Yas Sürecinde İyileşme
Kayıp ve yas süreci dendiğinde akla ilk gelen ölümler olmakla beraber ayrılık boşanma , hastalık , ekonomik koşulların değişimi Yas kişi için önemli olan değer verilen sevilen birinin kaybına verdiğimiz tepkidir. Geçmiş kayıpları da canlandırabilir büyürken tuttuğumuz ya da tutamadığımız yaslar şimdiki yasımızın nıteliğini belirler.
İnsan doğarken anneye bağımlı olarak doğar ve bakım verene sürekli gereksinim duyar. fiziksel ve ruhsal olarak alınan ıhtıyaclar yeterli düzeydeyse, doğal bir gelişim içinde büyür. ilişkilerinde süreklilik için güven ve doyum duygularını içselleştirmesi gerekir ve bu yolla sağlıklı ruhsal yapılanma kazanılır. Bebeğin anneye bakım verene bağımlılığı gereksinimi nedeniyle bu kişiler bebek için çok önemlidir. Bu nedenle ayrılık yaşamın ilk anından beri tehlikelidir. Bebek karşılıklı bağlılık içinde yaşamda kalır. Bebek dış dünyayı keşife çıktığında da anneyle bağı koparmaz . Emeklerken bile zaman zaman arkasına dönüp anneye baktığı olur. zamanla içindeki anne tasarımını anneyi devamlı görmedende canlı tutabılır. Büyüdükçede uzakta kalma süreleri uzar.uzaklaştıkça sosyalleştıkçe anne dış dünyad a yok olurken iç dünya da annesinin bir tasarımını yaratır. Yaşamın hemen her anında yaşadığımız kayıplarda yas tutulur . doğduğumuz andan itibaren kişilerle olaylarla , nesnelerle ilişki kurarız ve bu ilişkileri geliştiririz.
Yas sürecinde yaşamı tekrar anlamlandırmamız gerekir kişi bu aşamada fiziksel ve duygusal güçlükler yaşar bu durum kişiden kişiye farklılık gösterse de ‘yas’ insan yaşamında travmatik bir dönem olarak düşünürüz. Yas ı sadece bir yakınımızın ölümü olarak algılamamak gerekir , yaşantımızda boşanma , işimizi kaybetmemiz , maddi olanakların kaybedilmesi,arkadaşlarından uzaklaşması , sevgilisiyle ayrılığı, çok sevdiği evcil hayvanını bile kaybetmek bir yas süreci olabilir.
Yas süreci kişiye özeldir bireyin duygularının farkındalığı sorun çözme becerisi , düşünce yapısı sorunu ya da yas la nasıl başedebileceğini belirler. Bu da yasın süresi hakkında bilgi verir ayrıca yas bazı kişilerde bir hafta bazılarında bir ay, bazılarında bir yıl sürebilir ya da ömür boyu devam edebilir. gerçekte yas sürekli hatırlanır hafızalardan silinen bir durum olmayabilir. Yası tecrübe etmek gibi düşünebilirsek belki de süreci kısaltmışta olabilir ancak yas başlangıcında bunun bir tecrübe edinme gibi düşünülmesi zor olabilir . Çünkü her yas çeşidinin belirtildiği gibi kişiye göre farklı gelişen durumları vardır. Bunda kişinin sorun çözme becerisi düşünce yapısı ve o an a kadar bakış açısı tecrübeleri nasıl deneyimleyeceğini belirlediği içindir olası yaşayabileceğimiz yas durumu bir sonraki için başetme stratejimizi geliştirir; bu tabloyla da nasıl ilişki kuracağımızı belirler . hiç yas yaşamamış insanla sayısız yas yaşamış insan arasında da olaya bakış açımızı belirleyici olan, düşünce yapımız ve dirençlerimizdir. Yas ın ömür boyu devam etmesi ya da bastırılması da kişiyi olumsuz etkiler kayıp yaşayan kişinin güçlü görünmek amacıyla gerçek duygularını bastırması herhangi bir zamanda çözülmesi çok zor bir durumda ortaya çıkabilir. Yas bazen düşünce yapımızı anlamamıza ayrıca kendimizi tanımamıza da yardımcı olabilir. Büyürken tuttuğumuz ya da tutamadığımız yaslar, o anki yasımızın niteliğini belirler.
Kayıp yaşama sürecinde, bireylerin farklı evrelerden geçtiği öğrenilmiştir. İlk evre şok a girme,kaybın farkına varma , içe kapanma,iyileşme ve yenilenmedir. kayıp yaşayan kişi önce bu durumu yadsıyabilir .yoksayabilir görmezden gelebilir neden ben? Gibi sorgular sırasında gerçekle yüzleşme anı gelmiştir. olayın farkına vardığı anda derin üzüntü ve keder yaşar.ölümden korkmaya başlayabilir, fiziksel ruhsal sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalabilir. Onunla yaşadığı anılarını düşünür ve profesyonel destek alması gerekebilir. Bu süreçte olan Bu durumda psikolog , psikıyatrıst ,danışmanın bireylere yas ile ilgili onun duygularını paylaşmak , yorum yapmadan kabul ederek dinlemek ,giden gitti, önümüze bakmalıyız yaşam devam ediyor gibi cümleleri kullanmamak önemlidir. dikkatlice dinleyip daha çok bireyin daha önceki yaslarında ya da küçük sorunlarla benzer sorunlarla nasıl başettiğini öğrenmeye çalışmak yaşamını sürdürmenin yollarını arayıp bulmasında rehber olmak , kişinin dirençlerini , düşünce yapısını öğrenip ona göre bir teknık kullanmak önemlidir.
