2007'den Bugüne 92,874 Tavsiye, 28,332 Uzman ve 20,037 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Ailenin ve Aile Kurmanın Bireyin Hayatındaki Önemi
MAKALE #20769 © Yazan Psk.Büşra ÇOLAK YILMAZ | Yayın Eylül 2019 | 3,558 Okuyucu
Türk Aile Yapısı Özel İhtisas Komisyonu tarafından verilen tanıma göre aile, kan bağlılığı, evlilik ve diğer yasal yollardan, aralarında akrabalık ilişkisi bulunan ve çoğunlukla aynı evde yaşayan bireylerden oluşan; bireylerin cinsel, psikolojik, sosyal, ve ekonomik ihtiyaçlarının karşılandığı, topluma uyum ve katılımların sağlandığı ve düzenlendiği temel bir birimdir (akt. Bulut, 1990).


Sistem perspektifine göre aile, bir geçmişi paylaşan, duygusal bağları olan, bireysel aile üyelerinin ve ailenin bütününün ihtiyaçlarını karşılamak için stratejiler planlayan bireylerden oluşmuş kompleks bir yapıdır (Frude, 1991).


Bir başka tanıma göre aile, geleceğe iyi bakan, çocuklarının ve kendilerinin güvenlerini sağlayan, üyelerin sorumluluklarını bildiği, üyeler arasında açık iletişimin olduğu, sınırların belirgin ve gerektiğinde geçirgen olduğu, diğer dış sistemlerle (akrabalar, komşular) ilişkilerin olumlu yönde geliştiği, problemler karşısında çözüm arayan alt sistemlerden oluşan sistemler bütünüdür (Gladding, 2002).


Fizyolojik ihtiyaçların karşılanması, sağlıklı bir ortamda büyüme, çeşitli yetenek, alışkanlık ve davranışlar kazanılması ve ailede iş bölümü ile hayata hazırlayıcı rollerin öğrenilmesi, ailelerin en temel görevleridir (Aktaş, Haktanır, 1997).


Aile özellikle üç ihtiyacı karşılamada önemlidir. Bunlar; samimilik, güç, anlamlılıklar. İnsanların başkalarıyla birlikte olmaya ihtiyacı vardır. Aynı zamanda kendilerini ifade etmeye ve biricik olmaya da ihtiyaçları vardır. Bütün bunlar insan hayatının bir anlamı olmasına yardım eder. Birçok insan için samimilik boyutu heteroseksüel ilişkiler, güç boyutu iş yaşamı ve anlamlılık boyutu çocuk sahibi olmak anlamındadır. Aile olmadan bu ihtiyaçları doyuma ulaştırmak nadiren mümkündür. Aile sosyal bir birimdir ve her üye karşılıklı olarak bu üç boyuttaki ihtiyaçlarını karşılamak için çaba gösterir (Foley, 1989).

Evlilik ve Bireyin Hayatındaki Önemi


Gladding (2002), evlilik ve aile kavramlarının birbiriyle ilişkili olduğunu söylemekte, aynı zamanda aralarında farklılığın da olduğunu belirtmektedir. Ayrıca evlilik evresinde eşlerin birbirlerini tanımaya, anlamaya, ihtiyaçlarını gidermeye çalıştıklarını ve bu evrede bireylerin birbirlerini yücelttiğini belirterek, aile kavramında eşlerin haricinde çocuklar ve ailenin diğer büyüklerinin de ele alındığını vurgulamaktadır.


Literatür incelendiğinde farklı yazarların, evliliği farklı şekillerde tanımladıkları gözlenmektedir. Evlilik, bireyin hayatının birçok yönünü etkileyen önemli bir kurum olmakla birlikte, kişinin evlilik doyumu veya temel ilişkileri, onun hayattaki mutluluğu üzerinde belirleyici bir etkendir. (Çelik, 2006) Evlilik, bireyin yaşam süresini uzatarak, psikolojik ve bedensel sağlığını korumakta ve mutluluğu arttırmaktadır (Glenn, 1990). Fowers (1993)’a göre, evlilik, bireyin benliğini başkasının benliği ile birleştirmesine imkân veren, kişiliğinin gelişmesini ve mutlu olmasını sağlayan bir kurumdur.


