2007'den Bugüne 92,323 Tavsiye, 28,223 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Mesleklerin Ortak Hastalığı: Ben Öne Çıkayım, Sen Geride Kal Duygusu
MAKALE #8695 © Yazan Psk.İzzet GÜLLÜ | Yayın Mart 2012 | 4,919 Okuyucu
MESLEKLERİN ORTAK HASTALIĞI: BEN ÖNE ÇIKAYIM, SEN GERİDE KAL DUYGUSU

BÖLÜM I: AYNAYA BAK GÖR HALİNİ

Okumak, unvan kazanmak çoğu kişinin becerdiği şeylerdir ancak bilimsel ve tarafsız davranmak, bu vasıfları sonsuza dek muhafaza edebilmek çok zordur. Üstelik de bu işin fakültede verilen bir eğitimi falan da yoktur.

Bu dediğim meseleyi istisna, detay bir sorun olarak düşünmemek gerekiyor. Bu en temel sıkıntı aşağı yukarı her alanı -istisnası kalmamış dedirtecek derecede- sarmış durumdadır.

Günümüzde bilgi, yol açması umulan kazanımlar bağlamından koparılmış; sadece kaynaktan hedefe aktarılan, davranış olarak ortaya çıkması çok da önemli olmayan kuru bir meşguliyet haline getirilmiştir.

BULAŞICI BİR MESLEK HASTALIĞI: HER FIRSATTA ETİKETİ ÖNE ÇIKARARAK KOLAYCA AVANTAJ DEVŞİRME ARAYIŞI

Yukarıdaki kısa izahtan sonra şimdi de aynaya bakalım ve görelim halimizi:

Sözgelimi televizyonda veya basında bir doktor çıkıyor, bazı izahlarda bulunuyor. Yazısının yahut görüşünün özellikle son bölümünde, “Mutlaka doktora başvurun” diyor. Görüşüne başvurulan ya da belli bir mahfilde makalesi yayınlanan başkası ise, “Bu iş uzmanlık işidir, başkası olmaz” demeye getiriyor, uzman doktor tavsiye ediyor. Yani içinde kendisinin de bulunduğu uzmanları.

Yine bir başkası da sanki ilaç olmayınca şifa olmazmış gibi, şifa eşittir sadece ilaç demekmiş gibi bir mantıkla bitkisel karışımların ilaç olmadığını, kesinlikle ilaçlardan daha fazla olmayan yan etkilerini anlatma derdiyle dertlenmiş.

Bitkisel takviye ürünlerinin eli armut toplamıyor ya! Onlar da günlük çıktıkları reklamlarla ilaçları, “Bizimki kimyevi madde içermez” diyerek en yumuşak karnından vurma derdinde!

Eczacı ise bitkisel ilaçlara kökten karşı! “Her yerde satılmamalı” diyor. Oysa bu ürünler her yerde değil, sadece aktarlarda vs. satılıyor. Problem olan kontrol ve halkın sağlığı meselesi ise satıldığı yerler kontrol edilsin denilince çözülmez mi mesela söz konusu kontrol ve güvenlik sorunu! Kontrol için illa ki eczanelerde satılması mı şarttır yani! Hem eczane eşittir yüzde yüz güven demek midir mesela! Peki bugüne değin yakalanmış hiç doktor – hasta – eczacı çetesi görmedik mi ekranlarda? Hatta hapsedilmiş hiç eczacı yok mudur piyasada? Her sektörün çürük elmaları olamaz mı! Yoksa bir kısmının sepetindekilerin hepsi çürük, öbürününkilerin ise hepsi taptaze mi!

Sadece bu kadar mı?

Psikolog yazdığı makalesinin sonunda asıl bitirici vuruşu yapıyor, yardım alınmalı, psikologla görüşün derken uzmanlık yapmış bir diğer psikolog ise benzer içerikli yazısının muhtelif yerlerinde alınacak yardım için psikologun mutlaka uzman olması gerektiğini tavsiye ediyor.

