2007'den Bugüne 92,888 Tavsiye, 28,332 Uzman ve 20,042 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Menopoz ve Beslenme İlişkisi
MAKALE #16065 © Yazan Dyt.Şeyma SARAY | Yayın Ocak 2016 | 3,554 Okuyucu
MENOPOZ VE BESLENME İLİŞKİSİ
Kadın yaşamında önemli bir süreç olan menopoz, menstrual siklusun kalıcı olarak sonlanmasıdır. Menopoz fizyolojik bir dönemdir. Pratik hayatta, menopoz kadının doğurganlığının bitişi ve overde foliküler aktivitenin bitmesi nedeniyle adet görmenin sonlanması anlamına gelmektedir. Menopozla beraber kadınlarda östrojen düzeyindeki azalma nedeniyle birçok semptom görülürken, obezite, kardiyovasküler hastalıklar ve osteoporoz riski artmaktadır. Beslenme menopoz döneminde sağlığın ve yaşam kalitesinin artırılmasında önemli rol oynamaktadır (1). Ortalama yaşam süresinin uzaması ile her kadının ömrünün ortalama üçte birinin postmenopozal dönemde geçeceği düşünülmektedir. Menopozda yaşam kalitesinin korunması sağlık alanındaki en önemli hedeflerden biridir. Birinci basamakta menopozda yaşam kalitesini arttırmak için gerektiği durumlarda tedavinin yanı sıra yaşam tarzı değişiklikleri önem kazanmaktadır. Bunlar arasında alkolün azaltılması/bırakılması, sigaranın bırakılması, düzenli egzersiz, kilo verilmesi, sağlıklı beslenme, kan basıncının düzenlenmesi, kan şekeri ve lipid kontrolü unutulmamalıdır. Aile hekimi multidisipliner yaklaşım ve biyopsikososyal, kültürel ve varoluşsal bakış açısıyla kadını destekleyerek ve gerektiğinde tedavi ederek yaşamının bu dönüm noktasında yaşam kalitesini yükseltmeyi hedeflemelidir (2). Kadınlar, yaşam döngüsünün her aşamasında birçok sağlık sorunu ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu sağlık sorunlarının çoğu kadın cinsiyetine özgü olmaktadır. Kadın sağlığı ile ilgili yayınlar önceleri sadece üreme sağlığı ile ilgili iken, son zamanlarda kadınları etkileyen fiziksel, sosyal, mental ve emosyonel faktörlerin kompleks etkileşimleri üzerinedir. Birçok kronik hastalık kadınların yaşam sürelerini ve yaşam kalitesini etkilemektedir. Kadınlarda ölüm nedenlerinin başında kardiyovasküler hastalıklar gelmekte, bunu kanser, solunum sistemi ve endokrin hastalıklar izlemektedir. Özellikle menopozdan sonra osteoporoz da yaşamı tehdit etmektedir. Bu hastalıkların tedavisinde ve önlenmesinde beslenmenin de olduğu yaşam tarzı alışkanlıkları önemlidir. Düzenli yapılan fiziksel aktivite ile birlikte enerji alımının dengelenmesi ile uygun vücut ağırlığı korunmalıdır. Enerji yoğunluğu düşük, mikro besin ögeleri ve biyoaktif bileşenleri yüksek oranda içeren değişik türdeki besinlerin tüketilmesi önerilebilir (3). Menopoz ovaryumlarda geri dönüşümsüz fonksiyon kaybı sonucu doğurganlık yeteneğinin kaybolduğu, başta hormonal değişiklikler olmak üzere organizmada önemli değişikliklerin oluştuğu fizyolojik bir süreçtir. Ovaryum fonksiyonlarının ve östrojenin azalması sonucu ortaya çıkan çoğu vazomotor semptomlar, yaşam kalitesini olumsuz etkilerken, obezite, osteoporoz ve kalp damar hastalıklarının görülme sıklığında önemli artışlar görülmektedir. Obezite, kardiyovasküler hastalıklar ve osteoporoz açısından en önemli değiştirilebilir risk faktörleri yaşam tarzı ve beslenme ile ilişkili olanlardır. Bu nedenle post menopozal dönemde ideal beslenme biçimi bu risk faktörlerini elimine edebilmelidir. Uygun beslenme biçimi, sedanter yaşamdan uzak kalındığında daha da anlamlıdır. Beslenme açısından en önemli noktalar; günlük alınan kalori miktarının en alt seviyede tutulması, uygun olmayan besinlerden kaçınma, ihtiyacı artan besin maddelerini daha fazla oranda tüketme ve menopoza özgü bulguları azaltan besinlerin seçimi olarak sınıflandırılabilir (4). Bu dönem kadın yaşamının 1/3 lük kısmını kapsamaktadır. Bu dönemde bireyde; hem biyokimyasal hem psikososyal değişimlerle karşılaşılmaktadır (5).