Yas yaşayan kişinin acısını çevresindeki yakınlarıyla paylaşması iyi olacağı konusunda umudunu kaybetmemesi, psikolojik destek için yönlendirilmesi bu anlamda acının ilerlemesine engel olunur. yas süresi uzarsa psikolojik destek mutlaka gereklidir. yas bir kriz dönemidir bu dönemin atlatılması için kişinin bu krizi tek başına aşabilmesi zordur.
Yas ın tutuluş biçimi :
Kişi önceki kayıplarının yasını tutabilmişse yeni kaybının yasını daha kolay tutabilir. yasın tutulma niteliği ve çocuklukta yaşanılan yasın anne baba yaklaşımı da çocuğun bu süreci nasıl sürdürebileceğini belirler köpeğini kaybeden çocukta anne ve babanın çocuğun acısı nı yasarken onun yanında olmaları birlikte hayvanı gömmeleri bir tören düzenlemeleri cocugun ağlamasına üzülmesine izin veren ebeveyn çocuğa yas tutuma biçimini öğretmiş olacaktır. Yasın çözümlenmesinde ve önemli olmasında zihnimizin çalışma biçimiyle de ilişkisi vardır.
Kayıp sürecinde yas yaşayan kişinin bu durumu kolaylaştırıcı ve inanç ve geleneksel törenlerle bu durum azaltılabilir ( kişiyi kıyafetleriyle defnetme , ölüm yıldönümlerinde tekrar mezardan çıkarma dini tören yapma, önemli olan yaşamdan kopmama ), kayıbı özümseyebildiysek özdeşim kurmayı becerebilirsek , yasın tutulması kolaylaşır. Özdeşleşmek gerçek dünya da olmadığını kabullenmek yine süreci kolaylaştırır.
Kaybedilen kişiyi , hayattayken değersiz gördüysek onunla Özdeşim kuramadıysak ya da ölen kişinin kişilik özellikleri yeterince algılanamıyorsa ve yeterli iletişim becerileri ölenle geliştirilemediyse bunlar yas tutmayı zorlaştırabilir. Yaşayabileceğimiz durum bu iç gerçekliğe alışmak bunu anlamak bilişsel süreçte duygularımızı yeniden değerlendirmek ayrıca yasın şu anki yaşanan bir probleme odaklanıp çözümlenmesi yas için düşünüldüğünde duygularda regülasyon ve anlama gerçekleşebilir. Diğer taraftanda kaybın kabullenmesini zorlaştıran savunma da yadsıma gibi düşüncelerdir. Kaybın yaşanmasıyla bu kaderimiz dersek ,yada yasın tutulma şeklini belirleyebilirsek , yas tutmaya başlayabilirsek duygular sakinleşir gelişir ve yaşama uyum başlayabilir. Herhangi bir inanç şeklimiz süreçte motıvasyonumuzu arttırabilir yaşanan yas ile geçmişteki sorunlarımıza bakma sorun çözme becerimizin , kişisel gelişimimizi değiştirme (katıysak esneme , öfkeli biriysek bunda azalma paniksek değişikliklere maruz kalmak) bir değişime sebep olacağı için yeni şanslar elde edilebilir.
Bu travmatik anılarımız bellek te uygun olmayan bir biçimde depolanırlar birkaç gün önce yaşadıklarımız yediğimiz yemek, konuştuğumuz kişiler , aktivitelerimiz çoğu zaman hatırlanamaz günlük yaşantılar zihinde hazmedilmiş ve geride bırakılmıştır. Ancak travmatık yaşantılar yas örneği üzerinden zaman geçse de normal yaşantılar gibi kolay geçiş sureci olmaz. olduğu gibi işlenmemiş olarak kalır. Zamanla tetıkleyiciler zamanla kendiliğinden ortaya çıkarlar bu yaşantı ruhumuzda bir düğüm gibi olabilir adaptif bilgi işleme süreciyle duygusal sıkıntılar yeniden işlenerek aynı zamanda hem duygu yükü boşaltılmalı hemde negatıf inançlar giderilerek yerine olumlu inancın gelmesini sağlamak tedavide EMDR uygulamasında yaşantıyı düğümü hızlı bir şekilde çözme olur .Anıyı hızlı bir şekilde çözme bilinç dışına gömme değil, anı kişinin hafızasında devam eder ancak anının olumsuz etkisi artık hissedilmeyebilir. Yası yaşamak hissetmek belki çözüm başlangıcında ilk aşama olabilir burayı doğru anladığımızda, çevremizin olumlu etkisi ve kapalı olmayıp yasa gömülmeyip bunu paylaşıp sevdiğimiz kişilerle, kaybedilenin güzel anlarını paylaşmak durumu değerlendirme ve travmatik anı silemez ancak bir baş ediş geliştirebilir.
