını çözmek üzere Epictetus, Marcus Auerelius, Spinoza ve Bertranda Russel gibi filozoflardan faydalanmış, onların eserlerini okumuştur. Kendisinin sorunlarını çözmesine yardımcı olan felsefi ilkeleri danışanlarına öğretmeye başlamıştır. 1955’lerde hümanistik, filozofik ve davranış terapilerinin birleşimi olan akılcı duygusal terapiyi ortaya çıkarmıştır. ( Rational Emotive Therapy- RET / akılcı duygusal terapi ADT ). Ellis, ADDT’nin babası, bilişsel davranışçı terapilerin de büyük babası olarak bilinir. Ölümünden önceki bir görüşmesinde şunları söylemiştir:
“ psikoterapi alanında onlara şunu demekten hoşlanıyorum. Ben, bilişin ve bilişsel davranışçı teori ve terapistlerin öncüsüyüm, psikoterapide bilişlerin kabul edilmesi için savaş verdim ve sonuçlar benim çabalarım sonucudur. Sonunda geç de olsa kabul gördüm.” (Dryden, 1987)

Ellis, 1959’da akılcı yaşamın ilkelerini öğretmek amacıyla kar amacı gütmeyen bilimsel amaçlı bir eğitim örgütü olan Akılcı Yaşam Enstitüsü Şirketi kurmuş ve 1962 yılında dönüm noktası olan Psikoloji’de Mantık ve Duygu (Reason and Emotion in Psychology) adlı kitabını yayınlamıştır. 1968’te The Institute for Advanced Study in Rational Psychotherapy’yi, New York Eyalet Üniversitesi tarafından desteklenen bir eğitim örgütü olarak kurmuştur. 1985 yılında alana katkılarından dolayı APA’nın ödülünü almıştır. Ellis, üretken bir psikologtur. ADDT , cinsellik ve evlilikle ilgili 70’den fazla kitap ve 800’ü aşkın makale yayınlamıştır. 2007 yılında 94 yaşında vefat etmiştir. (Murdock, N.L., 2012)

1.2.İnsan Doğası Görüşü

Albert Ellis, temelde davranışçı olmasına karşılık, bilinç olgusunu davranışçı kuramın içine katarak, davranışçı kuramcılarla, bilişsel alan ve hümanistik kuramcılar arasında bir köprü kurmuştur denebilir.

Albert Ellis’e göre insan hem akılcı (bilişsel) hem duygusal bir varlıktır. Başka deyişle, insanın irrasyonel (akılcı olmayan) ve rasyonel (akılcı) davranışları birlikte bulunmaktadır. Başka deyişle insanların kendini gerçekleştirmeye yönelik eğilimlerinin yanında, hatalı davranışlara, hurafelere, hoşgörüsüzlüğe, kendini suçlamaya vb eğilimleri vardır. (Corey, 2008). Ellis’e göre düşünceler ve duygular, davranışlar, birbirlerini sürekli olarak etkilerler, karşılıklı neden-sonuç ilişkisi içinde olurlar. Bu yüzden tüm bu süreçleri bir bütün olarak algılamak gerekir. Akıl ve duygusal süreçler arasındaki denge, dengesizlik, çatışma, tutarlılık ve tutarsızlık psikolojik sağlığın ya da sağlıksızlığın temel nedenidir. Ellis’e göre birçok psikolojik sorun ya da davranış bozuklukları, duygusal yaşantıların bilinç ya da akıl içeriğinden yoksun olmasından kaynaklanır.
Ellis, psikolojik danışmanın işlevinin duygusal tutarsızlık ve çelişkilerin kişide bilinçli bir içgörü geliştirilerek çözümlenmesi gerektiği düşüncesindedir. Akılcı olmayan yerleşik düşüncelerin özelliklerini ise şöyle sıralar:
(a) Mantıksal açıdan tutarsızdırlar.
(b) Deneysel gerçeklere aykırıdırlar.
(c) Dogmatiktirler.
(d) Acı veren duygulara yol açabilirler.
(e) Kişileri amaçlarından alıkoyarlar. (Corey, 2008)

ADDT; psikoanaliz, birey merkezli terapi veya gestalt gibi diğer psikoterapötik yaklaşımlardan radikal bir şekilde farklıdır. Bu, danışmanlık ve psikoterapi uygulamalarındaki temel perspektiflerle ilişkilidir. ADDT’de bilişler, davranışlar, stresle ilgili düşünce biçimleri, karar verme, yargılama ve analiz biçiminde daha yönlendiricidir. Bilişler , duygular ve davranışlar birbirlerini önemli derecede etkilerler. ( Ellis, 1986)

Ellis, akılcı duygusal davranışçı terapiyi danışmanlarıyla yapmış olduğu psikoanalitik uygulamalar ve deneyimler sonucu geliştirmiştir. Ellis, 1988’de psikoanalitik yaklaşımların daha fazla etkisiz olduğunu tartışmıştır çünkü bu yaklaşımlar bireylerin kendilerini daha kötü hissetmelerine neden olmaktadır.
ADDT, psikoanalitik okulun bir çıkışı olarak görülse de, filozofik ve de davranışsal ögeleri daha ağır basmaktadır. Doğu ve batıdaki filozoflar tarafından bilişler, duygular ve davranışlar arasındaki ilişkiler sıklıkla vurgulanmıştır. (Ellis, 1986). “İnsanlar şeylerden rahatsız olmazlar onlar şeylerle ilgili düşüncelerinden rahatsız olurlar” ( Dreyden, 1987). Ellis ayrıca Adler’in görüşlerini de önemsemiştir. Özellikle onun “duygusal tepkilerimiz ve yaşam biçimimiz bizim inançlarımız ve yarattığımız bilinçle ilgilidir” savı ilgisini çekmiştir.

