2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Ağrının Psikolojik Nedenleri
MAKALE #11812 © Yazan Psk.İlkten ÇETİN | Yayın Kasım 2013 | 4,976 Okuyucu
Ağrı, bir sağlık kuruluşuna başvurunun en sık nedenlerinden biri olup adeta bir alarm gibidir. Akut ağrı, kişiyi hasardan ve hastalıktan haberdar eder, tıbbi yardım almaya zorlayarak iyileşme sürecine katkıda bulunur, hatta erken teşhis sağlar. Ağrı kelimesi; Latince ceza, intikam, işkence sözcüğünden türemedir. Psikolojik olarak ağrı çeken insanlar aslında psikolojik olarak haykırış içindedir. Bu ağrıyı çeken insanlar, “Sıkıntılıyım, mutsuzum” demektedir. Çoğu zaman kendileri bile bunun farkında değildirler. Kişi duygusunu, öfkesini, ızdırabını, tepkisini ya da beklentisini beden dili ile ifade etmektedir. Sıkıntılarını dışa vuramayan kişiler bu ağrıları çeker. Kişi duygularını, iç çatışmasını, öfke ve beklentisini dile getiremez, bedenselleştirir. Söyleyemediklerinin acısını, ağrı olarak çeker. Bu ağrılar en fazla kırsal kesim kadınlarında görülür. Psikolojik ağrılar büyük ölçüde ailede öğrenilmiştir. Kişilik yapılarında, sadomazoistik örtülü özellikler vardır. Yaşam öyküsünde; 15 yaşından önce annebaba kaybı, geniş aileden gelme, ailede beden dilinin yaygın kullanılması gibi durumlar sıklıkla görülür. Bu insanlar yakınmalarını dramatize ederler. Ağrının ortaya çıkışı ile yaşamlarındaki olaylar ilintilidir. Bu tip kişilerin ailelerinde şiddet öyküsü daha yaygındır. Aile geleneği içinde, 'Sıkılıyorum, bunalıyorum, öfkeliyim' denmesi ayıp kabul edilmiştir. Ailesinde depresyon ve alkolizmle savaşanlar, Eşinden kötü muamele görenler, Yakın çevresinde özürlü kişiler olanlar, Yakın çevresinde kronik ağrıları olanlar Ağrı deneyiminde psikolojik etkenlerin rolü büyüktür. Özellikle anksiyete, depresyon, güvenin azalması, histeri ve tükenmişlik ağrı şiddetinin artmasına yol açmaktadır. Bu değişiklikler sonucunda vücutta birçok kimyasal maddeler salgılanır. Bu kimyasal maddelerin salgılanması ile de kalp hızı değişir, tansiyon yükselir, mide ve bağırsaklarda çeşitli bozukluklar ortaya çıkar. Özellikle kronik ağrıda farklı etmenlerin bu etkileri kişini psikolojik durumundaki bozukluklara bağlıdır. Bu durum genellikle hem hasta hem de hastayı tedavi ekibi tarafından yeterince değerlendirilmez. Ağrı ile anksiyete yani tedirginlik arasında birçok benzer nokta vardır. Tedirgin kadınların daha fazla ağrı çektiği bilimsel olarak gösterilmiştir. Buna en güzel örnek, doğum ağrısıdır. Doğum ağrısından korkan kadınların daha fazla ağrı çektiği gösterilmiştir. Bu nedenle doğum öncesinde özellikle çok şiddetli korkular içerisinde olan kadınlara yeni yeni yöntemlerle gevşemeleri öğretilmektedir. Ağrı ve depresyon arasında da belirgin bir ilişki vardır. Bu noktada ağrıya bağlı olarak ortaya çıkan depresyonla çeşitli psikiyatrik hastalıkların sonucu olarak ortaya çıkan ve ağrı biçiminde ortaya çıkan şikayetleri birbirinden ayırmak gerekir. Çünkü uzun süre yani kronik olarak ağrı çeken bir insanda depresyon sebep değil, sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır. Ağrının yol açtığı depresyonun aynı zamanda ağrılı hastalarda ağrıyı daha da şiddetlendirdiği de yine bilinmektedir. Depresif kişilerin ağrıya karşı daha önceden meydana gelen yorgunluk ve farklı biçimlerdeki kontrol sistemlerinin çalışmamasına da neden olmaktadır. Depresyon ve umutsuzluk kişinin tedaviye karşı cevabını etkilemektedir. Kronik ağrılı hastalarda bu emosyonel ve psikolo*jik bozuklukların mutlaka giderilmesi gerekir. Kronik ağrıdan yakınan hastalar sürekli olarak çeşitli sıkıntılarını dile getirmeye çalışırlar. Bu sıkıntılar ile hastadaki bir psikiyatrik bozukluk sonucu ortaya çıkan durumun bir*birinden ayırt edilmesi gerekir. Ağrı bir hastalığın ya da tehlikenin işaretidir. Kronik ağrıda ise durum daha farklıdır. O yüzden kronik ağrıda bir ortaya çıkan sıkıntı geçmez. Uykusuz geçen geceler zihnin sürekli olarak hastalıkla meşgul olması ve toplumsal aktivitenin gün geçtikçe azalması insanda kişilik değişikliklerine yol açar. Neşeli, dışa vurumcu bir insan zamanla içine kapanık bir duruma gelir. Hasta huysuz, sinirli, arkadaşlarına önem vermeyen agresif bir kişiliğe bürünür. Hastalarda