2007'den Bugüne 92,874 Tavsiye, 28,332 Uzman ve 20,037 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Erkeklik
MAKALE #13828 © Yazan Uzm.Psk.Dnş.Nuray ÖZBEN AVŞAR | Yayın Aralık 2014 | 2,216 Okuyucu
TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ VE ERKEKLİK

Toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri bağlamında kadınların hem özel hem de kamusal alanda eşitsiz konumları BM başta olmak üzere uluslar arası kuruluşların, kadın hareketlerinin süregelen çabalarına; kadın-erkek eşitliğinin, insan haklarına ilişkin tüm uluslar arası belgelerin temel ilkeleri arasında olmasına, bilimsel araştırma ve hukuksal düzenlemelere karşın dünya genelinde devam etmektedir. Gelinen noktaya bakıldığında toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve kadın haklarının geliştirilmesi korunması bağlamında yalnızca yasal alanda hak verilmektedir. Kadınlara özel politikalar geliştirilip birçok tedbir alınmasına rağmen tek başlarına yapılanların yeterli olmadığı görülmektedir.
Bu kapsamda, 1990’lı yılların ortalarından itibaren toplumsal cinsiyeteşitliğinin sağlanması ile kadın haklarının geliştirilmesine ve korunmasınadönük çabaların başarıya ulaşmasında kilit faktörlerden birinin erkeklerinsürece dâhil edilmesi olduğu görüşü ön plana çıkmaya başlamıştır.Toplumsal cinsiyet eşitliğine erkeklerin katılımı olarak adlandırılabilecekbu görüş, süregelen toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin eşitlikçi biçimdedeğiştirilmesi için yalnızca kadınların bilinçlendirilmesinin yeterli olmadığınıngörülerek erkeklerin değişiminin de sağlanmasının gerekliliğindendoğmuştur.


Erkeklik
Toplumsal cinsiyet, kadınlarla erkeklere ve kadınlarla erkekler arasındaki ilişkilere birlikte atıfta bulunan bir kavramdır. Bu açıdan toplumsal cinsiyetle ilgili olarak vurgulanması gereken önemli bir konu, toplumsal cinsiyetin yalnızca kadınlara özgü (sorunlar yaratan) bir kavram olarak algılanmaması gerektiğidir. Bununla birlikte, toplumsal cinsiyet düzeni içerisinde gelişen toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin ve bu eşitsizliklerin farklı görünümlerinin tek bir erkeğin biyolojik cinsiyetinden kaynaklanmadığının altını çizmekte de yarar vardır. Toplumsal cinsiyetten kaynaklanan eşitsizlikler genel olarak erkeklerin kadınlar üzerindeki baskı ve şiddetiyle örgülenmiştir. Kadınlarla erkekler arasındaki toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizlikler; insan bilinci, dil ve toplumsal deneyimlerin kurumsallaşmış yapıları içerisinde sürekli şekilde yeniden üretilmekte olan patriarkal toplumsal cinsiyet düzeni içerisinde kökleşmiştir.Toplum, kadın ve erkek kimliklerini kurgulamakta; yalnızca kadınları değil, erkekleri de bu kimlikler içine sokmaktadır. Sonuçta, cinsiyetler arasındaki ayrım veya ayrımcılık hiçbir zaman “işlenmemiş” bir halde ortaya çıkmamakta; aksine her zaman toplumda yaratılan bir hiyerarşi içinde erkek veya kadını önceden içine alan bir yorumla ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte, kadın sorunları dile getirilirken esas olarak bu sorunların ortaya çıkmasında önemli aktörlerden biri olan ve cinsiyete dayalı iktidar ilişkilerinin öznesini oluşturan “erkekliğin” ne olduğu ve nasıl inşa edildiği uzunca bir süre ciddi biçimde sorgulanmamıştır. Nedeni feministlerin ve araştırmacıların PATRİARKİ kavramı üzerinde durmalarından kaynaklanmış olabilir. Patriarki kavramının kadınların, erkekler ve erkeklerin denetimi altındaki toplumsal ve siyasal kurumların uygulamaları sonucu uğradıkları ayrımcılığın farkına varılmasında çok önemli bir rol oynadığı bir gerçektir. Patriarki kavramının genelleştirici tarzının arkasında yatan sebebin, sosyal bilimler alanında egemen olan biyolojik cinsiyet kavramı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu kavram erkekliğin doğuştan sahip olunan genetik bir özellik ve doğal olduğunu kabul etmektedir.
“Erkek çalışmaları” alanı toplumsal cinsiyet farklılıklarının meydana gelişini merkezine alan bir çalışma alanı olarak ortaya çıkmıştır. Erkeklik alanında yapılan ilk çalışmalar erkeklik deyince ne anlaşıldığını ve hangi özelliklerin kastedildiğini açıklamaya çalışmış, geleneksel biyolojik cinsiyet yaklaşımlarına tepki olarak bazı erkeklerin de egemen erkeklik rollerinden şikâyetçi olabileceğini iddia etmiştir. Ayrıca bu çalışmalar egemen erkeklik değerlerinin erkekler üzerinde de olumsuz etkileri olduğunu ortaya koymaya çalışmıştır.

