Arzu Dürtü Talep Nesne
ARZU DÜRTÜ TALEP NESNE
Talebin nesnesi bellidir. Talebin nesnesi belli olduğu için tatmin edilebilir. Talebin tatmini her ne kadar nesnenin tatmin etme derecesine bağlıysa da arzuya göre tatmin edilebilir az ya da çok bir tatmine bağlıdır. Burada tatmin bir hedeftir. Talebin nesnesi belli olduğu için hedefi de bellidir ve nesne gerçek bir nesnedir. Burada ‘gerçek’ kelimesi önemli çünkü ‘gerçek nesne’ tatmin edebilir olma durumuyla bağlantılıdır. Yani burada gerçekleşen bir durum vardır, miktarı, derecesi değişmekle birlikte. Buradaki gerçek arzu nesnesine göre gerçektir ya da arzu nesnesi hem tasarımı olması gereken diğer yandan da tasarımı belli olmaması gerekendir. Arzunun nesnesi belli olmamakla birlikte arzunun nesnesi yine kendisidir. Yani tatmin bekleyen yine tatmin beklenen olmasıdır.
Arzu nesnesi kendinden çıkan ve yine kendisine dönendir.
Jacques Lacan’ a göre arzu, arzuya yöneliktir.Yani arzu arzulama arzusudur. Arzu arzulayan ve arzulanan ve neticede sadece arzu edilmekte kalandır. Burada arzulamak belki de hiçbirşey elde etmeksizin, edimden uzak kalan havada dolaşan ama yok olmayandır. Belki de arzunun yok olmasını engelleyen tatmin olmama ve tatmin olmaması şartının temel olmasıdır. Edimden uzak kaldıkça havada dolaşan, bir nesneye ulanmadıkça yok olmayacak olandır.
Arzulamayı arzulamak tümden ‘canlılığa’ diriliği hissetmeye dönük olabilir. Yani arzulamak hayati bir duruma işaret eder. Bu yüzden talep kadar yüzeysel değildir. Arzunun diriliği, dirilik hissi arzunun ispatı ve varlığının göstergesi ve garantisidir.
Arzu nesnesinin yine kendisinin olmasının nedeni ulaşılan tatmin bulduğu takdirde arzu olmaktan çıkma durumudur
Arzu eksik kalandır. Arzunun eksikliği tatamin edilememesi , tatmin edildiğinde ya da ‘ eksik’ liği giderildiğinde arzunun imha olup , ölümüne yol açacak olmasındadır. Nihayetinde arzulama arzusunun yok olmasına sebep olmasıdır. Arzunun varsayılan nesnesine ulaşması bir başarı değil, yok oluşla sonuçlanacak bir durumdur.
Burada varsayılan tatmin sadece ulaşma çabası, ulaşma ihtimali sürecinin devam etmesidir.
Dürtüsel tatmin arzusal tatmin değildir. Bir yönüyle dürtü de arzu gibi hareket ediyor gibi görünse de aradaki fark büyüktür. Dürtünün bir nesnesi vardır, dürtü nesne ötekinin etrafında dolanır. Buradaki amaç nesnenin etrafında nihayet beklentisiyle fakat nihayete ermeme amacıyla nesnenin etrafında dairesel dolanır. Dürtü nesnenin etrafında dolanan bir öznedir. Arzu hem özne hem de nesne olarak düz ve ucu açık bir çizgide sonsuza kadar ilerleyen ve ilerleyecek olandır. Sonu yoktur, sonu olmamalıdır.
Arzu bir boşluk hissidir. Dolması gerektiğine inandığımız, dolmasını istediğimizi zannnettiğimiz ama dolmasını istemediğimiz, o boşluğun içinin kendimizde dolacağına inanmadığımız fakat kendimizi inandırmaya çalıştığımız, oyalandığımız bir süreçten ibarettir.