depresyon, anksiyete, nöroz gibi bozukluklarla seyreden ağrılarda çeşitli psikolojik girişimler kullanılarak hastanın bu yönden de desteklenmesi gerekir. Kronik ağrılı hastada en önemli noktalardan bir tanesi hastanın ağrısının gerçek olarak kabul edilmesidir. Ağrı sürdükçe sosyal çevre ve ağrıya bağlı davranışsal değişiklikler ortaya çıkar. Akut ağrı dediğimiz ani başlayan ağrılarda acı çekme hissi refleks olarak belirli hareket biçimleriyle ortaya konur. Ağrı devam edip kronik ağrı haline geldiğinde ise bu davranış değişiklikleri artık birer alışkanlık halindedir. Kronik ağrı çeken insanlar bu davranışları hem şekil yapıları, hem kültürel kapsamları içinde gösterirler. Kimileri hemen ilaca ya da hekime yönelir, kimileri ise daha farklı alternatif tıp olarak isimlendirilen çeşitli tedavi biçimlerinden ya da dini yöntemlerden, medet umar. Ayrıntılı olarak değerlendirildiğinde hastanın hekime ya da diğer yöntemlere başvurmasında çevresel etkenlerin ya da kültürel birikiminin önemli rolü olduğu görülmektedir. Kapalı bir ekonomik çevrede yetişen hastanın ilk atacağı adım imkanları elvermediği için çevresinde*ki tıp dışı insanlardan yardım istemek, komşularının deneyimlerinden çare ummaktır. Birçok hastanın bu şekilde iyileşmeye çalıştığı bilinmektedir. Bu tip tıp dışı insanların hasta tedavisinde hala etkinlikleri koruduğu herkesçe bilinmektedir. Ağrı ile uğraşanlar kişilerin ağrıyı ifade biçimlerinin etnokültürel miraslara bağlı olduğunu da bildirmektedir. Örneğin; Yahudi ve İtalyanlar ağrıyı daha abartılı bir biçimde ifade ederken, İrlandalı ve Amerikalıların daha kaderci oldukları ortaya konmuştur. Ağrının tümüyle öznel, sübjektif bir olgu olduğu düşünülürse kişinin ekonomik ve toplumsal istemleri sonucunda ortaya çıkan özlemlerinin, imgelerinin, düşünce yapısının ağrı olayında da önemli bir rol taşıması normaldir.
Sanılanın aksine kadınların ağrıya karşı şikayetlerini erkeklere karşı daha abartısız olarak dile getirdikleri görülmektedir. İster içinde bulunduğu toplum*sal konum, isterse kişisel özellikleri nedeniyle kadınlar ancak ağrı çok dayanıl*maz olduğunda hekime başvurmaktadır. Özellikle kırsal kesimlerden gelen hastaların ağrı şikayederini dile getirmede kent insanına göre daha kapalı olduğu görülmektedir. Kent insanı, özellikle yarı eğitimli kent insanı şikayetlerini daha abartılı bir biçimde dile getirmektedir. Bütün bu özellikler ağrılı hastanın değer*lendirilmesinde önemli rol oynamaktadır. Çünkü sonuçta ağrı, insanın bütünü kapsayan bir duyu olarak karşımıza çıkmaktadır. Ağrıya yönelik psikolojik tedavinin büyük bölümü eğitimdir. Ağrı çeken kişilerin çok zor sorunlarla başa çıkma becerileri edinmelerine yardımcı olunur. En yaygın psikolojik tedavi şekilleri şunlardır: Konuşma terapisi: Konuşma terapisiyle bir psikiyatrist ya da psikologun desteği ve danışma hizmeti alınır. Gevşeme eğitimi: Hastalar, iyileşmeyle ve ağrının azaltılmasıyla bağlantılı derin bir psikolojik gevşeme durumuna nasıl geçeceklerini öğrenirler. Stres yönetimi: Stres ağrıyı daha da kötüleştirir. Stres yönetimi, hastaların stresle ağrı arasındaki ilişkiyi anlamalarına yardımcı olur ve stresi azaltarak ağrıyı hafifletme yollarını öğretir. Ağrıyla başa çıkmaya yönelik becerilerin kazandırılması: Ağrıyla nasıl yaşayabileceğinizi öğrenmek yaşam kalitenizi ciddi ölçüde artırabilir.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Ağrının Psikolojik Nedenleri" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İlkten ÇETİN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İlkten ÇETİN'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     2 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İlkten ÇETİN Fotoğraf
Psk.İlkten ÇETİN
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi259 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İlkten ÇETİN'in Makaleleri
► "İtaat" İn Psikolojik Nedenleri Psk.Mert ÖZAYDIN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Ağrının Psikolojik Nedenleri' başlığıyla benzeşen toplam 44 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Kendine Sevgili Misin? Şubat 2022
► Bilişsel Çarpıtmalar (Düşünce Hataları) ÇOK OKUNUYOR Temmuz 2012
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


03:36
Top