Altın Karanlıkta Bulunur: Kendini Keşfetmek İçin Önce Gölgeni Tanı
“İnsan ışık figürlerini imgeleyerek değil, karanlığı bilinçlendirerek aydınlanabilir. Altın karanlıkta bulunur.” Carl Gustav Jung
Gölge, daha önce de bir çok kez yazmış olduğum gibi, İsviçreli Psikiyatrist Carl Gustav Jung’un kurmuş olduğu Analitik Psikoloji’nin en önemli kavramlarından biridir. Çok erken yaşlardan itibaren çevreye uyum sürecinde kişinin maruz kaldığı dış etkenlerin etkisiyle istemediği ya da kabullenemediği tüm kişisel özellikler gölgesine hapsolur. Gölge ne mutlak iyi, ne mutlak kötüdür, bilince çıktığı zaman baş edilemeyeceği için kendisini ifade etmesine izin verilmediğinden, bilinç dışının karanlık bodrum katına gömülür. İnsanın içinde barındırdığı potansiyel kötülük genelde burada saklanır. Bunun etkisiyle insan psişesi bölünerek dengesini kaybeder. Bu bölünmenin nedeni, insanın “-mış” gibi yaptığı dış yaşamı ile, yaşayamadığı iç yaşantıları arasında parçalanmasıdır. İşte Analitik Psikoloji, gölgenin nafile inkarı yerine onu tanıyıp bilince yükseltmeyi önerir. Gölge yanımızı tanımak, kusursuz olmadığımızı kabul etmemiz için bize gereken alçakgönüllülüğü sağlar. Bu yapılmadıkça, kişinin kendi gölgesini diğer insanlara yansıtması kaçınılmazdır (Abajoli, 2019).
Her insanın bir gölgesi vardır. Gölge kendi içinizde kabullenemediğiniz, bilinçsizce kendinizden ve başkalarından gizlediğiniz ve başkalarına projekte ettiğiniz (yansıttığınız) yanınızdır. Gölge bilince yani ışığa çıkarılmadığı sürece karanlıktadır. Gölgeyi ortaya çıkarıp, onu sahiplenip, onunla bütünleşmedikçe gölgeniz sizi sürekli engellemeye, acı, korku, mutsuzluk yaşatmaya ve hayatınıza bu yanınıza aynalık eden kişileri çekmenize sebep olur. Bu gizli taraf sürekli sizde bir yanlışlık olduğunu, sevilecek biri olmadığınızı ya da bir şeyleri hak etmediğinizi söyler. Ve aslında size anlattığı hikayenin ana fikri şudur: Ben değerli değilim.
İşin kötü tarafı çoğu kişi bu hikayeye inanır ve gölgesine bakamaz bile. İçinize döndüğünüz takdirde, gölgenizde bekleyen korkunç bir şeyle karşılaşmaktan korkarsınız. Burada bastırmış olduğunuz her düşünce ve duygu korkutur. Bundan o kadar korkarsınız ki onu dışsallaştırır, dünyaya, ailenize, arkadaşlarınıza ve diğerlerine yansıtırsınız. Bu korku o kadar derindir ki onunla baş etmenin tek yolu onu gizlemek ya da yansıtmaktır. Böylece kendinizi kandırdığınız bir döngüye girmiş olursunuz. Gölgeniz ilişkilerde, kazanç ve yaratıcılıkla ilgili tüm kısır döngülerde kendini hatırlatmaya devam eder. Bu aslında kendinize anlattığınız “Ben değerli değilim” hikayesini canlı tutmaktan başka bir şey değildir.