Diyarbakır’da yapılan bir çalışmada; pre ve post menopozal dönemdeki kadınların bu döneme ait bazı özelliklerini ve kalsiyum tüketim düzeylerini araştırılmıştır. Bu çalışmada Diyarbakır’da il merkezinde lise ve üzeri öğrenim görmüş, rastgele seçilen 40 yaş üzeri 390 kadınla yüz yüze görüşme yapılmıştır. Ayrıca kadınların boy ve ağırlıkları ölçülerek beden kütle indeksleri (BKİ) incelenmiş. Çalışma kapsamına alınan kadınların %28.72’sinin menopoza girmiş olduğu saptanmış, Postmenopozoal kadınların %18,75’inde histerektomi veya ilaç kullanma öyküsü olduğu görülmüştür. Doğal olarak menopoza girenlerin son adet yaşı ortalaması 45,63 ± 4,60 olduğu kaydedilmiş. BMI’ ye göre kadınların %37.44’ü hafif şişman, %8,21’i şişman olduğu saptanmıştır. Bu çalışmada menopoza girmiş kadınların beden kütle indekslerinin daha yüksek olduğu notu düşülmüştür(16,10% - 5,00%) (p:0,000). Kadınların %24,62’sinin menopoz sebebiyle doktora başvurduğu, %14,61’inin düzenli olarak kalsiyum preparatı almakta olduğu, %6,41’inin düzenli olarak östrojen preparatı kullanmakta oldukları görülmüş. Menopoz sonrası dönemde kalsiyum gereksiniminin arttığını bilen kadınların oranı %82,31 gibi yüksek düzeyde iken kalsiyum kaynağı yiyecek tüketimi yeterli olanlar %35,13 gibi düşük düzeyde görülmüştür. Bu durum doğru beslenme bilgilerinin uygulamaya pek yansımadığını ve bu konuda beslenme eğitimi yapılmasının gerekliliğini bir kez daha göstermektedir (6).
Menopoza girmiş kadınlarda çeşitli faktörlere bağlı olarak osteoporoz görülme sıklığı artış göstermektedir. Yapılmış olan başka bir çalışmada ise; ortopedi polikliniğine başvuran menopoza girmiş kadınların bazı özellikleri ile kemik mineral yoğunluğu arasındaki ilişki incelenmiştir. Çalışma 3 Temmuz - 8 Ağustos 2006 tarihlerinde Gaziantep ilinde bulunan bir hastanede tanımlayıcı olarak yapılmıştır. Araştırmanın evrenini ortopedi polikliniğine başvuran tüm hastalar, örneklemini ise çalışmaya katılmaya istekli, menopoza girmiş, steroid ve kalsitonin gibi ilaçları son 1 yıldan daha uzun süredir kullanmayan 70 hasta oluşturmuş. Araştırmanın verileri anket formu kullanılarak toplanmış, kemik mineral yoğunluğu Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına bağlı olarak normal (t>-1. 0), osteopenik (t<-1. 0 ve >-2. 5) ve osteoporoz (t<-2. 5) olarak gruplandırılmıştır. Hastaların yaş ortalamasının 61. 5±10. 4 yıl olduğu, %82. 4’ünün düzenli güneş ışığı almadığı, %95. 7’sinin düzenli spor yapmadığı belirlenmiştir. Hastaların %41. 4’ünün haftada 2-3 defa süt tükettiği, %98. 6’sının daha önce kalsiyum tedavisi almadığı görülmüştür. Hastaların %41. 4’ün de osteopeni, %24. 