Glenn (1991)’e göre evlilik, bireylerin mutluluğunu sağlayan ve kişiliklerinin gelişmesinde önemli rol oynayan bir birimdir.


Framo (1996) ise evliliği, bireylerin birbirlerine derin duygularla bağlandığı, birbirlerinin sevgi, bağlılık, ait olma, mutlu olma gibi psikolojik ihtiyaçlarını karşılayan bir birim olarak tarif etmektedir.



Evlilik, birbiriyle etkileşim halinde olan, aralarında yakın ilişkilerin bulunduğu bireylerden oluşan dinamik bir birimdir (Bentowim, Barners ve Cooklin, 1987). Eşler arasında birliğin olduğu, üyeleri arasında açık ve güvenilir ilişkinin bulunduğu, bireylerin doğal olabildiği ve kişisel farklılıkların yaşanabildiği, etkili bir iletişimin varolduğu, üyelerin maddi ve manevi ihtiyaçlarının giderilebildiği, yakınlık, kızgınlık ve cinsellikle ilgili duyguların yaşanabildiği bir sistemler bütünü olarak da tanımlanmıştır (Hansen ve L’Abate, 1982).
Ailenin oluşumunu sağlayan evlilik, üyelerinin manevi ve maddi ihtiyaçlarını giderebilen, üyelerinin güvende olmasını sağlayan, üyelerin birbirine karşılıksız olarak yardım ettiği ve sempati duyduğu önemli bir yapıdır (Sayger, Homrich, Horne, 2000).
Evlilik, toplumlarda farklı yapılar göstermekle birlikte, aile kurmayı ve türün devamını sağlayan, iki insanın kalıcı bir beraberlik için bir araya gelerek oluşturdukları bir kurumdur. Bu kurum içerisinde iki insan birbirlerine ve çocuklarına karşı ortak sorumluluklarını yerine getirmeye söz verirler (Saxton, 1982, s.216). İki insan birlikte olmaya başladıklarında daha önceki yaşam biçimlerini (zamanı, mekanı, vb. paylaşmaya ilişkin birtakım durumlarda) değiştirmeye ve yeni etkileşim biçimlerini denemeye başlarlar. Bu etkileşim biçimi ne kadar tutarsa, o oranda iki kişilik bir psikolojik sistem oluşmaktadır (Gülerce, 1996).


Yeni bir aile oluşturmak için evliliğe adım atılması sürecinde aileden ayrışma önemli bir noktadır. Toplumsal değerlerin ve koşulların farklı olması nedeniyle bu ayrışma süreci de toplumlara göre farklı olmaktadır. Örneğin, batı toplumlarında çocuk, erken yaşta ana baba evini terk edip bağımsız yaşamaya başladığı halde, ülkemizde geleneklerin ve özellikle ekonomik koşulların bir sonucu olarak geç yaşlara kadar, yüksek öğrenim görüyorsa daha uzunca bir süre baba evinde kalmaktadır. Bu farklılık, özellikle çocukların kişilik gelişimlerinde de etkili olmaktadır (Özgüven, 2014).


