Ailede Üçgenleşme (Anne-Baba-Çocuk)
Ebeveynlerinizden biri eş rolleriyle ilgili derdini sürekli gelip size anlatıyor ve duygusal bir boşalım sağlıyorsa anne-baba ve çocuk arasında duygusal bir üçgenleşme olduğunu söyleyebiliriz. Üçgenleşme yüksek stres altında veya gerilimli durumlarda üçüncü bir kişinin sisteme katılmasıdır.
Bu duygusal üçgenler üçgenin içindeki herkese zamanla faydadan çok zarar getirmekte.
Şöyle ki, önce çocuk açısından bakalım, annesi veya babası gelip sürekli diğerini kötülüyor "Ne dağınık adam bıktım saçımı süpürge ettim, yıllarımı verdim hala benim kıymetimi bilmiyor", "Bu annenin dırdırlarından bıktım, ne yapsam memnun olmuyor, sürekli beni eleştiriyor." Tanıdık geliyor mu? Bu tip şikayetlere, diğeriyle ilgili söylemlere uzun süre maruz kalmak çocuk için karmaşık duygulara yol açmaktadır. Çünkü eleştirilen dağınık olan/dırdır eden/ ilgisiz/ kıymet bilmeyen o ebeveyn onun biricik annesi veya babasıdır. Çocuk her iki ebeveynini de çok sevmektedir. Anne veya babası onun gözünde bunların hiçbiri değildir ama bir ebeveyn gelip diğerini kötülediğinde kafa karışıklığı yaşar, kime nasıl davranacağını kestiremez. Benim gördüğüm kişi bu değil mi? Ve bir tarafa doğru çekilmeye başlar. Yani ebeveynlerden birini haklı, birini haksız görmeye başlar. Zamanla birine yakınlaşırken diğerinden uzaklaşır. Kötülenen ebeveynle ilişkisi bozulur ve bir tarafın ittifakıyla kutuplaşır. Bu çocuk zamanla arada sıkışma duyguları yaşayıp, daha endişeli, toleransı düşük ve öfkeli davranışlar sergileyebilir. Ayrıca ebeveynleri sorunları çözme konusunda sorumluluk almak yerine sadece şikayet eden ve sorunları ona taşıyan insanlar olarak iyi bir rol model olmazlar. Bir çocuğun aile sistemindeki görevi anne ve babasının arasındaki problemleri derinlemesine bilip, yatıştırmaya çalışmak olmamalıdır. Bu yetişkinlerin görevidir. Kiminle çatışma yaşıyorsak çözümü onunla bulabiliriz. Çocuğa taşınan durumlar çocuğun her iki ebeveyniyle de sorunlar yaşamasına zemin hazırlar.
Üçgene en uzak, şikayet edilen ebeveyn gözünden bakacak olursak çocuğu ve eşi arasında sürekli kendinin kusurlu, sorunlu yanları eleştiriliyordur. Zamanla eşi ve çocuğu ondan uzaklaşmaya başlar. Sadece eşiyle sorun yaşayan bu insan çocuğunun neden kendisinden uzaklaştığını anlayamaz ve zamanla o da bu ikili ittifaktan uzaklaşabilir, öfke ve kızgınlık, yalnızlık duyguları geliştirebilir. Sorunun detayları, sorun kendinden bile kaynaklansa, kendisine yeterince ifade edilmediği için bunu anlama ve değiştirme şansı olamaz. Ve nereden bakarsak bakalım, bizimle ilgili bir konunun bir başkasıyla paylaşılması hoşumuza gitmez.
Üçgenin içine çocuğu çeken ebeveyn ise eşiyle çözemediği soruna çocuğunu dahil ettiğinde başlangıçta bir rahatlama yaşar. Eşi onu anlamıyor ama çocuğu onu anlıyordur. Kaygısı azalır, içini döker, rahatlar. Çocuğu onun için bir pansuman görevi görmüştür. Üçgeni oluşturan kişi sorunları muhatabıyla çözme konusunda gereken sorumluluğu alamaz. Sürekli bir üçgen oluşturduğundan bu becerisi gelişmemiştir. Bu haliyle çocuğuna dış dünyadaki veya ilişkilerdeki çatışmalarla ilgili iyi bir rol model alamaz. Kendisiyle çocuğunu yapıştırır, çocuğunda bu durumun neler yarattığını görmediği için zamanla çocuğu ona öfke duyabilir.
