2007'den Bugüne 92,309 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,977 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Algının Kaygısı
MAKALE #22077 © Yazan Dr.Psk.Fatih SÖNMEZ | Yayın Ocak 2021 | 1,431 Okuyucu
ALGININ KAYGISI
Stres, kaygı, korku ve endişe kavramları günlük hayatta birbirinin yerine geçecek şekilde ya da birbirinin tamamlayıcısı olarak kullanılmaktadır. Ruh sağlığı profesyonelleri her birinin farklı kavramlar olduğunu ve birbirinin yerine kullanıldığı takdirde anlaşılmayı bekleyen ruhsal katmanların sırasının bozulacağı ve bu bozulma sonucunda anlama ve anlamlandırma sürecinde yanlışların olacağının farkındadır. Bu kavramlardan biri korkudur. Korku bilinç düzeyinde organızmayı harekete geçiren şiddet, tehdit içeren durum, olay ve her türlü uyarana karşı fizyolojik ve duygusal bir reaksiyondur. Yine birbirinin yerine kullanılan diğer bir kavram olan kaygıyı tanımlayacak olursak korkunun altında yatan dinamik olduğunu söyleyebiliriz. Korku nesnel, kaygı ise özneldir.
Kaygılı kişilerde kaygıyı gizlemeye neden olan ve bir tür maskeleme fonksiyonu olan semptomu hızlıca ortadan kaldırmak tedavi sürecini uzatan bir hatadır. Çünkü kaygı bir zamanlar yıkım yaratacağı paniğiyle ruhsal yapının başedemediği için bilinçdışına gönderilen malzemenin ta kendisidir. Yıkım endişesi içindeki kişinin ilk yaklaşım olarak semptomunun ortadan kaldırılması, aynı kişiyi beklenmedik bir anda kaygı ile karşılaştığında ne yapacağını bilemeyecek bir durumda çaresiz bırakmaktan başka anlama gelmemektedir. Bir örtü işlevi gören semptomu aniden çekip almak kişiyi korkutup utandıracak bir duruma açık hale getirmektir. Semptom önemli bir işaret olup tedavi edilmeye çalışılır ise kaybolmadığı, sadece ve yönü ve nesnesinin değiştiği görülür. Kişinin ruhsal yapısı kaygı ile başedebiliyor olsa idi bir zaten bir semptoma da ihtiyaç kalmayacaktı. Kaygıya hazırlıksız halde yakalanan çoğu kişi, çaresizlik, yoğun bir panik ve adeta felç olma durumu ile karşı karşıya kaldığını ifade etmektedir. Alternatif düşünme olanaklarını tümden yitirmiş gibidir. Ne ile savaşması gerektiğini bilmiyor olmak kaygı yaşayan pek çok kişinin ortak şikayetidir. Bu belirsizlik, durumu daha zor bir hale sokmakta ve kaçınma davranışlarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Kaygının başedilebilir bir durum olduğu bilgisinin verildiği durumda ise kişi, üzerinde yaratacağı etkiye hazırlıklı olmakta, kaygı sürecini yönetebilmekte, onunla ne yapacağı konusunda içsel entrümanlarını devreye sokabilmektedir.
Kaygıya neden olan bilinçdışı çatışma ruhsal yapıyı zora sokar. Kişi bunu iç sıkıntısı, nefes almada zorluk çekme, hava açlığı gibi tanımlamalarla ifade eder. Sanki içeride bir şey vardır ama nedir? ‘’Göğsümün üzerinde demir gibi bir şey oturuyor, nefesim daralıyor, yeterince hava alamıyorum, kendimi bir tuhaf hissediyorum, yerde miyim gökte mi bilemiyorum, hiçbir şeye odaklanamıyorum” bu şikayetlerden en çok karşılaşılan örneklerdir. Kaygılı kişiler tanımlamaya çalıştıkları ama bir türlü başarılı olamadıkları kaygının, yarattığı his ve bunaltıdan ‘’şey’’ olarak bahseder. “Şey” tasarımı olmayan, ifade edilemeyendir . Kendisini hissettirir ama gizlidir. Saklayan ve arkasına saklanan belirtidir. Fakat belirtinin altındakinden öte ve derindir. Tanımlanmaya çalışılır, tarif edilmeye çalışılır ama bir yandan da korkulan ve bilinci rahatsız eden, günlük hayatı aksatandır.
En sık karşılaşılan örnek ‘’panik atak’’ geçirdikten sonra o anda kalp krizi geçirip öleceğini düşünmek şeklinde ifade edilmektedir. Bunun bir kalp krizi olduğu fikri uzun süre zihinleri meşgul eder; ruh sağlığı uzmanına yönlendirilmeden önce kalbinde bir şey olmadığı hastanede kendisine defalarca söylenmesine rağmen. Belirtiler sadece bir his değil ondan da öte bir şeydir, artık korkulan olmaya başlamıştır. Artık kaygı somutlaşmış ve korkuya dönüşmüştür. Yani korkunun üzerine konumlanan kaygı bu kez bilinçli bir korkuya dönüşmüştür. Zarar görmek bir korku, zarar görme ihtimali bir kaygıdır.