Birey İçin Evliliğin Gerekliliği


Evlilik yaşamı, iki kişinin biyolojik, sosyal ve psikolojik gereksinim ve güdülerini doyurmayı amaçlamaktadır. Bu gereksinimlerin karşılanması ve doyurulması, farklı cinsten kadın ve erkek beraberliğinin temelinde yatan gerekçelerdir (Özgüven, 2014).
Evlilikte eşler, sosyal gereksinim olarak, birlikte güven içinde olma, korunma, dayanışma içinde olduklarını hissetme, geleceğe güvenle bakabilme, toplumda bir yer edinebilme, birbirlerinden onur ve kıvanç duyabilme gibi “bireylerin destek, korunma ve yaşam gereksinimlerini de doyurma” olanağı bulurlar. Bunların yanında, yalnız olmadıklarını bilmek, yaşama dört elle sarılabilmek, “ortak amaca yönelme” gibi gereksinimler de evlilikte doyurulan sosyal ihtiyaçlardır (Özgüven, 2014).
Evlilik, ailenin ilk basamağını oluşturmaktadır. Dolayısıyla ailenin sağlıklı veya sağlıksızlığını anlayabilmek için evliliğin incelenmesi gerekmektedir (Smith, 1994). Aralarında iyi bir ilişki bulunan, çocuklarının geleceğini, güvenliğini düşünen ve geleceğe iyimser bakan, açık iletişim kuran evlilik sistemi sağlıklı bir aile yapısını temsil etmektedir (Cutlar ve Radford, 1999).


Ailenin Bireyin Hayatındaki Etki Alanları


Yukarıda yapılmış olan tanımlar ve açıklamalar değerlendirildiğinde, toplumun en küçük birimi olarak kabul edilen ailenin insan yaşamında vazgeçilmez bir öneminin olduğu yadsınamaz. İnsanın ihtiyaçlarını karşılayabileceği doğal yer kendi ailesidir. Bireyin yaşamında doyum sağlaması, fonksiyonlarını etkili bir şekilde yerine getirmesi ve yaşadığı topluma uygun bir kişi olarak yetişmesi önce aile çevresinde sağlanır (Foley, 1989).


Aile büyüklerinin yetiştirme tarzları, tutumları, kişinin aile çevresi sadece evlilik hayatında değil, erken yaşlardan itibaren hayatın her alanında rol oynamaktadır. Örneğin, kişiliğin gelişiminde, aile içindeki yetişme ve yetiştirilme tarzı önemli olmaktadır (Yılmazçoban, 2008). Ailenin temel niteliklerinden biri, kişiyi şekillendirme özelliği olduğundan dolayı çocuğun kişiliği, sosyalleşmesi ve eğitimi aile içinde şekillenir. Aile bireye hem organik, zihinsel, davranışsal özellikler ve alışkanlıklar kazandırır. Toplumsal değerler, sosyalleşme süreci ile aile içinde bireye öğretilir ve böylece bireyin sosyal ve kişisel uyumu şekillenir, yaşam için kültürel, mesleki ve ekonomik hazırlığı sağlanır (Özgüven, 2014). Ailenin aracılığıyla sosyalizasyon sürecine katılacak olan çocuk, ergen ve gençler yine bu sayede benlik ve kimlik yapılarını oluşturacaklardır (Yılmazçoban, 2008).


Aile yapısı, çocuğun okul başarısı üzerinde de oldukça etkilidir. Ayrıca, bireyde sosyokültürel düzeyin oluşmasında anne ve babadan aldığı geri bildirimler kişinin sosyalleşmesinde büyük önem taşımaktadır (Yeşilyaprak, 2000).


Aile, en başta çocuğu yetiştirme şekli ve tutumları ile dolaylı yoldan evlilik hayatı üzerinde etkili olmaktadır. Destekleyici aile modeli içinde yetişmiş olmak, yaşamının devam eden yıllarında kişiye evlilik hayatında olumlu yönde katkı sağlayacaktır. Normal ya da destekleyici aile modeli içinde yetişmiş evlilik adayı, sağlıklı bir psikolojiye ve olumlu gelişen kişisel özelliklere sahip olmakta, kişisel gelişim süreçlerini sağlıklı bir benlik ve kimlik yapısı oluşturarak tamamlamaktadır (Yılmazçoban, 2010).
Destekleyici aile ortamı (Cüceloğlu, 2006, s.76) çocuğa, kendisiyle ilgili duygu ve düşüncelerinin farkındalığına erişmesini ve ebeveyne saygı ve güven duymasını sağlayacaktır. Bu bakımdan yetişme tarzı, gelecekte sağlıklı bir evlilik adayı olacak genç kız ve erkeğin kişiliğini önemli ölçüde etkilemektedir. Evlilik öncesi süreçte eş seçimini etkileyecek olan yetişme tarzının sağlıklı olup olmaması, ileride kurulacak aileye olumlu ya da olumsuz yönde etki eden önemli bir unsur olacaktır.