Depresyon belirtisi gösteripte, akıl hastası olarak görülmemenin kısa bir hikayesi:
ABD doktorlarının depresyon ve kaygı teşhisini koyarken başvurduğu kutsal kitap ta (DSM) ruhsal bozuklukların tanısal ve sayımsal el kitabında depresyon teşhisi için belirtilen en az 5 belirtiyi hergün göstermeniz gerekiyor anhedoni, değersizlik, kederli ruh hali keşfedilen bir durum vardı. yas tutan hemen herkesin depresyon klinik ölçütlerini karşıladığı anlaşılmıştı. Birini kaybetmiş hemen herkese bariz bir akıl hastalığı teşhisi konması gerekiyordu. Bir çok doktor ve psıkıyatrıst bu durumdan rahatsız olmuştu . DSM yazarları da yas istisnası diye anılmaya başlayan açık kapı bırakmışlardı. Akıl hastası olarak görülmemenin tek bir şartı vardı (kısa zaman önce bir yakınınızı kaybetmiş olmak ). (Johann Hari, kaybolan bağlar s.56 yas istisnası).
Bebeğinizi, annenizi ,kız kardeşinizi kaybetmiş olmak bir yıla kadar bu belirtileri gösteripte akıl hastası olarak sınıflandırılmamanız mümkün olacaktı . ama bu sürenin ardından hala ciddi bir sıkıntı yaşıyorsanız yine akli dengesizlik altında sınıflandırılacaktınız. Yıllar içinde DSM nin farklı versiyonlarında bu zaman sıınrı değişmiş : önce 3 aya, sonra 1 aya, en son 2 haftaya indirilmiş. kimi için bu aşağılamaydı sadece yasın ve ölen kişiyle kurulmuş ilişkinin değil ,sevginin de aşağılanması olarak değerlendırenler vardı. Neden yas tutuyoruz? Karşı komşum öldüğünde onu tanımıyorsam şayet ailesine yazık oldu diyebilirim ama yas tutmam, o kişiyi seviyorsam yas tutarım. Sevdiğimiz için yas tutarız yakın paylaşımlar yaptığımız kişiler için ,özdeşim kurduğumuz kişiler için yas tutarız. Yasın yapay bir zaman sınırının ötesine uzandığında patoloji haline geldiğini, ilaçlarla tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğunu söylemek insan olmanın özünü yadsımak olabilir. (Johann Hari, kaybolan bağlar s.57 yas istisnası).
Joanne Cacciatore klinik psikoloji eğitimi almış Arizona Eyalet üniversitesinde profesör olmuştur. Uzmanlık alanı: travmatik kayıplar olmuş, sevdiklerini korkunç şartlar altında kaybetmiş insanlardır. Joanne’ nin hastalarından birinin kızı üniversitedeki ilk döneminde parktan kaçırılıp diri diri yakılmış. Bu durum a göre anneye olayın üstünden yıllar geçtikten sonra hala ıstırap çekiyor diye akıl sağlığında bir sorun olduğunu nasıl söyleriz diyor. Oysa DSM de yazılı olan bu. (Johann Hari, kaybolan bağlar s.57 yas istisnası).
Joanne , yas acısının akıl dışı olmak şöyle dursun , zorunlu olduğunu söylüyor. Hasta , kızı için onun ölümünün uyandırdığı acıyla bağlantı halinde kaldığım için işimi böylesine yürekten , böylesine şefkatle yapabiliyorum, diyor. Bunun kendisini daha güçlü kıldığını başkalarını da anlamaya başladığını ifade ediyor. Depresyonu dinleyip çekmiş olduğumuz acıyı dinleyip bize ne söylemeye çalıştığını anlamamız gerekir. Belki de akıl sağlığından konuşmayı bırakıp duygu sağlığından konuşmamız gerekecek. Akıl sağlığını bilimselleştirmek gibi bir yöne gidebiliriz. Kulağa bilimsel gelmesi daha cazip ve kanıtlanabilir olması. Mesele duygularımızda olanlar aslında. Aşırı yoğun bir sıkıntı yaşayan biri olduğunda , belirtileri tedavi etmeyi bırakmamız ya da ertelememiz gerekebilir. Belirtilere, daha derinde yatan bir sorunun habercisi olarak bakılabilir. (Johann Hari, kaybolan bağlar s.59 yas istisnası).
Depresyon belirtisinin kaynağı , doğruca beyinde kimyasal dengesizlikten ise bunun ilaçlarla düzeltilmesi gerekir. Aynı zamanda tüm depresyon belirtilerinin aslında hayatımızda meydana gelen korkunç bir duruma yanıt oluşturduğu özel bir durum da olabilir . Buradan çıkan sonuç olarak depresyon: aslında yas tutumanın bir ‘’biçimiyse’’ hayatlarımız için tutulan bir yas ise.? kaybetmekle birlikte hala ihtiyaç duyduğumuz bağlar için tuttuğumuz bir yas?
TEDAVİ DE İZLENECEK YOL
Tedavinin genel seyrini değiştirecek olan aslında yas yaşayan kişilerin bağlanma türleri, işlevsel olmayan varsayımlar, otomatik olumsuz düşünceleride yas süresini uzatabilir çalışmakta bu durumları da gözden geçirmek, işbirliğine dayalı bir psikoterapi ekolü belirlemek daha uygun olacaktır.
