2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Ergenlik Dönemi ve Yaşanan Sorunlar
MAKALE #4564 © Yazan Uzm.Psk.Bahattin GÖKTAN | Yayın Şubat 2010 | 31,750 Okuyucu
Ergenlik dönemi, insanın tüm yaşamında en fırtınalı tutarsızlıklar içinde yaşanan sancılı bir doğum sürecidir. Doğum sürecidir diyoruz, yetişkin bir kişi olabilmek için bu dönemden mutlaka geçmeliyiz. Ergenlik dönemi sürecini kendi doğallığı içinde yaşayamayan kişilerin yetişkinlik döneminde yoğun sorunlar yaşadığını görebiliyoruz. Bu dönemle ilgili geniş kapsamlı içerik makalenin devamında sunulmuştur.
Genel Olarak Ergenlik Döneminin Yapısal Özellikleri

İnsan organizmasının ve buna bağlı insan davranışlarının gelişim dinamiğinin içinde en hızlı nitelikteki büyümenin ve gelişimin yaşandığı esas olarak iki dönem vardır. Bunlardan birincisi, doğumun hemen ardından başlayan bir ya da iki aylık süreyi kapsayan doğum sonrası dönem, diğer ise organizmanın, hızlı ve etkili yapısal bir değişme süreci içine girdiği ergenlik dönemidir.
Ergenlik dönemi, insan organizması açısından neredeyse bir sıçrama ya da bir atılım, yapısal bir değişim, bir nitelik değişimi dönemidir. Birey ergenlik dönemine girdiği andan başlayarak, yetişkin olma sürecinin ilk basamağına adımını atmış sayılır. Çünkü birey, erinlik evresinin fizyolojik yapısındaki önemli yapısal değişmelerle birlikte artık “neslini çoğaltma” ya da üreme işlevini kazanmaktadır. Özgün bir kişilik olarak kendi geleceğini hazırlama, kendi doğasının gerektirdiği tüm gizilgüçlerini, istidat ve yeteneklerinin açılımını gerçekleştirme, kısacası kendini yapabilme yolundaki değişim ve oluşumların kaynaklarını bütünüyle taşır durumda olmaktadır.
Ergenlik dönemi, çok yönlü değişkenlerin ve buna bağlı çok karmaşık ve çok çeşitli etkenlerin sonucunda gelişen, oluşan bir gerçekleşme ya da oluşum sürecidir. Ergenliğin oluşumunun temelinde hiç kuşkusuz, genetik özellikler bulunur.
İnsana özgü biyolojik özellikler coğrafya etkenine, iklim koşullarına ve buna bağlı beslenme koşullarına ve bireysel ayrımlara bağlı olarak belirli ölçüde değişebilir. Ergenlik dönemine erken ya da geç girme özelliği, iklim koşullarıyla doğrudan ilişkili olabilir. Örneğin ekvator bölgelerinde yaşayan toplumlardaki ergenlerin daha erken yaşlarda ergenlik dönemine girerken, kutup bölgelerindeki insanların ergenlik dönemine daha geç girdikleri yaygın olarak görülmektedir.
Ergenlerin biyolojik yapılarının yanında, bu biyolojik yapıların ortaya çıkardığı çeşitli bilişsel, duyuşsal, toplumsal, törel, cinsel vb. etmenlerin biçimleri sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel, aile, kültürel vb. etmenlerin etkisiyle değişik ve başkalaşım gösterebilmektedir.
Sosyal öğrenme kavramıyla adlandırabileceğimiz çevresel etmenlerin rolü ve etkinliği, ergenin kişilik ve benlik gelişiminde, duyuşsal ve cinsel davranışlarının gelişiminde önemli ölçüde işlevsel olarak rol oynayabilmektedir.
Tüm bu nedenler yüzünden denilebilir ki, ergen psikolojisinin gelişimi, insan türüne bağlı olarak genel özelliklerle ortaya çıksa bile, çeşitli çevresel koşullar ve bireysel ayrımlar nedeniyle çok çeşitlilik olma özellikleriyle de ortaya çıkabilmektedir.

