2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Anti Depresan İlaçların Gereksiz Kullanımı - Bilgecan Dedeninkinden Bile Daha Tesirli Bir İksir: Anti-Depresanlar
MAKALE #7939 © Yazan Psk.İzzet GÜLLÜ | Yayın Aralık 2011 | 6,274 Okuyucu
BİLGECAN DEDENİNKİNDEN BİLE DAHA TESİRLİ BİR İKSİR: ANTİ-DEPRESANLAR

Ülkemizin saygın gazetecilerinden Metin Münir (Milliyet) “Psikiyatride Hastalık Tacirliği” başlığı altında yayınladığı köşe yazısında şu bilgileri veriyor:

“Hastalık denildiğinde herkesin aklına açık biyolojik temeli olan belirtiler yekunu gelir” diye yazıyor Amerikan Psikiyatrist Daniel Carlat “Unhinged” adlı yeni kitabında. “Psikiyatrik hastalıklarda durum benzer ama değişiktir. Belirtiler yekunu vardır ama açık bir biyolojik neden yoktur.”

Bu hastalıkları tespit edecek nörobiyolojik veya herhangi başka bir test de yoktur. Bu eksiklik tıbbın diğer dalları ile psikiyatri arasındaki en büyük farktır.

DSM Amerikan Psikiyatri Derneği’nin bu farkı ortadan kaldırma gayretidir. Ama bu başarısızdır çünkü bilime değil komite kararlarına dayanıyor.
Dernek değişik komiteler kurmakta, bunlar da neyin hastalık olduğunu, nasıl tanınacağını oylama yöntemi ile tespit etmektedir. Ve her toplandıklarında hastalık sayısını artırmaktadır.

DSM Bir 1952’de yayımlandığında ihtiva ettiği akıl bozukluğu sayısı 130 idi. DSM İki, 1968’de, (homoseksüelliği de içine alarak) sayıyı 182’ye çıkardı. Sayı 1980’de 265’e, 2000’de 365’e çıktı. Bu işin o kadar da ciddi yapıldığını sanmayın. Carlat bu komitelerde çalışmış birine depresyon tanısı koymak için neden beş kriter tespit edilmiş olduğunu sormuş.

“Neden beş de dört değil? Veya altı?” Cevap: “Dört sanki yetersizmiş gibi geldi. Altı ise biraz fazla olacaktı.”

Geçtiğimiz 60 yılda başka hiçbir hastalık kategorisinde psikiyatrideki kadar artış olmadı. DSM’de neredeyse herkes için bir hastalık var.
Ama psikiyatrik hastalıklardaki bu artışın arkasında eşit derecede büyük bilimsel bir ilerleme yoktur.

“Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı bir durumu tanımlar. Ama bu tanım bir tasvirdir, nerdeyse hikâye tarzında edebiyattır, sağlam bilim değildir” diyor İngiliz doktor Des Spence (BMJ 2011;343:d7244)

HEKİMLİK ASLINDA SANATTIR DERLER! MESELA PSİKİYATRİ BİR ANTİ-DEPRESAN HAPIYLA ONLARCA DERDE DEVA OLABİLME SANATIDIR!

Psikiyatri dışındaki tüm tıp branşlarında önce laboratuar sonuçlarına / bulgularına bakılır. Dolayısı ile ortaya bilimsel ve teknik bir veri çıkar. Tedaviyi ilgili hekimler ona göre başlar. Psikiyatride böyle bir imkan yoktur. Psikiyatristin elindeki tek veri / done hastanın yahut danışanın sözel şikayetleridir. Dolayısı ile psikiyatrist tahlil bulgularına göre değil, müracatçısının ağzından çıkan bazı sözlere bakarak teşhis koyar. Bu ise son derece detaylı dinlemeyi, etraflıca sorgulamayı, gerekirse uzun süreli izlemeyi gerektirir. Bu nedenle zaten sorun büyük, bir de üzerine hem tanılama hem tedavi görüşmesinin üç – beş dakika sürmesi vahametini ekleyin! Bu durumda ortaya 14 milyon kutu antidepresanın kısa bir sürede 40 milyon rakamına doğru koştuğu acı bir tablo çıkar!

