Kendi Kendinin Ebeveyni Olmak
Merhaba sevgili okur. Bu hafta konumuz biziz. Yani kedimiz. Fark etim ki ben de dahil çoğu insan kendi kendinin ebeveyni olmayı beceremiyor. Yani düştüğünde illa birinin gelip yerden kaldırmasını bekliyor. Kimse gelmeyince de”Yapayalnızım ben, biçareyim, divaneyim” diye ortalarda geziniyor.
Yapma böyle sevgili okur! Neden kendimize bu zulmü yapıyoruz ki? Artık birilerinden yardım beklemek yerine kendi elimizden tutup güzelce kaldırmak lazım. Ya o “biri” iç gelmezse?
Ya da gelse ne çıkar ki? Yine de her daim birilerine ihtiyaç duyar halde mi kalacağız?
Nasıl kendi anne babamız olabiliriz? Bir şeyleri yanlış yaptığımızda çocukluğumuzda bize kızan anne babalarımızın seslerini özümseyip kendimize kızıyorsak eğer; önce kızmaktan vazgeçeceğiz. Kendimize şefkatle yaklaşıp “Yanlış bir şeyler yapmaktan korkma, her ne yaparsan yap sen çok değerlisin ve hiç kimse olmasa da ben senin yanındayım” diyebilmek gerek bazen. “Bu kez yanlış oldu ama inanıyorum başarabilirsin, haydi bir daha dene” demek… Çok zor mu bunu söyleyebilmek sevgili okur? Sen ne düşünüyorsun? Bence zor değil. Sadece o anlarda aklımıza gelmediğinden oluyor bence. Bilinç dışımızda kodladığımız kızan ebeveynlerimizin sesleri hemen gelip sırayı kapıyorlar çünkü. Ama kontrolü sağlayabilmek mümkün. Alıştırmamız gerekiyor kendimizi. Her kötü hissettiğimizde, çaresiz hissettiğimizde kendimizi sakinleştirmeye, yatıştırmaya ve şefkatli bir ebeveyn gibi kendimize kucak açmaya odaklanabilirsek bir süre sonra bunu otomatik olarak yapmaya başlayacağız. Sadece biraz zaman ve kararlılık gerekiyor.
21 gün meselesini biliyorsundur sevgili okur. Beynimizi, düşüncelerimizi değiştirmek ve kazanmak istediğimiz iyi alışkanlıklar için gerekli olan süre 21 gündür. Beyin dalgaları bu şekilde programlanmış. Bir şeyi hiç bir gün atlamadan 21 gün boyunca yaparsak o şey kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe geçiyor ve artık alışkanlık haline geçiyor. Hatta piyasada bunlar için “21 gün bileklikleri” bile satılıyor. Bunu sigarayı bırakmak için kullananlar var, diyetteyken aşırı tatlı yememek için kullananlar var, kitap okuma alışkanlığı kazanmak için kullananlar var… Herkes her şey için bu yöntemi kullanabiliyorsa biz neden kendimize şefkatli ebevenlik yapmak için kullanmayalım ki? Yani sözün özü sevgili okur; kararlılık şart. Bunu dert edinmeli ve çözmek için üzerine gitmeliyiz.
Diyelim ki berbat bir gün geçiriyorsun ve o an seni kimse aramadı. Düşün bir, hayal et bunu sevgili okur. O anda seni en çok hangi sözler mutlu ederdi? Sana ne söyleseler bu berbat ruh halini alıp götürürdü? Bunları iyice düşün, irdele… Sonra da otur kendine kötü günlerde okuman için bir mektup yaz. En çok duymak istediklerini yaz, kalbine dokunan, seni değerli, özel ve biricik hissettiren bir şeyler yaz. Hatta bunu kendi kendine yazamamış olanlara da bir tane yaz. Sonra da ona öğretirsin kendisini sevmeyi. Bak ben bir tane yazdım astım masamın baş ucuna. Kötü günlerim için beni bekliyor.
Kendi gözlerine hiç baktın mı mesela? Aynanın karşısına geçip kendine içten bir gülümsemeyle baktın mı? Ne kadar güzel gözlerin olduğunu hiç fark ettin mi? Söyledin mi kendine? Sevgili okur bunlar mini minnacık ama sana, benliğine şifa gibi gelecek olan şeyler. Hayat zaten bu ayrıntılarda gizli değil midir? İhmal etme kendini. Bu hayatta ne için yaşıyorsun? Sevdiklerin, ailen, bilmem kim… Evet hepsi baş tacı. Ama onlara iyi gelebilmen için önce kendine iyi gelebilmeyi öğrenmelisin sevgili okur. Uçaktaki anonsu hatırla. Oksijen maskelerini önce kendinize sonra çocuklarınıza takın. Çünkü sen öldükten sonra maskeyi takacak kimse de kalmayacak sevgili okur!
Sana neyin iyi geleceğini tespit ederek işe başlaman seni bir adım öne taşıyacaktır. İhtiyaçlarını analiz etmeli ve bunları öncelik sırasına koymalısın. Sonra da bunları birer birer kendine sunmalısın. Örneğin onay ve takdir edilmeye ihtiyacın varsa önce sen kendini onaylamalı ve yaptığın işleri takdir edebilmelisin. Ya da sevgiye mi ihtiyacın var? Önce kendini en içten halinle sevebilmelisin. Ah sevgili okur… Herkese yetebilecek kadar sevgin varken, herkesle sevgini paylaşırken neden kendinle bu özel şeyi paylaşmıyorsun? Canım okur, kendine şefkatli bir ebeveyn olmayı öğrendiğinde bir çok şeyin değiştiğine şahit olacaksın. Eğer böyle bir değişim ya da gelişim yaşamış isen burada benimle paylaş ne olur. İlham ol herkese… Sağlıcakla sevgili okur.