3’ünde osteoporoz olduğu ve yaş arttıkça osteopeni -osteoporoz görülme sıklığının arttığı saptanmıştır (p<0.05). Hastaların sosyodemografik özellikleri, beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzları ile kemik mineral yoğunluğu arasında anlamlı bir ilişki bulunmadığı belirlenmiştir (p>0.05). Araştırmanın sonucu olarak; hastaların büyük bir bölümünün düzenli spor yapmadığı, yaş arttıkça osteoporoz riskinin arttığı belirlenmiş, bu nedenle özellikle menopoza girmiş kadınlara osteoporozun önlenmesi için gerekli konularda eğitim verilmesi önerilmesi gerekliliği bir kez daha saptanmıştır (7). Kadınlarda osteoporozun önlenmesinde yeşil çayın yeri üzerine yapılmış bir çalışmada ise; Kadınlarda özellikle menopoz döneminden sonra görülme sıklığı artan osteoporoz, günümüzde önemli sağlık sorunlarından biridir. Genetik özellikler, D vitamini eksikliği, yetersiz kalsiyum alımı, hareketsiz yaşam biçimi, geç menarş gibi birçok risk faktörleri nedeniyle osteoporozun gelişimi önlenebilmekte ve tedavisi yapılmaktadır. Son dönemlerde osteoporozun önlenmesinde kullanılan ve farmakolojik olmayan yöntemlerden biri yeşil çay tüketilmesidir. Yurt dışında yapılan çalışmalarda, yeşil çay tüketiminin kemik yoğunluğunun düzenlenmesinde ve kemik sağlığının korunmasında etkili olduğu belirtilmiştir. Fakat ulusal alanda konu ile ilgili yeterli veri bulunmamaktadır. Kadınlarda, özellikle postmenopozal dönemde sıklıkla karşılaşılan osteoporozdan korunmak için diyette yeterli miktarda kalsiyum ve D vitamini alımı, düzenli egzersiz, sigara içmeme, alkol ve tuz tüketiminin azaltılması gibi farmakolojik olmayan önlemler uygulanması yapılmaktadır. Bugün uygulamalara ek olarak, osteoporozun tedavisinde yeşil çayın kullanılması önerilmektedir. Son yıllarda yapılan çalışmalarda ise yeşil çayın içeriğinde yer alan kimyasal maddelerin kemik sağlığı üzerine olumlu etkiler sağladığı gösterilmektedir. Yapılmış olan çalışmada, yeşil çay ya da yeşil çay bioaktif kompanentlerinin kadınlarda kemik sağlığı üzerindeki etkilerini incelemek amacıyla ele alınmış olup, osteoporoz ile baş etmede yeşil çay tüketiminin etkinliği literatür bilgileri doğrultusunda tartışılmaktadır. Yapılmış bu çalışmada, özellikle kadınlarda osteoporozun tedavisi ve önlenmesinde sağlık profesyonellerine yön gösterici olacağı öngörülmüştür. Kadınlarda 35 yaşından sonra, kemik mineral yoğunluğunun yaklaşık her yıl %0,1’inin kaybedildiği, menopoz sonrası dönemde ise bu kaybın %23 oranına yükseldiği görülmüştür. Bu sebeple, kadınlarda özellikle menopoz sonrası dönemde osteoporoz sıklığı ile birlikte osteoporozun gelişimine neden olan faktörlerin belirlenmesine yönelik günümüzde çok sayıda çalışma yapılmıştır.
Yapılan pek çok çalışmada; ilerlemiş yaş, erken menopoz, emzirme süresinin uzunluğu, D vitamini eksikliği, düşük eğitim durumu, evli olmama, ev hanımı olma, kısa boy ve düşük kilolu olma beslenme alışkanlıkları, sigara tüketimi, uyku ve dinlenmenin yetersiz oluşu, açık hava ve güneşten yeterince yaralanmama, fiziksel aktivitenin yetersiz oluşu, yoğun stres gibi faktörlerin osteoporozun meydana gelmesinde etkili olduğu belirtilmektedir.