Rasyonel duygusal terapi insanın akılcı bir potansiyelle doğduğunu güçlü düşünebileceğini ancak irrasyonel ve rahatsızlık yaratacak düşünce biçimlerine de sahip olabileceğini öne sürer. Bireyler mutlu olmaya, kendini gerçekleştirmeye, aşık olmaya, kendilerini ifade etmeye, diğerleriyle ilişkiye girmeye ve kendilerini gerçekçi olarak değerlendirmeye yatkındırlar. Var olan potansiyellerini , kendilerine yıkıcı yaklaşarak, hoşgörüsüz davranarak , hatasız davranmaya yönelerek, mükemmelliyetçi davranarak, kendilerini suçlayarak engellerler.

Ellis (1973) ADDT ile ilgili bazı anahtar kavramlar listelemiştir:
• birey biriciktir onlar şartlarındaki rahatsızlıklarından dolayı ve bunları algılayış biçimleri nedeniyle acı çekerler.
• Dış şartlardan çok onların algıladıkları şartlardan rahatsızlık duyarlar.
• Kendi bilişlerini, duygularını ve davranışlarını değiştirebilme kapasiteleri vardır. Alışılmış tarzlarının dışında ve onlardan farklı davranış biçimleri geliştirebilirler, diğerlerince reddedilince üzüntü yaşarlar.
• Birey kendini ifade eden, kendini değerlendirebilen ve kendini destekleyen yapıya sahiptir.
• Tüm insanların iki amacı vardır. Birincisi canlı kalmak ikincisi acıdan uzak kalarak görece kendini mutlu hissetmektir.
• Akılcılık , mutluluk ve yaşamı sürdürmek için seçilen amaçlara ulaşmaya yol açan düşünce yollarını içerirken, akılcı olmamak ise bunlara ulaşmayı engelleyen ve işi karıştıran düşünceleri içermektedir.
• Hedonizmin (yaşamın tek amacının zevk olduğu düşüncesi) uzun dönemli ve kısa hedefleri arasında, ya da şimdi ve buradaki mutluluklar ile şu andaki disiplinden kazanılan daha uzun hedefli mutluluklar arasında hassas dengeyi sağlayabilmeyi içerir.( Ellis, 1973)

Ellis, rasyonel terapi konusundaki ilk yazısında ADDT’yi , anlamak için temel olan 3 hipotez önermiştir. Birincisi, düşünce ve duygu yakından ilişkilidir. İkincisi düşünce ve duygu birbiriyle o denli yakındır ki, birbirlerine eşlik etmektedirler. Üçüncüsü hem düşünce hem de duygu kendi kendine konuşmaya ve içselleştirilmiş cümlelere dönüşme eğilimindedir. Pratik olarak insanların kendi kendilerine söyledikleri ifadeleri onların düşünceleri ve duygularıdır veya duyguları , düşünceleri haline gelmektedir.
Uygun olan ve olmayan duygular ADDT’nin üzerinde durduğu bir olgudur. Kaygı akılcı olmayan düşüncelere ve makul olmayan inançlara dayandığı için gerçekçi olan davranışı engellediği ve karıştırdığı için uygun olmayan duygu durumu olarak kabul edilmektedir. ADDT, insanların hem akılcı hem de akılcı olmayan olmak için doğuştan olduğu kadar sonradan da kazanılmış güçlü eğilimleri olduğu görüşündedir. Ellis’e göre insanlar hem akılcı olmak ve hoş şeyler üretmek için önemli potansiyele sahiptirler hem de kendilerine ve başkalarına zarar vermek , mantıksız olmak ve aynı hataları tekrarlamak için büyük potansiyele sahiptirler. Ellis, insanların mantıksızlığı nasıl geliştirdikleri ve nasıl korudukları sorusu üzerinde durmaktadırlar. Mantıksızlığın gelişim süreci telkin ve öğretilerle tamamlanmamaktadır. Ellis, insanların kendilerini mantıklı seçim yapma kapasitelerini geliştirmediklerini, mantıklarını kullanmayarak kişisel duygusal rahatsızlıklarını büyük ölçüde kendilerinin yarattığına inanmaktadır. Bunun yerine, çocukluk yıllarında kazanmış oldukları orijinal önyargıları ve batıl itikatları kendi kendilerine telkin etmektedirler.


2. AKILCI DUYGUSAL DAVRANIŞÇI TERAPİNİN TEMEL KAVRAMLARI

2.1. A-B-C Kişilik Teorisi

ADDT, ABC çerçevesi içerisinde işlemektedir. Duygusal rahatsızlıklar irrasyonel düşünce kalıplarından dolayıdır. İrrasyonel kalıplar – meli, - malı, zorunluluklar ve yapılması gerekenler kapsamında irdelenir. ADDT perspektifinden bakıldığında bir çok terapist, geçmiş yaşantılar, geçmiş olaylar ve erken çocukluk anıları üzerine odaklanır. Bazı terapistler de tanımlamayı, yorumu ve duyguları açıklama üzerine aşırı odaklanarak hata yaparlar. Bazı danışanlar şimdiki duygularını ve erken yaşantılarını ısrarla anlatırlar. Ellis , danışan ve terapistin beraberce çalışarak danışandaki hatalı bilişleri yakalamada işbirliği içinde olmaları gerektiğini vurgular.

A (harekete geçiren olay) B (İnanç ) - C (duygusal ve davranışsal
Tepki)

D (yadsınan müdahale) E (etki) F (yeni duygu)



A harekete geçiren olaydır, bir gerçeği veya olayın veya bir kişinin davranışını veya tutumunu içerir.

B , kişinin A hakkındaki inançlarından ve sözel olarak ifade ettiklerinden oluşur.

