Narsisistik Kişilik
Yunan mitolojsine göre Narkisos sudaki yansımasını görüp ve bu yansımasına aşık olur. Kendisine aşık olan ve ömür boyu ulaşamayacağı bir aşkın (kendisinin), peşinden giderek ömrünü tüketmiştir. İmkansız aşkına ulaşma isteğiyle suya düşüp boğularak hayatını kaybeder. (İlkay, 2002).
Bu mitolojik hikayeden esinlenerek isimlendirdiğimiz narsisizm, kişinin kendi vücuduna karşı duyduğu haz ve cinsel arzu anlamına geldiği görülür (Özaydın, 1984: 322).
Psikanalitik kuramcı Ellis 1998 yılında narsisizm kelimesini psikolojik bir kavramı açıklamak amacıyla kullanmıştır. Ellis narsisizmi özellikle kadınlarda görülen ve cinsel olan dürtülerin kişinin kendisini hayranlıkla gösterdiği duygular olarak açıklamıştır. Nacke 1899’da Ellis ‘in makalesinin bir özetini yazmıştır ve bu özette kişinin kendi bedenini cinsel bir obje gibi kullandığı cinsel sapkınlığa işaret eden “Narcissismus” terimini açıklamıştır.
Psikanalitik literatürde narsisizm önemli bir yere sahiptir. Frued narsisizmi kişinin cinsel gelişiminin bir dönemi olarak ele almıştır. . Freud, bu kişilerin; libidinal (cinsel içgüdü – cinsel enerji) kişiler olduğunu, amaçlarının kendilerini korumaya yönelik olduğunu ve liderlik rolünü üstlenebileceklerine değinmektedir (Freud, 1961: 215). Freud ‘un kişilik tipi olarak narsisizmden 1931’de söz ettiği görülür. Freud birincil ve ikincil olarak narsisizmi iki gruba ayırmıştır. Birincil narsisizmi bebeğin kendi vücudundan aldığı haz olarak yorumlayıp bunun normal cinsel gelişiminin bir evresi olduğunu savunmuştur. Sağlıklı bir bebeğin daha ilk doğduğu anda bile gereksinimlerinin karşılanmaması sevginin hem duygusal hem fiziksel anlamda ulaşılabilir olmaması bebeği düş kırıklığına uğratabilir. Bu şekilde gelişim gösteren sürecin ardından bebek nesneye yapması gereken libidinal yatırımı kendisine yapar. Bu durumda ikincil narsisizm ile sonuçlandığını vurgulamıştır. İkincil narsisizmde birey sevgisini nesneye aktaramadığı için yalnızca kendisini sevmekte bu nedenle başka bir kişiyi sevmek yada ilişki yaşamak gibi konularda zorluk yaşadığı görülmüştür.
Horney (1939)da narsisizmi benliğin abartılması (self- inflation) olarak tanımlamıştır. Horney, Frued’a katılarak narsisizmin çocukluk yaşantılarına dayandığını ileri sürmüştür. Çocukluk döneminde duygusal bağlanmanın zayıflaması sonucu bireyin sevme yetisinin azalması, özgüvenini kaybetmesi gibi durumların sonucunda kişinin benliğinin bastırıldığını öne sürmüştür. Ayrıca narsisizmin ortaya çıkmasında ebeveynlerin davranışlarının önemli bir rol oynadığını kendini hiçe sayarak çocuğunu düşünen, baskılayan, otoriter ve hırslı davranışların çocuğa sevilmek ya da kabul edilmek için böyle olmalısın gibi mesajlar ilettiğin vurgulamıştır. Bu vurgulamalar sonucunda çocuk kendi isteklerini düşüncelerini, hoşnutsuzluklarını ve fantezilerini bırakıp sahte bir kişiliğe büründüğünü bunun sonucunda kendine dair tüm değerleri kaybedip hiçlik ile karşı karşıya gelir. Hiçlik hissinin verdiği rahatsızlıktan kurtulmak için abartılı benlik arkasına saklanmaktadır.
Bir diğer önemli kuramcı Kohut (1971), Freud ile benzer hipotezler ileri sürmüş ve narsisizmi normal cinsel gelişimin bir evresi olarak görmüştür. Patolojik narsisiszmi ise normal gelişimdeki duraklama olarak görmüştür. Ancak Kohut , Freud ‘ dan farklı olarak çocukların ilk yıllarında ebeveynlerini ve kendilerini mükemmel, hatasız olarak algıladığını belirtmiştir.