Bu konuda bilişsel model çalışmak olaylara nasıl cevap verebileceğimizi belirleyen bir model olabilir acılarımız, kayıplarmız zaman zaman dayanılmaz hissettirebilir. Terapist ve danışan arasında olumlu terapotık ilişki hastanın kendini yalnız hissetmemesine ve duygularını düzenleme de yardımcı olabilecektir. Yas ı kabullenip kabullenmeme de zaman yönetimi de etkilidir yas ın ilk evrelerinde şok sonrası ve kabullenme kısmında bilişlerimizde ayrıca değişimi de kökten etkileyebilen yakın kayıplar,ilk aşama da baş etmeyi zorlayacaktır . yas ı tecrübe eden kişilerle işbirliği olma olasılığı psikotıklere göre yüksek olabilir ayrıca yas ı yaşayanları akıl hastası kategorısın de görmeyip, psikoaktif ilaçlarla iyileşeceğini düşünmediğimiz sürece yas yaşayan kişiyi dinlemeli , ona kendini güvende hissedeceği bir ortam yaratmalıyız ,kaybın gerçekliği ve kabullenilmesinde yardımcı olmak , kaybı yaşayan kişinin olumlu etkileri dikkate alınarak çalışma yaşamına yönlendirmek,( https://psikiyatri.org.tr/halka-yonelik/19/yas-sureci)
Davranışssal ödevlerde şok tan sonraki dönemlerde verilebilir, kişinin yaşamı üzerinde kontrol hissini arttırmak. Bilişleri değiştirmenin bir yolu da davranışları değiştirmektir mantığıyla düşünüp, ya da bu davranışların üzerine kişide yasın şiddetini anlayıp tanımladıktan ve işbirliği kurulduktan sonra içe kapanma sosyal ızolasyon yaşamaması için sosyalleşmesi ödevlerle sağlanabilir. Varoluşcu terapide de yakınını kaybeden kişi hakkında ölümün kaçınılmaz bir son oluş olduğu bu bilince nasıl yaklaşılması gerektiği bir gün bizimde böyle bir sonu yaşayacağımızı kayıpverene anlatmak ölümden önceki yapacakların konuşmak ölüme kendisini nasıl hazırladığını öğrenmek bunun kaygıyı azaltmak için yararlı bir düşünce olduğundan bahsetmek, ayrıca birisini kaybetmenin bir yas süreci değil yeniden zamana tutunmak , bağlanmak için bilincin yeni bir mücadele şeklini geliştirmeye çalıştığını kayıpverene aktarmak, kişinin düşünme stilini kapasitesini,direncini, bu konulara bakış açısını öğrendikten belirledikten sonra ; varoluşçu sorgulamalar , kayıp yas süreci sonrası destekte yardımcı olabilir.
DEPRESYON YAS KAVRAMININ PSİKANALİTİK AÇISINDAN TEORİSİ VE PRATİĞİ
Verhaeghe (2004) Freud nesne gerçeklikte kaybedilirken ego dan çözülmesinin de takip edilmesi gerektiğini belirtmiştir. sevilen birini kaybettiğimizde , kendiliğimizin de bir kısmı kaybedilmiş gibi olur. Sevilen nesne tıpkı bizim bir parçamız gibiydi. O içimizdeydi ve şimdi Freud un işaret ettiği gibi içsel olarakta terk edilmelidir. Freud kayıp nesne ile özdeşleşen ego hakkında yasta bir nesne kaybının olduğu yerde bu, melankolide ego kaybı olduğu haline geldiğini de konuşmuştu. yastaki nesne kaybı bilinçliyken , melankolideki nesne kaybı bilinçten çekilir. daha da önemlisi nesne ile özdeşleşme süreci Freud un büyük ölçekte ego nun fakirleşmesi olarak adlandırdığı şeye neden olur. yas ta yoksullaşan dünya, melankolide ego nun kendisidir. (Freud,2014).melankolide nesne kaybı her zaman o kadar belirgin değildir, normal bir yas sürecinde melankolik bir hasta için çok gürültülü kendi içine dönük sistemler yoktur. Yasta son derece acı veren bir hüzün , dış dünyaya olan ilginin kesilmesi ,sevme kapasitesinin kaybı ve kendini suçlamaya kadar giden özsaygının düşürülmesi vardır.
Depresyonun ve yasın temelinde yatan süreç, içsel imajı ve dolayısıyla özdeşleşmeyi parçalama ihtiyacıdır. Freud (2014). Ötekinin arzu nesnesiyle özdeşleşme, bunun farkına varılması ve bu yabancılaşmanın ayrılması meselesi. Depresyon tersi bir süreç bir kimliksizleştirme olarak düşünülebilir. ‘’Yas ve melankoli’’ , genellikle sevilen bir kişi ya da kaybedilen kişinin yerine konan soyut bir kavramın yitirilişine verilen tepkidir. ‘’Yasta özne kendi kaybının sahnelenişini fiilen algılar ve sahnelenen kayıp nesne ikinci kez öldürülür. ‘’ Belirli bir yas olgusunu kronik hale getiren nokta: kaybedilen nesneye, ideolojiye, ideale, yapılan narsistik libidonun yüküdür.
