Yanlış Kaynamış Ruhlar ( Kaygı / Evham)
Annie Hall (1997) kuşkuları olan, olayları hep karamsar yanından değerlendiren bir adamın hikayesini eğlenceli bir yolla anlatan bir komedi filmi. Film, endişeli baş kahramanı, Alvy Singer’ın biten ilişkisi ile ilgili neden bittiğini hiç anlamadığını ifade ettiği iç konuşmalar ile başlıyor. Sahne mutlu olduğunu ifade ettiği bir çocukluk anısı ile devam ediyor. Anıda annesi depresyonda olduğunu ve herhangi bir şey yapmayı reddettiğini söyleyerek onu doktora götürüyor. Doktor neden bir şeyler yapmayı reddettiğini sorduğunda; çocuk Alvy evren genişliyor, evren her şeydir ve bir gün yok olacak diyor. Annesi ise şöyle lafa giriyor; bu seni neden ilgilendiriyor? Burası genişlemiyor ki. Endişeyi anlamlandırırken sanırım en önemli sorulardan birisi bu olabilir; bu beni neden ilgilendiriyor?
Endişeyi anlamaya çalışırken iki önemli bileşen tehlike ve başa çıkabilme durumudur. Alvy’in çocukluk anısında tehlike büyüktür. Evrenin genişlemesi, onun yok olabilmesi için gereken zamandan bağımsız düşünüldüğünde tehlike algısı büyür. Endişede korkulu senaryo birçok olasılık arasından seçilir ve zihinde tutulur. Böylece birçok olumlu senaryonun da olduğu olasılıklar dünyasında daha çok negatifler ön plana çıkar.
Bu seni neden ilgilendiriyor sorusu bana daha çok endişenin ikinci bileşenini düşündürüyor. Baş etme becerilerimize güvenemediğimizde önlem olarak olumsuz senaryolar ile daha çok ilgilenmeye başlıyoruz. Tehlikeli durumları daha ilgi çekici hale de getiren bu. Olabilecek olumsuz sonuç karşısında;
Çok kötü hissederim yani duygumu regüle edemem.
Hiçbir şey yapamam yani çözüm bulamam.
Olası bir mikrop bedenime zarar verir yani bağışıklık sistemim enfeksiyonlar ile baş edemez, bedenim
kendini hiç koruyamaz, hemen teslim olur.
İnsanlar zarar verir veya çok güvenir zarar görürüm; yani ilişkilerde kendimi koruyamam, sağlıklı
mesafeyi alamam.
Ona alışırsam ya beni terk eder ya ölür. Ben de çok acı çekerim, yani ayrılığın acısı ile baş edemem.
Titiz olmaz her sonucu düşünmezsem sonra çok suçlu, kullanılmış veya aptal hissederim yani beni eleştiren yanıma sınır koyamam.
Liste uzayabilir, baktığımız yere göre endişenin götürdüğü bir yer hep bu olumsuz durumla nasıl baş edileceği ile ilgili olabilir. Baş etme kanalında ortaya çıkan ihtiyaçlar sağlıklı yetişkin modumuzun işlevlerine denk düşüyor. Mesela ayak parmağımız kırılsa, yürürken biri basmasın veya bir yere çarpmayalım endişesi taşırız.
Kolaylıkla yara alabilir yanımızı olabilecek olumsuz etkilere karşı korumaya alırız. Ruhsal yaralarımız da böyledir. Olası olumsuz etkilere karşı aşırı hassas olup olası bir zararın önüne geçmeye çalışırız. Parmağı yara alan birisi canının acımasından korkuyordur, sağlıklı yetişkin kanalı nekahet döneminde onu korumaya alarak yaranın iyileşmesi için gerekli önlemleri alır. Parmak iyileşince artık rahatça yürüyebilirsin diyerek geçici önlemleri kaldırır. Sağlıklı yetişkin devreye girmezse hayat boyu aksamamız ve çok dikkatli yürümemiz gerekebilir. Koşamayız, düşünmeden adım atamayız, kalabalıklardan kaçınırız veya öteki ile hep bir mesafe tutturmamız gerekir.