Ergenin Fiziksel Gelişimi


Ergenliğin başlama yaşı, ortalama olarak kızlarda 12–13, erkeklerde 14–15 dir. Buna karşın ergenlik yaşı 3–4 yaşlarından başlayarak 18–19 yaşına dek herhangi bir yaş diliminde de ortaya çıkabilmektedir. Genel olarak tüylenme ve kıllanma ile başlayan, kızlarda 12 erkeklerde 13 yaşları öncesi döneme, ergenliğin bir hazırlık aşaması ya da evresi olarak erinlik adı verilmektedir.
Ergenlik dönemini, üç döneme ayırarak inceleyebiliriz. Ergenlik öncesi dönem (prebescent): ek cinsiyet özelliklerinin gelişmeye başlamasına karşılık, üreme işlevinin henüz olgunlaşmadığı dönemdir. Ergenlik dönemi (pubescent): Üreme işleminin başladığı ve ek cinsiyet özelliklerinin gelişmesini sürdürdüğü dönemdir. Ergenlik sonrası dönem (postpubescent): Ek cinsiyet özellikleriyle, cinsiyet organlarının işlevlerinin tam gelişmiş olduğu dönemdir.
Cinsel olgunluğa erişme yaşı, kızlar ve erkeklerde bireysel ayrımlara, kalıtım, genel sağlık, gelişim süreci, bilişsel yetenekler, çeşitli coğrafya, sosyo-ekonomik ve kültürel etmenlere bağlı olarak değişebilmektedir. Hızlı olgunlaşanlarda daha etkili bir büyüme söz konusu iken, yavaş olgunlaşanlarda büyüme hızı daha ağır ve uzun süreli olmaktadır. Olgunlaşma hızına etki eden değişkenler olarak genel olarak beden yapısı, kalıtım, beslenme, iç salgı bezlerinin çalışması gibi etmenler gösterilmektedir. Erken ve geç olgunlaşmanın ise, ergenin psikolojik yapısında önemli belirtilere, belirleyici etkilere neden olduğu saptanmıştır. Örneğin, erken ya da çabuk olgunlaşanlarda uyumsuzluk, dengesizlik, şaşkınlık gibi özelliklerin daha baskın olduğu, yavaş ya da geç büyüyenler de ise, bu tür davranışların daha az olduğu gözlemlenmiştir.
Ergenliğin başlama ölçütleri, genel olarak şu üç belirtiyle ortaya çıkmaktadır:
1. Kızlarda aybaşı dönemi, erkeklerde gece boşalmaları
2. İdrarın kimyasal analizleri sonucu ortaya çıkan belirtiler.
3. Kemik gelişiminin röntgenle belirlenmesi.
Kızlarda ay hali sonucu, cinsel organlar ev ek cinsiyet gelişmeye başlar. Erkeklerde gece boşalmaları, ek cinsiyet özelliklerinin ardından ortaya çıkar ve ergenlik belirtisinin önemli bir özelliği olarak kabul edilir. Erkek idrarında, meni ve androgen (kortikotrop) hormonunun bulunması, buna karşılık creatine hormonunun çekilmesi önemli bir ergenlik dönemi özelliliği, bir çeşit başlangıç belirtisi ya da ölçütü olarak kabul edilir. Çünkü creatine hormonu çocuk idrarında bulunur ve ergenlik öncesinde ergenliğin oluşumunu engeller. İdrarda kaybolduğu zaman da ergenlik başlamış demektir. Erkeklerdeki androgen hormonuna karşılık, kızlarda ortaya çıkan ostrogen (gonadotrop) hormonu, gene önemli ergenlik ölçütü olarak algılanır. Bu hormonlar beyindeki hipofiz (pitüiter) bezinin salgıları sonucu ortaya çıkarlar. Ergenlik ölçütlerinden üçüncüsü olan, röntgen incelemeleri, el, diz ve kemikler üzerinde yapılır. Uygulaması zor olduğundan da, kullanışlı değillerdir.