İnsan doğarken anneye bağımlı olarak doğar ve bakım verene sürekli gereksinim duyar. fiziksel ve ruhsal olarak alınan ıhtıyaclar yeterli düzeydeyse, doğal bir gelişim içinde büyür. ilişkilerinde süreklilik için güven ve doyum duygularını içselleştirmesi gerekir ve bu yolla sağlıklı ruhsal yapılanma kazanılır. Bebeğin anneye bakım verene bağımlılığı gereksinimi nedeniyle bu kişiler bebek için çok önemlidir. Bu nedenle ayrılık yaşamın ilk anından beri tehlikelidir. Bebek karşılıklı bağlılık içinde yaşamda kalır. Bebek dış dünyayı keşife çıktığında da anneyle bağı koparmaz . Emeklerken bile zaman zaman arkasına dönüp anneye baktığı olur. zamanla içindeki anne tasarımını anneyi devamlı görmedende canlı tutabılır. Büyüdükçede uzakta kalma süreleri uzar.uzaklaştıkça sosyalleştıkçe anne dış dünyad a yok olurken iç dünya da annesinin bir tasarımını yaratır. Yaşamın hemen her anında yaşadığımız kayıplarda yas tutulur . doğduğumuz andan itibaren kişilerle olaylarla , nesnelerle ilişki kurarız ve bu ilişkileri geliştiririz.
Yas sürecinde yaşamı tekrar anlamlandırmamız gerekir kişi bu aşamada fiziksel ve duygusal güçlükler yaşar bu durum kişiden kişiye farklılık gösterse de ‘yas’ insan yaşamında travmatik bir dönem olarak düşünürüz. Yas ı sadece bir yakınımızın ölümü olarak algılamamak gerekir , yaşantımızda boşanma , işimizi kaybetmemiz , maddi olanakların kaybedilmesi,arkadaşlarından uzaklaşması , sevgilisiyle ayrılığı, çok sevdiği evcil hayvanını bile kaybetmek bir yas süreci olabilir.
Yas süreci kişiye özeldir bireyin duygularının farkındalığı sorun çözme becerisi , düşünce yapısı sorunu ya da yas la nasıl başedebileceğini belirler. Bu da yasın süresi hakkında bilgi verir ayrıca yas bazı kişilerde bir hafta bazılarında bir ay, bazılarında bir yıl sürebilir ya da ömür boyu devam edebilir. gerçekte yas sürekli hatırlanır hafızalardan silinen bir durum olmayabilir. Yası tecrübe etmek gibi düşünebilirsek belki de süreci kısaltmışta olabilir ancak yas başlangıcında bunun bir tecrübe edinme gibi düşünülmesi zor olabilir . Çünkü her yas çeşidinin belirtildiği gibi kişiye göre farklı gelişen durumları vardır. Bunda kişinin sorun çözme becerisi düşünce yapısı ve o an a kadar bakış açısı tecrübeleri nasıl deneyimleyeceğini belirlediği içindir olası yaşayabileceğimiz yas durumu bir sonraki için başetme stratejimizi geliştirir; bu tabloyla da nasıl ilişki kuracağımızı belirler . hiç yas yaşamamış insanla sayısız yas yaşamış insan arasında da olaya bakış açımızı belirleyici olan, düşünce yapımız ve dirençlerimizdir. Yas ın ömür boyu devam etmesi ya da bastırılması da kişiyi olumsuz etkiler kayıp yaşayan kişinin güçlü görünmek amacıyla gerçek duygularını bastırması herhangi bir zamanda çözülmesi çok zor bir durumda ortaya çıkabilir. Yas bazen düşünce yapımızı anlamamıza ayrıca kendimizi tanımamıza da yardımcı olabilir. Büyürken tuttuğumuz ya da tutamadığımız yaslar, o anki yasımızın niteliğini belirler.
Kayıp yaşama sürecinde, bireylerin farklı evrelerden geçtiği öğrenilmiştir. İlk evre şok a girme,kaybın farkına varma , içe kapanma,iyileşme ve yenilenmedir. kayıp yaşayan kişi önce bu durumu yadsıyabilir .yoksayabilir görmezden gelebilir neden ben? Gibi sorgular sırasında gerçekle yüzleşme anı gelmiştir. olayın farkına vardığı anda derin üzüntü ve keder yaşar.ölümden korkmaya başlayabilir, fiziksel ruhsal sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalabilir. Onunla yaşadığı anılarını düşünür ve profesyonel destek alması gerekebilir. Bu süreçte olan Bu durumda psikolog , psikıyatrıst ,danışmanın bireylere yas ile ilgili onun duygularını paylaşmak , yorum yapmadan kabul ederek dinlemek ,giden gitti, önümüze bakmalıyız yaşam devam ediyor gibi cümleleri kullanmamak önemlidir. dikkatlice dinleyip daha çok bireyin daha önceki yaslarında ya da küçük sorunlarla benzer sorunlarla nasıl başettiğini öğrenmeye çalışmak yaşamını sürdürmenin yollarını arayıp bulmasında rehber olmak , kişinin dirençlerini , düşünce yapısını öğrenip ona göre bir teknık kullanmak önemlidir.