Yapma böyle sevgili okur! Neden kendimize bu zulmü yapıyoruz ki? Artık birilerinden yardım beklemek yerine kendi elimizden tutup güzelce kaldırmak lazım. Ya o “biri” iç gelmezse?
Ya da gelse ne çıkar ki? Yine de her daim birilerine ihtiyaç duyar halde mi kalacağız?
Nasıl kendi anne babamız olabiliriz? Bir şeyleri yanlış yaptığımızda çocukluğumuzda bize kızan anne babalarımızın seslerini özümseyip kendimize kızıyorsak eğer; önce kızmaktan vazgeçeceğiz. Kendimize şefkatle yaklaşıp “Yanlış bir şeyler yapmaktan korkma, her ne yaparsan yap sen çok değerlisin ve hiç kimse olmasa da ben senin yanındayım” diyebilmek gerek bazen. “Bu kez yanlış oldu ama inanıyorum başarabilirsin, haydi bir daha dene” demek… Çok zor mu bunu söyleyebilmek sevgili okur? Sen ne düşünüyorsun? Bence zor değil. Sadece o anlarda aklımıza gelmediğinden oluyor bence. Bilinç dışımızda kodladığımız kızan ebeveynlerimizin sesleri hemen gelip sırayı kapıyorlar çünkü. Ama kontrolü sağlayabilmek mümkün. Alıştırmamız gerekiyor kendimizi. Her kötü hissettiğimizde, çaresiz hissettiğimizde kendimizi sakinleştirmeye, yatıştırmaya ve şefkatli bir ebeveyn gibi kendimize kucak açmaya odaklanabilirsek bir süre sonra bunu otomatik olarak yapmaya başlayacağız. Sadece biraz zaman ve kararlılık gerekiyor.
21 gün meselesini biliyorsundur sevgili okur. Beynimizi, düşüncelerimizi değiştirmek ve kazanmak istediğimiz iyi alışkanlıklar için gerekli olan süre 21 gündür. Beyin dalgaları bu şekilde programlanmış. Bir şeyi hiç bir gün atlamadan 21 gün boyunca yaparsak o şey kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe geçiyor ve artık alışkanlık haline geçiyor. Hatta piyasada bunlar için “21 gün bileklikleri” bile satılıyor. Bunu sigarayı bırakmak için kullananlar var, diyetteyken aşırı tatlı yememek için kullananlar var, kitap okuma alışkanlığı kazanmak için kullananlar var… Herkes her şey için bu yöntemi kullanabiliyorsa biz neden kendimize şefkatli ebevenlik yapmak için kullanmayalım ki? Yani sözün özü sevgili okur; kararlılık şart. Bunu dert edinmeli ve çözmek için üzerine gitmeliyiz.
Diyelim ki berbat bir gün geçiriyorsun ve o an seni kimse aramadı. Düşün bir, hayal et bunu sevgili okur. O anda seni en çok hangi sözler mutlu ederdi? Sana ne söyleseler bu berbat ruh halini alıp götürürdü? Bunları iyice düşün, irdele… Sonra da otur kendine kötü günlerde okuman için bir mektup yaz. En çok duymak istediklerini yaz, kalbine dokunan, seni değerli, özel ve biricik hissettiren bir şeyler yaz. Hatta bunu kendi kendine yazamamış olanlara da bir tane yaz. Sonra da ona öğretirsin kendisini sevmeyi. Bak ben bir tane yazdım astım masamın baş ucuna. Kötü günlerim için beni bekliyor.
Kendi gözlerine hiç baktın mı mesela? Aynanın karşısına geçip kendine içten bir gülümsemeyle baktın mı? Ne kadar güzel gözlerin olduğunu hiç fark ettin mi? Söyledin mi kendine? Sevgili okur bunlar mini minnacık ama sana, benliğine şifa gibi gelecek olan şeyler. Hayat zaten bu ayrıntılarda gizli değil midir? İhmal etme kendini. Bu hayatta ne için yaşıyorsun? Sevdiklerin, ailen, bilmem kim… Evet hepsi baş tacı. Ama onlara iyi gelebilmen için önce kendine iyi gelebilmeyi öğrenmelisin sevgili okur. Uçaktaki anonsu hatırla. Oksijen maskelerini önce kendinize sonra çocuklarınıza takın. Çünkü sen öldükten sonra maskeyi takacak kimse de kalmayacak sevgili okur!
Sana neyin iyi geleceğini tespit ederek işe başlaman seni bir adım öne taşıyacaktır. İhtiyaçlarını analiz etmeli ve bunları öncelik sırasına koymalısın. Sonra da bunları birer birer kendine sunmalısın. Örneğin onay ve takdir edilmeye ihtiyacın varsa önce sen kendini onaylamalı ve yaptığın işleri takdir edebilmelisin. Ya da sevgiye mi ihtiyacın var? Önce kendini en içten halinle sevebilmelisin. Ah sevgili okur… Herkese yetebilecek kadar sevgin varken, herkesle sevgini paylaşırken neden kendinle bu özel şeyi paylaşmıyorsun? Canım okur, kendine şefkatli bir ebeveyn olmayı öğrendiğinde bir çok şeyin değiştiğine şahit olacaksın. Eğer böyle bir değişim ya da gelişim yaşamış isen burada benimle paylaş ne olur. İlham ol herkese… Sağlıcakla sevgili okur.
3 Beğeni
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.