C, sonuç veya bireyin duygusal tepkisidir., yanlış olarak doğrudan A’yı izleyeceği varsayılmaktadır, mutsuzluk veya duygusal rahatsızlık ortaya çıkar.
Ellis, insanların iyi veya kötü yönde olsun kendi duygusal kaderlerini büyük ölçüde kontrol ettiklerini düşünmektedir. Bu doğuştan sahip olduklarıyla sonradan kazandıklarıyla ve batıl itikatlarıyla sürekli olarak tekrarlamalarıyla kazanılır. ABC bakımından bu B de ne olduğuyla ilgilidir , böylece yaşamımızda bizi harekete geçiren çeşitli olayların duygusal ve davranışsal sonuçları inanç sistemimiz tarafından kontrol edilmektedir.

Ellis, rahatsızlık veren hemen hemen her duygunun aşağıda belirtilen 3 temel akılcı olmayan inançlardan bir ya da birden çoğu ile yakından bağlantılı olduğunu ileri sürmektedir:
1- “iyisini yapmalıyım ve tüm başarılarım takdir edilmeli, aksi halde işe yaramaz biri olacağım”
2- “bana karşı nazik, düşünceli ve adaletli olmalısın aksi halde puan kaybedersin”
3- “yaşama koşullarım iyi ve rahat olmalı, böylece istediğim her şeyi çok fazla çaba sarf etmeden ve rahatsızlık duymadan elde edebilmeliyim aksi takdirde hayat yaşamaya değmez”

3.TERAPÖTİK SÜREÇ

3.1.Terapötik Amaçlar

Akılcı duygusal davranışçı terapide, birçok gelişme hastanın duygusal rahatsızlıklarını ve onları rahatsız eden kendi davranışlarını daha gerçekçi bir yaşam felsefesi oluşturarak azaltmasıyla devam eder ve onlara bir varış noktasına kadar rehberlik eder. Diğer önemli terapötik amaç, yaşamdaki yanlışlıklar için kendini ve başkalarını suçlama eğilimini azaltmayı ve gelecekteki sorunlarla etkili bir şekilde baş etme yollarını öğretmeyi kapsar.

ADDT, insan sorunlarının felsefi köklü olduğu varsayımına dayalı felsefi yeniden organizasyon/değerlendirme ile uğraşır. Böylece o öncelikle semptomları gidermeyi amaçlamaz, esas olarak bireylerin kendilerini rahatsız eden bazı temel değerleri ve özellikleri incelemelerine ve değiştirmelerine ortam hazırlar. Eğer bir danışanın korkusu evlilikte başarısız olma ise amaç yalnız özel korkuyu azaltmak değil bunun yerine hastadaki abartılmış düşünce biçimlerini ve korkuları irdeleme ve yüzleşme girişimidir. ADDT terapistlerinin danışma sürecinde ulaşmak istedikleri özel amaçlar şunlardır: öz ilgi, sosyal ilgi, ilginin yönü, hoşgörü, verimlilik, olasılıkların kabulü, özel düşünme, kesin karar, ütopist olmama, rahatsızlıkları için sorumluluk alma (Ellis, 1986).

3.2.Terapistin İşlev ve Rolü

Detaylandırılmış amaçları başarmak için terapistin özel görevleri vardır. İlk adım danışanlara birçok irrasyonel / akılcı olmayan düşünce biçimlerini irdelemeyi ve olumsuz düşünceler yerine olumlu düşünceler geliştirebilmeyi öğretmek ve bunlara sahip olduklarını göstermektir. Danışanlar rasyonel olmayan inançlarını rasyonel olanlardan ayırt etmeyi öğrenirler. Danışanın bu farkına varışını sağlamak için terapist danışanın aslında sorgulamadan kabul ettiği veya yarattığı kendini rahatsız eden düşüncelere meydan okuyan bir bilim adamı işlevi görür. Terapist teşvik eder, ikna eder ve zaman zaman danışanı bu propagandaya / kışkırtmaya karşılık verecek eylemlerde bulunmaya yöneltir. Terapötik işlemde ikinci adım danışanın farkına varma aşamasının ötesine götürür. Terapist danışana, akılcı olmayan düşünmeye devam ederek ve kendisini rahatsız eden anlam ve felsefeleri tekrarlayarak, duygusal rahatsızlıklarını nasıl aktif tuttuklarını gösterir. Diğer bir deyişle danışanlar kendilerini telkin ettikleri için davranışlarının oluşturduğu sonuçlardan sorumludurlar. Terapist danışanlarına sadece akılcı olmayan işlevlere / fonksiyonel olmayan tutumlara sahip olduğunu göstermesi yeterli değildir. Çünkü bu tip danışan muhtemelen “şimdi başarısız olma korkusuna sahip olduğumu anlıyorum ve bu korkular abartılmış olabilir fakat halen başarısızlıktan korkuyorum” deme durumundadır.

Danışanları, irrasyonel düşüncelerinin ve duygularını fark etmelerinin ötesine götürmek için terapist üçüncü adımı atar. Onlara, düşüncelerini belirleme ve irrasyonel düşüncelerden kaçınma konusunda yardım etmeye çalışır. Çünkü ADDT, hastaların akılcı olmayan inançlarının, değiştirilmesinin gerçekte zor olduğunu kabul eder. Dolayısıyla terapist bu noktada hastanın kendini suçlama kısırdöngüsünü anlamada yardımcı olur.