NEDEN SÜREKLİ PSİKİYATRİYİ ELEŞTİRİYORSUN DİYORLAR

"Niçin son dönemde sürekli psikiyatriyi eleştiren yazılar yazıyorsunuz" diye soruyorlar! Hemen belirteyim ki bu işten hiç bir çıkarım yok! Tam aksine birilerini övsem, bazı şeyleri görmezden gelsem bulunabilir belki! Ne gariptir ki insanlarda doğruya doğru, yanlışa yanlış deyip ona göre tavır alma yönünde değil de eleştirilen kişi veya şeylere karşı gözü kapalı bir sahiplenme refleksi var! Bu tutum, "Koruyuculuk, ahde vefa, insaf ve vicdan" olarak görülüyor sanki! "Güle su vermek adalettir, lakin dikene su vermek zulümdür" der, Mevlana!

Oysa eleştirilmesi gereken eleştirilmelidir! Eleştiri özünde mevcut olanı düzeltir, düzgün olanı geliştirir, gelişmiş olanı daha kusursuz bir hale getirir! Ancak eleştiriler fazla alışık olmayan biz doğu toplumlarında daha ziyade egoya yönelmiş zalimce bir tehdit / saldırı gibi algılanır!

Bir itfaiye düşünün ki mahalledeki her evin yangınını söndürme derdinde! Ama farkında değil ki en başta kendisi tutuşmuş yanıyor! Bu durumda önce itfaiyedeki yangını söndürmek gerekir! Yoksa hem mahalle hem de itfaiye yok olup gidecektir! İtfaiyedeki yangın itfaiyeyi sarmışken hiç bir sorun yokmuş edasında sürekli başka evlere su tutmak bir kaç evi kurtaracaktır belki ancak bir süre sonra koca mahallenin toptan imhasına neden olacaktır! Dolayısı ile herkes mahalledeki yangınla ilgilenirken birileri de itfaiyedeki yangınla uğraşmalıdır!

Görüldüğü üzere, "Niçin psikiyatri bu denli eleştiriliyor" sorusunun cevabını kendimce verdim. Asıl psikiyatristler, "Neden üroloji bu kadar eleştirilmiyor, niçin kimse nörolojiyi yahut dermatolojiyi bu kadar konuşmuyor. Neden psikiyatri?" sorusunun cevabını açık yüreklilikle verebilmelilerdir! Bu sorunun cevabı samimi olarak verildiğinde bunun nedeninin -hala bir kısım psikiyatristin zannettiği gibi- psikiyatrinin kıskanılması olmadığı anlaşılabilecektir!

O halde devam...

HER SORUNUN İLACI YOK! (PARDON BİR İLACI VAR)

Sorunuz kekemelik mi, ilacı antidepresandır! Sorununuz mutsuzluk mu? Yok nedeni yaşam tarzınız veya hayata bakış algınız yahut alışkanlıklarınız değildir. Sorun depresyondur, nedeni de beyindeki serotonin miktarı azlığıdır sadece. İlacı ise yine aynı ilaçtır, yani anti-depresan!

Sorununuz eşinizle aranızdaki iletişim problemi mi? İlacı yine anti-depresandır! Sizin derdiniz fobi mi, çocuğunuzun ki okul ve ders sorunları mı? Yahut ufaklıktaki DEHB mi ya da yeğeninizinki utangaçlık ve içine kapanıklık mı? Hatta büyük oğlan sevgilisiyle buluşmak için okuldan mı kaçtı? Koca kız sevdiği ile buluşurkan babası gördü ve korktu da "bana karışmayın" mesajı vermek için intihara mı kalkıştı veya?

Hiç fark etmez! Hepsinin de ilacı aynı gruptan bir ilaçtır: Anti-depresan!

İki - üç ilaç mı yazıldı reçetenize? Yo buna da aldanmayın! Üçü de farklı değildir esasında; aynı gruptandır, sadece ticari isimleri ayrı olan ilaçlardır hepsi de! Yani siz 3 antidepresan; en fazla 2 antidepresan 1 anksiyolitik ilaç almışsınızdır sadece!