Kohut ilk çalışmalarından itibaren narsistik kişiliği büyüklenmeci kendilik ( grandiose self ) ve idealleştirilmiş ebeveyn imagosu ( idealized parents) kavramları üzerinde incelemiştir. Bu iki hat birbirine paralel ve iki farklı gelişim sürecini kapsamaktadır. Eğer ebeveynler çocuğun döneme ait ihtiyaçlarını karşılayamaz ise duygusal açlık travmatik hayal kırıklıkları oluşur buda gelişimsel duraksamayı doğurur. Travmatik hayal kırıklıkları "idealleştirilmiş ebeveyn imagosu" kavramında gelişir ise çocuk ebeveynini mükemmel hissederek kendine ait güçlülük hissini tatmin eder. Sağlıklı bir gelişimde çocuk zamanla ebeveyninin hatalarını, mükemmel olmadığını, yanılabilir olduğunu fark eder bunun sonucunda süperego gelişir, fakat çocuklukta yaşanan travmalardan dolayı süperego gelişemez ise birey idealleştirilmiş ebeveyn imagosu ve savunmacı büyüklenmeci kendilik arasında sıkışıp kalır. Bütünlüğü tehtit altında hissedince abartılı benlik kendini gösterir. Çocuk küçük yaştaki kırılmalar nedeniyle anne-babanın yatıştırıcı- sakinleştirici özelliğini içselleştirememiştir.
Eğer anne çocuğunun o döneme ait büyüklenmeciliğini ve teşirciliğini anlayamazsa tramvatik hayal kırıklığı büyüklenmeci kendilik’ kavramından oluşur. Bu durumda çocuğun narsistik kişiliği değişime uğramaz ve kendilik değerinin gerçek dışı değerlenmesi ile aşağılık duygularının arasında ikilem yaşanmaktadır. Duyguların arasında kalma kişide görünüşe göre abartılı bir kendilik değeri varken içeride aşırı güvensizlik ve aşağılık duygularının olması narsistlik kişiliğin temek göstergesidir.
Kernberg (1975) te narsisizm üzerine yapılan çalışmalara katılmış, narsisizmi normal ve patolojik olarak iki gruba ayırmıştır. Libidinal enerjinin benliğe yatırımını normal narsisizm ve bu evreden sonraki olayları cinsel kimlik gelişimin bir evresi olarak tanımlamıştır. Kernberg patolojik narsisizmin özellikleri; çıkarcı, kıskanç, büyüklenmeci düşünceler, empati yoksunluğu, yalnızca kendini düşünme, övgü ihtiyacı yüzeysel duygular ile tanımlamıştır. Kernberg tüm bunların yanı sıra patolojik narsisizmin özelliklerini gösteren
kişilerin üzüntü, suçluluk gibi duyguları bastırmakta yetenekli olduklarını vurgulamıştır.
Kernberg’in narsisizm hipotezleri, tanı kriterleri ilerleyen dönemlerde psikoloji alan yazımını etkilemiştir. Bu özelliklerden bazıları Narsisistik Kişilik Bozukluğu (NKB) tanı kriterlerinde yer almış, “Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı’nın (The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) üçüncü baskısında (DSM-3) yayımlanmıştır (APA, 1980). İlerleyen dönemlerde küçük değişikliklere gidilmiştir. Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı’nın (The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) beşinci baskısında ise (DSM-5), narsisitik kişilik bozukluğunun (NKB) tanı kriterleri son güncel halini almıştır.
Narsistik Kişilik Bozukluğunun (NKB) tanı kriterleri:
1.Büyüklenmeci benlik (olmadığı biri gibi görünme, en zeki , en başarılı )
2.Sınırsız güç, zeka, güzellik , başarı veya yüce bir sevgi ile ilgili fanteziler
3.Özel ve eşi bulunmaz biri olduğuna inanması yalnızca özel ve eşsiz kimseler tarafından anlanacağına inanma
4.Beğenilme ihtiyacı, hayranlık arayışı
5. Empati yoksunluğu, başkalarının duygularını , ihtiyaçlarını tanımlama; bu ihtiyaçların giderilmesi konusunda isteksiz olma
6.İlişkilerinde çıkarcı tutum ve davranışlar sergilemesi kendi amaçlarına ulaşmak için başkalarının zayıflıklarını kullanması
7.Başkalarına saygısız, kibirli ve tepeden bakan davranışlar
8.Hak ettiği duygusu içindedir, kendisinin kayrılacak olduğu bir durumun beklentisi
9.Sürekli başkalarını kıskanır ve başkalarının kendisini kıskandığına inanır.