Ailede üçgenleşme olduğunda bundan en çok zarar gören kişi çocuktur. Bunu en çabuk fark edebilen kişi de çocuk olduğundan özellikle çocukların ebeveynlerine bunu ifade etmeleri oldukça önemlidir. Bu bazen zor olabilmektedir. Üçgeni oluşturan ebeveyn bu duruma hazırlıklı değildir, yine de anne ve babamızla ilişkili olmamıza rağmen onlardan duygusal anlamda ayrı varlıklarız. Kendi duygularımız bize sıkıldığımızı, bunaldığımızı, sıkıştığımızı, donakaldığımızı, kararsızlık duyduğumuzu, kafa karışıklığımızı söylüyorsa kendimizi korumak da en önemli yetişkin becerilerimizden biridir. Anne ve babamız iki yetişkin insandır ve yetişkin insanlar kendi sorunlarını kendileri çözebilecek güce sahiptir. Bu güce sahip değilseler bile, çözebilecek güç çocuklarda yoktur. Eğer kendileri sorunlarını çözemiyorlarsa terapiste gidip destek almak da onların sorumluluğudur. ‘Anne/Baba onunla ilgili anlattığın durumda ne kadar üzüldüğünü görebiliyorum ama bunları sürekli bana anlattığında kendimi çok ………… hissediyorum. Sizin bu sorunları birlikte çözmeniz gerektiğini düşünüyorum. Çocuğunuz olarak sizi sorunları kendi içinde çözebilen bir anne baba olarak görebilmeyi çok isterim.’ demek bu üçgenden çıkmanın ilk adımı olabilir mi?
Detaylı bilgi için: Samuel Gladding’in Aile Terapisi Tarihi, Kuram ve Uygulamaları kitabına bakabilirsiniz.
Uzm. Psk. Dan. Esra Değirmenci
Bu duygusal üçgenler üçgenin içindeki herkese zamanla faydadan çok zarar getirmekte.
Şöyle ki, önce çocuk açısından bakalım, annesi veya babası gelip sürekli diğerini kötülüyor "Ne dağınık adam bıktım saçımı süpürge ettim, yıllarımı verdim hala benim kıymetimi bilmiyor", "Bu annenin dırdırlarından bıktım, ne yapsam memnun olmuyor, sürekli beni eleştiriyor." Tanıdık geliyor mu? Bu tip şikayetlere, diğeriyle ilgili söylemlere uzun süre maruz kalmak çocuk için karmaşık duygulara yol açmaktadır. Çünkü eleştirilen dağınık olan/dırdır eden/ ilgisiz/ kıymet bilmeyen o ebeveyn onun biricik annesi veya babasıdır. Çocuk her iki ebeveynini de çok sevmektedir. Anne veya babası onun gözünde bunların hiçbiri değildir ama bir ebeveyn gelip diğerini kötülediğinde kafa karışıklığı yaşar, kime nasıl davranacağını kestiremez. Benim gördüğüm kişi bu değil mi? Ve bir tarafa doğru çekilmeye başlar. Yani ebeveynlerden birini haklı, birini haksız görmeye başlar. Zamanla birine yakınlaşırken diğerinden uzaklaşır. Kötülenen ebeveynle ilişkisi bozulur ve bir tarafın ittifakıyla kutuplaşır. Bu çocuk zamanla arada sıkışma duyguları yaşayıp, daha endişeli, toleransı düşük ve öfkeli davranışlar sergileyebilir. Ayrıca ebeveynleri sorunları çözme konusunda sorumluluk almak yerine sadece şikayet eden ve sorunları ona taşıyan insanlar olarak iyi bir rol model olmazlar. Bir çocuğun aile sistemindeki görevi anne ve babasının arasındaki problemleri derinlemesine bilip, yatıştırmaya çalışmak olmamalıdır. Bu yetişkinlerin görevidir. Kiminle çatışma yaşıyorsak çözümü onunla bulabiliriz. Çocuğa taşınan durumlar çocuğun her iki ebeveyniyle de sorunlar yaşamasına zemin hazırlar.