Çocukken ebeveynimiz kırılmamızı bizim sakarlığımıza, aptallığımıza bağladığında bu evrendeki herhangi bir olasılık olma durumundan çıkıyor ve sadece bizle alakalı oluyor, haliyle düşünce ve davranışlarımıza çok dikkat etmemiz gerekir sonucunu çıkarıyoruz. Böylece beklentili iç sesimiz gelişiyor. Veya bunlar hep bizi buluyor dediğinde olumsuzluklar ile ilgili olasılık algımız değişmeye başlıyor. Eleştirel sesin bir şeylere güvenmemelisin diyen tarafı oluşuyor. Parmağımız kırılıyor ama kaynarken yanlış kaynıyor.
Ebeveynimizin söylediği şeylerin kendi baş etme şeklini etkilememesi çok mümkün değil. Hep beni buluyor’a inandığında ebeveynimiz çok kaçıngan olabilir, benim aptallığım dediğinde kendine ısrarlı söyleniyor olabilir. Bizimle ilgili konulara da benzer işlevsiz baş etme şekilleri ile yaklaşacaktır. Böylece eleştirel tarafımızın sen dayanamazsın uzak dur veya hata yaparsan bu kabul edilemez diyen tarafı güçlenir. Bu durumda her kırıldığımızda sancılı bir iyileşme dönemi bizi bekliyor demektir.
Yeterince korunmadığımız bir iyileşme döneminde kırıklarımız yanlış kaynıyor. Yanlış kaynamış ruhlarımız bize hayat boyu aksaklık yaşatıyor, engeller oluşturuyor. Yanlış kaynamış ruhumuz asla yapamayacağımız hareketleri bize her gün tekrarlıyor, senin aksaklığın var, güvenemezsin, kontrolü bırakamazsın, rahat davranamazsın…
Yenilikler karşısında veya yeni bir ilişkiye başlarken veya sıkıntılı bir durumda incinmiş çocuk modumuzun bir miktar kaygılanması çok doğalken, yanlış kaynamış tarafımızın yani eleştirel yanımızın çıkıp bunlar bak gayet olabilir sen de olunca kahrolursun demesi ile endişe bir hayli artar. Bunu sürekli tekrarladığında ise rahat hissedemez hale geliyoruz.
Çocuklukta destek alamadığımız durumlarda biz de o desteği sağlamak ile ilgili yolları öğrenememiş oluruz. O yüzden bugün sağlıklı yetişkinimiz ne yapacağını bilmiyor olabilir. Endişe ile baş ederken bu yanımızı desteklemeye, neyin bizi endişelendirdiğini bulmaya ve o noktada ben de şöyle yapabilirim alanını geliştirmeye ihtiyacımız var. Sağlıklı yetişkin heybesini rahat olup illa da olumsuz bir şey olmadığını gördüğünde veya sıkıntılı bir durum deneyimleyip bunla baş edebildiğinde doldurur ve böylece incinmiş çocuk yanımızı yatıştırabilir.
Endişe ile baş ederken baş etme becerilerimizi geliştirmeye duyulan ihtiyaç yazının başında söz ettiğim filmden bir sahneyi zihnime getiriyor. Çocuk Alvy sık sık çarpışan arabalara bindiğinden ve içindeki öfkeyi bu yolla boşalttığından söz ediyor. Öfke kendimizi koruma ihtiyacı ile ilişkilendirilen bir duygu. Ancak sahnede herkes ona vuruyor, o arabası ile kimseye çarpılmaktan kurtulup çarpamıyor. Endişe yaratan durum karşısında çoğunlukla bu hisse kapılırız, korkulu senaryonun pasif bir ögesi olacak ve aktif tarafa asla geçemeyeceğiz….
Yanlış kaynamış yanlarımız, spontane olup coştuğumuz mutlu çocuk modumuza engel oluşturur. Kontrollü, titiz olurken eğlenmekte zorlanırız. Riskleri güvenceye almaya çalışırken, riskleri düşünmek onları bizim için yeterince var eder. Eleştirel ses hayatımızı böyle detaylıca boşaltırken, incinmiş çocuk modumuz yatıştırılmadan aktif tutulmaya devam eder. Filmde bu boşluk şöyle bir ironi ile aktarılıyor; Alvy komedyen ama kendisi eğlenebilen birisi değil, en sevdiği şey ise ölüm hakkında düşünmek.