Yas yaşayan kişinin acısını çevresindeki yakınlarıyla paylaşması iyi olacağı konusunda umudunu kaybetmemesi, psikolojik destek için yönlendirilmesi bu anlamda acının ilerlemesine engel olunur. yas süresi uzarsa psikolojik destek mutlaka gereklidir. yas bir kriz dönemidir bu dönemin atlatılması için kişinin bu krizi tek başına aşabilmesi zordur.
Yas ın tutuluş biçimi :
Kişi önceki kayıplarının yasını tutabilmişse yeni kaybının yasını daha kolay tutabilir. yasın tutulma niteliği ve çocuklukta yaşanılan yasın anne baba yaklaşımı da çocuğun bu süreci nasıl sürdürebileceğini belirler köpeğini kaybeden çocukta anne ve babanın çocuğun acısı nı yasarken onun yanında olmaları birlikte hayvanı gömmeleri bir tören düzenlemeleri cocugun ağlamasına üzülmesine izin veren ebeveyn çocuğa yas tutuma biçimini öğretmiş olacaktır. Yasın çözümlenmesinde ve önemli olmasında zihnimizin çalışma biçimiyle de ilişkisi vardır.
Kayıp sürecinde yas yaşayan kişinin bu durumu kolaylaştırıcı ve inanç ve geleneksel törenlerle bu durum azaltılabilir ( kişiyi kıyafetleriyle defnetme , ölüm yıldönümlerinde tekrar mezardan çıkarma dini tören yapma, önemli olan yaşamdan kopmama ), kayıbı özümseyebildiysek özdeşim kurmayı becerebilirsek , yasın tutulması kolaylaşır. Özdeşleşmek gerçek dünya da olmadığını kabullenmek yine süreci kolaylaştırır.
Kaybedilen kişiyi , hayattayken değersiz gördüysek onunla Özdeşim kuramadıysak ya da ölen kişinin kişilik özellikleri yeterince algılanamıyorsa ve yeterli iletişim becerileri ölenle geliştirilemediyse bunlar yas tutmayı zorlaştırabilir. Yaşayabileceğimiz durum bu iç gerçekliğe alışmak bunu anlamak bilişsel süreçte duygularımızı yeniden değerlendirmek ayrıca yasın şu anki yaşanan bir probleme odaklanıp çözümlenmesi yas için düşünüldüğünde duygularda regülasyon ve anlama gerçekleşebilir. Diğer taraftanda kaybın kabullenmesini zorlaştıran savunma da yadsıma gibi düşüncelerdir. Kaybın yaşanmasıyla bu kaderimiz dersek ,yada yasın tutulma şeklini belirleyebilirsek , yas tutmaya başlayabilirsek duygular sakinleşir gelişir ve yaşama uyum başlayabilir. Herhangi bir inanç şeklimiz süreçte motıvasyonumuzu arttırabilir yaşanan yas ile geçmişteki sorunlarımıza bakma sorun çözme becerimizin , kişisel gelişimimizi değiştirme (katıysak esneme , öfkeli biriysek bunda azalma paniksek değişikliklere maruz kalmak) bir değişime sebep olacağı için yeni şanslar elde edilebilir.
Bu travmatik anılarımız bellek te uygun olmayan bir biçimde depolanırlar birkaç gün önce yaşadıklarımız yediğimiz yemek, konuştuğumuz kişiler , aktivitelerimiz çoğu zaman hatırlanamaz günlük yaşantılar zihinde hazmedilmiş ve geride bırakılmıştır. Ancak travmatık yaşantılar yas örneği üzerinden zaman geçse de normal yaşantılar gibi kolay geçiş sureci olmaz. olduğu gibi işlenmemiş olarak kalır. Zamanla tetıkleyiciler zamanla kendiliğinden ortaya çıkarlar bu yaşantı ruhumuzda bir düğüm gibi olabilir adaptif bilgi işleme süreciyle duygusal sıkıntılar yeniden işlenerek aynı zamanda hem duygu yükü boşaltılmalı hemde negatıf inançlar giderilerek yerine olumlu inancın gelmesini sağlamak tedavide EMDR uygulamasında yaşantıyı düğümü hızlı bir şekilde çözme olur .Anıyı hızlı bir şekilde çözme bilinç dışına gömme değil, anı kişinin hafızasında devam eder ancak anının olumsuz etkisi artık hissedilmeyebilir. Yası yaşamak hissetmek belki çözüm başlangıcında ilk aşama olabilir burayı doğru anladığımızda, çevremizin olumlu etkisi ve kapalı olmayıp yasa gömülmeyip bunu paylaşıp sevdiğimiz kişilerle, kaybedilenin güzel anlarını paylaşmak durumu değerlendirme ve travmatik anı silemez ancak bir baş ediş geliştirebilir.
