2007'den Bugüne 92,312 Tavsiye, 28,221 Uzman ve 19,979 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Stres, Sıkıntı, İçsel Huzur ve Mutluluk Üzerine
MAKALE #8352 © Yazan Psk.İzzet GÜLLÜ | Yayın Şubat 2012 | 24,098 Okuyucu
MUTLU VE HUZURLU BİR YAŞAM İÇİN ÖNERİLER

Günümüzdeki sağlık uygulamaları koruma değil; tamamen tedavi etme üzerine yoğunlaşmış durumdadır. Oysa bu hem hastalar hem devletler için bedeli fazla olan bir uygulama modelidir.

Bu uygulama özellikle psikoloji ve ruh sağlığı gibi zaten çivisi çıkık olan bir alanda daha da ciddi mahzurlar taşımaktadır. Çünkü bizler bilumum hayat şartları, batıl / bozuk felsefeler, hatalı inanç kodları ve yaygın düşünce kalıpları gibi pek çok faktör tarafından bozulan, zaman içinde yapısal hale de dönüşen sorunları oturduğumuz yerden, adeta başımızı kaşıya kaşıya, yani kılımızı dahi kıpırdatmadan çözümlemeye çalışıyoruz. Haliyle tavşan kayada tüfek evde türü bu salt masa başı bazlı uygulamalar ile sonuç alabilmek -en azından her zaman için- mümkün olmayabilmektedir. Halbuki ruh sağlığımızı korumak bozulduktan sonra düzeltmeye çalışmaktan sadece daha az bedelli değildir; aynı zamanda çok daha kolaydır.

Dikkat edin:

Devletler yüksek sağlık harcamalarındaki aslan payını tedavi giderlerine ayırmakla, koca koca hastaneler sadece hasta tedavi etmekle, on binlerce uzman bu ve benzeri platformlarda büyük ölçüde hastalıkların tanıtımını (reklamını) yapmakla ve çözüm yollarından bahsetmekle meşguldür. Oysa herhangi bir sorunu olan insanlar toplumun en fazla yüzde onunu oluşturmaktadır. Ancak bir gün sorun yaşamaya aday popülasyon ise en az yüzde doksandır, çok daha yüksektir. Gerçek bu olduğu halde kimsenin ileride sorun yaşamaya aday bu kişilerle ilgilendiği pek yoktur. Herkes gözünü hasta olan sınırlı sayıdaki kişiye dikmiş, sadece onlarla meşguldür. Bu gerçek sadece hastalıkları tanıtan yazılara değil; koruyucu bilgi veren, bir bakıma ruhsal aşılama diyebileceğimiz yazı ve çalışmalara daha fazla ağırlık verilmesini gerekli kılmaktadır.

DOĞAL YAŞAMA YAKLAŞ, SIKINTIDAN UZAKLAŞ

Çocukluğum büyük ölçüde köylerde geçti. Hatırlıyorum da köyümüzdeki insanlar son derece zor yaşam şartlarına rağmen oldukça mutluydular. Gülümsemeleri, hatta patlattıkları kahkahaları için bizlerdeki gibi önemli gelişmelerin olması falan gerekmezdi. Kapıda birini görmek, zile basan bir çocuğun utangaçlığı, otlamadan gelen inek manzaraları gibi son derece sıradan şeyler bunun için fazlasıyla yeterli olurdu. Onlar da olumsuz olaylara kısa süreli duygusal tepkiler verirlerdi elbette. Ancak şimdilerde çoğu kişinin muzdarip olduğu türden sebepsiz sıkıntıları, dengesiz ruh daralmaları / dalgalanmaları yoktu. Sanırım şehirleşme, rutinleşme, rahatlık ve sığ insani ilişkiler stres, üzüntü, mutsuzluk gibi bu türden duyguları tavan yaptırdı.

ASİL BEYİN EFENDİ BASİT İŞLERLE MUTLU OLAMAZ

Ömrü laboratuarda geçmiş olan ünlü bir profesörü bir dağ köyüne koysanız ve bundan sonra burada yaşayacaksın deseniz oradaki insani ilişkilerle mutlu olabilmesi zorlaşır. Çünkü üst düzey uğraşı ve çaba ile yoğrulmuş olan beyni -tıpkı özgürlüğe eğilimli olan insan ruhunun hapishane de daralması misali- köyün sıradan işlerine ve basit gündelik konuşmalarına adapte olamaz. Dolayısı ile ruhu bir süre sonra bu uyumsuzluğa daralma, sıkılma tepkileri vermeye başlar. Günümüz şehirli insanındaki yaygın iç sıkıntılarını (şehirli - modern insan etiketi sever, o yüzden onun sıkıntılarına anksiyete diyorlar) bu çerçevede okumak gerekir diye düşünüyorum:
“Üst düzey bir organ olan, dolayısı ile üst düzey bir meşguliyete ihtiyaç duyan beynimizi günlük sıradan işlerle, basit konuşmalarla ve sığ düşüncelerle meşgul etmek…”