Beden Ölçütlerinin Değişmeleri


Hipofiz bezinin etkisiyle, ergenliğin ilk yıllarında boy uzaması oldukça hızlıdır. Kızlarda, ortalama olarak yıllık boy artışı 6–7 cm. dir. İlk ay hali sonrası bu hızlı büyüme azalır. Cinsel olgunluk tamamlandığında kızlar, 15 yaşına dek 2,5 cm, 18 yaşına dek ise, 2 ile 2i5 cm. arasında uzayabilir.
Erkeklerde boy uzamasının en çok görüldüğü yaş 12–13 yaşlarıdır. 14 yaşlarına gelindiğinde artış, ortalama 7 cm artar ve son sınırına yaklaşmış olur. Sonraki yaşlarda, özellikle 16 yaşından sonra artış azalır. Buna karşılık, erkeklerin boy uzamasının daha uzun sürdüğü bilinen bir gerçektir. Erkekler yaklaşık 20–22 yaşları arasında yetişkinlik boylarına ulaşırlar.
Ağırlığın artışında en çok rol oynayan, yağlanmanın yanında, kemik ve kas gelişimi gelir. Özellikle tiroid hormonu etkisiyle kıkırdak ve bağ dokularının yerine, sert kemik dokuları oluşur ve kemikleşme süreci hız kazanır.

Temel Cinsiyet Özellikleri


Temel cinsiyet özellikler denildiğinde, erkek ya da kadında var olan üreme işlevini yapan organlar anlaşılır. Erbezi, erkek döl hücresi ve hormon üretir. Erbezinin hormonuna testosteron denir. Bu hormon yüzde, koltuk altında, dış üreme organları çevresinde kılların çıkmasını, omuzların genişlemesini, sesin kalınlaşmasını sağlar. Dişil cinsiyet organının temel özelliği, badem biçiminde ve çift organlar olan yumurtalıklardır (Ovaryum). Overler çeşitli hormonlar salgılayarak gebelik dönemini, ek cinsiyet özelliklerini düzenleyecek görevler yaparlar.

Ergenin Bilişsel (Cognitive) Gelişiminin Belirleyici Özellikleri


Ergenlik, bilişsel yetenekler açısında soyut işlemler döneminin başladığı dönem olarak kabul edilir. Beyin hücrelerinin olgunlaşmasının yanında, ergenin yaşantı ya da deney alanının zenginliği, toplumsallaşma süreci ve tüm bunları hem dengeleyen, hem eşgüdümleyen süreçler, bilişsel gelişimin temelini oluştururlar.
Çocukların somut düşünme ve tümevarım (endiktüf) niteliğindeki akıl yürütme yeterliliklerine ek olarak, ergenlik döneminde kişide soyut ve tümdengelim (dediktüf) yoluyla düşünebilme yeterlilikleri gelişir. Düşüncelerdeki esneklik, sonsuz sayıda olasılıklı düşünme, somut olanların, gözlemlenmiş olanların ötesine geçerek düşünebilme, yeniden örgütleyebilme ve yansıtma yapabilme, ergenlik döneminin temel bilişsel niteliklerinden sayılır.
İmgelem ve düşlem (imagination) gücünün gelişme kazanması da ergenlik döneminin diğer bilişsel özellikleri arasında sayılır. İmgelem gücü zengin olan ergen, yeni tasarımlar, kurgular oluşturabilir, çok değişkenli ve olasılıklı düşünme alışkanlığı geliştirebilir.
ERGENLİĞİN İLK DÖNEMİNİN AYIRTEDİCİ ÖZELLİKLERİ

