Eleştiri: Beni Gidi Psikiyatri Düşmanı Beni
“Kimi ilacı bırakamıyorum” diyor, kimisi, “Kullanıyorum ama daha kötüyüm”. Kimi, "Az fayda etti" diyor, bakıyorsunuz bu fayda bile aslında ilaç dışı gelişmelerle ilgili gibi görünüyor. Ancak, “İlaç içtim; fobimi, panik atağımı, OKB’ mi sadece ilaç sayesinde yendim” diyen tek bir kişi göremiyorsunuz.
Bunu bilen uyanıklar yıllarca dışladıkları terapiyi hatırlıyor, “Canım tabi terapi de lâzım” demeye başlıyorlar. Buradaki esas amaç terapinin faydasını bir nebze de olsa ilaca mâl etmek. Böylece ilacın hızla düşen prestijini yıllardır dışladıkları terapi sayesinde koruyabilmek!
Ancak bunu en başta değil; iş işten geçtikten, hasta ellerinde patlamaya başladıktan sonra yapıyorlar. Bir yığın ilacı yıllarca dayadıktan sonra… Sonra her yeni hastalar için aynı hatalı süreci gözlerini kırpmadan sürdürebiliyorlar. Ta ki onlar da ellerinde patlama noktasına gelene dek…
Binlerce benzer örnekten bir tanesi:
Hocam Panik atağım varmış, iki yıldır X ilacı kullanıyorum.
Fayda etti mi?
Hocam bırakınca daha kötü oluyorum!
Bakıyorsunuz, tipik manada panik atak yok. Verilen ilaç da spesifik olarak panik atak ilacı değil; depresif duygu durum ilacı yani antidepresan.
2 yıldır kullanılıyor. Daha ne kadar kullanılacağı meçhul! Bırakmaya kalkanlar abartılı bilgiler verilerek korkutuluyor. Sanki elli sene önce bu ilaçlar varmış gibi. Sanki bir asır önce insanlar bu ilaçlar yoktu diye patır patır bunalımlardan kırılmışlar gibi.
Millet ilaca abone yapılmış. Piyasaya; sanki hastaların tedavi olup da hastalıklarından tamamen kurtulmaları gerekmiyormuş; önemli olan (iyileşseler de iyileşmeseler de) verilen ilacı içmeye devam etmeleriymiş gibi bir hava hâkim olmuş. İlaç adeta eksikliği sorun olan bir gıda takviyesi gibi lanse edilir olmuş. Bu yaygın anlayış çoktan kanıksanmış. Hastalar, “İyileştirmeyecek olan bir ilacı neden içiyorum” sorusunu soramayacak hale getirilmişler.
Bir antibiyotik ilacı eğer uygun bir dozda başlanmış ise en ağır enfeksiyonları bile bir haftada yok ediyor. Psikiyatride ise 2, 3, hatta 5 ve 10 yıllık ilaç kullanımı artık rutine dönüşmüş. Nasrettin hocanın bir ciğere bir kediye bakıp, “Kedi burada ise ciğer nerede” çıkışında olduğu gibi, “Kullanılan ilaç ise tedavi nerede; yok tedavi 3, 4, 5 ve 10 yıl sürüyorsa ilaç nerede” sorusunu soran yok! Sorana ise kirli yafta hazır:
Psikiyatri düşmanı!
En iyimser ifadeyle ruhsal yardım adı altında maalesef ki psiko-cinayetlerin işlendiği bu alan varlığını bilinmezler, hekime olan itimat ve sorgulatmama esası üzerinde sürdürmeye devam ediyor.
Üzüntü ile anskiyete, depresif duygu durumla depresyon, korku ile fobi, yaramazlıkla hiperaktivite bozukluğu arasındaki hayati ayrım artık kimsenin umurunda değil. Gündelik sorunlara, yaşamın en olağan dalgalanmalarına iki dakikada hastalık muamelesi çekiliyor. Çünkü malum, hastalık teşhisi koymayınca ilaç verilemiyor. İlaç verilmeyince yapılacak ilaç dışı psikolojik işlemler pek arzu ve tercih edilmiyor. Böylece hekimler ilaç verebilmek için koydukları suni teşhislere bir süre sonra kendileri de inanır hale geliyorlar.
Bu türden vahametlerle şişirilen ilaç giderleri için millet kanser türü ağır hastalıklara “maliyetler – giderler arttı” denilerek ek ücret ödemek zorunda bırakılıyor. Olmayan hastalıkları için ağır yan etkili ilaçlar alan kişiler ise bedenlerinde gözlemledikleri yan etkilere bakarak kendilerini sahiden ciddi hasta gibi görür bir hale geliyorlar. Vicdanının sesini dinleyerek bu gerçekleri anlatan psikologlar ise bel altından vurularak ya itibarsızlaştırılıyorlar ya da işlevsellikleri devre dışı bırakılarak bir nevi cezalandırılıyorlar.
Panik ataktan fobiye, alt ıslatmadan kekemeliğe kadar duygu, düşünce ya da davranış odaklı tüm sorunlara aynı grup ilaç sadece farklı ticari isimler altında veriliyor.
İlacını değiştirelim denilerek ilaçların esasında sadece ticari adları değiştiriliyor.
Alakasız ilaçlarla hastalar iyileşme ümidine sokuluyor.
İyileşemeyeceklerini düşünmeye başlayan, bu nedenle damdan düşmüşe dönüştürülen kişiler bu sefer de daha uzun süre kullanmaları gerektiğine inandırılıyorlar.
Bırakın kronik hastalık olmasını, daha hastalık bile olmayan sorunlar için dahi uzun süreli ilaç raporları çıkarılıyor.