Öyle bir açmaz ki, o boşluk hissinin bunaltısı , ağırlığı ve acısı aslında arzuya ulaşamanın ve ulaşılmaması gerektiğinin kefareti olmaktadır.
Arzu nesnesi bir nevi mevcudiyeti olduğu varsayılan ama mevcudiyeti olmayan yokluğu harekete geçirendir. Bu yüzden aşk arzunun tanımına uyan bir durum denebilir. Aşk sevilen bir kişide bulacağımızı zannettiğimiz ve sonuçta bulamadığımız bir ‘şey’ dir.
‘’Aşk sevgi’’ ye dönüşür denilen durum da budur. Yani hikaye arzuyla başlar yani aşk la başlar , aşk arzunun kendi yansıması olan sevgiliye yansıtılandır. O olmadığını bildiğimiz ya da hissettiğimiz halde ‘o ‘ gibi yaşadığımız ve sonuçta ‘talep nesne’ sine yani sevgiliye dönüşen bir şeydir.
Ve arzu arzu olmaktan çıkar arzu zaten bir mevcudiyete yansıtılandır. Ve arzu sevgiliden yolunu ayırır, sürecine devam eder. Yani seven kişi sevdiğine kavuşursa ilişki olur, kavuşulamazsa ‘aşk’ olur.
Aşk, arzu gibidir, arzulama arzusudur. Arzu ‘ben merkezcil’ bir tutumdur. Bir ilişkinin başlaması arzu dan çok talebin nesnesine kavuşmasıdır. Aşk acısı da arzunun gerçekleşememe durmunun kefaretidir. Aşk arzunun içine yerleştirilen varsayılan nesnedir. Arzu bilinçdışıdır, bilince çıktığı anda arzu olmaktan çıkar ve talep olur.
Arzu ‘talep’ olmamak adına yetersizliği tercih eder. Arzu da mesele mükemmeli bulmak değil , yetersizliği içinde barındırmaktır. Buradaki yetersizlik devinimi sağlayan, durmayı engelleyendir. Arzulamayı arzulamak için yetersizliğin varlığını kabul etmek ve bu kabulü sürdürmek gerekir.
Talep için nesne amaç olmakla birlikte, arzu için nesne sadece yansıtılan bir ekrandır, ekran değişebilir fakat yansıtılan kalıcıdır.
Talep nesneleri yaşamda kısa ve orta vadede amaçlar bütünüdür.Anlamsızlığa karşı oyalayıcılardır. Arzu ise yetersizliğin ve anlamsızlığın ta kendisidir. Nitekim anlam anlamsızlığı kucaklamaktır. Anlamsızlığı kucaklamak özgürlüktür.
Arzu da yetersizliği temel malzeme olarak alır. Bu durum ölümün kabulünü sağlamakla birlikte ölümden uzaklaştırandır.Yani ölümün kabulü sonluluğu değil soznsuzluğu içselleştirmemizi sağlar. İçselleştirilen sonsuzluk özgürleştirir.
Burada arzunun amacı sonsuz özgürlüğe ulaşmak olmadığı halde sonuçta özgürlüğü de kapsar. Arzu kendisini arzular, arzulamayı arzular. Arzu özgünlüktür. Arzu tektir, ‘herkesin arzusu kendinedir’.
Arzu kağsayan ama neyi kapsadığı bilinmeyen ‘bilindiği zannedilen’ arzulamanın arzusu olandır.
Arzu belki de kendisini yaratan ve daha sonra da yaratılana dönüşendir. Arzu diğer yönüyle sevdiği zannedilen fakat sevdiğinde sevdiğinden daha fazlasına sahip olmayı hayalini kuran ama hayalin ötesine geçilmek istenmeyendir. Söz de nesne de özgün olan ya da kendisini bir yönüyle farklı kılan öncekilere ve diğerlerine göre bulduğumuzu zannettiğimizden ibarettir.