Bir başkası ekstradan sertifika almış, sertifikalı psikolog önerme, başka türlü olmaz deme derdinde. Daha başka biri kendisine cinsel terapist diyor, kesinlikle cinsel terapistle görüşülmesini salık veriyor.

Pedagog, “Hey ahali, ben de varım, aslında çocuğunuz için pedagoga…” derken psikolojik danışman, “Rehber öğretmen dendiğimize bakmayın, bir sorununuz varsa psikolog veya danışmana…” diyerek arenada kendisine daha da geniş yer açma arayışını son sürat sürdürüyor.

Psikiyatrist, “Tıbben de kanunen de önce mutlaka psikiyatrist görmeli, aksi halde tıbbi bir durum atlanabilir” argümanıyla alıyor sahnedeki yerini. Sanki üç – beş dakikalık muayenelerde kendileri hiç vaka atlamazlarmış, her teşhisleri (haliyle tedavileri) yüzde yüz doğruymuş gibi! Çocuk alanında uzmanlaşmış olanı ise fırsatını buldukça, "Söz konusu çocuk ve ergen ise ben varım, gayrısı yalan" mesajları ile meşgul!

Meslek mensuplarının önemli bir kısmı aralarında mutlaka kendilerinin de bulunduğu meslekleri veya unvanları öne çıkarma hastalığına yakalanmış. Başkalarının dertleriyle ilgilenirken kendilerini sarmış bu çok daha yaman hastalığı ne teşhis eden var ne tedavisini düşünen! Kimi filin kulağını tutmuş en önemli kısmı burası, öbürü kuyruğundan yakalamış, fil sadece bu, gerisi yalan deme derdinde. Oysa fil hepsinin bütünü. Esas olan fildir, ne kuyruğu ne de sadece kulağı!

BÖLÜM II: ETİKET TABUCULARINA AYNA

İŞİ BİLGİYE İNDİRMEK

Oysa her unvan en fazla bilgiyi teyit eder. Hatta bilginin tamamının verildiğini ve çok iyi özümsendiğini bile değil; sadece bu bilgilerin belli yerlerden, belli prosedürleri tamamlayarak alındığını. Malum, bir şeyin verilmiş olması demek onun iyi alınması demek de değildir. Kişi bilgiyi çok iyi verilen belli yerlerden sıradan bir biçimde almış, ayrıca aldığını çok iyi muhafaza edememiş de olabilir. Bir de üstüne unutma ve diğer kişisel faktörleri ekleyin! Unvan ve etiket tüm bunları düştükten sonra geriye kalanı göstermez!

Çoğu bu temel gerçeği ya görmeme ya da gizleme, geri kalan herkesi tilki kurnazlığı ile en yumuşak karnından vurarak kolayca öne çıkma derdinde! Hayır, kimin nasıl öne çıktığıyla bir derdim yoktur. Ancak bunun öyle veya böyle halka zararı olmaktadır, yegane kaygım budur!

KALDI Kİ UNVAN EŞİTTİR FUL BİLGİ DEMEK DE DEĞİLDİR

Bugün tıp fakültesini bitiren, “Doktorsun, halkın sağlığı artık sana emanet” denilen doktorların çok büyük bir kısmının TUS sınavında elli ve altında puan aldıkları, tüm soruları ful bilenin çok nadir olduğu bir gerçektir. Üstelik de fakülte eğitimi sonrasındaki süreçte ekstradan üstüne TUS çalışılmasına rağmen. Buradaki tabloya bakarak fakülte herkese bilgiyi ful vermiş, doktor eşittir eksik bilgisi olmayan ya da yarım bilgi ile nasıl doktorluk yapılıyor diyebiliyor muyuz! Diyemiyoruz çünkü mesele sadece kuru bilgi meselesi değildir!