Bir kişinin narsistik kişilik bozukluğu (NKB) tanısı alabilmesi için 9 tanının en az 5 tanesinin görülmesi gerekmektedir.
Psikodinamik davranışların altında yatan faktörlerin incelenmesine göre çocukluk döneminde yaşanan başarısızlık, ebeveynin olmaması veya rahatsızlıklarının olması, ilgisizlik, küçük düşürülmesi , hor görülmesi patolojik narsisizmin gelişimine yol açmaktadır.
Narsistik kişilik bozukluğu olan bireyler kendileri fiziksel ve ruhsal anlamda aşırı beğenen kişilerdir. Bulunduğu her yerde hemen ilgi göreceğini, kendine özel ilgi gösterilmesini, diğer insanlardan üstün ve farklı olduğuna inanmaktadır. Her şeyin en iyisinin kendisinde olduğunu düşünür, en güzel, en yakışıklı, en başarılı, en çok sevilen kişi, olduklarını düşünürler. Benlik saygısını övgülerle beslemektedir bu nedenle övülmek, ilgi gösterilmesi, beğeni elde etmek için çabalarlar. Narsistik hislerin üst seviyede olması nedeniyle çoğu kez hayal kırıklığı yaşanabilir. Gerçekleri duymak ve eleştiri altında kalmak benlik saygısını düşürür bireyin içinde çökkünlüğe yol açar. Kendisini yüceltmek adına başka insanları kullanır bu nedenle ilişkilerinde ben merkezci, bencil olarak görülür sağlıklı ilişki kuramazlar.
Kişilik bozukluklarında genel olarak ilaç tedavisi uygulanmaz. Narsistik kişiler aşırı yoğun narsistik beklentilerinin karşılanmaması nedeni ile depresif semptomlar gösterebilir bu durumda antidepressan tedavisine başvurabilir (Evren, 1997: 68). Psikoanalitik psikoterapinin uygulanması yararlı olabilir ancak narsistik kişilerde kendi narsisizminden vazgeçmesi istenildiğinde karşılaşabilecek zorluklar nedeniyle terapi sonuçları tartışılır.
Bu mitolojik hikayeden esinlenerek isimlendirdiğimiz narsisizm, kişinin kendi vücuduna karşı duyduğu haz ve cinsel arzu anlamına geldiği görülür (Özaydın, 1984: 322).
Psikanalitik kuramcı Ellis 1998 yılında narsisizm kelimesini psikolojik bir kavramı açıklamak amacıyla kullanmıştır. Ellis narsisizmi özellikle kadınlarda görülen ve cinsel olan dürtülerin kişinin kendisini hayranlıkla gösterdiği duygular olarak açıklamıştır. Nacke 1899’da Ellis ‘in makalesinin bir özetini yazmıştır ve bu özette kişinin kendi bedenini cinsel bir obje gibi kullandığı cinsel sapkınlığa işaret eden “Narcissismus” terimini açıklamıştır.
Psikanalitik literatürde narsisizm önemli bir yere sahiptir. Frued narsisizmi kişinin cinsel gelişiminin bir dönemi olarak ele almıştır. . Freud, bu kişilerin; libidinal (cinsel içgüdü – cinsel enerji) kişiler olduğunu, amaçlarının kendilerini korumaya yönelik olduğunu ve liderlik rolünü üstlenebileceklerine değinmektedir (Freud, 1961: 215). Freud ‘un kişilik tipi olarak narsisizmden 1931’de söz ettiği görülür. Freud birincil ve ikincil olarak narsisizmi iki gruba ayırmıştır. Birincil narsisizmi bebeğin kendi vücudundan aldığı haz olarak yorumlayıp bunun normal cinsel gelişiminin bir evresi olduğunu savunmuştur. Sağlıklı bir bebeğin daha ilk doğduğu anda bile gereksinimlerinin karşılanmaması sevginin hem duygusal hem fiziksel anlamda ulaşılabilir olmaması bebeği düş kırıklığına uğratabilir. Bu şekilde gelişim gösteren sürecin ardından bebek nesneye yapması gereken libidinal yatırımı kendisine yapar. Bu durumda ikincil narsisizm ile sonuçlandığını vurgulamıştır. İkincil narsisizmde birey sevgisini nesneye aktaramadığı için yalnızca kendisini sevmekte bu nedenle başka bir kişiyi sevmek yada ilişki yaşamak gibi konularda zorluk yaşadığı görülmüştür.