1) Ergenlik Hızlı Değişim ve Uyum Güçlükleriyle Yaşanılan bir Dönemdir: Çocukluk döneminden, yetişkinliğin ilk basamağı olarak kabul edilen ergenlik dönemine geçiş, fizyolojik, psikolojik ve toplumsal boyutlarıyla hızlı bir değişim süreci olarak kabul edilir. Ergen, öncelikle değişen ve gelişen bu özelliklere uyum sağlamaya çalışmaktadır.
2) Ergen Dengesidir: Ergenin dengesizliği, öncelikle hormonal ve bedensel, oransal dengeye kavuşmamış olan biyolojik ve fizyolojik yapısal özelliklerinden gelir. Ergenin fizyolojik dengesizliği, duygusal dengesizliğinin de önemli nedenidir.
3) Ergen Beden İmgesiyle Çatışma İçindedir: Ergen, yeni gelişen bedensel yapısına abartılı ölçüde duyarlı olabilir.
4) Ergen Özbenliğini ve Kişiliğini Oluşturma Sürecinde Zorlanmalar Yaşamaktadır: Ergen, bedeninin özgünlüğünü algılamaktadır, dolayısıyla da öz kimliğinin özgün olmasını istemektedir.
5) Ergen Yalnızlık İsteğini Yoğun Olarak Yaşar: Toplumsallaşma sürecinde yalnızlık, doğrudan öz kimliliğin oluşmaması ve dolayısıyla öz güvensizlik duygusuyla yakından ilgilidir.
6) Ergen Çalışmaya Daha Az İsteklidir: Büyüme sürecinin tüm enerji tüketmesi ya da azaltması, çalışma isteksizliklerini, dikkat bulanıklıklarını oluşturur.
7) Ergen Genel Olarak Yetkeye, Dış Denetime Karşı Dirençlidir: Ergen, kendi öz benliğini ve kişiliğini oluşturma sürecinde, dışardan ona yönelik, bağımsızlık isteğini kısıtlayıcı, kişiliğini güdümleyici dış yönlendirmelere doğal olarak direnç gösterir.
8) Ergen, Karşı Cinse Yönelik Geçici Zıtlık Duyguları Yaşamaktadır: Her iki cins, birbirleri için “uyumsuzluk” niteliği taşırlar. Böylece, karşı cinse karşı uyum süreci yaşanır duruma gelir.
9) Ergen Abartılı Duygusallıkları, Çöküntü Duyguları Daha Yoğun Yaşar:
10) Ergen, Kendine İlişkin Güven Sorunlarıyla Yüzleşme Sürecindedir: Özgüvenlik duygusu ergenin vazgeçilmez gereksinimidir.
11) Ergenin Cinsellikle Uğraşması Oldukça Abartılıdır: Cinsel organlardaki büyüme ve değişme, ergenin cinselliğe olan ilgisinin doğal nedenini oluşturmaktadır.
12) Ergen Davranışlarında Gizli ya da Açık Bir Çekingenlik Gözlemlenir: İlk dönemin ergeni çekingendir. Çekingenliği genel olarak özgüvensizliğinden gelir.
13) Ergen Toplumsallaşma Sürecinde Zorlanmalar Yaşayabilir:

Ergenlerin Temel Kaygıları

Ergenlik çok çeşitli kaygı kaynakları üretebilir. Bunların başında gelişen fiziksel bedene uyum sürecidir.
Diğer temel kaygı kaynakları ise şu başlıklarla özetlenebilir: Bedenlerin fiziksel özelliklerinin, cinsiyet organlarının normal olup olmadığına ilişkin kaygılar. Çeşitli fiziksel rahatsızlıklarla sonucu (kusma, bulantı, sancı, aşırı kan kaybı vb.) ortaya çıkan kaygılar. Kendilerini sürekli başkalarıyla karşılaştırmaya çalışan ana baba öğretmen tutum ve davranışları yanında, ay hallerinin onların fiziksel davranışlarını kısıtlamasıyla ilgili kaygılar. Gece boşalmaları ve sonuçları konusunda bilinçli olmayan erkek ergenlerin yaşadıkları kaygılar. Masturbasyon sonucu ortaya çıkabilecek suçluluk duygularının oluşturduğu kaygılar. Cinsiyet özelliklerinin yeterince gelişmediğine ilişkin kaygılar. Toplumsallaşma sürecinde yetersizler sonucunda yaşanan kaygılar. Karşı cinsle ilişkilerle ilgili kaygılar. Ergenliğe geç ya da erken girme ile ilgili çeşitli uyumsuzların oluşturduğu kaygılar. Çeşitli duygusal dengesizliklerin oluşturduğu kaygılar. Okul başarısı ve başarısızlıklarıyla ilgili kaygılar.