Erkeklik alanında öncü çalışmaların başında Joseph Pleck’in “The Myth of Masculinity” (Erkeklik Mitosu, 1981) adlı çalışmasını saymak gerekir. Pleck (1981), bu çalışması ile eril iktidarın cinsiyete dayalı işbölümü ile ilişkisini ve bu sayede inşa edildiğini ortaya koymuş ve erkeklik alanında yapılacak çalışmalara yön vermiştir Erkeklik konusunda yapılan araştırmaların artmasıyla birlikte bu alanda en çok tartışılan tezlerin yazarı R. W. Connell olmuştur. Connell “Gender and Power” (Toplumsal Cinsiyet ve İktidar, 1987) ve “Masculunities” (Erkeklikler, 1995) adlı iki eseri ile farklı erkeklikleri ortak paydada toplayan şeyin kadınlar üzerinde kurdukları iktidar olduğunu belirtmiş ve bunu “hegemonik erkeklik” kavramıyla tanımlamıştır.
Hegemonik Erkeklik
İlk olarak Connell (1995) tarafından ortaya atılan hegemonik erkeklik;“patriarkinin meşrulaştırılması sorunsalına genel kabul görmüş bir cevapolarak toplumsal cinsiyet pratiklerinin yapılanışı anlamına gelenve erkeklerin baskın konumları ile kadınların ikincil konumlarını garantieden bir kavram” olarak tanımlanmıştır. Toplumsal cinsiyet düzeninde oluşturulan iktidar ilişkileri,yalnızca kadınların erkekler tarafından ezilmesine ve ikincilleştirilmesineyol açan patriarki kavramı ile değil; erkeklerin sahip oldukları iktidarınasıl sürdürdükleri ve yeniden ürettiklerine ilişkin soruları gündeme getirenhegemonik erkeklik kavramıyla açıklanılmaya çalışılmıştır.
Connell, hegemonik erkeklik kavramının yardımıyla az sayıdaki bir gruperkeğin bütün güç ve iktidar pozisyonlarını ellerinde tutabildiğini açıklamaya çalışmıştır. Buna göre, iktidarı elinde tutan erkek sayısı çok az da olsa, geniş bir erkek kesiminin onayı ve ortaklığıyla beslenmekte olan hegemonik bir oluşum söz konusudur. Bu oluşum, hegemonik erkeklik uygulamalarını onaylama, bu uygulamalara katılma veya bunlara ses çıkarmama karşılığında farklı erkekliklere ayrıcalıklar sunmaktadır. Böylece, farklı erkeklikler ortak payda olan kadınların bağımlılığı noktasında buluşmaktadır. Bununla birlikte, hegemonik erkekliğe karşı hegemonya iddiası olan erkekliklerle de müzakereler, içselleştirmeler, dönüştürmeler veya dışlamalar yoluyla ilişkiler kurulmakta ve hegemonyanın devamı sağlanmaktadır. Hegemonik erkeklik, yalnızca kültürel pratikler ve geleneksel alışkanlıklar içine gömülü erkeklik