Osteoporoz, kemik mineral yoğunluğunun azalması ve kemik dokusunun mikro yapısında bozulma sonucu kemik kırılganlığının artmasıyla karakterize, multifaktöriyel ve sık rastlanan bir iskelet sistemi hastalığıdır. Osteoporozun önlenmesinde amaç kemik kütlesini maksimum düzeye çıkarmak olmalıdır. Kemik kütlesi maksimum seviyesine yoğunluk olarak 30-35 yaşlarında ulaşır. Bireyin kemik kütlesi ne kadar yüksekse, ileri yaşlarda osteoporoz gelişim riski de o kadar düşük olmaktadır. Osteoporoz patogenezinde pek çok risk faktörü (cinsiyet, menopoz, genetik özellikler, D vitamini eksikliği ve yetersiz kalsiyum alımı vb.) bulunmaktadır. Kadınlarda 35 yaşından sonra, kemik mineral yoğunluğunun yaklaşık her sene %0,1’inin kaybedildiği, menopoz sonrası dönemde ise bu kaybın %23 oranına yükseldiği bildirilmektedir. Bu sebeple, kadınlarda özellikle menopoz sonrası dönemde osteoporoz sıklığı ile birlikte osteoporozun gelişimine neden olan faktörlerin belirlenmesine yönelik günümüzde pek çok çalışma yapılmıştır. Osteoporoza bağlı olarak ortaya çıkan kemik kırıklarının tedavi maliyetinin yüksek olması ve tedavinin uzun zaman alması koruyucu sağlık hizmetlerinin önemini gündeme getirmektedir. Bireyin hayatı boyunca kemik sağlığını koruyabilmesi için değiştirilebilir risk faktörlerinin, özellikle beslenmenin düzenlenmesi oldukça önemlidir. Kadınlarda özellikle postmenopozal dönemde sıklıkla karşılaşılan osteoporozdan korunmak için diyette yeterli miktarda kalsiyum ve D vitamini alımı, düzenli egzersiz, sigara içmeme, alkol ve tuz tüketiminin azaltılması önerilmelidir. Son yıllarda, özellikle kadınlarda kemik sağlığını korumak amacıyla araştırılan konulardan birisi de, yeşil çay bioaktif kompanentlerinin osteoporoz yani kemik mineral yoğunluğu üzerindeki etkisidir. Kadınlarda osteoporozun önlenmesi ve tedavisine yönelik pek çok çalışma incelendiğinde, klinik çalışmalarda osteoporozun önlenmesine yönelik uygulanan yöntemler ile birlikte yeşil çay tüketiminin de yarar sağladığı ortaya konulmaktadır. Osteoporoz polikliniğine başvuran 60 yaş ve üzeri 632 kadın ile yapılan kesitsel bir çalışmada, kemik mineral yoğunluğu ile yaşam şekli arasındaki ilişki araştırılmıştır. Yapılan bu çalışmada ise yeşil çay tüketimi ve fiziksel aktivite alışkanlığı olan hastalarda, kemik mineral yoğunluğu daha yüksek olduğu görülmüştür. Menopoz dönemindeki kadınlarla yapılan başka çalışmalarda ise, çay içen kadınlarda çay içme alışkanlığı olmayanlara oranla kemik mineral yoğunluğunun daha yüksek olduğu dikkat çekmektedir. Veri kaynaklarında, yeşil çay polifenolleri ve müzik eşliğinde yapılan yavaş, yumuşak ve zarif jimnastik hareketlerinden oluşan Tai Chi egzersizinin, osteopenik kadınların kemik sağlığı üzerine olumlu yararları olduğunu gösteren kanıtlar olduğu görülmektedir. Özellikle, yeşil çay ekstresi ile ilgili hepatotoksisite endişeleri olmasına rağmen, postmenopozal dönemdeki kadınlarla yapılan çalışma sonuçları, Tai Chi egzersizi ile kombine yeşil çay polifenolleri takviyesinin kemik sağlığı üzerinde olumlu etkileri olduğunu gösterilmiştir. Son yıllarda yapılan çalışmalarda, kemik metabolizması ve kemik kaybı üzerinde oksidatif stresin önemi üzerinde durulmuştur. Osteoporotik postmenopozal kadınlarda oksidatif hasarın azaltılması üzerinde, Tai Chi egzersiz ile kombine yeşil çay polifenolleri takviyesinin etkinliğini incelemek amacıyla yapılmış bir çalışmada 171 kadın, 6 ay süreyle izlenmiştir. Katılımcılar üç gruba ayrılmış; birinci gruba 500 mg/gün yeşil çay polifenolleri takviyesi yapılmış, ikinci gruba 500 mg/gün plasebo ve Tai Chi egzersizi (60 dk/haftada 3 kez) yaptırılmış, üçüncü gruba ise 500 mg/gün yeşil çay polifenolleri takviyesi ve Tai Chi egzersizi ile (60 dk/haftada 3 kez) birlikte uygulanmıştır. Plasebo grubu kullanılarak yapılan bu çalışma sonunda, yeşil çay polifenolleri takviyesi ve Tai Chi egzersizinin, menopoz sonrası kadınlarda osteoporoz mekanizmasında rol oynayan faktörlerden biri olan oksidatif stres düzeylerini azalttığı, kemik sağlığını geliştirmek için katkıda bulunduğu gözlenmiştir. Yapılan diğer randomize deney-kontrol grubu çalışmalarında da, oksidatif stres hasarı ile inflamasyonda azalmaya bağlı olarak yeşil çayın kemik sağlığı üzerinde koruyucu rolü olabileceği kaydedilmiştir.