Terapötik işlemde dördüncü ve son adım danışanın gelecekte diğer irrasyonel inançlarının esiri olmaktan kaçınması için irrasyonel yaşam felsefesi geliştirmesine karşı çıkmaktır. Sadece bir sorunu ve semptomu yakalamak yeni akılcı olmayan inançların ortaya çıkmayacağını göstermez. Terapist için arzulanan şey irrasyonel düşünce biçimine saldırma ve danışanlarına nasıl bu düşüncelerle mücadele edileceğini ve olumsuz düşünceler yerine olumluların nasıl konulacağını göstermedir. Ve yeni tavır ve düşünce biçimlerini nasıl edineceklerini öğretmektir.

ADDT çerçevesi içinde çalışan bir terapist diğer uygulamacılardan farklı bir şekilde görev yapar. Çünkü ADDT önemli bir şekilde bilişsel ve yol gösterici davranışsal işlemdir. O sık sık danışman ve danışan arasındaki yaygın ilişkiyi azaltır. Terapist esas olarak eğitimi vurgulayan ikna yöntemine başvurur. Ellis, (1989) rasyonel duygusal uygulayıcıların yaptıklarını şöyle açıklar:

• Birçok rahatsız davranışı motive eden birkaç temel irrasyonel düşünceyi danışanların keşfetmesini sağlar.
• Danışanların kendi fikirlerini anlamalarına yardım eder.
• Danışanlara düşüncelerinin akılcı olmayan doğasını gösterir.
• Danışan düşünüşünün akılcı olmayışına karşılık gelen mizah ve anlamsızlığı kullanır.
• Bu inanışların ne kadar anlamsız olduğunu ve gelecek duygu ve davranışsal rahatsızlıklara nasıl zemin hazırladığını gösterir.
• Bu fikirlerin nasıl yakalanabileceğini deneysel olarak yerleşen rasyonel düşüncelerle gösterir.
• Danışanların duygu ve davranışlarını öz tahribat yollarını besleyen mevcut ve olası irrasyonel düşünceler ve akılcı olmayan varsayımları gözlemlemek ve azaltmaları için bilim adamı gibi nasıl düşünebileceklerini öğretir.
• Çeşitli duygusal ve davranışsal metotlarla duyguların üzerinde doğrudan çalışarak danışanların kendi rahatsızlıkları ile mücadele etmeleri yönünde destekler ve irrasyonel düşünceleri deşerek bunu danışan yararına kullanır.

Wessler (1996) tipik bir ADDT durumu değerlendirmesi tanımlar; kritik ilk oturum dostça ilişki oluşturma ve danışanın özgürce konuşmasını sağlamaya ve terapötik ilişki biçimi oluşturmaya odaklanır. Bir kez işbirliği ve uyuşma şekillenirse ilişki görünümüne daha az önem verilir. Terapi araştırması hedeflenen sorunların tanınmasıyla takip edilir. Terapistler sonu belli sorular sorarlar, şöyle ki ; “ en çok hangi sorununuza yardım edilmesini istersiniz? terapiden en çok ne istersiniz?” Amaçların belirlenmesi terapinin ilk safhasında temel bir görevdir. Danışanlar duygularını, inanışlarını ve kazanmak istedikleri davranışları tanımlarlar. Terapist sorar: “hangi şekilde siz şimdi sizden farklı hissetmekten düşünmekten ve hareket etmekten hoşlanırsınız?”. Danışanlar temel prensiplere ve ADDT uygulamalarına odaklandırılır. Terapistler, danışanlarına irrasyonel inanışların nasıl olumsuz sonuçlara yol açacağını göstererek rahatsızlığın bilişsel yapısı hakkında bilgi verirler. Danışanlarda sahip oldukları irrasyonel inanışları yersiz duygu ve davranışlara yol açtığını anladığı zaman terapist onları ortaya çıkarmak yerine niçin onlara sıkıca sarıldıkları konusunda danışanları düşünmeye davet eder.

Ödev dikkatlice tasarlanır ve danışanı ölçülü hareketlere yöneltmek için planlanır ve duygusal davranışsal değişiklik hedeflenir. Bu ödevlere daha sonraki oturumlarda da devam edilir ve danışanlara kendilerini rahatsız eden düşünce ile mücadele etmek için etkili yolları öğretirler.

Terapinin sonuna doğru danışanlar gelişmelerini gözden geçirir, planlar yapar, devam eden veya potansiyel problemler ile ilgili olarak stratejiler belirlerler.


Özet olarak ADDT terapistleri danışanlara kendilerini suçlamalarının ana sebeplerinden birinin kendini suçlama olduğunu aktif olarak öğretirler. Bu suçlama duygusunun kendi performanslarıyla kendilerini azarlayarak durdurmak olasıdır. Bu da davranışsal ödevler ve sıkı takip ile mümkündür. Danışanlar, duygusal ve davranışsal rahatsızlıklara neden olan irrasyonel düşüncelerden kendilerini kurtarabilirler.

ADDT, diğer bir çok terapötik yaklaşımdan özgür, işbirliğine çok değer vermeyişi, rüyalarla çalışma, danışanın geçmişine odaklanma, duyguları sonsuz bir şekilde ifade etme ve araştırma ve herkesin başkasına yönelme fenomenine nazaran sürekli endişeyle yer vermemesiyle ayrılır. Ellis ( 1989) bu faktörlere uzun zaman vermenin danışanın daha iyi hissetmesiyle sonuçlanacağına fakat nadiren daha iyi olmada yardım eden hoşgörü terapisi olduğuna inanır.

3.3.Terapide Danışanın Yaşantısı

Danışanlar çoğunlukla duygusal davranışsal sorunlarının dış kaynaklı olduğunu düşünürler. ADDT aracılığıyla danışanlar, bu sorunların esas olarak yanlış inanış sonuç olduğunu öğrenirler. Danışanlar bir kez kendi inanışlarının duygu ve davranışlarının önemli sebebi olduğunu kabul etmeye başlarlar ise, bilişsel yeniden yapılanma işlemine etkin olarak katılabilirler. ( Ellis, 1989). Bu nedenle de danışanın rolü büyük ölçüde öğrencinin veya öğrenenin rolüdür. Psikoterapiye danışanın problem çözme ve duygusal değişikliği oluşturması mantıklı düşünceyi nasıl uygulayacağını öğrenmesi gibi yeniden eğitme işlevi olarak bakılır.