Jung’a göre gölge “Olmamayı tercih ettiğiniz kişidir.” Jung, “Biz gölgeyle yüzleşmek ve onunla bütünleşmek zorundayız. Başka seçenek yoktur” derken gölgeyle bütünleşmekten başka bir şansımız olmadığını belirtmiştir (Jung, 1999). Eğer özgürleşmek istiyorsanız, önce tüm benliğinizin varolmasına izin vermelisiniz. Bu, kendinizi yargılamaya son vermeniz gerektiği anlamına gelir. Kusurlu olduğunuz bilgisiyle barışmalı, olumsuz yönlerinizi de kabul etmelisiniz. Kendinizi yargılamayı bırakırsanız, başkalarını yargılamayı da bırakırsınız. Kendinizi kabul ettiğinizde, başkalarını da kabul edersiniz. Bu ders öğrenilmesi oldukça zor olmakla birlikte, hediyeleri büyük olan bir derstir.
“Ancak, kendimizi aldatmadan ya da yanıltmadan, her şeyle olduğu gibi yüzleşecek cesarete sahip olduğumuzda, olaylardan başarıya götürecek yolu gösteren bir ışık gelişecektir.” I Ching Değişimler Kitabı
Peki, gölgenizi nasıl tanıyacaksınız? Korkak, öfkeli, kinci, kötü, bencil, manipülatif, tembel, kontrolcü, saldırgan, kaba, hadsiz, çirkin, hak etmeyen, bayağı, değersiz, zayıf, eleştirel, yargılayıcı dediğiniz ne varsa gölgeniz oradadır. Bu özelliklerin karanlıkta kalması ya da başkalarında olması daha iyidir çünkü bunları bilinç düzeyinde kabul etmek zordur. Öyle olmadığınızı iddia ettiğiniz her şey gölgenizde vardır. Ortaya çıktığında sizi utandıracak her şey gölgenizdedir. Bunlar o kadar kabul edilemezdir ki en baştan bilincinizin dışına itilirler. Nefret ettiğiniz, direndiğiniz ya da sahiplenmediğiniz her yönünüz siz kabul etmedikçe güçlenir ve kendi başına bir yaşama sahip olur. Ve değersizlik hissi tüm benliğinizi ele geçirmeye başlar. Hoşunuza gitmeyen bu yanlarınızı bastırdıkça farkında olmadan en değerli hazinelerinizi de mühürlemiş olursunuz. İşte sizi daha bütün yapacak, size daha doyumlu bir hayatın anahtarını verecek bu gizli hazineniz hiç beklemediğiniz gölgenizdedir.
Gölgenin bilinçdışına gömülmesinin yarattığı bölünmeden ancak, gölgenizi olduğu gibi kabul edip onu kabullenerek kurtulabilirsiniz. Böylelikle kendi içinizde bir bütün olma şansı yakalar ve ancak o zaman ruhsal anlamda büyürsünüz. Çünkü kişi ancak karanlığın bilincine vararak aydınlanabilir. Burada en sık düşülen hata, kendini tanımayı bilinç düzeyindeki egoyu tanımak ile karıştırmaktır. Oysa ego -herkesin egosu vardır ve ego bizi gerçeklik zemininde tutar- sadece kendi içeriğini bilebilir ve bilinçdışı olan gölgeden habersizdir. Rüyalarda açığa çıkan gölgenin kendini ifade etmek için kullandığı semboller yılan, ejderha, canavar ve şeytandır. Rüyaların yorumunda -ki rüyaların rüyayı görenin kendisinden başkası tarafından yorumlanması uygun değildir- kişinin bu şeylerle mücadele ettiğini görmesi genelde kendi karanlık gölgesiyle mücadele ettiğinin işaretidir. Rüyalarda gölge, her zaman rüyayı görenle aynı cinsiyetten olur (Abajoli, 2019).
Buraya kadar anlatılanlardan gölgenin sadece karanlık, kötü ve şeytani olduğu düşünülmemelidir, yaratıcı yönümüz de gölgededir. Çünkü her duygunuz ve her bir özelliğiniz aydınlanmaya, olgunlaşmaya ve aslında her şeyin birbiriyle nasıl bağlantıda olduğu gerçeğine götürür. Herkes gerçekliğinin çok önemli parçası olan bir gölgeye sahiptir. Gölgenin var oluş amacı, eksiklerinizi ve nerede tam olamadığınızı göstermektir. Gölge aslında sadece başkalarına değil kendinize karşı da sevgi, şefkat ve bağışlamayı öğretmek için vardır. Ve gölgenizi kucaklayıp benimsediğinizde iyileşirsiniz. Çünkü gölge sadece istenmeyen karanlık ve kötü yanlarınız değildir. Bir de “ışık gölgesi” vardır, işte tüm gücünüz, yaratıcılığınız, içtenliğiniz, gerçek benliğiniz buradadır. Bunlar bilince çıkarıldığında özgürleşirsiniz (Ford, 2019).