Literatürde, kadınlarda osteoporozun önlenmesinde yeşil çayın olumlu etkilerinden bahsedilmesinin yanında, yüksek kafein alımının kadınlarda düşük kemik mineral yoğunluğu için bir risk faktörü olduğu, yeşil çayın da kafein içerdiği belirtilmiştir. Bunun yanında alkol, çay ve neskafenin diüretik etkisiyle üriner sistemden kalsiyum kaybına neden olarak kemik mineral yoğunluğunu etkileyebileceği ifade edilmiştir. Çay tüketim miktarını sorgulayan anket çalışmalarında ise objektif veri sağlanamadığından, çay içme alışkanlığı ve kemik mineral yoğunluğu arasındaki ilişkinin kesin değerlendirilmesinde, çok doğru veri elde edilmesinin gerekliliğinden söz edilmiştir (8).
Yapılan çalışmalarda; dikkat çeken bir konu olan osteoporoz, menopoz sonrası tüm kadınların ve 50 yaş üstü erkeklerin KMY (Kemik mineral yoğunluğu) testi gereksinimi için klinik olarak değerlendirilmeleri tavsiye edilmektedir. Bu hastalarda KMY incelemesi sadece hastalığın şiddetini ve kanıtlanmış tedavi yöntemlerinin etkinliğini değerlendirmek için önem kazanmaktadır (9).
Bunun yanında osteoporoz farkındalığı üzerine yapılan bir araştırmada ise menopozun farkındalığı etkileyip etkilemediğini değerlendirmek için menopozda olan ve olmayan iki grup anket puan ortalaması açısından Mann Whitney-u testi ile değerlendirilmiştir. “Osteoporozu daha önce duydun mu?” sorusuna verdikleri cevap açısından menopozda olan ve olmayan grup arasında istatistiksel farklılık karşılaştırmasında ki-kare testinden yararlanılmıştır. Menopozun farkındalığı etkileyip etkilemediğini değerlendirmek için yine osteoporoz konusunda bilgisi olduğunu belirten 505 kadın menopoz sonrası (5,84±2,18) ve öncesi (7,15±1,96) iki grup anket puan ortalaması bakımından değerlendirildiğinde menopoz öncesi grubun ortalaması daha yüksek olduğu görülmüştür. İki grup arasında istatistiksel anlamlı farklılık saptanmıştır (p<0,001). Fakat osteoporoz hakkında bilgin var mı sorusuna verdikleri cevap açısından menopozda olan ve olmayan grup arasında istatistiksel anlamlı farklılık görülmemiştir (p>0,05). Yapılan çalışmada osteoporoz hakkında bilgin var mı sorusuna verdikleri yanıt açısından menopoz sonrası ve öncesi grup arasında istatistiksel anlamlı farklılık görülmemiştir (p>0,05). Bunun yanında bilgim var diyen (%86; 8) grup içinde menopoz öncesi ve sonrası osteoporoz farkındalık anket sonuçları arasında anlamlı farkındalık görülmüş, menopoz öncesi grubun ortalama anket skoru daha yüksek olduğu saptanmıştır (10).