Dryden (1987) ’e göre psikolojik değişiklikler oluşturmak için danışanlar şunları yapmalıdırlar:
• Kendi rahatsızlıklarını kendileri oluşturmaları gerçeğini kabul ederler ve bunu değiştirecek yeteneğe sahiptirler.
• Kişisel sorunların köklerinin esas olarak gerçek olaylardan çok irrasyonel mükemmelliyetçi inançlardan kaynaklandığını anlarlar.
• Akılcı olmayan inançlarını bırakmayı ve onları rasyonel seçeneklerle uygun hale getirmek için mücadele etmeyi öğrenirler.


• Bilişsel duygusal ve davranışsal değişiklik yöntemini kullanarak yeni bir rasyonel felsefenin oluşumuna doğru çalışma ve uygulama yapma anlaşması yaparlar.

Terapötik işlemler danışanın var olan deneyimlerine odaklanır. Birey merkezli ve varoluşçu merkezli yaklaşımlar gibi ADDT de “şimdi ve burada deneyimlerine” ve ayrıca olumsuz otomatik düşüncelerin ve işlevsel olmayan sayıltıların değiştirilmesine odaklanır. Terapist danışanın geçmişini araştırmaya ve geçmiş ile şimdiki davranışları arasında bağlantı kurmaya çok zaman harcamaz. Ve ebeveynleri ile kardeşleri ile olan ilişkilerini derinliğine araştırmaz bunun yerine terapötik işlem, danışanın temel irrasyonel yaşam felsefesi ne olursa olsun, onlar kendi dünya görüşlerini rahatsız eden düşüncelere inandıkları için şimdi rahatsız olduklarını vurgular. Onların irrasyonel felsefeyi nerede niçin ve nasıl elde ettikleri ikincil önem taşır. Esas sorun danışanların kendilerini rahatsız eden durumlar ile ifade ettikleri felsefelerinin nasıl farkına varabilecekleri ve düşüncelere karşı nasıl meydan okuyabilecekleridir.
3.4.Terapist ve Danışan Arasındaki İlişki

Terapist ve danışan arasındaki özel ilişki sorusu diğer birçok terapide olduğundan bir anlamda ADDT’de yer alır. Şartsız olumlu saygının birey merkezli kavramlara yakın olan RET kavramı kabul ve hoşgörüdür. Buradaki ana fikri danışanlara kendilerini suçlamadan kaçınmalarına yardım etmektir. Danışanlar davranışlarını düzenleyebileceklerinden amaç onların kendilerini kabulüne zemin hazırlamaktır. Davranışların ne kadar boş olduğu önemli değildir. Terapistle bir kişilik olarak hastalarını değerlendirmeyi reddedecek aynı zamanda onların saçma ve rahatsız edici davranışlarına karşı koymaya istekli olarak onlara tam kabul gösterirler. ADDT ilişki merkezli terapiler gibi değildir ve kişisel sıcaklık değerine ve empatik anlayışa ve terapiste karşı bağımlılık duygusu geliştirerek üretici olabilen anlayışa ve sıcak kabule yer vermez. Gerçekte ADDT terapistleri danışanlarına öğretme, bibliyoterapi ve davranış belirlemesi kişisel olmayan çeşitli teknikleri kullanma yerine onlara sıcaklık vermeksizin kusurlu insanlar olarak kabul edebilirler. Fakat daima şartsız tam kabulü öğreterek model olmaya çalışırlar.

Danışan ve terapist arasında dostça bir ilişki gelişimi Wessler (1996) tarafından terapötik kazanımlar için bir anahtar olarak vurgulanmıştır. Rasyonel duygusal terapistler kendi inanç ve değerlerini açmakta serbest ve dolaysız olurlar. Bazıları kendi kusurlarını danışanlarıyla paylaşmaya isteklidirler. Bu süre boyunca etkileşim teşvik edilmez ve oluştuğu zaman terapistlerin ona engel olması olasıdır.

4.UYGULAMA: TERAPÖTİK TEKNİK VE İŞLEMLER

ADDT terapistleri çok tipik ve tamamlayıcıdırlar ve bilişsel etkili davranış tekniklerini bireysel danışmalarda kullanırlar. Bu teknikler genel klinik sorunlara, anksiyete, depresyon, kızgınlık, evlilik sorunları kişilerarası ilişkilerde yetersizlik, ebeveyn başarısızlıkları, kişilik bozuklukları, obsesif-kompulsif bozukluk, yeme bozuklukları, psikosomatik bozukluklar, cinsel işlev bozuklukları ve psikotik bozukluklara uygulanır.(Warren ve MC Belarrn, 1987).
ADDT, danışanlarının kendilerine söylemeye devam ettikleri şeyin çabuk ve direkt durumunu gösterir. Sonra onlara artık inanmaları için kendi öz ifadeleri ile nasıl ilgileneceklerini öğretir. ADDT, onları gerçeğe bağlı felsefe elde etmeye teşvik eder. ADDT önemli şekilde, düşünmeye , mücadele etmeye, müzakereye karşı koymaya, yorumlamaya, açıklamaya ve öğretmeye dayanır. Bu bilişsel tekniklerin birkaçı ADDT terapistlerinde mevcut olduğu şekliyle şöyledir:

4.1.Akılcı Olmayan İnançlarla Mücadele: ADDT’nin ana bilişsel yöntemi , terapistin aktif olarak danışanın irrasyonel inancına karşı koyması ve onlara nasıl karşı koyacaklarını öğretmekten ibarettir.
Pek çok soru hastanın olumsuz otomatik düşüncelerini değerlendirip, bunları olumlularla değiştirmelerine yardımcı olabilir. Görüşme sırasında terapist ve hasta olumsuz düşünceleri birlikte sorgulayıp alternatifler üretirken, görüşme dışında hastaların ev ödevleri ve kayıtlar yolu ile bunu sürdürmesi istenebilir. Aşağıda olumsuz otomatik düşüncelerin rasyonel olup olmadıklarının değerlendirilmesi ile ilgili bazı sorular vardır:
a) Bu düşünce için ne gibi kanıtlarınız var? Bu durum için başka bir bakış açısı olabilir mi?
b) Acaba başkası bu durumda nasıl düşünebilir?
c) Yargılarınız nasıl hissettiğinize mi yoksa gerçek hayatta ne yaptığınıza mı dayanıyor?
d) Kendinize gerçekçi olmayan ve ulaşamayacağınız kadar yüksek standartlar mı belirliyorsunuz?
e) Ya hep ya hiç tarzında mı düşünüyorsunuz?
f) Eğer düşündüğünüz gibi olursa ne olur?
g) Bir ay bir yıl on yıl sonra ne olacak?
h) Sorunlarla baş etme becerinizi azımsıyor musunuz?
Danışanlar olumsuz otomatik düşüncelerini bırakıncaya veya onu kuvvetlice diğerinden ayırıncaya kadar özellikle yapılması zorunlu olanları, yapılması gerekenleri ve yapılırsa iyi olacakları tekrarlarlar. Danışanların kendilerine sormayı öğrenecekleri bazı soru ve ifadeler şöyledir: Niçin insanlar bana dürüstçe davranmalı? Eğer denediğim her şeyde başarılı olamazsam tamamen çökmüş olacağımı nereden öğrendim? Eğer istediğim mesleğe sahip olamazsam bu hayal kırıklığı yaratabilir ancak kesinlikle katlanmalıyım.

4.2. Bilişsel Ödev: ADDT, danışanların sorunlarının bir listesini yapmalarını ister. Onların mutlakiyetçi (- meli, - malı tarzı) inanışlarını sorgulama ve bu inanışları ile mücadele etmek için bu liste yapılır. Onlara, içlerindeki kendi mesajlarının bir parçası olan yapılması gerekenler ve yapılması zorunlu olanlar tarzı ödevler verilir.
Bilişsel tedavilerde ev ödevlerinin önemli işlevleri vardır. Bunlar şöyle özetlenebilir:
a) Tedavi görüşmeleri dışında tedavinin sürmesi için bir yapı oluşturur.
b) Tedavinin daha spesifik olmasını sağlar.
c) Tedavi görüşmesinde kazanılan içgörünün gerçek yaşama transferini kolaylaştırır.
d) Ev ödevlerinin sonuçları hastanın iyileşmesi ile ilgili bir geri bildirimdir.
e) Ev ödevleri hastanın tedaviye aktif katılımını sağlar.
Ödevler, günlük yaşamda karşılaşılan birçok soruna uygulanan ADDT’nin ABC kuramı uygulamasından ibarettir. Örneğin, başarısızlık korkusu nedeniyle seyirci önünde rol yapmaktan korkan ancak yeteneği olan bireyin bir oyunda küçük bir rol alması istenebilir. “başarısız olacağım” “aptalca görüneceğim” veya “ kimse benden hoşlanmayacak” gibi olumsuz ifadelerin yerine daha olumlu ifadeler mesela, “başarısız olsam bile bu beni aptal konumuna koymaz” “ rol yapabilirim hatta elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağım” “hoşlanılmak güzel ancak herkes beni sevmeli düşüncesi saçma ve mantıksız ve bu dünyanın sonu değil, yaptığım başka güzel şeyler var” gibi konulması talimatı verilir. Bunun arkasındaki kuram ve benzer ödevler insanların sık sık olumsuz kendini değerlendirmelerde bulunduklarını ve peşin hükümlü olarak kendilerini başarısız kıldıklarına işaret eder. Danışanlar seanslarda ödevleri yapmaya teşvik edilir ve özellikle oturumlar arasında her günkü durumla ilgili olarak denenen davranışların anksiyete düzeylerine nasıl etkilediği tartışılır. Dolayısıyla danışanlar aşamalı olarak anksiyete karşısında nasıl davranacaklarını ve irrasyonel düşünceleriyle nasıl baş edeceklerini öğrenmeye çalışırlar.