Depresyon belirtisi gösteripte, akıl hastası olarak görülmemenin kısa bir hikayesi:
ABD doktorlarının depresyon ve kaygı teşhisini koyarken başvurduğu kutsal kitap ta (DSM) ruhsal bozuklukların tanısal ve sayımsal el kitabında depresyon teşhisi için belirtilen en az 5 belirtiyi hergün göstermeniz gerekiyor anhedoni, değersizlik, kederli ruh hali keşfedilen bir durum vardı. yas tutan hemen herkesin depresyon klinik ölçütlerini karşıladığı anlaşılmıştı. Birini kaybetmiş hemen herkese bariz bir akıl hastalığı teşhisi konması gerekiyordu. Bir çok doktor ve psıkıyatrıst bu durumdan rahatsız olmuştu . DSM yazarları da yas istisnası diye anılmaya başlayan açık kapı bırakmışlardı. Akıl hastası olarak görülmemenin tek bir şartı vardı (kısa zaman önce bir yakınınızı kaybetmiş olmak ). (Johann Hari, kaybolan bağlar s.56 yas istisnası).
Bebeğinizi, annenizi ,kız kardeşinizi kaybetmiş olmak bir yıla kadar bu belirtileri gösteripte akıl hastası olarak sınıflandırılmamanız mümkün olacaktı . ama bu sürenin ardından hala ciddi bir sıkıntı yaşıyorsanız yine akli dengesizlik altında sınıflandırılacaktınız. Yıllar içinde DSM nin farklı versiyonlarında bu zaman sıınrı değişmiş : önce 3 aya, sonra 1 aya, en son 2 haftaya indirilmiş. kimi için bu aşağılamaydı sadece yasın ve ölen kişiyle kurulmuş ilişkinin değil ,sevginin de aşağılanması olarak değerlendırenler vardı. Neden yas tutuyoruz? Karşı komşum öldüğünde onu tanımıyorsam şayet ailesine yazık oldu diyebilirim ama yas tutmam, o kişiyi seviyorsam yas tutarım. Sevdiğimiz için yas tutarız yakın paylaşımlar yaptığımız kişiler için ,özdeşim kurduğumuz kişiler için yas tutarız. Yasın yapay bir zaman sınırının ötesine uzandığında patoloji haline geldiğini, ilaçlarla tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğunu söylemek insan olmanın özünü yadsımak olabilir. (Johann Hari, kaybolan bağlar s.57 yas istisnası).
Joanne Cacciatore klinik psikoloji eğitimi almış Arizona Eyalet üniversitesinde profesör olmuştur. Uzmanlık alanı: travmatik kayıplar olmuş, sevdiklerini korkunç şartlar altında kaybetmiş insanlardır. Joanne’ nin hastalarından birinin kızı üniversitedeki ilk döneminde parktan kaçırılıp diri diri yakılmış. Bu durum a göre anneye olayın üstünden yıllar geçtikten sonra hala ıstırap çekiyor diye akıl sağlığında bir sorun olduğunu nasıl söyleriz diyor. Oysa DSM de yazılı olan bu. (Johann Hari, kaybolan bağlar s.57 yas istisnası).
Joanne , yas acısının akıl dışı olmak şöyle dursun , zorunlu olduğunu söylüyor. Hasta , kızı için onun ölümünün uyandırdığı acıyla bağlantı halinde kaldığım için işimi böylesine yürekten , böylesine şefkatle yapabiliyorum, diyor. Bunun kendisini daha güçlü kıldığını başkalarını da anlamaya başladığını ifade ediyor. Depresyonu dinleyip çekmiş olduğumuz acıyı dinleyip bize ne söylemeye çalıştığını anlamamız gerekir. Belki de akıl sağlığından konuşmayı bırakıp duygu sağlığından konuşmamız gerekecek. Akıl sağlığını bilimselleştirmek gibi bir yöne gidebiliriz. Kulağa bilimsel gelmesi daha cazip ve kanıtlanabilir olması. Mesele duygularımızda olanlar aslında. Aşırı yoğun bir sıkıntı yaşayan biri olduğunda , belirtileri tedavi etmeyi bırakmamız ya da ertelememiz gerekebilir. Belirtilere, daha derinde yatan bir sorunun habercisi olarak bakılabilir. (Johann Hari, kaybolan bağlar s.59 yas istisnası).
Depresyon belirtisinin kaynağı , doğruca beyinde kimyasal dengesizlikten ise bunun ilaçlarla düzeltilmesi gerekir. Aynı zamanda tüm depresyon belirtilerinin aslında hayatımızda meydana gelen korkunç bir duruma yanıt oluşturduğu özel bir durum da olabilir . Buradan çıkan sonuç olarak depresyon: aslında yas tutumanın bir ‘’biçimiyse’’ hayatlarımız için tutulan bir yas ise.? kaybetmekle birlikte hala ihtiyaç duyduğumuz bağlar için tuttuğumuz bir yas?
TEDAVİ DE İZLENECEK YOL
Tedavinin genel seyrini değiştirecek olan aslında yas yaşayan kişilerin bağlanma türleri, işlevsel olmayan varsayımlar, otomatik olumsuz düşünceleride yas süresini uzatabilir çalışmakta bu durumları da gözden geçirmek, işbirliğine dayalı bir psikoterapi ekolü belirlemek daha uygun olacaktır.