Arzu vazgeçmek değildir. Vazgeçmek erişilmesi muhtemel bir tatmin nesnesinden beklenendir ve neticede içsel uzlaşı sonucu, hayal kırılığına uğramaksızın tatmin nesnesinden değil de ondan beklenenden uzaklaşmaktır.
Lacan arzuyu her zaman ‘öteki’ nin arzusu olmasından bahseder. Ve ona göre ötekine duyulan arzu , ‘öteki tarafından arzulanma arzusu ve ötekinin arzuladığı şeylere duyulan arzudur’ der. Yani burada Lacan aslında arzuyu arzunun kendisiyle ilşkilendirmenin dılşına çıkarak bir ötekinden bahseder. Yani odak ötekinin razusuna ve arzuladıklarına dönüşür. Yani burada arzu hasedi, elde etme durumunu, ötekinde var olanı elde etme motivasyonunu da işin içine katar. Yani arzu Lacan da daha insanileşen, tam olarak tatmin olmasa da tatmini barındıran bir duruma yaklaşır.
Ve burada ötekinin arzuladığına arzu duymak arzuyu kısmen bilinçdışı olmaktan da çıkarabilir, kısmen bilinç-öncesi eşiğine getirir.
Arzu bilinçdışından bilince yaklaştıkça tatmin edilme sürecine siter istemez girecek demektir.
Arzu bir tutku değildir. Çünkü ‘tutku’ da ‘arzu’ nun yanında içerdikleri ve beklentileri sebebiyle duygulanımsal ve hayallenimsel! Olarak zayıf kalır.
Dürtü> ihtiyaç> tatmin> istek>tutku>arzu
Slavoj Zizek
Jacques Lacan
Pandemos Psikolojik Danışmanlık ve Eğitim
Psikolog Fatih Sönmez
Psikanaliz, psikodinamik Psikoterapi, Arzu , Öteki, Dürtü, Tatmin nesnesi.
Talebin nesnesi bellidir. Talebin nesnesi belli olduğu için tatmin edilebilir. Talebin tatmini her ne kadar nesnenin tatmin etme derecesine bağlıysa da arzuya göre tatmin edilebilir az ya da çok bir tatmine bağlıdır. Burada tatmin bir hedeftir. Talebin nesnesi belli olduğu için hedefi de bellidir ve nesne gerçek bir nesnedir. Burada ‘gerçek’ kelimesi önemli çünkü ‘gerçek nesne’ tatmin edebilir olma durumuyla bağlantılıdır. Yani burada gerçekleşen bir durum vardır, miktarı, derecesi değişmekle birlikte. Buradaki gerçek arzu nesnesine göre gerçektir ya da arzu nesnesi hem tasarımı olması gereken diğer yandan da tasarımı belli olmaması gerekendir. Arzunun nesnesi belli olmamakla birlikte arzunun nesnesi yine kendisidir. Yani tatmin bekleyen yine tatmin beklenen olmasıdır.
Arzu nesnesi kendinden çıkan ve yine kendisine dönendir.
Jacques Lacan’ a göre arzu, arzuya yöneliktir.Yani arzu arzulama arzusudur. Arzu arzulayan ve arzulanan ve neticede sadece arzu edilmekte kalandır. Burada arzulamak belki de hiçbirşey elde etmeksizin, edimden uzak kalan havada dolaşan ama yok olmayandır. Belki de arzunun yok olmasını engelleyen tatmin olmama ve tatmin olmaması şartının temel olmasıdır. Edimden uzak kaldıkça havada dolaşan, bir nesneye ulanmadıkça yok olmayacak olandır.
Arzulamayı arzulamak tümden ‘canlılığa’ diriliği hissetmeye dönük olabilir. Yani arzulamak hayati bir duruma işaret eder. Bu yüzden talep kadar yüzeysel değildir. Arzunun diriliği, dirilik hissi arzunun ispatı ve varlığının göstergesi ve garantisidir.