Yukarıda da belirtildiği gibi, ailenin olumsuz bir yetiştirme tarzına sahip olması, evlilik adayının ileride kuracağı aile üzerinde, olumsuz etki yapmaktadır. Sağlıklı ailelerin kurulması, ailelerin çocuklarını olumlu yetişme tarzıyla yetiştirmelerine bağlıdır. Çocuklar ebeveynin ve ailenin davranış ve tutumlarını örnek alıp taklit ederek yetişmektedir. Ergen dönem ve sonrasında ise daha çok arkadaşlık ilişkileri etkisi altında benlik yapılarını tamamlamaktadırlar. Yetişkin olarak eşini seçme ve evlilik kararı almak sorumluluğu kazanan erkek ve kadın aile ve yakınların etkisi ile hareket etmektedir (Yılmazçoban, 2010).



Aile ve akrabalar, eş seçimi ve evliliklerde etkili olmaktadır. Bu etki geleneksel toplumlarda daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte bekar gençlerin evlilik ve eş seçme ile ilgili ailenin görüşünü alma yönünde tercihleri söz konusudur. Üniversite öğrencilerine yönelik bir araştırmada, "evlilik ve eş seçme ile ilgili bilgileri hangi kaynaklardan edindikleri" sorulmuş, "aile", "arkadaş", "yazılı kaynaklar" ve "diğerleri" gibi seçenekler verilmiştir. Öğrencilerin evlilikle ilgili bilgileri edindikleri kaynaklar arasında, %35 ile arkadaş çevresi" ilk sırayı almış, bunu %23 ile "yazılı kaynaklar" ve %21 ile "aile" cevabı izlemiştir (Özgüven, 1994: 66).


Özgüven (2014), yaptığı bir araştırmada üniversite öğrencilerine, “Eş seçiminde ailenin rolü ne olmalı” sorusunu yöneltmiştir. Verilen seçeneklerden “Ailenin görüşü alınmalıdır” cevabı %85 ile ilk sırayı almıştır. “Aile karışmamalı” cevabı %14 ile ikinci ve “Evlenme kararını aile vermeli” cevabı ise %1 ile en sonda gelmiştir (Özgüven, 2014).
Eş seçimine “kim karar vermeli” ve “ailenin rolüne” ilişkin iki soru birlikte değerlendirildiğinde, öğrencilerin evlenme kararını büyük bir çoğunlukla kendilerinin vermesi gerektiği, ancak ailenin görüşünün de alınmasının uygun olduğu kanısında birleştikleri görülmüştür. Evlenme kararına ailenin karışıp karışmaması konusunda kız ve erkeklerin cevaplarında paralellik olduğu belirtilmiştir (Özgüven, 1994).
Önemli olan, ortak bir aile kültürünün oluşması gerekmekle birlikte, aile üyelerinin kendilerine özgü kişisel özellikleri ve farklılıkları koruyabilmeleridir (Yılmazçoban, 2010)

Evlilik Öncesi Aileden Ayrışmanın Gerekliliği


Birey evlilik aşamasına gelmeden önce aile yaşam döngüsünün ilk evresi olan "bekar genç yetişkinler" evresinde aileden ayrılıp bir kimlik geliştirmek durumundadır. Bu oldukça zordur ve duygusal olgunluk gerektirir (aktaran Nazlı, 2013).
Kişinin ebeveynden ayrılması ile birlikte başka yakın ilişkiler gelişir. Kişi, aile yaşam döngüsünün ikinci basamağı olan"yeni evli çiftler" evresinde evlilik ile yeni bir aile sistemi kurar. Bu aşamada aileyi genişletmek için ilişkiler yeniden ayarlanır ve evliliğin ihtiyaçları yeniden karşılanır. Bu dönemde bireysel ayrılıklar çözümlenemediği zaman boşanma riski yükselir (Nazlı, 2013).