Evet, anti-depresan! İlaç değil, her derde deva sihirli bir iksir mübarek! Keloğlan çizgi filmindeki Bilge Can dedenin yaptığı iksirlerden bile daha etkili! Çünkü onun ki bile -masal olduğu halde- sadece kötülüklere karşı etkili olabiliyor! Bu ise hastalık olan soruna da olmayana da, o soruna da bu soruna da, velhasılı her derde deva! Anti-depresan değil, anti-dertsavar adeta! Masaldaki tablo bile daha gerçekçi, gerçekte olan ise ne acı ki daha efsanevi!

BEYİNDE BOZULMA YOKSA RUHTA BOZULMA NASIL OLUR

Bir sorun ya normal bir durum ya da hastalık olmak zorunda mıdır! Bu karanlık ve loş oda her geçen gün daha da iyi aydınlandıkça görülüyor ki psikiyatrik sorunların ne biyolojik temelleri biliniyor ne de ilaçların etki mekanizmalaları! Yani beyindeki yapısı bilinmeyen sorunlar beyinsel kökenli hastalık sayılıyor; etki mekanizması ortaya konulamadığı halde kimyevi ilaçlar başlanıyor.

Düşünün:

Beyinde beyinsel anomaliye / bozulmaya dair bilinen yeni bir şey yok ama kısa sürede 360’a dayanmış hastalık sayısı var! Bu sorunların beyin mekanizmaları hakkında bilinenler 40- 50 yıl öncesine nazaran üç - beş kat artmadı ama aynı dönemde hastalık sayısı ne hikmetse orantısızca katlandı!

Metin Münir'in yazısındaki çarpıcı gerçek her şeyi ortaya koyuyor:

Bu alandaki hastalıkları bilimsel gelişmeler ve bulgular değil; ABD'de bulunan ve bir kuruldan oluşan psikiyatri otoritesi belirliyor! Hem de "4 dersek az olur, 6 da fazla, en iyisi mi 5 belirti bulunursa hastalık sayalım" gibi evlere şenlik yaklaşımlarla!

Sonuç: Ne hastalık denilen sorunların beyindeki düzenekleri ne de yazılan ilaçların etki mekanizmaları tam olarak biliniyor ama bu gerçeğe rağmen yıllardır kutu kutu ilaçlar yazılıyor!

Uyarı: Geçenlerde daha yeni farkettim! Her intihara kalkışmış kişilere major depresyon, bipolar kişilik bozukluğu (bizim zamanımızda bipoların depresyonu vardı ama kişilik bozukluğu türü yoktu, yeni üretilmiş; seriye bağlanmış galiba. Şu eskilerdeki kuş serisi doğan ve şahin arabaları gibi) vb. tanısı konuluyor. Bu kayıtlara böyle geçiriliyor. Sanırım bir kaç sene sonra "İntihar vakalarında depresyon oranı şu şekilde" demek için olsa gerek! Böylece depresyon umacılığı yapılıyor!

İLLA İKİ SEÇENEKTEN BİRİSİ OLMAK ZORUNDA MIDIR

Kişileri muzdarip eden sorunları illa ki hastalık kategorisine sokmamız yahut tamamen normal görerek “gönderin evine gitsin” dememiz gerekmiyor! O halde bu alandaki sorunların tamamına yakını, özellikle de nörolojik temelli akıl hastalıkları ve düşünce bozuklukları dışında olanları (depresyon, anksiyete, davranış bozuklukları en başta) tamamen hastalık grubundan çıkarılmalı, en fazla “psikososyal sorunlar” adı altında ele alınmalıdır!