Arzu nesnesinin yine kendisinin olmasının nedeni ulaşılan tatmin bulduğu takdirde arzu olmaktan çıkma durumudur
Arzu eksik kalandır. Arzunun eksikliği tatamin edilememesi , tatmin edildiğinde ya da ‘ eksik’ liği giderildiğinde arzunun imha olup , ölümüne yol açacak olmasındadır. Nihayetinde arzulama arzusunun yok olmasına sebep olmasıdır. Arzunun varsayılan nesnesine ulaşması bir başarı değil, yok oluşla sonuçlanacak bir durumdur.
Burada varsayılan tatmin sadece ulaşma çabası, ulaşma ihtimali sürecinin devam etmesidir.
Dürtüsel tatmin arzusal tatmin değildir. Bir yönüyle dürtü de arzu gibi hareket ediyor gibi görünse de aradaki fark büyüktür. Dürtünün bir nesnesi vardır, dürtü nesne ötekinin etrafında dolanır. Buradaki amaç nesnenin etrafında nihayet beklentisiyle fakat nihayete ermeme amacıyla nesnenin etrafında dairesel dolanır. Dürtü nesnenin etrafında dolanan bir öznedir. Arzu hem özne hem de nesne olarak düz ve ucu açık bir çizgide sonsuza kadar ilerleyen ve ilerleyecek olandır. Sonu yoktur, sonu olmamalıdır.
Arzu bir boşluk hissidir. Dolması gerektiğine inandığımız, dolmasını istediğimizi zannnettiğimiz ama dolmasını istemediğimiz, o boşluğun içinin kendimizde dolacağına inanmadığımız fakat kendimizi inandırmaya çalıştığımız, oyalandığımız bir süreçten ibarettir.
Öyle bir açmaz ki, o boşluk hissinin bunaltısı , ağırlığı ve acısı aslında arzuya ulaşamanın ve ulaşılmaması gerektiğinin kefareti olmaktadır.
Arzu nesnesi bir nevi mevcudiyeti olduğu varsayılan ama mevcudiyeti olmayan yokluğu harekete geçirendir. Bu yüzden aşk arzunun tanımına uyan bir durum denebilir. Aşk sevilen bir kişide bulacağımızı zannettiğimiz ve sonuçta bulamadığımız bir ‘şey’ dir.
‘’Aşk sevgi’’ ye dönüşür denilen durum da budur. Yani hikaye arzuyla başlar yani aşk la başlar , aşk arzunun kendi yansıması olan sevgiliye yansıtılandır. O olmadığını bildiğimiz ya da hissettiğimiz halde ‘o ‘ gibi yaşadığımız ve sonuçta ‘talep nesne’ sine yani sevgiliye dönüşen bir şeydir.
Ve arzu arzu olmaktan çıkar arzu zaten bir mevcudiyete yansıtılandır. Ve arzu sevgiliden yolunu ayırır, sürecine devam eder. Yani seven kişi sevdiğine kavuşursa ilişki olur, kavuşulamazsa ‘aşk’ olur.
Aşk, arzu gibidir, arzulama arzusudur. Arzu ‘ben merkezcil’ bir tutumdur. Bir ilişkinin başlaması arzu dan çok talebin nesnesine kavuşmasıdır. Aşk acısı da arzunun gerçekleşememe durmunun kefaretidir. Aşk arzunun içine yerleştirilen varsayılan nesnedir. Arzu bilinçdışıdır, bilince çıktığı anda arzu olmaktan çıkar ve talep olur.
Arzu ‘talep’ olmamak adına yetersizliği tercih eder. Arzu da mesele mükemmeli bulmak değil , yetersizliği içinde barındırmaktır. Buradaki yetersizlik devinimi sağlayan, durmayı engelleyendir. Arzulamayı arzulamak için yetersizliğin varlığını kabul etmek ve bu kabulü sürdürmek gerekir.