Bu sebeple kendini keşfetme süreci, gölgeyle bütünleşme ile başlar. Jung buna bireyleşme (individuation) demiştir. Bireyleşme, Analitik Psikoloji’de bireysel kişiliğin gelişimini hedefleyen psikolojik farklılaşma sürecidir. Jung bireyleşme için şöyle der: “Bu terimi bir insanın psikolojik bağlamda bölünmeze dönüştüğü süreç anlamında kullanıyorum.” Bireyleşme, insanın nihai hedefi olan gerçek benliğine (self) ulaşmasıdır. Bilinçlenmek ve farkındalık kazanmak önemli olsa da, bireyleşme bilinçli hale gelmekten çok öte bir şeydir. Jung bununla ilgili olarak şöyle demiştir: “Bireyleşme çabasının nihai amacı kendiliğin (self) sentezidir. Bütünleşmenin ya da bireyleşmenin egonun bilince yükselmesi anlamında kullanılmasının yanlış olduğunun altını sayısız kez çizdim. Ego, kendilik (self) ile özdeşleştirildiğinde ortaya umarsız bir kavram kargaşası çıkıyor ve bireyleşme benmerkezci olarak anlaşılıyor. Kendilik (self) yalnızca ego demek değildir. Birey olmak bir insanı dış dünyadan koparmaz, tersine, bütünleşmiş insan dünyayı kendinde toplar”. Jung’a göre hiç kimse bireyleşmeyi tamamen başaramaz. Zaten bireyleşme çabasının asıl değeri yol boyunca yaşananlardır. Bireyleşme hedefi yalnızca bir fikir olarak önemlidir. Asıl kıymetli olan şey bireyin hayat amacı olan hedefe yürürken yarattığı -Simyacıların Magnum Opus olarak adlandırdığı- büyük eserdir (Abajoli, 2019).
Sonuç olarak, kendinizi keşfetme sürecinde gölgedeki özelliklerinizi sahiplenmek, onların sorumluluğunu almak ve gölgenizi kucaklayıp benimsemek onun hediyelerini de beraberinde getirecektir. Çünkü böylelikle başkalarına yüklediğiniz gücünüzü elinize almış olacaksınız. Gölgeyle çalışmak, içinizde yatanı ortaya çıkararak, gücünüze, yaratıcılığınıza ve hayallerinize yeniden sahip çıkmanız konusunda farkındalık yaratır. Gölgenizi ışığa çıkardıkça kendinizi daha iyi tanıyarak şefkatli olmanın yollarını keşfeder, hayallerinizi gerçekleştirmek ve yaşamaya değer bir hayat yaratmak için gerekli tüm bilgi ve anlayışa sahip olursunuz. Hayatınız boyunca ilişkinizi kesemeyeceğiniz tek kişi kendiniz olduğuna göre, kendinize yatırım yapmak sizce de mantıklı olmaz mıydı?
Yazımı normal yaşantılarımıza döndüğümüz, yaz mevsiminin iyice geldiği şu günlere uygun bir şarkı ile bitirmek istiyorum:
https://www.youtube.com/watch?v=byXKpRKc-Jo
AYSEL KESKİN
PSİKOLOJİK DANIŞMAN
Kaynaklar:
Abajoli, H. M. (2019). Büyük Sır Üstadı-Magnum Opus. Bilinçdışı Yayınları.
Ford, D. (2019). Işığı Arayanların Karanlık Yanı. Akaşa Yayınları.
Jung, C. G. (1999). Keşfedilmemiş Benlik. İlhan Yayınevi.