4.3.Kullanılan Dili Değiştirme: ADDT, tam ve doğru olmayan dilin bozulmuş düşünce sistemlerinin bir nedeni olduğu ile uğraşır. Uygulamacılar , dilin düşünceyi şekillendirdiği ve düşünmenin dili şekillendirdiği yerlerde danışanların kullanmış oldukları sözcük kalıplarına dikkat etmeleri gerektiğini vurgular. Danışanlar, tercihlerle yapılması gerekenler/zorunluluklar, zorunlu olanlar ve yapılsa iyi olanların değiştirilebileceğini öğrenirler. “............eğer olmazsa ne olur” “olmazsa uygunsuz olur” demeyi öğrenirler. Çaresizlik ve suçlama yansıtan sözcük kalıpları kullanan danışanlar yeni sözcük kalıpları kullanmayı öğrenirler. Onlar gizil güçlerini yapılması gerekenler ve zorunlu olanlarla, mutlakiyetçi tercihlerinin yerini değiştirerek kabul edebilirler. Kendi dil kalıplarını değiştirme işlemi ve yeni ifadeler oluşturma isteği aracılığı ile danışanlar farklı düşünme ve davranmaya başlarlar ve sonuç olarak farklı hissederler.
4.4.Mizah Kullanımı: ADDT, duygusal rahatsızlıkların, bir kimsenin kendini çok ciddiye almaktan ve yaşam olaylarında mizahı ve esprili bakış açısını kaybetmesi durumunda ortaya çıktığını söyler. Sonuç olarak danışmanlar bireyin aşırı ciddi taraflarına saldırıda bulunurlar ve onlara istinaden yaşam felsefelerine karşı koymada yardım etmek için mizaha yer verirler. Ellis oturumlarında ve muayenesinde özellikle rasyonel ve komik şarkılar kullanır ve insanları endişe ve depresyonda oldukları zaman şarkı söylemeye teşvik eder. O mizahın danışanların mütemadiyen sürdürdükleri düşüncelerin anlamsızlığını gösterdiğine inanır. Danışanlarını çok daha az ciddiye alarak onlara yardım ettiğini düşünen bir yaklaşımdır.
4.5.Duygusal Teknikler: Duygusal olarak ADDT uygulamacıları şartsız kabul, rasyonel duygusal rol yapma, model oluşturma, rasyonel duygusal utandıran saldırılar hayal etme gibi alıştırmaları kapsayan bir prosedür kullanırlar. Danışanlara şartsız kabulün bir değer olduğu öğretilir. Hatta onların davranışlarının kabulü zor olsa bile onlar kendilerini duyarlı kişiler olarak görebilirler. Danışanlara algıladıkları kusurlarının kendilerini tahrip etmede nasıl kullandıkları gösterilir. Terapistlerin danışanlarına kendilerini kabul etmeyi öğretmede kullandıkları tekniklerden biri de model oluşturmadır. Terapistler oturumlarda kendileri olabilmelidirler. Danışanlarının onayını aramaktan kaçınırlar ve olması gerekenler ile zorunluluklar ile yaşamazlar. Ve danışanlarına karşı çıktıkları için kendilerini riske attıklarının bilinci ile terapiyi sürdürürler. Onlar zor danışan modelini oluşturarak danışan
tarafından kendilerini kabule zorlarlar.
ADDT, terapistlerinin uyguladığı uyarıcı ve duygusal terapötik tekniklerden bazıları aşağıdakileri içerir:

4.5.1.Rasyonel Duygusal Hayal: Bu teknik yeni duygusal kalıplar kurmak için tasarlanmış yoğun zihinsel uygulama şeklidir. Danışanlar tam olarak gerçek yaşamda düşünmek, hissetmek ve davranmak istedikleri gibi düşündüklerini, hissettiklerini ve davrandıklarını hayal ederler. Danışanlara olacak kötü şeylerden birinin ve durumları hakkında abartılı üzüntü hissetmenin duygularını denemenin ve sonra düşüncelerini uygun duygu durumuna dönüştürmenin nasıl hayal edileceğini de öğretilebilir. Bir kez dahi olsa abartılı duygularını uygun duygu durumlarına dönüştürebilirlerse kendi yaşamlarında da bu değişimi yakalama şansı elde edebilirler. Böyle bir teknik kişilerarası ilişkilere ve birey için sorun olan diğer durumlara da faydalı bir şekilde uygulanabilir. Ellis rasyonel duygusal hayalin birkaç hafta süresince haftada birkaç kez uygulanırsa bu tip olaylar karşısında artık üzüntü hissedilmeyeceğini ifade eder.
4.5.2.Rol Yapma: Rol yapmada hem duygusal hem de davranış bileşenleri vardır. Terapist sık sık danışanın kendi rahatsızlığını oluşturmak için kendisine ne söylediğini ve uygun olmayan duygularını uygun olanlarla değiştirmek için neler yapabileceğini göstermek için sözü keser. Danışanlar bir durumda hissettikleri şeyleri ortaya koymak için belirli davranışları hikaye edebilirler. Odak noktası hoş olmayan inanışlar ile ilgili olan irrasyonel düşünceyi önemseme şeklindedir. Örneğin, bir kadın kabul edilemez korkusu ile üniversite mezunlarını öğrenci olarak kabul eden bir fakülteye başvurmaktan vazgeçebilir. Onun seçtiği okula kabul edilmeme düşüncesi aptal olduğu inancını ortaya çıkarır. O, dekanın üniversite mezunu öğrencilerle yaptığı bir mülakatta rol alır, üzüntüsünü ve ona sebep olan irrasyonel inanışını ifade eder ve kesinlikle kabul edilmesi gerektiği şeklindeki irrasyonel düşüncesini açıklar böyle bir kabul oluşturmasının anlamı kendisinin aptal ve yetersiz olduğu ile ilgili değildir. Bunu ifade ederek hem kendini kabul eder hem olumsuz otomatik düşüncesini sorgular hem de işlevsiz temel sayıltısından vazgeçer (Ellis, A. ve DiGiuseppe, R. ,1993).