Talep için nesne amaç olmakla birlikte, arzu için nesne sadece yansıtılan bir ekrandır, ekran değişebilir fakat yansıtılan kalıcıdır.
Talep nesneleri yaşamda kısa ve orta vadede amaçlar bütünüdür.Anlamsızlığa karşı oyalayıcılardır. Arzu ise yetersizliğin ve anlamsızlığın ta kendisidir. Nitekim anlam anlamsızlığı kucaklamaktır. Anlamsızlığı kucaklamak özgürlüktür.
Arzu da yetersizliği temel malzeme olarak alır. Bu durum ölümün kabulünü sağlamakla birlikte ölümden uzaklaştırandır.Yani ölümün kabulü sonluluğu değil soznsuzluğu içselleştirmemizi sağlar. İçselleştirilen sonsuzluk özgürleştirir.
Burada arzunun amacı sonsuz özgürlüğe ulaşmak olmadığı halde sonuçta özgürlüğü de kapsar. Arzu kendisini arzular, arzulamayı arzular. Arzu özgünlüktür. Arzu tektir, ‘herkesin arzusu kendinedir’.
Arzu kağsayan ama neyi kapsadığı bilinmeyen ‘bilindiği zannedilen’ arzulamanın arzusu olandır.
Arzu belki de kendisini yaratan ve daha sonra da yaratılana dönüşendir. Arzu diğer yönüyle sevdiği zannedilen fakat sevdiğinde sevdiğinden daha fazlasına sahip olmayı hayalini kuran ama hayalin ötesine geçilmek istenmeyendir. Söz de nesne de özgün olan ya da kendisini bir yönüyle farklı kılan öncekilere ve diğerlerine göre bulduğumuzu zannettiğimizden ibarettir.
Arzu vazgeçmek değildir. Vazgeçmek erişilmesi muhtemel bir tatmin nesnesinden beklenendir ve neticede içsel uzlaşı sonucu, hayal kırılığına uğramaksızın tatmin nesnesinden değil de ondan beklenenden uzaklaşmaktır.
Lacan arzuyu her zaman ‘öteki’ nin arzusu olmasından bahseder. Ve ona göre ötekine duyulan arzu , ‘öteki tarafından arzulanma arzusu ve ötekinin arzuladığı şeylere duyulan arzudur’ der. Yani burada Lacan aslında arzuyu arzunun kendisiyle ilşkilendirmenin dılşına çıkarak bir ötekinden bahseder. Yani odak ötekinin razusuna ve arzuladıklarına dönüşür. Yani burada arzu hasedi, elde etme durumunu, ötekinde var olanı elde etme motivasyonunu da işin içine katar. Yani arzu Lacan da daha insanileşen, tam olarak tatmin olmasa da tatmini barındıran bir duruma yaklaşır.
Ve burada ötekinin arzuladığına arzu duymak arzuyu kısmen bilinçdışı olmaktan da çıkarabilir, kısmen bilinç-öncesi eşiğine getirir.
Arzu bilinçdışından bilince yaklaştıkça tatmin edilme sürecine siter istemez girecek demektir.
Arzu bir tutku değildir. Çünkü ‘tutku’ da ‘arzu’ nun yanında içerdikleri ve beklentileri sebebiyle duygulanımsal ve hayallenimsel! Olarak zayıf kalır.
Dürtü> ihtiyaç> tatmin> istek>tutku>arzu
Slavoj Zizek
Jacques Lacan
Pandemos Psikolojik Danışmanlık ve Eğitim
Psikolog Fatih Sönmez
Psikanaliz, psikodinamik Psikoterapi, Arzu , Öteki, Dürtü, Tatmin nesnesi.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Arzu Dürtü Talep Nesne" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dr.Psk.Fatih SÖNMEZ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dr.Psk.Fatih SÖNMEZ'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
Beğenin
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.