Gölge, daha önce de bir çok kez yazmış olduğum gibi, İsviçreli Psikiyatrist Carl Gustav Jung’un kurmuş olduğu Analitik Psikoloji’nin en önemli kavramlarından biridir. Çok erken yaşlardan itibaren çevreye uyum sürecinde kişinin maruz kaldığı dış etkenlerin etkisiyle istemediği ya da kabullenemediği tüm kişisel özellikler gölgesine hapsolur. Gölge ne mutlak iyi, ne mutlak kötüdür, bilince çıktığı zaman baş edilemeyeceği için kendisini ifade etmesine izin verilmediğinden, bilinç dışının karanlık bodrum katına gömülür. İnsanın içinde barındırdığı potansiyel kötülük genelde burada saklanır. Bunun etkisiyle insan psişesi bölünerek dengesini kaybeder. Bu bölünmenin nedeni, insanın “-mış” gibi yaptığı dış yaşamı ile, yaşayamadığı iç yaşantıları arasında parçalanmasıdır. İşte Analitik Psikoloji, gölgenin nafile inkarı yerine onu tanıyıp bilince yükseltmeyi önerir. Gölge yanımızı tanımak, kusursuz olmadığımızı kabul etmemiz için bize gereken alçakgönüllülüğü sağlar. Bu yapılmadıkça, kişinin kendi gölgesini diğer insanlara yansıtması kaçınılmazdır (Abajoli, 2019).
Her insanın bir gölgesi vardır. Gölge kendi içinizde kabullenemediğiniz, bilinçsizce kendinizden ve başkalarından gizlediğiniz ve başkalarına projekte ettiğiniz (yansıttığınız) yanınızdır. Gölge bilince yani ışığa çıkarılmadığı sürece karanlıktadır. Gölgeyi ortaya çıkarıp, onu sahiplenip, onunla bütünleşmedikçe gölgeniz sizi sürekli engellemeye, acı, korku, mutsuzluk yaşatmaya ve hayatınıza bu yanınıza aynalık eden kişileri çekmenize sebep olur. Bu gizli taraf sürekli sizde bir yanlışlık olduğunu, sevilecek biri olmadığınızı ya da bir şeyleri hak etmediğinizi söyler. Ve aslında size anlattığı hikayenin ana fikri şudur: Ben değerli değilim.
İşin kötü tarafı çoğu kişi bu hikayeye inanır ve gölgesine bakamaz bile. İçinize döndüğünüz takdirde, gölgenizde bekleyen korkunç bir şeyle karşılaşmaktan korkarsınız. Burada bastırmış olduğunuz her düşünce ve duygu korkutur. Bundan o kadar korkarsınız ki onu dışsallaştırır, dünyaya, ailenize, arkadaşlarınıza ve diğerlerine yansıtırsınız. Bu korku o kadar derindir ki onunla baş etmenin tek yolu onu gizlemek ya da yansıtmaktır. Böylece kendinizi kandırdığınız bir döngüye girmiş olursunuz. Gölgeniz ilişkilerde, kazanç ve yaratıcılıkla ilgili tüm kısır döngülerde kendini hatırlatmaya devam eder. Bu aslında kendinize anlattığınız “Ben değerli değilim” hikayesini canlı tutmaktan başka bir şey değildir.
Jung’a göre gölge “Olmamayı tercih ettiğiniz kişidir.” Jung, “Biz gölgeyle yüzleşmek ve onunla bütünleşmek zorundayız. Başka seçenek yoktur” derken gölgeyle bütünleşmekten başka bir şansımız olmadığını belirtmiştir (Jung, 1999). Eğer özgürleşmek istiyorsanız, önce tüm benliğinizin varolmasına izin vermelisiniz. Bu, kendinizi yargılamaya son vermeniz gerektiği anlamına gelir. Kusurlu olduğunuz bilgisiyle barışmalı, olumsuz yönlerinizi de kabul etmelisiniz. Kendinizi yargılamayı bırakırsanız, başkalarını yargılamayı da bırakırsınız. Kendinizi kabul ettiğinizde, başkalarını da kabul edersiniz. Bu ders öğrenilmesi oldukça zor olmakla birlikte, hediyeleri büyük olan bir derstir.