davranışlarından doğmamakta, bunlara ek olarak hegemonik erkekliğin üretilmesinde çeşitli kurumların varlığı da oldukça önem arz etmektedir. Bu çerçevede; devlet düzeni, yasalar, ticari şirketler, sendikalar, aile, ordu gibi kurumlar aracılığıyla ekonomik ve kamusal faaliyetler hegemonik erkeklik değerleri ile yoğrulmaktadır. Toplumsal cinsiyet düzeni daha çok kadınların yaşadığı patriarkal cinsiyet ilişkileri üzerinden sorgulanırken Connell’in hegemonik erkeklik kavramını geliştirmesiyle hegemonik ve diğer erkeklikler arasındaki ilişkileri sorgulamanın yolu açılmıştır. Böylece, toplumsal cinsiyet düzeninde farklı erkekliklerin inşası toplumsal cinsiyet alanına belli bir dinamizm getirmiştir.
Erkeklik, bir sosyal pozisyon, bir dizi uygulama ve bu bir dizi uygulamanın etkilerinin kişiler, ilişkiler, kurumsal yapılar ve küresel egemenlik ilişkileri üzerinde şekillenmesidir. Buna göre erkeklik, cinsiyete bağlı olmaksızın kişiler tarafından erkekliğe özgü uygulamaların benimsenmesi yoluyla elde edilebilecek bir sosyal konumdur. Erkeklik, “erkeksi” olarak tanımlanan bir dizi uygulama ve vasıftan oluşmaktadır. Erkeklik, her ne kadar sosyal bir konumdan ibaret olarak farklı cinsiyetlerin kullanımına açık bir dizi uygulamadan oluşan bir kavram olarak görülse de, toplumsal cinsiyet düzeni içinde bireylerin biyolojik cinsiyetleri üzerine kurulmuş olan toplumsal cinsiyet rollerinin kesin ve net biçimde ayrıştırılmış olması nedeniyle erkeklik erkek cinsine uygun görülmektedir. Belirli bir kültürde erkekliğin nasıl inşa edildiği konusunda gelişmiş bir fikre sahip olmadan erkeklerin tavır ve davranışlarının eşitlikçi bir perspektifle nasıl değiştirilebileceği konusunda eksik fikir yürütülmüş olur.
Bunun için, erkekliğin toplumsal cinsiyet düzeni içerisinde inşa edilişini ortaya koymak gerekmektedir. Toplumsal cinsiyet düzeni içerisinde erkek olmaya (erkekliğe) dair karakteristik özellikler, erkekler tarafından sosyalleşme süreçleri ile öğrenilmekte ve benimsenmektedir. Erkekler büyüme süreçleriyle birlikte içinden geçtikleri sosyalleşme sürecinde, kadınlar üzerinde egemenlik kurmayı da kapsayan güç veya iktidarla özdeşleşirler. Başka bir ifadeyle erkekler, toplumsal cinsiyetçi yapı içerisinde ister birey olarak isterse farklı gruplara mensup erkekler olarak güç ilişkileri üzerinden tanımlanmaktadırlar.



Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
Toplumsal cinsiyet eşitliği, kadınlarla erkekler ve kız çocuklarıyla erkekçocukları arasında hak, sorumluluk ve fırsatlara erişimde eşitlik anlamınıtaşımaktadır. Başka bir ifadeyle toplumsal cinsiyet eşitliği, birey olmaktankaynaklanan hak, sorumluluk ve fırsatların kadın veya erkek olarakdünyaya gelmekle ilişkilendirilmemesi anlamına gelmektedir. Buradakastedilen eşitlik, kadınlarla erkeklerin “aynı olmaları” anlamına gelmediğigibi toplumsal cinsiyet eşitliğinin gerçekleştirilmesi de kadınlarlaerkeklerin sonuç olarak aynı olmalarının sağlanması anlamını taşımamaktadır
Toplumsal cinsiyet eşitliği sabit bir olgu olmaktan çok bir süreçtir. Busüreç, toplumsal cinsiyet ilişkilerinin daha eşitlikçi, daha adil, daha demokratik,baskıdan ve ataerkillikten uzak olacak biçimde değiştirilmesiniamaçlamaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitliği, kadınlarla birlikte erkeklerinde dönüşümüne atıfta bulunan uzun soluklu bir dönüşüm anlamınıtaşır. Araştırmalar, toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri ile erkekliğin ve erkeklerintoplumsal cinsiyet kimliklerinin toplumsal tanımlarının beraberdokunduklarını tekrar ve tekrar ortaya koymaktadır. Bu yüzden toplumsalcinsiyet eşitliğine dayalı bir toplum oluşturmak erkeklerin tekrar düşünmelerini,geleneksel erkeklik kimliklerini gözden geçirmelerini, yenidavranış biçimleri geliştirmelerini ve kadınlarla olan ilişkilerini yenidenşekillendirmelerini gerekli kılar. Dolayısıyla toplumsalcinsiyet eşitliği erkeklerin değişimini ve erkeklerin katılımını da içerir.
Toplumsal cinsiyet eşitliği kadınlarla erkekleri birlikte ilgilendiren bir kavramdır.Bununla birlikte, toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine yapılan tartışmalaruzunca bir süre “toplumsal cinsiyet tarafsızlığı” gözetilerek veyaeşitliğe “kadın perspektifi” eklenerek yapılmaya çalışılmıştır. Bugün pekçok ülkede toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve bu yönde değişimlerinyapılması hala bir kadın sorunu/meselesi olarak algılanmaktadır.Bu durum bazen bizzat kadınlar tarafından da yaratılabilmektedir.Toplumsal cinsiyet eşitliğinin bu şekilde yalnızca bir kadın meselesi olarakalgılanması, toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin çabalar sırasında erkeklerindeğişime karşı gösterdikleri dirençten çok, kadınların ve kadınlarındeğişime yönelik gayretlerinin problem olarak görülmesi sonucunudoğurabilmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin gerçekleştirilmesinde kadınlargibi erkekler de hesaba katılmalı ve toplumsal cinsiyet eşitliği erkekleride içermelidir.
Bu kapsamda, son yıllarda toplumsal cinsiyet yaklaşımlarıüzerine yapılan araştırmalarda erkekler üzerine gittikçe artanoranda odaklanıldığı görülmektedir. Erkekler üzerine yoğunlaştırılan buçalışmalarda temelde üç yaklaşım üzerinde durulmaktadır. Birinci yaklaşım,erkeklerin toplumsal cinsiyet eşitliği için müttefik olmalarına duyulanihtiyacı ve daha fazla erkeğin aktif olarak toplumsal cinsiyete yönelikçalışmalara katılımlarının sağlanmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır.İkinci yaklaşım, erkeklerin mevcut tavır ve davranışları değişmedentoplumsal cinsiyet eşitliğine ulaşılmasının mümkün olamayacağınınfarkına varılması gerektiğini dile getirmektedir. Son yaklaşıma göre ise,toplumsal cinsiyet düzeni erkeklerin davranışlarını da sınırlayarak erkeklereoldukça ağır yükler yükleyen bir düzendir ve erkekler için dezararlıdır Toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin meseleler kamuoyunda esas olarakkadınlar tarafından dile getirilmektedir. Bunun ardındaki sebep gayetbasit bir mantıkla açıklanabilir: Toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri asıl olarakkadınları dezavantajlı kılmaktadır ve bu yüzden toplumsal cinsiyeteşitliğinin sağlanması amacıyla gerekli değişikliklerin yapılmasını da doğal olarak kadınlar talep etmektedir. Bunun sonucunda da, toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin meseleler geniş çapta kadın meseleleri olarak görülmektedir. Bu nedenle, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması çoğu zaman erkekler için herhangi bir sorun olarak görülmediği gibi erkeklerin konuyla herhangi bir ilgilerinin bulunmadığı da varsayılmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, yalnızca ekonomik varlıkların erkeklerin kontrolünde olması sonucunu doğurmakla kalmayıp; siyasi güç, kültürel otorite ve silahlı kuvvetler gibi pek çok erkin de erkeklerin ellerinde bulunmasına sebep olmaktadır. Bu durum kadınların bu alanlara eşit erişim imkânından yoksunluğunu da beraberinde getirmektedir. Bununla birlikte, erkeklerin birçok alandaki güç ve kontrolleri, kadınlar üzerinde de kontrol kurmaları sonucunu doğurmaktadır. Tüm bu nedenler, ekonomik ve sosyal alanda alınan kararlarda kadınların olması gereken ölçüde etkili olamamalarına ve kendi ihtiyaçlarını dile getirme fırsatından yeterince yararlanamamalarına sebep olmaktadır. Sonuç olarak, toplumun her seviyesindeki iktidar ilişkilerinin ve kadınların hayat koşullarının eşitlikçi bir şekilde değişmesi için erkeklerin toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin çabalara dâhil olmaları gerekmektedir.