Ruhlarımızı ve bedenlerimizi kırılmaya karşı yeterince korumak kâfi. Yeterince korumak kavramı önemli çünkü endişede bir şeyleri kontrol ederek ancak korunacağımıza inanırız ki bu da risklerin varlığını hep canlı tutan bir yoldur. Oldu kırıldık, yeterince korunursak beden iyileşir ve yeterince korunursak ruhsal yaralarımız da iyileşir. Ruhlarımız kırılabilir ama doğru şekilde kaynarsa hayat canlı bir şekilde sürmeye devam eder.
İyi Hissetmek dergisi 'Evham' sayısında yayımlanmıştır.
Endişeyi anlamaya çalışırken iki önemli bileşen tehlike ve başa çıkabilme durumudur. Alvy’in çocukluk anısında tehlike büyüktür. Evrenin genişlemesi, onun yok olabilmesi için gereken zamandan bağımsız düşünüldüğünde tehlike algısı büyür. Endişede korkulu senaryo birçok olasılık arasından seçilir ve zihinde tutulur. Böylece birçok olumlu senaryonun da olduğu olasılıklar dünyasında daha çok negatifler ön plana çıkar.
Bu seni neden ilgilendiriyor sorusu bana daha çok endişenin ikinci bileşenini düşündürüyor. Baş etme becerilerimize güvenemediğimizde önlem olarak olumsuz senaryolar ile daha çok ilgilenmeye başlıyoruz. Tehlikeli durumları daha ilgi çekici hale de getiren bu. Olabilecek olumsuz sonuç karşısında;
Çok kötü hissederim yani duygumu regüle edemem.
Hiçbir şey yapamam yani çözüm bulamam.
Olası bir mikrop bedenime zarar verir yani bağışıklık sistemim enfeksiyonlar ile baş edemez, bedenim
kendini hiç koruyamaz, hemen teslim olur.
İnsanlar zarar verir veya çok güvenir zarar görürüm; yani ilişkilerde kendimi koruyamam, sağlıklı
mesafeyi alamam.
Ona alışırsam ya beni terk eder ya ölür. Ben de çok acı çekerim, yani ayrılığın acısı ile baş edemem.
Titiz olmaz her sonucu düşünmezsem sonra çok suçlu, kullanılmış veya aptal hissederim yani beni eleştiren yanıma sınır koyamam.
Liste uzayabilir, baktığımız yere göre endişenin götürdüğü bir yer hep bu olumsuz durumla nasıl baş edileceği ile ilgili olabilir. Baş etme kanalında ortaya çıkan ihtiyaçlar sağlıklı yetişkin modumuzun işlevlerine denk düşüyor. Mesela ayak parmağımız kırılsa, yürürken biri basmasın veya bir yere çarpmayalım endişesi taşırız.
Kolaylıkla yara alabilir yanımızı olabilecek olumsuz etkilere karşı korumaya alırız. Ruhsal yaralarımız da böyledir. Olası olumsuz etkilere karşı aşırı hassas olup olası bir zararın önüne geçmeye çalışırız. Parmağı yara alan birisi canının acımasından korkuyordur, sağlıklı yetişkin kanalı nekahet döneminde onu korumaya alarak yaranın iyileşmesi için gerekli önlemleri alır. Parmak iyileşince artık rahatça yürüyebilirsin diyerek geçici önlemleri kaldırır. Sağlıklı yetişkin devreye girmezse hayat boyu aksamamız ve çok dikkatli yürümemiz gerekebilir. Koşamayız, düşünmeden adım atamayız, kalabalıklardan kaçınırız veya öteki ile hep bir mesafe tutturmamız gerekir.
Çocukken ebeveynimiz kırılmamızı bizim sakarlığımıza, aptallığımıza bağladığında bu evrendeki herhangi bir olasılık olma durumundan çıkıyor ve sadece bizle alakalı oluyor, haliyle düşünce ve davranışlarımıza çok dikkat etmemiz gerekir sonucunu çıkarıyoruz. Böylece beklentili iç sesimiz gelişiyor. Veya bunlar hep bizi buluyor dediğinde olumsuzluklar ile ilgili olasılık algımız değişmeye başlıyor. Eleştirel sesin bir şeylere güvenmemelisin diyen tarafı oluşuyor. Parmağımız kırılıyor ama kaynarken yanlış kaynıyor.