Bu konuda bilişsel model çalışmak olaylara nasıl cevap verebileceğimizi belirleyen bir model olabilir acılarımız, kayıplarmız zaman zaman dayanılmaz hissettirebilir. Terapist ve danışan arasında olumlu terapotık ilişki hastanın kendini yalnız hissetmemesine ve duygularını düzenleme de yardımcı olabilecektir. Yas ı kabullenip kabullenmeme de zaman yönetimi de etkilidir yas ın ilk evrelerinde şok sonrası ve kabullenme kısmında bilişlerimizde ayrıca değişimi de kökten etkileyebilen yakın kayıplar,ilk aşama da baş etmeyi zorlayacaktır . yas ı tecrübe eden kişilerle işbirliği olma olasılığı psikotıklere göre yüksek olabilir ayrıca yas ı yaşayanları akıl hastası kategorısın de görmeyip, psikoaktif ilaçlarla iyileşeceğini düşünmediğimiz sürece yas yaşayan kişiyi dinlemeli , ona kendini güvende hissedeceği bir ortam yaratmalıyız ,kaybın gerçekliği ve kabullenilmesinde yardımcı olmak , kaybı yaşayan kişinin olumlu etkileri dikkate alınarak çalışma yaşamına yönlendirmek,( https://psikiyatri.org.tr/halka-yonelik/19/yas-sureci)
Davranışssal ödevlerde şok tan sonraki dönemlerde verilebilir, kişinin yaşamı üzerinde kontrol hissini arttırmak. Bilişleri değiştirmenin bir yolu da davranışları değiştirmektir mantığıyla düşünüp, ya da bu davranışların üzerine kişide yasın şiddetini anlayıp tanımladıktan ve işbirliği kurulduktan sonra içe kapanma sosyal ızolasyon yaşamaması için sosyalleşmesi ödevlerle sağlanabilir. Varoluşcu terapide de yakınını kaybeden kişi hakkında ölümün kaçınılmaz bir son oluş olduğu bu bilince nasıl yaklaşılması gerektiği bir gün bizimde böyle bir sonu yaşayacağımızı kayıpverene anlatmak ölümden önceki yapacakların konuşmak ölüme kendisini nasıl hazırladığını öğrenmek bunun kaygıyı azaltmak için yararlı bir düşünce olduğundan bahsetmek, ayrıca birisini kaybetmenin bir yas süreci değil yeniden zamana tutunmak , bağlanmak için bilincin yeni bir mücadele şeklini geliştirmeye çalıştığını kayıpverene aktarmak, kişinin düşünme stilini kapasitesini,direncini, bu konulara bakış açısını öğrendikten belirledikten sonra ; varoluşçu sorgulamalar , kayıp yas süreci sonrası destekte yardımcı olabilir.
DEPRESYON YAS KAVRAMININ PSİKANALİTİK AÇISINDAN TEORİSİ VE PRATİĞİ
Verhaeghe (2004) Freud nesne gerçeklikte kaybedilirken ego dan çözülmesinin de takip edilmesi gerektiğini belirtmiştir. sevilen birini kaybettiğimizde , kendiliğimizin de bir kısmı kaybedilmiş gibi olur. Sevilen nesne tıpkı bizim bir parçamız gibiydi. O içimizdeydi ve şimdi Freud un işaret ettiği gibi içsel olarakta terk edilmelidir. Freud kayıp nesne ile özdeşleşen ego hakkında yasta bir nesne kaybının olduğu yerde bu, melankolide ego kaybı olduğu haline geldiğini de konuşmuştu. yastaki nesne kaybı bilinçliyken , melankolideki nesne kaybı bilinçten çekilir. daha da önemlisi nesne ile özdeşleşme süreci Freud un büyük ölçekte ego nun fakirleşmesi olarak adlandırdığı şeye neden olur. yas ta yoksullaşan dünya, melankolide ego nun kendisidir. (Freud,2014).melankolide nesne kaybı her zaman o kadar belirgin değildir, normal bir yas sürecinde melankolik bir hasta için çok gürültülü kendi içine dönük sistemler yoktur. Yasta son derece acı veren bir hüzün , dış dünyaya olan ilginin kesilmesi ,sevme kapasitesinin kaybı ve kendini suçlamaya kadar giden özsaygının düşürülmesi vardır.
Depresyonun ve yasın temelinde yatan süreç, içsel imajı ve dolayısıyla özdeşleşmeyi parçalama ihtiyacıdır. Freud (2014). Ötekinin arzu nesnesiyle özdeşleşme, bunun farkına varılması ve bu yabancılaşmanın ayrılması meselesi. Depresyon tersi bir süreç bir kimliksizleştirme olarak düşünülebilir. ‘’Yas ve melankoli’’ , genellikle sevilen bir kişi ya da kaybedilen kişinin yerine konan soyut bir kavramın yitirilişine verilen tepkidir. ‘’Yasta özne kendi kaybının sahnelenişini fiilen algılar ve sahnelenen kayıp nesne ikinci kez öldürülür. ‘’ Belirli bir yas olgusunu kronik hale getiren nokta: kaybedilen nesneye, ideolojiye, ideale, yapılan narsistik libidonun yüküdür.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Yas Sürecinde İyileşme" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Atakan ŞAHİN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Atakan ŞAHİN'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
Beğenin
Yazan Uzman
|
Makale Kütüphanemizden | ||||
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.