NEDEN RUH SAĞLIĞI EVVELA KORUNMUYOR

Adam 10 sene evvel yaşadığı bir gerdek gecesi için yıllardır endişe içinde. Eşinden ilk gece çok az bir kan geldiğini düşünüyor, bunu kafasında kurdukça kuruyor. Ne kadar kan gelmelidir, ne kadarı normaldir, bunu bilemiyor. Soramıyor da! Yahut soruyor ama tatmin olamıyor! (Birileri anlatılmaya çalışılan gerçeği bir yana bırakacak, hemen buradaki yaklaşımı garipseyecektir, biliyorum! Buradaki tutumun doğruluğu yahut yanlışlığı değil önemli olan! Herkesin değer yargısı kendinedir, dışarıdan ahkam kesmek bize düşmez)

Göreceli olan bu durumu kafasında belki de, "En az yarım çay bardağı kadar olmalı" şeklinde değerlendiriyor. (Sanki kuzu kesmiş mübarek!) Yıllar içinde gergin, agresif, huysuz ve asabi, hatta şiddete yatkın bir insan olup çıkıyor! Zar zor gittiği psikiyatrist şikayetleri dinliyor, antidepresan başlıyor kendisine! "Kullan gel" diyor. Olmadı yine gel!" Bir de şu antidepresanı kullan öyle gel!" Bir o kadar da zaman böyle geçiyor! Bu kişi zamanında bir uzmana güvenebilseydi, bunun için gerekli olan yaklaşım ve süre kendisine tanınsaydı yaşanılanın normal olduğu, çünkü koyun kesmediği, kökünün zaten o kadar bir kan olduğu" anlatılabilirdi!

BEKLE ŞİKAYETLERİN İYİCE ARTSIN, SONRA GİT İLACINI AL VE DÖN EVİNE İŞLEYİŞİ

Bırakın insanları birileri dinlesin! Bu kişiler mümkünse, eğitimleri gereği psikologlar olsun! Bırakın gizemli terapi hikayelerini! Terapi sanıldığı gibi insanların ruhlar alemine getirilip götürüldüğü, bazen de derin çocukluk yıllarına çok özel tekniklerle inilen, beceriksiz olanların gelirken yolda kalıp öldüğü zorlu ve karmaşık bir süreç değildir! Bu işi yıllardır böyle gösterenler sadece ilaçla yaklaşımı / tedaviyi meşrulaştırmaya çalışanlardır. Bu kara propagandaya inananlar da (inananların çoğu da çok enteresandır ki psikologtur) bu oyuna alet olmuş kişilerdir!

Terapi psikoloji biliminin bilgileri ışığında, yine bu bilimin yaklaşımları çerçevesinde oturup sohbet etmektir. Sıradan sohbetten yegane farkı bu görüşmelerin danışan ve yardım sunan bir meslek elemanı arasında ve "fayda sağlama" odaklı olması, görüşmelerin de (süre, hedef, yaklaşım açısından vs.) yapılandırılmış bulunmasıdır! Tam bir güven ortamında, objektif bir anlayışla insanları dinleme, mümkünse de sorunlara aktif çözümler üretebilme çabasıdır sadece! Ne bir fazla, ne bir eksik, sadece bu kadar!

Bırakın ama iyi ama kötü, bu çabayı birileri versin! Bir sürü hasta yıllar boyu, üstelik de gereksiz yere kimyasal ilaç aldığı halde bir şey olmuyor da insanlar tamamen konuşmaya dayalı, son derece doğal bir yardım alınca mı risk doğuyor!

Yoksa bu iletişimsel ve global ölçekte pazarlanamayan yaklaşımın ilacın pabucunu dama atmasından mı çekiniliyor!

Alandaki pisliklerin adeta paçamızdan aktığının daha iyi anlaşıldığı şu günlerde bile hala ülkemizdeki bu terapi yasakçılığı ve danışmanlık düşmanlığı neden!

Psikolog
İzzet Güllü
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Anti Depresan İlaçların Gereksiz Kullanımı - Bilgecan Dedeninkinden Bile Daha Tesirli Bir İksir: Anti-Depresanlar" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     5 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İzzet GÜLLÜ'nün Yazıları
► Gereksiz Antibiyotik Kullanımı Psk.İzzet GÜLLÜ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Anti Depresan İlaçların Gereksiz Kullanımı - Bilgecan Dedeninkinden Bile Daha Tesirli Bir İksir: Anti-Depresanlar' başlığıyla benzeşen toplam 59 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bir Veda Yazısı Haziran 2018
◊ Bu Yazıyı İyi Anla ÇOK OKUNUYOR Haziran 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


15:51
Top