Sonuç olarak; menopoz döneminde kadınlarda hormonal, psikososyal, biyokimyasal ve bunlara bağlı olarak fiziksel değişimler görülmektedir. Östrojen hormonunun salgılanma işleminin sonlanmasıyla birlikte bedenin zamana karşı yenilenme aşamaları hızla azalıp yıkım reaksiyonları artıyor. Beden kütle indeksi artıyor ve bu dönemde genellikle karın yağlanma hız kazanıyor yani kadınlarda elma tipi kilo alımı görülüyor. Bu durumda beraberinde pek çok sağlık probleminin oluşmasına zemin hazırlıyor. Yıkım reaksiyonlarının artması ile ilk karşımıza çıkan risk; osteoroporozdur. Osteoporoz tüm dünyada postmenopozal kadınlar ve yaşlılar başta olmak üzere toplumu etkileyen önemli bir halk sağlığı sorunudur. Kadınların doruk kemik kütlelerini en üst düzeyde tutarak menopoza girebilmeleri son derece önemlidir. Bu nedenle doruk kemik kütlesini ve kemik mineral yoğunluğunu etkileyecek etmenler göz önünde bulundurularak, bireylere kemik sağlığına yönelik eğitimlerin verilmesi ve bilinçlendirme çalışmalarının yapılması çok önemlidir. Beden ağırlığı kontrolü, yeterli kalsiyum ve D vitamini alımı, alkol alımının sınırlanması, sigara içilmemesi ile yaşam boyu düzenli fiziksel aktivite alışkanlığı kazanılması ile kadınlar osteoporozdan korunabilir (11).
Osteoporozun risk faktörleri; yaş, genetik (aile anamnezi, beyaz ten, D vitamini geni, morfolojik iskelet yapısı), beslenme (kalsiyumdan fakir diyet, aşırı protein alımı), hormonal (erken menopoz, geç menarş, doğum yapmamış olmak, 45 yaşın altında total histerektomi/ overektomi geçirmiş olmak), eşlik eden hastalıklar (hiperparatiroidi, Parkinson, gastrektomi), yaşam stili (sedanter yaşam, aşırı sigara, alkol, kahve tüketimi), ilaçlar (diüretikler, antikonvülzan ilaçlar, glikokortikoidler) olarak sayılabilmektedir (12). Bu riskler hayatın her döneminde olduğu gibi bu döneminde de beslenmenin en önemli unsur olduğunu karşımıza çıkartmaktadır. İkinci önemli unsurda fiziksel aktivite faktörüdür. Bu dönemde özellikle kadınlara; beslenmenin ve fiziksel önemi kişiye özel olduğunun ve beslenme eğitimi verilmesinin gerekliliğinin anlatılması şarttır. Bireye özel beslenme tedavisi ile olası hastalık riskleri, olması gereken miktarda ve süreklilikte yapılan egzersizlerle minimuma indirilmesi mümkün olmasının yanında yaşam kalitesini arttırmanın zemini hazırlanacaktır. Hayat kalitesinin artması da yaşam süresinin artmasına psikososyal yaşamında düzenlenmesine yardımcı olacaktır.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Menopoz ve Beslenme İlişkisi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dyt.Şeyma SARAY'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dyt.Şeyma SARAY'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Şeyma SARAY Fotoğraf
Dyt.Şeyma SARAY
Bursa (Online hizmet de veriyor)
Diyetisyen
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dyt.Şeyma SARAY'ın Yazıları
► Menopoz ve Beslenme Dyt.Nevra DEMİREL
► Menopoz ve Beslenme Dyt.Aslı İÇİNGÜR
► Menopoz Dönemi ve Beslenme Dyt.Merve KAYALI
► Menopoz Dönemi Beslenme Dyt.Güneş AKYIL AYNACI
► Menopoz Döneminde Beslenme Dyt.Turgay KÖSE
► Hipotroid ve Beslenme İlişkisi PDF Dyt.Füsun BİLGİN ÇAKMAK
► Spor ve Beslenme İlişkisi Dyt.Şule DOĞAN BEYAZ
► Selülit ve Beslenme İlişkisi Dyt.Sinem KOLBAKIR AYDIN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 20,042 uzman makalesi arasında 'Menopoz ve Beslenme İlişkisi' başlığıyla benzeşen toplam 78 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Susamış Olabilir Misin? Şubat 2022
► Sporcu Beslenmesi Ocak 2015
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


08:45
Top