Üçgene en uzak, şikayet edilen ebeveyn gözünden bakacak olursak çocuğu ve eşi arasında sürekli kendinin kusurlu, sorunlu yanları eleştiriliyordur. Zamanla eşi ve çocuğu ondan uzaklaşmaya başlar. Sadece eşiyle sorun yaşayan bu insan çocuğunun neden kendisinden uzaklaştığını anlayamaz ve zamanla o da bu ikili ittifaktan uzaklaşabilir, öfke ve kızgınlık, yalnızlık duyguları geliştirebilir. Sorunun detayları, sorun kendinden bile kaynaklansa, kendisine yeterince ifade edilmediği için bunu anlama ve değiştirme şansı olamaz. Ve nereden bakarsak bakalım, bizimle ilgili bir konunun bir başkasıyla paylaşılması hoşumuza gitmez.
Üçgenin içine çocuğu çeken ebeveyn ise eşiyle çözemediği soruna çocuğunu dahil ettiğinde başlangıçta bir rahatlama yaşar. Eşi onu anlamıyor ama çocuğu onu anlıyordur. Kaygısı azalır, içini döker, rahatlar. Çocuğu onun için bir pansuman görevi görmüştür. Üçgeni oluşturan kişi sorunları muhatabıyla çözme konusunda gereken sorumluluğu alamaz. Sürekli bir üçgen oluşturduğundan bu becerisi gelişmemiştir. Bu haliyle çocuğuna dış dünyadaki veya ilişkilerdeki çatışmalarla ilgili iyi bir rol model alamaz. Kendisiyle çocuğunu yapıştırır, çocuğunda bu durumun neler yarattığını görmediği için zamanla çocuğu ona öfke duyabilir.
Ailede üçgenleşme olduğunda bundan en çok zarar gören kişi çocuktur. Bunu en çabuk fark edebilen kişi de çocuk olduğundan özellikle çocukların ebeveynlerine bunu ifade etmeleri oldukça önemlidir. Bu bazen zor olabilmektedir. Üçgeni oluşturan ebeveyn bu duruma hazırlıklı değildir, yine de anne ve babamızla ilişkili olmamıza rağmen onlardan duygusal anlamda ayrı varlıklarız. Kendi duygularımız bize sıkıldığımızı, bunaldığımızı, sıkıştığımızı, donakaldığımızı, kararsızlık duyduğumuzu, kafa karışıklığımızı söylüyorsa kendimizi korumak da en önemli yetişkin becerilerimizden biridir. Anne ve babamız iki yetişkin insandır ve yetişkin insanlar kendi sorunlarını kendileri çözebilecek güce sahiptir. Bu güce sahip değilseler bile, çözebilecek güç çocuklarda yoktur. Eğer kendileri sorunlarını çözemiyorlarsa terapiste gidip destek almak da onların sorumluluğudur. ‘Anne/Baba onunla ilgili anlattığın durumda ne kadar üzüldüğünü görebiliyorum ama bunları sürekli bana anlattığında kendimi çok ………… hissediyorum. Sizin bu sorunları birlikte çözmeniz gerektiğini düşünüyorum. Çocuğunuz olarak sizi sorunları kendi içinde çözebilen bir anne baba olarak görebilmeyi çok isterim.’ demek bu üçgenden çıkmanın ilk adımı olabilir mi?
Detaylı bilgi için: Samuel Gladding’in Aile Terapisi Tarihi, Kuram ve Uygulamaları kitabına bakabilirsiniz.
Uzm. Psk. Dan. Esra Değirmenci






Yazan Uzman
|
Makale Kütüphanemizden | ||||
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.