“Ancak, kendimizi aldatmadan ya da yanıltmadan, her şeyle olduğu gibi yüzleşecek cesarete sahip olduğumuzda, olaylardan başarıya götürecek yolu gösteren bir ışık gelişecektir.” I Ching Değişimler Kitabı
Peki, gölgenizi nasıl tanıyacaksınız? Korkak, öfkeli, kinci, kötü, bencil, manipülatif, tembel, kontrolcü, saldırgan, kaba, hadsiz, çirkin, hak etmeyen, bayağı, değersiz, zayıf, eleştirel, yargılayıcı dediğiniz ne varsa gölgeniz oradadır. Bu özelliklerin karanlıkta kalması ya da başkalarında olması daha iyidir çünkü bunları bilinç düzeyinde kabul etmek zordur. Öyle olmadığınızı iddia ettiğiniz her şey gölgenizde vardır. Ortaya çıktığında sizi utandıracak her şey gölgenizdedir. Bunlar o kadar kabul edilemezdir ki en baştan bilincinizin dışına itilirler. Nefret ettiğiniz, direndiğiniz ya da sahiplenmediğiniz her yönünüz siz kabul etmedikçe güçlenir ve kendi başına bir yaşama sahip olur. Ve değersizlik hissi tüm benliğinizi ele geçirmeye başlar. Hoşunuza gitmeyen bu yanlarınızı bastırdıkça farkında olmadan en değerli hazinelerinizi de mühürlemiş olursunuz. İşte sizi daha bütün yapacak, size daha doyumlu bir hayatın anahtarını verecek bu gizli hazineniz hiç beklemediğiniz gölgenizdedir.
Gölgenin bilinçdışına gömülmesinin yarattığı bölünmeden ancak, gölgenizi olduğu gibi kabul edip onu kabullenerek kurtulabilirsiniz. Böylelikle kendi içinizde bir bütün olma şansı yakalar ve ancak o zaman ruhsal anlamda büyürsünüz. Çünkü kişi ancak karanlığın bilincine vararak aydınlanabilir. Burada en sık düşülen hata, kendini tanımayı bilinç düzeyindeki egoyu tanımak ile karıştırmaktır. Oysa ego -herkesin egosu vardır ve ego bizi gerçeklik zemininde tutar- sadece kendi içeriğini bilebilir ve bilinçdışı olan gölgeden habersizdir. Rüyalarda açığa çıkan gölgenin kendini ifade etmek için kullandığı semboller yılan, ejderha, canavar ve şeytandır. Rüyaların yorumunda -ki rüyaların rüyayı görenin kendisinden başkası tarafından yorumlanması uygun değildir- kişinin bu şeylerle mücadele ettiğini görmesi genelde kendi karanlık gölgesiyle mücadele ettiğinin işaretidir. Rüyalarda gölge, her zaman rüyayı görenle aynı cinsiyetten olur (Abajoli, 2019).
Buraya kadar anlatılanlardan gölgenin sadece karanlık, kötü ve şeytani olduğu düşünülmemelidir, yaratıcı yönümüz de gölgededir. Çünkü her duygunuz ve her bir özelliğiniz aydınlanmaya, olgunlaşmaya ve aslında her şeyin birbiriyle nasıl bağlantıda olduğu gerçeğine götürür. Herkes gerçekliğinin çok önemli parçası olan bir gölgeye sahiptir. Gölgenin var oluş amacı, eksiklerinizi ve nerede tam olamadığınızı göstermektir. Gölge aslında sadece başkalarına değil kendinize karşı da sevgi, şefkat ve bağışlamayı öğretmek için vardır. Ve gölgenizi kucaklayıp benimsediğinizde iyileşirsiniz. Çünkü gölge sadece istenmeyen karanlık ve kötü yanlarınız değildir. Bir de “ışık gölgesi” vardır, işte tüm gücünüz, yaratıcılığınız, içtenliğiniz, gerçek benliğiniz buradadır. Bunlar bilince çıkarıldığında özgürleşirsiniz (Ford, 2019).