ERGENLİĞİN ORTA DÖNEMİNİN AYIRTEDİCİ ÖZELLİKLERİ


1) Özbenlik ve Kimliğin Oluşumu: Ergen, yetkeye, kendini sınırlayan, kendini gereksizce çevreleyen sınırlamalara tepki gösterir. O artık kendini duyumsamak, kendini ortaya çıkarmak, geliştirmek istemektedir.
2) Kimlik Oluşumu Sürecinde Özdeşleşme (İdentifikasyon): Özdeşleşme, kimlik oluşumunda hem doğal, hem gerekli olan, ergenin benimsediği, model aldığı kişiyi kendi kişiliğine kattığı bir süreçtir. Olumlu sayılabilecek birçok özdeşleştirmelerde kişiliği zenginleştirici bir nitelik vardır. Fakat her özdeşleşme, olumlu olmayabilir. Bu da, ergenin algılamasına önemli ölçüde etki eder.
3) Cinsellik ve Cinsel Kimlik: Cinselliğe olan eğilim, ergenlik öncesinde başlasa bile, temel olarak tüm belirtileriyle hormonal değişime bağlı olarak üreme işlevinin başladığı ergenlik döneminde ortaya çıkar. Ergenin kendini erkil ya da dişil olarak kabul etmesi, kendisine olan uyumunun, kendisiyle barışık olmasının ön koşulunu oluşturur.
Ergenlikte Ortaya Çıkabilecek Olası Cinsel Sapmalar

Ersizlik, Don Juanizm, eşcinsellik, transvestizm, göstermecilik, rontgencilik, masturbasyon, cinsel soğukluk, sadistlik ve mazoşistlik, pedophilia, zoofili, nekrofili.
Cinsel sapmalar, önemli ölçüde çocukluk ve ergenlik döneminin gelişim kusurlarından, yanlış ve eksik ana baba, tutumu ve modeli uygun olmayan akran gruplarından, hormonal dengesizliklerden, çocukluk döneminde yaşanabilecek çeşitli travmatik olaylardan ve bunlara bağlı cinsel eksiklik ve doyumsuzluklardan ileri gelen cinsel gelişim kusurları olarak ele alınmıştır.

4) İdeal Benlik Gerçek Çelişkisi: Ergenliğin orta dönemi, kimlik oluşturma sürecinde, benliğin henüz yeterince bütünlenemediği, ideal benlikle gerçek benlik arasında bütünlüğün sağlanamadığı bir dönemdir. İdeal benlik, ergenin olmak istediği, ulaşmayı amaçladığı benliği, gerçek benliği ise yaşamakta olduğu, gerçekte var olan benliğidir.
5) Ergen Gruplarının (Akran gruplarının) Kimlik Geliştirmedeki Rolleri: Ergen, akran grupları içinde, kendi doğal isteklerini, beklenti ve özlemlerini daha kolaylıkla ortaya koyabilir. Bu daha hızlı ve sağlıklı biçimde toplumsallaşmalarına önemli ölçüde katkılar kazandırabilir.
6) Mesleki Seçim: Meslek seçimi; ergenin “Ben kimim, ne olmak istiyorum, ilgi ve yeteneklerim nelerdir?” sorularına verilen yanıtların doğal ve mantıksal bir sonucu olarak ortaya çıkar. Ergenin genel anlamdaki kimlik edinme süreci, meslek seçimi eğilimleriyle somutluk ve gerçeklik kazanır.
Ergenliğin Son Döneminin Ayırtedici Özellikleri

Ergenliğin ilk ve orta dönemlerinde görülebilen hızlı büyüme ve gelişim dinamiği, ergenliğin son dönemlerinde giderek yavaşlar ve durur. İlk dönemlerin dengesizliği, giderek dengeliliğe dönüşür. Ergen kendi organizmasına şimdi artık daha uyumludur. Yeterlilikleri, başarıları, ilgi ve yetenekleri belirginleşebildiği ölçüde öz benliği ve kimlik duygusu daha gelişmiş bir duruma gelmektedir.
1) Son Dönemin Fiziksel Özellikleri: Ergenliğin ilk dönemlerindeki zayıf ve kemikli görünüm azalırken, beden ölçülerinde belirli bir denge ve oran oluşmaya başlar. İç organlardaki büyüme ise yetişkinliğin başına de sürmektedir.
2) Son Döneme Özgü Kişilik Oluşumu: Ergen kendini tanımlamak, öğrenmek ve geleceğe yürüyen hedeflerini belirlemek durumundadır. Ancak bağımlılıktan, bağımsızlığa geçiş süreci öylesine kolay oluşmamaktadır, dahası, acılı da olmaktadır. Çünkü bu süreç belirli bağımlılıklardan kopuş sürecidir aynı zamanda (ana babasının desteği).
3) Ergen Kim Olduğunu Keşfetmeye Çalışmaktadır: Bu noktada toplumsallaşma önem kazanmaktadır. Sağlıklı, etkili bir toplumsallaşma, onun kendi beni tanımasına yardım edecek ve destekleyecektir.
Ergenin Benlik Bilinci İki Boyutta Gelişir: Başkaları ve Kendi İçsel Yaşamı