Horney (1939)da narsisizmi benliğin abartılması (self- inflation) olarak tanımlamıştır. Horney, Frued’a katılarak narsisizmin çocukluk yaşantılarına dayandığını ileri sürmüştür. Çocukluk döneminde duygusal bağlanmanın zayıflaması sonucu bireyin sevme yetisinin azalması, özgüvenini kaybetmesi gibi durumların sonucunda kişinin benliğinin bastırıldığını öne sürmüştür. Ayrıca narsisizmin ortaya çıkmasında ebeveynlerin davranışlarının önemli bir rol oynadığını kendini hiçe sayarak çocuğunu düşünen, baskılayan, otoriter ve hırslı davranışların çocuğa sevilmek ya da kabul edilmek için böyle olmalısın gibi mesajlar ilettiğin vurgulamıştır. Bu vurgulamalar sonucunda çocuk kendi isteklerini düşüncelerini, hoşnutsuzluklarını ve fantezilerini bırakıp sahte bir kişiliğe büründüğünü bunun sonucunda kendine dair tüm değerleri kaybedip hiçlik ile karşı karşıya gelir. Hiçlik hissinin verdiği rahatsızlıktan kurtulmak için abartılı benlik arkasına saklanmaktadır.
Bir diğer önemli kuramcı Kohut (1971), Freud ile benzer hipotezler ileri sürmüş ve narsisizmi normal cinsel gelişimin bir evresi olarak görmüştür. Patolojik narsisiszmi ise normal gelişimdeki duraklama olarak görmüştür. Ancak Kohut , Freud ‘ dan farklı olarak çocukların ilk yıllarında ebeveynlerini ve kendilerini mükemmel, hatasız olarak algıladığını belirtmiştir.
Kohut ilk çalışmalarından itibaren narsistik kişiliği büyüklenmeci kendilik ( grandiose self ) ve idealleştirilmiş ebeveyn imagosu ( idealized parents) kavramları üzerinde incelemiştir. Bu iki hat birbirine paralel ve iki farklı gelişim sürecini kapsamaktadır. Eğer ebeveynler çocuğun döneme ait ihtiyaçlarını karşılayamaz ise duygusal açlık travmatik hayal kırıklıkları oluşur buda gelişimsel duraksamayı doğurur. Travmatik hayal kırıklıkları "idealleştirilmiş ebeveyn imagosu" kavramında gelişir ise çocuk ebeveynini mükemmel hissederek kendine ait güçlülük hissini tatmin eder. Sağlıklı bir gelişimde çocuk zamanla ebeveyninin hatalarını, mükemmel olmadığını, yanılabilir olduğunu fark eder bunun sonucunda süperego gelişir, fakat çocuklukta yaşanan travmalardan dolayı süperego gelişemez ise birey idealleştirilmiş ebeveyn imagosu ve savunmacı büyüklenmeci kendilik arasında sıkışıp kalır. Bütünlüğü tehtit altında hissedince abartılı benlik kendini gösterir. Çocuk küçük yaştaki kırılmalar nedeniyle anne-babanın yatıştırıcı- sakinleştirici özelliğini içselleştirememiştir.
Eğer anne çocuğunun o döneme ait büyüklenmeciliğini ve teşirciliğini anlayamazsa tramvatik hayal kırıklığı büyüklenmeci kendilik’ kavramından oluşur. Bu durumda çocuğun narsistik kişiliği değişime uğramaz ve kendilik değerinin gerçek dışı değerlenmesi ile aşağılık duygularının arasında ikilem yaşanmaktadır. Duyguların arasında kalma kişide görünüşe göre abartılı bir kendilik değeri varken içeride aşırı güvensizlik ve aşağılık duygularının olması narsistlik kişiliğin temek göstergesidir.