Kur yapma ya da flört döneminde her iki birey de kendilerini karşısındaki için çok önemli kişi (VIP) hisseder. Ancak evlendikten sonra, birbirinin hayatının merkezi olmadığını kabul etmek zordur. Bu nedenle çiftler arasında “Annene bu kadar bağlı olduğunu bilmiyordum” gibi sözler duyulmaya başlanır (Yavuzer, 2003).


Ayrıca, çocukluğun ilk dönemlerinden başlayarak, özellikle cinsiyet rollerinin öğrenilmesinde, ailenin etkisi önemli olmaktadır. Yetişme sürecinde geleneksel cinsiyet rol davranışları anne ve baba tarafından, kız ve erkek çocuklara örneklenerek aktarılır (Cuningham, 2001). Buna bağlı olarak, insanlar kendi flörtlerine, nişanlılarına ya da eşlerine “Tıpkı annem ya da babam gibi konuşuyorsun/anneme ya da babama benziyorsun” derken bulabilirler veya anne ya da babalarında eleştirdikleri bir şeyi yapıyor ya da eleştirdikleri bir şeyin tam tersini yapmak için uğraşıyor olabilirler (Yavuzer, 2003).


Ebeveynlerden öğrenilen kalıplar iyi bilinen kalıplar olmakla birlikte bunlar hakkında bilinçlenmek gerekir. Ancak çözülmemiş sorunlar nedeniyle sürmekte olan bağımlılık ile yüzleşerek bu bilinçlenme gerçekleşebilir. Aksi takdirde kişi ebeveyne çok benzeyen biriyle evlilik yapabilir. Baskın erkek-çekimser kadın bu türden çok rastlanılan bir ilişkidir (Yavuzer, 2003).


Hem erkek hem de kadın kendi ebeveynlerinden duygusal olarak kopmalı ve onlara bağımlı ya da onlar tarafından yönetilir bir durumda olmamaya özen göstermelidir. Ebeveynlerden kopmak artık onları sevmemek değil bağımsız olmak anlamına gelir. Eğer bu fark edilmezse yukarıda bahsedilen “baskın erkek-çekimser kadın” gibi kalıplar kendini yinelemeye devam eder (Humphreys, 1996).



Bazı insanlarda öz aileden taşınan bu sağlıksız örüntüleri kendi evliliğinde devam ettirme eğilimi boşanma sebebi bile olabilmektedir (Erkal, 1987, s.83).


Bu yüzden, aile, karı-koca ve çocuklardan oluşan en küçük toplumsal birim olarak ifade edilse de ister aynı çatı altında ister farklı mekanlarda yaşanıyor olsun, çiftlerin kendi aileleri de oluşturulan yeni çekirdek aile ile birlikte düşünülmelidir (Çiftçi-Biçici, 2005 s.30).
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Ailenin ve Aile Kurmanın Bireyin Hayatındaki Önemi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Büşra ÇOLAK YILMAZ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Büşra ÇOLAK YILMAZ'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Büşra ÇOLAK YILMAZ Fotoğraf
Psk.Büşra ÇOLAK YILMAZ
Yalova (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi4 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Büşra ÇOLAK YILMAZ'ın Makaleleri
► Mutlu Aile Kurmanın Yolları Psk.Dnş.Sehir HİLOOĞLU
► Ailenin Önemi Meral HASANDAYIOĞLU
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 20,037 uzman makalesi arasında 'Ailenin ve Aile Kurmanın Bireyin Hayatındaki Önemi' başlığıyla benzeşen toplam 28 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Anne Baba Tutumları Eylül 2019
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


14:54
Top