Hastaların bilgisizlikleri ve köklü itimat duyguları suistimal ediliyor. Üstelik bu işler her alanda olabilecek birkaç istisna değil; rutin uygulamalar haline gelmiş durumda.
Vs. vs. vs.
Psikolog
İzzet Güllü
Bunu bilen uyanıklar yıllarca dışladıkları terapiyi hatırlıyor, “Canım tabi terapi de lâzım” demeye başlıyorlar. Buradaki esas amaç terapinin faydasını bir nebze de olsa ilaca mâl etmek. Böylece ilacın hızla düşen prestijini yıllardır dışladıkları terapi sayesinde koruyabilmek!
Ancak bunu en başta değil; iş işten geçtikten, hasta ellerinde patlamaya başladıktan sonra yapıyorlar. Bir yığın ilacı yıllarca dayadıktan sonra… Sonra her yeni hastalar için aynı hatalı süreci gözlerini kırpmadan sürdürebiliyorlar. Ta ki onlar da ellerinde patlama noktasına gelene dek…
Binlerce benzer örnekten bir tanesi:
Hocam Panik atağım varmış, iki yıldır X ilacı kullanıyorum.
Fayda etti mi?
Hocam bırakınca daha kötü oluyorum!
Bakıyorsunuz, tipik manada panik atak yok. Verilen ilaç da spesifik olarak panik atak ilacı değil; depresif duygu durum ilacı yani antidepresan.
2 yıldır kullanılıyor. Daha ne kadar kullanılacağı meçhul! Bırakmaya kalkanlar abartılı bilgiler verilerek korkutuluyor. Sanki elli sene önce bu ilaçlar varmış gibi. Sanki bir asır önce insanlar bu ilaçlar yoktu diye patır patır bunalımlardan kırılmışlar gibi.
Millet ilaca abone yapılmış. Piyasaya; sanki hastaların tedavi olup da hastalıklarından tamamen kurtulmaları gerekmiyormuş; önemli olan (iyileşseler de iyileşmeseler de) verilen ilacı içmeye devam etmeleriymiş gibi bir hava hâkim olmuş. İlaç adeta eksikliği sorun olan bir gıda takviyesi gibi lanse edilir olmuş. Bu yaygın anlayış çoktan kanıksanmış. Hastalar, “İyileştirmeyecek olan bir ilacı neden içiyorum” sorusunu soramayacak hale getirilmişler.
Bir antibiyotik ilacı eğer uygun bir dozda başlanmış ise en ağır enfeksiyonları bile bir haftada yok ediyor. Psikiyatride ise 2, 3, hatta 5 ve 10 yıllık ilaç kullanımı artık rutine dönüşmüş. Nasrettin hocanın bir ciğere bir kediye bakıp, “Kedi burada ise ciğer nerede” çıkışında olduğu gibi, “Kullanılan ilaç ise tedavi nerede; yok tedavi 3, 4, 5 ve 10 yıl sürüyorsa ilaç nerede” sorusunu soran yok! Sorana ise kirli yafta hazır:
Psikiyatri düşmanı!
En iyimser ifadeyle ruhsal yardım adı altında maalesef ki psiko-cinayetlerin işlendiği bu alan varlığını bilinmezler, hekime olan itimat ve sorgulatmama esası üzerinde sürdürmeye devam ediyor.
Üzüntü ile anskiyete, depresif duygu durumla depresyon, korku ile fobi, yaramazlıkla hiperaktivite bozukluğu arasındaki hayati ayrım artık kimsenin umurunda değil. Gündelik sorunlara, yaşamın en olağan dalgalanmalarına iki dakikada hastalık muamelesi çekiliyor. Çünkü malum, hastalık teşhisi koymayınca ilaç verilemiyor. İlaç verilmeyince yapılacak ilaç dışı psikolojik işlemler pek arzu ve tercih edilmiyor. Böylece hekimler ilaç verebilmek için koydukları suni teşhislere bir süre sonra kendileri de inanır hale geliyorlar.
Bu türden vahametlerle şişirilen ilaç giderleri için millet kanser türü ağır hastalıklara “maliyetler – giderler arttı” denilerek ek ücret ödemek zorunda bırakılıyor. Olmayan hastalıkları için ağır yan etkili ilaçlar alan kişiler ise bedenlerinde gözlemledikleri yan etkilere bakarak kendilerini sahiden ciddi hasta gibi görür bir hale geliyorlar. Vicdanının sesini dinleyerek bu gerçekleri anlatan psikologlar ise bel altından vurularak ya itibarsızlaştırılıyorlar ya da işlevsellikleri devre dışı bırakılarak bir nevi cezalandırılıyorlar.
Panik ataktan fobiye, alt ıslatmadan kekemeliğe kadar duygu, düşünce ya da davranış odaklı tüm sorunlara aynı grup ilaç sadece farklı ticari isimler altında veriliyor.
İlacını değiştirelim denilerek ilaçların esasında sadece ticari adları değiştiriliyor.
Alakasız ilaçlarla hastalar iyileşme ümidine sokuluyor.
İyileşemeyeceklerini düşünmeye başlayan, bu nedenle damdan düşmüşe dönüştürülen kişiler bu sefer de daha uzun süre kullanmaları gerektiğine inandırılıyorlar.
Bırakın kronik hastalık olmasını, daha hastalık bile olmayan sorunlar için dahi uzun süreli ilaç raporları çıkarılıyor.
Hastaların bilgisizlikleri ve köklü itimat duyguları suistimal ediliyor. Üstelik bu işler her alanda olabilecek birkaç istisna değil; rutin uygulamalar haline gelmiş durumda.
Vs. vs. vs.
Psikolog
İzzet Güllü
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Eleştiri: Beni Gidi Psikiyatri Düşmanı Beni" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
7 Beğeni
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.