Kernberg (1975) te narsisizm üzerine yapılan çalışmalara katılmış, narsisizmi normal ve patolojik olarak iki gruba ayırmıştır. Libidinal enerjinin benliğe yatırımını normal narsisizm ve bu evreden sonraki olayları cinsel kimlik gelişimin bir evresi olarak tanımlamıştır. Kernberg patolojik narsisizmin özellikleri; çıkarcı, kıskanç, büyüklenmeci düşünceler, empati yoksunluğu, yalnızca kendini düşünme, övgü ihtiyacı yüzeysel duygular ile tanımlamıştır. Kernberg tüm bunların yanı sıra patolojik narsisizmin özelliklerini gösteren
kişilerin üzüntü, suçluluk gibi duyguları bastırmakta yetenekli olduklarını vurgulamıştır.
Kernberg’in narsisizm hipotezleri, tanı kriterleri ilerleyen dönemlerde psikoloji alan yazımını etkilemiştir. Bu özelliklerden bazıları Narsisistik Kişilik Bozukluğu (NKB) tanı kriterlerinde yer almış, “Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı’nın (The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) üçüncü baskısında (DSM-3) yayımlanmıştır (APA, 1980). İlerleyen dönemlerde küçük değişikliklere gidilmiştir. Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı’nın (The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) beşinci baskısında ise (DSM-5), narsisitik kişilik bozukluğunun (NKB) tanı kriterleri son güncel halini almıştır.
Narsistik Kişilik Bozukluğunun (NKB) tanı kriterleri:
1.Büyüklenmeci benlik (olmadığı biri gibi görünme, en zeki , en başarılı )
2.Sınırsız güç, zeka, güzellik , başarı veya yüce bir sevgi ile ilgili fanteziler
3.Özel ve eşi bulunmaz biri olduğuna inanması yalnızca özel ve eşsiz kimseler tarafından anlanacağına inanma
4.Beğenilme ihtiyacı, hayranlık arayışı
5. Empati yoksunluğu, başkalarının duygularını , ihtiyaçlarını tanımlama; bu ihtiyaçların giderilmesi konusunda isteksiz olma
6.İlişkilerinde çıkarcı tutum ve davranışlar sergilemesi kendi amaçlarına ulaşmak için başkalarının zayıflıklarını kullanması
7.Başkalarına saygısız, kibirli ve tepeden bakan davranışlar
8.Hak ettiği duygusu içindedir, kendisinin kayrılacak olduğu bir durumun beklentisi
9.Sürekli başkalarını kıskanır ve başkalarının kendisini kıskandığına inanır.
Bir kişinin narsistik kişilik bozukluğu (NKB) tanısı alabilmesi için 9 tanının en az 5 tanesinin görülmesi gerekmektedir.
Psikodinamik davranışların altında yatan faktörlerin incelenmesine göre çocukluk döneminde yaşanan başarısızlık, ebeveynin olmaması veya rahatsızlıklarının olması, ilgisizlik, küçük düşürülmesi , hor görülmesi patolojik narsisizmin gelişimine yol açmaktadır.
Narsistik kişilik bozukluğu olan bireyler kendileri fiziksel ve ruhsal anlamda aşırı beğenen kişilerdir. Bulunduğu her yerde hemen ilgi göreceğini, kendine özel ilgi gösterilmesini, diğer insanlardan üstün ve farklı olduğuna inanmaktadır. Her şeyin en iyisinin kendisinde olduğunu düşünür, en güzel, en yakışıklı, en başarılı, en çok sevilen kişi, olduklarını düşünürler. Benlik saygısını övgülerle beslemektedir bu nedenle övülmek, ilgi gösterilmesi, beğeni elde etmek için çabalarlar. Narsistik hislerin üst seviyede olması nedeniyle çoğu kez hayal kırıklığı yaşanabilir. Gerçekleri duymak ve eleştiri altında kalmak benlik saygısını düşürür bireyin içinde çökkünlüğe yol açar. Kendisini yüceltmek adına başka insanları kullanır bu nedenle ilişkilerinde ben merkezci, bencil olarak görülür sağlıklı ilişki kuramazlar.
Kişilik bozukluklarında genel olarak ilaç tedavisi uygulanmaz. Narsistik kişiler aşırı yoğun narsistik beklentilerinin karşılanmaması nedeni ile depresif semptomlar gösterebilir bu durumda antidepressan tedavisine başvurabilir (Evren, 1997: 68). Psikoanalitik psikoterapinin uygulanması yararlı olabilir ancak narsistik kişilerde kendi narsisizminden vazgeçmesi istenildiğinde karşılaşabilecek zorluklar nedeniyle terapi sonuçları tartışılır.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Narsisistik Kişilik" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Beniz YILMAZ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Beniz YILMAZ'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
7 Beğeni
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.