Organik bir rahatsızlığın olduğuna inanılan durumlarda kaygıya ait belirtilerin azalmasının nedeni, somut bir durumun yarattığı bilinçteki sıkıntının, bilinçdışı kaygıyı gölgelemesidir. Yani “organik rahatsızlık’’ kaygıyı gölgelemiş, kişi artık ruhsal bir semptoma-işarete gereksinim duymamaktadır. Nesnel bir durum, kaygının nesnelleştirme çabasına ihtiyaç duymasını engellemiştir. Öte yandan organik bir rahatsızlığa duyulan inanç, kaygıyı dar bir alana sıkıştırıp geçici olarak kontrol altına almıştır. Böylelikle panik atak geçiren kişilerin kalp krizi geçirdiklerine ve geçireceklerine dair ısrarcı inançları hem belirsiz” bir şey” olan bilinçdışı kaygıyı gizlemiş hem de bilinçdışı kaygının, yani Şey bir tasarıma kavuşur. Varlığı yoğun hissedilen kaygı ‘’kalp’’ gibi somut ve hayati bir organa mal edilmiş, bilinçdışı kaygı somut nesnesini bulmuş ve aynı zamanda ‘’dar’’ bir alana sıkıştırılarak geçici bir süre için kontrol altına alınmış olur.
Kaygının altında, gerisinde her zaman nedenler ağı vardır. Nedensiz ve geçmişte bir kaynağa bağlanmayan hiç bir kaygı yoktur. Kaygı, çocuklukta yaşantılanan ve bu yaşantılardan dolayı elde edilmiş olan algıların şekillendirdiği bir duygudur. Yetişkinlik döneminde kişi için önemli olan bir durumun, geçmişte o durumla ilintili olan ya da çağrıştırıcısı olanlar arasında görünmez bir bağ vardır. Kaygının altında bir korku ya da korkunun altında bir kaygı söz konusudur. Günlük hayattaki kaygılar çoklukla çocukluk korkularına bağlanabilir. Korkular altta yatan kaygının nesneleştirilmiş biçimleridir ve kaygıyı maskeliyor olabilir. Nesneler değişebilir, kaydırılabilir. Ebeveynlerin başa çıkamadığı kaygıları zaman içinde çocukların kaygıları haline gelir. Aile içerisindeki aşırı korumacı tutum, dış dünyanın tehlikeli, tehdit dolu bir yer olduğu algısıyla tehlikeye uğrama korkusu, kaygıya neden olur. Kaygı zamanla kontrollü olmayı beraberinde getirir ve bir şekilde hayatın tehlikelerinden koruyan bir kalkan haline gelir. Annenin koruyucu tutumunun ardında kaygı saklıdır ve ebeveynin kaygısı çocukta korku yaratır.
Toparlayacak olursak; Korku nesneleri ile kaygı arasında direkt bağlantı vardır. Yaşanan yoğun kaygının yarattığı çatışma korku nesnelerini şekillendirir. En üstte yer alan korku nesnelerinden yola çıkıp katmanların altına doğru ilerlersek ilk katmanda kaygıyı ve kaygıya neden olan çatışmayı buluruz. Sonraki katmanda ise ‘ilk korku nesnesi’ ile karşılaşırız. İlk korku nesnesi çocuklukta ortaya çıktığı için benliğin o dönemdeki zayıflığından ötürü anlamlandırılamaz ve direkt olarak bilinçten uzaklaştırılır. İlk korku nesnesi ile semptom olarak nitelendirilen son korku nesnesi arasında bir bağ olmakla bağ olmakla beraber semptom zaman içinde ilk korku nesnesinden farklılaşmıştır. İlk korku nesnesi sembolik bir görünüme ve anlama sahiptir. Çünkü bastırma, yaşantıyı ve yaşantının yarattığı duyguyu ve nesneyi deforme eder. İlk korku nesnesi bastırılıp, bilinçten uzaklaştırılarak anlamlandırılmadan rafa kaldırılmıştır. Diğer bir ifade ile sıkıştırılmış bir şekilde unutulması umuduyla bilinçten uzak bir köşeye atılmıştır. Anlamlandırılmayı bekleyen ve bir köşeye atılan bu ilk malzeme basınç oluşturmaya devam eder. İlk korku nesnesi, benliğin kendisini korumak için yaratılan semptom vasıtası ile kendisini belli etmek ister. İlk korku nesnesi ve semptom arasındaki bu süreç sancılı seyreder. Kaygılı kişi içsel sıkıntılardan boşluk hisleri ve anlamsızlık duygularndan mustariptir. Öfke patlamaları yaşar ,tarifi zor muğlak bir durum karşısında bilinçte bir korkuya sarılma ihtiyacı duyar. Geçmişte çocuksu benlik baş edemediği çaresiz kaldığı ilk korku nesnesi karşısında nasıl ki duyguları bilinçten uzaklaştırıp sıkıştırmayı seçmiştir şimdi yine bildik bir yolu izlemeye hazırlanmaktadır: duyguyu ya fobik bir reaksiyon vererek karşılamak ya da bir organın disfonksiyonu ile açıklamak.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Algının Kaygısı" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dr.Psk.Fatih SÖNMEZ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dr.Psk.Fatih SÖNMEZ'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     2 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Fatih SÖNMEZ Fotoğraf
Dr.Psk.Fatih SÖNMEZ
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Doktor Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi79 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dr.Psk.Fatih SÖNMEZ'in Yazıları
► Sınav Kaygısı Kimin Kaygısı Psk.Dnş.Yasemin ŞAHİN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,977 uzman makalesi arasında 'Algının Kaygısı' başlığıyla benzeşen toplam 16 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Arzu Dürtü Talep Nesne Temmuz 2023
► Emdr Nedir Şubat 2023
► Evlilik Terapisi Ağustos 2019
► İlışki Danışmanlıgı Ağustos 2019
◊ Evlilikte Kilitlenme Nisan 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


09:29
Top