KAYNAKÇA
UN. (2008). The Role of Men and Boys in Achieving Gender Equality.
29.07.2008, http://www.un.org/womenwatch/daw/public/w2000/W2000%20 Men%20and%20Boys%20E%20web.pdf.

Scott, J. W. (2007). Toplumsal Cinsiyet: Faydalı Bir Tarihsel Analiz Kategorisi. (A.T. Kılıç, Çev.) İstanbul: Agora Kitaplığı. (1988).

Connell, R.W. (2003). The Role of Men and Boys in Achieving Gender
Equality. 29.07.2008, http://www.un.org/womenwatch/daw/egm/menboys2003/ Connell-bp.pdf.

Acuner, S. (1999). Türkiye’de Kadın-Erkek Eşitliği ve Kurumsallaşma
Süreci. Yayınlanmamış doktora tezi, Ankara Üniversitesi.
Sayer, H. (2011) Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Erkeklerin Katılımı. Uzmanlık tezi. www.ksgm.gov.tr








.tr
Yazan
Uzm.Psk.Dnş.Nuray ÖZBEN AVŞAR
 
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Erkeklik" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Dnş.Nuray ÖZBEN AVŞAR'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Dnş.Nuray ÖZBEN AVŞAR'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Uzm.Psk.Dnş.Nuray ÖZBEN AVŞAR
Uzman Psikolojik Danışman
 
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Dnş.Nuray ÖZBEN AVŞAR'ın Makaleleri
► Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Psk.Kadriye DOĞAN
► Toplumsal Cinsiyet Psk.Esra BAYRAKTAR SÜNGÜ
► Toplumsal Cinsiyet Rolleri Psk.Aydın Deniz YÜCE
► Toplumsal Cinsiyet Rolleri Psk.Dnş.Fatma YÜCEL TEMİZKAN
► Erkeklik ve Erkek Cinselliği Psk.Dila HOTLAR
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 20,037 uzman makalesi arasında 'Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Erkeklik' başlığıyla benzeşen toplam 20 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Motivasyon Haziran 2020
► Aleksitimi Haziran 2020
► Aşil Sendromu Haziran 2020
► İletişim Engelleri Aralık 2014
► Öğrenme Güçlüğü Aralık 2014
► Aile İçinde Tutumlar Aralık 2014
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


14:26
Top