Ergen, başkalarıyla kendi içsel yaşamı arasında gidip gelen bir yaşam alanı oluşturmaktadır. Başkalarından tedirgin olduğunda, kendisine sığınmakta, kendini korumakta, kapalı tutmaktadır. Kimi kere, kendi benlik ve kişilik özelliklerini silmek pahasına çeşitli akran gruplarına girmektedir.
Bu süreçteki sağlıksız gelişimin temel göstergeleri ise, başkalarına başkalarının kendini kabul etmesi için kendi kişiliğinden vazgeçmek, ya da başkalarından tümüyle koparak kendi öznel yalnızlığına sığınmaktır. Sağlıklı gelişim ise, başkaları içinde öz kimliği oluşmuş “birisi” olabilmektir.
Ergen, kendi benliğinin yansıması olan putlar yaratabilir. Ayrıca ergenlerin ülküleşmiş kişileri, kişiliklerinin ve bilişsel uğraşlarının göstergesi olarak kabul edilebilir. Ergenin içsel gerilimini denetlemek, büyük bir çabayı gerektirir. Ergenin heyecansal gerilimi oldukça yüksektir. Heyecanlarıyla, duygularıyla baş edememesi, bu gerilimi daha da artırır.
Ergenin Törel Gelişimi

Ergenin törel gelişiminde, temel olarak iki etken vardır. Birincisi ergenin soyut işlemler aşamasına ulaşmış bilişsel yeterliliği, ikincisi toplumsallaşmasıdır. Bu iki etkene, duygusal gelişim de eşlik eder.
Başlangıçta törel değerlere yaklaşım duygusal olmakla birlikte, bu yaşlarda sorgulama alanı genişler, entelektüel bir nitelik kazanır.
13 yaşlarında var olan duygusal vicdan, 15 yaş sonrası duygu ve aklın da işe karıştığı bir çeşit sorumluluk bilincine dönüşür. İçinde yaşanılan kültürün edinilmesi ve yaşam deneylerinin artması, ekonomik ve toplumsal sorunlara olan ilgiyi genişletir. 17–18 yaşlarında törel değerlere ilişkin dünya görüşleri oluşabilir. Bu süreçte başkaları, akran grupları, yetişkin davranışları önemli olur.
Ergenlikte Ortaya Çıkabilecek Olası Davranış Bozuklukları

Ergenliğin gelişim süreci içinde yaşayabileceği çeşitli olumsuzluklar, eksik ya da yanlış ana baba tutumları, dahası öğretmen davranışları, çeşitli eğitimsel yetersizlikler, ergeni tanımama, bilinmekten ileri gelen tutum ve davranışlar, ergen davranışlarında giderek gelişen normal dışı davranış örüntülerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Çünkü ergenlik dönemi, her türlü davranış bozukluğunu birer gizli güç (potansiyel) olarak barındıran bir dönem olma özelliğini de taşır aynı zamanda.
Ergenliğe erken ya da geç girme, toplumsallaşma sürecinde uyum güçlükleri oluşturulabilir. Ergende gelişebilecek, olası eksiklik duyguları, karmaşalar üretebilir. (aşırı kaygılar, fobiler, duygusal çözülmeler, heyecan dengesizlikleri nevrasteni, psikasteni vb nevrotik davranış bozuklukları). Ergen kişiliğinde görülebilecek, sevgisizlik, öz güvensizlik, kimlik yoksunluğu, benlik tasarımındaki olumsuzluklar, alkol ve uyuşturucu kullanma alışkanlıkları oluşturulabilir. Cinsel gelişim sürecinde görülebilecek olumsuzluklar, birçok cinsel sapma davranışlarının nedenini üretebilir.
Ergen Davranışlarına Ana Baba Tutum ve Davranışlarının Etkisi