5. YAKLAŞIMIN DEĞERLENDİRİLMESİ

5.1. Yaklaşımın Katkıları

Günlük etkileşimlerimizi etkileyen kendi kendine zarar veren fikir ve tutumların korunmasından kişinin kendisi sorumludur. Adler’den etkilendiği yanıyla; olaylar bizi doğrudan etkilemez, bizim olayları algılayış şeklimiz bizi etkiler. A-B-C modeli rahatsızlıkların nasıl oluştuğunu ve problemli davranışın nasıl değiştirileceğini basit ve açıkça ortaya koyar (Corey, 2008). Yeni edinilmiş içgörüleri eyleme dönüştürmeye vurgu yaparlar. Ödevler yeni davranışları uygulamaları için önemli bir fırsattır. Terapistin doğrudan müdahalesi olmaksızın danışana kendi terapilerine devam etme yolları öğretilir (Corey, 2008).
Kaset dinleme, kendi kendine yardım grupları oluşturma, ne düşündüğünün ya da ne yaptığının kaydını tutma, çalışma gruplarına katılma gibi psikoeğitsel yaklaşımlara vurgu yapar. Eklektik bir yapıya sahiptir ve bilişsel yapıyı değiştirmek için çok çeşitli teknikler kullanılabilir (Corey, 2008).
ADDT bireylerin aileyle, toplumla ve diğer sistemlerle olan ilişkilerine vurgu yapar. Bu yönelim, çeşitliliğe, birey ve toplumun üretken bir üyesi olma arasındaki ilişkiye değer verilmesiyle tutarlıdır (Corey, 2008).

5.2.Yaklaşımın Sınırlılıkları

ADDT, fazlaca zihinleştirilmiş ve duygudan yoksun olması, telkine fazlaca yer vermesi, aşırı otoriter ve yönetici olması konularında eleştirilmektedir. Bu yöntemin, danışmanın düşünce ve değerlerini danışana aktarmasına fazlası ile imkan verdiği belirtilmektedir. Aklın ve mantığın rolüne aşırı yer verilmiştir. Bunun yanında duygular ve terapötik ilişkinin önemi geri plana itilmiştir (Corey, 2008).
Bu yöntem, karakter bozukluğu ve diğer psikotik reaksiyon gösteren bireyler gibi terapide çalışmak için uygun olmayan veya problemlerini kabul etmeyen bireyler için daha az etkilidir. Bu yöntemin, genç ve zeki danışanlar için daha etkili olduğu belirtilmektedir (Corey, 2008).
ADD Terapiye sıkça yönlendirilen bir eleştiri de, bazen kavramların deneysel araştırma için çok soyut kaldığıdır. Bunlarla bağlantılı bir soru da bu kavramları davranıştaki bireysel farklılıkları açıklamakta kullanılıp kullanılmayacağıdır. Bazı eleştirmenler bilişsel kuramcılar tarafından kullanılan kavramların çoğunun çok soyut olduğundan yakınır (Corey, 2008).
Psikolojik danışmanlar danışanların kendi kültürünü anlayana kadar bu konuda meydan okumada temkinli olmalıdırlar. Bazı kültürlerde kültüre ait temel ve değerlerin sorgulanması endişe vericidir. Evlilik, aile, çocuk ile ilgili konularda sorgulanmaktan kaçınırlar. Kendi kültürel değerlerine sıkı sıkıya bağlı danışanlarla çalışırken temkinli olunmalı, değişim için gerekirse kullanılan teknikler değiştirilmelidir (Corey, 2008).
Akılcı yaklaşımın uygulama alanında danışanları bağımlı hale getirmekle bağımsızlaştırmak arasında ince bir çizgi vardır. Uygulayıcılar yönlendirici olabilirler ancak sorgulayıcı olmayı ve aktif bir rol oynamayı öğretmeleri gerekmektedir (Corey, 2008).

KAYNAKÇA

Corey, G. (1990). Theory and practice of counseling and psychotherapy. California Broks/Cole Publishing Company.
Corey, G. (2008). Psikolojik danışma, psikoterapi kuram ve uygulamaları. (Çev: Tuncay Ergene) Ankara: Mentis Yayıncılık.
Dryden, W. (1987). Current issues in rational-emotive therapy. Beckenham, Kent: Croom Helm.

Ellis, A. (1973). Humanistic psychotherapy the rational-emotive approach (Ed. Edward
Sagarin) NewYork: The Institute for Rational Living, Inc.

Ellis, A. (1986) “An emotional control card for inappropriate and appropriate emotions in using rational emotive imagery”. Journal Emotive of Counseling and Development.

Ellis, A. ve DiGiuseppe, R. (1993), “Are inappropriate or dysfunctional feelings in
rational emotive therapy qualitative or quantitative”. Cognitive Therapy and
Research.

Ellis, A. (1993) Reflections on rational-emotive therapy. Journal of Counsulting and
Clinical Psychology.
Murdock, N. L. (2012). Psikolojik danışma ve psikoterapi kuramları. (Çev: Füsun Akkoyun) Ankara: Nobel Yayınları.
Nelson, R. ve Jones R. (1989) The theory and practice of counselling psychology. Two Edition. Cassell Educational Limited.
Seligman, L. (2006). Theories of counseling and psychotherapy (Systems, Strategıes and Skılls). Second Edition. Ohio: Pearson, Merill Prentice Hall.
Warren, R., Mclellarn, R. W. (1987). What to RET therapists think they are doing? An international survey. Journal of Rational-Emotive Therapy.
Wessler, R. L. (1996). Idiosyncratic definitions and unsup-ported hypotheses: Rational emotive behavior therapy as pseudoscience. Journal of Rational-Emotive and Cognitive-Behavior Therapy.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Akılcı Duygusal Davranışçı Terapi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dr.Psk.Dnş.İlker KABA'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dr.Psk.Dnş.İlker KABA'nın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     3 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İlker KABA Fotoğraf
Dr.Psk.Dnş.İlker KABA
Erzurum (Online hizmet de veriyor)
Doktor Psikolojik Danışman
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi30 kez tavsiye edildi
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dr.Psk.Dnş.İlker KABA'nın Yazıları
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Akılcı Duygusal Davranışçı Terapi' başlığıyla benzeşen toplam 17 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Öfke ve Öfke Yönetimi PDF Haziran 2019
► Okula Uyum Ekim 2018
◊ Zamanı Verimli Kullanma Mayıs 2020
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


10:53
Top