Bu sebeple kendini keşfetme süreci, gölgeyle bütünleşme ile başlar. Jung buna bireyleşme (individuation) demiştir. Bireyleşme, Analitik Psikoloji’de bireysel kişiliğin gelişimini hedefleyen psikolojik farklılaşma sürecidir. Jung bireyleşme için şöyle der: “Bu terimi bir insanın psikolojik bağlamda bölünmeze dönüştüğü süreç anlamında kullanıyorum.” Bireyleşme, insanın nihai hedefi olan gerçek benliğine (self) ulaşmasıdır. Bilinçlenmek ve farkındalık kazanmak önemli olsa da, bireyleşme bilinçli hale gelmekten çok öte bir şeydir. Jung bununla ilgili olarak şöyle demiştir: “Bireyleşme çabasının nihai amacı kendiliğin (self) sentezidir. Bütünleşmenin ya da bireyleşmenin egonun bilince yükselmesi anlamında kullanılmasının yanlış olduğunun altını sayısız kez çizdim. Ego, kendilik (self) ile özdeşleştirildiğinde ortaya umarsız bir kavram kargaşası çıkıyor ve bireyleşme benmerkezci olarak anlaşılıyor. Kendilik (self) yalnızca ego demek değildir. Birey olmak bir insanı dış dünyadan koparmaz, tersine, bütünleşmiş insan dünyayı kendinde toplar”. Jung’a göre hiç kimse bireyleşmeyi tamamen başaramaz. Zaten bireyleşme çabasının asıl değeri yol boyunca yaşananlardır. Bireyleşme hedefi yalnızca bir fikir olarak önemlidir. Asıl kıymetli olan şey bireyin hayat amacı olan hedefe yürürken yarattığı -Simyacıların Magnum Opus olarak adlandırdığı- büyük eserdir (Abajoli, 2019).
Sonuç olarak, kendinizi keşfetme sürecinde gölgedeki özelliklerinizi sahiplenmek, onların sorumluluğunu almak ve gölgenizi kucaklayıp benimsemek onun hediyelerini de beraberinde getirecektir. Çünkü böylelikle başkalarına yüklediğiniz gücünüzü elinize almış olacaksınız. Gölgeyle çalışmak, içinizde yatanı ortaya çıkararak, gücünüze, yaratıcılığınıza ve hayallerinize yeniden sahip çıkmanız konusunda farkındalık yaratır. Gölgenizi ışığa çıkardıkça kendinizi daha iyi tanıyarak şefkatli olmanın yollarını keşfeder, hayallerinizi gerçekleştirmek ve yaşamaya değer bir hayat yaratmak için gerekli tüm bilgi ve anlayışa sahip olursunuz. Hayatınız boyunca ilişkinizi kesemeyeceğiniz tek kişi kendiniz olduğuna göre, kendinize yatırım yapmak sizce de mantıklı olmaz mıydı?
Yazımı normal yaşantılarımıza döndüğümüz, yaz mevsiminin iyice geldiği şu günlere uygun bir şarkı ile bitirmek istiyorum:
https://www.youtube.com/watch?v=byXKpRKc-Jo
AYSEL KESKİN
PSİKOLOJİK DANIŞMAN
Kaynaklar:
Abajoli, H. M. (2019). Büyük Sır Üstadı-Magnum Opus. Bilinçdışı Yayınları.
Ford, D. (2019). Işığı Arayanların Karanlık Yanı. Akaşa Yayınları.
Jung, C. G. (1999). Keşfedilmemiş Benlik. İlhan Yayınevi.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Altın Karanlıkta Bulunur: Kendini Keşfetmek İçin Önce Gölgeni Tanı" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Dnş.Aysel KESKİN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Dnş.Aysel KESKİN'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
1 Beğeni
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.