1) Otokratik Ve Yetkeci Aile: Bu tür aile içindeki ana babalar. Kendilerinin gerçekleştiremedikleri özlem ve beklentilerini çocuklarında geliştirmek isterler. Bu tür ailelerdeki ergenler, genel olarak, duygu ve düşüncelerini anlatmakta güçlük çeken, kendine özgü tutum ve davranışları geliştirmekte zorlanan, edilgen, itaatkar, kişiliği geç gelişen ergenler olurlar.
2) Koruyucu Aile: Bu tür ailedeki ana babalar, çocuklarının öz yeterliliğinin bulunmadığına, dolayısıyla da her zaman için anne babalarına bağlı olmaları gerektiğine gizli ya da olarak açık destek verirler ve öyle davranırlar. Bu tür ailelerin ergenleri, problem çözme davranışları ve yeterlilikleri gelişmemiş olma özelliği gösterebilir.
3) Yetkinlikçi (mükemmeliyetçi) Aile: Çocuklarında sürekli olarak yetkinlikçi davranışları ve kusursuzluğu arayan ailedir. Bu tür ailelerin ergenleri, yanlış yapmaktan korkan, yoğun ve abartılı suçluluk duyguları yaşayan, kendini tanımada zorluk çeken, girişim eksikliği gösteren bireyler olabilir.
4) İlgisiz ve Sevgisiz Aile: Bu tür ailelerdeki ana babaları, çocuklarına yeterli ilgi ve sevgiyi göstermezler. Gösteremedikleri için de, ergen davranışlarında, öz güven, öz değer ve öz saygı yetersizliği, saldırgan tepkiler, yoğun otizm davranışları görülebilir.
5) İzin Verici ve “Bırak Yapsıncı” Aile: Çocuklarına, hiçbir denetim koşulu aramaksızın abartılı olarak izin veren aile tipidir. Bu tür ailelerin ergenleri, geri bildirim alamayan, kendi koşul ve kararlarını salt kendisi belirleyen, bu yüzden uyarım ve kişiliği besleyici etkinlik kaynaklarından yoksun olan ergenler olabilirler.
6) Demokratik Aile: Ergenin, kendi kararlarını kendi vermesine, seçme özgürlüğünü tanımasına, düşünce ve duygularını özgürce anlatabilmesine yardım edici bir aile tipi olarak anlaşılır. Ergen, öncelikle bir insan ve birey olarak kabul edilir. Yanlışları, doğrulara dönüştürmede, ana baba ve ergen, etkileşimli olarak davranır, ergenle açık iletişim kurulur. Özgüven, öz değer ve öz saygı duygusu geliştirmek için bilinçli bir duyarlık geliştirilir.

KAYNAKÇA

ü Gelişim ve Öğrenme, Editör: Prof. Dr. Ayşegül Ataman
ü Çocuk ve Suç, Prof. Dr. Haluk Yavuzer
ü Gelişim ve öğrenme, Prof. Dr. Hasan Bacanlı
ü Gelişim öğrenme ve öğretim, Prof. Dr. Nuray Senemoğlu
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Ergenlik Dönemi ve Yaşanan Sorunlar" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Bahattin GÖKTAN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Bahattin GÖKTAN'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     2 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Bahattin GÖKTAN Fotoğraf
Uzm.Psk.Bahattin GÖKTAN
İstanbul
Uzman Klinik Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Bahattin GÖKTAN'ın Makaleleri
► Ergenlik Dönemi ve Yaşanan Sorunlar Psk.Seval HACIM KILIÇ
► Evliliklerde En Sık Yaşanan Sorunlar Psk.Ramazan ŞİMŞEK
► Gençlikte Aileyle Yaşanan Sorunlar Psk.Dnş.Fatma KIRIMLI TAŞKIN
► Evlilikte Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Yolları Dr.Psk.Zeynep TEKİN BABUÇ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Ergenlik Dönemi ve Yaşanan Sorunlar' başlığıyla benzeşen toplam 17 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Çocuklarda Öfke Yönetimi Aralık 2010
► Evlilik Havuzu Mayıs 2010
► Aile İçi İletişim Ocak 2010
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


18:45
Top