Bence iç sıkıntılarının, ruh darlıklarının, huzur azlıklarının en temel nedenlerinin başında bunlar geliyor! Çözüm üst düzey bir organ olan beynimizi üst düzey girdilerle / işlerle meşgul etmektir. Bu girdi ve işleri işittiklerimiz, konuştuklarımız, düşündüklerimiz ve yaptıklarımız olarak dörde ayırmak mümkündür.

KONUŞTUKLARIMIZ VE İŞİTTİKLERİMİZ

Bir şehrin zaman içinde sağlanmış olan uyumu nasıl ki dışarıdan gelen kontrolsüz göç dalgaları ile bozulur, aynı şekilde kendi içinde hiç bir sorunu olmayan, doku ve organ komşularıyla geçinip giden ruhumuzu fesada veren çoğunlukla dışarıdan gelenlerdir. Dışarıdan gelenlerin başında ise işittiklerimiz bulunmaktadır.

Sığ, klişe, çoğu yoz ve boş olan (günlük) sözler - konuşmalar beynimizin doğuştan sahip olduğu asaletini zedeler. Buna fena halde kafası bozulan beynimiz de bizi ruhumuzu sıkarak – bunaltarak cezalandırır. O halde derin, faydalı, az ve öz, bilgi odaklı konuşmalar yapmak ve dinlemek huzurlu bir ruh halinin birinci şartıdır. Dil anahtarı ve kulak kapımız bu şekilde bir ayrım yapmazsa, her yönelen geldiği gibi beyne giderse o beyinde ne huzur kalır ne de sükun!

DÜŞÜNDÜKLERİMİZ

Mutsuz ve huzursuz bir yaşamın diğer önemli nedeni de asli - derinlikli hedeflerden kopan, basit şeylerin son derece dar olan koridorları arasında gidip gelen düşüncelerimizdir. “Aldı mı, gelmedi mi, sattı mı, ne zaman götürecek, bir tane daha alacağız, kaç lira, o mu demiş, ne demiş,” türü basit ve gündelik düşünceler ruhu daraltarak boğan, bir süre sonra da ruhun aç kalmasına yol açan diğer önemli bir nedendir. O yüzden güncel yaşamın dayattığı tekdüze düşünce kalıplarından / alışkanlıklarından mümkün olabildiğince kaçınmak, örneğin bol bol kitap okumak, bir şekilde derin ve soylu düşünce eylemleri içinde vakit geçirmeye azami derecede gayret sarf etmek gerekmektedir.

YAPTIKLARIMIZ

Bir hayat kurtardım diye vicdan azabı duyan birini duydunuz mu hiç?

Ya da haksız yere birini öldürdüm diye içinden gelerek sevinebilen birini?

Neden peki?

Bazı davranışlar ruhumuzun yapısına uygundur; bazıları ise ona doğuştan düşmandır da ondan! Buna fıtrata / doğaya uygun olmak veya olmamak denilir. Dolayısı ile bir diğer sıkıntı, stres, mutsuzluk ve huzursuzluk nedeni de -son yıllarda hızla çoğalan- fıtrata aykırı iş ve eylemlerimizdir.

Doğamıza aykırı her eylem ruhumuzu ısıran bir sivrisinek işlevi görür. Bu ısırıklar çoğalınca ruh kanamaya yani acı çekmeye başlar. Ruhun acısı sıkıntıdır, üzüntüdür, darlıktır, bunalmadır, huzursuzluktur, sonunda da mutsuzluktur.

"Sıkıntı arttıkça içsel huzur azalır, içsel huzur azaldıkça ruhsal sorunlar artar" (İ.Güllü)

Psikolog
İzzet Güllü
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Stres, Sıkıntı, İçsel Huzur ve Mutluluk Üzerine" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     90 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İzzet GÜLLÜ'nün Yazıları
► Evdeki Huzur, Mutluluk Budur... Psk.Yasemin MERİÇ
► Geştalt'ın İçsel Çatışma Teorisi Psk.Doğancan GÖKÇE
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,979 uzman makalesi arasında 'Stres, Sıkıntı, İçsel Huzur ve Mutluluk Üzerine' başlığıyla benzeşen toplam 24 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bir Veda Yazısı Haziran 2018
◊ Bu Yazıyı İyi Anla ÇOK OKUNUYOR Haziran 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


20:56
Top