Hayat ile ölüm arasındaki ince çizgide hizmet sunan hekimlikte bile bilgi – yeterlilik meselesi böyle iken bu mevzuyu psikoloji – psikologluk gibi tamamen sohbet / iletişim odaklı bir yardıma gelince tabulaştıranların, “O yetersiz, ben yeterliyim” diyerek şeytani bir kurnazlıkla çıkar devşirmeye çalışanların maskesi eminim ki bu yazıyla daha da düşecektir. Amacım da zaten kuzu postuna bürünmüş kurtların postunu üzerlerinden çekip almak, takkeyi çekip altında saklanan keli göstermek! Böylece milletin sırma saça bakarak değil, kele bakarak daha doğru karar vermesini sağlamak. Bu gerçek hakkıyla anlaşılsın, sonra dileyen sırma saçı seçsin, dileyen keli.

O halde görülüyor ki herhangi bir unvan bir alandaki her bilginin yüzde yüz bilindiğini teyit etmiyor. Demek ki eksik bilgi ile de işlev görülebiliyor ve bu, işin doğasının gerektirdiği bir olgu! Bu durumda, öyle veya böyle, bilgi anlamında eksiklik kaçınılmaz olduğuna göre, belli bir etiket altındaki yetersizlik sorun değildir mi demek gerekiyor!

KULLANILAN BİLGİ ÇOK AZDIR

Kaldı ki bir uygulamacı uygulama esnasında fakültede ya da uzmanlık eğitiminde gördüğü her bilgiyi kullanmaz. Sahip olduğu bilgilerin çok sınırlı bir kısmını kullanır. Bunun da büyük bir kısmını uygulama sürecinde öğrenir. Her şeyi artık çok iyi biliyorum deme noktasına gelebilmek için seneler gerekir. Bu süre zarfında birçok kişiye hizmet verir. Yani ful olana kadar eksik bir bilgi donanımıyla hizmet sunar. Bu, işin doğasında vardır. Demek ki birçok hizmet eksik bir birikimle, yetersiz bir donanımla veriliyor ve bunun fazla da mahzuru bulunmuyor.

BİLGİ DIŞI FAKTÖRLERİN ÖNEMİ

Oysa hiçbir mesele sadece salt kuru bilgi meselesi değildir. Unvan arttıkça bilgi artabilir ancak bu etik tutumların da arttığı, hastaya ilginin çoğaldığı, empati yeteneğinin geliştiği, hastanın derdiyle dertlenme duygusunun son raddede işlev gördüğü anlamına gelmez. Oysa bu saydıklarım sonucu en az bilgi meselesi kadar etkiler.

Artı şu hızlı erişim çağında bilgiye ulaşmanın tek mabedi kutsal üniversite ve paralı uzmanlık merkezleri değildir. Teoriyi her yerde öğrenmek mümkündür ancak pratiği sadece sanayide, atölyede yapabilirsiniz!

Ortodoks mantığına dayalı olan bu tekelci uygulama sınırlı kişiye imtiyaz tanırken çok daha büyük kesimleri mağdur etmektedir.

(Herkes insanların hastalığıyla uğraşırken birileri de mesleklerin hastalığıyla iştigal etmeli. Bu, tuzun kokmaması için elzemdir. Çünkü et kokarsa tuz vardır. Ya tuz kokarsa? Nacizane gayretim sadece bunun içindir. Yoksa ne takıntılıyım ne de bu türden meselelerle kafayı yemiş biriyim!)

Psikolog İzzet Güllü
Meslek Hastalıkları Uzmanı
:))
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Mesleklerin Ortak Hastalığı: Ben Öne Çıkayım, Sen Geride Kal Duygusu" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     4 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İzzet GÜLLÜ'nün Yazıları
► Jung - Ortak Bilinçaltı Öğretisi Psk.Tuğba DEMİRÖZ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Mesleklerin Ortak Hastalığı: Ben Öne Çıkayım, Sen Geride Kal Duygusu' başlığıyla benzeşen toplam 39 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bir Veda Yazısı Haziran 2018
◊ Bu Yazıyı İyi Anla ÇOK OKUNUYOR Haziran 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


20:22
Top