Ebeveynimizin söylediği şeylerin kendi baş etme şeklini etkilememesi çok mümkün değil. Hep beni buluyor’a inandığında ebeveynimiz çok kaçıngan olabilir, benim aptallığım dediğinde kendine ısrarlı söyleniyor olabilir. Bizimle ilgili konulara da benzer işlevsiz baş etme şekilleri ile yaklaşacaktır. Böylece eleştirel tarafımızın sen dayanamazsın uzak dur veya hata yaparsan bu kabul edilemez diyen tarafı güçlenir. Bu durumda her kırıldığımızda sancılı bir iyileşme dönemi bizi bekliyor demektir.
Yeterince korunmadığımız bir iyileşme döneminde kırıklarımız yanlış kaynıyor. Yanlış kaynamış ruhlarımız bize hayat boyu aksaklık yaşatıyor, engeller oluşturuyor. Yanlış kaynamış ruhumuz asla yapamayacağımız hareketleri bize her gün tekrarlıyor, senin aksaklığın var, güvenemezsin, kontrolü bırakamazsın, rahat davranamazsın…
Yenilikler karşısında veya yeni bir ilişkiye başlarken veya sıkıntılı bir durumda incinmiş çocuk modumuzun bir miktar kaygılanması çok doğalken, yanlış kaynamış tarafımızın yani eleştirel yanımızın çıkıp bunlar bak gayet olabilir sen de olunca kahrolursun demesi ile endişe bir hayli artar. Bunu sürekli tekrarladığında ise rahat hissedemez hale geliyoruz.
Çocuklukta destek alamadığımız durumlarda biz de o desteği sağlamak ile ilgili yolları öğrenememiş oluruz. O yüzden bugün sağlıklı yetişkinimiz ne yapacağını bilmiyor olabilir. Endişe ile baş ederken bu yanımızı desteklemeye, neyin bizi endişelendirdiğini bulmaya ve o noktada ben de şöyle yapabilirim alanını geliştirmeye ihtiyacımız var. Sağlıklı yetişkin heybesini rahat olup illa da olumsuz bir şey olmadığını gördüğünde veya sıkıntılı bir durum deneyimleyip bunla baş edebildiğinde doldurur ve böylece incinmiş çocuk yanımızı yatıştırabilir.
Endişe ile baş ederken baş etme becerilerimizi geliştirmeye duyulan ihtiyaç yazının başında söz ettiğim filmden bir sahneyi zihnime getiriyor. Çocuk Alvy sık sık çarpışan arabalara bindiğinden ve içindeki öfkeyi bu yolla boşalttığından söz ediyor. Öfke kendimizi koruma ihtiyacı ile ilişkilendirilen bir duygu. Ancak sahnede herkes ona vuruyor, o arabası ile kimseye çarpılmaktan kurtulup çarpamıyor. Endişe yaratan durum karşısında çoğunlukla bu hisse kapılırız, korkulu senaryonun pasif bir ögesi olacak ve aktif tarafa asla geçemeyeceğiz….
Yanlış kaynamış yanlarımız, spontane olup coştuğumuz mutlu çocuk modumuza engel oluşturur. Kontrollü, titiz olurken eğlenmekte zorlanırız. Riskleri güvenceye almaya çalışırken, riskleri düşünmek onları bizim için yeterince var eder. Eleştirel ses hayatımızı böyle detaylıca boşaltırken, incinmiş çocuk modumuz yatıştırılmadan aktif tutulmaya devam eder. Filmde bu boşluk şöyle bir ironi ile aktarılıyor; Alvy komedyen ama kendisi eğlenebilen birisi değil, en sevdiği şey ise ölüm hakkında düşünmek.
Ruhlarımızı ve bedenlerimizi kırılmaya karşı yeterince korumak kâfi. Yeterince korumak kavramı önemli çünkü endişede bir şeyleri kontrol ederek ancak korunacağımıza inanırız ki bu da risklerin varlığını hep canlı tutan bir yoldur. Oldu kırıldık, yeterince korunursak beden iyileşir ve yeterince korunursak ruhsal yaralarımız da iyileşir. Ruhlarımız kırılabilir ama doğru şekilde kaynarsa hayat canlı bir şekilde sürmeye devam eder.
İyi Hissetmek dergisi 'Evham' sayısında yayımlanmıştır.
4 Beğeni
Yazan Uzman
|
Makale Kütüphanemizden |
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.